Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

istanbul'un fethi (1 Kullanıcı)

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
Helal sana,
Tamamen Cennet ile alakalı bir meseleyi getirip sahabeye bağlama başarısını gösterdin ya..
Ne alaka kardeşim,
Orda bahsedilen insanlar, Cennetteki insanlardır, hem bilmiyor ve hem bilmediğinizi de bilmiyorsunuz..
Kur'anı bilmiyorsunuz dediğimiz zaman da hop oturup kalkıyorsunuz..
Ayetlerle oynanır mı, alakalı-alakasız ayet asılır mı, bunun vebalini hiç mi hesap etmiyorsunuz..
İnanın acınacak durumdasınız..



Hicr Suresi 43 Cehennem onların tümünün şaşmaz buluşma yeridir.

Hicr Suresi 44 Yedi kapısı vardır onun. Her kapıya onlardan bir bölük ayrılmıştır.

Hicr Suresi 45 Sakınılması gereken şeylerden sakınanlar ise cennetlerde pınarlar içindedir.

Hicr Suresi 46 "Güvene kavuşmuş olarak selamla girin oraya."

Hicr Suresi 47 Göğüslerindeki düşmanlığı çekip almışızdır. Köşkler/divanlar üzerinde karşı karşıya oturan kardeşler olmuşlardır.

Hicr Suresi 48 Orada kendilerine zahmet/yorgunluk dokunmaz. Oradan çıkarılmazlar da.

Hicr Suresi 49 Haber ver kullarıma: Hiç kuşkusuz benim, evet benim, Gafûr ve Rahîm.

Hicr Suresi 50 ama acıklı azabın ta kendisidir benim azabım.

Ben değil Abdülkadir Geylanini tafsiri bu,Peygamber Efendimizin kanı canı Şeyh Abdülkadir Hzleri
sen dikkatsız mı okuyorsun yoksa mantığın mı felç oldu
Sahabeye Kurana daha neye saldıracaksın !
 

tevhiteri

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Eki 2007
Mesajlar
364
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
65
Tevhideri

Tevhideri

Asr-ı Saadet ve Dört Halife dönemlerinde herhangi bir mezhebin kurulmasına gerek görülmemiştir. Çünkü onlar dini doğrudan Hz. Muhammed (sav)’den ve ashabından öğrenmişlerdir.

Sonradan sapkın akımlar ve bid’atçı fırkalar türeyince, Peygamberimiz (sav)’in ve ashabının yolundan giden rabbani alimler, itikat ve amelde bazı ölçüler tespit etmişlerdir. Doğruyu yanlıştan ayırarak, İslam dinini arınmış bir şekilde insanlığa sunmuşlardır. Böylece Ehl-i Sünnet mezhepleri doğmuştur
sa.söylediğin doğru aynı şeyi söylüyoruz bu konuda anladığımız farklı sadece.kurandan ayrıldığımız zaman.farklılıklar olacaktır.bizi kurandan ayıran zihniyette tamamen sömürü zihniyetidir.bizim mezhep imamımız bile sömürüye karşı olduğu için hapiste ölmedimi.sonrada talebesi maturidi bizim itikat imamımız oldu.aynı kral devrinde yaşayan iki insan.biri şuçlamayla hapse atılıyor.öbürüde hocasının söylediklerini ve yazdıklarını söylüyor ama hapse atılmıyor.acaba neden dersin a.e.o
 

ishakyakup

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Tem 2007
Mesajlar
549
Tepki puanı
21
Puanları
18
Yaş
45
Konum
Gebze
Bak can, mühim değil, ha bu site ha şu, farketmez, çağrılmasam yine gelmezdim ya neyse..
Bir aslan için şu veya bu dağ önemli mi, aslan her yer de aslandır, tilkiyi götürüp yağmur ormanlarına da koysan tilkilikten aslanlığa terfi edebilir mi?..
Ben Rabbimin vahyini duyurmak için bulduğum her yer de ter dökerim, ötesine karışmam, kalpler Allah'ın elindedir, bizi aşar..
Müslümanlığıma gelince, bunu sadece Rabbim sorgulayabilir ve Rabbimi alakadar eder, Şu Rabbimin işine burun sokmaktan vazgeçin, yoksa öyle bir tokat yersiniz ki, nereden geldiğini şaşırırsınız..
Karışmayın kimsenin imanına, dinine.. Bu sizin alanınız değil, bu kimsenin alanı değil, bu bir tek Rabbimin alanıdır..
Müslümana her yemek vakti yemek vermeye karşıyım ben, bunun yerine, balık tutmasını ve yemek yapmasını öğretmeli, senin elinin altında da Kur'an mevcut, şu diğer kitapları bir iki günlüğüne itiver kenara da, eğil bakalım Kur'ana..
Bak, hac 67 de Allah, her ümmeti bir ibadet tadzı ve şekli verdiğini beyan eder, tarzını veren, gerisini de verir..
Alan alıyor zaten, ama, siz geride kalmışsınız, koşun ve alın, yarın geç olur, üzülürsünüz mazallah..


hac 67 - Biz her ümmet için bir şeriat tayin ettik ki, onlar onunla amel ederler. Bunun için (ey Muhammed!) bu konuda seninle hiçbir zaman çekişmesinler. (İnsanları) Rabbine (ibadet etmeye) çağır. Şüphesiz sen gerçekten hidayete götüren doğru bir yol üzerindesin.

sen bu ayetten namazın kılınış şeklini nasıl çıkardın anlamış değilim...

"Yalnız Kur'an" diyenler Müslüman değildir

İmam-ı Beyheki Delail kitabında şöyle rivayet eder:

"Eshab-ı kiramdan İmran bin Husayn (Radıyallahü anh), şefaatle ilgili bazı hadisler nakleder. Oradakilerden biri der ki:

- Siz hadisler bildiriyorsunuz, fakat biz bunlarla ilgili Kur’anda bir şey bulamıyoruz.

İmran bin Husayn hazretleri buyurur ki:

- Sen Kur’anı okudun mu?

- Evet.

- Kur’anda sabah namazının farzının iki, akşamınkinin üç, öğle, ikindi ve yatsının farzının ise dört rekat olduğuna rastladın mı?

- Hayır.

- Peki bunları kimden öğrendiniz? Bizden [Eshab-ı kiramdan] öğrenmediniz mi? Biz de Resulullahtan öğrenmedik mi? Peki Kur’anda kırk koyunda bir koyun, şu kadar devede şu kadar, şu kadar paraya şu kadar dirhem zekat düştüğüne rastladın mı?

- Hayır.

- Öyleyse bunları kimden öğrendiniz? Bizden öğrenmediniz mi? Biz de Resulullahtan öğrenmedik mi? Hac suresinde (Eski evi [Kabe’yi] tavaf etsinler) âyetini okumadınız mı? Peki orada Kabe’yi yedi defa tavaf edin diye bir ifadeye rastladınız mı?

- Hayır.

- Allahü teâlânın Kur’anda şöyle buyurduğunu duymadınız mı? (Peygamber size neyi verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa da ondan kaçının.) [Haşr 7]

Hz. İmran daha sonra buyurur ki: Sizin bilmediğiniz bizim Resulullahtan öğrendiğimiz daha çok şey vardır."

Bir âyet-i kerime meali: (Size, âyetlerimizi okuyacak, sizi her kötülükten arıtacak, size kitabı ve hikmeti öğretecek ve bilmediklerinizi bildirecek aranızdan, bir resul gönderdik.) [Bekara 151]

İmam-ı Şafii hazretleri, (Bu âyetteki hikmetten maksat, Resulullahın sünnetidir. Önce Kur’an zikredilmiş, peşinden hikmet bildirilmiştir) buyuruyor.

Kur’an-ı kerim açıklamasız öğrenilseydi, Peygamber efendimize, (tebliğ et yeter) denilirdi, ayrıca (açıkla) denmezdi. Halbuki, açıklanması da emredilmiştir. İki ayet meali şöyledir:

(Kur’anı insanlara açıklayasın diye sana indirdik.) [Nahl 44]

(Biz bu Kitabı, hakkında ihtilafa düştükleri şeyi insanlara açıklayasın ve iman eden bir kavme de hidayet ve rahmet olsun diye sana indirdik.) [Nahl 64]

Bu âyet-i kerimeler, açıklamayı gerektiren âyetlerin bulunduğunu gösterdiği gibi, bunu açıklamaya Resulullah efendimizin yetkisi olduğunu da göstermektedir. Kur’an-ı kerimde her bilgi açık değildir. Peygamber efendimiz bunları vahiy ile öğrenmiş ve ümmetine bildirmiştir. İki hadis-i şerif meali de şöyledir:

(Bana Kur’anın misli kadar daha hüküm verildi.) [İ. Ahmed]

(Cebrail aleyhisselam, Kur’an ile beraber açıklaması olan sünneti de getirdi.) [Darimi]

İmam-ı Şarani diyor ki:

Ma'lûmdur ki, Sünnet Kitâb üzere kaziyedir. Aksi değildir. Zira sünnet, Kur'ân-ı kerîmdeki icmallerin açıklanmasıdır. Müctehid imamlar, sünnetteki icmalleri bize açıklıyan âlimler olduğu gibi, onlara uyan âlimler de, onların sözlerindeki icmalleri bize açıklarlar ve bu kıyamete kadar böyle devam eder.Üstadım Aliyyülhavas'dan (rahimehullah) duydum. Buyurdu: Sünnet bize Kur'ândaki icmalleri bildirmeseydi, âlimlerden hiçbiri, fıkıhdaki sular ve abdest bahislerindeki hükümleri çıkaramaz, sabah namazının farzının iki, öğle, ikindi ve yatsının farzlarının dört, akşam namazının farzının üç olduğunu, bilemezdi. Aynı şekilde hiçbir kimse kıbleye dönüldükte yapılan düâda, iftitahda ne söyleneceğini bilemezdi. Tekbîrin nasıl olduğunu, rükû' ve sücûd tesbihlerini, ta'dili erkânı, teşehhüde oturdukta ne okunacağını bilemezdi. Aynı şekilde bayram namazlarının nasıl kılınacağını, ay ve güneş tutulması namazlarını, cenaze, yağmur duası namazları gibi daha çok şeyleri kimse bilemezdi. Bunun gibi, zekâtın nisabını, orucun ve haccın şartlarını, alış veriş, nikâh, yaralama, kadılık ve fıkhın diğer bâblarının hüküm ve esaslarını bilen olmazdı. İmrân bin Husayn'e bir kimse, bizimle yalnız Kur'ânla konuş dedikte, İmrân ona: (Sen tam ahmaksın. Kur'ân-ı kerîmde farzların rek'atlarının sayısı açık olarak var mı? Yahud bunda sesli okuyun, diğerinde sessiz deniyor mu?) buyurdu. O kimse hayır dedi. İmrân bu sözü ile onu susturdu.Yine Beyhakî Sünen'inde Müsâfir namazı bölümünde, hazreti Ömerden (radıyallahü anh) bildirir: Hazret-i Ömere yolculukta namazın kasr edilmesi, ya'nî dört rek'atlı farzları iki rek'ât olarak kılmaktan soruldu ve: «Biz, azîz kitabda korku namazını buluyoruz, fakat seferî namazı bulamıyoruz» denildi. Sorana: «Ey kardeşimin oğlu [yeğenim], Allahü teâlâ bize Muhammed aleyhisselâmı gönderdi. Biz bir şey bilmeyiz. Ancak biz, Resûlullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) yaptığını gördüğümüz şeyi yaparız. O, seferde, 4 rekatlı farzları iki kılardı. Onu teşrî' eden Resûlullahdır (sallallahü aleyhi ve sellem)» buyurdu. Bu sözü iyi düşün. Çünkü çok güzeldir.

İmam-ı Süyuti diyor ki:

"Şunu bilesiniz ki, usül ilminde maruf olan şartları taşıyan -kavlî olsun fiilî olsun- hadisler hüccetdir. Resulullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) bu hadislerini inkar eden kimse küfre girer ve İslam dairesinden çıkar, yahudilerle, hıristiyanlarla veya Allahü teâlânın murad ettiği diğer kâfir fırkalarla beraber haşrolunur." (Miftahu'l-cenne, s.18)

Mehazlar:

1. İmam-ı Süyuti, Miftahu'l-cenne fi'l-ihticac bi's-sunne (Sünnetin İslamdaki Yeri), Rağbet Yayınları, İst. (Tercüme: Doç Dr. Enbiya Yıldırım)
2. İmam-ı Şarani, Mizan-ül Kübra (Dört Hak Mezhebin Büyük Fıkıh Kitabı), Berekat Yayınevi, İst. (Tercüme: A. Faruk Meyan).


birinin eline kur'an verip "al bununla amel et demek", bir hastanın önüne tıp kitaplarını koyup, elinede ameliyat takımlarını verip "al hastalığını bu kitaplardan bul nasıl ameliyat yapacağınıda.. kendini ameliyat et demek gibidir"..
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
sa.söylediğin doğru aynı şeyi söylüyoruz bu konuda anladığımız farklı sadece.kurandan ayrıldığımız zaman.farklılıklar olacaktır.bizi kurandan ayıran zihniyette tamamen sömürü zihniyetidir.bizim mezhep imamımız bile sömürüye karşı olduğu için hapiste ölmedimi.sonrada talebesi maturidi bizim itikat imamımız oldu.aynı kral devrinde yaşayan iki insan.biri şuçlamayla hapse atılıyor.öbürüde hocasının söylediklerini ve yazdıklarını söylüyor ama hapse atılmıyor.acaba neden dersin a.e.o

İşte şimdi anlaşildi senin gerçek yüzünü gördük
herkes istediğini düşünmekte serbesttir
ancak isteyen kişi İslamı kabul eder
Allah istese herkesi zorlayabilirdi ama seçenek verdi
biz mi zorlayalım
Aması var siteyi yanlış seçtiğin besbelli çünkü arkadaşımız sana inkar ettiğin sahabeyi de buldu yalancı çıktın sahbeye dil uzattın daha fazla seninle uğraşamam sen kim oluyorsun da
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
b. Hadisin Ravilerinin Durumu
Hadis alimleri bir hadisin Peygamberimize ait olup olmadigini tespit etmek için bir takim esaslar koymuslardir. Bunlardan biri de hadisin senedinin güvenilir olmasidir. Bilindigi gibi hadisi eserine kaydeden kitap sahibi muhaddis ile Hz. Peygamber arasindaki vasitalar zincirine o hadisin senedi denilmektedir. Sayet senedi teskil eden raviler zincirinde zaman bakimindan bir baglanti bulunursa, yani sira ile raviler arasinda bir hoca talebe iliskisi varsa ve raviler de kendilerinde aranan sartlari haiz, itimada sayan güvenilir kimseler iseler, böyle bir senedle rivayet edilen hadis, usul bakimindan “sahih” kabul edilir ve sözün Hz. Peygamber’e ait olusu kuvvet kesbeder. Durum bunun aksini ortaya koyarsa, o tip hadislere “zayif hadis” denir ki, bu taktirde metnin Peygamber’e ait olusu süpheli demektir. Dolayisiyla bu esasa göre sözkonusu fetih hadisinin ravilerini tek tek incelemek gerekmektedir.
Metnini esas aldigimiz Ahmed b. Hanbel’in Müsned’indeki hadisin, bütün kaynaklardaki senedleri hemen hemen aynidir. Hadisin senedi ise muttasil olup herhangi bir inkita/kopukluk sözkonusu degildir. Yani hadis teknik tabirle “merfû” bir hadistir. Hz. Peygamber’den itibaren eserin müellifine gelinceye kadar olusan sened zincirine baktigimizda söyle bir tabloyla karsilasmaktayiz.

Hz. Peygamber

Bisr el-Ganevî

Abdullah b. Bisr

El-Velîd b. el-Mugîre

Zeyd b. el-Hubâb

Abdullah b. Muhammed b. Ebî Seybe

Ahmed b. Hanbel

Görüldügü gibi hadis Hz. Peygamber’den Ahmed b. Hanbel’in el-Müsned adli eserine aradaki bes ravi vasitasiyla intikal ettirilmistir. Simdi bu tabloda yer alan ravileri sirasiyla ele alalim:

Bisr el-Ganevî
Künyesi Ebû Abdullah’tir. Kaynaklarda ismi Bisr el-Ganevî ya da Bisr el-Has’ami seklinde geçmektedir. Ashabin hayatindan bahseden elimizdeki kaynaklarda, onun sahabî oldugunu ve Hz. Peygamberin sohbetinde bulundugunu kaydedilmektedir. Yine onun biyografisine yer veren eserlerde, fetih hadisini ilk rivayet eden kisi oldugu zikredilmektedir. Ne yazik ki, Bisr el-Ganevî’nin vefat tarihi hakkinda kaynaklarda herhangi bir bilgiye rastlayamadik.

Abdullah b. Bisr el-Ganevî (ö. 125/743)
Yukarida bahsedilen Bisr el-Ganevî’nin ogludur. Künyesi Ebû Umeyr olan Abdullah Kufe’de ikamet etmistir ve tabiûnun orta tabakasindandir. El-Has’amî ve el-Kâtib nisbesiyle tanindigi bildirilmektedir. Babasi Bisr’den fetih hadisini isitmistir.
Hocalari arasinda babasi Bisr’den baska Ebû Zür’a b. Amr b. Cerîr zikredilmektedir. Su’be b. Haccac (ö. 160/776 ), el-Velid b. el-Mugîre (ö. 172/788), Süfyan es-Sevrî (ö. 161/777) ve Süfyân b. Uyeyne (ö. 198/813)’nin hocalarindan biridir. Ayrica oglu Umeyr ve torunu Bisr b. Umeyr de kendisinden hadis rivayet etmislerdir.
Abdullah Cerh ve tadil alimleri tarafindan “seyh”, “sika”, “sadûk” gibi sifatlarla tanimlanmistir. Diger yandan Abdurrauf el-Münavî, Feyzü’l-Kadîr adli eserinde her ne kadar Zehebînin, Abdullah b. Bisr’i zayif kabul ettigini söylese de, tespit edebildigimiz kadariyla Zehebî Kütüb-i Sitte ravilerine tahsis ettigi el-Kâsif adli eserinde bunun tam aksine Abdulah b. Bisr’in güvenilir bir ravi oldugunu zikretmektedir.

3. el-Velid b. el-Mugîre el-Meâfirî (ö. 172/788)
Ismi el-Velid b. el-Mugîre b. Süleyman’dir. Tabinin büyüklerinden olan el-Velîd, el-Meâfirî nesebiyle anilmaktadir. Künyesi Ebü’l-Abbâs olan Velid’in Merv sehrinde ikamet ettigi ve hicri 172 tarihinde vefat ettigi haber verilmektedir.
Fetih hadisinin üçüncü tabaka ravisi olan Velid’in, hadis ögrendigi hocalari arasinda Abdullah b. Bisr’den baska, Abdullah b. Hübeyre (ö. 126/743), Misrah b. Haan (ö. 128/745), Hâris b. Yezîd (ö. 130/747), Vahib b. Abdullah (ö.137/754) sayilmaktadir.
Güvenilir/sika bir ravi olarak vasiflandirilan Velid’i, Ibn Hibbân da güvenilir ravilere yer verdigi es-Sikat adli eserinde zikretmistir.

4. Zeyd b. el-Hubâb (ö. 230/844)
Zeyd b. el-Hubâb er-Reyyân tabiinin küçüklerindendir. Nesebi al-Aklî olan Zeyd, Ebü’l-Hüseyn künyesiyle bilinmektedir. Aslen Horasanli olup, Küfe’de yasamis ve hicrî 230 tarihinde vefat etmistir.
Fetih hadisinin dördüncü tabaka ravisi olan Zeyd b. el-Hubâb hadis ugruna devrinin bütün ilim merkezlerini dolasmis ve meshur âlimlerden hadis tahsil etmistir. Bu amaçla onun Endülüs’e kadar gittigi söylenmektedir. Bu özelliginden dolayi olsa gerek “cevvâl” (çok hareketli) ve “rahhal” (çok seyahat eden) vasiflariyla taninmaktadir.
Dogru sözlü, hafizasi kuvvetli ve güvenilir bir ravi oldugu kaydedilmektedir. Hocalari arasinda Ibrahim b. Osman, Ibrahim b. Nafî, Ebû Seleme, Üsâme b. Zeyd, Eflah b. Said, Sabit b. Kays, Cerir b. Hâzim, Hammad b. Zeyd, Hâlid b. Dînâr, Su’be, ed-Dahhâk, Imam Malik gibi meshur âlimler bulunmaktadir.
Yahya b. Main, Ahmed b. Hanbel ve Ebu Hâtim er-Râzî tarafindan “sadûk” olarak nitelenen Zeyd’in, Sevrî’den yaptigi rivayetlerde hatali oldugu ileri sürülmektedir.


5. Abdullah b. Muhammed b. Ebî Seybe (ö. 235/849)
Ebû Bekir künyesiyle maruf olan Ibn Ebî Seybe Kufe’de ikamet etmis ve hicrî 235 tarihinde vefat etmistir. Fetih hadisinin besinci tabaka ravisi olan Abdullah, ayni zamanda erken dönem kaynaklarindan biri olan el-Musannef adli hadis eserinin de müellifidir.
Hocalari arasinda Ebû Bekir b. Ayyâs b. Salim, Ahmed b. Ishak b. Zeyd, Ishak b. Süleyman, el-Esved b. Âmir, Halid b. Mahled, Ravh b. Ubade, Zekeriyya b. Adiyy, Ziyad b. er-Rebî, Süfyan b. Uyeyne, Süleyman b. Harb ve Vekî b. el-Cerrâh gibi alimler bulunmaktadir. Talebesi olarak da Ahmed b. Ali b. Said zikredilmektedir.
Ibn Ebî Seybe hakkinda Ahmed b. Hanbel, “sadûk”, Ibn Ebî Hâtim er-Râzi “sika” derken, Ebû Zür’a er-Râzî de hifzinin çok kuvvetli oldugunu belirtmektedir. Kaldi ki, Ahmed b. Hanbel, Ibn Ebî Seybe’nin el-Musannef adli hadis eserinden yararlanmis ve kendisinden de fetih hadisini rivayet etmistir.
Pek çok kaynakta yer aldigini gördügümüz ve ravilerinin durumunu tespit ettigimiz hadisin bes ravisini incelemis bulunuyoruz. Senedi teskil eden bu bes raviden her biri zaman içerisinde zincirleme olarak birbiriyle görüsmüs ve biri digerinden sözkonusu hadisi ögrenmistir. Bu durum hadis teknigi bakimindan senedin muttasil (kesiksiz) olusunu ortaya koymaktadir. Ayrica her bir ravi, hadis ravilerinde aranan vasiflari tasimaktadir. Bu hadisin senedindeki ravilerin tamami güvenilir ravilerdir. Dolayisiyla sözkonusu hadisin, senedin kesintisiz olusu ve ravilerin güvenilir olmasi gibi bir hadisin senedinde aranan özellikleri tasidigi ortaya çikmaktadir.

Istanbul’un Fethiyle Ilgili Hadislerin, Istanbul’u Fethetme Girisimlerine Etkisi
Hz. Peygamber’in Istanbul’u fethiyle ilgili müjdesi sebebiyle müslümanlar Istanbul fethedilinceye kadar pek çok defa Istanbul’u fethetme girisiminde bulunmus Fatih Sultan Mehmed’in fethine kadar tam on bir kez Istanbul önlerine gelmislerdir. Bunlardan ilki, 655 tarihinde Hazreti Osman (r.a.) zamaninda gerçeklestirilmistir. Bu seferde Suriye valisi Muaviye (r.a.), Abdullah b. Sarh komutasinda Bizans’a bir donanma göndermistir...
Ikincisi ise, 668 tarihinde Muaviye, Emevî Halifesi iken, oglu Yezid kumandasinda bir orduyu Istanbul’a göndermistir. Bu orduda Hz. Peygamber’in akrabasi Medineli Ensar müslümanlarindan Halid b. Zeyd Ebû Eyyûb el-Ensâri (r.a.) de bulunmaktaydi. Ebû Eyyûb, Bizans surlarina yakin bir yerde sehid olmus ve ayni yere defnedilmistir. Sözkonusu bu seferler tarihçileri ilgilendirdigi için konumuz açisindan bu kadarla iktifa ediyoruz.
Ancak su husus gayet açiktir ki, Istanbul’un fethiyle ilgili Hz. Peygamber tarafindan verilmis olan bu müjde, müslümanlarin gönlünde vazgeçilmez bir fetih sevdasi olusturmustur. Müslümanlar Hz. Peygamber’in gösterdigi o günün iki süper gücünden birinin merkezini Islam’a açmayi hedeflerin ve sereflerin en büyügü bilmislerdir. Sonuçta belli bir disiplini, gelenegi ve teknolojisi bulunan genç Fatihin komutasindaki Osmanli ordusu bu görevi yerine getirmis ve böylece hadiste gösterilen hedefe ulasmis ve Hz. Peygamber’in övgüsüne layik olduklarini bütün insanliga göstermislerdir.

SONUÇ
Istanbul’un fethiyle ilgili hadisin yukarida zikrettigimiz bunca kaynak içerisinde yer almis olmasi hadis kritigi bakimindan oldukça önemlidir. Ayrica hadis eserleri bakimindan ilk devir hadis külliyatinda bulunmus olmasi da hadisin sihhat bakimindan degerini artirmaktadir. Muhammed b. Ismail el-Buhârî, hadis eserleri arasinda en muteber kabul edilen Sahih adli kitabina almasa da, fetih hadisine diger iki eseri olan et-Târihu’l-Kebir ve et-Târihu’s-Sagir’inde yer vermistir. Sünen’lerde ise, ayni hadis metni olmasa da Istanbul’un fethiyle ilgili baska rivayetler bulunmaktadir. Bu durum sözkonusu hadise olan güveni artirmaktadir.
Diger yandan bahse konu olan fethin gerçeklesmesi de hadisin sihhatini oldugu kadar anlamini da pekistirmektedir. Zira kelime ve kavramlarin zahirinden degil de batinindan hareket ederek farkli yoruma gidilmesini de ortadan kaldirmaktadir. Nitekim bazi rivayetlerde Istanbul’un Müslümanlar tarafindan kusatilmasi fetih olarak da algilanmis, Peygamber’in verdigi müjdenin gerçeklestigi ifade edilmistir. Halbuki pek çok kusatmaya ragmen Istanbul, Fatih Sultan Mehmet’in kusatmasinin ardindan fethedilmistir.
Bütün bunlarin yanisira fetih hadisi için Hâkim en-Neysabûrî “isnadi sahihtir” demis, Imam Zehebî (ö. 748/1347) de “sahih” oldugunu bildirmistir. Üstelik hadis diye uydurulmus sözler ile ilgili kitaplarin hiç birinde sözkonusu hadisin uydurma oldugu söylenmemistir. Ancak son dönemde yasamis Misirli Mahmud Ebû Reyye, “Bu hadisin Yezîd b. Muaviye için uydurulmus olmasi muhtemeldir; zira Kostantiniyye savasinda bulunan ordunun komutani oydu” diye bir iddia ortaya atmistir. Hadisleri sihhat durumlarina göre degerlendirmesiyle ün yapmis son dönem arastirmacilarindan Nâsiruddîn el-Albânî de hadisin ravilerinden Abdullah b. Bisr el-Ganevî hakkindaki Ibn Hibbân’in müspet görüsünün kendisini tatmin etmedigi gerekçesiyle, “Bana göre hadis sahih degildir” demekte ve zayif olduguna hükmederek bu hadisi kendi derledigi zayif hadis koleksiyonuna aldigi görülmektedir.
Ebû Reyye’nin iddiasi tamamen kuskuya dayanmaktadir ve tutarli bir iddia degildir. El-Albâni’nin tespiti ise, hadisin zayif sayilmasini gerektirecek kadar kuvvetli bir delil olarak görünmemektedir. Kaldi ki, bu iki sahis disinda hadisin sihhati konusunda tartismaya sebep olabilecek herhangi ciddi bir itiraz bulunmamaktadir. Ancak daha önce de belirttigimiz gibi bu hadis hakkindaki bir takim kuskular, özellikle sehirlerin fazileti konusunda pek çok hadis uydurulmus olmasindan kaynaklanmaktadir. Bu endiseler sebebiyle bu gibi hadislerin arastirilmasi gerektigi görüsü dogrudur. Konuyla ilgili yapilan bilimsel çalismalarin gerekçesini de bu yaklasimlar olusturmaktadir.
Buraya kadar serdedilen bilgiler isiginda Istanbul’un fethiyle ilgili ele aldigimiz meshur fetih hadisi, kitaplara kaydedilinceye kadar geçirdigi asamalar bakimindan, ravilerin durumu açisindan ve yer aldigi kaynaklar bakimindan degerlendirildiginde herhangi bir süpheye meydan vermeyecek kadar sahih/güvenilir bir hadistir.
Sonuç olarak ifade etmek gerekirse Hz. Peygamber Istanbul’un fethedilecegini sekiz asir önceden müjdelemis, onun sözüne güvenen ve bu ugurda çalisan Müslüman Türkler de Istanbul’u fethederek Peygamber tarafindan tebcil edilen/övülen komutan ve asker olma serefine ermislerdir. Bu hadisin sihhati üzerinde tartisma açmak, Istanbul’la ilgili gelecege yönelik baska emellere hizmet edebilir.

işte tekrar oku
 

tevhiteri

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Eki 2007
Mesajlar
364
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
65
Tevhideri

Tevhideri

نعىمة;527831' Alıntı:
İşte şimdi anlaşildi senin gerçek yüzünü gördük
herkes istediğini düşünmekte serbesttir
ancak isteyen kişi İslamı kabul eder
Allah istese herkesi zorlayabilirdi ama seçenek verdi
biz mi zorlayalım
Aması var siteyi yanlış seçtiğin besbelli çünkü arkadaşımız sana inkar ettiğin sahabeyi de buldu yalancı çıktın sahbeye dil uzattın daha fazla seninle uğraşamam sen kim oluyorsun da
sa.ne imiş benim gercek yüzüm bilmiş kardeşim.hem sen cok celallisin.biraz sakin ol temsil ettiğin insanları düşün.gercek yüzümü söylersen çok mutlu olacagım bakalım bula bildinmi.a.e.o
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
sa.ne imiş benim gercek yüzüm bilmiş kardeşim.hem sen cok celallisin.biraz sakin ol temsil ettiğin insanları düşün.gercek yüzümü söylersen çok mutlu olacagım bakalım bula bildinmi.a.e.o

bi kere ben kendimden başkasını temsil etmiyorum burda!!!
sen ve şahsenem aynı kişi mı yoksa çünkü şahseneme hitab ettim sana değil
seni zaten görmezlikten geliyorum!
 

ishakyakup

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Tem 2007
Mesajlar
549
Tepki puanı
21
Puanları
18
Yaş
45
Konum
Gebze
şahsenem'e....

sen laftan anlamıyorsun ..?

ben sana ibadetlerin yapılış şeklinin kurandaki yerini soruyorum,,sen bana değişik mealleri yolluyorsun... ayrıca alıntı yaptığın hocaların da hepsi birbirinden değerli maşaallah:K:K:K (bozacının şahidi şıracı hesabı:G)

takrar soruyorum
Kur’anda sabah namazının farzının iki, akşamınkinin üç, öğle, ikindi ve yatsının farzının ise dört rekat olduğuna rastladın mı?
 

ishakyakup

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Tem 2007
Mesajlar
549
Tepki puanı
21
Puanları
18
Yaş
45
Konum
Gebze
sa.söylediğin doğru aynı şeyi söylüyoruz bu konuda anladığımız farklı sadece.kurandan ayrıldığımız zaman.farklılıklar olacaktır.bizi kurandan ayıran zihniyette tamamen sömürü zihniyetidir.bizim mezhep imamımız bile sömürüye karşı olduğu için hapiste ölmedimi.sonrada talebesi maturidi bizim itikat imamımız oldu.aynı kral devrinde yaşayan iki insan.biri şuçlamayla hapse atılıyor.öbürüde hocasının söylediklerini ve yazdıklarını söylüyor ama hapse atılmıyor.acaba neden dersin a.e.o

ben yazdıklarınızdan anlıyorum ki; asla sizinle aynı şeyleri söylemiyoruz...

size daha öncede yazmıştım, ben ehli sünnet'im elhamdülillah... fakat sizin için aynı şeyi söyleyemem...

şunuda unutmayın ki ben tarikat ehliyim..ve kur'andan ayrılmam söz konusu
bile değil....

fakat sizin gibi illede ve sadece kur'an demiyorum benim için hadis'i şerifler, sahabenin hayatları, ve rabbani alimlerin(mezhepsizler,, mealciler ve sünnet inkarcıları hariç) söz ve hayatlarıda islam adına delildir....
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
Bu 'İstanbulun Fethi' konusu gerçekten bir Feth gibi geldi bana Sünnetin bid'ata karşı bir Feth
 

tevhiteri

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Eki 2007
Mesajlar
364
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
65
Tevhideri

Tevhideri

sen laftan anlamıyorsun ..?

ben sana ibadetlerin yapılış şeklinin kurandaki yerini soruyorum,,sen bana değişik mealleri yolluyorsun... ayrıca alıntı yaptığın hocaların da hepsi birbirinden değerli maşaallah:K:K:K (bozacının şahidi şıracı hesabı:G)

takrar soruyorum
Kur’anda sabah namazının farzının iki, akşamınkinin üç, öğle, ikindi ve yatsının farzının ise dört rekat olduğuna rastladın mı?
sa.hayır tabikide yok.bazı yerlerde secde.kıyam.ruku gecer ama tam anlamıyla tarif yoktur.zaten namaz hazreti ademden beridir farz insanlara.namaz resul zamanında biliniyordu.şekli ve nasıl olması gerektiğini derleyip toparlamıştır.bu demek degildirki peygamberimiz öldükten 200 yıl sonra yazılmış şeylerin hepsini hemen kabul edelim.mirac ta kuranda yoktur ama kabul ederiz.miracta gectiği var sayılan olayları tabiki sorgularım.peygamberimizin ilk hadiside ..benden hadis yazmayındır.ben size ögrenmek amacıyla bir şey soracagım hakikaten neden namazların rekatları farklı sayılarda bunun hikmeti nedir a.e.o
 

tevhiteri

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Eki 2007
Mesajlar
364
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
65
Tevhideri

Tevhideri

ben yazdıklarınızdan anlıyorum ki; asla sizinle aynı şeyleri söylemiyoruz...

size daha öncede yazmıştım, ben ehli sünnet'im elhamdülillah... fakat sizin için aynı şeyi söyleyemem...

şunuda unutmayın ki ben tarikat ehliyim..ve kur'andan ayrılmam söz konusu
bile değil....

fakat sizin gibi illede ve sadece kur'an demiyorum benim için hadis'i şerifler, sahabenin hayatları, ve rabbani alimlerin(mezhepsizler,, mealciler ve sünnet inkarcıları hariç) söz ve hayatlarıda islam adına delildir....
sa.bende ehli sünnetim elhamdülillah.bende şeriat.tarikat.ve hakikat silsilesini takip eden bir tarikat ehliyim.ama insanları olur olmaz hikayelerle doldurul masını istemem.yani bana bir kişi derseki hz ömer ve hz fatma kabir azabı cekti diye ben kızarım tabiki.kabulde edemem bu sadece bir örnek daha neler neler.a.e.o
 

eyüp1

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Kas 2007
Mesajlar
158
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
şahsenem'e....

sen laftan anlamıyorsun ..?

ben sana ibadetlerin yapılış şeklinin kurandaki yerini soruyorum,,sen bana değişik mealleri yolluyorsun... ayrıca alıntı yaptığın hocaların da hepsi birbirinden değerli maşaallah:K:K (bozacının şahidi şıracı hesabı:G)

takrar soruyorum
Kur’anda sabah namazının farzının iki, akşamınkinin üç, öğle, ikindi ve yatsının farzının ise dört rekat olduğuna rastladın mı?

hocam şahsenemin namazın kılınışı böyle dediği konu bana yazmıştı saçmalamak ama sizde bir bakın ne saçmalamak

Rabbimin savaş anında namazı böyle kılın dediğine işte namaz böyle kılınır demiş bu kadar cahiller işte zaruret halinde öyle kılınmasını emretmiş Rahman ozaman zaruret halinde haddi aşmayacak kadar domuz eti yiyebilirsiniz demiş ............. acaba diyorum yiyorlarmı ....

birde Müzzemmil Suresi 20. ayetinde kolayınıza geldiği kadar Kuran okuyun demiş Rabbim bunlar bi çarpıtmış kolayına geldiği kadar namaz kıl demiş o ayet yazmış açıkçası bu ayeti o kadar örnek almışlarki herşeyi kolayına geldiği gibi yapıyorlar :K

Peki, sizi niyeti halis biri olarak gördüğüm için cevap veriyorum..

Nisa Suresi 102 Sen içlerinde olup da onlara namaz kıldırdığın vakit, içlerinden bir grup seninle namaza dursun; silahlarını da alsınlar. Bunlar secdeye varınca, diğerleri arkalarında beklesinler. Sonra namaz kılmamış olan diğer grup gelip seninle birlikte kılsınlar. Dikkatli olsunlar, silahlarını yanlarına alsınlar. Kâfirler isterler ki, silahlarınızdan ve teçhizatınızdan habersiz olasınız da üstünüze bir çullanışla çullanıversinler. Eğer yağmurdan gelen bir sıkıntı varsa yahut hasta-yaralı iseniz silahlarınızı bırakmanızda sizin için bir sakınca yoktur. Ama tedbirinizi alın, dikkatli olun. Allah, kâfirler için rezil edici bir azap hazırlamıştır.

Bu ayetten anlıyoruz ki, namaz iki rek'attır, çünki, savaşta insanlar namazı yarım yarım kılıyor, anlıyoruz ki, namazın yarısı bir rekatsa, tümü iki rekattır, ikişer olmak şartıyla, insan bir vakitte istediği kadar namaz kılabilir, buna asla kimse mani olamaz, ama, insanın çok önemli işi varsa, (savaşta olduğu gibi) iki rekatı yeterli görmekte Rabbimiz..

Hac Suresi 26 Bir zamanlar İbrahim için, o evin yerini, şöyle diyerek hazırlamıştık: Bana hiçbir şeyi ortak koşma, evimi; tavaf edenler, kıyamda duranlar, rükû-secde edenler için temizle.

Bu ayet te Kabe de kılınacak bir namazın bütün rükunlarını verir, kıyam, rükü ve secde..

Müzzemmil Suresi 20 Hiç kuşkun olmasın, Rabbin senin durumunu biliyor. Gecenin üçte ikisinden daha azını, yarısını, üçte birini ayakta geçiriyorsun. Seninle beraber olanlardan bir grup da öyle. Allah, geceyi de gündüzü de ölçüye bağlamıştır. Sizin onu kuşatamayacağınızı bildi de size tövbe nasip etti. O halde Kur'an'dan, kolay geleni okuyun. Sizden hastalar olacağını bildi. Bir kısmının yeryüzünde dolaşıp Allah'ın lütfundan bir şeyler isteyeceklerini, diğer bir kısmının da Allah yolunda çarpışacaklarını bildi. O halde Kur'an'dan, kolay geleni okuyun! Namazı kılın! Zekâtı verin. Güzel bir ödünçle Allah'a ödünç verin! Öz benlikleriniz için önden gönderdiğiniz iyiliğin, Allah katında hayrını daha çok, ödülünü daha büyük olarak bulacaksınız. Allah'tan af dileyin. Hiç kuşkusuz, Allah çok affedici, çok esirgeyicidir.

Bu ayetle de Rabbimiz bize Namaz da kolayımıza gelen yerleri (dua içerikli ayetlerin okunması faydalıdır, fatiha buna iyi örnektir) okumamızı emrediyor, herkes içinden gelen ve bildiği kolay dua ayetleri istediği biçim de okuyabilir..

Bunun dışında kalan hareketler teferruattır, zaten her insan mezhebinin ictihadına göre yapmaktadır, bunun üzerin de durulmasının bir yararı yoktur, isteyen istediği gibi el bağlar veya bağlamaz, bunlar namazı sıkıntıya düşürmez..
 

eyüp1

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Kas 2007
Mesajlar
158
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
siz din kardeşinizin ayıbını örtün allahda sizin ayıbınızı örtsün demi kardeşim. olaki bu sahabe ismi yanlış yazılmış aaa kusurr buldum dur yüze vurayım bu müslümana yakışırmı lütfen burası kusur arama sitesi degil faydalanmamız gereken şeylerden faydalanalım inşallah ortada bir yanlış varsa müslümana yakışır bi üslupla düzeltiver dogrusunu ögrenelim ama böyle olmuyorrrrrrrrrr

yanlış değil güzel kardeşim doğru kaynaklardan bilgi altına not düştüm

bunlara göre bütün sahabi yalan, herşey yanlış, sünnet, namaz, hadisler
Allah bunlar gibi olmaktan muhafaza etsin bizi

selametle kal
 

tevhiteri

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Eki 2007
Mesajlar
364
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
65
Tevhideri

Tevhideri

yanlış değil güzel kardeşim doğru kaynaklardan bilgi altına not düştüm

bunlara göre bütün sahabi yalan, herşey yanlış, sünnet, namaz, hadisler
Allah bunlar gibi olmaktan muhafaza etsin bizi

selametle kal
sa.iyiçe şaşırdın artık.nefsin aklının önüne geçti.iftirada atıyorsun.baştan aşagıya oku birtane.bir tane yazımda .sahabeler yalan.herşey yanlış.sünnet,namaz,hadisler yanlış demişsem.kendimi bu siteden atarım.sadece kurandan feyz alacak demişim.a.e.o
 

eyüp1

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Kas 2007
Mesajlar
158
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
sa.iyiçe şaşırdın artık.nefsin aklının önüne geçti.iftirada atıyorsun.baştan aşagıya oku birtane.bir tane yazımda .sahabeler yalan.herşey yanlış.sünnet,namaz,hadisler yanlış demişsem.kendimi bu siteden atarım.sadece kurandan feyz alacak demişim.a.e.o

a.s sen neden alındınki benim sözüm THE-HAFIZ 'a
hem sen dememişsinki bu sahabe yanlış diye neden alındın ???
 

eyüp1

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Kas 2007
Mesajlar
158
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
sa.suçlamayı cogul kulandıgın için.bende yazıyordum çünkü.a.e.o

a.s. yani açıkçası bende o safta namaz kıldım diyorsun

çoğul kullanmamda sebep tek kişi fikirleri değil bunlar çoğul şöyle bi nette gez özellikle islami siteleri tam bi ablukaya almışlar resmen saldırı çoğu sitede böyle atışmalar var Allah muhafaza kıyameti bunlar getirecek heralde
basit bir şey değil bu çok yayıldı son zamanlarda
 

tevhiteri

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Eki 2007
Mesajlar
364
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
65
Tevhideri

Tevhideri

a.s. yani açıkçası bende o safta namaz kıldım diyorsun

çoğul kullanmamda sebep tek kişi fikirleri değil bunlar çoğul şöyle bi nette gez özellikle islami siteleri tam bi ablukaya almışlar resmen saldırı çoğu sitede böyle atışmalar var Allah muhafaza kıyameti bunlar getirecek heralde
basit bir şey değil bu çok yayıldı son zamanlarda
sa.ben buradan başka site bilmiyorum burayada bir yada iki ay oldu gireli .sonra kıyametten niye korkuyorsunki hem cennete gitmek istiyon hem ölmekten korkuyon.allahada şükür namaz kıldıgımız saftan arkadaş göremedik daha.a.e.o
 

eyüp1

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Kas 2007
Mesajlar
158
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
sa.ben buradan başka site bilmiyorum burayada bir yada iki ay oldu gireli .sonra kıyametten niye korkuyorsunki hem cennete gitmek istiyon hem ölmekten korkuyon.allahada şükür namaz kıldıgımız saftan arkadaş göremedik daha.a.e.o

lütfen biraz Kuran oku

KIYÂME SÛRESİ
7,8,9,10. Gözler kamaştığı, ay karanlığa gömüldüğü, güneş ve ay bir araya getirildiği zaman, o gün insan “kaçış nereye?” diyecektir.
11. Hayır, hiçbir sığınacak yer yoktur.
12. O gün varıp durulacak yer, sadece Rabbinin huzurudur.

Müzzemmil Sûresinin 17 . Ayetinde
çocukları ak saçlı ihtiyarlara çevirecek olan bir günden (kıyametten) nasıl korunursunuz?

Hac(*) Sûresinin 2 . Ayetinde
Onu göreceğiniz gün, her emzikli kadın emzirmekte olduğu çocuğundan geçer ve her hamile kadın da karnındaki çocuğunu düşürür. İnsanları sarhoş görürsün; halbuki onlar sarhoş değillerdir. Ne var ki Allah’ın azabı çok şiddetlidir.

Rabbim o günden bütün müslümanları muhafaza etsin
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt