Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

..İslamın Temel Değerleri... (2 Kullanıcı)

Resul Aydın

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Eyl 2006
Mesajlar
4,770
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Konum
DÜNYANIN BAŞKENTİNDEN
T.C. Devleti Anayasasının Temel İlkeleri [Laiklik-Demokrasi-Cumhuriyet] İle Müslüman Türk Milletinin Dini İslam’ın Temel İlkeleri [Tevhid-Şeriat-Hilafet] Çatışma Halindedir.
Temellerin Çatışmasında Müslümanlar Taraf Olmak Zorundadırlar
T.C. Devletinin Genelkurmay Başkanı 12 Nisan 2007’de yaptığı basın açıklaması esnasında cumhurbaşkanı seçimleri hakkında şöyle dedi:

Bizim temel düşünce yapımızı, inandığımız temel değerleri, cumhuriyet ilkelerine, laiklik ilkesine bağlılığımızı bilmeyen kimse yoktur herhalde. Olamaz... Bu konulardaki hassasiyetimizi Türk milleti biliyor. Onun için bunları tek tek saymaya gerek yok. Bu değerler manzumesine sahibiz. Bir diğer önemli husus, seçilecek cumhurbaşkanı aynı zamanda TSK'nın başkomutanıdır. Bu yönüyle TSK'yı yakından ilgilendirmektedir. Biz hem cumhurbaşkanımızın hem de aynı zamanda başkomutanımızın Silahlı Kuvvetler ve Türk milletinin sahip olduğu cumhuriyetin temel değerlerine, anayasamızda ifadesini bulan laik, demokratik ve sosyal hukuk devleti idealine, devletin üniter yapısına bağlı ama sözde değil özde, bunu davranışlarına yansıtacak şekilde bir cumhurbaşkanının oraya seçileceğine olan inancımı belirtmek istiyorum.


13 Nisan 2007 Harb Akademilerinde konuşan T.C. Devletinin Cumhurbaşkanı da şöyle dedi:
”Kuruluşundan bu yana Cumhuriyetimizi sinsi bir gölge gibi izlemiş olan gerici tehdit, bugün ulaşmış olduğu boyutlarla kaygıya neden olmaktadır. Türkiye'nin laik düzenini ve Cumhuriyet'in çağdaş kazanımlarını hedef alan etkinlikler ile dini politikaya yansıtma çabaları toplumsal gerginlikleri artırmaktadır“.
Cumhuriyet'in temel değerlerine ve anayasal ilkelere inanmayanların, aydınlanmayı ve çağdaşlaşmayı içine sindiremeyenlerin, ülkenin geleceğine ilişkin kötü niyet taşıyanların laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti'ne ve kurumlarına yönelik saldırıları, ulusumuzu ve devletimizi yolundan geri döndüremeyecektir.”
“Anayasalar, devletlerin temelini oluşturan kurucu düşünceyi kurallaştırarak somutlaştıran, devlet rejimini belirleyip siyasal sistemi kuran toplumsal sözleşmelerdir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin temeli, ilkeler ve değerler bütünü olan Atatürkçülük ideolojisine dayanmaktadır. Anayasamızda, Devlet rejimini belirleyen temel ilkelere ve bu ilkeleri belirginleştirecek kurallara yer verildiği ve bu kuralların bağlayıcılığının sağlandığı görülmektedir.”


“Görüldüğü gibi Anayasamızda, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kuruluş düşüncesi, tek Ulus ve ulusal devlet, tekil devlet, laik devlet, demokratik devlet, sosyal devlet, hukuk devleti ilkelerine dayandırılmış ve bu ilkeler kurallarla anayasal belirginliğe kavuşturulmuştur.”
“Cumhurbaşkanı, Cumhuriyet'in ilkelerinden ve anayasal içeriklerinden yana taraftır, Anayasa'nın buyurucu kuralları karşısında taraf olmak zorundadır. Başka ve güncel bir deyişle, bu ilkeler ve onların anayasal içerikleri Türkiye Cumhuriyeti Devleti rejiminin 'kırmızı çizgileri'dir. Yürürlükteki anayasal kurallar uyarınca, başta aynı doğrultuda andiçen milletvekilleri olmak üzere tüm yurttaşlar da Devlet rejimini oluşturan anayasal kurallar çerçevesinde bu ilkelere uymak zorundadırlar..
“Cumhurbaşkanı, anayasal devlet rejimine egemen olan değerleri savunurken toplumun çeşitli kesimleriyle birlik içinde olabilir. Cumhurbaşkanı'nın anayasal ilkelerden yana taraf olması, siyasal taraflılık biçiminde yorumlanamaz..”


“Atatürkçü Cumhuriyet rejiminin temel ilkelerine karşı ortaya konulan eylem ve uygulamalara karşı çıkmak ve engel olmak, Cumhurbaşkanı'nın içtiği andın ve anayasal görevinin gereğidir. Bunun 'siyasal muhalefet' görevi ile karıştırılması son derece yanlıştır.”
”Laik Cumhuriyet'in temel değerleri ilk kez açıkça tartışma konusu yapılmaktadır. İç ve dış güçler, bu konuda aynı amaç doğrultusunda çıkar birliği içinde hareket etmektedir”
“Dış güçler, Türkiye'nin İslam ülkelerine model olabilmesi için öncelikle siyasal rejiminin 'laik Cumhuriyet'ten, 'demokratik Cumhuriyet' adı altında, 'Ilımlı İslam Cumhuriyeti'ne dönüştürülmesini öngörmektedirler. Ilımlı İslam, Devlet'in sosyal, ekonomik, siyasal ve hukuksal düzeninin din kurallarından belli ölçüde etkilenmesi anlamına gelmektedir. Bu niteliğiyle Ilımlı İslam modeli, İslam'ı kabul eden diğer ülkeler için bir ilerleme sayılsa da, Türkiye Cumhuriyeti yönünden büyük bir geriye gidiş, daha açık söylemiyle, 'irticai' bir modeldir. Türkiye bölge için ancak laik, demokratik hukuk devleti niteliği ile örnek oluşturabilir; bu yöndeki deneyimlerini paylaşmaya hazırdır.”


“Oysa bu odakların bilmesi gereken üç önemli gerçek vardır: Birincisi, ister 'ılımlı', ister 'köktenci' olsun, din devleti ile demokrasinin yan yana getirilmesi, tarihe ve bilime ters düşen bir yaklaşımdır. İkincisi, ılımlı İslam'ın çok kısa sürede radikal İslam'a dönüşmesi kaçınılmazdır. Üçüncüsü de Türkiye Devleti, rejim seçimini, Cumhuriyet'in kuruluşuyla birlikte 84 yıl önce yapmıştır. Bu rejim, Atatürk ilke ve devrimleri ile Atatürk ulusçuluğuna bağlı, laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti temelinde biçimlenen aydınlanmacı ve çağdaş bir rejimdir. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesi, siyasal yönden tekil devlet yapısını ve tam bağımsızlık ilkesini, yönetsel yönden laik, demokratik, sosyal, hukuk devletini, ekonomik, sosyal, kültürel ve sanatsal yönden de çağdaş bir Türkiye'yi hedeflemektedir.Türk Devrimi'nin genel amacı, aydınlanma çağını yakalamak ve Türk toplumunu çağdaşlaştırmaktır.”


Türk Silahlı Kuvvetleri, anayasal rejimin korunması yönünden, tüm anayasal organ ve kurumlar gibi görevli ve taraftır. Orduyu yıpratarak etkisizleştirmek için, zamanlaması ayarlanmış bir oyun oynanmaktadır.”
14 Nisan 2007’de Ankara’da laikliğe ve cumhuriyete bağlılık mitingi yapıldı. “Kahrolsun Şeriat” , “Şeriata hayır” sloganları atıldı. İslamın değerlerine hakaretler edildi. Buna da başta cumhurbaşkanı,Genelkurmay Başkanı ve diğer devlet erkanı sevinçle karşıladılar.
27 Nisan 2007 gecesi, Genelkurmaybaşkanlığı internet sitesinde bir bildiri yayınladı. Bazı kesimlerin yeni bir askeri muhtıra olarak niteledikleri bildiride şöyle denilmektedir:


Türkiye Cumhuriyeti devletinin, başta laiklik olmak üzere, temel değerlerini aşındırmak için bitmez tükenmez bir çaba içinde olan bir kısım çevrelerin, bu gayretlerini son dönemde artırdıkları müşahede edilmektedir. Uygun ortamlarda ilgili makamların, sürekli dikkatine sunulmakta olan bu faaliyetler; temel değerlerin sorgulanarak yeniden tanımlanması isteklerinden, devletimizin bağımsızlığı ile ulusumuzun birlik ve beraberliğinin simgesi olan milli bayramlarımıza alternatif kutlamalar tertip etmeye kadar değişen geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır.
Bu faaliyetlere girişenler, halkımızın kutsal dini duygularını istismar etmekten çekinmemekte, devlete açık bir meydan okumaya dönüşen bu çabaları din kisvesi arkasına saklayarak, asıl amaçlarını gizlemeye çalışmaktadırlar. Özellikle kadınların ve küçük çocukların bu tür faaliyetlerde ön plana çıkarılması, ülkemizin birlik ve bütünlüğüne karşı yürütülen yıkıcı ve bölücü eylemlerle şaşırtıcı bir benzerlik taşımaktadır.


Bu bağlamda;
Ankara’da 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamaları ile aynı günde kuran okuma yarışması tertiplenmiş, ancak duyarlı medya ve kamuoyu baskıları sonucu bu faaliyet iptal edilmiştir.
22 Nisan 2007 tarihinde Şanlıurfa’da; Mardin, Gaziantep ve Diyarbakır illerinden gelen bazı grupların da katılımı ile, o saatte yataklarında olması gereken ve yaşları ile uygun olmayan çağ dışı kıyafetler giydirilmiş küçük kız çocuklarından oluşan bir koroya ilahiler okutulmuş, bu sırada Atatürk resimleri ve Türk bayraklarının indirilmesine teşebbüs edilerek geceyi tertipleyenlerin gerçek amaç ve niyetleri açıkça ortaya konulmuştur.
Ayrıca, Ankara’nın Altındağ ilçesinde “Kutlu Doğum Şöleni” için ilçede bulunan tüm okul müdürlerine katılım emri verildiği, Denizli’de İl Müftülüğü ile bir siyasi partinin ortaklaşa düzenlediği etkinlikte ilköğretim okulu öğrencilerinin başları kapalı olarak ilahiler söylediği, Denizli’nin Tavas ilçesine bağlı Nikfer beldesinde dört cami bulunmasına rağmen, Atatürk İlköğretim Okulunda kadınlara yönelik vaaz ve dini söyleşi yapıldığı yolunda haberler de kaygıyla izlenmiştir. “


Cumhuriyet karşıtı olan ve devletimizin temel niteliklerini aşındırmaktan başka amaç taşımayan bu irticai anlayış, son günlerdeki bazı gelişmeler ve söylemlerden de cesaret almakta ve faaliyetlerinin kapsamını genişletmektedir.”
“Türkiye Cumhuriyeti devletinin çağdaş bir demokrasi olarak, huzur ve istikrar içinde yaşamasının tek şartının, devletin Anayasamızda belirlenmiş olan temel niteliklerine sahip çıkmaktan geçtiği şüphesizdir.
Bu tür davranış ve uygulamaların, Sn. Genelkurmay Başkanı’nın 12 Nisan 2007 tarihinde yaptığı basın toplantısında ifade ettiği “Cumhuriyet rejimine sözde değil özde bağlı olmak ve bunu davranışlarına yansıtmak” ilkesi ile tamamen çeliştiği ve Anayasanın temel nitelikleri ile hükümlerini ihlal ettiği açık bir gerçektir.
Son günlerde, Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde öne çıkan sorun, laikliğin tartışılması konusuna odaklanmış durumdadır. Bu durum, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından endişe ile izlenmektedir. Unutulmamalıdır ki, Türk Silahlı Kuvvetleri bu tartışmalarda taraftır ve laikliğin kesin savunucusudur. Ayrıca, Türk Silahlı Kuvvetleri yapılmakta olan tartışmaların ve olumsuz yöndeki yorumların kesin olarak karşısındadır, gerektiğinde tavrını ve davranışlarını açık ve net bir şekilde ortaya koyacaktır. Bundan kimsenin şüphesinin olmaması gerekir.
Özetle, Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk’ün, “Ne mutlu Türküm diyene!” anlayışına karşı çıkan herkes Türkiye Cumhuriyeti’nin düşmanıdır ve öyle kalacaktır.


Türk Silahlı Kuvvetleri, bu niteliklerin korunması için kendisine kanunlarla verilmiş olan açık görevleri eksiksiz yerine getirme konusundaki sarsılmaz kararlılığını muhafaza etmektedir ve bu kararlılığa olan bağlılığı ile inancı kesindir.”


Görüldüğü gibi bildiride;
Anayasanın temel ilkelerinin başında gelen laiklikten yana taraf olduklarına, laik T.C. Devletinin irtica tehlikesi ile baş başa olduğuna vurgu yapılmaktadır. Buna örnek olarak da Laiklik etrafındaki tartışmalar, Kutlu Doğum Haftası nedeni ile yapılan etkinliklerden bazılarında ilkokula giden kız çocuklarına başörtüsü örttürülerek ilahiler söylettirilmesi, çocuklar arasında Kur’an okuma yarışmalarının düzenlenmesi, bir okulda kadınlara dini nasihatin yapılması... zikredilmektedir. Bu da onların ne kadar ödlek olduklarını göstermektedir!.. Zira ilkokul çağındaki kız çocuklarının başörtüsünden dahi kaygılanmaktadırlar. Tıpkı Firavun’un yeni doğmuş erkek çocuklarından kaygılandığı gibi!..


28 Nisan 2007’de hükümet yetkilileri de bildirinin hedefinin kendileri olduğunun ancak kendilerinin anayasanın temel niteliklerine ve başta gelen laikliğe sadakatle bağlı olduklarını dile getirdiler...
29 Nisan 2007’de İstanbul’da “Cumhuriyet mitingi” düzenlendi. Orada da hem konuşmacılar hem de katılımcılar Şeriat aleyhine sloganlar atıp laik cumhuriyete ve demokrasiye bağlılıklarını dile getirdiler.
Son günlerde Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı seçimleri nedeni ile Anayasanın temel ilkelerine iman, sadakatle bağlılık yeminleri, sloganları, ahidleri yapılmakta, “cumhuriyetçiler” ve “demokratlar” olarak isimlendirilebilecek iki kesim birbirlerini bu niteliklere bağlılıkta sadakat, ihlas göstermemekle suçlamaktadırlar... Bu sürtüşmeler iç ve dış siyasi nedenlerden kaynaklanıyor olsa da kökeninde devlet – millet çatışması vardır. Bu da devletin temelleri ile milletin inanç temellerinin çatışıyor olmasından kaynaklanmaktadır.

Siyasi taraflar ise bu durumu kullanmaktadırlar.. Bir Müslümanın bu siyasi sürtüşmede ya da kavgada taraf olması caiz değildir. Çünkü bu siyasi zemin esas itibari ile İslamî değildir. Yani bu zeminde Müslüman; o siyasi taraflardan anayasanın temel ilkelerinden cumhuriyeti öne çıkartanların da, demokrasiyi öne çıkartanların da yanında yer alamaz. Alırsa kendi temel ilkeleriyle çelişkiye düşer.
Ancak temellerin çatışmasında Müslüman taraf olmak zorundadır. Kendisi taraf olduğunu söylemese dahi, karşı taraf onu düşman olarak görmekte ve ona düşmanca davranmaktadır. Yukarıda aktarılan Cumhurbaşkanı’nın ve Genelkurmay Başkanının konuşma ve bildirilerinde de mitinglerdeki konuşmalarda da bunu açıkca görmek mümkündür.
Evet, T.C. Devletinin temel ilkeleri, anayasasında değiştirilmenin teklif edilmesinin dahi yasaklandığı yani kutsallaştırıldığı; Laiklik demokrasi ve cumhuriyettir. Müslüman halkın dini İslam’ın en önemli temelleri ise; Tevhid Şeriat Hilâfettir.
Karşılaştırılarak izah edildiğinde görülür ki bunlar açıkça çatışmaktadırlar. Şöyle ki:
 

Resul Aydın

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Eyl 2006
Mesajlar
4,770
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Konum
DÜNYANIN BAŞKENTİNDEN
Laiklik: Devlet ve toplum hayatının dine dayalı olmamasıdır. Yani Allah’ın mülkünde Allah’ın sözünün geçmemesidir. Bunun zıddına yani devlet ve toplum hayatını Allah’ın dinine göre düzenlemek ise “irtica” olarak isimlenmekte ve şiddetle yasaklanmaktadır.
Görüldüğü gibi laiklik Allah’a karşı küstahlık ve ukalalıktır. Laiklik heva hevesin ilah edinilmesidir.



Demokrasi: Her ne kadar uygulaması olmayan boş bir söz de olsa, egemenliğin kayıtsız şartsız halka ait olduğu yönetim ilkesidir. Yani, karşısında boyun bükülen iradenin halkın iradesi olduğu ilkesidir. Başka bir ifade ile lâ ilahe illa şaab / halktan başka ilah yoktur ilkesidir. Yönetimde tüm yönetim erkinin ve gücünün yetkisinin, kanunların, nizamların sahibinin halk olduğu ilkesinin adıdır. Doğrudan demokrasi mümkün olmadığı için “temsili demokrasi” de denilir.
Görüldüğü gibi bu da İslam akidesi ile, Allah’tan başka ilahın olmadığı, yani insanların hepsinin de sadece Allah’ın iradesi karşısında boyun bükmesi gerektiği gerçeği ile çatışmaktadır.



Cumhuriyet: Demokrasinin yönetim şekillerindendir. Yönetim sisteminin, çoğunluk esasına göre belirlendiği yönetim tarzıdır. Yani yasama, yürütme, yargı erklerinin çoğunluk kriterine göre belirlenip yürütüldüğü sistemdir. Bu Allah’ın resulüne vahiy yoluyla gösterdiği Rasulün de bize uygulaması ve izahları ile öğrettiği, sahabelerin icma ile devam ettirdiği Raşidi Hilafet sistemi ile çatışmaktadır. Cumhuriyeti almak Hilafeti terk etmektir. Allah’ın hükümlerinin önemli bir kısmını terk etmektir.
İslam’da yönetim sistemi asla cumhuriyet değildir, krallık da değildir. Cumhuriyet de krallık da İslam dışıdır. “İslami’dir” iddiası mesnedsiz bir iddiadır, yani bidattır. Her bidat ise sapıklıktır...Red olunur.

Tevhid: Lailahe illallah Muhammedun Resulullah / Allah’tan başka ilah yoktur, Muhammed Allah’ın Resulüdür. Yani sadece Allah’a kulluk yapılır, sadece Allah’ın iradesine boyun bükülür. Egemenlik kayıtsız şartsız sadece Allah’a aittir. Allah’a kulluk ise sadece Muhammed Sallallahu Aleyhi Vesellem’in getirdiği risalet / Şeriat hayat nizamına göre olur. Hidayet odur, sorunların çözüm kaynağı odur. Allah’ın mülkünde sadece Allah’ın sözü en üstüdür, mutlak kanundur. Sadece o, başkası değil.!..


Şeriat: Muhammed Sallallahu Aleyhi Vesellem’in getirdiği, dünya ve Ahiret saadetinin teminatı olan hayat nizamının adıdır. Şeriatı inkar, Muhammed Sallallahu Aleyhi Vesellem’i inkârdır. “Şeriata hayır” demek, Muhammed Sallallahu Aleyhi Vesellem’in resullüğüne “hayır” demektir. Allah’ın resulüne indirdiğinin büyük bir kısmını inkardır. Bu anlamı ile Şeriata karşı gelenlerin Müslüman kalması mümkün değildir.







Hilafet: İslam’ın yönetimle ilgili nizamının adıdır. Allah, hayatın yönetim alanının tanzimini yani kurallarını ve nizamlarını insanların arzularına terk etmemiş. Bu alanın da Resulüne indirilene göre düzenlenmesini emretmiştir. Allah’ın Resulü de bunu Allah’ın kendisine gösterdiği şekilde uygulamıştır.
وَأَنِ احْكُم بَيْنَهُم بِمَآ أَنزَلَ اللّهُ وَلاَ تَتَّبِعْ أَهْوَاءهُمْ وَاحْذَرْهُمْ أَن يَفْتِنُوكَ عَن بَعْضِ مَا أَنزَلَ اللّهُ إِلَيْكَ “Allah’ın indirdiği ile hükmet. Ve onların arzularına uyma. Allah’ın sana indirdiği hükümlerin bir kısmından seni saptırmamalarına dikkat et.” (Maide: 49)
إِنَّا أَنزَلْنَا إِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ لِتَحْكُمَ بَيْنَ النَّاسِ بِمَا أَرَاكَ اللّه ولا تكن للخائنين خصيماُ
“Allah’ın sana gösterdiği şekilde insanlar arasında hükmedesin diye sana Kitabı hak ile indirdik. Hainlerden taraf olma!..” (Nisa: 105)
تكون النبوة فيكم ما شاء الله أن تكون، ثم يرفعها إذا شاء أن يرفعها. ثم تكون خلافةً على منهاج النبوة، ...، “Aranızda Allah’ın olmasını dilediği kadar Nübüvvet (Peygamberlik) olacaktır. Sonra Allah kaldırmayı dilediğinde onu kaldıracaktır. Sonra Nübüvvet Minhâcı (Peygamberlik Metodu) üzere (Râşidî) Hilâfet olacaktır...”(Ahmed b. Hanbel, 17680).
Hilafet işte Allah’ın Resulünün, Allah’tan vahiy yoluyla alıp uyguladığı yönetim sisteminin adıdır.

Bu açıklamalardan da anlaşıldığı gibi T.C. Devletinin anayasal temel ilkeleri ile Müslüman halkın dini İslam’ın temel ilkeleri açıkça çatışmaktadır. Buna göre, T.C. Devletinin anayasal temelleri olan Laiklik Demokrasi, Cumhuriyetin özde ve sözde savunucuları ayrı bir dinin yada dinsizliğin, küfrün mensuplarıdır.
Tevhid-Şeriat-Hilafeti özde ve sözde benimseyenler ise İslam Dininin mensupları yani Müslümanlardır. Onun için Müslümanlar; laikçiler, demokratçılar, cumhuriyetçiler ile aynı saflarda olamazlar... Onlara karşı Allah’ın kendilerinden istediği İslami duruşu sergilemeliler. İşte o İslami duruşu ortaya koyan bazı ayeti kerimeler:
قُلْ يَا أَيُّهَا الْكَافِرُونَ (1) لَا أَعْبُدُ مَا تَعْبُدُونَ (2) وَلَا أَنتُمْ عَابِدُونَ مَا أَعْبُدُ (3) وَلَا أَنَا عَابِدٌ مَّا عَبَدتُّمْ (4) وَلَا أَنتُمْ عَابِدُونَ مَا أَعْبُدُ (5) لَكُمْ دِينُكُمْ وَلِيَ دِين​
“De ki: Ey kafirler! Ben sizin tapmakta olduklarınıza tapmam. Siz de benim ibadet ettiğime ibadet etmezsiniz. Ben sizin taptıklarınıza asla tapacak değilim. Siz de benim ibadet ettiğime ibadet edici değilsiniz. Sizin dininiz size, benim dinim de banadır.” (Kâfirun:1-6)
قَدْ كَانَتْ لَكُمْ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ فِي إِبْرَاهِيمَ وَالَّذِينَ مَعَهُ إِذْ قَالُوا لِقَوْمِهِمْ إِنَّا بُرَاء مِنكُمْ وَمِمَّا تَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ كَفَرْنَا بِكُمْ وَبَدَا بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةُ وَالْبَغْضَاء أَبَدًا حَتَّى تُؤْمِنُوا بِاللَّهِ وَحْدَهُ ....
رَّبَّنَا عَلَيْكَ تَوَكَّلْنَا وَإِلَيْكَ أَنَبْنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ​
“İbrahim’de ve onunla beraber olanlarda sizin için gerçekten güzel bir örneklik vardır. Onlar kavimlerine demişlerdi ki: ‘Biz sizden ve Allah’tan başka taptıklarınızdan uzağız. Sizi tanımıyoruz. Siz sadece Allah’a inanıncaya kadar sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve öfke belirmiştir.’...... Rabbımız ancak sana tevekkül ettik/ dayandık, sana yöneldik. Dönüş de ancak sanadır.” (Mümtehine: 4)
Müslümanlar, mensubu oldukları İslam dini ile, Allah’ın emrettiği İslami duruş ile ve Müslümanlık kimliği ile onur duymalılar. Bu İslami kimlik ve duruşun gereği, çağdaş tağuti ilkeleri; laikliği, demokrasiyi, cumhuriyeti, krallığı, liberalizmi, kapitalizmi, sosyalizmi, komünizmi, nasyonalizmi inkar etmeliler ve hiçbir şeyi şirk koşmadan sadece Allah’a ve Resulüne iman etmeliler, kula kulluğu red edip sadece Allah’a kulluk sistemi olan İslam’ı hayata hakim kılacak, insanlığı zulümattan / karanlıklar ve kirliliklerden çıkartıp nura / aydınlığa kavuşturacak olan II. Raşidi Hilafet Devletini kurmak için ihlas ve ihsan ile çalışmalılar. İşte bu kurtuluş yoluna Allahu Teala şöyle işaret etmektedir:
لاَ إِكْرَاهَ فِي الدِّينِ قَد تَّبَيَّنَ الرُّشْدُ مِنَ الْغَيِّ فَمَنْ يَكْفُرْ بِالطَّاغُوتِ وَيُؤْمِن بِاللّهِ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقَىَ لاَ انفِصَامَ لَهَا وَاللّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
اللّهُ وَلِيُّ الَّذِينَ آمَنُواْ يُخْرِجُهُم مِّنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّوُرِ وَالَّذِينَ كَفَرُواْ أَوْلِيَآؤُهُمُ الطَّاغُوتُ يُخْرِجُونَهُم مِّنَ النُّورِ إِلَى الظُّلُمَاتِ أُوْلَـئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ​
“Dinde zorlama yoktur. Artık doğrulukla eğrilik birbirinden ayrılmıştır. O halde kim tağutu inkar edip / red edip Allah’a inanırsa, kopmayan sağlam kulpa yapışmıştır. Allah işitir ve bilir. Allah iman edenlerin velisidir / dost ve yardımcısıdır. Onları zulümattan nura çıkartır. Kafirlerin velisi ise tağuttur. Onları nurdan zulümata götürür. İşte bunlar cehennemliklerdir. Onlar orada devamlı kalırlar.” (Bakara: 256-257)
وَالَّذِينَ اجْتَنَبُوا الطَّاغُوتَ أَن يَعْبُدُوهَا وَأَنَابُوا إِلَى اللَّهِ لَهُمُ الْبُشْرَى فَبَشِّرْ عِبَادِ
الَّذِينَ يَسْتَمِعُونَ الْقَوْلَ فَيَتَّبِعُونَ أَحْسَنَهُ أُوْلَئِكَ الَّذِينَ هَدَاهُمُ اللَّهُ وَأُوْلَئِكَ هُمْ أُوْلُوا الْأَلْبَابِ​
“Tağuta kulluk etmekten kaçınıp Allah’a yönelenlere müjde vardır. Dinleyip de sözün en güzeline uyan kullarıma müjdele! İşte Allah’ın doğru yola ilettiği kimseler onlardır. Gerçek akıl sahipleri de onlardır.” (Zümer: 17-18)
وَمَنْ أَحْسَنُ قَوْلًا مِّمَّن دَعَا إِلَى اللَّهِ وَعَمِلَ صَالِحًا وَقَالَ إِنَّنِي مِنَ الْمُسْلِمِينَ​
“Ben Müslümanlardanım deyip salih amel işleyerek Allah’a davet eden kimseden daha güzel sözlü olan kimdir:” (Fussilet: 33)
Evet sadece sözde değil, hem özde hem de sözde Müslüman olup bunu davranışlarına yansıtabilene ne mutlu!...


202414s4gdk1t03z1.gif
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt