Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kabir Hayatı ve Merak Edilenler (2 Kullanıcı)

mystical06

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2010
Mesajlar
50
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
Dünya hayatından sonra, ahiret hayatından da önce fakat ahiret hayatı içinde ele alınması gereken bir başka hayat daha vardır ki o da kabir hayatı veya "Âlem-i Berzah"denilen hayattır. Berzah, asıl manasında iki şey arasında bulunan engel, ayırıcı sınır demektir. Bu kelime Kur'an'ın "el-Mü'minûn, 23/100; er-Rahmân, 55/20; el-Furkan, 25/53" ayetlerinde "iki şey arasındaki engel" manasında kullanılmıştır.

Râgıp, el-Müfredât adlı eserinde şöyle der: "Berzah; ahirette insan ile yüksek menzillere ulaşması arasındaki engeldir. Bu kelime, el-Beled, 90/11 ayetindeki "el-Akabe" kelimesine işarettir. Ayetin meâli şöyledir: "Fakat o, (hedefe varmak, yapılan iyiliklere teşekkür etmek için) sarp yokuşu geçemedi." Ayette bildirilen engeli ise ancak sâlihler aşabilir. Berzah'ın ölüm ile kıyâmet arasındaki engel olduğu da söylenir.

İnsan için üç hayat vardır:

Dünya hayatı: Ruhun cesetle birlikte yaşadığı içinde bulunduğumuz hayat.

Berzah hayatı: Ruh, dünyada iken içinde bulunduğu cesetten ayrılmış, azab yahutta nimet içinde müstakil hale gelmiştir.

Ahiret hayatı: Ruhların dünyada iken içinde oldukları cesetlere dönmeleri ile meydana gelen son hayat. Görüldüğü gibi Berzah hayatı, birinci hayat ile ikinci hayat arasındadır. Dünya hayatı çalışma, Ahiret hayatı ise çalışmanın karşılığını görme hayatıdır. Bu ikisi arasındaki hayat da, beklemekten ibaret olan Berzah hayatıdır (Âli İmrân, 3/185).

Ölüm anında, ruhlar cesetten ayrılırken rahmet veya azab melekleri vasıtasıyla onlara, hallerine uygun durumlar gösterilir:

"Melekler, o kâfirlerin yüzlerine ve arkalarına vura vura: "Tadın Cehennem azabını. " diyerek canlarını alırken bir görmeliydin..." (el-Enfâl, 8/50, el-En'âm, 6/93-94). Ayetlerde bildirilen azab, ölüm anında kâfir ve günahkârlara yapılan azabtır.

Ahmed İbn Hanbel'in Müsned'inde (IV/288, 397) yer alan rivayetlere göre Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Mümin kul, dünyadan ayrılmak üzere ve ahirete yöneldiği anda ona semadan beyaz yüzlü melekler iner. Yüzleri sanki güneş gibidir. Yanlarında Cennet kefenlerinden ve kokularından vardır. Onun görebileceği yere otururlar. Ölüm meleği gelir, baş tarafına oturur ve şöyle der: "Ey güzel ruh, çık ve Rabbi'nin rızasına ve mağfiretine gel. " O da, ağızdan damlayan bir damla gibi çıkar. Kâfir kul dünyadan ayrılmak ve ahirete yönelmek üzere olunca, yanında kaba bir elbise olan siyah yüzlü bir melek gelir, onun görebileceği bir yerde oturur, şöyle der:

"Ey çirkin ruh, haydi çık, Rabb'inin öfkesine ve gazabına gel. Ruh cesedden korkarak ve güçlükle ayrılır."

Ölümden sonra berzah âleminin ikinci makamı olan kabir hayatı başlar. Kabirde ilk zamanlarda ruh cesetle birlikte bulunurlar, beraber azab ve mükâfat görürler. Daha sonra ruh cesetten ayrılır ve müstakil olur. Peygamberimiz (s.a.s.)'in ifadesine göre; "Kabir ya Cennet bahçelerinden bir bahçe, yahut Cehennem çukurlarından bir çukurdur. " (Tirmîzî, Kıyâme, 26). Ruhun cesetle birlikte kabirde azap ve mükâfat görmeşinin bir benzeri, hepimizin zaman zaman gördüğümüz acı veya tatlı rüyalardır ki kişi kendisini sonsuz nimetler veya azap içinde görür de bunlar ancak uyanmakla sona erer.

Kabir hayatı hakkında Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyuruyor: "Ölüm meleği Mümin kulun ruhunu aldığı zaman melekler onu, göz açıp kapayacak kadar ölüm meleğinin elinde bırakmazlar. Onu alır, bu kefene koyarlar. Ondan, yeryüzünde bulunan mis kokusu gibi bir koku çıkar. Onu melekler arasından geçirirken: "Bu güzel ruh nedir?" derler. Dünyada iken söylenen en güzel ismini söyleyerek: "Falan oğlu falandır" derler. Dünya semasına ulaşıncaya kadar çıkarırlar. Nihâyet Cenâb-ı Allah: "Kulumu 'İlliyyine' yazınız. " buyurur. Bu, Cennet'in en yüksek derecesidir. "Ben onu yeryüzündeki cesedine iade edeceğim." İki melek yanına gelir ve: "Rabbin kimdir?" derler. Ruh:

"Rabbim Allah'tır. " der. Onlar:

"Dinin nedir?" derler. Mümin ruh:

"Dinim İslâm 'dır. " der. Onlar:

"Bunları sana bildiren nedir?" derler. O da:

"Allah'ın kitabını okudum, ona inandım ve tasdik ettim" der.

Bunun üzerine semadan bir ses gelir:

"Kulum doğru söyledi. Cennet'te makamını hazırlayınız. Onun için Cennet'ten bir kapı açınız. der. " (et-Terğîb ve't-Terhîb,III 369)'teki bir hadiste kâfir kulun ruhunun berzah hayatı hakkında Peygamber Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmaktadır: "Ölüm meleği kâfir kulun ruhunu aldığı zaman, melekler bu ruhu onun elinde göz açıp kapayıncaya kadar bırakmazlar. Onu hemen kalın bir elbiseye koyarlar. Ondan yer yüzünde bulunan leş kokusu gibi bir koku çıkar. Onu semaya yükseltirler. Meleklerin yanından geçerken: "Bu kötü ruh kimindir?" derler. Melekler, en kötü ismini söyleyerek: "Falan oğlu falandır." derler. Onun için semanın kapısını açmasını isterler, fakat açmazlar." Bu esnada Peygamberimiz (s.a.s.) şu ayeti okudu: "Onlara gök kapıları açılmaz (ruhları göğe yükselmez) ve deve iğnenin deliğinden geçinceye kadar (hiçbir zaman) Cennet'e giremezler." (el-A'raf, 7/40). Allah: "Onun kitabını en aşağı makama yazınız" der. Sonra onun ruhu uzaklaştırılır. Peygamberimiz (s.a.s.) sonra şu ayeti okudu: "...Kim Allah'a ortak koşarsa o, sanki gökten düşmüş de kendisini kuş kapıyor veya rüzgâr onu uzak bir yere sürüklüyor gibidir. " (el-Hacc, 22/31). Ruhu cesede iade olunur da iki melek (Münker ve Nekir*) gelir, yanına oturur ve:

"Rabbin kimdir?" derler. O da:

"Şey şey, bilmiyorum,"der. Onlar:

"Dinin nedir?" derler, o da:

"Şey şey, bilmiyorum,"der. Onlar:

"Size kim peygamber olarak gönderildi? Peygamberiniz kimdir?" derler:

"Şey şey, bilmiyorum,"der. Bunun üzerine semadan bir ses

"Yalan söyledi, Cehennem'deki yerini hazırlayınız." der. Onun için Cehennem'e bir kapı açarlar. Cehennem'in harareti ve kokusu gelir, kabri daralır ve onu sıkıştırır. Çirkin yüzlü ve kötü elbiseli bir adam gelir ve ona şöyle der:

"Sana yazıklar olsun, va'd olunduğun gün işte bu gündür. " Kâfir ruh ona:

"Sen kimsin? Çirkin yüz kötülük getirdi," der. O da:

"Ben senin çirkin amelinim" der. Bunun üzerine:

"Rabbim, kıyameti koparma." der. Sonra kör, sağır, dilsiz ve elinde balyoz olan birisi gelir. Elindeki bu balyozu bir dağa vursa toprak olur, ona bir vurur, toprak oluverir. Sonra onu Allah eski haline getirir, tekrar bir daha vurur. Öyle bir çığlık atar ki insanlar ve cinlerden başka her şey duyar. "

Ruh, kabirde sorulan suallere verdiği cevaplara göre ya İlliyyîne* ya da Siccîn'e* gönderilir. Burada, yeniden diriltilecekleri güne kadar emaneten dururlar. Yeniden dirilme gününde ise Allah'ın emri ile tekrar cesetlere girerler. İyi, kötü, bütün ruhların kendi kabirleriyle alâkaları vardır. Bu alâka ile ziyaretçilerini tanırlar. Nimetlerin lezzetlerini, yahutta cehennem'in acısını yanlarında hissederler. Şehidlerin ruhları ise yeşil kuşlar gibi Cennet'lerde otlar ve Arş'ın altında asılı bulunan kandillere sığınırlar,(en-Nisâ, 4/169) Ayette Allah yolunda öldürülen şehidlerin, gerçekte, ölü olmadıkları, Allah katında Cennet nimetleriyle rızıklandırıldıkları bildirilmektedir. Ayrıca şehid ruhlarının, Cennet'te kendilerine yapılan ikramlar nedeniyle, bir daha Allah yolunda öldürülebilmek için ruhlarının cesetlerine iade edilmesini istedikleri bildirilmektedir. {Salih-i Müslim, VI, 38; Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dili Kur'an Dili, II, 1229).
 

Hayati55

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Mar 2010
Mesajlar
24
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Ey işiten ve işittiren! Ey bilen ve bildiren! Ey veren ve verdiren! Ey seven ve sevdiren! Ey merhamet eden ve merhamet ettiren! Ey affeden ve affettiren! Ey sözlerin, seslerin, kelimelerin, kulakların Hâlıkı! Ey kalplerin en gizli niyazını, özünü, sözünü, sesini, duâsını, dileğini işiten! Ey Semî-i Alîm! Bize hakkı işitmeyi nasip et! Bize hakkı bilmeyi ve bildiğimizi yaşamayı müyesser kıl! Elimizden, dilimizden, ayağımızdan, gözümüzden, kulağımızdan ve sâir azalarımızdan sadır olan günahları bağışla! Bizi hakikati işiten kul eyle! Âmin!

Allah(cc) razı olsun kardeşim..
 

mystical06

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2010
Mesajlar
50
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
Hazret-i Ali radıyallahü anh Selmân-ı Fârîsî radıyallahü anh'a yazdığı bir mektubda dünyayı şöyle temsil etmişdir:
"Dünya yılan gibidir. Cildi yumuşak fakat zehiri öldürücüdür. Hoşuna giden şeylerden vazgeç ki, sana fazla yaklaşmasın! Kat'i olarak bundan ayrılacağını bildiğin için sıkıntılarını arkaya at. Dünyada olanlardan uzaklaş. Dünyanın lehine çalışmakdan sakın. Zira dünyaya meyil bağlayıp onun varlığına sevinen kimseye mutlak surette dünyadan bir kötülük gelir. Vesselâm.


ALLAH razı olsun tüm güzellikler seninle olsun kardeşim.
 

CeyLiNNN

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
14 Mar 2010
Mesajlar
15
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Allah razı olsun kardeşim emeğine sağlık yüce Allah'ımız ona açılan ellerimizi,ona edilen dualarımızı kabul eylesin.Bizleri cennetlik kullarından eylesin.
 

kocisime

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Mar 2010
Mesajlar
8
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
ne olur şu soruma cevap verin ALLAH rızası için
öldükten sonra münker venekir meleklerinin sorguu bittikten sonra insan ruh kabirdemi kalır yoksa kıyamete kadar baş bir yere gönderilir
ve ameline göre nasıl bir bekleyiş içindedir
ne olur bu konudailgisi olan varsa bana yardm edin....
 

mystical06

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2010
Mesajlar
50
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
ne olur şu soruma cevap verin ALLAH rızası için
öldükten sonra münker venekir meleklerinin sorguu bittikten sonra insan ruh kabirdemi kalır yoksa kıyamete kadar baş bir yere gönderilir
ve ameline göre nasıl bir bekleyiş içindedir
ne olur bu konudailgisi olan varsa bana yardm edin....



Bera bin Azib (R.A) anlatıyor; Resul-ü Ekrem (S.A.V) ile birlikte ensardan birisinin cenazesine gitmiştik. Resul-ü Ekrem (S.A.V) başı eğik olarak mezarın başında oturdu ve üç kere: "Allah’ım! Kabir azabından sana sığınırım." dedi ve üç kere kabir azabından Allah'a sığındıktan sonra şöyle dedi: "Mü’min ölüme yöneldiği vakit, beraberlerinde kefen ve güzel koku bulunan, yüzleri güneş gibi parlak melekleri Allah gönderir. Adamın göreceği yerde beklerler. Ruhu çıktığı vakit, yerle gök arasında ve gökte ne kadar melek varsa, onun için istiğfar ederler. Gök kapılarının tümü kendisi için açılır ve her kapı kendisinden geçmesini ister. Ruhu Allah'a yükseldiği vakit melekler: 'Ya Rabbi! Bu falan kulunun ruhudur.' derler."

Allah-u Zülcelal:

"Onu geri çevirin ve onun için hazırladığım mükafat ve iyilikleri ona gösterin. Zira ben ona vaad ettim, sizi topraktan yarattım ve toprağa iade edeceğim, tekrar topraktan çıkaracağım." (Taha; 55)

buyurur.

Ruh mezarına döner ve hatta kendisini defnedip dağılanların ayak takırtılarını dahi duyar. Son bir eziyet olarak melekler onu alabildiğine sıkıştırır ve: "Rabbin kim, peygamberin kim ve dinin nedir?" diye sorarlar. Adam: "Rabb'im Allah, Peygamber'im Hz. Muhammed, dinim İslam." der. Bu cevabı verdiği vakit birisi: "Doğru söyledin." diye seslenir. İşte bu Allah-u Zülcelal'in:

"Allah iman edenleri, dünya hayatında ve ahirette sapasağlam sözle sebat içinde kılar." (İbrahim; 27)

buyurduğunun manasıdır.

Sonra güzel yüzlü, güzel elbiseli ve güzel kokulu birisi karşısına gelir ve: 'Nimetleri devamlı olan Allah'ın cennet ve rahmetiyle sana müjde olsun' der. Adam: 'Allah seni hayırla mükafatlandırsın, sen kimsin?' diye sorar. O da: 'Senin dünyadaki iyi amellerinim.' diye cevap verir. 'Sen daima Allah'a ibadete süratle koşar ve isyana ise tembellik ederdin. Bunun için Allah-u Zülcelal seni hayırla mükafatlandırdı.' Sonra birisi: 'Buna cennetten döşek getirin ve cennetten mezarına bir kapı açın.' diye seslenir. Döşek getirilir ve cennete doğru bir kapı açılır, o da: 'Allah'ım kıyameti tez getir de, bir an evvel aile efradıma kavuşayım.' der.

Kafire gelince; o da dünyadan ilişkisini kesip, ahirete yöneldiği vakit, çirkin suratlı, şiddetli azap melekleri ateşten elbise ve katrandan gömleklerle karşısına dikilirler. Canı çıktığı vakit, yer ve gökteki bütün melekler kendisini lanetlerler, gök kapıları kapanır. Hiç bir kapı onun pis ruhunun kendisinden geçmesini istemez. Böylece ruhu geri çevrilir. Melekler: "Ya Rabbi! Bu falan kulunun ruhudur, yer ve gökler bunu kabul etmiyorlar." derler. Allah-u Zülcelal; "Onu geri çevirin ve ona hazırladığım azabı gösterin. Zira ona da, sizi topraktan yarattım, toprağa iade edeceğim ve tekrar topraktan çıkaracağım diye vaad ettim." der.



Benim bildiğim ve anladığım kadarıyla sorgu melekleri gittikten sonra eğer iyi amellerimiz çoksa ruhumuz kabirden ayrılıyor ve cennet kapılarından geçiyor eğer kötü amellerimiz çoksa ruhumuz kabirde kalıp azap çekiyor. Bana sorarsan eğer çokta önemli değil ruhumuzun kabirde kalıp kalmaması biz zaten iyi ameller işleyip Allah'ımıza sığınıp iman ve dua edersek, yasak olan herşeyden kaçar yalandan,riyadan,gıybetten uzak durursak tüm kötülüklerdende korunmuş oluruz.
 

CeyLiNNN

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
14 Mar 2010
Mesajlar
15
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Kardeşime katılıyorum,benim de bildiğim kadarıyla sevap ve günahlarımıza,bu dünyada bize emredilenlere uyup uymamamıza bağlı olarak değişiyor.Eğer yanlış biliyor isemde bu konuda aydınlatılmak isterim.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt