Siyahgulsevdalisi
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 20 Haz 2006
- Mesajlar
- 2,046
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
İtibar ancak son nefesedir
BİZİ MUSA'DAN KURTAR
"Onlara, kendilerine âyetlerimizden verdiğimiz ve fakat onlardan sıyrılıp çıkan, o yüzden de şeytanın takibine uğrayan ve sonunda azgınlardan olan kimsenin haberini oku." (A'râf,175)
Bu âyeti kerimede bahsi geçen kişi Bel'am İbni Baurâ adında İsrailoğulları'na mensup bir zattır. Bel'am İbni Baura ilmi, ihlâsı ve ameli ile öyle bir makama çıkmıştı ki, İsmi Âzam'ı bilirdi. Başka hangi nimetlere kavuşmuştu derseniz, körleri, kötürümleri, sakatları iyileştirirdi. Her duası kabul olunurdu.
Bel'am İbni Baurâ'nın kavmi kâfirdi. Bu kâfir kavmin içinde sadece kendisi ve ailesi müslümandı.
Bel'am bulunduğu bu makamı son nefesine kadar muhafaza edebildi mi? Mesele son nefese kadar istikamette olabilmektedir. Denilmiştir ki, "İtibar ancak son nefesedir."
Bel'am'ın kavmi kâfirdi, kâfirliklerini ve isyanlarını artırdılar. İsyanda o kadar ileri gittiler ki; Cenabıhak bu kavmi cezalandırmak için Musa Aleyhisselâm'a onlarla savaşması için emir verdi. Musa Aleyhisselâm savaş hazırlıklarına başlayınca bu haber çabuk duyuldu. Bel'am'ın kavmi haberi duyunca korkuya kapıldılar ve dediler ki:
"Bizim Musa ile baş edecek gücümüz yok." Aralarında ne yapacaklarını tartışırlarken içlerinden biri şöyle dedi:
"Şu duası kabul olan Bel'am'a gidelim, o bizi Musa'dan kurtarır."
Kavmin ielri gelenleri Bel'am'ın yanına gidip durumu söylediler:
"Musa ordusu ile yola çıktı, üzerimize geliyor, bizi helâk edecek. Gidecek bir yerimiz yok, sana geldik, bize yardım et, Musa'yı bizden uzaklaştır." Kavmini dinleyen Bel'am onlara dedi ki:
"Siz ne istediğinizin farkında mısınız? Musa, Allah'ın nebîsidir, ben Allah'ın dostunun aleyhine nasıl dua edebilirim?"
Bel'am kavminin talebini reddetti. Fakat kavminin başka yapacak bir şeyi yoktu. Musa Aleyhisselâm ile baş etmeleri imkânsızdı. Önlerinde tek bir çıkar yol vardı: Bel'am İbni Baurâ'yı ikna etmek.
EY BEL'AM
HELÂK OLACAKSIN!
Kavmi birçok hediyelerle, ziynetlerle Bel'am'ın hanımının yanına gittiler. Bel'am'ın hanımına dediler ki:
"Başımızda şöyle bir sıkıntı var. Biz senin efendinle konuştuk, ama bir türlü ikna edemedik. Sen bizim yerimize efendin ile konuş ve onu ikna et, bize yardım etsin." Kadın hediye ve ziynetleri görünce "Tamam." dedi.
"Ben Bel'am ile konuşup bu işi halledeceğim."
Bel'am'ın, hanımına karşı düşkünlüğü vardı, onu çok sever, onun sözüne itibar eder, isteklerini yerine getirirdi. Hanımı Bel'am'ın yanına gelerek ona durumu arzetti.
"Bunlar bizim yakınlarımız, komşuluk hakkı vardır. Yakınlarımız darda kalınca onlara yardım etmek görevimizdir. Şimdi onlar çok büyük bir sıkıntı ile karşı karşıyadır. Senin gibi bir adam nasıl olur da komşularına yardımdan kaçınır." Bel'am İbni Baurâ:
"Hiç olacak iş mi? Bir peygamberin aleyhine nasıl dua edilir? Bu ona Allah katından verilmiş bir emirdir. Şayet bu emrin Allah katından olmadığını bilsem, kavmime dua edebilirdim."
Karısı vazgeçecek gibi değildi. Bir açık kapı buldu ya, "Bu emir Allah katından olmasaydı"… O da bu emrin Allah katından olmadığını anlatmaya, bu konuda Bel'am'ı ikna etmeye çalıştı. Uzun uğraşmalar sonucunda, kadın Bel'am'ı ikna etti. Bel'am Musa Aleyhisselâm'ın aleyhinde dua etmeyi kabul etti. Bel'am'a o gece rüyasında "Ey Bel'am helâk olacaksın." denildi.
Karısının baskıları gözünü öyle bir döndürmüştü ki, rüyasındaki uyarıyı önemsemedi bile. Sabah olduğunda her zamanki gibi eşeğine binerek dua ve niyazda bulunduğu dağa çıkmak için yola koyuldu. Yola koyulmuşlardı ki, eşek adım atmadı. Eşeğini dövdü olmadı. Eşek ayak diremiş, bir adım dahi atmıyordu.
Allah Celle Celaluhu'nun izni ile eşek dile gelip konuştu:
"Ey Bel'am! Sana yazıklar olsun! Sen beni nereye götürüyorsun? Görmüyor musun ki, önümü melekler kesmiş. Allah'ın nebîsinin aleyhine dua etmeye nasıl gidebilirim, bırak beni."
Bel'am baktı olmayacak, eşeğini bıraktı, yaya olarak dağın tepesine çıktı. Buraya dikkat edin. Bakın bir insan nasıl azıyor, nasıl sapıtıyor, yoldan çıkıyor?
DUA AĞZINDAN
TERS ÇIKIYOR
Dağın zirvesine çıkan Bel'am'ın yanına kavminden de birtakım beyinsizler gelmişti. Hep birlikte başladılar Musa Aleyhisselâm'a beddua etmeye. Bel'am'ın Musa Aleyhisselâm'a yaptığı beddualar, ters dönüyor, kavmine yöneliyordu. Kavmi şaşırdı:
"Ey Bel'am! Ne yapıyorsun? Sen bize beddua ediyorsun."
"Benim elimden bir şey gelmiyor. Ben Musa'nın aleyhine dua ediyorum, ağzımdan dua sizin aleyhinize çıkıyor."
Bel'am ebedî kaybedenler kervanına yazılmıştı. Duası biter bitmez dili uzamaya başladı. Dili göğsüne kadar uzadı. Bel'am dedi ki:
"Allah'a yemin olsun ki, dünyamı da âhiretimi de kaybettim. Benden size hayır yok. Siz şimdi beni iyi dinleyin. Elinizin altındaki genç kızlarınızı giydirin, bir güzel süsleyin. Musa'nın ordusu gelince, kızlarınızı ordunun içine salıverin. Kızlarınız Musa'nın ordusundaki erkeklerin kendilerine karşı saldırılarına ses çıkarmasınlar."
Sapıklığı görüyor musunuz, nereden nereye?
Musa Aleyhisselâm'ın ordusu, yaklaşınca genç kızlar, genç kadınlar, Musa Aleyhisselâm'ın ordusunun içine dalıverdiler. Musa Aleyhisselâm'ın ordusunun içine giren kadınların içinde bir tanesi çok güzeldi, güzelliği dillere destandı. Bu güzel kadın, Musa Aleyhisselâm'ın komutanlarından birinin dikkatini çekti. Komutan kadını yanına alarak doğruca Musa Aleyhisselâm'ın huzuruna çıktı. Komutan kadını Musa Aleyhisselâm'a göstererek dedi ki:
"Sen şimdi diyeceksin ki, bu kadın sana haramdır?" Musa Aleyhisselâm:
"Evet, haramdır. Sakın o kadına yaklaşma." Fakat komutan Musa Aleyhisselâm'ın sözünü dinlemedi. Kadına yaklaştı, komutanın yaptığını gören bir takım beyinsizler de aynı çirkinliği yaptılar. Aradan çok zaman geçmedi ki, askerler arasında kolera salgını baş gösterdi. Rivayet edilir ki, yetmiş bin kişi koleraya yakalandı. Sonra ordunun içinden güçlü kuvvetli bir zat çıktı ve komutan ve birlikte olduğu kadını kılıç darbesi ile öldürdü. Bundan sonra salgın bıçak gibi kesildi ve askerler sağlıklarına kavuştular.
DÜNYAYA MEYLEDENİN
SONU HÜSRANDIR
Mevlâ Teâlâ, Bel'am İbni Baurâ'dan imanını soyup çıkardı. Onda bulunan bütün özellikler gitti. Bel'am İbni Baurâ'dan yüksek makam alındığı gibi, rivayet edilir ki, tarihin ilk inkâr kitabını da Bel'am yazmıştır. Nereden nereye… Yukarıda yazmıştık. "İtibar ancak son nefesedir." Rabbim ayağımızı kaydırmasın, son nefesimizi kâmil iman ile teslim etmeyi nasip etsin.
"Dileseydik, elbette onu bu âyetler sayesinde yükseltirdik. Fakat o, dünyaya saplandı ve hevesinin peşine düştü. Onun durumu tıpkı köpeğin durumuna benzer: Üstüne varsan da dilini çıkarıp solur, bıraksan da dilini sarkıtıp solur. İşte âyetlerimizi yalanlayan kavmin durumu böyledir. Kıssayı anlat; belki düşünürler."(A'râf, 176)
Bel'am bu kadar bilgiye, ilme sahip olduğu hâlde bakın ne duruma düştü. Bu hâdiseden çok ama çok ibretler almalıyız. Bir büyük âlim nereden nereye düştü, bu kadar âyeti bilen adam kelp gibi oldu.
Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurdular ki:
"Âhir zamanda kişinin cehenneme girmesi ya zevcesinin, ya annesinin, ya babasının, ya da evlâdının yüzünden olacaktır."
Bel'am İbni Baurâ'nın kıssası birçok peygamberin merakını celbetmiştir. Allah Teâlâ'ya sormuşlar:
"Ya Rabbi! Bel'am İbni Baurâ'ya bu kadar âyetler verdin, onları niçin muhafaza etmedin?" Cenabıhak buyurmuş ki:
"Biz ona çok sayıda nimetimizi verdik, o verdiğimiz nimetlere bir gün şükretmedi. Eğer şükreden bir kul olmuş olsaydı, onu muhafaza ederdik."
Şükretmek çok büyük bir hâdisedir. Şükreden kul olalım ki, durumumuzu garantiye alalım. Bel'am İbni Baurâ şükreden kul olmadı, dünyaya meyletti. Dünyaya meyletmesi de onu perişan etti. Ebedî kazananlar içindeyken bir anda ebedî kaybedenlerden oldu. Ders alalım ve dünyadan mümkün mertebe uzak duralım.
BİZİ MUSA'DAN KURTAR
"Onlara, kendilerine âyetlerimizden verdiğimiz ve fakat onlardan sıyrılıp çıkan, o yüzden de şeytanın takibine uğrayan ve sonunda azgınlardan olan kimsenin haberini oku." (A'râf,175)
Bu âyeti kerimede bahsi geçen kişi Bel'am İbni Baurâ adında İsrailoğulları'na mensup bir zattır. Bel'am İbni Baura ilmi, ihlâsı ve ameli ile öyle bir makama çıkmıştı ki, İsmi Âzam'ı bilirdi. Başka hangi nimetlere kavuşmuştu derseniz, körleri, kötürümleri, sakatları iyileştirirdi. Her duası kabul olunurdu.
Bel'am İbni Baurâ'nın kavmi kâfirdi. Bu kâfir kavmin içinde sadece kendisi ve ailesi müslümandı.
Bel'am bulunduğu bu makamı son nefesine kadar muhafaza edebildi mi? Mesele son nefese kadar istikamette olabilmektedir. Denilmiştir ki, "İtibar ancak son nefesedir."
Bel'am'ın kavmi kâfirdi, kâfirliklerini ve isyanlarını artırdılar. İsyanda o kadar ileri gittiler ki; Cenabıhak bu kavmi cezalandırmak için Musa Aleyhisselâm'a onlarla savaşması için emir verdi. Musa Aleyhisselâm savaş hazırlıklarına başlayınca bu haber çabuk duyuldu. Bel'am'ın kavmi haberi duyunca korkuya kapıldılar ve dediler ki:
"Bizim Musa ile baş edecek gücümüz yok." Aralarında ne yapacaklarını tartışırlarken içlerinden biri şöyle dedi:
"Şu duası kabul olan Bel'am'a gidelim, o bizi Musa'dan kurtarır."
Kavmin ielri gelenleri Bel'am'ın yanına gidip durumu söylediler:
"Musa ordusu ile yola çıktı, üzerimize geliyor, bizi helâk edecek. Gidecek bir yerimiz yok, sana geldik, bize yardım et, Musa'yı bizden uzaklaştır." Kavmini dinleyen Bel'am onlara dedi ki:
"Siz ne istediğinizin farkında mısınız? Musa, Allah'ın nebîsidir, ben Allah'ın dostunun aleyhine nasıl dua edebilirim?"
Bel'am kavminin talebini reddetti. Fakat kavminin başka yapacak bir şeyi yoktu. Musa Aleyhisselâm ile baş etmeleri imkânsızdı. Önlerinde tek bir çıkar yol vardı: Bel'am İbni Baurâ'yı ikna etmek.
EY BEL'AM
HELÂK OLACAKSIN!
Kavmi birçok hediyelerle, ziynetlerle Bel'am'ın hanımının yanına gittiler. Bel'am'ın hanımına dediler ki:
"Başımızda şöyle bir sıkıntı var. Biz senin efendinle konuştuk, ama bir türlü ikna edemedik. Sen bizim yerimize efendin ile konuş ve onu ikna et, bize yardım etsin." Kadın hediye ve ziynetleri görünce "Tamam." dedi.
"Ben Bel'am ile konuşup bu işi halledeceğim."
Bel'am'ın, hanımına karşı düşkünlüğü vardı, onu çok sever, onun sözüne itibar eder, isteklerini yerine getirirdi. Hanımı Bel'am'ın yanına gelerek ona durumu arzetti.
"Bunlar bizim yakınlarımız, komşuluk hakkı vardır. Yakınlarımız darda kalınca onlara yardım etmek görevimizdir. Şimdi onlar çok büyük bir sıkıntı ile karşı karşıyadır. Senin gibi bir adam nasıl olur da komşularına yardımdan kaçınır." Bel'am İbni Baurâ:
"Hiç olacak iş mi? Bir peygamberin aleyhine nasıl dua edilir? Bu ona Allah katından verilmiş bir emirdir. Şayet bu emrin Allah katından olmadığını bilsem, kavmime dua edebilirdim."
Karısı vazgeçecek gibi değildi. Bir açık kapı buldu ya, "Bu emir Allah katından olmasaydı"… O da bu emrin Allah katından olmadığını anlatmaya, bu konuda Bel'am'ı ikna etmeye çalıştı. Uzun uğraşmalar sonucunda, kadın Bel'am'ı ikna etti. Bel'am Musa Aleyhisselâm'ın aleyhinde dua etmeyi kabul etti. Bel'am'a o gece rüyasında "Ey Bel'am helâk olacaksın." denildi.
Karısının baskıları gözünü öyle bir döndürmüştü ki, rüyasındaki uyarıyı önemsemedi bile. Sabah olduğunda her zamanki gibi eşeğine binerek dua ve niyazda bulunduğu dağa çıkmak için yola koyuldu. Yola koyulmuşlardı ki, eşek adım atmadı. Eşeğini dövdü olmadı. Eşek ayak diremiş, bir adım dahi atmıyordu.
Allah Celle Celaluhu'nun izni ile eşek dile gelip konuştu:
"Ey Bel'am! Sana yazıklar olsun! Sen beni nereye götürüyorsun? Görmüyor musun ki, önümü melekler kesmiş. Allah'ın nebîsinin aleyhine dua etmeye nasıl gidebilirim, bırak beni."
Bel'am baktı olmayacak, eşeğini bıraktı, yaya olarak dağın tepesine çıktı. Buraya dikkat edin. Bakın bir insan nasıl azıyor, nasıl sapıtıyor, yoldan çıkıyor?
DUA AĞZINDAN
TERS ÇIKIYOR
Dağın zirvesine çıkan Bel'am'ın yanına kavminden de birtakım beyinsizler gelmişti. Hep birlikte başladılar Musa Aleyhisselâm'a beddua etmeye. Bel'am'ın Musa Aleyhisselâm'a yaptığı beddualar, ters dönüyor, kavmine yöneliyordu. Kavmi şaşırdı:
"Ey Bel'am! Ne yapıyorsun? Sen bize beddua ediyorsun."
"Benim elimden bir şey gelmiyor. Ben Musa'nın aleyhine dua ediyorum, ağzımdan dua sizin aleyhinize çıkıyor."
Bel'am ebedî kaybedenler kervanına yazılmıştı. Duası biter bitmez dili uzamaya başladı. Dili göğsüne kadar uzadı. Bel'am dedi ki:
"Allah'a yemin olsun ki, dünyamı da âhiretimi de kaybettim. Benden size hayır yok. Siz şimdi beni iyi dinleyin. Elinizin altındaki genç kızlarınızı giydirin, bir güzel süsleyin. Musa'nın ordusu gelince, kızlarınızı ordunun içine salıverin. Kızlarınız Musa'nın ordusundaki erkeklerin kendilerine karşı saldırılarına ses çıkarmasınlar."
Sapıklığı görüyor musunuz, nereden nereye?
Musa Aleyhisselâm'ın ordusu, yaklaşınca genç kızlar, genç kadınlar, Musa Aleyhisselâm'ın ordusunun içine dalıverdiler. Musa Aleyhisselâm'ın ordusunun içine giren kadınların içinde bir tanesi çok güzeldi, güzelliği dillere destandı. Bu güzel kadın, Musa Aleyhisselâm'ın komutanlarından birinin dikkatini çekti. Komutan kadını yanına alarak doğruca Musa Aleyhisselâm'ın huzuruna çıktı. Komutan kadını Musa Aleyhisselâm'a göstererek dedi ki:
"Sen şimdi diyeceksin ki, bu kadın sana haramdır?" Musa Aleyhisselâm:
"Evet, haramdır. Sakın o kadına yaklaşma." Fakat komutan Musa Aleyhisselâm'ın sözünü dinlemedi. Kadına yaklaştı, komutanın yaptığını gören bir takım beyinsizler de aynı çirkinliği yaptılar. Aradan çok zaman geçmedi ki, askerler arasında kolera salgını baş gösterdi. Rivayet edilir ki, yetmiş bin kişi koleraya yakalandı. Sonra ordunun içinden güçlü kuvvetli bir zat çıktı ve komutan ve birlikte olduğu kadını kılıç darbesi ile öldürdü. Bundan sonra salgın bıçak gibi kesildi ve askerler sağlıklarına kavuştular.
DÜNYAYA MEYLEDENİN
SONU HÜSRANDIR
Mevlâ Teâlâ, Bel'am İbni Baurâ'dan imanını soyup çıkardı. Onda bulunan bütün özellikler gitti. Bel'am İbni Baurâ'dan yüksek makam alındığı gibi, rivayet edilir ki, tarihin ilk inkâr kitabını da Bel'am yazmıştır. Nereden nereye… Yukarıda yazmıştık. "İtibar ancak son nefesedir." Rabbim ayağımızı kaydırmasın, son nefesimizi kâmil iman ile teslim etmeyi nasip etsin.
"Dileseydik, elbette onu bu âyetler sayesinde yükseltirdik. Fakat o, dünyaya saplandı ve hevesinin peşine düştü. Onun durumu tıpkı köpeğin durumuna benzer: Üstüne varsan da dilini çıkarıp solur, bıraksan da dilini sarkıtıp solur. İşte âyetlerimizi yalanlayan kavmin durumu böyledir. Kıssayı anlat; belki düşünürler."(A'râf, 176)
Bel'am bu kadar bilgiye, ilme sahip olduğu hâlde bakın ne duruma düştü. Bu hâdiseden çok ama çok ibretler almalıyız. Bir büyük âlim nereden nereye düştü, bu kadar âyeti bilen adam kelp gibi oldu.
Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurdular ki:
"Âhir zamanda kişinin cehenneme girmesi ya zevcesinin, ya annesinin, ya babasının, ya da evlâdının yüzünden olacaktır."
Bel'am İbni Baurâ'nın kıssası birçok peygamberin merakını celbetmiştir. Allah Teâlâ'ya sormuşlar:
"Ya Rabbi! Bel'am İbni Baurâ'ya bu kadar âyetler verdin, onları niçin muhafaza etmedin?" Cenabıhak buyurmuş ki:
"Biz ona çok sayıda nimetimizi verdik, o verdiğimiz nimetlere bir gün şükretmedi. Eğer şükreden bir kul olmuş olsaydı, onu muhafaza ederdik."
Şükretmek çok büyük bir hâdisedir. Şükreden kul olalım ki, durumumuzu garantiye alalım. Bel'am İbni Baurâ şükreden kul olmadı, dünyaya meyletti. Dünyaya meyletmesi de onu perişan etti. Ebedî kazananlar içindeyken bir anda ebedî kaybedenlerden oldu. Ders alalım ve dünyadan mümkün mertebe uzak duralım.