Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

İslamın ikinci kaynağı : Sünneti Nebeviye (2 Kullanıcı)

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
546668301705c042245mrr1.jpg


Sünnet lügatte : davranış, gidiş, bir kimsenin takip ettiği yol, hal ve tavır, adet gibi anlamlar ifade eder. Bir kimsenin devamlı olarak yaptığı , işlemeyi adet haline getirdiği davranışlarına ,genel manada onun sünneti denir.

Bir terim olarak sünnet :peygamberimizin davranışları ile peygamberlik hayatı boyunca takip ettiği tutum, izlediği yol ve söylediği sözlerdir. Buna göre Hz.Peygamberin sözleri ,hareket ve davranışları ile takrirleri sünnetin esasını teşkil eder.

a- Kavli Sünnet : Hz.Peygamberin mübarek sözleridir.
b- Fiili Sünnet : Hz. Peygamberin hareketleri, daavranışları, yaptığı işlerdir.
c- Takriri Sünnet : Başkası tarafından yapılırken gördüğü veya kendisine haber verdiği halde birşey söylemeyip kabul ettiği işlerdir. Sünnetin bu üç kısmı değer itibariyle eşittir. Resulullaha ait olan bu sünnet çeşitleri herbirinin haber verilip ifade edilmesine hadis denir. Hadis bu bakımdan sünnetle eş manalı sayılabilir. Hadislerin anlattığı konu esas itibariyle Peygamberimizin sünnetidir.
Kuranı Kerim Resulullaha itaati ve sünnete sarılmayı tavsiye etmiştir. Ehli sünnet alimleri , Kitabullahtan sonra hadislerin bütün müslümanlar için delil sayıdığı hususunda ittifak etmişlerdir. İlmi araştırmaların bu doğru neticeye varması tabiidir. Zira Müminlerin Resulullaha itaatını emreden ayeti kerimelerin başka türlü te’vili mümkün değildir. Hz. Peygambere itaat de ancak Onun Sünnetine yapışmak ,yolunu sıkıca takip etmekle mümkün olur. Süneti seniyye ile amel etmenin vacip olduğunu ifade eden ayeti kerimelerden bazıları :”..Peygamber size neyi getirdi ise onu alın, size neyi yasak etti ise ondan da uzak durun”. (haşr ,7)
“Allah ve Peygamberi bir hüküm verdiği zaman, mümin oln erkekle kadına kendi işlerinde buna aykırı hareket etme muhayyerliği yoktur.” (
ahzab, 36)

Sünneti Nebeviyenin varid olduğu bir mesele müminin muhayyerliği olmayıp, her nevi ihtilafta ve davada sünnetin vereceği hükme boyun eğmesi esastır.
“Rabbin hakkı için ,onlar arkasından çekiştikleri şeylerde seni hakem yapıp sonra da verdiğin hükümden nefisleri hiçbir darlık duymadan tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar. (Nisa ,65)
İnsanlara kendilerine ne indirdiğini açıkça anlatasın diye sana da Kuranı Kerimi inzal ettik”
(nahl ,44) diye buyurmak suretiyle Cenabı Hak müminlere sünnetin teşrideki (hüküm koyma) yerini göstermek istemiştir. Zira resulullahın sözleri ve fiilleri ,ayeti
Kerimeleri tefsir ederek onların mücmelini tafsil , mutlakını takyıd, umumi lafızlarını tahsis : Kuranın belirtmediği ölçüleri ,hadleri ve cüzziyatı da tefsir eder.
Sünnet her mevzuda teşri vasıtasıdır.
Sünnetin hüküm koyması ,ibadet, muamelat, helal- haram gibi İslam hukukunun bütün mevzularına şamildir. Hz. Peygamber ,bütün bu mevzuları bazan kıyas yoluyla , bazan karşılıklı iki şey arasında bir denge kurmak suretiyle mükemmel bir şekilde açıklar. Bu konuda bir iki misal verelim “Allah alış- verişi helal, faizi haram kılmıştır (bakara, 275) ayeti kerimesinde ,faizin haram oluşu meselesindeki inceliğin , karşılığı bulunmayan bir çoğalma olduğunu anlayan Peygamberimiz ,bu nevi çoğalmanın bulunduğu bütün muameleleri kıyas yoluyla 'riba' sınıfına sokarak şöyle hükmetmiştir :

altına karşılık altın, gümüşe karşılık gümüş, buğdaya karşılık buğday, arpaya karşılık arpa , hurmaya karşılık hurma ,tuza karşılık tuz, her şey kendinin mukabili ile müsavi bir şekilde ve elde mevcut olarak, muamele görecektir. Kim artırırsa veya artırmak isterse haddi aşmış (faiz muamelesi yapma) olur.” (Sahihi Muslim, Ahmet b.Hanbel in Müsnedi, Ebu Davudun süneni)
Bir başka misal : “deniz avı yapmak ve onu yemek size helal kılındı ki hem siz hem yolcularınıza faydalı olsun.” (maide ,96) ayetiyle deniz avını helal ve temiz olarak kabul eden Kuranı Kerim ,ölü hayvan etini de kat’i surette haram etmiştir. Resuli Ekrem ,deniz avı cinsinden olup da kendiliğinden denizde ölenleri bu umumi hükümden istisna ederek helal saymış ve deniz hakkında “denizin suyu temiz ,ölüsü de helaldir.” (Süneni Ebu Davud)
Ehli Sünnet Alimleri ,sünnetin hüküm koyma ve Kuranı Kerimi açıklamadaki önemini vurgulamışlar ,Onu en iyi Resulullahın anlayıp açıklayacağında ittifak etmişlerdir.
İfade edilen misallerden anlıyoruz ki ,sünnetin iki mühim vazifesi vardır : Sünnet ya Kuranı Kerimde bulunmayan meseleleri müstakil olarak hükme bağlar, yahut da Kuranı Kerimdeki özlü ayetleri açıklayıp tatbikatını gösterir. Bu durumda vahyi gayrı metluv (okunmayan vahiy ) olna sünnet ,adeta vahyi metluv (okunan vahiy) olan Kuranı Kerimin bir ilavesidir. Bu da Resuli Ekremin “Size sıkıca sarıldığınız takdirde sapıtmayacağınız iki şey bırakıyorum : Allahın Kitabı ve benim sünnetim” (Camiu Beyani’l –İlm) hadisi gereğince İslamın istinad ettiği asıl kaynaklara işaret edilmiş olmaktadır.

Helal ve Haram Kılma konusunda Sünnet ile Kuran arasında bir fark yoktur.
Resuli Ekrem şöyle buyuruyor : “Şunu kat’i olarak biliniz ki, bana Kuranı Kerim ve Onun bir misli (sünnet) daha verilmiştir. Karnı tok bir halde rahat koltuğunda oturarak ,şu Kurana sarılınız : Onda helal olarak ne görmüşseniz onu helal kabul ediniz , neyi de haram görmüşseniz onu haram biliniz ,diyecek bazı kimseler gelmek üzeredir. Şüphesiz ki , Allah Resulunün haram ettiği şey ,Allahın haram ettiği gibidir”. (Ebu Davut ,Darimi, İbni Mace)
Bu hadisi şerif sünnete önem vermeyen ,yalnız Kitabullah ile yetinmek isteyen nakıs düşünceli insanlar zuhur edeceğine açıkça işaret etmektedir. Burada gözardı olan husus şudur : “ o kendiliğinden bir şey söylememektedir, tebliğ ettikleri kendine vahyolunandır.” (necm 3,4) ayetlerin işaretine göre Resulullah her an ilahi murakabenin teminatında idi. Bu sebebten ötürü sünnete vahyi gayrı metluv (açıkça Cebrail vasıtasıyla gelmemiş ,ilham rüya yoluyla Resulullaha ulaşmış) denmiştir. Şu ayeti kerime meseleye tam bir açıklık getirmektedir : “ Ey müminler ,eğer bir mesele hakkında ihtilafa düşerseniz ,onun halini derhal Allaha ve Resulune arzediniz ,eğer Allaha ve ahiret gününe inanıyorsanız.” (nisa ,59)
Zikrolunan ihtilafın hallini Allaha bırakmak demek ,Kuranı Kerime müracaat etmek demektir . Reulullaha arzetmekse vefatından sonra sünnete başvurmakla olur. Aksi halde sadece Kurana başvurmak kastedilmiş olsaydı, Resulullahın zikredilmesine hacet kalmazdı. Kaldı ki Resulullaha başvurmak ,Kuranın kendisi emreder.
Hadislerin Çeşitleri ve Hükümleri
Resulullahın sünnetini nesilden nesile aktaran , çok geniş bir hadis edebiyatına malik bulunuyoruz. Hadisler ,Kuranı Kerim ayetlerine göre adet itibarıyla çok fazla bulunmaktadır. Kütübü’s-sitte (altı meşhur hadis kitabı ) başta olmak üzere pek fazla eser mevcuttur. Bu eserlerdeki hadisler başlıca üç kısma ayrılır : Sahih, hasen ve zayıf.
Sahih ve hasen hadisler ,sağlam güvenilir nitelikte hadislerdir. Bu hadislerle amel etme mevzuunda İslam alimlerin tam bir ittifakı vardır. Bu hadisler dini birer asıldır. Tevatür derecesine çıkabilenleri sabit olma bakımından Kuranı Kerim gibi kesinlik arzederler. Tevatür derecesine çıkamayanlar ise (haberi vahid) birer delil sayılırlar.
Zayıf hadislerle genel olarak amel edilemez. Ancak ahlak ,öğüt, fezail gibi tali konularda – hüküm koymamak şartıyla –kullanabilirler. (peki, zayıf hadislerde durum böyle ise ,günümüz “aydınların” hüküm koyma dercesinde olan şahsi görüşleri ne yapalım?)
En son olarak iki önemli tenbihe yer vermekte fayda görüyoruz : 1- Hadisler okunurken şerhi (açıklamalı ) olmalarına dikkat edilmelidir. Aksi halde getireceğimiz yorum veya çıkardığımız hüküm , hadisin maksadı dışında olabilir.
2- Kaynağı tesbit edilemeyen hadisler kullanılmamalıdır.

Mustafa Kölemenoğlu
İcmal Dergisi
 

Mekarim-i Ahlak

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 Ocak 2008
Mesajlar
515
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
selamünaleyküm kardeşim.

mevlam razı olsun çok önemli ve dikkat edilmesi gereken bir konu.

sitede daim olmanız dileği ile.

selam ve saygılarımla.
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
Hadis tarihi ve Hadislerin zaptında rol oynayan sahabeler

Hadis tarihi ve Hadislerin zaptında rol oynayan sahabeler

Hadislerin Yazılması

Resulullah (sav) in devrinde hadislerin en sağlam tesbit ve saklama yolu yazı idi. Bir kısım sahabelerin hadis yazdığına ve yazdıkları hadisleri Resulullaha kontrol ettirdiklerine dair de rivayetler vardır. Abdullah b. Amr şöyle diyor : “ben Hazreti Peygamberden öğrendiğim şeyleri ezberlemek arzusuyla yazıyordum. Kureyş beni men ederek “Resulullah bir insandır. Öfke ve rıza her iki halde de konuşur “ dediler. Bunun üzerine yazmaktan vazgeçtim. Ancak durumu de Hz. Peygambere (sav) arzettim. Resulullah (sav) parmağıyla mübarek ağızlarına işaret buyurarak ‘yaz’ dedi : “Nefsimi elinde tutan Allaha kasem ederim ki buradan haktan başka bir şey çıkmaz.”

Hz. Peygamberden çok hadis bilmede Abdullah İbni Amr hariç bana yetişen yoktur. O beni geçer ,zira o yazardı, ben ise yazmazdım”
Ayrıca hafızasının zayıflığından şikayet edenlere Resulullah “sağ elinizi yardıma çağırın ,ilmi yazı ile bağlayın “ gibi tavsiyelerde bulunmuştur.

Kaynak : Kütübü’s-sitte 7734 ve 7740 numaralı hadisler.
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
Yazmış olduğunuz bu iki paragrafın hangisinle amel etmemiz doğrudur


Bir başka misal : “deniz avı yapmak ve onu yemek size helal kılındı ki hem siz hem yolcularınıza faydalı olsun.” (maide ,96) ayetiyle deniz avını helal ve temiz olarak kabul eden Kuranı Kerim ,ölü hayvan etini de kat’i surette haram etmiştir.


Resuli Ekrem ,deniz avı cinsinden olup da kendiliğinden denizde ölenleri bu umumi hükümden istisna ederek helal saymış ve deniz hakkında “denizin suyu temiz ,ölüsü de helaldir.” (Süneni Ebu Davud)

Cevabınızı Kuranı Kerimden alınız : ”..Peygamber size neyi getirdi ise onu alın, size neyi yasak etti ise ondan da uzak durun”. (haşr ,7)
“Allah ve Peygamberi bir hüküm verdiği zaman, mümin oln erkekle kadına kendi işlerinde buna aykırı hareket etme muhayyerliği yoktur.” (ahzab, 36)
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
Hadis yazan sahabeler

Hadis yazan sahabeler

Abdullah İbni Amr (ra)

Hadis yazan sahabelerin başlıcalarındandır. Yazdıkları, “ Sahifeyi Sadıka” ismiyle anılır. Abdullah İbni Amr aynı zamanda hadis imla ettiren sahabelerdendi. Hz. Abdullah Sahifeyi Sadıkaya Resulullah (sav) den bizzat eşittiği hadisleri yazmıştır. Burada bin kadar hadis yer aldığı rivayet edilmiştir. Bu rivayetler Ahmed b. Hanbeli “Müsnedinde “ yer alır (Kütübü’s-sitte cilt 1, sy 28) Sahifeyi Sadıka, Hz.Abdullahın vefatından sonra torunlarına intikal etti. Torunları vasıtasıyla rivayet edildi.
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
Ben bu yazılandan getirilenin Kuran olduğu yorumuna varıyorum yasak edilenlerinde Kuran'ın içindekiler olduğunu anlıyorum
Birde o dönemdeki paylaşımlar gibi Kuranda miktarlarının yazılması uygun görülmeyen ne varsa onu anlıyorum

MAKALENİN ADI : İSLAMIN İKİNCİ KAYNAĞI : SÜNNETİ NEBEVİYEDİR.
BU MAKALEDE DE SÜNNETİ ANLATILIYOR. VAHİY DE RESULULLAHIN (SAV) MÜBAREK GÖNLÜNE İNDİĞİNİ UNUTMAYINIZ.

İnsanlara kendilerine ne indirdiğini açıkça anlatasın diye sana da Kuranı Kerimi inzal ettik” (nahl ,44) BAKIN ALLAHÜ TEALA KURANI KERİMİ ANLATMAK, TEFSİR ETMEK AÇIKLAMAK YETKİSİNİ RESULUNE, HZ. MUHAMMEDE VERİYOR. ONUN İÇİN ONU GÖNDERDİ ZATEN .
EĞER İSTEDİĞİNİZ GİBİ KURANI ANLAMANIZI İSTERDİ ,SADECE KİTAB GÖNDERİRDİ. SİZ DE YORUMLARDINIZ.

BU SEFER DE NE KADAR İNSAN VARSA O KADAR MUHTELİF DİN /ANLAYIŞI OLURDU.
ALLAHÜ TEALA İSE "ÜSVETÜN HASENE /GÜZEL ÖRNEK", "RAHMETEN LİL ALEMİN" OLARAK RESULUNÜ HZ. MUHAMMEDİ GÖNDERDİ
AMA HZ. MUHAMMED (SAV) : "KURANI KENDİ REY/GÖRÜŞ İLE ANLATAN KAFİR OLMUŞTUR " (KUTUBU SİTTE) BUYURDU.

HZ. AYŞEYE RESULULLAH KİMDİ SORULDUĞUNDA : " O CANLİ KURAN İDİ " DEMİŞTİ.
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
Hadis rivayet eden sahabeler

Hadis rivayet eden sahabeler

Ebu Hureyre (ra)

Hz. Ebu Hureyrenin, Resulullahtan işittiği hadisleri yazdığı sahifenin adı “Sahifeyi Sahihadır”. El Hasan İbni Amr İbni Ümeyye ed- Damiri şöyle anlatıyor : “ Ebu Hureyrenin yanında bir hadis rivayet ettim. Ancak o ‘böyle hadis yok’ diye inkar etti. Bunu kendisinden işittiğimi söyledim. O zaman ‘bunu benden işitmişsen bu bende yazılıdır.’ dedi. Ve elimden tutarak beni evine götürdü. Oarada bana Hz. Peygamberin hadislerinin yazılı bulunduğu pek çok kitab ‘Kütüben Kesiren’ gösterdi. Rivayet ettiğim hadisi burada buldu. Ve ‘ben sana demedim mi, eğer ben bir hadis rivayet ettiysem o, yanımda yazılı olarak mevcuttur” dedi. (Kütübü’s-sitte ,cilt 1, s.29)

Ebu Hureyrenin sahifesinin bir kısmı talebesi Hemmam b. Münebbih tarafından bize intikal etmiş “ Sahifetu Hemmam” adıyla şöhret bulmuştur.
Bu sahifeyi zamanımızda Profesör Muhammed Hamidullah bulmuş ve neşretmiştir. Hamidullaha göre bulunan bu risale , hadislerin Peygamberden yüzlerce yıl sonra yazılmaya başladığını , dolayısıyla mevcut hadis kitablarının güvenilir olmadığını iddia eden müsteşriklere mükemmel bir cevabtır. Professör Hamidullahın Kütübü’s-sittenin 1 ci cildinin 30 ve 31 sayfalarında yer alan konuyla ilgili yorumu şu şekildedir : “Hicretin birinci asrı ortasına ait olna bu mecmua, tarihi ehemmiyeti bakımından çok kıymetli bir vesikadır. Resuli Ekrem (sav)in hadislerinin yazılması Peygamber (sav) den iki veya üç yüz sene sonra başlamıştır iddiasında bulunanlar olmuş ve bu faraziye dayanarak İbni Hanbel, Buhari, Müslim ,Tirmizi vs. gibi şahsiyetlere (haşa) hilekarlık isnad edilmiştir. Delillerini ,Hz. Peygamber (sav) ve ashab zamanında hadislerin yazılmadığı iddiası üzerine dayamışlardır. Halbuki şimdi Resulullah (sav)in en yakın ashabından birinin telfi elimizde bulunuyor. Dikkatle mukayese edildiği karşılaştırıldığı zaman İbni Hanbel, Buhari, Tirmizi gibi sonradan gelen müelliflerin hadislerin umumi manası şöyle dursun, onların bir harfini , bir noktasını dahi değiştirmemiş olduklarını görüyoruz.
Sahifeyi Hemmamın Ebu Hureyreye atfen rivayet edilmiş her hadisi yalnız “ Sahihi Sitte” denilen muteber hadis kitablarında bulunmuyor, belki orada bulunan her hadisin manası (meali) Hz. Peygamberin (sav) diğer ashabı tarafından da rivayet edilmiş bulunuyor. Böylece Hz. Peygamber (sav)e atfedilen hadislerin hayali ve mesnedsiz olmadığının delillerini ortaya koymuş oluyor. Mesela elimizde bulunan bu mecmua 56 numaralı hadisin, Buharinin Sahihin de Enes tarafından da rivayet edilmiş olduğunu de görüyoruz.Ve 124 numaralı gösterilen hadisi Buhariden Abdullah İbni Ömer tarafından rivayet edilmiş buluyoruz. Ve bu mutabakatlar devam edip gidiyor”.
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
Hadis rivayet eden sahabeler

Hadis rivayet eden sahabeler

Hz. Ali (ra)

Buhari ve Müslimin sahihleri başta olmak üzere en muteber hadis kiatblarından gelen rivayete göre Hz. Alinin kılıcının kabzasında asmış olarak beraberinde taşıdığı bir yazılı tomardan bahsedilir. Bu sahifede ne var diye sorulduğunda “Diyet ,esirleri serbest bırakma , bir kafire mukabil bir Müslümanın öldürülemeyeceği vardır” cevabını verir.
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
Hadis rivayet eden sahabeler

Hadis rivayet eden sahabeler

Cabir b. Abdullah (ra)

Zehebi , Cabirin sahifesinde Menasıkı Haccdan bahsedildiğini yazar. Hz. Cabir , Mescidi Nebevide ders halkası kurup, talebelerine hadis rivayet etmiştir.
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
Hadis rivayet eden sahabeler

Hadis rivayet eden sahabeler

Enes b. Malik (ra)
Enes b. Malik , Resulullah (sav) den her duyduğunu yazmış ve Resulullaha arzetmiştir. (Bağdadi Takyidu İlm) . Hubeyre b. Abdurrahmanın anlattığına göre “halk Enese hadis hususunda fazla israr etmişti. Onlara bir kısım mecmualar getirerek, bunlar Resulullahdan işitip yazdıklarıdır. Yazdıktan sonra bunları Resulullaha okuyup arzettim”.
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
Hadis rivayet eden sahabeler

Hadis rivayet eden sahabeler

Semure İbni Cünabe (ra)
Bir kısım rivayetler Hz. Semurenin de bazı hadisleri bir kitab halinde topladığını yazar.
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
Hadis rivayet eden sahabeler

Hadis rivayet eden sahabeler

Abdullah İbni Abbas (ra)

İbni Abbas ,Peygamberin (sav) vefatında küçük bir yaşta idi. Ancak ilim ve hadis konusunda büyük bir aşk sahibi idi. Elinde levhalarla ilim meclislerini dolaşır ve hadisler yazardı. Hadis alabileceği zatları de tek tek ziyaret eder ve onlardan da yazardı. Vefat ettiği zaman bir deve yükü kitab bıraktığı tevatüren rivayet edilmiştir. Onun bu kitabları elden ele dolaşmıştır.
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
Hadisler rivayet eden başlıca sahabeler

Hadisler rivayet eden başlıca sahabeler

Hadisler rivayet eden başlıca sahabeler

Ebu Hureyre (ra)

5375 hadisle en fazla hadis rivayet eden sahabedir.

Abdullah İbni Ömer (ra)

2630 hadis rivayet etmiştir.

Hz. Aişe (ra)

2210 hadis rivayet etmiştir.

Enes b. Malik (ra)

2286 hadis rivayet etmiştir.

İbni Abbas (ra)

1660 hadis rivayet etmiştir.

Cabir b. Abdullah (ra)

1540 hadis rivayet etmiştir.

Ebu Said el-Hudri (ra)

1170 hadis rivayet etmiştir.

Sahabelerin bir kısmı hadisleri Peygamberimizin sağlığında yazmaya başlamış ve yazılı olarak muhafaza etmişlerdir. Ashabı Kiram o derece mükemmel bir hafızaya ve muhakeme yeteneğine sahibti ki, hadisler hafızalarında noktası ve virgülüne kadar mevcut idi.

“Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler” kitabından alıntıdır.
Pr. Dr. Haydar Baş
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
Hadislerin tedvin Safhası

Hadislerin tedvin Safhası

Tedvin : birleştirip ,kitab haline koymak demektir. Hadislerin yazılması , Allah Resulünün (sav) döneminde başlamış bir faaliyettir. Bu yazılı vesikaların tedvin işlemi Emevi halifesi Ömer b. Abdulaziz bu maksatla devrin büyük bilginlerinden Ebu Bekr bin Hazmı hadisleri toplamaya yöneltti. Ve kendisine şöyle yazdı “Hz. Peygamberin (sav) senin eline geçen hadislerini yazıya geçir de bana getir. Çünkü alimler ölür gider de ilim kaybolur diye korkuyorum. (İslam Önderleri tarihi cilt: 1,s.67, ayrıca Kütübü’s-sitte ,cilt 1, s.115)

Ömer b. Abdülaziz bunun yanı sıra bütün ilim adamlarına başka işlerden kendilerini alarak bu işe versinler diye maaş verilmesini kararlaştırdı. (age, s.68)
Halifenin emriyle taşrada yazılan hadisler defterler halinde merkeze gönderilmekte , orada çoğaltarak tekrar İslam beldelerine yollanmaktaydı. Bu mühim hususu teşvik eden bir rivayet Zühriden gelmektedir : “Ömer b. Abdülaziz üzerinde hakimiyeti bulunan her bir yere bunlardan bir defter yolladı. (Kütübü’s-sitte cilt 1, s.116)
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
Hadislere Gösterilen hassasiyet ve Hadis Yazan Bazı Alimler

Hadislere Gösterilen hassasiyet ve Hadis Yazan Bazı Alimler

Cenabı Hak, İslamın temel taşlarından olan hadisleri hafıza ve zeka bakımından benzersiz , ilim ve takva hususunda eşsiz bir nesille koruma altına almıştı. İmamı Buhari, Ahmed b. Hanbel, İmamı Şafii, Ebu Hatim er-Razi ,Mesudi bu büyük alimlerden yalnızca bir kaçıdır.
Bunlar o dönemin şartlarında büyük yollar kat ederek hadis yazmışlar, hadis nakli ile ilgili kişilerin ahval ve halini büyük titizlikle incelemiş ve ancak ondan sonra bu kimselerin rivayetlerini almışlardır. İmam Veki büyük bir hadis alimi idi.Ama babası devlet hazinecisi idi. Bundan dolayı kendisinden rivayet yapmak durumunda kalınca onu destekleyen bir başkasını muhakkak eklerdi. Bu tedbirli oluşun ve dürüstlüğün bir sınırı var mıdır? (Tehzib et-Tehzib ,cilt 11, s.130)

Bu hadisçiler toluluğu soy bakımından son derece temiz, sabır ehli, ilim yolunda güçlük ve eziyetlere katlanan ,hafızaları çok güçlü kısaca üstün yaratılışlı kimselerdi.
“İmamı Buhari Bağdata geldiğinde Bağdat alimleri onu denemek ,hafıza gücünü kontrol etmek için şöyle bir imtihan uyguladılar:
“Yüz tane hadisin söz dizisi ile (metin) ,senedini (rivayet edenlerin her biri ile olan bağ zincirini) karıştırarak bir hadisin senedini başka bir hadise, bir hadisi de başka bir hadisin senedine katarak yerlerini değiştirdiler. Ve her on hadisi de ona sorsun diye bir kişiye havale ettiler. İmamı Buhari toplantı yerine gelince her bir kişi onar hadis okudu ve İmamı Buharinin bunlar hakkındaki bilgisini sordu. O, bunları dinledi ve “ben bunları (böyle bir senedle gelen hadisleri )bilmiyorum dedi. İlim erbabı bu sırrı (sözdeki cevabı) anladılar. Biligisi olmadığı için sözdeki gizli cevabı anlamayanlar güldüler. Her bir kişi sırası geldikçe kendi paylarına düşen hadisleri okuduktan sonra İmamı Buhari teker teker hepsine dönerek dedi ki : “okuduğunuz on hadisin metni şudur, senedi şudur. Sonra ikincisine, üçüncüsüne döndü .Nihayet hepsinin okuduğu hadisin doğru şeklini okudu (tashih etti) ve hangi metnin senedi hangisi ise ,hangi senedin de metni hangisi ise eksiksiz okudu. Orada bulunanlar onun bilgi derinliğine , intikal suretine (hızlı hatırlamasına) ,hafıza gücüne şaşırıp kaldılar” (Fethul Bari Mukaddimesi)

İmamı Buhari ,hadis yazmak maksadıyla 14 yaşında seyahate başlamış, Buharadan Mısıra kadar ne kadar ülke ve bölge varsa hepsini dolaşmıştı. İmam Hatim er-Razi şöyle diyor : “Ben üç bin fersahtan (18 bin km ) fazla mesafeyi yaya kat ettim. Sonra da km saymayı bıraktım.”

Endülüslü hadis alimi İbni Hayyan Endülüs (İspanya) , Irak , Hicaz, Yemen yetkililerinin yanlarına giderek hadis toplamıştı. Bir bakıma Atlas Okyanusu kıyısındaki Tancadan başlayarak ,Süveyşe kadar bütün Afrika kıtasını , sonra Kızıl Denizi aşmış buraları adım adım dolaşmıştır.
Pek çok hadis aliminin seyahatnameleri üç kıtayı birden yani Asya, Afrika, Avrupa (İspanya) yı içine almaktadır. O devrin medeni dünyasında Uzak Batıdan (Endülüs) ,Uzakdoğuya (Horasan) kadar yolculuk yapmak ve şehir şehir dolaşmak basit işti. (İslam Önderleri Tarihi ,cilt 1, s. 115-116)

"Dini ve Milli Bütünlüğümüze yönelik tehditler" Pr.Dr. Haydar Baş
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
Hadis Yazılan Meclisler

Hadis Yazılan Meclisler

Hadis yazılan toplantılarda, büyük hadis alimlerinin meclislerinde bulunanların sayıları binleri aşıyordu. Bu meclislerde aynı zamanda büyük bir ciddiyet ,sükün mevcuttu.
Yezib b. Harun, Bağdatta hadis dersi verdiğinde bir keresinde yetmiş bin kişinin bulunduğu tahmin edilmişti. (age, cilt : 1,s.120)
İmam Asım b. Ali hadis yazdırması sebebiyle Bağdatın dışında hurma bahçelerinde yüksek bir çardak üzerinde otururdu. Halife Mutasımbillah bir keresinde güvendiği bir adamın bu derse katılan insanları ölçüp ,biçip miktarını belirlemesi için gönderdi. O da tahminen 124 bin kişi oluğunu belirledi.
Ahmed b. Cafer şöyle rivayet ediyor : Ebu Müslim Bağdata geldiğinde Rahabe-i Gassan denilen bir yerde hadis yazdırdı. Yedi yazdırıcı ayağa kalktı , her biri diğerine Ebu Müslimin rivayetini bağırarak ulaştırıyor, böylece o büyük kalabalığa ses iletilmiş oluyordu. Halk da ayakta okunan hadisleri yazmakla meşgüldü .Divitler sayıldı. Kırk binden fazla divit vardı. Yazmayan sadece dinlemekle yetinenler bu sayının dışındaydı.
Dönemin hadis otoritesi Feryabi, Bağdatta hadis yazdırdığında toplantıda yüksek sesle bağırarak hadis yazdıran üç yüz on altı kişi bulunuyordu. Tahminen orada bulunanlar otuz bin kişi idi.
Ferberinin rivayetine göre İmam rivayetine göre İmam Buharinin Cami el-Sahih isimli meşhur eserini ondan doksan bin kişi dinlemişti. (İslam Önderleri Tarihi ,cilt1, s.138)
Hadis toplamak için belde belde dolaşan hadisçiler hadis rivayet eden şahıslar daha önce izah ettiğimiz gibi inceden inceye araştırma yaptıktan sonra elde ettikleri bilgileri kitab haline sokmuşlardır. Ebu’l Atiye bu hususta şunları der :
“Hadis rivayet etmekte olduğu olduğu haberi kulağıma gelen bir adamdan hadislerini dinlemek üzere günlerce süren yolculuk yapardım. Adamın memlektine varınca ilk araştırdığım husus namazı olurdu. Eğer onun namazını kıldığını öğrenirsem orada ikamet eder, onu dinlerdim. Namazsız bulursam dinlemeden geri dönerdim. Namazına düşkün olmayan , dürüstlüğe de düşkün olmaz. Beni aldatabilir derdim.” (Kütübü’s-sitte)
Tabiinin meşhurlarından Said b. Müseyyib “tek hadis bir hadis almak için günler geceler boyu yürürdüm” demiştir. (age, s.140)
Bir şahsın rivayetinin sahih olabilmesi için ravide bütün İslam ulemasının bu hususta tartışmasız kabul ettiği temel şartlar mevcut olmalıdır ki bu şartlar 12 maddedir. Bu maddelerin dikkati çeken başlıcaları şunlardır :
1.Ravi müslüman olmalıdır. Gayrımüslümin rivayeti alınmaz.
2.Ravi doğru sözlü olmalıdır. Yalancı bilinen kimsenin rivayeti alınmaz.
3.Ravi meşhur olmalıdır. Yani kendisinden en az iki kişi daha hadis almış olmalıdır.
4.Ravi diyanet sahibi olmalıdır. Farzları yapmayan, haramları işleyen kimseden hadis alınmaz.
5.Ravinin itikadı düzgün olmalıdır .Sapık inanç sahiblerinden hadis alınmaz.
6.Ravinin mürüvvet denen insani yönü ,ahlaki durumu , örf ve edep kaidelerine riayetkarlığı aranır.
7.Hadis muhalefet olmamalı yani başka bir hadis ya da ayetin hükmüne ters düşmemelidir. (Kütübü’s-sitte ,cilt1, s.176)

Bütün bu misaller bize şu hakikatı göstermektedir. Peygamberimizin mübarek hadisleri bize hayatını hadis yazma ve toplama yolunda harcayan , kılı kırk yaran yüce bir zevat aracılığıyla , son derece sağlam bir şekilde ulaşmıştır. Bugün kulluk ve takvada ,ilim ve irfanda, sabır ve çalışkanlıkta bu zatların bir eşini bulmak mümkün değildir.. Allah bu üstün yaradılışlı insanların vasıtasıyla Resulullahın mübarek hadislerini ve İslamın temel taşlarından olan sünnet müessesini muhafaza etmiştir.
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
Hadislerin tasnif dönemi

Hadislerin tasnif dönemi

Tasnif: lugat manası olarak sınıflara ayırmak sınıflandırmak demektir. Hadislerin tasnif edildiği, yani sınıflara ayrıldığı dönem , sıhhati ve muhtevası dikkate alınmadan yazıya geçirilmiş hadislerin belli sınıflara ayrıldığı ,nizama sokulduğu ve bir sisteme oturtulduğu devredir.
1.Bu devrede bazı hadisler ravilerinin (yani rivayet edenlerin ) isimlerine göre tasnif edilmiştir.
2. Hadislerin içerdikleri konulara göre tasnif eden eserler de yazılmıştır. Bunlara genel olarak “Cami” denir.
3.Ahkama yönelik hadisleri fıkıh bablarına göre toplayan eserler de “Sünen” adını almışlardır.
Bu devrede yazılmış belli başlı eserler şunlardır:
İmam-ı Buhari (Sahih) : 9082 hadis mevcuttur.
İmam-ı Müslim (Sahih) : 7275 hadis mevcuttur.
Ebu Davud (Sünnen) : 5274 hadis mevcuttur.
Tirmizi (Sünnen) : 3951 hadis mevcuttur.
İbn-i Mace (Sünnen) : 4341 hadis mevcuttur.
Nesai (Sünnen) : 5724 hadis mevcuttur.
İmam-ı Malik (Muvatta) :1720 hadis mevcuttur.
Ahmed b. Hanbel (Müsned) : 3000 hadis mevcuttur.
Tasnif dönemin önemli eserleriden biri de Kütübü’s-sitte 6 meşhur hadis kitabından meydana gelmiş bir grup kitabtır. Buradaki toplam hadis sayısı de 35647 olarak vermek mümükndür. Kütübü-i Sitte meydana getirilirken sahih hadislerden müteşekkil olmasına dikkat edilmiştir. Tasnif döneminden sonra ,tenzib dönemi olarak adlandırılan bir dönem başlar ki zamanımıza kadar çok geniş bir zaman dilimini içine alır . Bu dönemde Asrı Saadeti takip eden yıllarda yazılmış eserler üzerinde çalışmalar yapılmış , ve fakat öz hep aynı kalmıştır. Zira hadis ve Sünnet müessesesi Peygamber ve Ashabı kiramdan sonra belli başlı ve etraflı bir ilim dalı halini almıştır. Orantalist müsteşriklerin “ hadisler Hz. Peygamberden yüzlerce yıl sonra yazılmaya başlamıştır ve günümüze hemen hiç bir hadis ulaşmamıştır” iddiası mesnetsiz, tutarsız ve saçma bir iddiadır. Zira hadisler Allah Resulunün sağlığında yazılmaya başlamış ,Peygamberimizden (sav) hemen sonra da Kuran derecesinde güvenilir yazılı kaynak ve vesikalar haline gelmiş ve sünnet ,köklü bir ilim dalı olmuştur.
Peygamberden (sav) bize tek bir hadisin dahi ulaşmadığı veya pek az sayıda hadisin uaşabildiği iddiası ise dayanaksız bir iddia , bir iftira ve karalama örneğidir. Zira Peygamberin (sav) 7124 bini aşkın sahabesinin mevcut olduğu düşünülürse ve bu sahabenin her birinin Ondan hadis işittiği ve bunu naklettiği farz edilirse bize ulaşacak olan hadis sayısı en az 124 bindir. Kaldı ki ashabı kiramın içinde öyleleri vardı ki değil bir, binlerce hadisi ezberlemiş ve yazmışlardır. Ebu Hureyre Hazretleri tek başına 5375 hadis rivayet etmiştir. Abdullah b.Ömer tek başına 2630 hadis rivayet etmiştir. Keza Peygamberimizin (sav) zevcesi Hz. Aişe (ra) 2210 hadis rivayet . Bunların yanı sıra sahabenin tamamı Peygamberimizden çok sayıda hadisi şerif rivayet etmiş ve yazıya geçirmiştir. Az evvel elimizde mevcut bulunan hadislerin sayısını zikretmiştik . Yalnızca Sahihi Buharide 9082 hadis vardır. İmam-ı Müslimin Sahihi’nde 7275 hadis mevcuttur. Kütübü’s-Sitte’ deki hadislerin toplam sayısı 35647’dir. Bütün bu rakamlar ,tarihi hakikatler ,müşahhas örnekler ortadaiken oryantalist ,müsteşrik ve misyonerlerin hiç bir tarihi vesikaya ,ilmi belgeye ve realiteye dayanmayan iddia ve iftiralarının İslamı çökertme arzusunun bir tezahüründen başka bir şey olmadığını aşikardır.

"Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehdiler" kitabından alıntıdır.
Pr.Dr.Haydar Baş
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
Bu konuyu okuyan arkadaşlar siz bu iki paragrafı nasıl anlıyorsunuz bu ikisinde çelişki yokmu sizce fikirlerinizi yazarsanız sevinirim
“deniz avı yapmak ve onu yemek size helal kılındı ki hem siz hem yolcularınıza faydalı olsun.” (maide ,96) ayetiyle deniz avını helal ve temiz olarak kabul eden Kuranı Kerim ,ölü hayvan etini de kat’i surette haram etmiştir.

Resuli Ekrem ,deniz avı cinsinden olup da kendiliğinden denizde ölenleri bu umumi hükümden istisna ederek helal saymış ve deniz hakkında “denizin suyu temiz ,ölüsü de helaldir.” (Süneni Ebu Davud)

hani cevab verilmişti sana ,daha ne istiyon? yukarda senin gibiler hakkında da bahsediliyo. BURASI SÜNNETE DİL UZATILACAK BİR YER DEĞİLDİR!!!
Kuran ile sünnetini ayırmak isteyenler/ ya da Sünneti sıfıra indirmek isteyenleri
kulak veriN! : Kur’an’daki İslam’dan(!) bakacağız.

“Allah’ı ve peygamberlerini inkar edenler ve (inanma konusunda) Allah ile peygamberlerini birbirinden ayırmak isteyip “Bir kısmına inanırız, bir kısmına inanmayız” diyenler ve bunlar (iman ile küfür) arasında bir yol tutmak isteyenler yok mu;”

“İşte gerçekten kafirler bunlardır. Ve biz kafirlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır.”

“Allah’a ve peygamberlerine iman eden ve onlardan hiçbirini diğerlerinden ayırmayanlara (gelince) işte Allah onlara bir gün mükafatlarını verecektir. Allah çok bağışlayıcı ve çok esirgeyicidir.”

Nisa Sûresi 150, 151 ve 152. ayetlerinin meali böyle.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt