Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

kalbdenkalbe mesajlar(ALLAHIN KULU VE RASULU MUHAMMEDDEN RUMLARIN BÜYÜĞÜ HERAKLİYÜSE) (1 Kullanıcı)

Ravza_Nur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
8,116
Tepki puanı
3
Puanları
0
Peygamber olduğunu söyleyen o zat hakkında bazı şeyler soracağım. Eğer bu
kişi, sorduğum şeyler hakkında bana yalan söylemeğe kalkışırsa, yalancı olduğunu herkese ilân ediniz! diye söyledi. Allah'a yemin ederim ki, eğer yalancılığımı ilân etmelerinden korkmasaydım, muhakkak Herakliyüs'e yalan söylerdim.


İbn Abbas Radıyallahu Anh şöyle anlatıyor:
Ebû Süfyan benimle baş başa konuşurken şunları anlattı: "Peygamber Aleyhisselâm ile aramızda bulunan Hudeybiye anlaşması süresi içinde ticaret için yola çıkmıştım. Şam'da iken Allah'ın Resûlü tarafından Rum İmparatoru Herakliyüs'e bir mektup gönderilmişti. Mektubu Dihyetü'l– Kelbî getirmiş ve Busra valisine vermiş idi. Busra valisi de mektubu Herakliyüs'e verdi. Herakliyüs mektubu alınca:
–Peygamber olduğunu söyleyen bu zatın kavminden burada kimse var mı? diye
sordu. Kendisine "Var" diye cevap verdiler. Bunun üzerine Kureyş'ten bir kaç kişi ile beraber sarayına davet edildim. Bizi Herakliyüs'ün huzuruna çıkarıp, karşısında yer gösterdiler. Herakliyüs, çevresinde Rumların büyükleri olduğu hâlde oturmuş, başına da tacını giymişti. Ebû Süfyan ve arkadaşlarına:
–Peygamber olduğunu söyleyen o zata nesep bakımından en yakın olan hanginizdir? diye sordu. Ben (Ebû Süfyan):
–Onların soyca ona en yakın olanı benim, diye cevap verdim. Gerçekten de kafile içinde o zaman Abdümenaf oğullarından benden başka bir kimse bulunmuyordu. Bunun üzerine beni, Kayser'in daha yakınına oturttular. Arkad aşlarıma da arkamda yer verdiler. Sonra Herakliyüs tercümanını çağırttı ve:
–De ki: Peygamber olduğunu söyleyen o zat hakkında bazı şeyler soracağım. Eğer bu kişi, sorduğum şeyler hakkında bana yalan söylemeye kalkışırsa, yalancı olduğunu herkese ilân ediniz! dedi. Allah'a yemin ederim ki, eğer yalancılığımı ilân etmelerinden korkmasaydım, muhakkak Herakliyüs'e yalan söylerdim. Fakat benim yalan söylediğimi orada burada anlatacaklarından utandığım için mecburen doğru söyledim.
Sonra Rum İmparatoru Herakliyüs, tercümanı vasıtasıyla bana sormaya başladı:
–O zatın aranızda soyu nasıldır?
–O aramızda şerefli bir aileye mensuptur, soy bakımından en seçkinimizdir, dedim.
Herakliyüs:
–Sizden bu peygamberlik sözünü, ondan önce söylemiş hiç kimse var mıydı?
–Yoktu.
–Onun ataları içinde hiçbir hükümdar gelmiş miydi?
–Hayır.
–Peygamberlik davasında bulunmadan önce kendisini hiç yalancılıkla itham ettiğiniz olmuş muydu?
–Hayır, hiç yalanına rastlamadık.
–Kendisine, insanların yüksek tabakasından olanlar mı yoksa zayıf ve fakirler mi uyuyor?
–Ona halkın zayıfları ve fakirleri tâbi oluyor. Kavminin yaşlılarından ve eşrafından ona tâbi olan yoktur!
–Onun dinine girenler çoğalıyor mu, yoksa geri dönenler olup da azalıyor mu?
–Muhakkak ki, çoğalıyorlar.
–Onunla hiç harbettiniz mi? Yahut o sizinle hiç savaştı mı?
–Evet, yaptık.
–Peki, onunla yaptığınız savaş nasıl sonuçlandı?
–Zafer aramızda sırayla ve nöbetle sonuçlandı. Bazen o galip geldi, bazen biz galip geliyoruz.
–Onun anlaşmayı bozduğu oluyor mu?
–Hayır, ancak biz şimdi onunla bir müddet için çarpışmayı bırakarak şu anda bir anlaşma yapmış bulunuyoruz. Kendisinin bu müddet zarfında nasıl hareket edeceğini bilmiyoruz. Bu yoldaki ahdini bozacağından korkuyoruz."
Ebû Süfyan Radıyallahu Anh devamla şöyle anlattı:
"Allah'a yemin ederim ki, bu mesele ile alâkalı olarak bu konuştuklarıma başka bir kelime sıkıştırma imkânı bulamadım, ancak bu kadar bir şüphe katabildim. Arkadaşlarımın yalanımı anlatıp yaymalarından korkmasaydım, yine de onu başka şeylerle kusurlu göstermeye çalışırdım."
Herakliyüs daha sonra tekrar sordu:
–O size neler emrediyor?
Ebû Süfyan:
–Yalnız bir Allah'a ibadet etmeyi ve O'na hiçbir şeyi eş ve ortak tutmamayı emrediyor. Atalarımızın tapmış oldukları şeylerden de bizi nehyediyor. Namaz kılmayı, doğru olmayı, yoksullara sadaka vermeyi, akraba haklarına riayet etmeyi, verilen sözde durmayı, emaneti sahiplerine vermeyi emrediyor, diye cevap verdim. Ben bunları söyledikten sonra Herakliyüs tercümanına beni kastederek dedi ki:
–Ona de ki: "Ben senden onun içinizde soyunun nasıl olduğunu sordum. Sen en soylu ve şeref sahibi olduğunu söyledin. Zaten peygamberler böyledirler, kavminin şereflileri arasından seçilip gönderilirler.
Ben sana, "Bu peygamberlik sözünü ondan önce içinizde söyleyen kimse var mı?" diye sordum. Sen "Hayır yoktur." dedin. Ondan önce bu sözü söylemiş bir kimse olsaydı, belki evvelce söylenmiş bu söze uymak isteyen bir kimsedir diyebilirdim.
"Sülâlesinde hükümdar var mı?" diye sordum; olmadığını söyledin. Sülâlesinde hükümdar bulunsaydı, "Babalarından kalan saltanat dâvası peşinde koşan bir kimsedir." diyecektim.
Ben sana "Cemaati halkın zayıflarından mı, yoksa kuvvetlilerinden mi?" diye sordum. Sen "Zayıflarından." dedin. Peygamberlerin ümmeti de zaten o tabakadır. "Dinine girenler çoğalıyor mu yoksa beğenmeyenler olup da çıktıkları için azalıyor mu?" diye sordum. Çoğaldığını söyledin. İman zaten böyledir, tamamlanıncaya kadar hep böyle gider.
"Peygamberlik dâvasından önce, onun yalan söylediğini görmüş müydünüz?" diye sordum. "Hayır." diye cevap verdin. Böyle olunca, "Bir kimse insanlara yalan söylemekten kaçınsın da Allah adına yalan söylesin; bu mümkün değil." diye düşündüm.
"Kendisi ile harbettiniz mi?" diye sordum. Savaş yaptığınızı ve bunda bazen onun, bazen de sizin galip geldiğinizi söyledin. Peygamberler böyledir, imtihana tâbi tutulduklarından her zaman muzaffer olmazlar. Ancak sonunda güzel âkıbet ve zafer onlarındır.
"Anlaşmaya uymadığı olur mu?" diye sordum. "Hayır." diye cevaplandırdın. Peygamberler böyledir, hıyanet etmezler.
Ben sana: "O size neler emrediyor?"diye sordum. Sen de onun, yüce Allah'a ibadet etmeyi ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmamayı size emredip, atalarınızın taptıkları şeylerden de sizi nehyettiğini, namazı, sadakayı, doğruluğu, ahde vefayı, emanete hıyanet etmemeyi size emrettiğini söyledin. Bunlar peygamberlerde bulunan sıfatlardır. Eğer bu söylediklerin doğru ise, o muhakkak peygamberdir. Onun zuhur edeceğini biliyordum, fakat siz Arapların içinden çıkacağını zannetmemiştim. Eğer kendisine ulaşacağımı bilsem, onu görmeyi çok isterdim. Yanında olsaydım, hürmet ve tazim için ayaklarını yıkardım. Muhakkak onun mülkü ayaklarımın altındaki beldeye ulaşacaktır." dedi.
Herakliyüs sonra, gelen mektubu isteyip, tercüman vasıtasıyla okudu. Mektubun metni şöyleydi:
"Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla… Allah'ın kulu ve Resûlü Muhammed'den Rumların büyüğü Herakliyüs'e:
Hidayete uyanlara, doğru yolu tutanlara selâm olsun! Bundan sonra derim ki, ben seni İslâm daveti ile Müslümanlığa davet ediyorum. Müslüman ol, dünya ve âhiret kötülüğünden kurtul! İslâm'ı kabul edersen, Allah sana iki misli ecir verir. Eğer yüz çevirip Müslüman olmazsan, bütün tebaan olan halkın günahı da senin boynundadır. "De ki: Ey Ehl–i kitap! Sizinle aramızda müşterek olan bir kelimeye geliniz. Allah'tan başkasına tapmayalım. O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım. Allah'ı bırakıp da, bazımız bazımızı Rab edinmesin. Buna rağmen onlar bu İslâm davetinden yüz çevirirlerse, "Siz şahit olunuz ki, bizler muhakkak Müslümanlarız!" deyiniz." (Âl–i İmran, 64)
Mektup okunurken Herakliyüs'ün alnından terler dökülüyordu. Herakliyüs:
"Süleyman Peygamber'den sonra ben böyle "Bismillahirrahmanirrahim" diye başlayan bir mektup görmedim." dedi. Mektubun okunması tamamlanınca, yanındaki Rum büyüklerinin sesleri yükseldi. Gürültü fazlalaştı. Fakat ben ne söylediklerini anlayamadım. Bunun üzerine bizim de çıkmamız emredildi. Biz dışarıya çıkarıldık. Dışarı çıkınca ben, arkadaşlarıma:
–Ebû Kebşe'nin oğlunun (Efendimiz kastediyor) hâdisesi büyümeye başladı. Baksanıza, Rum İmparatoru bile ondan korkuyor! dedim. Vallahi istemediğim hâlde yüce Allah kalbime İslâmiyet'i sokuncaya kadar onun dâvasının zafer ve başarıyla sonuçlanacağına daima katiyetle inandım.
İmam Zührî diyor ki:
"Daha sonra Herakliyüs, Rum ileri gelenlerini kendi evine dâvet etti ve kapılarını kapattırdı. Onlara:
– Ey Rum topluluğu! Ebedî olarak kurtuluş ve doğruluğa nail olmayı ve mülkünüzün devam ve sebatını arzu eder misiniz? dedi. Bunun üzerine onlar, yaban eşekleri gibi itile kakıla kapılara koşuştular. Fakat kapıların hepsini kapalı buldular.
Bunu gören Herakliyüs, saltanatının tehlikeye düşeceği endişesiyle:
–Onları bana çağırın, dedi. Ve tekrar konuşarak:
–Ne diye irkilip kaçtınız? Ben sizin, dininize olan kuvvet bağınızı tecrübe etmek istedim ve sizden tam istediğim davranışı da gördüm, dedi. Bunun üzerine hepsi Herakliyüs'e secde ettiler ve memnun kaldılar.
Bunun üzerine Herakliyüs emretti de köşkün kapıları açıldı ve Rumlar çıkıp gittiler.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt