Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

istanbul'un fethi (1 Kullanıcı)

eyüp1

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Kas 2007
Mesajlar
158
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Bişr el-Ganevî radiyallâhu anh'den nakledildiğine göre o, Nebî -sallâllâhu aleyhi ve sellem'i şöyle buyururken dinlemiştir:

"İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan; o ordu ne güzel ordudur!.." 1

Kaynakları: İstanbul’un fethini, hemen hemen sekiz buçuk asır öncesinden, herhangi bir tereddüde yer bırakmayacak kesinlikte bir üslûp ile haber veren hadisimiz, Kütüb-i Sitte döneminde hatta öncesinde tasnif edilmiş kaynaklarda yer almaktadır. Ahmed b. Hanbel (v. 241/855)'in Müsned'i ve bizzat Buhârî (v. 256/870)'nin et-Târihu'l-Kebîr ve et-Târihu's-Sagîr'i, Ibn Ebî Hayseme (v. 279/892)'nin Kitâbu't-Târih'i, Bezzâr (v. 292/905)'in Müsned'i hadisimizin tasnif dönemine ait kaynakları olmaktadır.

Daha sonraki dönemde Taberânî'nin el-Mu'cemu'l-Kebîr'i, Ibn Kaani (v. 351/962)'nin Mu'cemu's-Sahâbe'si, Hâkim (v. 405/1014)'in Müstedrek'i hadisimiz için önemli kaynaklardir. Hatîb Bagdâdî (v. 911/1505)'nin et-Telhîs (I, 283)'inden Suyûtî (v. 911/ 1505)'nin el-Câmiu's-Sagîr'ine kadar muahhar dönem eserleri de hadisimize yer vermektedirler.

Öte yandan, el-Istiâb, Üsdu'l-Gabe ve el-Isâbe gibi sahâbe biyografileri ile ilgili kaynaklarda da Bişr el-Ganevî maddesinde hadisimiz zikredilmektedir. Hadisin sıhhati kısaca Kütüb-i Sitte diye anılan altı hadis kitabında (Buhârî, Müslim, Tirmizî, Ebû Davud, Nesâî, Ibn Mâce) bulunmaması dolayısıyla hadisimizin sahih olmadığı sanılmamalıdır.

Zira usul açısından Allâme Kasım b. Kutlubuga'nın isabetle belirttiği gibi "Bir hadisin sıhhati, hangi kitapta bulunduğuna bakılarak değil, onu nakleden kişilerin haline bakılarak tayin ve tesbit edilir."3

Hadisimizin bütün kaynaklardaki senedi hemen hemen aynıdır. Seneddeki ricâlin ayrı ayrı tetkîkinden çıkan sonuç, senedin muttasıl olduğudur.

Binaenaleyh hadisimizin hakkında Hâkim, "isnâd-ı sahîh" derken meşhur ricâl âlimi Zehebî, Hâkim'in kanaatine iştirak ile hadisin "sahîh" olduğunu belirtmektedir. Ayrıca şuna da işaret edelim ki, İstanbul'un fethedileceğini haber veren daha birçok hadis bulunmakta ve bunların bir kısmı da Kütüb-i Sitte'de yer almaktadır.4

Şu gerçek hiçbir zaman unutulmamalıdır; bir hadisin Kütüb-i Sitte'de bulunmaması onun sahih olmadığı anlamına gelmez. Kütüb-i Sitte dışındaki kaynaklarda da bir çok sahih hadis bulunmaktadır. İşte hadisimiz de onlardan biridir. "Hadis diye uydurulmuş sözler" ile ilgili kitap yazmış ulemâdan hiç kimsenin, hadisimiz için "uydurma" iddiasında bulunmamış olmasına rağmen, kendisini Ebû Hanife ve Şâfiî'den daha âlim gören 5, anlayış olarak da müsteşrik ve Şiîlere çok daha yakın bulunan Mahmud Ebû Reyye, "Bu hadisin Yezid b. Muaviye için uydurulmuş olması muhtemeldir, zira Kostantiniyye savaşında bulunan ordunun komutanı oydu"6 diye bir iddia ortaya atmaktadır. Böylece de ne kadar dayanaksız, ciddiyetsiz ve tarafgir bir yaklaşıma sahip olduğunu sergilemektedir. Zirâ hadisteki müjdeleme, Kostantiniyyeyi kuşatan değil, fetheden komutan ve ordu içindir. Bu yaklaşımı, Ebû Reyye'nin diğer görüşlerinde de ne kadar keyfî olabileceğini göstermektedir.

Hadisleri değerlendirmede çok rahat hareket eden araştırmacı Nâsiruddin el-Albânî de, hadisimizin râvilerinden Abdullah b. Bişr el-Ganevî hakkındaki Ibn-i Hibbân'in müsbet görüşünün kendisini tatmin etmediği gerekçesiyle, "bana göre hadis sahih değildir" demekte ve "zayıf" olduğuna işaret etmektedir.7

Böyle bir gerekçeye dayalı kişisel kanaatin, dikkate alınacak bir tarafının bulunmadığı da ortadadır.

1- Kaynaklar için bakınız: Hadislerle Gerçekler, c. 2; s. 251-254) 1. Ahmed bin Hanbel, IV, 335; Buhârî, et-Tarihu'l-Kebîr, I (ikinci kisim), 81; et-Târihu's-Sagîr, I, 341; Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr, II, 24; Hâkim, Müstedrek IV, 422; Heysemî, Mecmeu'z-Zevâid, VI, 219

2. Bk. Ali Yardim, "Fetih Hadisi Üzerinde Bir Arastirma", Diyanet dergisi XIII, 2. syf, 116-123, Ankara, ts.

3. Kasimî, Kavâid, s. 82.

4. Bk. Buhârî, cihad, 93, 157; Ebû Dâvûd, cihad, 22; fiten, 6; melâhim, 3-4; Tirmizî, fiten, 5; Ibn Mace, cihad, 11; fiten, 35; Dârimî, Mukaddime, 43.

5. Bk. S. Murtaza er-Razavî, Me'a ricâli'l-fikr fi'l-Kâhire. S. 292.

6. Bk. Muhammedî Sünnetin Aydinlatilmasi, s.145.

7. Bk. Silsiletu'l-ehâdisi'z-zâife, II, 268-269.

Prof. Dr. İsmail.Lütfi Çakan
(sorularlaislamiyet'ten alıntıdır)
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
Bişr el-Ganevî radiyallâhu anh'den nakledildiğine göre o, Nebî -sallâllâhu aleyhi ve sellem'i şöyle buyururken dinlemiştir:

"İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan; o ordu ne güzel ordudur!.." 1

Kaynakları: İstanbul’un fethini, hemen hemen sekiz buçuk asır öncesinden, herhangi bir tereddüde yer bırakmayacak kesinlikte bir üslûp ile haber veren hadisimiz, Kütüb-i Sitte döneminde hatta öncesinde tasnif edilmiş kaynaklarda yer almaktadır. Ahmed b. Hanbel (v. 241/855)'in Müsned'i ve bizzat Buhârî (v. 256/870)'nin et-Târihu'l-Kebîr ve et-Târihu's-Sagîr'i, Ibn Ebî Hayseme (v. 279/892)'nin Kitâbu't-Târih'i, Bezzâr (v. 292/905)'in Müsned'i hadisimizin tasnif dönemine ait kaynakları olmaktadır.

Daha sonraki dönemde Taberânî'nin el-Mu'cemu'l-Kebîr'i, Ibn Kaani (v. 351/962)'nin Mu'cemu's-Sahâbe'si, Hâkim (v. 405/1014)'in Müstedrek'i hadisimiz için önemli kaynaklardir. Hatîb Bagdâdî (v. 911/1505)'nin et-Telhîs (I, 283)'inden Suyûtî (v. 911/ 1505)'nin el-Câmiu's-Sagîr'ine kadar muahhar dönem eserleri de hadisimize yer vermektedirler.

Öte yandan, el-Istiâb, Üsdu'l-Gabe ve el-Isâbe gibi sahâbe biyografileri ile ilgili kaynaklarda da Bişr el-Ganevî maddesinde hadisimiz zikredilmektedir. Hadisin sıhhati kısaca Kütüb-i Sitte diye anılan altı hadis kitabında (Buhârî, Müslim, Tirmizî, Ebû Davud, Nesâî, Ibn Mâce) bulunmaması dolayısıyla hadisimizin sahih olmadığı sanılmamalıdır.

Zira usul açısından Allâme Kasım b. Kutlubuga'nın isabetle belirttiği gibi "Bir hadisin sıhhati, hangi kitapta bulunduğuna bakılarak değil, onu nakleden kişilerin haline bakılarak tayin ve tesbit edilir."3

Hadisimizin bütün kaynaklardaki senedi hemen hemen aynıdır. Seneddeki ricâlin ayrı ayrı tetkîkinden çıkan sonuç, senedin muttasıl olduğudur.

Binaenaleyh hadisimizin hakkında Hâkim, "isnâd-ı sahîh" derken meşhur ricâl âlimi Zehebî, Hâkim'in kanaatine iştirak ile hadisin "sahîh" olduğunu belirtmektedir. Ayrıca şuna da işaret edelim ki, İstanbul'un fethedileceğini haber veren daha birçok hadis bulunmakta ve bunların bir kısmı da Kütüb-i Sitte'de yer almaktadır.4

Şu gerçek hiçbir zaman unutulmamalıdır; bir hadisin Kütüb-i Sitte'de bulunmaması onun sahih olmadığı anlamına gelmez. Kütüb-i Sitte dışındaki kaynaklarda da bir çok sahih hadis bulunmaktadır. İşte hadisimiz de onlardan biridir. "Hadis diye uydurulmuş sözler" ile ilgili kitap yazmış ulemâdan hiç kimsenin, hadisimiz için "uydurma" iddiasında bulunmamış olmasına rağmen, kendisini Ebû Hanife ve Şâfiî'den daha âlim gören 5, anlayış olarak da müsteşrik ve Şiîlere çok daha yakın bulunan Mahmud Ebû Reyye, "Bu hadisin Yezid b. Muaviye için uydurulmuş olması muhtemeldir, zira Kostantiniyye savaşında bulunan ordunun komutanı oydu"6 diye bir iddia ortaya atmaktadır. Böylece de ne kadar dayanaksız, ciddiyetsiz ve tarafgir bir yaklaşıma sahip olduğunu sergilemektedir. Zirâ hadisteki müjdeleme, Kostantiniyyeyi kuşatan değil, fetheden komutan ve ordu içindir. Bu yaklaşımı, Ebû Reyye'nin diğer görüşlerinde de ne kadar keyfî olabileceğini göstermektedir.

Hadisleri değerlendirmede çok rahat hareket eden araştırmacı Nâsiruddin el-Albânî de, hadisimizin râvilerinden Abdullah b. Bişr el-Ganevî hakkındaki Ibn-i Hibbân'in müsbet görüşünün kendisini tatmin etmediği gerekçesiyle, "bana göre hadis sahih değildir" demekte ve "zayıf" olduğuna işaret etmektedir.7

Böyle bir gerekçeye dayalı kişisel kanaatin, dikkate alınacak bir tarafının bulunmadığı da ortadadır.

1- Kaynaklar için bakınız: Hadislerle Gerçekler, c. 2; s. 251-254) 1. Ahmed bin Hanbel, IV, 335; Buhârî, et-Tarihu'l-Kebîr, I (ikinci kisim), 81; et-Târihu's-Sagîr, I, 341; Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr, II, 24; Hâkim, Müstedrek IV, 422; Heysemî, Mecmeu'z-Zevâid, VI, 219

2. Bk. Ali Yardim, "Fetih Hadisi Üzerinde Bir Arastirma", Diyanet dergisi XIII, 2. syf, 116-123, Ankara, ts.

3. Kasimî, Kavâid, s. 82.

4. Bk. Buhârî, cihad, 93, 157; Ebû Dâvûd, cihad, 22; fiten, 6; melâhim, 3-4; Tirmizî, fiten, 5; Ibn Mace, cihad, 11; fiten, 35; Dârimî, Mukaddime, 43.

5. Bk. S. Murtaza er-Razavî, Me'a ricâli'l-fikr fi'l-Kâhire. S. 292.

6. Bk. Muhammedî Sünnetin Aydinlatilmasi, s.145.

7. Bk. Silsiletu'l-ehâdisi'z-zâife, II, 268-269.

Prof. Dr. İsmail.Lütfi Çakan
(sorularlaislamiyet'ten alıntıdır)

maşallah çok güzel atdınlatmışsın
bu kadarını söyleyeyim ki bizi bu hale getirenler sevinmesin çünkü Peygamberimiz(aleyhi salatu ve selam) buyurmuşlar ki kıyamete yakın bir zamanda Konstantiniye yeniden fethedilecektir İslam de yeryüzünde o kadar yayılacaktır ki müslüman olmayan kalmaz
Allah yardımcımız olsun
 

eyüp1

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Kas 2007
Mesajlar
158
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Bişr el-Ganevî
Önce bu isim hakkında bilgi verir misiniz?
Kim bu,
Sahabi mi, tabiun mu, tebei tabiun mu?..
Bu hadis hariç, başka hangi rivayeti mevcuttur ve Peygamberimiz ile yakınlığı nedir?..
dinliyorum

ben yazdım araştırması sana kalıyor çünkü inanmayan sensin
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
Bişr el-Ganevî
Önce bu isim hakkında bilgi verir misiniz?
Kim bu,
Sahabi mi, tabiun mu, tebei tabiun mu?..
Bu hadis hariç, başka hangi rivayeti mevcuttur ve Peygamberimiz ile yakınlığı nedir?..
dinliyorum

yaw bütün bunlar kitablarda vardır imtihan mı yapmak istiyorsun
al kitabı oku bilgilen ta ki tavşan suyu ile uğraşmayalım
Hazreti Eyüp Sultanın himmetinden Hak Teala hazretleri bizleri mahrum bırakmasın!
 

eyüp1

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Kas 2007
Mesajlar
158
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
İlim de aldatmak ta olmaz, aldatanlar ilim yapamaz...
Bu isim de bir sahabi yoktur, var diyorsanız, isbat ile yükümlüsünüz..

ne diyorsun sen kardeşim ya o var bu yok diyerek nereye varacaksın hani kanıtın böyle bi sahabi yok derken zaman makinenmi var o çağa gidip araştırdınmı neye dayanıyorsun
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
İlim de aldatmak ta olmaz, aldatanlar ilim yapamaz...
Bu isim de bir sahabi yoktur, var diyorsanız, isbat ile yükümlüsünüz..

gelsen !sen o zamanlarda yaşadın mı ki bu kadar iddialı konuşuyorsun
var ya ama senin amacın farklı sensin yok diyen hadi bakalım idiia sahibi olarak aksini ıspatla Peygamber Efendimizin mübarek yüzünü 1 kere bile gören kişi sahabe derecesine yükseldiğine göre .....
felsefeyle ilgili konumu da okudun mu?
yaptığına güzel ad bulmuşsun tavşanın suyunun suyu işte
 

tevhiteri

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Eki 2007
Mesajlar
364
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
65
Tevhideri

Tevhideri

نعىمة;527624' Alıntı:
gelsen !sen o zamanlarda yaşadın mı ki bu kadar iddialı konuşuyorsun
var ya ama senin amacın farklı sensin yok diyen hadi bakalım idiia sahibi olarak aksini ıspatla Peygamber Efendimizin mübarek yüzünü gören kişi sahabe derecesine yükseldiğine göre .....
felsefeyle ilgili konumu da okudun mu?
yaptığına güzel ad bulmuşsun tavşanın suyunun suyu işte
sa.ebu cehil.ebu leheb.ve hanımı.hz aliyi.hasanı.hüseyini öldürenler.aliye harb ilan eden muavviye onun askerleri onlarda resullullahı gördüler hepsini nasıl aynı kefeye koyarsınız.a.e.o
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
Bak kardeş
1 milyonun üzerin de hadisin ravi zincirini biliyorsunuz, günümüz de yaşayan bir şeyhin seyyidliğini taa peygambere kadar şeceresini oluşturarak buluyorsunuz da..
Sahabi diye verdiğiniz ve size göre çok önemli bir hadise ravilik etmiş bir zatın künyesini bulamıyor musunuz?..
Olan şey isbat edilir, olmayanın isbatı mı olur..
Var diyorsanız isbat etmelisiniz..
Bu zat kimdir, mesela, hangi savaşlara katılmış, beyat olayın da var mıydı, hangi halife ile tanışık, saadet asrı döneminden onu hatırlatan bir-iki olay var mı?..
Verin biz de susalım..

Şu var ki ıspatlar şüphe duyanlar içindir inananlara zaten isbat lazım değil ama bazılara gökten de kapı açılsa inanmazlar çok meşhur bir hadis o senin dünyaya gelmeden önce var olan bir şeydir
bizim bu hadise şüphe duyacak halimiz yok!elimde şu anda kitab yok ama mesele bundan ibaretse bulmaya çalışırız ama anladığım kadarıyla meselen tavşan suyu

iman ise gönül işidir
 

efzairem

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Kas 2007
Mesajlar
758
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
siz din kardeşinizin ayıbını örtün allahda sizin ayıbınızı örtsün demi kardeşim. olaki bu sahabe ismi yanlış yazılmış aaa kusurr buldum dur yüze vurayım bu müslümana yakışırmı lütfen burası kusur arama sitesi degil faydalanmamız gereken şeylerden faydalanalım inşallah ortada bir yanlış varsa müslümana yakışır bi üslupla düzeltiver dogrusunu ögrenelim ama böyle olmuyorrrrrrrrrr
 

tevhiteri

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Eki 2007
Mesajlar
364
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
65
Tevhideri

Tevhideri

siz din kardeşinizin ayıbını örtün allahda sizin ayıbınızı örtsün demi kardeşim. olaki bu sahabe ismi yanlış yazılmış aaa kusurr buldum dur yüze vurayım bu müslümana yakışırmı lütfen burası kusur arama sitesi degil faydalanmamız gereken şeylerden faydalanalım inşallah ortada bir yanlış varsa müslümana yakışır bi üslupla düzeltiver dogrusunu ögrenelim ama böyle olmuyorrrrrrrrrr
sa.çok haklısın kardeşim.müslüman müslümanın ayıbını örtecektir.ama burada yapılan ayıp degilki islamiyet adına yanlış bilgi veriliyor.yada eksik.söylediğin zamanda suçlanıyorsun.abisi yada efendisi öyle öğretmişya.araştırmadan hemen saldırıyor.a.e.o
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
Haklısınız, eğer mesele basit olsa, veya şahsıma atılmış bir iftira olsa, inanın gözüm kırpmadan affeder, görmemezden gelirim, ama, Allaha, Kur'ana ve Peygambere yapılan iftira nasıl affedilir..
Din adına söz söylerken, bin tartıp bir söylemeli, herkes her aklına estiğini derse, karmaşa olur, din zan altında kalır, bunun için, uyarı mahiyetin de böyle yapmamalarını anlatmaya çalışıyoruz ama, anlayan nerede?..

senin bu sözlerin hiç te lehine değil senden aksini yani şu sahabenin (ra) sahabe olmadığına dair delil istedik vermedin işte o zaman sen zor durumdasın
haydin dostlar sizi tekar felsefe başlığı okumaya çağrıyom
 

smmmtuba

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Tem 2007
Mesajlar
1,639
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
Es Selamun Aleyküm ve Rahmetullahi ve Berekatuhu, formu baştan sona kadar okudum. Baştan belirtmek isterim ki; amacım tartışmaya dahil olmak değildir. Sizler sayesinde bende bilgilenmek adına almam gerekeni aldım. Allah razı olsun. Ve bu esnada sizlerle paylaşmamın uygun olacağını düşündüm. Kitaplardan değil de bir internet sitesinden faydalandım.

Bismillahirrahmanirrahim

b. Hadisin Ravilerinin Durumu
Hadis alimleri bir hadisin Peygamberimize ait olup olmadigini tespit etmek için bir takim esaslar koymuslardir. Bunlardan biri de hadisin senedinin güvenilir olmasidir. Bilindigi gibi hadisi eserine kaydeden kitap sahibi muhaddis ile Hz. Peygamber arasindaki vasitalar zincirine o hadisin senedi denilmektedir. Sayet senedi teskil eden raviler zincirinde zaman bakimindan bir baglanti bulunursa, yani sira ile raviler arasinda bir hoca talebe iliskisi varsa ve raviler de kendilerinde aranan sartlari haiz, itimada sayan güvenilir kimseler iseler, böyle bir senedle rivayet edilen hadis, usul bakimindan “sahih” kabul edilir ve sözün Hz. Peygamber’e ait olusu kuvvet kesbeder. Durum bunun aksini ortaya koyarsa, o tip hadislere “zayif hadis” denir ki, bu taktirde metnin Peygamber’e ait olusu süpheli demektir. Dolayisiyla bu esasa göre sözkonusu fetih hadisinin ravilerini tek tek incelemek gerekmektedir.
Metnini esas aldigimiz Ahmed b. Hanbel’in Müsned’indeki hadisin, bütün kaynaklardaki senedleri hemen hemen aynidir. Hadisin senedi ise muttasil olup herhangi bir inkita/kopukluk sözkonusu degildir. Yani hadis teknik tabirle “merfû” bir hadistir. Hz. Peygamber’den itibaren eserin müellifine gelinceye kadar olusan sened zincirine baktigimizda söyle bir tabloyla karsilasmaktayiz.

Hz. Peygamber

Bisr el-Ganevî

Abdullah b. Bisr

El-Velîd b. el-Mugîre

Zeyd b. el-Hubâb

Abdullah b. Muhammed b. Ebî Seybe

Ahmed b. Hanbel

Görüldügü gibi hadis Hz. Peygamber’den Ahmed b. Hanbel’in el-Müsned adli eserine aradaki bes ravi vasitasiyla intikal ettirilmistir. Simdi bu tabloda yer alan ravileri sirasiyla ele alalim:

Bisr el-Ganevî
Künyesi Ebû Abdullah’tir. Kaynaklarda ismi Bisr el-Ganevî ya da Bisr el-Has’ami seklinde geçmektedir. Ashabin hayatindan bahseden elimizdeki kaynaklarda, onun sahabî oldugunu ve Hz. Peygamberin sohbetinde bulundugunu kaydedilmektedir. Yine onun biyografisine yer veren eserlerde, fetih hadisini ilk rivayet eden kisi oldugu zikredilmektedir. Ne yazik ki, Bisr el-Ganevî’nin vefat tarihi hakkinda kaynaklarda herhangi bir bilgiye rastlayamadik.
 

tevhiteri

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Eki 2007
Mesajlar
364
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
65
Tevhideri

Tevhideri

نعىمة;527649' Alıntı:
Şu var ki ıspatlar şüphe duyanlar içindir inananlara zaten isbat lazım değil ama bazılara gökten de kapı açılsa inanmazlar çok meşhur bir hadis o senin dünyaya gelmeden önce var olan bir şeydir
bizim bu hadise şüphe duyacak halimiz yok!elimde şu anda kitab yok ama mesele bundan ibaretse bulmaya çalışırız ama anladığım kadarıyla meselen tavşan suyu

iman ise gönül işidir[/quote sa.amentü.kayıtsız şartsız kabulümdür.inanana ispat gerekmez.cenabı allahta aynısını söyler.senden mucize isterler.mucize isteyenlere kuran yeter.ama sen ve senin gibiler tarihtede sözlerine ve sözde ilmine insanları inandıra bilmek için efendimize 100 lerce mucize uydurmuşlardır.inanana mucize istemez.ama allah cc herşeyi iyi bilendir.a.e.o
 

ishakyakup

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Tem 2007
Mesajlar
549
Tepki puanı
21
Puanları
18
Yaş
45
Konum
Gebze
Anladım, böyle bir sahabi yoktur ve önce bu hadisi icat edip, sonra da ona ravi olarak bu zatı yamadınız..
Eğer tüm hadisler de bu mantığı güttüyseniz, milyarların inancıyla oynadınız ki, yarın huzuri mahşer de işiniz gerçekten zor olacaktır..
adını andığınız yazı, hiç te ilmi değil, cevaba bile gerek duymuyorum..
Allah ilme ve gerçek alime saygı duyar, sizi de saygıya davet ediyorum..


sen ne dediğinin farkındamısın

konuyu açan kardeş bu hadis-i şerife kaynak göstermiş sen neyin peşindesin ben biliyorum...bana bi yerden tanıdık geliyorsun....
 

smmmtuba

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Tem 2007
Mesajlar
1,639
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
Fetihlerle Ilgili Hadisler
Hz. Peygamber, Islamin ilk yillarindan beri müslümanlar zor günlerde bunaldikça ashabina, gelecek parlak günleri ve Islam’in hakimiyetini haber vermis, bu suretle hem zor ve sikintili anlar yasayan ilk müslümanlari teselli etmis, hem de düsmanlara karsi tam bir dayaniklik göstermesi bakimindan onlari egitmistir. Örnegin, Mekke’de müsriklerin iskencelerinden sikayet eden Habbab b. Eret’e (r.a.), geçmis ümetlerden misaller verdikten sonra, San’a’ dan yalniz basina yola çikan birinin yirtici hayvan korkusu disinda hiçbir korku hissetmeden ta Hadramevt’e kadar emniyet içerisinde yolculuk yapacagi günlerin yakin oldugunu bildirmistir.
Hz. Peygamber müslümanlara Yemen, Sam ve Irak bölgelerinin feth edilecegini, Kisra’nin sarayindaki hazinelerin müslümanlarin eline geçecegini yillar öncesinden haber vermistir. Rum diyarinin yani Anadolunun fetholunacagini da bildirmistir. Bunun yanisira Kostantiniye ve Roma’nin fetholunacagini, Kostantiniyye’nin mi, Roma’nin mi daha önce fetholunacagi soruldugunda ise, önce Hirakl’in sehri olan Kostantiniyye’nin yani Istanbul’un feth edilecegini bildirmistir.
Medine döneminde de Hendek harbi (5/627) öncesinde müslümanlar, büyük bir gayret ve fedakarlikla Medine’yi savunmak için hendek kazmaya çalisirken, Hz. Peygamber kendilerine Sam, Kisra ve Yemen’in saraylarinin ve nüfuz bölgelerinin müslümanlarin eline geçecegini müjdelemistir. Bu müjdeler, müslümanlara içinde bulunduklari kötü günleri atlatacaklarini, yani bir anlamda zaferi kazanacaklarini önceden haber vermektedir. Kaldi ki, bu durum asla kuru bir cesaretlendirme taktigi degildir; zira Peygamber hiç kimseyi aldatmaz ve gereksiz konusmazdi. Onun verdigi haberler sayet ona aidiyeti kesin ise dogru çikacaktir ve çogu da dogru çikmistir. Bugüne kadar Tarih, sayet dogru anlasilmissa Hz. Peygamber’in verdigi hiçbir haberde yalan ve yanlis tespit edebilmis degildir.
 

smmmtuba

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Tem 2007
Mesajlar
1,639
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
Istanbul’un Fethi ile ilgili hadisler
Istanbul’un fethiyle ilgili meshur olmus hadisin disinda kaynaklarda fetihle ilgili bir çok hadis daha bulunmaktadir ki, bunlarda da Istanbul’un fethi haber verilmektedir. Bu rivayetlerden baska diger bazi rivayetlerde Istanbul’a Islam ordularinin tekbir ve tesbihlerle girecegi ve pek çok ganimet elde edecekleri de haber verilmektedir. Hatta Abdullah b. Amr’dan gelen bir rivayette de, “Kostantinyye’yi ismi benim ismim olan bir adam fethedecektir” denilerek Istanbul’u fethedecek kimsenin isminin Muhammed olacaginin haber verilmesi, haberin yer aldigi kaynak pek saglam kabul edilmese de ilginç bir rastlantidir. Zira bu kaynak fetihten alti asir önce kaleme alinmistir. Ebû Nuaym el-Mervezi’nin el- Fiten adli bu eserinde daha ilginç olan bir sey de, kiyamet âlametlerinin sayildigi bir rivayette pek çok sey siralandiktan sonra Istanbul’da bir ates ve kibritin çikacagi, bunlarin dumaninin gökyüzünde kalacaginin haber verilmis olmasidir. Sanki bir anlamda daha sonra icad edilen toplardan bahsedilmektedir. Ancak bütün bu rivayetler içersinde gerek sihhat, gerek meshur olma ve gerekse sonuç bakimindan asagida metnini ve anlamini verdigimiz rivayet öne çikmaktadir ki, fetih hadisi olarak söhret bulan hadisin orijinal metni ve anlami su sekildedir:

حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ أَبِي شَيْبَةَ وَسَمِعْتُهُ أَنَا مِنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مُحَمَّدِ بْنِ أَبِي شَيْبَةَ قَالَ ثَنَا زَيْدُ بْنُ الْحُبَابِ قَالَ حَدَّثَنِي الْوَلِيدُ بْنُ الْمُغِيرَةِ الْمَعَافِرِيُّ قَالَ حَدَّثَنِي عَبْدُ اللَّهِ بْنُ بِشْرٍ الْخَثْعَمِيُّ عَنْ أَبِيهِ أَنَّهُ سَمِعَ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ لَتُفْتَحَنَّ الْقُسْطَنْطِينِيَّةُ فَلَنِعْمَ الْأَمِيرُ أَمِيرُهَا وَلَنِعْمَ الْجَيْشُ ذَلِكَ الْجَيْشُ
قَالَ فَدَعَانِي مَسْلَمَةُ بْنُ عَبْدِ الْمَلِكِ فَسَأَلَنِي فَحَدَّثْتُهُ فَغَزَا الْقُسْطَنْطِينِيَّةَ

Muhammed b. Ebî Seybe, Zeyd b. el-Hubâb’dan, o, Velid b. Mugire el-Meâfirî’den isitmis, Velid b. Mugîre Abdullah b. Bisr el-Has’amî’den o da babasindan isittigine göre Nebi (a.s.) söyle buyurmustur:
“Istanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, onu fetheden ordu ne güzel ordudur.”
Abdullah b. Bisr der ki: Mesleme b. Abdülmelik (ö. 120/738) beni çagirdi ve bu hadisi sordu. Ben de ona bu sekilde naklettim. Bunun üzerine o, ayni sene Kostantiniyye’yi fethetmek üzere sefere çikti.

Istanbul’un Fethi ile Ilgili Hadisin Kaynaklari ve Sihhat Durumu
Hadis kritigi bakimindan özellikle sehirlerin ve sahislarin faziletlerine dair rivayetler genel olarak uydurma hadis alanlaridir. Yani bu sahalarda pek çok hadis uydurulmus ve yayilmistir. Dolayisiyla bu tür haberlere temkinle yanasmak ve arastirma yapmak gerekmektedir. Biz bu nedenle önce hadisin yer aldigi kaynaklari sonra da hadisi rivayet eden ravilerin durumunu ele almak istiyoruz.
 

smmmtuba

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Tem 2007
Mesajlar
1,639
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
a. Hadisin Yer Aldigi Kaynaklar
Bilindigi gibi hadis kaynaklarinin temelini Kütüb-i Sitte adini verdigimiz alti hadis kitabi olusturmaktadir ki bunlar, Buhârî (ö. 256/870) ve Müslim’in (ö. 261/875) Sahihleri, Ebû Dâvûd (ö. 275/888), Tirmizî (ö. 279/892), Nesâî (ö. 303/915) ve Ibn Mâce’nin (ö.273/886) Sünenlerinden olusmaktadir. Daha sonraki dönemlerde ise, yine ilk devir hadis kitaplarindan olan ve muteber kabul edilen eserlerden Dârimî’nin (ö. 255/869) Sünen’i, Imam Mâlik’in (ö. 179/795) Muvatta’i ve Ahmed b. Hanbel’in (ö. 241/855) Müsned’i bu sayilan alti kitaba ilave edilerek dokuza çikarilmis ve dokuz kitap anlaminda Kütüb-i Tis’a adiyla anilir olmustur. Hadislerin tamami olmasa da çok büyük bir kisminin sözkonusu bu dokuz kitapta yer aldigi, bunlarin disinda farkli olabilecek çok az hadis bulunabilecegi ifade edilmistir ki, kanaatimizce bu iddia tutarlidir. Süphesiz bu eserlerden önce de telif edilmis hadis sayfalari ya da kitaplari olmustur. Ancak onlar gerek hacimleri itibariyle gerekse sihhat itibariyle bu sayilanlarin gölgesinde kalmistir. Kaldi ki, bu sayilan eserler kendilerinden önce yazilan yüzlerce hadis dokümanindan istifade edilerek telif edilmislerdir.
Konumuz olan fetih hadisi, Sahihayn adini verdigimiz en güvenilir iki hadis kaynagi olarak bilinen Buhârî ve Müslim’in Sahîh’lerinde yer almamaktadir. Ancak Buhârî ve Müslim’in sartlarini haiz oldugu halde onlarin kitaplarina almadiklari hadisleri derlemek maksadiyla el-Müstedrek ale’s-Sahîhayn adli eserini kaleme alan Hakim en- Neysabûrî (ö. 405/1014) fetih hadisini, Buhâri ve Müslim’in sartlarina uygun sahîh bir hadis oldugunu belirterek bilinen sekliyle sözkonusu kitabina kaydetmistir. Tespitlerimize göre Istanbul’un fethiyle ilgili meshur rivayetin geçtigi en eski yazili kaynaklardan biri Ahmed b. Hanbel’in Müsned adli eseridir. Buhârî ise, sözkonusu hadisi, Sahih’ine almamakla beraber et-Târihu’l-Kebîr ve et-Târihu’s-Sagîr adli diger iki eserinde rivayet etmistir.
Diger yandan metin olarak meshur olan rivayetle sened ve metin bakimindan ayni olmasa da Kütüb-i Sitte’ye dahil eserlerden Ibn Mâce’nin, Ebû Dâvud’un ve Tirmizî’nin Sünen’lerinde Istanbul’un fetholunacagina dair hadislerin yer aldigi görülmektedir. Yine söz konusu Sünen’lerdeki rivayetlere benzer rivayetler onlardan daha önce yasamis olan Ebû Bekir Muhammed b. Ebî Seybe’nin (ö. 235/849) Musannef’ adli eserinde bulunmaktadir. Ayrica sahih hadisleri derlemek amaciyla yazilmis hadis kitaplarindan biri olan Ibn Hibbân el-Büstî’nin (ö. 354/965) es-Sahih adli eserinde de benzer bir rivayet yer almaktadir. Süleyman b. Ahmed et-Taberânî’nin (ö. 360/971) el-Mu’cemu’l-Kebîr adli eserinde de Istanbul’un fethedilecegine dair haberlere rastlanilmaktadir.
Yukarida zikredilen eserlerden baska Istanbul’un fethedilecegini bildiren rivayetleri, ilk dönem kaynaklardan sayilabilecek eserler arasinda Nuaym b. Hammad el-Mervezî’nin (ö. 228/843) el-Fiten adli eserinde, Ebü’l-Hüseyn Abdü’l-Bakî b. Kânî’nin (ö. 351/962) Mu’cemu’s-Sahabe’sinde, Ebu’l-Hasan ed-Dârekutnî’nin (ö. 385/995) el-Ilel adli eserinde, Yusuf b. Abdullah b. Muhammed b. Abdilberr el-Kurtubî’nin (ö. 463/1071) el-Istiâb fî Marifeti’l-ashab adli eserinde de görmek mümkündür.
Daha sonraki dönmelere ait eserler arasinda Ebû Sücâ ed-Deylemî’nin (ö. 509/1115) el-Firdevs, Sadrüddîn Ebü’l-Meâlî Muhammed b. Ibrahim el-Münâvî’nin (ö. 803/1401) Feyzü’l-Kadîr adli kitabinda Istanbul’un fethini bildiren rivayetler bulunmaktadir. Daha geç dönemlerde yazilmis eserleri ise öncekilerden yapilan nakillerden ibaret olacagi için zikretmeye gerek yoktur.
 

smmmtuba

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Tem 2007
Mesajlar
1,639
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
b. Hadisin Ravilerinin Durumu
Hadis alimleri bir hadisin Peygamberimize ait olup olmadigini tespit etmek için bir takim esaslar koymuslardir. Bunlardan biri de hadisin senedinin güvenilir olmasidir. Bilindigi gibi hadisi eserine kaydeden kitap sahibi muhaddis ile Hz. Peygamber arasindaki vasitalar zincirine o hadisin senedi denilmektedir. Sayet senedi teskil eden raviler zincirinde zaman bakimindan bir baglanti bulunursa, yani sira ile raviler arasinda bir hoca talebe iliskisi varsa ve raviler de kendilerinde aranan sartlari haiz, itimada sayan güvenilir kimseler iseler, böyle bir senedle rivayet edilen hadis, usul bakimindan “sahih” kabul edilir ve sözün Hz. Peygamber’e ait olusu kuvvet kesbeder. Durum bunun aksini ortaya koyarsa, o tip hadislere “zayif hadis” denir ki, bu taktirde metnin Peygamber’e ait olusu süpheli demektir. Dolayisiyla bu esasa göre sözkonusu fetih hadisinin ravilerini tek tek incelemek gerekmektedir.
Metnini esas aldigimiz Ahmed b. Hanbel’in Müsned’indeki hadisin, bütün kaynaklardaki senedleri hemen hemen aynidir. Hadisin senedi ise muttasil olup herhangi bir inkita/kopukluk sözkonusu degildir. Yani hadis teknik tabirle “merfû” bir hadistir. Hz. Peygamber’den itibaren eserin müellifine gelinceye kadar olusan sened zincirine baktigimizda söyle bir tabloyla karsilasmaktayiz.

Hz. Peygamber

Bisr el-Ganevî

Abdullah b. Bisr

El-Velîd b. el-Mugîre

Zeyd b. el-Hubâb

Abdullah b. Muhammed b. Ebî Seybe

Ahmed b. Hanbel

Görüldügü gibi hadis Hz. Peygamber’den Ahmed b. Hanbel’in el-Müsned adli eserine aradaki bes ravi vasitasiyla intikal ettirilmistir. Simdi bu tabloda yer alan ravileri sirasiyla ele alalim:

Bisr el-Ganevî
Künyesi Ebû Abdullah’tir. Kaynaklarda ismi Bisr el-Ganevî ya da Bisr el-Has’ami seklinde geçmektedir. Ashabin hayatindan bahseden elimizdeki kaynaklarda, onun sahabî oldugunu ve Hz. Peygamberin sohbetinde bulundugunu kaydedilmektedir. Yine onun biyografisine yer veren eserlerde, fetih hadisini ilk rivayet eden kisi oldugu zikredilmektedir. Ne yazik ki, Bisr el-Ganevî’nin vefat tarihi hakkinda kaynaklarda herhangi bir bilgiye rastlayamadik.

Abdullah b. Bisr el-Ganevî (ö. 125/743)
Yukarida bahsedilen Bisr el-Ganevî’nin ogludur. Künyesi Ebû Umeyr olan Abdullah Kufe’de ikamet etmistir ve tabiûnun orta tabakasindandir. El-Has’amî ve el-Kâtib nisbesiyle tanindigi bildirilmektedir. Babasi Bisr’den fetih hadisini isitmistir.
Hocalari arasinda babasi Bisr’den baska Ebû Zür’a b. Amr b. Cerîr zikredilmektedir. Su’be b. Haccac (ö. 160/776 ), el-Velid b. el-Mugîre (ö. 172/788), Süfyan es-Sevrî (ö. 161/777) ve Süfyân b. Uyeyne (ö. 198/813)’nin hocalarindan biridir. Ayrica oglu Umeyr ve torunu Bisr b. Umeyr de kendisinden hadis rivayet etmislerdir.
Abdullah Cerh ve tadil alimleri tarafindan “seyh”, “sika”, “sadûk” gibi sifatlarla tanimlanmistir. Diger yandan Abdurrauf el-Münavî, Feyzü’l-Kadîr adli eserinde her ne kadar Zehebînin, Abdullah b. Bisr’i zayif kabul ettigini söylese de, tespit edebildigimiz kadariyla Zehebî Kütüb-i Sitte ravilerine tahsis ettigi el-Kâsif adli eserinde bunun tam aksine Abdulah b. Bisr’in güvenilir bir ravi oldugunu zikretmektedir.

3. el-Velid b. el-Mugîre el-Meâfirî (ö. 172/788)
Ismi el-Velid b. el-Mugîre b. Süleyman’dir. Tabinin büyüklerinden olan el-Velîd, el-Meâfirî nesebiyle anilmaktadir. Künyesi Ebü’l-Abbâs olan Velid’in Merv sehrinde ikamet ettigi ve hicri 172 tarihinde vefat ettigi haber verilmektedir.
Fetih hadisinin üçüncü tabaka ravisi olan Velid’in, hadis ögrendigi hocalari arasinda Abdullah b. Bisr’den baska, Abdullah b. Hübeyre (ö. 126/743), Misrah b. Haan (ö. 128/745), Hâris b. Yezîd (ö. 130/747), Vahib b. Abdullah (ö.137/754) sayilmaktadir.
Güvenilir/sika bir ravi olarak vasiflandirilan Velid’i, Ibn Hibbân da güvenilir ravilere yer verdigi es-Sikat adli eserinde zikretmistir.

4. Zeyd b. el-Hubâb (ö. 230/844)
Zeyd b. el-Hubâb er-Reyyân tabiinin küçüklerindendir. Nesebi al-Aklî olan Zeyd, Ebü’l-Hüseyn künyesiyle bilinmektedir. Aslen Horasanli olup, Küfe’de yasamis ve hicrî 230 tarihinde vefat etmistir.
Fetih hadisinin dördüncü tabaka ravisi olan Zeyd b. el-Hubâb hadis ugruna devrinin bütün ilim merkezlerini dolasmis ve meshur âlimlerden hadis tahsil etmistir. Bu amaçla onun Endülüs’e kadar gittigi söylenmektedir. Bu özelliginden dolayi olsa gerek “cevvâl” (çok hareketli) ve “rahhal” (çok seyahat eden) vasiflariyla taninmaktadir.
Dogru sözlü, hafizasi kuvvetli ve güvenilir bir ravi oldugu kaydedilmektedir. Hocalari arasinda Ibrahim b. Osman, Ibrahim b. Nafî, Ebû Seleme, Üsâme b. Zeyd, Eflah b. Said, Sabit b. Kays, Cerir b. Hâzim, Hammad b. Zeyd, Hâlid b. Dînâr, Su’be, ed-Dahhâk, Imam Malik gibi meshur âlimler bulunmaktadir.
Yahya b. Main, Ahmed b. Hanbel ve Ebu Hâtim er-Râzî tarafindan “sadûk” olarak nitelenen Zeyd’in, Sevrî’den yaptigi rivayetlerde hatali oldugu ileri sürülmektedir.


5. Abdullah b. Muhammed b. Ebî Seybe (ö. 235/849)
Ebû Bekir künyesiyle maruf olan Ibn Ebî Seybe Kufe’de ikamet etmis ve hicrî 235 tarihinde vefat etmistir. Fetih hadisinin besinci tabaka ravisi olan Abdullah, ayni zamanda erken dönem kaynaklarindan biri olan el-Musannef adli hadis eserinin de müellifidir.
Hocalari arasinda Ebû Bekir b. Ayyâs b. Salim, Ahmed b. Ishak b. Zeyd, Ishak b. Süleyman, el-Esved b. Âmir, Halid b. Mahled, Ravh b. Ubade, Zekeriyya b. Adiyy, Ziyad b. er-Rebî, Süfyan b. Uyeyne, Süleyman b. Harb ve Vekî b. el-Cerrâh gibi alimler bulunmaktadir. Talebesi olarak da Ahmed b. Ali b. Said zikredilmektedir.
Ibn Ebî Seybe hakkinda Ahmed b. Hanbel, “sadûk”, Ibn Ebî Hâtim er-Râzi “sika” derken, Ebû Zür’a er-Râzî de hifzinin çok kuvvetli oldugunu belirtmektedir. Kaldi ki, Ahmed b. Hanbel, Ibn Ebî Seybe’nin el-Musannef adli hadis eserinden yararlanmis ve kendisinden de fetih hadisini rivayet etmistir.
Pek çok kaynakta yer aldigini gördügümüz ve ravilerinin durumunu tespit ettigimiz hadisin bes ravisini incelemis bulunuyoruz. Senedi teskil eden bu bes raviden her biri zaman içerisinde zincirleme olarak birbiriyle görüsmüs ve biri digerinden sözkonusu hadisi ögrenmistir. Bu durum hadis teknigi bakimindan senedin muttasil (kesiksiz) olusunu ortaya koymaktadir. Ayrica her bir ravi, hadis ravilerinde aranan vasiflari tasimaktadir. Bu hadisin senedindeki ravilerin tamami güvenilir ravilerdir. Dolayisiyla sözkonusu hadisin, senedin kesintisiz olusu ve ravilerin güvenilir olmasi gibi bir hadisin senedinde aranan özellikleri tasidigi ortaya çikmaktadir.

Istanbul’un Fethiyle Ilgili Hadislerin, Istanbul’u Fethetme Girisimlerine Etkisi
Hz. Peygamber’in Istanbul’u fethiyle ilgili müjdesi sebebiyle müslümanlar Istanbul fethedilinceye kadar pek çok defa Istanbul’u fethetme girisiminde bulunmus Fatih Sultan Mehmed’in fethine kadar tam on bir kez Istanbul önlerine gelmislerdir. Bunlardan ilki, 655 tarihinde Hazreti Osman (r.a.) zamaninda gerçeklestirilmistir. Bu seferde Suriye valisi Muaviye (r.a.), Abdullah b. Sarh komutasinda Bizans’a bir donanma göndermistir...
Ikincisi ise, 668 tarihinde Muaviye, Emevî Halifesi iken, oglu Yezid kumandasinda bir orduyu Istanbul’a göndermistir. Bu orduda Hz. Peygamber’in akrabasi Medineli Ensar müslümanlarindan Halid b. Zeyd Ebû Eyyûb el-Ensâri (r.a.) de bulunmaktaydi. Ebû Eyyûb, Bizans surlarina yakin bir yerde sehid olmus ve ayni yere defnedilmistir. Sözkonusu bu seferler tarihçileri ilgilendirdigi için konumuz açisindan bu kadarla iktifa ediyoruz.
Ancak su husus gayet açiktir ki, Istanbul’un fethiyle ilgili Hz. Peygamber tarafindan verilmis olan bu müjde, müslümanlarin gönlünde vazgeçilmez bir fetih sevdasi olusturmustur. Müslümanlar Hz. Peygamber’in gösterdigi o günün iki süper gücünden birinin merkezini Islam’a açmayi hedeflerin ve sereflerin en büyügü bilmislerdir. Sonuçta belli bir disiplini, gelenegi ve teknolojisi bulunan genç Fatihin komutasindaki Osmanli ordusu bu görevi yerine getirmis ve böylece hadiste gösterilen hedefe ulasmis ve Hz. Peygamber’in övgüsüne layik olduklarini bütün insanliga göstermislerdir.

SONUÇ
Istanbul’un fethiyle ilgili hadisin yukarida zikrettigimiz bunca kaynak içerisinde yer almis olmasi hadis kritigi bakimindan oldukça önemlidir. Ayrica hadis eserleri bakimindan ilk devir hadis külliyatinda bulunmus olmasi da hadisin sihhat bakimindan degerini artirmaktadir. Muhammed b. Ismail el-Buhârî, hadis eserleri arasinda en muteber kabul edilen Sahih adli kitabina almasa da, fetih hadisine diger iki eseri olan et-Târihu’l-Kebir ve et-Târihu’s-Sagir’inde yer vermistir. Sünen’lerde ise, ayni hadis metni olmasa da Istanbul’un fethiyle ilgili baska rivayetler bulunmaktadir. Bu durum sözkonusu hadise olan güveni artirmaktadir.
Diger yandan bahse konu olan fethin gerçeklesmesi de hadisin sihhatini oldugu kadar anlamini da pekistirmektedir. Zira kelime ve kavramlarin zahirinden degil de batinindan hareket ederek farkli yoruma gidilmesini de ortadan kaldirmaktadir. Nitekim bazi rivayetlerde Istanbul’un Müslümanlar tarafindan kusatilmasi fetih olarak da algilanmis, Peygamber’in verdigi müjdenin gerçeklestigi ifade edilmistir. Halbuki pek çok kusatmaya ragmen Istanbul, Fatih Sultan Mehmet’in kusatmasinin ardindan fethedilmistir.
Bütün bunlarin yanisira fetih hadisi için Hâkim en-Neysabûrî “isnadi sahihtir” demis, Imam Zehebî (ö. 748/1347) de “sahih” oldugunu bildirmistir. Üstelik hadis diye uydurulmus sözler ile ilgili kitaplarin hiç birinde sözkonusu hadisin uydurma oldugu söylenmemistir. Ancak son dönemde yasamis Misirli Mahmud Ebû Reyye, “Bu hadisin Yezîd b. Muaviye için uydurulmus olmasi muhtemeldir; zira Kostantiniyye savasinda bulunan ordunun komutani oydu” diye bir iddia ortaya atmistir. Hadisleri sihhat durumlarina göre degerlendirmesiyle ün yapmis son dönem arastirmacilarindan Nâsiruddîn el-Albânî de hadisin ravilerinden Abdullah b. Bisr el-Ganevî hakkindaki Ibn Hibbân’in müspet görüsünün kendisini tatmin etmedigi gerekçesiyle, “Bana göre hadis sahih degildir” demekte ve zayif olduguna hükmederek bu hadisi kendi derledigi zayif hadis koleksiyonuna aldigi görülmektedir.
Ebû Reyye’nin iddiasi tamamen kuskuya dayanmaktadir ve tutarli bir iddia degildir. El-Albâni’nin tespiti ise, hadisin zayif sayilmasini gerektirecek kadar kuvvetli bir delil olarak görünmemektedir. Kaldi ki, bu iki sahis disinda hadisin sihhati konusunda tartismaya sebep olabilecek herhangi ciddi bir itiraz bulunmamaktadir. Ancak daha önce de belirttigimiz gibi bu hadis hakkindaki bir takim kuskular, özellikle sehirlerin fazileti konusunda pek çok hadis uydurulmus olmasindan kaynaklanmaktadir. Bu endiseler sebebiyle bu gibi hadislerin arastirilmasi gerektigi görüsü dogrudur. Konuyla ilgili yapilan bilimsel çalismalarin gerekçesini de bu yaklasimlar olusturmaktadir.
Buraya kadar serdedilen bilgiler isiginda Istanbul’un fethiyle ilgili ele aldigimiz meshur fetih hadisi, kitaplara kaydedilinceye kadar geçirdigi asamalar bakimindan, ravilerin durumu açisindan ve yer aldigi kaynaklar bakimindan degerlendirildiginde herhangi bir süpheye meydan vermeyecek kadar sahih/güvenilir bir hadistir.
Sonuç olarak ifade etmek gerekirse Hz. Peygamber Istanbul’un fethedilecegini sekiz asir önceden müjdelemis, onun sözüne güvenen ve bu ugurda çalisan Müslüman Türkler de Istanbul’u fethederek Peygamber tarafindan tebcil edilen/övülen komutan ve asker olma serefine ermislerdir. Bu hadisin sihhati üzerinde tartisma açmak, Istanbul’la ilgili gelecege yönelik baska emellere hizmet edebilir.
 

ishakyakup

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Tem 2007
Mesajlar
549
Tepki puanı
21
Puanları
18
Yaş
45
Konum
Gebze
sa.ebu cehil.ebu leheb.ve hanımı.hz aliyi.hasanı.hüseyini öldürenler.aliye harb ilan eden muavviye onun askerleri onlarda resullullahı gördüler hepsini nasıl aynı kefeye koyarsınız.a.e.o

sayın tevhiteri; bu yazdıklarınız tevhidle pek bağdaşmıyor...
hz.muaviye (r.a.) yi ebu cehil ve ebu leheb ile aynı kefede sayıyorsunuz ...durumunuz vahim...unuttunuzmu muaviye (r.a.) sahabenin büyüklerindendir....vahiy katibidir... hakkında konuşurken dikkat edin, yoksa tevhidiniz sakata gider...
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
Es Selamun Aleyküm ve Rahmetullahi ve Berekatuhu, formu baştan sona kadar okudum. Baştan belirtmek isterim ki; amacım tartışmaya dahil olmak değildir. Sizler sayesinde bende bilgilenmek adına almam gerekeni aldım. Allah razı olsun. Ve bu esnada sizlerle paylaşmamın uygun olacağını düşündüm. Kitaplardan değil de bir internet sitesinden faydalandım.

Bismillahirrahmanirrahim

b. Hadisin Ravilerinin Durumu
Hadis alimleri bir hadisin Peygamberimize ait olup olmadigini tespit etmek için bir takim esaslar koymuslardir. Bunlardan biri de hadisin senedinin güvenilir olmasidir. Bilindigi gibi hadisi eserine kaydeden kitap sahibi muhaddis ile Hz. Peygamber arasindaki vasitalar zincirine o hadisin senedi denilmektedir. Sayet senedi teskil eden raviler zincirinde zaman bakimindan bir baglanti bulunursa, yani sira ile raviler arasinda bir hoca talebe iliskisi varsa ve raviler de kendilerinde aranan sartlari haiz, itimada sayan güvenilir kimseler iseler, böyle bir senedle rivayet edilen hadis, usul bakimindan “sahih” kabul edilir ve sözün Hz. Peygamber’e ait olusu kuvvet kesbeder. Durum bunun aksini ortaya koyarsa, o tip hadislere “zayif hadis” denir ki, bu taktirde metnin Peygamber’e ait olusu süpheli demektir. Dolayisiyla bu esasa göre sözkonusu fetih hadisinin ravilerini tek tek incelemek gerekmektedir.
Metnini esas aldigimiz Ahmed b. Hanbel’in Müsned’indeki hadisin, bütün kaynaklardaki senedleri hemen hemen aynidir. Hadisin senedi ise muttasil olup herhangi bir inkita/kopukluk sözkonusu degildir. Yani hadis teknik tabirle “merfû” bir hadistir. Hz. Peygamber’den itibaren eserin müellifine gelinceye kadar olusan sened zincirine baktigimizda söyle bir tabloyla karsilasmaktayiz.

Hz. Peygamber

Bisr el-Ganevî

Abdullah b. Bisr

El-Velîd b. el-Mugîre

Zeyd b. el-Hubâb

Abdullah b. Muhammed b. Ebî Seybe

Ahmed b. Hanbel

Görüldügü gibi hadis Hz. Peygamber’den Ahmed b. Hanbel’in el-Müsned adli eserine aradaki bes ravi vasitasiyla intikal ettirilmistir. Simdi bu tabloda yer alan ravileri sirasiyla ele alalim:

Bisr el-Ganevî
Künyesi Ebû Abdullah’tir. Kaynaklarda ismi Bisr el-Ganevî ya da Bisr el-Has’ami seklinde geçmektedir. Ashabin hayatindan bahseden elimizdeki kaynaklarda, onun sahabî oldugunu ve Hz. Peygamberin sohbetinde bulundugunu kaydedilmektedir. Yine onun biyografisine yer veren eserlerde, fetih hadisini ilk rivayet eden kisi oldugu zikredilmektedir. Ne yazik ki, Bisr el-Ganevî’nin vefat tarihi hakkinda kaynaklarda herhangi bir bilgiye rastlayamadik.
Allah senden razı olsun kardeşim bizim gönlümüzü ferahlattığın için Allah da senin gönlünü ferahlatsın
Peygamberimiz buyurdular ki münakaşada hayır yoktur diye
ama Sahabeyi Kirama r.anhum ecmayın dil uzatıldığına çok üzüldük
Sahabem Gökteki Yıldızlar Onlar Hakkında Allahtan korkun diyor Seyyidul Evveline vel Ahirin (sav)
Allah razı olsun
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt