hayallerdeyim
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 17 Mar 2009
- Mesajlar
- 35
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 42
Bişnev
Uğur YAMAN
«Alemde şah idiniz, geda olmayın yazık olur.»
Zaman ve zemin üstü bir hak nizamın bâtın kahramanlarından olan Mevlana Celaleddin Rum-î bu ikazı ile, Anadolu coğrafyasında hayatı idame etmek yerine yaşamı tüketen insanlara bir nevi;«150 yıl önce hâkimi olduğunuz değerlerin mahkumu olmayın, yoksa zelil ve rezil duruma düşersiniz»demektedir.
Alp ve erenlerin sayesinde Anadolu’nun İslamlaşmasının üzerinden, takriben 200 yıl sonra dünyaya gelen, mutasavvıf- mütefekkir bir şahsiyet olan Mevlana, hayatı ve eserleri ile insanlık için “emsal” teşkil ettiği gibi, ölümü, “şeb- i arus” olarak ifade etmesi ile de ayrıca emsal teşkil etmektedir. “(…)‘Şeb- i Arus’ hicri tarihle 672 yılının 17 Aralığında vaki olmuştur. Bu “672” rakamının üzerinde durulmuş ve «ibret» kelimesinin sayısal ifadesi olduğu fark edilmiştir. Yani sanki Hz. Mevlana bu tarihte, sessiz sözsüz hitab ediyor: «İşte şöhretim cihanı tuttu, sultanlar elimi öptü, fakat bunların hepsi “faniyetin” ifadesi olduğı görüldü. Onun için, bunlarla hiçbir zaman tefahura kapılmadım, hastalığımda ziyarete gelip de şifa dileyenlere «artık şifa size mübarek olsun» dedim ve şimdi bir nur olarak, mutlak nura kavuşuyorum, bunlardan ibret alın ve sizler de böyle olun.» diyor. Ve yine derler ki, “672” rakamını ikiye katlarsak ikazın şiddetlendiğini görürüz. “672” rakamını iki ile çarpınca, öyle bir rakam çıkar ki, “ibret, ibret!” çıkar ki, tekkelerin kapandığı tarihe isabet eder. Yani, «hala ders almadınız, nimetin kadri bilinmezse, o nimet elinizden kaçar. Nefsaniyetinizden kurtulup bir türlü ruhaniyetinize meyledemediniz, ders alınız! ders alınız!» diye sesleniyor gibi… İşte bunlar muazzam bir medeniyetin kültürel tezahürleridir.” (1) Bu sesleniş, en başta muazzam bir kültürün zuhurunu hâlâ göremeyenleredir.
«Hakikati, söyleyene bakarak değil, hakikate bakarak öğren» şeklindeki muazzez ölçünün ışığında değerlendirilecek bir “ibret” vesikası da A. Einstein’den: “Çağımız, bilimsel anlayış ve bu anlayışların teknik uygulanması alanlarında harika başarılarla farklılaşmıştır. Bundan kim mutlu olamaz? Ama unutmayalım ki bilgi ve beceri tek başına insanlığı mutlu ve saygın bir hayata götüremez. İnsanlığın, yüksek ahlaki standartların ve değerlerin savunucularının objektif gerçeği keşfedenlerden daha yüksek bir seviyeye oturtma hakları vardır. Eğer insanlığın saygınlığını, mevcudiyetinin güvenliğini ve yaşama sevincini yitirmek istemiyorsak, bu yüce insanların bize verdiklerini korumalı ve onları tüm gücümüzle canlı tutmaya çalışmalıyız.”(2) Tarih boyunca insanlığın saygınlığını, mevcudiyetinin güvenliğini ve yaşam sevincini tehdit edip, “kan, nefret ve gözyaşı”yla malûl olup, aynı zamanda “baş nefret kutbumuz” olan bir dinin mensubu olan ve Siyonizm hakkında yazılar yazdığı da bilinen ünlü ilim adamının yaptığı bu ikaz, ahlâkî standartların ve değerlerin savunucuları olup bir medeniyet inşa edenlerin kültürel tezahürlerini canlı tutamayan bizler için, acı da olsa, önemlidir .
«Bir medeniyetin gerçeklik derecesini anlayabilmek için onun merkezindeki gelişim noktasına bakmalı. Oluşması ve gelişmesi hangi noktaya istinad ediyor? Bunu muayene etmeli, gayesi nedir, neyi ortaya koymak istiyor, insanlara yüklediği zahmet nedir, ikram ettiği hissiyat nedir. Bunları tahlil etmeli ve ondan sonra ona not vermeli.» (3)
«Günümüzde hakim olan, mevcut medeniyette hedef, gaye, menfaattir. Menfaat, mahiyeti icabı, hiçbir zaman arzuya yeterli değildir. Bu şart içinde herkes, menfaat üzerinde, birbiri ile boğuşmaya başlar. (…) Mevcut medeniyette insanların zevki, iştahı hırsta toplanmıştır. İhtiras hastalığı ile malul olanlarda sosyal duygular gelişmez. “İhtiras gayrı- içtimaidir.” Muhteris kimselerle bir araya gelinmez.»(4)