Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kahrolsun Emperyalizm.... (1 Kullanıcı)

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Emperyalizm, Kapitalizm, Teknoloji ve Bilim

Tüm sistemin harekete geçirici gücü yeni teknolojidir. Günümüzdeki Emperyalizmi önceki imparatorluklardan farklı kılan kazanç için mücadele ve yeni teknolojilerin itici gücüdür. İtici güç olarak teknolojiyi en iyi yakın geçmişte meydana gelen dehşet verici değişiklikler ile anlatabilirim.

• Buhar makinesi: Yanmalı motor ilk olarak İngiltere’de gittikçe derinlerde olan kömür madenlerinden su çıkarmak için geliştirildi. Akabinde tekerlekler eklendi ve raylar döşenerek günümüzün demir yolu icat edildi. Birden, göz açıp kaparmışçasına insanlar saatte otuz mil gider oldular ve yıllar içinde dünyanın birçok bölgesine bu icat sıçradı. ABD’de en büyük düzlükler açıldı ve ucuz mısır Avrupa’ya satılmaya başladı. Demiryolu tam anlamıyla ulaşımı daha önce hiçbir şeyin değiştiremediği kadar değiştirdi.

• Elektrik ışığı: Elektrik ampulünün kullanımı bir günün yirmi dört saatinin gündüz olmasını sağladı. Önceden herkesin yaşamı günlerin ve gecelerin saatleri ile belirleniyordu. Aniden, insanoğlu geceleyin de çalışıp üretebilir oldu.

• Silahlar: Teknolojideki aynı dev büyük sıçrayışlar silahlarda da meydana geldi. Büyük Emperyal güç üstün silahların araştırılması ve geliştirilmesinin dünya egemenliği için vazgeçilmez bir gereklilik olduğunun farkına çok erken vardı. Nükleer ateşli silah, mermileri sürekli ateşleyen mitralyöz silah bir tek tüfekçinin tek başına bir bölgedeki geleneksel silahlarla zırhlı insan topluluğunu geri püskürtmesini ve yenmesini mümkün kılıyordu.

• Mitralyöz silahlar sembolik olarak o zamandan bu yana (nükleer fisyon ve atom bombasından günümüzün hedeften yüzlerce kilometre ötesinden gönderilen tam olarak isabet ettirilen bombalarına ve silahlarına) dünya hâkimiyetini belirleyen üstün silahların kullanımını temsil eder.

Emperyal güç aslına bakılacak olursa her zaman üstün silahlar alanındaki dünya pazarında hem üretime hem de bu pazara hâkim olmaya çalıştı.

Bilim ve teknoloji anlatmakta olduğum sistemin kalbinde yer alır. Bilim ve teknoloji günümüzün dünyasının egemen sisteminin merkezinde olduğundan dolayı birçok avantajı olduğuna şüphe yok.

Son olarak güçsüz ülkeler savunma ve işgalden kaçınmak için kitle imha silahlarından edinmeye çalıştığında neler olduğunu görüyoruz. Hâkim güçler bu silahlara sadece kendileri sahip olsun istiyorlar, yoksa karşı tarafı tehdit edemezler. En son Kuzey Kore, İran ve Irak açık ve net örneklerdir; Pakistan muhtemelen listede bir sonra gelir. İmparatorluklarının ön cephesinde ve stratejik olarak kendilerinden gördükleri İsrail’in sahip olduğu kitle imha silahları ise ABD tarafından göz ardı ediliyor.

Teknoloji, kalkınma ve Emperyalizm arasındaki ilişki burada yer verilmeyecek kadar geniş. 1860’larda Japonlar için olduğu kadar durum açık. Eğer bir ülke vatandaşlarını Batının tüm bilim disiplinlerinin en son teknik bilgisi ile donatmazsa, yeterince direnmek için hiç bir şansı yok demektir. Teknolojinin sağladığı hâkimiyet Batının tek başına direnmesi için şüphesiz yeterli bir koşul olmasa da gerekli.

Askeri Güç ve Emperyalizm

Bilim ve teknoloji üzerine bir önceki tartışmada askeri güç ile ilgili bağlantılara da değindik. Geçtiğimiz iki yüzyıl boyunca diğer her şeyin temelinde her sahada, karada, denizde ve son 75 yıldır havada askeri üstünlük vardır. Zamanın bu raddesinde uzayı da buna ekleyebiliriz.
Bunların hepsine en son teknoloji ve gerekli finans ile askeri üretim eklenmelidir.

Dünyanın üçte ikisi Batılı hâkim milletlerin ateş gücü ile boyun eğdirildi. İşgal altındaki kalplerin korkusu öyle büyüktü ki 1880lerin Koloni istilalarına karşı gelinmezdi. Bunu dikkatlice dile getiriyorum. Sözde Üçüncü Dünya’nın insanları bir yüzyıl sonra Batı tarzını çok iyi biliyordu ve Batılı Emperyal güçlerin baskısına direnmenin karmaşık yolları hakkında bir şey öğrendiler.

Askeri Direniş

Batı askeri hâkimiyetine karşıt stratejiler 60 yıldır siyasi sahnenin bir parçası oldu. Başarılı Maocu gerilla taktikleri dünya çapında birçok insan tarafından uygulandı. Hatta ben bunu yazarken bile, Nepallı insanlar hükümetlerini zorla devirmek için gerilla stratejisi ile ayaklandılar.

Amerikan ve İngiliz ordusu tarafından bu taktiklere karşılık verildi, nerdeyse her durumda geniş ölçüde şiddet ve terör askeri güçler ile birlikte hareket etmiştir. Karşıt gerilla taktikleri Batı askeri güçlerinin bir sanat formu haline geldi. İngilizler eşi görülmemiş bir gaddarlık ile Kenya’da Mau Mau mücadelesini başlattı. ABD hava güçleri Vietnamlıları ve Kamboçyalıları yoğun bir bombardımana tabi tuttu ve Orta Amerika’da yüzbinlerce insan savaşta öldü. ABD ordusu hayal edilemeyecek karşıt terör taktiklerini yerine getirmeleri için yerel güçleri silahlandırdı ve eğitti.

Askeri üstünlük ateş gücünden ve karşıt terör taktiklerinden çok daha fazlasını kapsıyor. Askeri istihbarat zalimliğini kanıtladı. Çok az insanın Eşelon hakkında bilgisi vardır. Eşelon dijital telefon görüşmelerini dinleyen, e-mail ve faksları ele geçirebilen bir düzendir. Uydu teknolojisini ve yeryüzündeki insanları içerir. Elektronik dinlemedeki son noktadır.

Eşelon ilk olarak İkinci Dünya Savaşında İngilizlerin Alman denizaltılarının yerini belirleme çalışmasında ortaya çıkmıştır. O zamana kadar, İngilizler Amerikalılarla tekniklerini paylaştığında, iki ülke birlikte büyük bir gizlilikle bu teknolojiyi geliştirmek için çok büyük paralar harcadılar. Dünyanın her yerindeki herkesi dinleyebilirler. Ve ABD üsleri şimdi dünyayı sarmaya başlıyor, yerleştirdikleri ilk şey İngiltere ve ABD’deki kumanda merkezlerine bağlı dinleme cihazları.

ABD üsleri artık Orta Asya’dan Çin’in Batısına, Hazar Denizine ve Güney Avrupa’ya kadar tüm dünyayı sarıyor.Bu Eşelon kullanımı yoluyla orduya vatanlarında hızlı uçak erişimi ve yerel istihbarat sağlaması amacı ile planlanmıştır.

Eğer eylemleri çoğu Soğuk Savaş döneminde yapılan uluslararası anlaşmalar ile kısıtlansaydı ABD askeri üstünlüğü engellenirdi. SSCB’yi içermeyen aşağıdaki uluslararası anlaşmalar kendi görüşlerine göre eylem haklarını engellemiştir.

• Kapsamlı Nükleer Test Yasaklama Anlaşması
• Uluslararası Ceza Mahkemesi
• 1972 Anti-balistik Füze Anlaşması
• Silah transferlerinin kontrolü üzerine BM önerileri
• Uzayın silahlaştırılmasının kontrolü
• Kyoto Protokolü
• Biyolojik Silahlar Konvansiyonu

Amerika hükümeti bu anlaşmalar tarafından engelleneceğini düşündü ki erken Emperyal dönem boyunca zahmetli bir şekilde müzakerelere gitti. Küresel koşullar değişti. 2000 yılında Amerikalılar askeri olarak öyle güçlü bir hale geldi ki hiçbir millet onların arzularını gözardı edemedi.
En büyük mesele tüm bu silahlar ne ilgi ilgili, niçin ABD tek taraflı olarak kendini dünya düzeninin tek muhafızı, evrenin tartışma götürmez hakimi ilan etti?

İmparatorluk ve İdeoloji

Tüm impatorlukların bir ideolojiye ihtiyacı vardır. İlk olarak bir impratorluk idelojisine kendi vatandaşlarına haksızlıkları makul kılmak ve onları teskin etmek için ihtiyaç duyulur. Bir taraftan, Emperyal devletlerin iktidar sınıfları çok zengindirler diğer taraftan impratorluğu yürütenler kendi ideolojilerinin yanlışlığının farkındadır ve kendi insanlarının gözünde kendilerini doğru, etik ve hakkaniyetli göstermek zorundadırlar; ayrıca boyun eğdirdikleri insanları kötü, hatta güvenilmez ve şiddet yanlısı olarak karakterize etmeleri gerekir.

Eğer imparatorlukları boyunca kullanılan İngiliz ideolojisini incelersek yukarıdaki gerçekliği görebiliriz. Bugün kimse İngiliz Sömürgesini destekleyen ahlaki çerçeveyi sağlayan bu ideolojinin ana prensibini kabul etmiyor.

İngiliz İmparatorluğu monarşinin etrafındaki İngiliz milliyetçiliği, ırk üstünlüğü, misyoner kuruluşlarının çoğuna yansıyan medeniyet ve din üstünlüğünün bir araya geldiği bir kokteyli ile yürütülmektedir. Hepsi düzgün bir biçimde içiçedir.

Irk üstünlüğünün bu ideolojik yapısı 1945’te sona erdi. İnançlarının mantıksal sonuçları savaş sırasında Almanya’da Yahudilerin soykırımı ile ortaya çıktı. İngiliz ve Alman ırkçı inançları asla ayrı düşmedi ve İngiliz üst sınıf ırkçı inançlar basitçe unutulup gitti.

Bugün kimse bu eski Koloni ideolojisine inanmıyor. Zamanında hararetle ‘doğru’ luğun ortaya çıkması olarak kabul edilen bu ideoloji, açık bir saçmalık olarak bertaraf edildi.

Amerikan emperyal ideolojisi İngiliz türünün yerini aldı. Bazı belirgin farklılıklar yanında bir çok benzerlik de var. Merkezinde yurtlarında ve yurtdışında olan Amerikalıların bu ideolojiye inanması gerçeği var.
İngilizler gibi Amerikan millyetçiliği kokteyli var: Bayrak, erdem ve medeniyetin yerine ‘özgürlük’ ve ‘demokrasi’ ve yakın zamanda ‘terörizm’ kavramları aldı.

Yabancı ülkelerdeki Amerikan temsilciler demokrasiyi kabul eden Peştunlardan bahsedecekler, fakat konsepti anlasalar bile gerçekten buna inanıp inanmadıkları merakı cezbediyor.
Yanlışlığını göstermek için bu konsepti kısaca ele alalım. Demokrasi olgun Kapitalist ekonomilerde bir bütün olarak insanlarına kabul ettirilen bir sistem. Eğer siyasi bir parti örneğin sosyalizm ya da İslami devlet için bunun gerekli bir araç olduğunu düşünürse ABD’de ya da Washington anlaşmasıyla İngiltere’de eğitilen yerel askeri güçlerin bir kombinasyonu tarafından bozulacağından emin olabilirler. Allende yönetimi altındaki Şili rejim değişikliği denemesinin son örneğidir. Cezayir’deki İslami partiler seçimi kazanabilirmiş mi gibi göründüğünde askeri güçler tarafından seçim iptal edilmişti.

Bu anlamda demokrasi görünür bir şekilde sistemi yürüten insanların değişmesidir. ABD başkanını oylarıyla iktidara getiren insanların meselesini bir düşünün:

• İnsanların yüzde yirmibeşinin oy verme hakkı yok.
• Kalan yüzde 75 potensiyel oy veren nüfusun sadece yüzde 50’si oy kullanıyor.
• Eğer iki aday varsa yeni başkana oy veren yetişkin nüfus yüzde 18.75 oluyor. Eğer üçüncü bir aday varsa bu rakam yüzde 14’e düşüyor.

Bunu okuyan herkes kendi sonuçlarına varabilir. Ve bu Amerika’nın herkesin sahip olmasını istediği bir sistem, medeni toplumun içerebileceği İngiliz konseptinin kendilerine uyarladıkları versiyonlarıdır. Amerikalılar Irak işgalleri için bunun mantıksal gerekçesi var diyebilir. Açık bir şekilde yalan mı söylüyorlar yoksa gerçekten kendi ideolojilerine inanıyorlar mı?

Amerikan Emperyal kokteylinin kendi farklı çizgisi var. 1620’lerde Yeni İngiltere’ye ulaşan kurucu babaları Tevrat ve Yahudi geleneğinden türetilen güçlü bir metafor geliştirdi. Vardıklarında Tanrının yeni İsrail’ine ‘vaad edilen topraklar’ dediler ve uzun Atlantik boyunca Tanrı tarafından seçilen insanlar olduğunu belirterek hayatta kaldılar.

Amerika dışındaki insanlar için anlaşılması zor görünebilir fakat bu metaforlar yaşadı ve şimdi ‘dünyada gerçekleştirecekleri bir görevleri’ olduğunu düşünen milyonlarca insan var ve mevcut başkandan ortaya çıkan dürüstülüğün kendi halkına giden güçlü bir ekosu var.
Tüm Emperyal ideolojisinin kendi milli mitine dayanan bir temeli olduğu düşünülebilir, fakat bu ‘diğer’ insanlara uygulandığında bu bir aldatmacadır.

Bugün, halka ilişkiler şirketleri bilinçli bir şekilde kamuoyunu manipüle etmek ve Emperyal yayılımı kabul edilebilir kılmak için fikirler geliştiriyorlar. Yeni konseptler ortaya çıkıp kaybolmaya devam ediyorlar. İşte birkaç örnek:

• Rejim değişikliği = askeri işgal
• Önleyici savunma = askeri işgal
• Şeytan ekseni = yönetmek istediğimiz ülkeler
• Şok ve dehşet = ABD terör taktikleri
• Terörle savaş = bitmeyen savaş, her nerede istersek

Günümüzün ABD ideolojik puzzle’ındaki son parça bu fikirlerin televizyonlar ve gazeteler yoluyla yayılmasıdır. Televizyon ağları ülke çapında sayıca azdır. Yukarıda süreci kısaca anlattığım Kapital Birikimi bölümüne bakınız.

Medya kontrollüğü ve patronluğu büyük ölçüde merkezileşmiştir ve özel olarak alınmıştır. Bu ağlar rejim gücüne dalkavukluk yapmaktadır. Tamamıyla eleştirel olmayan bir değerlendirme sunarlar. ABD’deki her yönetim ürettiği yayılımcı Emperyal planları ne olursa olsun karar verilenler kelimelerle yeniden üretilirek tam olarak desteklenir.

ABD özgürlük toprakları olabilir fakat konuşma özgürlüğü uzun zamandır günlük gazetelerde ve TV kanallarında engellenmektedir.

Sonuç

Benim tezim küresel Kapitalizmin günümüz Emperyalizminin en can alıcı noktası olmasıdır. Şu anda deneyimlediğimiz Küresel Kapitalizmin ABD’nin Emperyal maceralarını dünyadaki insanlar ile yakından ilgili kılan birçok önemli karakteristiği vardır.

• Bilginin dijitalleşmesi nedeniyle Küresel kapital mobildir.
• Tek sistemli bir üretimdir. Bu özellikle araba sanayiinde en çok görünmektedir.
• Ülkeler ve bölgeler entegredir ve Avrupa Birliği ve Kuzey Amerika Ülkeleri Serbest Ticaret Anlaşması NAFTA gibi çeşitli serbest ticaret bölgelerinde görüldüğü gibi küresel olarak entegre olmaya devam ediyor,
• Bir tek ulusüstü iktidar sınıfı çoktan kuruldu ve faaliyet halinde. Sınıf güçleri amansız bir şekilde Kapitalin karakteri ve şekilleri ile değişti. Bugün ulusüstü bir sınıf yarı kamu ve bazı özel yerlerde zamanımızın en büyük meseleleri için bir araya gelmekte ve kararlar almakta. G8, Davos, Benderberg Kapitalist liderlerin ve siyasetçilerin Emperyal stratejiye karar vermek için bir araya gelindikleri yerlerdir.
• Yeni dijital teknoloji ulusal tekniklerin yerini almaktadır ve yine bu kökten değişikliğe götürecek üretim sağlama anlamına gelmektedir.

Emperyal dünyamız daha öncekinden farklı. Şimdiki laik bir sistemdir. Ahlak kendisi ticarileşmiştir. Din diğer birçoğu arasında tek bir kuruma dönüşmüştür. Önceki çağlarda daha farklı terimlerle ifade edilen insanlar ve doğa arasındaki ilişki şimdi alım satım yapılacak emtiadan fazlası değildir. Sanat ya da hastalık metalaştırmayı ifade ediyor, fakat her ikisi de ticaretten farklı değil. Gıda su gibi temel ihtiyaçlar hatta şimdi entellektüel sermaye metalaştırıldı ve ödemek için yeterli para yoksa alamazsın.
Sonuç olarak Dünya en dinamik ve en sömürücü üretim ve tüketim sistemini yaşadı. Egemen ülkenin Emperyal erişiminin sınırları yok.

*Dr Roger Van Zwanenberg İngiltere'de iyi bilinen bir yayın evi olan the Pluto Press’in yöneticisidir. Bir zamanlar Dr Zwanenberg (1979–84 arası) Nairobi’de ve Darüsselam’daki üniversitelerde Doğu Afrika Ekonomi Tarihi dersleri verdi. Doğu Afrika Ekonomi Tarihi üzerine iki çalışması vardır. Dr Zwanenberg IPS’in bu yılın başlarında Islamabad’ta uygarlık krizi üzerine geniş bir tartışma için ağırladığı oniki kişiden oluşan bir akademisyen grubundan biriydi. 16 Ocak 2004 tarihinde - IPS ve Peshawar Üniversitesi’nde 19 Ocak 2004 tarihinde şehrin seçkinleri toplanmadan önce Dr Zwanenberg bir konferans verdi. İki programdaki “ABD, İsrail ve Orta Doğu” başlıklı ikinci konferansı Dr. Norton Mezvinsky verdi.

Bu makale Zeynep Güneş tarafından timeturk'e tercüme edilmiştir.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt