![546668301705c042245mrr1.jpg](http://img221.imageshack.us/img221/5268/546668301705c042245mrr1.jpg)
Sünnet lügatte : davranış, gidiş, bir kimsenin takip ettiği yol, hal ve tavır, adet gibi anlamlar ifade eder. Bir kimsenin devamlı olarak yaptığı , işlemeyi adet haline getirdiği davranışlarına ,genel manada onun sünneti denir.
Bir terim olarak sünnet
a- Kavli Sünnet : Hz.Peygamberin mübarek sözleridir.
b- Fiili Sünnet : Hz. Peygamberin hareketleri, daavranışları, yaptığı işlerdir.
c- Takriri Sünnet : Başkası tarafından yapılırken gördüğü veya kendisine haber verdiği halde birşey söylemeyip kabul ettiği işlerdir. Sünnetin bu üç kısmı değer itibariyle eşittir. Resulullaha ait olan bu sünnet çeşitleri herbirinin haber verilip ifade edilmesine hadis denir. Hadis bu bakımdan sünnetle eş manalı sayılabilir. Hadislerin anlattığı konu esas itibariyle Peygamberimizin sünnetidir.
Kuranı Kerim Resulullaha itaati ve sünnete sarılmayı tavsiye etmiştir. Ehli sünnet alimleri , Kitabullahtan sonra hadislerin bütün müslümanlar için delil sayıdığı hususunda ittifak etmişlerdir. İlmi araştırmaların bu doğru neticeye varması tabiidir. Zira Müminlerin Resulullaha itaatını emreden ayeti kerimelerin başka türlü te’vili mümkün değildir. Hz. Peygambere itaat de ancak Onun Sünnetine yapışmak ,yolunu sıkıca takip etmekle mümkün olur. Süneti seniyye ile amel etmenin vacip olduğunu ifade eden ayeti kerimelerden bazıları :”..Peygamber size neyi getirdi ise onu alın, size neyi yasak etti ise ondan da uzak durun”. (haşr ,7)
“Allah ve Peygamberi bir hüküm verdiği zaman, mümin oln erkekle kadına kendi işlerinde buna aykırı hareket etme muhayyerliği yoktur.” (ahzab, 36)
Sünneti Nebeviyenin varid olduğu bir mesele müminin muhayyerliği olmayıp, her nevi ihtilafta ve davada sünnetin vereceği hükme boyun eğmesi esastır.
“Rabbin hakkı için ,onlar arkasından çekiştikleri şeylerde seni hakem yapıp sonra da verdiğin hükümden nefisleri hiçbir darlık duymadan tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar. (Nisa ,65)
İnsanlara kendilerine ne indirdiğini açıkça anlatasın diye sana da Kuranı Kerimi inzal ettik” (nahl ,44) diye buyurmak suretiyle Cenabı Hak müminlere sünnetin teşrideki (hüküm koyma) yerini göstermek istemiştir. Zira resulullahın sözleri ve fiilleri ,ayeti
Kerimeleri tefsir ederek onların mücmelini tafsil , mutlakını takyıd, umumi lafızlarını tahsis : Kuranın belirtmediği ölçüleri ,hadleri ve cüzziyatı da tefsir eder.
Sünnet her mevzuda teşri vasıtasıdır.
Sünnetin hüküm koyması ,ibadet, muamelat, helal- haram gibi İslam hukukunun bütün mevzularına şamildir. Hz. Peygamber ,bütün bu mevzuları bazan kıyas yoluyla , bazan karşılıklı iki şey arasında bir denge kurmak suretiyle mükemmel bir şekilde açıklar. Bu konuda bir iki misal verelim “Allah alış- verişi helal, faizi haram kılmıştır (bakara, 275) ayeti kerimesinde ,faizin haram oluşu meselesindeki inceliğin , karşılığı bulunmayan bir çoğalma olduğunu anlayan Peygamberimiz ,bu nevi çoğalmanın bulunduğu bütün muameleleri kıyas yoluyla 'riba' sınıfına sokarak şöyle hükmetmiştir :
“altına karşılık altın, gümüşe karşılık gümüş, buğdaya karşılık buğday, arpaya karşılık arpa , hurmaya karşılık hurma ,tuza karşılık tuz, her şey kendinin mukabili ile müsavi bir şekilde ve elde mevcut olarak, muamele görecektir. Kim artırırsa veya artırmak isterse haddi aşmış (faiz muamelesi yapma) olur.” (Sahihi Muslim, Ahmet b.Hanbel in Müsnedi, Ebu Davudun süneni)
Bir başka misal : “deniz avı yapmak ve onu yemek size helal kılındı ki hem siz hem yolcularınıza faydalı olsun.” (maide ,96) ayetiyle deniz avını helal ve temiz olarak kabul eden Kuranı Kerim ,ölü hayvan etini de kat’i surette haram etmiştir. Resuli Ekrem ,deniz avı cinsinden olup da kendiliğinden denizde ölenleri bu umumi hükümden istisna ederek helal saymış ve deniz hakkında “denizin suyu temiz ,ölüsü de helaldir.” (Süneni Ebu Davud)
Ehli Sünnet Alimleri ,sünnetin hüküm koyma ve Kuranı Kerimi açıklamadaki önemini vurgulamışlar ,Onu en iyi Resulullahın anlayıp açıklayacağında ittifak etmişlerdir.
İfade edilen misallerden anlıyoruz ki ,sünnetin iki mühim vazifesi vardır : Sünnet ya Kuranı Kerimde bulunmayan meseleleri müstakil olarak hükme bağlar, yahut da Kuranı Kerimdeki özlü ayetleri açıklayıp tatbikatını gösterir. Bu durumda vahyi gayrı metluv (okunmayan vahiy ) olna sünnet ,adeta vahyi metluv (okunan vahiy) olan Kuranı Kerimin bir ilavesidir. Bu da Resuli Ekremin “Size sıkıca sarıldığınız takdirde sapıtmayacağınız iki şey bırakıyorum : Allahın Kitabı ve benim sünnetim” (Camiu Beyani’l –İlm) hadisi gereğince İslamın istinad ettiği asıl kaynaklara işaret edilmiş olmaktadır.
Helal ve Haram Kılma konusunda Sünnet ile Kuran arasında bir fark yoktur.
Resuli Ekrem şöyle buyuruyor : “Şunu kat’i olarak biliniz ki, bana Kuranı Kerim ve Onun bir misli (sünnet) daha verilmiştir. Karnı tok bir halde rahat koltuğunda oturarak ,şu Kurana sarılınız : Onda helal olarak ne görmüşseniz onu helal kabul ediniz , neyi de haram görmüşseniz onu haram biliniz ,diyecek bazı kimseler gelmek üzeredir. Şüphesiz ki , Allah Resulunün haram ettiği şey ,Allahın haram ettiği gibidir”. (Ebu Davut ,Darimi, İbni Mace)
Bu hadisi şerif sünnete önem vermeyen ,yalnız Kitabullah ile yetinmek isteyen nakıs düşünceli insanlar zuhur edeceğine açıkça işaret etmektedir. Burada gözardı olan husus şudur : “ o kendiliğinden bir şey söylememektedir, tebliğ ettikleri kendine vahyolunandır.” (necm 3,4) ayetlerin işaretine göre Resulullah her an ilahi murakabenin teminatında idi. Bu sebebten ötürü sünnete vahyi gayrı metluv (açıkça Cebrail vasıtasıyla gelmemiş ,ilham rüya yoluyla Resulullaha ulaşmış) denmiştir. Şu ayeti kerime meseleye tam bir açıklık getirmektedir : “ Ey müminler ,eğer bir mesele hakkında ihtilafa düşerseniz ,onun halini derhal Allaha ve Resulune arzediniz ,eğer Allaha ve ahiret gününe inanıyorsanız.” (nisa ,59)
Zikrolunan ihtilafın hallini Allaha bırakmak demek ,Kuranı Kerime müracaat etmek demektir . Reulullaha arzetmekse vefatından sonra sünnete başvurmakla olur. Aksi halde sadece Kurana başvurmak kastedilmiş olsaydı, Resulullahın zikredilmesine hacet kalmazdı. Kaldı ki Resulullaha başvurmak ,Kuranın kendisi emreder.
Hadislerin Çeşitleri ve Hükümleri
Resulullahın sünnetini nesilden nesile aktaran , çok geniş bir hadis edebiyatına malik bulunuyoruz. Hadisler ,Kuranı Kerim ayetlerine göre adet itibarıyla çok fazla bulunmaktadır. Kütübü’s-sitte (altı meşhur hadis kitabı ) başta olmak üzere pek fazla eser mevcuttur. Bu eserlerdeki hadisler başlıca üç kısma ayrılır : Sahih, hasen ve zayıf.
Sahih ve hasen hadisler ,sağlam güvenilir nitelikte hadislerdir. Bu hadislerle amel etme mevzuunda İslam alimlerin tam bir ittifakı vardır. Bu hadisler dini birer asıldır. Tevatür derecesine çıkabilenleri sabit olma bakımından Kuranı Kerim gibi kesinlik arzederler. Tevatür derecesine çıkamayanlar ise (haberi vahid) birer delil sayılırlar.
Zayıf hadislerle genel olarak amel edilemez. Ancak ahlak ,öğüt, fezail gibi tali konularda – hüküm koymamak şartıyla –kullanabilirler. (peki, zayıf hadislerde durum böyle ise ,günümüz “aydınların” hüküm koyma dercesinde olan şahsi görüşleri ne yapalım?)
En son olarak iki önemli tenbihe yer vermekte fayda görüyoruz : 1- Hadisler okunurken şerhi (açıklamalı ) olmalarına dikkat edilmelidir. Aksi halde getireceğimiz yorum veya çıkardığımız hüküm , hadisin maksadı dışında olabilir.
2- Kaynağı tesbit edilemeyen hadisler kullanılmamalıdır.
Mustafa Kölemenoğlu
İcmal Dergisi