Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kafirlerin hepsi bir değildir! (1 Kullanıcı)

aşksal

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Kas 2008
Mesajlar
37
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Web Sitesi
www.facebook.com
Bediüzzaman'a göre Kafirlerin hepsi bir değildir!

Bir insana karşı muhabbet beslerken, o kişinin zatına karşı değil, ahlaki sıfatlarına veya sanatına karşı bir muhabbet beslenildiği belirten Bediüzzaman Hazretleri, “Nasıl ki her Müslümanın her sıfatı müslüman olmadığı gibi , her bir kafirinde her sıfatı ve san’atı kafir olması gerekmez “ diyerek , bir kafirin müslüman bir sıfatına veya bir san’atına karşı muhabbet beslenmesinde bir sakınca olmadığını belirtmiştir. (109)


Bediüzzaman Hazretleri , Kur’anı Kerimde geçen “Kafir” hitabına muhatab olan iki zümreden bahsetmektedir :

1-) Allah’ı inkar eden dinsiz Kafir : “Bu anlam ile Ateistler kast edilmektedir”. Çünkü Ameli yönden Küfre düşmüşlerdir.

2-) Peygamberimiz ve İslamiyeti İnkar eden Kafir : “Bu anlam ile Ehl-i Kitab kast edilmektedir. Çünkü İtikat yönü ile Küfre düşmüşlerdir.

Kafir olan bir kişiye kafir diye hitab edilmesini doğru bulmayan Bediüzzaman , örnek olarak : “Kör adama, hey kör demediğiniz gibi... Çünkü eziyettir. Eziyetten nehiy var. “Kim zimmî olan birine eziyet ederse..." Hadis-i şerifin devamı "Ben onun hasmı olurum ; şeklindedir." (110) diyerek İslamiyetin tahkir ve eziyet dini olmadığını vurgulamıştır. Geleneksel olarak , Kafir dendiğinde akla hemen birinci tasnifteki kafir geldiğinden , özellikle Ehl-i Kitaba karşı kafir deyiminin kullanılmasının , mana itibari ile doğru olsa bile , yüklediği anlam itibari ile tahkir içerdiğinden bu şekilde hitab edilmesini doğru bulmamaktadır! (111)

Aynı tasnifi , Avrupa içinde yapan Bediüzzaman Hazretleri , sert bir dil ile hitab ettiği Avrupa’dan bahsederken :

“Yanlış anlaşılmasın, Avrupa ikidir. Birisi, İsevîlik din-i hakikîsinden aldığı feyizle hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeye nâfi san’atları ve adalet ve hakkaniyete hizmet eden fünunları takip eden bu birinci Avrupa’ya hitap etmiyorum. Belki, felsefe-i tabiiyenin zulmetiyle, medeniyetin seyyiâtını mehâsin zannederek beşeri sefâhete ve dalâlete sevk eden bozulmuş ikinci Avrupa’ya hitap ediyorum. Bil, ey ikinci Avrupa! Sen sağ elinle sakîm ve dalâletli bir felsefeyi ve sol elinle sefih ve muzır bir medeniyeti tutup dâvâ edersin ki, beşerin saadeti bu ikisiyledir , senin bu iki elin kırılsın ve şu iki pis hediyen senin başını yesin ve yiyecek! "diyerek , hakiki Hıristiyanlıktan feyizlenen ve toplumsal Hayata gerek San’at gerek adalet ve gerekse Hakkaniyeti uygulayan , ve bu doğrultudaki Fen İlimlerini kendine Rehber edinen Avrupaya bu sert mülahazalarının dışında tutmuştur ! (112)

Yine ikinci Avrupa’ya seslendiği bir başka yerde : “Ey sefahet ve dalâletle bozulmuş ve İsevî dininden uzaklaşmış Avrupa! Deccal gibi birtek gözü taşıyan kör dehân ile ruh-u beşere bu cehennemî hâleti hediye ettin. “ şeklinde hitab etmiştir. (113)

Bediüzzaman Hazretleri , bu tasnife delil olarak İslam Fıkhından örnek getirmiştir : “Onun için, İslâmiyet, fâsıkı hain bilir, şehadetini reddeder. Mürtedi zehir bilir, idam eder. Hıristiyan bir zimmîyi ve kâfir muahidi ibka eder (olduğu gibi kabullenir) . Hanefî mezhebi zimmînin şehadetini kabul eder”. (114)



109 Münazarat, Sayfa 71
110 El-Münâvî, Feyzü’l-Kadîr: 6:19, hadis no: 8270
111 Münazarat, Sayfa 72
112 Lem'alar, Sayfa 119
113 Lem'alar, Sayfa 120
114 Hutbe-i Şamiye, Sayfa 151
 

tuts@k

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
10 Eki 2007
Mesajlar
124
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Web Sitesi
www.zulmekarsiyiz.tr.cx
ne münafik, ne kafir, nede müslüman bir firkadir, bunu ögrenmek icin Tefsirlere göz att.. Ibn Kesir tefisirinde genis bir aciklama bullunmakta.. Tabiki isiksiz degilsen al tefsiri, isiksizlardan ise onunlarin sözlerini dinle..

ALLAH said Nursi hz.lerine rahmet ettsin, büyük sahsiyetlerdendi...
 

nurani

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Eyl 2006
Mesajlar
101
Tepki puanı
0
Puanları
0
ne münafik, ne kafir, nede müslüman bir firkadir, bunu ögrenmek icin Tefsirlere göz att.. Ibn Kesir tefisirinde genis bir aciklama bullunmakta.. Tabiki isiksiz degilsen al tefsiri, isiksizlardan ise onunlarin sözlerini dinle..

ALLAH said Nursi hz.lerine rahmet ettsin, büyük sahsiyetlerdendi...

Yorumunuzu ben tam olarak anlayamadım,rica etsem biraz daha açarmısınız
 

tuts@k

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
10 Eki 2007
Mesajlar
124
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Web Sitesi
www.zulmekarsiyiz.tr.cx
Durum söyleki Alim gecinen Isikcilar grubu,, Ibni Kesir gibi büyük bir alime hadis ve müfesir alimine meydan okuyor... acikcasi bu yani isikciysan okumana gerek yok Ibni kesir tefsirini.. yok degilsen alip okumanizi tavsiye ediyorum
 

nurani

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Eyl 2006
Mesajlar
101
Tepki puanı
0
Puanları
0
Durum söyleki Alim gecinen Isikcilar grubu,, Ibni Kesir gibi büyük bir alime hadis ve müfesir alimine meydan okuyor... acikcasi bu yani isikciysan okumana gerek yok Ibni kesir tefsirini.. yok degilsen alip okumanizi tavsiye ediyorum

ben ne ışkçıyım,ne elektrikçiyim nede tesisatçı ,IŞIKÇILAR KİM TANIMIYORUM İLK DEFA DUYUYORUM.ibni kesiride okurum ibni mace yide okurum v.s sormak istedigim şu BEDİÜZZAMANIN sözüyle ibni kesirin sözü farklımı' ki bu kadar sert tepki veriyorsunuz.
 

tuts@k

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
10 Eki 2007
Mesajlar
124
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Web Sitesi
www.zulmekarsiyiz.tr.cx
hayir pek farkli degil, ben bediuzaman hz.lerini severim eserleride var bu sert tepkim sadece hakikatkitapevi altinda ve dinimizislam sitesi altinda fitne kin yayan isikcilar ihlas holdingin sahiplerine bu sekilde yazim, burda bazi isiksiz üyeler var :D
 

aşksal

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Kas 2008
Mesajlar
37
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Web Sitesi
www.facebook.com
Kur'ân-ı Kerîm, birçok yerde yahudiler ve hristiyanlardan, ehl-i kitap diye bahseder; hadislerde de bu tâbir sık sık kullanılmıştır. Böylece vahiy yoluyla nâzil olmuş Tevrat, Zebûr ve İncil'e sahip bulunan yahudiler ve hristiyanlar, bu kitaplar tahrif edilmiş olmasına rağmen, müşriklerden ayırdedilmiş ve kendilerine farklı bir statü tanınmıştır.

İslâm ahkâmına göre, İslâm idâresini kabul edip bağlandıktan sonra ehl-i kitaba ibadetlerini serbestçe yapabilme hürriyeti tanınır. Antlaşma şartlarını tamamen yerine getirmeleri ve âdil ölçülerde kendilerine konan cizyeyi (baş vergisini) ödemeleri hâlinde İslâm idâresinin himâyesinde olup can ve nal güvenlikleri sağlanır.

Bu hususlara muhâlif davranan müslümanlar, büyük bir günâh işlemiş sayılırlar. Hz. Peygamber ve Râşid Halifeler döneminden itibaren tüm âdil İslâm idârelerinde ehl-i kitaba bu hakların eksiksiz verildiği, antlaşma metinlerine bu hususların hassâsiyetle yazıldığı ve uygulanmasında büyük titizlik gösterildiği, tarihî bir gerçektir. Bu hassâsiyet, Peygamber efendimizin, "Bir zımmîye zulmedenin... kıyâmet gününde hasmı benim!" hadislerinde en güzel şekliyle ifadesini bulmuştur (Ebû Dâvûd, İmâret, 33; ayrıca bkz. Ebû Dâvûd, Cihad 153). Sefere çıkan ordu komutanlarına ve valilere halifeler tarafından verilen tâlimâtlarda, muâhedûn, ehlü'z-zimme veya zimmîler sıfatıyla ehl-i kitabın haklarına riâyet etmeleri, kendilerine ibadet hürriyeti verilmesi ve insânı muâmelede bulunulması sıkı sıkıya emredilmiştir.

"Kitap verilenlerin yemeği size helâl, sizin yemeğiniz de onlara helâldir. Mehirlerini verdiğiniz takdirde, iman eden hür ve iffetli kadınlar ve sizden önce kitab verilenlerin hür ve iffetli kadınları, zina etmemek ve gizli dost tutmamak şartıyla size helaldir" (Maide 5/5).

“De ki: "Ey Kitap Ehli, bizimle sizin aranızda müşterek bir kelimeye gelin. Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve Allah'ı bırakıp bir kısmımız bir kısmımızı Rabler edinmeyelim." Eğer yine yüz çevirirlerse, deyin ki: "Şahid olun, biz gerçekten Müslümanlarız." (Al-i İmran Suresi, 64)
 

nurani

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Eyl 2006
Mesajlar
101
Tepki puanı
0
Puanları
0
EY AHMAK,EY PAPAZ!bunlar ne biçim tabirler bumu sizin emr-i bil maruf yönterminiz,bumu müslaman kardeşinizi uyarı şekliniz..
 

gurbette

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2008
Mesajlar
2,850
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
50
Ey ahmak. Emr-i bil marufu "devlet" yapar. Kişiler değil.

Selamun Aleykum
Ümmeti Islah Etmek Ve Dini Yenilemek, Tüm İslâm Ümmetinin Sorumluluğudur


Şüphesiz ki İslâm ümmeti içinde en nazik dönemler ve zor şartlar içinde de olsa bütün bu zorluklara rağmen ümmetin ıslahı ve dinin ko*ruyuculuğu gibi hayatî bir görevi üstlenen müceddidlerin varlığı kesin*tisiz devam etmiştir. Fakat acaba ümmetin ıslahı, kendi içindeki her ferde mi farz, yoksa muayen bir taifenin bu görevi üzerine alması mı gerekir? sorusuna Kur'an-ı Kerim şöyle cevab verir:

"Mü'min erkekler de, mü'min kadınlar da birbirlerinin velileri (dostları ve yardımcıları) dır. Bunlar (insanlara) iyiliği emrederler, (onları) kötülükten vazgeçir*meye çalışırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler, Allah ve Resûlü'ne itaat ederler. İşte Allah onları rahmetiyle yarlıgayacaktır. Çünkü Azîz'dir (va'd ve va'dini yerine getirmekten hiçbir şey onu acze düşüre*mez.) Hakîmdir (herşeyi yerli yerinde, hikmetle yapandır.) "[El'mucem-ul vasit]( (Tevbe suresi 71)

Âyet-i Kerime, ma'rufu emredip münkerden nehyetmeye çalışma görevi ile ümmetin ıslahı görevinin, ümmetin hiç bir kesiminin hâriç ; olmaksızın, hiç bir taifeyi hedef almaksızın topyekûnüne farz olduğuna parmak basmaktadır. Çünkü Kur'an-ı Kerim, mü'minlerin kendi arala*rında ma'rufu emredip, münkerden nehyetmeye çalışırken görmek is*ter. (Yâni Kur'an'ın hedefi böyle bir toplum oluşturmaktir. Binâenaleyh bu merhaleyi elde edinceye kadar mücâdele ile sürdürür bu hedefini....) Zîra bu merhale, onların en sıhhatli bir halde olduklarının ve en önem*li çalışmayı yürüttüklerinin bir delilidir. Bu vasıfla üstünlük kazanma*yan fert, İslâm toplumunun hasta birer unsurudur. İmam Gazâlî şöyle buyurur:

"Âyet-i Kerime mü'minleri, "ma'rufu emrederler, münkerden nehyetmeyle çalışırlar" diye açıkça vasfetmiştir. Ma'rufu emredip münker*den nehyetmeye çalışma görevini terkeden kimse ise bu âyette vasfedilen mü'minlerin dışındadır." [Tirmizi, Ibn Mace ( fiten babinda)]

Allame Abdülkadir Udeh şöyle demektedir:

"İslâm hukukçularının tümü, ma'rufu emredip münkerden nehyet*meye çalışma görevinin, ümmetin bir kesimine değil, tüm fertlerine va*cip olduğu hususunda ittifak içindedirler. [ Tevbe 71]
 

kırçiçegi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Kas 2007
Mesajlar
11
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Ey ahmak. Emr-i bil marufu "devlet" yapar. Kişiler değil.

yanılıyorsunuz kardeşim.emribilmarufu bütün müslüman fertler yapmak zorundadır.siz marufu emretmek zorunda değilmi zannediyorsunuz kendinizi?
Açıkça işlenen bir günah, bir ayıp görüldüğünde dil ve kalp ile bunu düzeltmeye çalışmak, şartlarına riayet etmek kaydıyla bütün müslümanların vazifesidir. El ile (zor kullanarak, müeyyide uygulayarak) denetim ise devletin vazifesidir.

 

nurani

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Eyl 2006
Mesajlar
101
Tepki puanı
0
Puanları
0
yöntemleri eleştirmek yerine herkes aynaya baktığını unutmasın, önemli olan Allah rizasını arayarak gücünün yettiği kadarıyla üzerine düşeni yapmaktır, Allah eksiklerimizi tamamlasın

Bir Müslüman kardeşim ehli kitabı savunamaz çünkü bunun için Kuranla çelişkiye girmesi gerekecek, bu da imansız yapar ...enayi olmaya gerek yok ve başkalarını da enayiler yerine koymayın

size diyecek bir sözüm yok kardeşim;çünkü yönteminiz çok hoş(hakaret)devam edin böyle.Allahın rızasını çok güzel arıyorsunuz.Ama dikkat edin karşınızdaki kişi PAPAZ degilse siz papaz olursunuz.Allah aynamızı temiz etsin...
 

aşksal

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Kas 2008
Mesajlar
37
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Web Sitesi
www.facebook.com
Bizim ahmak deyişimiz onun ahmaklığındandır. Cennetin birinci katının ahmaklar cenneti olduğu söylenir. Avam olan "ahmak"tır. Avam işaret edilene bakar. Sembolleri anlamaktan batını görmekten yoksundur. Hakaret ettiğimizi sanmıyoruz. Tam tersine ne ise onu söylüyoruz.
 

nurani

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Eyl 2006
Mesajlar
101
Tepki puanı
0
Puanları
0
ALLAH ikinizide davanızda muvaffak etsin.
 

aşksal

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Kas 2008
Mesajlar
37
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Web Sitesi
www.facebook.com
ALLAH ikinizide davanızda muvaffak etsin.

Sevgili Nurani.Biz hakaret etmedik. Etmeyiz de. İsteyen istediği gibi anlayabilir. İnsanların rızasının peşinden koşacak değiliz. Ancak dava konusu bundan ayrı birşeydir. Eğer söylediğimiz şey hak ise bu sizinde davanızdır. Üzerine güneşin doğup battığı en hayırlı şey bir insanın imanına vesile olmak. Bundan ötesi yok ki.
 

nurani

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Eyl 2006
Mesajlar
101
Tepki puanı
0
Puanları
0
Sevgili Nurani.Biz hakaret etmedik. Etmeyiz de. İsteyen istediği gibi anlayabilir. İnsanların rızasının peşinden koşacak değiliz. Ancak dava konusu bundan ayrı birşeydir. Eğer söylediğimiz şey hak ise bu sizinde davanızdır. Üzerine güneşin doğup battığı en hayırlı şey bir insanın imanına vesile olmak. Bundan ötesi yok ki.

peki siz ne anlıyorsunuz AHMAK VE PAPAZ deyimlerinden.
 

nurani

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Eyl 2006
Mesajlar
101
Tepki puanı
0
Puanları
0
yöntemimden hoşlanmayabilirsiniz, bende hoşlanıp hoşlanmadığınızı merak etmedim...

nasıl oluyorda papazları savunanlar papaz kelimesini hakaret algılasın
bunda bir çelişki var, dimi ? :)

çok düşüncelisiniz , rahat olun ben çok iyi dikkat ediyorum, siz de dikkat buyurun Müslümanlara karşı papazları savunanların safına katılmayasınız :(

PAPAZLARI savundugu kanısına nerden vardınız acaba?
 

nurani

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Eyl 2006
Mesajlar
101
Tepki puanı
0
Puanları
0
O gönderilenleri anlasaydin zaten böyle konuşmazdin
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt