Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

İslamın ikinci kaynağı : Sünneti Nebeviye (1 Kullanıcı)

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
نعىمة;587867' Alıntı:
Cevabınızı Kuranı Kerimden alınız : ”..Peygamber size neyi getirdi ise onu alın, size neyi yasak etti ise ondan da uzak durun”. (haşr ,7)
“Allah ve Peygamberi bir hüküm verdiği zaman, mümin oln erkekle kadına kendi işlerinde buna aykırı hareket etme muhayyerliği yoktur.” (ahzab, 36)

cevabın buydu!

İnşallah Peygamberini seven kardeşler istifade edecektir diye açtım
bu konuyu
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
Arkadaş sana tek bir soru sorup bu konuyu kapatmak istiyorum çünkü beni peygambere karşıymış gibi gösteriyor bu konu halbuki onun bana getirdiği herşeye uymak boynumun borcudur Şimdi sorum şu bir tarafta hadis kitapları kalsa diğer tarafta Kuran'ı Kerim olsa ve birini aldığın zaman diğerinin yok olacağını söyleseler hangisini tercih eder ve onla amel edersin?
mezhepler ve hadis kitaplarının birçoğu Hak'ka giden yolda insanlara yardımcı olmuş ve yol göstermiş olsada yanlış hadisler yok değildir ve bazı insanlar yanlış olan hadisleri ayıklamayı beceremeyeceği için hepsini dikkate alarak onlarla amel etmek kesin doğru olarak kabul edilmemelidir

Allah Resulü ne buyurdu? "benim sünnetimi terk eden benden değildir"!SEN ALLAH RESULU ASHABINI DE TABİNİ DE, BİRİ SAHABE OLAN KALANI TABİİN OLAN İMAM MEZHEBLERİNİ ELEŞTİRECEK BİRİ DEĞİLSİN. BÖYLELER YOK ARAMIZDA VE BÖYLELERİNE YER YOK ARAMIZDA!
KURANI VE SÜNNETİ ALLAH AYRIMADI DA ONLAR MI AYIRMAYA KALKTI?!

TEK SEBEB : KURANI İŞLERİNE GELDİĞİ GİBİ YORUMLAYABİLMEK!
YALNIZ KURAN DA SÜNNET DE PEYGAMBERİMİZİN GÖNLÜNDENDİR!
BUNU UNUTTULAR! KURANDA ALLAH BANA UYMAK İSTİYORSAN BENİM RESULUME UYACAKSIN DİYOR!
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
Mikdâm İbnu Ma'dîkerib (radıyallahu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Haberiniz olsun, rahat koltuğunda otururken kendisine benim bir hadisim ulaştığı zaman kişinin: "Bizimle sizin aranızda Allah'ın kitabı vardır. Onda nelere helâl denmişse onları helâl biliriz. Nelere de haram denmişse onları haram addederiz" diyeceği zaman yakındır. Bilin ki, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın haram kıldıkları da tıpkı Allah'ın haram ettikleri gibidir"

Ebu Dâvud, Sünne, 6, (4604); Tirmizî, İlm 60, (2666); İbnu Mace, Mukaddime 2, (12).
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
“Allah’ı ve peygamberlerini inkâr edenler ve (inanma hususunda) Allah ile peygamberlerini birbirinden ayırmak isteyip “Bir kısmına iman ederiz ama bir kısmına inanmayız” diyenler ve bunlar (iman ile küfür) arasında bir yol tutmak isteyenler yok mu; İşte gerçekten kâfirler bunlardır. Ve biz kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır. Allah’a ve peygamberlerine iman eden ve onlardan hiçbirini diğerlerinden ayırmayanlara (gelince) işte Allah onlara bir gün mükâfatlarını verecektir. Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.” (Nisa, 4/150153)

1) Tevhid ve şehadet cümlesi: “La ilahe illallah Muhammedün Resulullah”

2) İman, bu tevhit cümlesini kalp ile tasdik ve dil ile ikrar etmektir. Kurtuluş yolu ancak budur.

3) “Onu bütün dinlerin üzerine yüceltmek için Resulünü hidayet ve hak din ile gönderen O’dur.” (Tevbe 33)



4) “De ki; Allah’a ve Peygamberlere itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse muhakkak ki, Allah kafirleri sevmez.” (Ali İmran 32)



5) “De ki; Eğer Allah’ı seviyorsanız, bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.” (Ali İmran 31)



6) “Eğer onlar İslam’ın hak din olduğu hususunda seninle mücadele edecek olurlarsa onlara de ki: “Ben kendimi Allah’a teslim edip O’na yöneldim. Bana uyanlar da öyle yaptılar ve kitap verilenlere de, müşriklere de “İslam’ı kabul ettiniz mi?” diye sor. İslam’a girerlerse doğru yolu bulmuşlardır. Eğer yüz çevirirlerse senin üzerine düşen tebliğ etmektir.” (Ali İmran 20)

7) “Her kim İslam’dan başka bir din ararsa o din ondan kabul olunmaz. Ahirette ise o hüsrana uğrayanlardandır. İman edip peygamberin hak olduğuna şahitlik ettikten ve kendilerine apaçık deliller geldikten sonra inkara sapan topluluğu Allah nasıl hidayete erdirir? Allah zalimler grubunu doğru yola iletmez.” (Ali İmran 85–86)

8) “Doğru yol kendisine apaçık belli olduktan sonra kim peygambere muhalefet edip müminlerin yolundan başka bir yol tutarsa, Biz de onu kendi seçtiği yola sevk eder ve cehenneme sokarız. Gidilecek ne kötü bir yerdir orası!” (Nisa 115)


9) Sizden kim Allah’a ve Resulü’ne itaat eder ve güzel işler yaparsa, ona da mükafatını iki kat veririz...” (Ahzap 31)

10) “And olsun ki, Allah’ın rahmetini ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çokça zikredenler için, Allah’ın Resulü’nde size güzel bir numune vardır.” (Ahzap 21)

11) “Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, peygambere itaat edin ki amellerinizi boşa çıkarmış olmayın. İnkar eden ve halkı Allah yolundan alıkoyan, sonra da kafir olarak ölenleri Allah bağışlamaz.” (Muhammed 33–34)

12) “...Kim Allah’a ve Resulü’ne itaat ederse, Allah onu altından ırmaklar akan cennetlere koyar. Kim yüz çevirirse onu da pek acı bir azapla cezalandırır. (Fetih 17)

13) “Bütün dinlere üstün kılmak üzere Resulü’nü hidayet ve hak din ile gönderen O’dur. Buna şahit olarak Allah yeter.” (Fetih 28)

14) “Allah’ın çizdiği sınırlar yerine başka hükümler getirerek Allah’a ve Resulü’ne düşmanlık edenlere gelince: Kendilerinden öncekiler nasıl zillet ve rezalete düştü iseler, onlarda öylece zelil ve rezil olacaklardır. Çünkü biz apaçık ayetleri indirmişizdir. Bu ayetleri inkar edenlerin hakkı da hor ve hakir edici bir azaptır.”

(Mücadele 5)

15) “Ey iman edenler! Gizlice konuştuğunuzda sakın günah işlemek, müminlere düşmanlık etmek ve peygamberlere karşı gelmek üzere fısıldaşmayın. Aranızda iyilik ve takvayı konuşun. Huzurunda toplanacağınız Allah’tan da korkun.“ (Mücadele 9)

16) “Allah’ın çizdiği sınırlar yerine, başka hükümler getirerek Allah’a ve Resulü’ne düşmanlık edenler, en aşağılık kimseler arasındadırlar.“ (Mücadele 20)

17) “Allah’a ve ahiret gününe iman eden hiçbir topluluğun, Allah ve Resulü’ne düşmanlık edenlere sevgi beslediğini göremezsin.“ (Mücadele 22)

18) “...Peygamber size ne emretmişse alın, neyi yasaklamışsa ondan kaçının. Allah’tan korkun. Muhakkak ki Allah’ın azabı pek şiddetlidir.” (Haşır 7)

19) “Allah ve Resulü bir meselede hükmünü verdiği zaman, bir mümin erkeğin yahut bir mümin kadının artık işlerinde başka bir yolu seçme hakkı yoktur. Kim Allah’a ve Resulü’ne isyan ederse, apaçık bir sapıklığa düşmüştür.” (Ahsap 36)

20) “Ey Peygamber! Biz seni insanlar için bir şahit, bir müjdeci bir sakındırıcı, O’nun izniyle insanları Allah’ın yoluna çağrıcı ve nur saçan bir kandil olarak gönderdik.” (Ahzap 45–46)

21) “O peygamberler ki Allah’ın emirlerini tebliğ eder yalnız ondan korkar ve Allah’tan başka hiçbir kimseden korkmazlar. Hesap görücü olarak Allah kafidir. Muhammed hiçbirimizin babası değildir. O Allah’ın Resulü’dür ve peygamberin sonuncusudur. Allah ise her şeyi hakkıyla bilir.” (Ahzap 39–40)

22) “Peygamberlere itaat eden Allah’a itaat etmiş olur. Kim bundan yüz çevirirse, seni öylelerinin üzerine muhafız olarak göndermedik sen ancak doğru yolu gösterip tebliğ etmekle mükellefsin.” (Maide 14)


23) “Ey insanlar Peygamber Rabb’inizden size hakkı getirdi. Ona inanın; hakkınızda hayırlı olan budur. Eğer inkar ederseniz göklerde ve yerde olan her şey Allah’ındır. Allah ise her şeyi hakkıyla bilir her işi hikmetle yapar.” (Nisa 170)

24) “Ey insanlar! Size Rabb’inizden apaçık bir delil olan bir peygamber geldi ve size dünyanızı ve ahiretinizi aydınlatıcı apaçık bir nur olarak Kur’an indirdik.” (Nisa 174)

25) “Allah’a itaat edin Peygambere de itaat edin. Eğer yüz çevirirseniz Resulümüz üzerine düşen açıkça tebliğ etmekten ibarettir.” (Tegabür 12)

26) “İman edip yasak işler yapanların, Rableri tarafından hak olarak Muhammed’e indirilene inanların günahlarını Allah örtmüş ve hallerini düzeltmiştir. Bunun sebebi, inkar edenlerin batıla uymaları, inananların da Rablerinden gelen hakka uymuş olmalarıdır.” (Muhammed 2–3)

27) “Biz seni bütün insanlara ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik; fakat insanların çoğu bunu bilmezler.” (Sebe 28)

28) Ey iman edenler! Allah’a itaat edin. Peygambere ve sizden olan alimlere de itaat edin.” (Nisa: 59)

29) “Onlara: Allah’ın indirdiğine (Kur’an’a) ve Resul’e gelin (onlara başvuralım) denildiği zaman, münafıkların senden iyice uzaklaştıklarını görürsün.” (Nisa: 61)

30) “Kim Resul’e itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur. Yüz çevirene gelince, seni onların başına bekçi göndermedik.” (Nisa 80)

31) “Ey insanlar! Resul size Rabb’inizden gerçeği getirdi. (Bunda şüphe yoktur.) Şu halde kendi iyiliğinize olarak (O’na) iman edin.” (Nisa 170)

32) “(Yine o münafıklardan): O (Peygamber, her söyleneni dinleyen) bir kulaktır, diyerek peygamberi incitenler de vardır. De ki: O, sizin için bir hayır kulağıdır. Çünkü o Allah’a inanır, müminlere güvenir ve O, sizden iman edenler için de bir rahmettir. Allah’ın Resulüne eziyet edenler için mutlaka elim verici bir azap vardır.” (Tevbe: 61)

33) “O halde (Resulüm), öğüt ver. Çünkü sen ancak öğüt vericisin. Onların üzerinde bir zorba değilsin. Ancak yüz çevirip inkar edene gelince, işte öylesini Allah en büyük azap ile cezalandırır.” (Gaşiye 21–24)

34) “(Resulüm) Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik. Deki: Bana sadece, sizin ilahınızın ancak bir tek Allah olduğu vahyedildi. Hala Müslüman olmayacak mısınız? Eğer yüz çevirirlerse de ki: (Bana emrolunanı) hepinize açıkladım. Artık size vâdolunan şey (mahşerde toplanma zamanı) yakın mı uzak mı, bilmiyorum.” (Enbiya107–109)

35) “Muhakkak ki, sana biat edenler ancak Allah’a biat etmektedirler. Allah’ın eli onların ellerinin üzerindedir. Kim ahdini bozarsa, ancak kendi aleyhine bozmuş olur. Kim de Allah ile olan ahdine vefa gösterirse, Allah ona büyük bir mükafat verecektir.” (Fetih 10)

36) “Kendisi için doğru yol belli olduktan sonra, kim Peygambere karşı çıkar ve müminlerin yolundan başka bir yola giderse, onu o yönde bırakırız ve cehenneme sokarız. O ne kötü bir yerdir.” (Nisa 115)

37) “Allah ve melekleri, Peygambere çok salavat getirirler. Ey müminler siz de O’na salavat getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin. Allah ve Resulünü incitenlere Allah, dünyada ve ahirette lanet etmiş ve onlar için horlayıcı bir azap hazırlamıştır.“ (Ahzap 56 – 57)


38) “Müminler, ancak Allah’a ve Resulü’ne gönülden inanmış kimselerdir.” (Nur 62)

39) “Ey müminler! Peygamberi kendi aranız da birbirinizi çağırır gibi çağırmayın. İçinizden, birini siper edinerek sıvışıp gidenleri muhakkak ki Allah bilmektedir. Bu sebeple, O’nun emrine aykırı davrananlar, başlarına bir bela gelmesinden veya kendilerine çok elemli bir azap isabet etmesinden sakınsınlar.” (Nur 63)


40) “Ey iman edenler! Allah’ın ve Resulü’nün önüne geçmeyin. Allah’tan korkun. Şüphesiz ki Allah işitendir, bilendir.” (Hücurat 1)

41) “Ey iman edenler! Seslerinizi peygamberin sesinin üstüne yükseltmeyin. Birbirinize bağırdığınız gibi, Peygambere yüksek sesle bağırmayın; yoksa siz farkına varmadan amelleriniz boşa gidiverir.” (Hücurat 2)

42) “Hayır, Rabb’ime andolsun ki, aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp sonra da verdiği hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın (O’nu) tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar.” (Nisa 65)
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
Yazdıkların çok uzun tane tane değerlendire
4) “De ki; Allah’a ve Peygamberlere itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse muhakkak ki, Allah kafirleri sevmez.” (Ali İmran 32)
Bu ayete göre şimdiki zamanda bir resul olması gerekirmi gerekmezmi önce onda mutabık kalalım sonra cevap vereyim arapçası şöyle Ali imran 32. Kul etıy'ullahe ver rasul* fe in tevellev fe innellahe le yühıbbül kafirın
Yada şöyle bir cevap vereyim şimdi ben sana desemki peygamberin getirdiği ne varsa zaten itaat ediyorum sen hayır etmiyorsun dersin Peygamber bana bir şey söyledide itaat etmedimmi ona cevap vermen gerekir

bak bunu böyle diyeceğin tahmin ettik baştan birinci sayfaya İslamın ikinci kaynağı :Sünnet makalesine yönlemdiriliyorsun .yoksa burayı aynı sorular sormakla lutfen meşgül etme, dağıtma bir konu aç da orda konuşalım.

''Size iki emanet bırakıyorum onlara sımsıkı sarıldıkça asla dalalete düşmezsiniz. Bunlar Allahın Kitabı ve Benim Sünnetimdir"

Ebu Dâvud'un rivayetinin baş kısmında şu ziyâde vardır: "Haberiniz olsun, bana Kitap ve bir o kadar da (sünnet) verildi." Rivayetin gerisi yukarıdaki mânada devam eder.
Ebu Mûsa Abdullah İbnu Kays el-Eş'arî (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurdular: "Allah'ın benimle gönderdiği ilim ve hidâyetin misali, bir araziye düşen yağmur gibidir. (Bilindiği üzere), bazı araziler var, tabiatı güzeldir, suyu kabul eder, bol bitki ve ot yetiştirir. Bir kısım arazi var, münbit değildir, ot bitirmez, ama suyu tutar. Onun tuttuğu su ile Cenab-ı Hakk insanları yararlandırır: Bu sudan kendileri içerler, hayvanlarını sularlar ve ziraat yaparlar. Diğer bir araziye daha isabet eder ki, bu ne su tutar ne ot bitirir.

Bu temsilin biri Allah'ın dininde ilim sâhibi kılınana delalet eder, böylesini Allah benimle göndermiş olduğu hidâyetten yararlandırır; yani hem öğrenir, hem öğretir. Temsilden biri de, buna iltifat etmeyen Allah'ın benimle gönderdiği hidâyeti hiç kabul etmeyen kimseye delalet eder".
Buhârî, İlm 20; Müslim, Fedail 15 (2282).


O bizlere Sünnetini emanet olarak bıraktı. Biz Ona Sünnetini yaşamakla ulaşabiliyoruz, uyabiliyoruz. Hz. Muhammedi sevmek Sünnetini sevmektir ve yaşamaktır.
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
Yazdıkların çok uzun tane tane değerlendire
4) “De ki; Allah’a ve Peygamberlere itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse muhakkak ki, Allah kafirleri sevmez.” (Ali İmran 32)
Bu ayete göre şimdiki zamanda bir resul olması gerekirmi gerekmezmi önce onda mutabık kalalım sonra cevap vereyim arapçası şöyle Ali imran 32. Kul etıy'ullahe ver rasul* fe in tevellev fe innellahe le yühıbbül kafirın
Yada şöyle bir cevap vereyim şimdi ben sana desemki peygamberin getirdiği ne varsa zaten itaat ediyorum sen hayır etmiyorsun dersin Peygamber bana bir şey söyledide itaat etmedimmi ona cevap vermen gerekir

bak bunu böyle diyeceğin tahmin ettik baştan birinci sayfaya İslamın ikinci kaynağı :Sünnet makalesine yönlemdiriliyorsun .yoksa burayı aynı sorular sormakla lutfen meşgül etme, dağıtma bir konu aç da orda konuşalım.

''Size iki emanet bırakıyorum onlara sımsıkı sarıldıkça asla dalalete düşmezsiniz. Bunlar Allahın Kitabı ve Benim Sünnetimdir"

Ebu Dâvud'un rivayetinin baş kısmında şu ziyâde vardır: "Haberiniz olsun, bana Kitap ve bir o kadar da (sünnet) verildi." Rivayetin gerisi yukarıdaki mânada devam eder.
Ebu Mûsa Abdullah İbnu Kays el-Eş'arî (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurdular: "Allah'ın benimle gönderdiği ilim ve hidâyetin misali, bir araziye düşen yağmur gibidir. (Bilindiği üzere), bazı araziler var, tabiatı güzeldir, suyu kabul eder, bol bitki ve ot yetiştirir. Bir kısım arazi var, münbit değildir, ot bitirmez, ama suyu tutar. Onun tuttuğu su ile Cenab-ı Hakk insanları yararlandırır: Bu sudan kendileri içerler, hayvanlarını sularlar ve ziraat yaparlar. Diğer bir araziye daha isabet eder ki, bu ne su tutar ne ot bitirir.

Bu temsilin biri Allah'ın dininde ilim sâhibi kılınana delalet eder, böylesini Allah benimle göndermiş olduğu hidâyetten yararlandırır; yani hem öğrenir, hem öğretir. Temsilden biri de, buna iltifat etmeyen Allah'ın benimle gönderdiği hidâyeti hiç kabul etmeyen kimseye delalet eder".
Buhârî, İlm 20; Müslim, Fedail 15 (2282).


O bizlere Sünnetini emanet olarak bıraktı. Biz Ona Sünnetini yaşamakla ulaşabiliyoruz, uyabiliyoruz. Hz. Muhammedi sevmek Sünnetini sevmektir ve yaşamaktır. Biz (Allah yardımcımız olsun) Onun Sünetini yaşayacak ve başkaların yaşamasına vesile olmaya çalışacağız.
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
Soru 1Allah'ı ve peygamberi inkar ettiğim yazıyı bulurmusun
Soru 2 Kuran kimler için kafir diye yazar
Soru 3 önceki mesajımdaki tercihin hangisi
Soru 4 şu an dünyada dinimizi peygamberimizin tatbik ettiği şekilde tatbik eden tek bir kul olmasaydı Kuran'dan anladığı ile amel eden sizce cehenneme mi cennetemi giderdi
Soru 5 Benim mülküm çok fazla ise 40 da 1 değilde % 50 versem bile ölene kadar kalanı bana ve çocuklarıma hatta sülaleme rızık için yeterse bunu % 50 olarak zekat vermem yanlış olurmu

''Kuranı kendi reyiyle/görüşüyle tefsir eden kafirdir" bunu bliyon mu?
Allahı ve Peygamberi inkar ettiğini yazmadım zaten. kafir de demedim. neme lazım be? Sen Sünnete karşısın ben de sana karşıyam.
kavga istiyorsan başka bir konuyu aç da orda devam edlim.
buraya yakışmıyor!
 

ishakyakup

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Tem 2007
Mesajlar
549
Tepki puanı
21
Puanları
18
Yaş
44
Konum
Gebze
نعىمة;588744' Alıntı:
''Kuranı kendi reyiyle/görüşüyle tefsir eden kafirdir" bunu bliyon mu?
Allahı ve Peygamberi inkar ettiğini yazmadım zaten. kafir de demedim. neme lazım be? Sen Sünnete karşısın ben de sana karşıyam.
kavga istiyorsan başka bir konuyu aç da orda devam edlim.
buraya yakışmıyor!

selamün aleyküm نعىم kardeşim;

mübin'e karşı yapmış olduğunuz bu müzakereyi kazanma şansınız yok..boşuna uğraşmayın ne yazarsanız yazın o kazanacak...

sebebi şu;

imam'ı azam(rahimeullah) buyurdu ki; cahillere yaptığım bütün ilmi müzakereleri kaybettim... anladınızmı..bu yüzden sizde mübin'e karşı kazanamazsınız..

çünkü..kaynak kabül etmiyor..ayet söylesen anlamıyor..hadis söylesen anlamıyor..varsa yoksa "bana göre"

her şeye "bana göre" diyen birine nasıl laf anlatabilirsiniz ki? o yüzden ona cevap vermekten vazgeçin...

dün ben uğraştım pes ettim, sende uğraşma boşuna pes et... vaktini israf etme bu adamla..yazıktır..
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
Peygamber Efendimizin (sav) ruhaniyeti diridir.

Peygamber Efendimizin (sav) ruhaniyeti diridir.

Peygamber Efendimizin insan olarak kıyamete kadar devam eden bir yönü var. Ruhaniyeti diridir. Yani siz Onu öldü zannederseniz yanılırsınız. Nesi, cesedi aramızdan ayrıldı . Ruhaniyeti tasarruf ediyor. Cenabı Hak şehitler için ne buyuruyor? : "Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler. Allahın lütüf ve kereminden kendilerine verdikleri ile sevinçli bir halde Rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar. Arkalarından gelecek ve henüz kendilerine katılmamış olan şehit kardeşlerine de hiç bir keder ve korku bulunmadığı müjdesinin sevincini duymaktadırlar." (Ali İmran, 3/ 169-170)
Şehit diri olur da bütün şehitlerin şefaatine muhtaç olduğu O yüce Peygamber diri olmaz mı? Kaldı ki ;İslami kaynaklar şu hususta dikkat çeker . Hendek savaşında bir yahudi kadının zehirli et su-i kastinden zehirlenmiş, ve son günlerinde bu zehrin sebebiyle büyük acılar çekerek ruhunu teslim ettiği için Hzç Peygamber (sav) şehit olarak ruhunu teslim ettiği kabul edilmiştir. "bana bir mümin selam verdiği zaman Allah bir melekle ruhumu iade eder ve ben o müminin selamına mukabele ederim" hadisi şerifi de Peygamberin (sav) her an ruhaniyetiyle diri olduğunun bir başka delilidir. Nitekim Hacca giden arkadaşlar bazen harikulade hallerden bahsediyor. Diyelim bir tanesine psikolojik hal oldu. İkincisine oldu. Miliyonlarca insanda hep böyle mi olur? Sonra psikoloji niye burda olmuyor da orada oluyor? Bu eğer geçmişe ait bir hal olsaydı o zaman Allahın adaletinden şüphe etmek gerekmez miydi? Haşa! O Adil-i mutlaktır. "Bizi sorumlu tutacağına göre bize göndermediği , vermediği şeylerden nasıl sorumlu tutulabilir? " demez mi insan. Bu kıyamete kadar bakidir.
Hiç endişeniz olmasın.
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
selamün aleyküm نعىم kardeşim;

mübin'e karşı yapmış olduğunuz bu müzakereyi kazanma şansınız yok..boşuna uğraşmayın ne yazarsanız yazın o kazanacak...

sebebi şu;

imam'ı azam(rahimeullah) buyurdu ki; cahillere yaptığım bütün ilmi müzakereleri kaybettim... anladınızmı..bu yüzden sizde mübin'e karşı kazanamazsınız..

çünkü..kaynak kabül etmiyor..ayet söylesen anlamıyor..hadis söylesen anlamıyor..varsa yoksa "bana göre"

her şeye "bana göre" diyen birine nasıl laf anlatabilirsiniz ki? o yüzden ona cevap vermekten vazgeçin...

dün ben uğraştım pes ettim, sende uğraşma boşuna pes et... vaktini israf etme bu adamla..yazıktır..

aleyküm selam
"mübin" /belli zaten belli.
ben onun için yazmıyorum .biligisinden de insan hesaba çekilecek diye
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
İslamı müslümanca yaşamak

İslamı müslümanca yaşamak

Her bir sahabenin hayatı incelendiğinde ,karşımıza ,Peygamber Efendimizin hayatından başka bir şey çıkmaz. İtikadi , ameli ve ahlakı bakımından olduğu gibi teferruat sayılabilecek meselelerde bile mutlaka Peygamberimizin izini takip etmişlerdir. Bir an tereddüt ettiklerinde “ Acaba ,Allah (cc) Resulü olsaydı (sav) ,nasıl davranırdı? “ ölçüsünü daima baş prensib kabul etmişlerdir. Hz. Ayşe (ra)dan ,Allah (cc) Rasulunun ahlakı sorulduğunda : “Onun ahlakı tamamiyle Kurandı” buyurdukları gibi, sahabinin de ahlakı tamamiyle Rasulullahın ahlakıydı.


Gerçekten ,Allahı (cc) ,ahiret gününü arzulayanlar ve Allahı (cc) çok zikredenler için ,size, Allahın (cc) Rasulünde (takip edeceğiniz ) pek güzel bir örnek vardır”. (Ahzab 21) Cenabı Hakkın bu beyanı ,hiç şüphesiz ,gerçek müminleri Allahın Reuslunü tanımaya ve Onun yüce şahsşyetini örnek ve rehber edinmeye teşvik eder. Nitekim Sahabeyi Kiram Hazeratı bu mevzuda en güzel ve mükemmel örnekleri vermişlerdir. Her bir sahabenin hayatı incelendiğinde ,karşımıza ,Peygamber Efendimizin hayatından başka bir şey çıkmaz. İtikadi , ameli ve ahlakı bakımından olduğu gibi teferruat sayılabilecek meselelerde bile mutlaka Peygamberimizin izini takip etmişlerdir. Bir an tereddüt ettiklerinde “ Acaba ,Allah (cc) Resulü olsaydı (sav) ,nasıl davranırdı? “ ölçüsünü daima baş prensib kabul etmişlerdir. Hz. Ayşe (ra)dan ,Allah (cc) Rasulunun ahlakı sorulduğunda : “Onun ahlakı tamamiyle Kurandı” buyurdukları gibi, sahabinin de ahlakı tamamiyle Rasulullahın ahlakıydı.

Bugün –maalesef- hiç bilmediğimiz konuların başında Rasulullah ile ashabının örnek hayatlarıdır. Kaldı ki Cenabı Hak da bize o hayatı emir ve tavsiye buyurmaktadır.

Mukayese ve muhasebe

Hz. Hüseyn (ra) babası Hz. Ali (ra) dan Peygamber efendimiz hakkında şu bilgileri alır : “-İstirahat etmek için ashabından müsaade istiyerek evine girerdi. Evdeki zamanını üçe taksim ederdi. Bir kısmını Allah (cc) ,bir kısmını ailesi, bir kısmını de kendisi için gönderirdi...Halkı, kendilerine faydalı işlerle meşgül ederdi. Ümmet ,kendi meselelerini sorar, O da onlara gereken şeyi söylerdi . Buyurdu ki “Burada bulunan bulunmayana sözümü duyursun. İhtiyacını bana duyurmayanın , ihtiyacını bana duyurun. Kim, ihtiyacını duyurmayan birisinin ihitiyacını ilgili olana duyurursa , Allah kıyamette onu felakete düçar etmez.” Peygamberin yanında fuzuli şeyler konuşulmazdı. Konuşanı da dinlemezdi. Ziyaretçi olarak huzuruna çıkanlar ,hiç boş ayrılmazdı. Ashabı ile yakından ilgilenirdi .İnsanlara aralarında olan şeylerden sorar ,güzeli teşvik eder ,onun yapılmasını işaret ederdi. Kötüden hoşlanmaz, ondan sakınırdı. Haktan taviz vermez, ondan şaşmazdı. Otururken ve ayaktayken daima zikir halinde bulunurdu. Kendisine mahsus makamı yoktu. Bir topluluğun yanına geldiği zaman da, boş bulduğu yere oturur ve böyle emrederdi. Onun yanında ,hakta herkes müsavi idi. Meclisi ,ağır başlılık , haya ,sabır ve emniyet meclisiydi. Orada yüksek sesle konuşulmaz, hataya meydan verilmezdi. Orada üstülük takva ile idi. Daima güleryüzlü ,iyi huylu yumuşaktı. Arzu etmediği şeyi görmemezlikten gelir, ondan bir şey isteyen mahrum kalmaz ve pişman olmazdı. Hiç kimseyi kötülemez ,ayıplamaz ve kötü tarafını öğrenmeyi istemezdi. Dört şey sebebi ile susardı : Ya ağır başlılığından ,ya ihitiyatından , ya isabetli konuşmak istediğinden,ya da tefekküründen. Onun ağır davranması , dikkatli düşünmek ve insanları dinlemek gayesini güderdi. Hilm ile sabır Allahın Resulünde birleşmişti” (hadislerle müslümanlık ,c. 1,s.37)

Allah Resulünün ve Ashabının yolunda

Hz. Ali (ra)da ashabı böyle anlatıyor.” Allaha yemin ederim ki, Muhammedin (sav) ashabını gördüm . Bugün onlara benzeyen hiç bir şey görmüyorum. Onlar, sapsarı, perişan tozlar içinde sabahlıyorlardı. Gözlerinin önündeki çizgiler , keçi yoluna benziyordu. Secdede ve ayakta Allaha yöneliyorlar, Onun kitabını okuyorlar ,hem Allah için secdeye kapanıyorlar, hem de Allah yolunda cihada gidiyorlardı. Uyandıkları zaman Allahı zikrediyorlar ,bu esnada ,rüzgarlı bir günde sallanan ağaç gibi sallanıyorlardı. Gözleri yaşarıyor, gözyaşları elbiselerini ıslatıyordu. Allaha yemin ederim ki bugünkü müslümanlar gaflet içinde uyuyorlar” (hadislerle müslümanlık ,c.1, s.41)

Hz. Peygamber efendimizin ve ashabı kiramın tek tek ele aldığımızda ,bu genel çizgileri daha müşahhas olarak görürüz. Mesela ,Hz. Peygamberin evinde yedi gün sıcak bir şeyin kaynayıp pişmediği ,yanında iki dirhem ile sabahlamadığı ve mutlaka onları tasadduk ettiği ,hatta kendilerinden bir şey istediğinde ,kelimeyi tevhidin “la” sından başka yok anlamında kullanmadığı ,dini yaşamak ve yaymak husunda hiç kimseden korkmadığı ve başkalarının kınamasını hesaba katmadığı , bilinen gerçeklerden sadece birkaçıdır. Sahabeyi Kiram da Hz. Peygamber efendimizin takip hususunda birbirleriyle yarış halinde idiler. En zenginlerinden olan Hz. Ebu Bekr (ra), Mekke fethinden önce bütün servetini Allah (cc) yolunda harcadığı için ,sırtındaki abasının iki yakasını dikenle bir araya getirdiği, Hz. Abbas (ra) vefat ettiğinde sarmak için kefen bulamadığından ,başa konduğunda ayakları, ayak tarafına konduğunda baş tarafı açıkta kalan bir hırka ve baş tarafını kapatılıp sonra ayaklarının otlarla örtüldüğü, günlerce yalnız su ile iftar ve sahur yaptıkları, ama bütün bunlara rağmen Allah (cc) ve Rasulune bağlılıktan ,Ona itaatten , sabahlara kadar zikir ve namazdan ,ellerine geçen mallarını Allah (cc) rizası için infak etmekten ,bilfiil savaşlara katılmaktan hiç de geri kalmadılar.

İslamı yaşamak

Ashabın İslamı nasıl kabul ettikleri, Resulullaha nasıl bey’af ettikleri ,müşriklerin ,kafirlerin ve zalimlerin zülüm ,işkence ve negllmelerine karşı İslamı nasıl yaşadıkları, birbirleriyle nasıl kardeş oldup, madden ve manen nasıl yardımlaştıkları, İsalmı tebliğde nasıl çalışıp cihad ettikleri ,bolluk ve kıtlık anlarında bile İslamı çizgiden sapmayıp herşeyi ve en çok sevdiklerini Allah (cc) ve Rasulü yolunda nasıl harcadıkları çok iyi bilinmeli ve öylece mümin olunmalı ki o zaman müminin ifade ettiği mana, ortaya koyduğu yüce şahsiyet dünya ve ahiretteki gerçek yerini bulmuş olsun. İşte o zaman bütün insanlık yeniden İslam nimetinden istifade etmiş olsun. Hiç bir fert ve millet zulme ve haksızlığa baş vurmasın. Her mazlum ve masum İlahi adaletin gölgesinde sığacak ,barınacak bir yer bulsun. Yoksa bugün olduğu gibi bir takım şer ve zorba güçlerin güdümünde zelil ve perişan olmaktan kurtulamaz. İsrail vahşeti ve onun arkasında ve yanındaki “hür dünya” aldatmacası müminsiz bir dünyanın tabi neticesi değil mi?

Ali Gedik
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
Peygambere açılan kapı

Peygambere açılan kapı

Hz. Ali (kerremallahu vecheh) ,ilm sahasının ,hem zahirde ,hem batında Peygambere (sav) açlıan kapısıdır. Hakikate açılan kapıdır Hz.Ali (kv) . Bir "kurb-i velayet" vardır, bir de "kurb-i nübüvet" vardır. Yani " Nübüvet yolu" ve "velayet yolu". gerçi "nübüvet" ve "velayet" Allahın Sevgilisinde buluşmuştur, ama Peygamber efendimizden sonra velayet İmamı Ali efendimize Rabbimizin bir ihsanıdır. o bir başka alemdir. Peygamber efendimiz buyuruyor : "Ben ilmin işhriyim, Ali de kapısıdır". Eğer Hakkı tanımak istiyorsan Ali kapısından geçeceksin. Tarih içerisinde siyasi değerlendirmeler meseleyi değişik anlayışlara çekse de Hz.Ali farklıdır. Hz. Hasan farkıldır. Hz. Hüseyn farklıdır. Hz. Fatıma farklıdır. Bunlar Ehli Beyttir.

Allah Sevgilisinin Allaha yürüyüşü canlı olarak, müşahhas haliyle seyretmiş, yaşamış büyük örnekler, büyük kemal sahibi insanlardır Onlar. Hz. Fatıma çok farklı bir alemdir. Hz.Ali çok farklı bir alemdir. Hz.Ali çok farklı bir alemdir. Allah şefaatlerinden mahrum eylemesin!
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: ""Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Nimetleriyle sizi beslediği için Allah'ı sevin. Beni de Allah sevgisi için sevin. Ehl-i Beytimi de benim sevgim için sevin."

Tirmizi, Menakıb, (3792).

Ümmü Seleme radıyallahu anha anlatıyor: "Ben "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın evinin kapısında iken şu ayet nazil oldu: "...Ey peygamber ailesi! Allah günahlarınızı giderip sizi tertemiz yapmak istiyor" (Ahzab 33). Evde "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin vardı. Onlara bir örtü bürüdü ve:

"Allahım, işte bunlar benim ehl-i beytimdir, bunlardan günahı gider ve bunları kirlerden tertemiz kıl!" buyurdu. Ben atılıp:

"Ey Allah'ın Resûlü! Ben ehl-i beytten deyil miyim?" dedim. Bana:

"Sen (yerinde dur, sen zaten) hayırdasın, sen Resûlullah'ın zevcesisin!" diye cevap verdi."

Tirmizi, Menakıb, (3870).
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
Ashabı Kiram (ra) altın nesil

Ashabı Kiram (ra) altın nesil

....................
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
Ashabı Kiram (ra) altın nesil

Ashabı Kiram (ra) altın nesil

İman etmiş olarak, Resul-i Ekrem'i (sav) gören ve müslüman olarak ölen kimselere 'Sahib” denir. Bu kutlu nesil, Ümmet'in en hayırlıları, Allah Resulü'nün (sav) dostlarıdır. Onlar, İslâm binasının asîl ustaları, onlar, cihad alanlarının mücâhid kahramanları, onlar tebliğcilerin en güzelleri, onlar, kardeşliğin örnek temsilcileri, onlar hicret ehli, onlar, feragat ehli, onlar teslimiyet ehli, onlar, muhabbet ehli ve onlar, tüm nesillerin efendisi, ümmetin en hayırlısı... Altın nesil.
Allah Resulü'nün (sav) nazarına mazhar olmuş bu nesil, Allah'ın (cc) seçtiği ve sevdiği en üstün bir nesildir. Zira onlar, Kâinatın Efendi¬si, Seyyid-i Beşer olan bir zata hizmet ve hürmete nail olmuşlar, O'nun muhabbet ve dostluğunu kazanmışlardır. Ashab-ı Resul'ün şeref ve kıymetini kavramaktan beşer aklı acizdir. Çünkü onlarda zahir ve madde namına dikkat çekebilecek mühim bir özellik görülmediği halde, mânâ cihetiyle en büyük Peygamber'e vâris olmanın mazhariyetini kazanmış bulunmaktadırlar. Onların bir avuç hurma sadakası, başkalarının Uhud Dağı kadar altınına galiptir. Onlar mizansız ve misilsiz bir efdâliyetin mukayese kabul etmez bahtiyarlarıdırlar.

Sahabenin Fazileti

Kur'ân-ı Kerîm'de ' Cenab-ı Hak onları şöyle anlatır;
"Siz, insanlar için çıkarılmış {gönderilmiş) en hayırlı bir ümmetsiniz; iyiliği emreder, fenalıktan men edersiniz ve Allah'a (cc) imanınızda devam edersiniz... " (Ali İmran, 110)
"Böylece sizi seçkin ve şerefli bir ümmet kıldık ki, bütün insanlar üzerinde adalet örneği ve Hak şahidleri olasınız. Peygamber de sizin üzerinize şahid olsun... " (Bakara, 143)
"Muhammed, Allah'ın (cc) Peygamberidir. O'nun beraberinde bulunanlar (Ashabı Kiram) kâfirlere karşı çok şiddetli, kendi aralarında gayet merhametlidirler..." (Fetih ,29)
Resul-i Ekrem (sav) Efendimiz de Ashabı çeşitli vesilelerle anlatmış, onların şeref ve mevkilerini işaret buyurmuştur.
"İnsanların en hayırlıları yaşadığım devirde yaşayanlar (Ashabı Kiram), sonra onları takip edenler (Tabiîn), sonra da onları takip edenler (Tebeu't- Tabiin)dir."
"Sakın Ashabıma sövmeyin, sakın Ashabıma sövmeyin, hâl Nefsim kudret elinde olan Allah'a (cc) yemin ederim ki, sizden biriniz Uhud dağı kadar altın sadaka vermiş olsa, onun sevabı sahâbîlerimden birinin iki avuç hurma sadakasına (karşılık olamaz), ulaşamaz, yarısına bile ulaşamaz" (A.g.e)
"Sakın hâ Ashabımın aleyhinde bulunmayınız. Onlara saldırmayınız. Onları kim severse bana olan sevgisi dolayısıyla sever. Kim de kin beslerse, bana olan kini dolayısıyla böyle davranır. Kim onlara eziyet ederse, bana eziyet etmış olur .Kim bana eziyet ederse , Allaha eziyet etmiş olur, herkim ki Allaha eziyet ederse, kısa zamanda Allah (cc) onun cezasını verir. (El Muhtasar, s.29)


Bu ayet ve hadislerden anlaşıldığına göre, Ashab-ı Kirâm'ın şeref ve fazileti pek yücedir. Nebilerden sonra en yüce makam onlarındır. Hidayet yolculuğunda onların, yıldızlar gibi birer rehber, Resulullah'a (sav) açılan birer kapı oldukları düşünülecek olursa, şeref ve faziletleri daha iyi anlaşılmış olur. Bu altın nesil çok iyi tanınmalı, nümune-i timsal olarak her an göz önünde tutulmalı, Resulullah'a (sav) onlar gibi itaat edilmeli, islâm onlar gibi yaşanmalı dır.

Ashabın derece ve tabakaları

Resulullah'ın (sav) vefatı sırasında sayıları yüzondört bini aşan bu mümtaz nesil, başlıca oniki tabakaya ayrılmıştır:

1.Mekke'de iman eden ilk
müslümanlar; Aşere-i Mübeşşere
(Cennetle müjdelenmiş on sahabî )
Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Sa'd
b. Ebi Vakkas, Said b. Zübeyr, Tal-
ha, Zübeyr, Abdurrahman b. Avf,
Ebu Ubeyde b. Cerrah ('Rıdvânulla-
hi aleyhim ecmaîn'); Hz. Hatice,
Hz. Bilâl gibi.

2 Hz. Ömer'in (ra) İslâm'a girişinden sonra müslüman olan 'Da-run nedve' ashabı.

3. Peygamberliğin beşinci yılında Habeşistana hicret edenler.

4.Birinci Akabede biat edenler

5.İkinci akabede biat edenler

6.Hz. Peygamber daha ‘Kuba’ - da iken Medine'ye varan muhacirler.

7.Ehl-i Bedir.

8.Bedir cihadı ile Hudeybiye sulh anlaşması arasında hicret edenler.

9.Hudeybiye'de Hz. Peygamber'e biat edenler.

10.Hudeybiye Musalahası ile Mekke'nin fethi arasında hicret edenler.

11.Mekke'nin fethinde müslüman olanlar. Kavgasız ve kansız olarak Mekke feth edildiğinde bin kişiden fazla insan İslâm'la şereflenmişti.

12.Mekke'nin fethinden sonra ve Veda Haccı esnasında Peygamberimiz'i gören çocuklar.

Ehli Sünnetin Ashab Hakkındaki İ'tikadı

Resul-i Ekrem (sav) Efendimiz'in dostları, Allah'ın (cc) dininin inşasındaki gönül işçileri olan şerefli nesil 'Ashab-ı Kiram (r. anhum) Efendilerimiz hakkında son derece ölçülü olmak zorundayız. Zira onlar Allah' m kitabı, Kur'ân-ı Kerîm ile Resul-i Ekrem'in sünnetini koruyup sonraki nesillere emanet etmişler; ilâhî ve nebevi övgüye mazhar olmuşlardır. Onlar, diğer mü'minlerden üstün bir şeref ve fazilet sahibidirler. Bu gerçek tartışma kabul etmeyecek kesin bir hükümdür. Binayenaleyh, bizlerin bu necip nesli hayırla yadetmekten başka bir tavrımız olmamalıdır.
Onların birbirlerine göre fazilet bakımından üstünlükleri vardır. Yukarıda ashabın tabakaları konusunda verilen malumat bu gerçeğe işaret etmektedir. Ancak, biz herbirine hürmet eder, isimlerini andığımızda 'Radıyallahu Anhu', kadın sa-hâbîyeler için de, 'Radıyallahu An-hâ' diye dua ile mukabele ederiz.
Ashab-ı Kiram arasında vaki olmuş bazı olaylara gelince; Cemel vakası, Sıffîn savaşı,.Hazreti Osman ve Hazreti Ali Efendilerimizin şehid , edilmeleri, Kerbelâ vak'ası, Hazreti Hüseyin Efendimiz'in şehid edilmesi... gibi olaylar, elbette üzücü olaylardır. Ancak, bu gibi müessif olayların hükmü Allah'a havale edilip örtülmeli, sükûtla karşılanmalıdır. Aksi halde bu olayları bir hakem edasıyla gündeme getirip yorumlamak sadece fitneye vesile olur. Hem de pratik bir fayda temin etmez. Bu konuda taşıdığımız nezih i'tikat ,görüş farklılıklarının içtihat farklılıklarından kaynaklandığı gerçeğidir. Hepsine de hüsnü zan eder, hayırla yâd ederiz. Allah, şefaatlerini ve himmetlerini tüm inananlara nasip eylesin.
Rıdvanullahi Teâlâ aleyhim ecmaîn.

Mustafa Kölemenoğlu

İcmal Dergisi
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
...........................................................
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40




HZ. PEYGAMBER’İN VE ASHABIN ZİKİRLERİ



Hz. Peygamber’in (sav) zikirsiz geçen bir anı yoktu. O’nun dili hep zikrullah ile ıslaktı ve “Diliniz Allah’ın zikri ile hep ıslak kalsın.” buyururdu. Kalbi ise hep uyanık ve Allah’a açıktı.

İmam Nevevî’nin tasnif ettiği el-Ezkar adlı eser bu bakımdan çok değerlidir. Zira bu eserde Allah Resulü’nun adeta yirmidört saatinde yaptığı zikir çeşitleri sunulmuştur. Efendimizin otururken, yatarken, eve girerken, evden çıkarken, elbisesini giyerken, elbisesini çıkarırken, uykuya hazırlık yaparken, uykudan uyanırken, guslederken, abdest alırken, çarığını giyerken, çarığını çıkarırken, çarığını tamir ederken, sabah güneş doğarken, öğleyin güneş tepede iken, güneş ikindiye doğru sarkarken, namazdan önce, namazdan sonra, ezan okunurken, yatağını hazırlarken, düşmanına bakarken, dostunu karşılarken, yağmur yağarken, güneş kavururken, hasta ziyaretine giderken, hasta ziyaretinden dönerken, mescide girerken, mescidden çıkarken, savaşa giderken, savaşın ortasında iken, savaştan dönerken, bayramda ve seyranda, hatta helaya girerken ve çıktıktan sonra... hayatının hiçbir anı yoktur ki, bir dua, bir zikir, bir vird terennüm etmemiş olsun. Hülasa onun hayatı zikir idi. Vefatı zikir ile oldu. Bütün bu zikirleri buraya aktarmak, ciltler dolusu dua, zikir ve virdleri nakletmek olur ki, bu eseri hem hacmi hem de gayesinin dışına taşırır. Bu meyanda hadis kitaplarının zikir ve dua bölümlerinin yanısıra büyük hadis âlimi İmam Nevevî’nin Hz. Peygambere ait zikir ve duaları tasnif ettiği el-Ezkâr adlı eseri tavsiye etmekte yetinelim.

Diğer yandan Hz. Peygamber’in, Kur’an-ı Kerim’de Cenab-ı Hak tarafından beyan edilen en önemli vasıflarından biri de, “tezkiye edici”, insanları küfürden, nifaktan, samimiyetsizlikten arındırıp iman, ihlas, samimiyet, ibadet zevki aşılayan bir “müzekkî”, “mürşid” ve muallim olmasıdır. Bu hikmetli vasfı neticesinde bazılarına dua edip arınmalarına vesile olmakta, bazılarına Kur’an-ı Kerim’den hizipler tarif etmekte, bazılarına özel virdler, zikirler tavsiye etmekte, hulasa sahabe-i kiramın meşreplerine göre Hakk’a vasıl olmaları için kudretli bir tezkiye ve arınma programı uygulamaktaydı. Hatta bazılarınn göğsüne hızlı bir yumruk vurarak kalplerindeki perdelerin açılmasına vesile olmaktaydı. Bu meyanda dikkat çeken bir vakıayı takdim etmek yerinde olacaktır.

Sahabenin büyüklerinden, hafız Übey İbn Ka’b anlatmaktadır: Birgün mescidde idim. Namaz kılmak için bir adam içeri girdi, benim bilmediğim bir kıraatle okumaya başladı. Sonra bir başkası girdi. O da arkadaşının kıraatinden farklı bir tarzda okudu. Dikkatlerimi celbetti. Tuttum, ikisini de Allah Resulü’nün yanına getirdim. “Şu adam hiç duymadığım bir kıraatle Kur’an okudu. Arkadaşı da ondan daha farklı bir kıraatle okudu!” dedim. Resulullah, her ikisine okumalarını emretti. İkisi de okudular. Allah Resulü, her ikisini de beğendi. O an, kalbimde cahilliyyet devrinden daha şiddetli bir inkar fırtınası esmeye başladı. Resulullah beni kaplayan bu çirkin hastalığı görünce, göğsüme öyle bir vurdu ki, kan ter içinde kaldım. Sanki ben açık bir şekilde aziz ve celil olan Allah’ı görüyordum. 125. Sonra Kur’an-ı Kerim’in yedi harf üzere okunması ile ilgili gelişmeleri Hz. Peygamber Übey ibn Ka’b’a anlattı.

Şüphesiz görevleri insanları irşad etmek olan kullar; kimi zaman elleriyle, kimi zaman dilleriyle-dualarıyla, kimi zaman tarif ettikleri virdlerle, kimi zaman zâhirî ve bâtınî ikazlarıyla gönüllerin küfürden, nifaktan, kinden, buğzdan, hasetten ve benzeri kalbî rahatsızlıklardan arınmasına vesile olurlar. Gönüller imana, ihsana, şefkate, merhamete, zikre, ibadete erer. Böylece kullar Allah’a vasıl olurlar.

Peygamber Efendimiz’in başta Hulefa-i Raşidin olmak üzere sahabesine virdler verdiği, zikir tarifleri yaptığı bir hakikattır. Hadis, tabakat ve tasavvuf kitapları bu konuyla ilgili ayrıntıları bizlere sunmaktadır. Nitekim yukarıda Hz. Peygamber’in Hz. Ali ve Hz. Fatıma’ya tarif ettiği zikirden bahsetmiş ve Hz. Ali Efendimizin kendisine tarif edilen bu zikri, dehşetli Sıffîn gecesi dahi terketmediğini kendi ifadesiyle kaydetmiştik.

Cenab-ı Peygamber (sav) sahabenin meşreplerine göre âyetler, sureler, virdler ve dualar tarif eder, bu tarif ettiği şeyleri okumadan asla uyumamalarını, bir gün bile olsa aksatmamalarını sıkı sıkıya tenbih ederdi.

Birgün Ukbe İbn Amir’in elini tutup, “Ey Ukbe, bütün ilahî kitaplarda indirilen surelerin en hayırlısını sana öğreteyim mi?” buyurdu. Ukbe, “Anam-babam sana feda olsun! Öğret ya Resulullah!” dedi. Bunun üzerine Allah Resulü, İhlas, Felak ve Nas Surelerini okudu ve “Ey Ukbe, sakın bunları unutma! Hiçbir gece de bunları okumadıkça yatma, uyuma!” buyurdu.126

Hz. Peygamber, Muaz İbn Cebel’e Âl-i İmran suresinin 26 ve 27. âyetlerini bizzat okudu ve okumasını tavsiye etti.127

Hz. Peygamber, sohbete ilk defa iştirak eden bir bedevinin, “Bana bir dua öğret ki onu her daim söyleyip durayım.” isteğine karşılık, “Lailahe illallahü vahdehü la şerike leh, Allahu ekberü kebiren ve’l-hamdü lillahi kesiren...” virdine devam etmesini tavsiye etti. “Bunlar Rabbim için Ya Resulallah! Benim için ne tavsiye edersin?” dediklerinde Allah Elçisi, Allah’tan af ve rahmet, hidayet ve rızık dilemesini tavsiye etti.128

Hz. Peygamber’in zevce-i muhteremeleri Hz. Safiyye ise kendisiyle ilgili şöyle bir tariften bahseder:

Birgün tesbih çekmekte kullandığım dört bin hurma çekirdeği önümde bulunduğu sırada Allah Resulü yanıma girdi: “Ey Huyey’in kızı! Bunlar nedir?” diye sordu. “Bunlarla tesbih çekerim.” dedim. Bunun üzerine Resulullah, “Başına dikildiğim kadar kısa bir müddet içerisinde ancak sevapça bundan daha çok olan tesbihin yok mu? Onu sana öğreteyim mi?” diye sordu. Ben de, “Öğret, Ya Resulallah.” dedim. Bunun üzerine “Sübhanellahı adede halkıhî” Allah’ı yarattıkları sayısınca tesbih ederim, de, buna devam et." buyurdu.129

Şüphesiz Hz. Peygamber kıymetli zevcelerini de zikrullah konusunda uyarır, daha bereketli virdlerle zikretmeleri için yakından takip ederdi. Nitekim Hz. Cüveyriye Validemiz, birgün sabah namazını kıldıktan sonra namazgâhında Allah’ı zikrederken Hz. Peygamber onun yanına uğrayıp ayrılmıştı. Kaba kuşluk vaktinde dönüp Hz. Cüveyriye’nin yanına uğradığında onu hâlâ namazgâhı üzerinde Allah’ı zikrederken buldu. Hayret etti. Sevindi. “Sen hâlâ yanından ayrıldığım sıradaki hâl üzere mi bulunuyorsun!” diyerek taaccüplerini ifade etti. Çok hoş, bir eda ile, “Ama ben senden ayrıldıktan sonra üç dört kelime söyledim ki, sabahtan beri senin uğraştıklarınla tartılsa benimkisi ağır gelir. Gel, onları sana da öğreteyim sen de onlarla tesbih et.” diyerek devam etti. Hz. Cüveyriye’ye, “Sübhanellahı adede halkıhî, Allah’ı yarattıklarının sayısınca tesbih ederim; Sübhanellahı rıza nefsihi, Allah’ı kendisinin razı olacağı şekilde tesbih ederim; Sübhanellahı zînete arşihî, Allah’ı Arşının ağırlığınca tesbih ederim; Sübhanellahi midade kelimatihi, Allah’ı kelimelerinin miktarınca tesbih ederim virdine devam et.” Buyurdu 130

Hz. Peygamber, amcasının kızı Ümmühani’ye, oturduğu yerde yapabileceği, hiçkimsenin bu virdi okumadığı sürece sevabına erişemeyeceği diye tarif ettiği vird ise şöyledir: “Yüz kere sübhanallah, yüz kere elhamdülillah, yüz kere Allahü ekber, yüz kere de Lailahe illallahü vahdehü la şerike leh, Lehü’l mülkü ve lehü’l hamdü ve hüve ala külli şey’in kadir.” 131

Hz. Peygamber’in vird tariflerine baktığımız zaman çok ilginç iki hususu yakalamak zor değildir. Bunlardan birincisi, çok değişik virdler tarif etmesine rağmen herkese, ayrı ayrı “En çok sevap kazandıran, bereketli olan zikir sana bu öğrettiğim zikirdir.” tarzındaki uyarı ve teşviki; ikincisi, bu virdlerin sayılarının kişiye göre değişmesi ve Ensar kadınlarından Yuseyre’ye dediği gibi, “Tesbihlerinizi sayınız, hatta parmak uçlarınızı da kullanınız ki, kıyamet günü onlar sizin zikrinize şahitlik yapacaklardır.” tarzındaki virdlerin sayıları ile ilgili uyarısıdır. 132

Ensar kadınlarından Ümmü Süleym’i, “Yaptım gitti! Yaptım gitti!” dedirtecek kadar sevindiren virdini, Hz. Peygamber şöyle tarif etmiştir: “On kere sübhanallah, on kere elhamdülillah, on kere Allahü ekber.” 133

Hz. Hanzala ve Hz. Ebubekir gibi bazı sahabeler yaptıkları muhasebe neticesi, “Biz münafık olduk.” deyip Resulullah’a gelip çare aradıkları gibi, Hüzeyfet’ül-Yemanî Hazretleri gibi bazı sahabiler de, “Acı ve çirkin sözler sebebiyle dilim beni yakıyor; bir çare Ya Resulallah!” deyip derman arayan sahabiler vardı. Nitekim Hz. Peygamber Huzeyfe’ye kendisinin yaptığı gibi, “günde yüz defa olmak üzere bir istigfar” tarif etmiştir

Habbab İbn Eret’e tarif edilen istiğfar , Şeddad İbn Ers’e tarif edilen seyyid’ül-istiğfar gibi bu vird ve zikir örnekleri çoğaltılabilir. Sahabe-i kiramın zikir ve evrad ile irşadı Arş’a dayanmış ve Âlemlerin Rabbi, Kur’an-ı Kerim’inde onları “seherlerde istiğfar edenler” vasfı ile takdim etmiştir.

Konuyu ilahî bir uyarıyla bitirelim:

“Kalbini zikrimize karşı gafil bırakmış, heva ve hevesine uymuş, işinde haddini aşmış kimselere sakın uyma.”

“Kim o esirgeyici Allah’ın zikrine göz yumarsa, Biz ona şeytanı musallat ederiz. Artık o (şeytan), onun ayrılmaz bir arkadaşı olur.”

“Gerçek şu ki, iyi temizlenen, Rabbinin adını zikredip namazını da kılan kimse murada ermiştir.”

HZ. PEYGAMBER’İN VE ASHABIN ZİKİRLERİ / Giresun Postası
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
Firka-i Naciye

Firka-i Naciye

Hz. Peygamber (sav) Ebû Hureyre'den rivayet edilen bir hadis-i şeriflerinde: " Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacak, kurtuluşa eren fırka (Fırka-ı Naciye) dışında kalan yetmiş iki fırka Cehenneme gidecektir", buyurmuştur. Ayrıca bu türden olan hadislerin devamında sahabelerin, Fırka-ı Naciye'den sormaları üzerine Hz. Peygamber, Fırka-ı Naciye'yi: "Benim yürüdüğüm yola ve bu yolda beni takip eden ashabımın yoluna uyanlardır." diye tarif etmiştir.(Sünen-i İbn-i Mace- İst: 1401 C:2 Sh: 1322 Had. N0: 3993, Ayrıca Sünen-i Tirmizi, Sünen-i Ebu Davud ve Sünen-i Darimi)




Sevgili Peygamberimizin ashabının yoluna uyanlara "Onun sünnetini yaşamayı ilke edinmiş topluluk" anlamında: Ehli Sünnet vel-Cemaat" denilmiştir. Bu anlamda Fırka-ı Naciye'yi de Allah'ın Kitabına, yani Kur'an-ı Kerim’e; Resulünün ve ashabının diliyle nakledilmiş ve yaşanmış olan sünnetlerin çoğunluğuna uyan manasında algılanması gerekmektedir.

Zira Peygamberimiz bu esaslara inanan kimsenin Müslüman olarak, bu dinin nimetlerinden faydalanacağını ve mümin olacağını, birini veya tamamını-yalanlayıp inkâr edenin de mümin sayılmayacağını ve onun kâfir olduğunu bildirmiştir. Kur'an-ı Kerim’in pek çok ayetinde bu doğru yola ve bu yolun Hz. Peygamberin yolu olduğuna işaret edilmiştir: "Ey İnananlar, And olsun ki, sizin için, Allah'a ve Ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok anan kimseler için Allah'ın Resulü en güzel örnektir" (el-Ahzâb, 33/21).

Dilerseniz birkaç ayet mealiyle konumuza biraz daha açıklık getirelim : "... Peygamber size ne verirse onu alın, sizi neden men ederse ondan geri durun; Allah'tan sakının, doğrusu Allah'ın cezalandırması çetindir" (el-Haşr, 59/7).

"Ey Muhammed! Eğer sana cevap veremezlerse, onların sadece heveslerine uyduklarını bil. Allah'tan bir yol gösterici olmadan hevesine uyandan daha sapık kim vardır? Allah zalim milleti şüphesiz ki doğru yola eriştirmez" (el-Kasas, 28/50).

"Ey Muhammed! de ki, Allah'ı seviyorsanız bana uyun, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah affeder ve merhamet eder" (Âl-i İmrân, 3/31).

Bu itibarla Fırka-i Naciye: Allah'ın emirlerini bilip onları yerine getirdiği, yasaklarını anlayıp onlardan uzak durduğu ve Hz. Peygamberin gösterdiği hak yolda ilerlemeye devam ettiği için bu adı almış yani kurtuluşa eren büyük topluluk olmuştur.

Vicdan sahiplerinin malumudur ki İslam dini son ve ekmel bir dindir. Vaaz edicisi Allah(cc) ve Resulüdür. Kimse kendini kural koyucu yerine koymaya kalkışmamalıdır. Müslüman olduğunu iddia edene düşen; kurala uymaktır. Neden niçin sorgulaması yerine emredilene önce uyup sonra hikmetini kavramağa çalışmanın daha akıllıca davranış olduğu kanaatindeyim.

Anlatılmaya çalışılan konu çok ciddi bir meseledir (tabi ki gerçek Müslümanlığı arayan için) Cennet uman herkesin, beynini patlatırcasına düşünmesi ve çözüme kavuşturması gereken bir konudur. Ölmeden önce halledilmesi gereken bir meseledir. Çünkü öldükten sonra ki anlayış ve kavrayış kişiye bir şey kazandırmayacaktır.

Gördüğünüz gibi sonu hüsran ve cehennem olan tehlikeli bir anlayış sahibi isek yani fırka-ı Naciye içinde kendimize bir yer bulamıyorsak hemen dönüp tövbe edip Kutlu Nebinin tarif ettiği yola dâhil olmalıyız.
Kendi akıl pencerelerinden gördüklerini din zanneden zavallılar; mutlaka Hz. Muhammed’in (sav) penceresinden bakmak zorundadırlar. Taassup edenler taassuplarını bırakıp Fırka-i Naciye içinde yerlerini almak zorundadırlar. Gerisi lafı güzaftan öte; cehennemin derinliklerini boylamaktır. Allah (cc) cümlemizi böyle bir akıbetten muhafaza eylesin…Amin.

http://www.ugurkepekci.com/modules.php?name=Top
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt