Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

İslamı Nasıl Yok Edelim (1 Kullanıcı)

haydar-kerrar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Ağu 2009
Mesajlar
98
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
İslamı Nasıl Yok Edelim – Vehhabilik ve Kuran Bize Yeter Diyenlere Tarihi Gerçekler.
Evet bir İngiliz ajanının hatıraları olan İslamı Nasıl yok edelim adlı eser den bazı bölümler sunacağım. sizler de çok net göreceksiniz ki Vehhabilik özünü Kurandan değil Masonlardan alıyor ve yönlendiriliyor. Günümüzde bazı çevreler tarafından İslam adına savunulan bu hurafelerin İslam ile bağdaşan bir tarafı yoktur.

Sömürgeler bakanlığı Abdulvehhabın yapacağı vazifeleri şöyle sıralıyor:

1- Abdulvehhab Mezhebine katılmayan tüm Müslümanları tekfir etmelidir.
2- Mümkün olduğu takdirde, Kabe binasının putperestlik eseri olduğu gerekçesiyle yıktırılması sağlanmalı, Müslümanların Hac farizasını ifa etmelerine mani olunmalıdır.
3- Arap kabilelerin Halifenin (Osmanlının) emrini dinlemelerini engelleyerek Osmanlı devleti ile savaşmaya teşvik etmek.
( Nitekim bunu başardılar Osmanlılar Vehhabilerle savaşmıştır. Hicri 1227-1228 yıllar)
4- Mekke, Medine ve diğer şehirlerde Müslümanların ziyaret ettikleri türbeleri, mezarları putperestlik işareti ve Allah’a şirk olduğu, Hz. Muhammed (s.a.v) ve halifelere ve islam’ın seçkin şahsiyetlerine ihanet olduğu gerekçesiyle tahrip etmek.(Nitekim bunu da yaptılar Vehhabi olan Abdülaziz bin Suud hicri 1215 yılında Mekke, Medine ve Taifi ele geçirerek yakıp yıkmış, kadın, çocuk, ihtiyar demeden işkencelerde bulunmuş ve bu maddeleri aynen uygulamıştır. Geniş bilgi edinmek isteyenler Eyüp Sabri Paşanın Tarihi Vehhabiyyan adlı eserine bakabilirler)
5- Eksiltilmiş ve artırılmış yeni Kuranlar bastırıp dağıtmak ve mevcut kuranda fazlalık veya eksiklik olduğunu yaymak ve bu görüşlere kaynaklık edecek hadisler uydurmak.
Bakan bu maddeleri sıraladıktan sonra sözlerini şöyle sürdürdü: sakın ola ki bu planın zorluğu seni korkutmasın hepimizin görevi o topraklara İslam’ın yok oluş tohumlarını ekmektir. Ta ki gelecek nesiller bizim bu yolumuzu kolaylıkla sürdüre bilsinler ve tam bir sonuca varabilsinler. Büyük Britanya Devleti uzun süre sabretmeye alışıktır. Biz bu uzun yolları teker, teker güvenli adımlarla kat edeceğiz. Muhammed (s.a.v) böyle büyük bir inkılabı gerçekleştirirken tek bir kişi değimliydi? Muhammed Abdulvehhab da İslam peygamberi gibi tek başına bizim geleceğe yönelik olarak düşündüğümüz İnkılap ateşini tutuşturacaktır. Gördüğünüz gibi bunu başarmışlardır. O zaman ektiklerini şimdi biçiyorlar.
Yazar devamla diyor ki: bu maddelerin samimi bir şekilde uygulanacağına dair Abdulvehhab tan güvence aldık. Bununla birlikte Abdulvehhab iki hususta kesin söz vermemişti.
Bunlardan biri Kaben’in tahrip edilmesi idi. Zira Abdulvehhaba göre oranın şuan ele geçirilmesi tehlikeli ve faydasızdı. Müslümanlar Kabe’yi ziyaret etmekle putperst olunacağı iddiasını kesinlikle kabul etmezler. Diğeri ise yeni bir Kuran yazma hususunda kendini güçsüz kabul ediyordu. Eğer Kabe’yi harap edip ve yeni bir Kuran yayınlarsak Osmanlıların Arabistan’a güçlü bir ordu göndererek kendisini yok edeceğinden korkuyordu. Ben onun mazeretini yerinde buldum. Zira bugünkü siyasi, Dini havada Müslümanlar yeni bir Kuran ve Kabenin yıkılışını kabul edemezlerdi.
Birkaç yıl içinde Abdulvehhabın yeni Mezhebi yayılarak başarılar elde etti. Necd yakınlarında Dariye şehrini başkentleri haline dönüştürmeye başardılar. Merkezi hükümet tüm Arap yarım adasına nüfuz ve tasallutunu yaymayı başarmıştır. İstenmeyen bir gelişme veya büyük bir facia olursa İslam topraklarında tohumunu ektiğimiz yeni bir fidan öncekinden daha çabuk gelişir, olgunlaşır, tadı güzel meyveler verir. Gelelim bu ifadeler den sonra sömürgeler bakanlığının yüzyıl içinde İslam ve Müslümanları yenmek için takip edecekleri çizgiyi belirleyen maddelere.

1- İran ve Osmanlı arasında ki çok eskiye dayanan anlaşmazlıkları körüklemeli, Türkler ile Farslar arasında ırk düşmanlığı ateşini alevlendirmeliyiz. Irak ve İranın büyük şehirleri civarında yaşayan kabile ve aşiretler arasındaki anlaşmazlığı kışkırtmalıyız. İslam’dan önceki din ve mezhepleri yaymalıyız. Hatta İran, Mezopotamya ve Mısırda unutulmuş gelenekler yeniden canlandırılarak buradaki Müslümanlar ile diğer dinlere mensup olanlar arasında geçimsizlik ateşlendirilmelidir.
2- Fransa ve Rus imparatorları ile bölgede bulunan Müslüman devletleri içten ve dıştan yıkmak hususunda geniş planlar düzenlemek için işbirliği yapılmalıdır.
3- Güçlü Osmanlı ve İran devletlerini parçalayarak küçük yerli yönetimler icat etmek çatışma ve anlaşmazlık çıkarmak. Diğer taraftan bu gün Hindistan da uygulanan program gibi “Böl Yok et” planını uygulamak için çok dakik ve uygulanabilir haritalar hazırlamak.
4- Düzgün ve planlı bir şekilde İslami bölgelerde uyduruk mezhep ve inanışların propagandasını yapmalıyız ki müsait fikri zeminler oluşturulabilsin. Dört Sünni mezhep arasında da uydurma mezhepler icat edilmelidir. Bu fırkalar arasında da şiddetli çatışmalar çıkarılmalı, her fırka kendini gerçek Müslüman ve diğerlerini kafir, Mürted ve katli Vacip addetmelidir.
5- Zina, Livata, içki içmek, kumar oynamak Müslümanlar arasında yaygınlaştırılmalıdır. Bu fesatların yayılmasında İslam’dan önceki mezheplerden azami derce de yararlanılmalıdır.
6- Arap olmayan Müslüman kabilelerde arap dilinin yayılması önlenmelidir. Böylece Müslümanların Kuran ve sünnetle bağları kopmuş olur.
7- Müslüman toplumlarda daha iyi bilgi toplamak ve Hristiyanlığı daha iyi yaymak amacıyla, İslam topraklarında kurulan kilisilerde Rahip, Papaz ve Rahibe adıyla İngiliz casuslarını görevlendirmeliyiz. Bu papaz gürünümlülerin bazıları İslam bilimcisi, Müsteşrik ve diğer adlar altında tarihi gerçekleri tahrif etmeğe çalışmalıdırlar. İslam ülkeleri hakkında gerekli bilgileri edindikten sonra İslam’ın zararına ve Hristiyanlığın yararına makaleler, kitaplar yazılmalıdır. Müslüman genç erkek ve kızlar arasında kayıtsızlık ve dinsizliği yaymalıyız. Mümkün olan her vesileyi kullanarak Müslüman gençleri tuzağa düşürmeliyiz.(bu madde de İslam Bilimcisi(İlahiyatçı) Müsteşrik ifadelerini görüyor musunuz? Maalesef bunu da başardılar.)
8- İslam ülkeleri içinde ve dışında Müslüman fırkalar arasındaki ittihadını zayıflatmalıyız.
9- Müslümanların ellerinde bulunan Kuranları tahrif etmeliyiz. Özellikle Yahudi ve Hristiyanlıkla alakalı ayetleri çıkartarak yeni Kuranlar bastırmalıyız. (Nitekim bunu da yaptılar 1980’li yıllarda Tayyar Altıkulaç’ın Diyanet işleri başkanlığı yaptığı dönemde aynı böyle 500 bin civarında Kuran Türkiye’ye sokulmuş, bu kuranlar Diyanet tarafından tespit edilip toplatılmıştır.)
Arap olmayan hükümetler, Kuran, namaz ve ezan gibi ibadetlerin Arapça okunmaması hususunda kışkırtılmalıdır. Diğer önemli bir konuda hadis ve rivayetler hususunda şüphe uyandırmaktır. Hadislerde de Kuran ayetleri gibi tahrifat yapılmalıdır.(Türkiye de son günler de artan kuran bize yeter ve Türkçe ibadet yaygaralarının nereye dayandığını ve bunu savunan İlahiyatçılarında neye ve kime hizmet ettikleri bu maddeden çok net anlaşılıyor.)
10- Cami, Okul, Eğitim merkezleri, hayrat kavramları gibi tesislerin yapını teşvik eden İslami gelenekler kaldırılmalıdır. (Yani Sadakayı Cariye Fikri)
11- İslam öğretilerini kesinlikle evrenselliği reddedilmeli, İslam’ın aslında genel anlamda bir hidayet dini olmadığı bir kabile dini olduğu vurgulanmalıdır.
12- Müslümanların zihinlerine özgürce düşünme fikrini, niçin ve nedenleri yerleştirmeliyiz.
13- Peygamber soyundan gelen Seyyidlere gösterilen ilgi ve bağlılığı onların Peygamberin soyundan olup olmadıkları hususunda kuşku uyandırarak bertaraf etmeliyiz.
14- Müslümanların mübarek ve mukaddes türbeleri ziyaret etmelerini engellemek bidat ve şeriata aykırı olduğunu, Peygamber döneminde bu teşrifatın bulunmadığını ölülere ibadet yapılmadığını delilleriyle ispat etmek.
15- İmamlara ve cemaate yönelik çeşitli ithamlarda bulunarak cemaat namazlarının ortadan kaldırılmasına çalışılmalıdır.
16- Müslüman kadınların tesettürden vazgeçmeleri için olağan üstü çaba sarf etmeliyiz. Kadının hicabı ortadan kalkınca ajanlarımız gençleri sevişmeye, gayri meşru cinsel ilişkilere teşvik etmelidirler. Gayri Müslim kadınlar açık saçık dolaşmalıdırlar ki Müslüman kadınlar onları taklit etsinler.
17- İslam’ı kışkırtıcı bir din olarak tanıtmalıyız.
18- İslam Peygamberinden Yahudi dini inkar eden hadisler naklolmuştur. Bu tür hadislerin doğruluğunda kuşku uyandırmalıyız. Örneğin bu tür hadisler doğru olsaydı Peygamber hiçbir zaman Yahudi bir kadınla evlenmezdi. Talha gibi bazı sahabeler Yahudiler ile evlenmezdi veya Hristiyanlar ile barış antlaşması imzalamazdı.
19- İçki, kumar, fesat ve fuhuşu yaymak , domuz eti kullanmayı teşvik etmek. Bu tür faaliyetlerde, Yahudi, Hristayan, Zerdüşt gibi azınlıklar birbirleriyle işbirliği yapmalıdırlar.dolayısıyla içki, kumar, fuhuş ve domuz eti yeme gibi dörtlü fesadı her şer şeyden fazla yayacak kişiler hazırlanmalıdır. İslam ülkelerinde ki ajanlarımız her türlü vesileyi kullanarak para, hediye vererek gizli ve açık bu fesadın yayılmasına çalışmalılar. Diğer taraf tan Müslümanların İslam Ahkamının ayaklar altına almalarını Allah’ın emrettiği nehiylere uymamalarını teşvik etmek. Örneğin Faizcilik Kuranda şiddetle kınanmış ve büyük günahlardan addedilmiştir. O halde faiz ve haram alış verişin yaygınlık kazanmasına çalışılmalı ve ekonomi dağıtılmalıdır. Şu da unutulmamalıdır ki Kuran-ın bir emrini dinlememek diğerlerini de dinlememeğe, hiçe saymaya zemin oluşturacaktır.
20- Din alimleri ile halk arasında ki karşılıklı saygı ve dostane ilişkiler bozulmalıdır. Bu yolda iki iş yapılmalıdır. a) Din Alimleri ve Müçtehitleri töhmet altına almak, iftira etmek. b) Din Alimleri arasına, Sömürgeler bakanlığı memurlarını din alimi kisvesinde yerleştirmek. Bu sözde alimleri özellikle, Mısır da El-Ezher Üniversitesine, İstanbul’da bulunan ilim merkezlerine Necef ve Kerbela ilim merkezlerine yerleştirmek gerekir.
21- Müslümanları şuna inandırmak gerekir ki Peygamberin dinden maksadı sadece İslam dini değildir. Kuranda zikredildiği gibi Yahudi,Hristiyan ve diğer dinlerin takipçisi de Müslümanlardır. Kuranda Hz. Yusufun Allah’tan Müslüman olarak ölmeyi istediği kaydedilir. Nitekim İbrahim ve İsmail gibi peygamberler: Allah’ım bizi Müslümanlardan ve ailemizi İslam ümmetinden kıl” diye dilekte bulunmuştur. Bakara 128)

İşte bu bilgilerden de anlaşılacağı üzere Vehhabiliğin fikirlerinin bu maddeler üzerine oturduğu görülmektedir. Abdulvehhab Keşfüş-Şübuhat adlı eserinde Kelime-i Tevhidi de kendine göre açıklamış ve kendi yolundan gitmeyen, fikirlerini tasdik etmeyen bütün Müslümanları kafir ilan etmiştir. Özellikle Peygambere tevessül ve kabir ziyaretleri hususunda aksini iddia edenlerin katlinin vacip olduğu fetvasını vermiştir. Ehli sünnet alimlerinin bunlara yazdıkları reddiyeleri ve cevaplarla alakalı daha geniş bilgi edinmek isteyenler Tarihi Cevdet Paşanın 7 cildi- Eyüp Sabri Paşanın Tarihi Vehhabiyyun- Hamher İslamı Nasıl Yok Edelim Nehir yay.- Dinde Reformcular ve Din adamının din düşmanlığı H.Hilmi ışık Vehhabiliğin iç yüzü Muhammed Fadlurrasul-Vehbi Zuhayli Mezhepler tarihi –Ahmed Davutoğlu Din tahribcileri – Vehhabiliğe Reddiye Zeyni Dahlan – Sadreddin Yüksel Teymiyecilik ve Vehhabilik adlı eserlere baka bilirler.

Bu bilgilerden sonra gelelim bu maddelerden birine müsteşrik ilahiyatcılar yetiştirmek madde 7-20 ye örnekler verelim.

Ignaz Goldziher (1923) Macar Şarkıyatçısı olan Golddziher 22 Haziran 1850 de (Zigetvar)da doğdu 13 Kasım 1921 de Rotlaufda öldü. Yahudi olan bu şahıs oryantalistlerin en ünlüsü ve saldırgan olanıdır. Sami dilleri üzerine yaptığı araştırmaladn sonra Arap ve İslam araştırmalarına yöneldi Müsteşriklerin şeyhi sayılan bu zat “Muhammedanische Studien” adlı eserinde hadis usulünü kendince tenkide tabi tuttu. Ona göre hadisler İslamın ilk iki asrındaki tecrübelerdir.

Dozy(1883) Sünnetin büyük kısmının Sahabe ve tabiinin hafızasında sağlam bir tarzda muhafaza edildiğini kabul etmekle beraber hadislerin çoğunun uydurma olduğunu da beyan etmekten geri kalmamıştır.

1958 tarihinde Mahmud Ebu Reye tarafından neşredilen “Edva ales-sünnetil Muhammediyye” adlı eser sünnet inkarcılığı ve sahabeyi tenkit eden en saldırgan kitaplardandır. Buhari ve Müslim gibi kaynaklarda ki hadisleri tekzip eden sahih hadis kitaplarındaki hadisler “İsrailiyat ve Mesihiyyatla” doldurulmuştur diyen hadis Alimlerinin koydukları Cerh, Tadil ve Usüle ait bütün temelleri inkar eden bu hususta şahsının çizdiği prensipler dışında hiçbir ilke kabul etmeyen Ebu Reye şöyle diyor: Peygambere nispet edilen hadisler hususun da olgunluğa kavuştum hadislerden dilediğimi alıp dilediğimi terk ediyorum ve böyle yapmakla kendime bir günah da görmüyorum”. (Dr. M.Mustafa Dirasetünfil hadisin-Nebevi 1-2 N.Hatipoğlu Kuranın anlaşılmasında Hadislerin önemi s.28)

Çok ilginçtir bu şahısta Ebu Hureyre kanalından gelen muhteşem bir hadis külliyatını yok saymıştır.
Rasulullah’ı müdafaa iddiasıyla sünnete karşı çıkanlardan biride çağdaş düşünürlerden Dr.Ahmed Zeki Ebu Şadi dir. “Sevretül İslam” adlı eserimde şöyle diyor: İşte şu İbni Mace, şu Buhari ve bütün hadis ve sünnet kitapları aklın sıhhatini kabul edemeyeceği hadis ve haberlerle doludur. Aynı kitabında hadis Alimlerini tenkit ederken oryantalistleri övüyor.


Bu arada Hint yarım adasında gelişen sünneti inkar hareketinin tanınmış simalarından Seyyid Ahmed Han (1898)- Çarağ Ali (1895) Ahmeddin el-emristeri (1936) ve perviz sayılabilir. Bunların bir kısmı Kadıyani bir kısmı ise Ehli Kuran diye tanınır ve hepsinin ortak niteliği sünnete karşı olmalarıdır.

Hicri 1353-1933’te Mısırda ortaya çıkan İsmail Edhem hadis tarihi hakkında bir kitap yazdı sünnetin uydurma olduğunu şüpheyle karşılanması gerektiğini iddia etti. ( Yukarıda maddeler halinde verdiğim İngiliz ajanın ifadelerin de geçen Kuranı tahrif etmek sünneti tahrif etmek gibi fiiller ve bu hareketlerin yapılacağı, filizleneceği şehir ve Ülke isimleri hep aynıdır.)

Oryantalistlerin bu çalışmalarını İslam alemine taşıyan çalışmalar Mısırda başladı bir tıp doktoru olan Tevfik Sıdki(1920) El-Menar dergisinde “İslam sadece Kurandır” başlığı ile iki makale yayınlamıştır. Yazılarında sünnetin tarihselliği iddiasını ön plana çıkarmıştır. Ona göre tek kaynak Kurandır. Sünnetin Rasulün zamanında yazılmadığını onun uydurma olduğunu söylemiştir
 

haydar-kerrar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Ağu 2009
Mesajlar
98
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
Müsteşriklerin Alois Sprenger (1893) ile başlayıp J.Schacht’la (1969) devam eden saldırı süreci sünneti gündemden kaldırma çalışmalarından başka bir şey değildir. Ancak bazı kişiler hala bunları görmezlikten gelmekte sebebi bilinmeyen bir ısrarla bu zararlı fikirleri tekrar etmekte ve kendi orijinal fikirleriymiş gibi sunmaktadırlar. Hal bu ki bu görüşler müsteşriklerin eski fikirlerinden başkası değildir.
Mesela bunlardan biri de Fazlurrahmandır. Görüşleri orijinal olmayıp hocası J.Schacht’ın görüşlerinin tekrarıdır. Fazlurrahmanın da eserlerinde hadis inkarcılığı yaptığı ve batılı müsteşriklerin sözlerine katıldığını açıkça gösteren bölümler hayli çoktur. Mesela “Mucizelere gelince Kuranı Kerim bu mucizelerin gerçekliğini daha önceki peygamberler nezdinde kabul etmiş olmakla birlikte Hz. Muhammedin bizzat kendisinin hiçbir mucizesi olmamıştır. Dolayısıyla Allah her ne kadar mucizeler yaratmaya kadir ise de artık modası geçmiş olması sebebiyle mucize olmayacaktır.” Gibi. (İslam geleneğinde Sağlık ve Tıp 51-2)
Ayrıca bu Mucizelere inanların da şirk üzere olduklarını Modernitenin İslam Üzerin de Tesiri adlı makalesinde de dile getirmiştir.
Görüldüğü gibi açıkça Rasulullahın mucizelerini inkar ediyor bu metinlerin de. Üstelik bu Mucizelere inanları da şirk işliyorlar diye itham ediyor. Nedendir bilinmez buna rağmen hala Fazlurrahman hayranlığı bazı İlahiyatçılar nazarın da geçerliliğini koruyor. Sıradan bir müslümanın bile kabullenemeyeceği bu ve buna benzer sözlerini Fazlurrahman Dini Moderinleştirme adına yapıyor, ve bu söz de Alimler de onun inkarcılığını görmemezlikten geliyor


Bu batıl silsileden biride Nazzamdır (835) bunun Ebu Hureyreye saldırıları Hz. Ömeri teravihle ilgili tutumu, Hudeybiye gününde ki tavrı ve benzeri şeylerden dolayı tenkit etmesi, asırlar sonra oryantalistler ve sünnet karşıtları için eşsiz birer malzeme oluşturmuştur.
Nazzam’ın kinaye lafızlarla talak vaki olamaz, karısının karnını veya cinsel organını annesininkine benzeterek zıhar yapanın zıharı meydana gelmez, uyku abdesti bozmaz, farz namazları terk eden kılmayan sonra onları kaza edemez tarzında ki bütün görüşleri sonraki yıllarda birçok batıl düşünceye mesned teşkil etmiştir.

Çok sıkça bahsedilen ve sözde kuran tilmizlerince dile getirilen bir konuya değinmeden geçemedim.

Hadislerin Kurana Arz olunması: sünnetin hüccet olmasını ve kurana ek hüküm koymasını uygun görmeyenler “hadisin kurana arzı ile ilgili rivayetleri delil olarak getirirler. Bu nedenle de hadislerin kurana arzını öngeren bu türden rivayetlerin sened ve metin itibariyle tahlili gerekmektedir. Değişik kanallardan gelen bu rivayetlerde Peygamber (s.a.v) “size herhangi bir hadis ulaştığında onu kuranla karşılaştırınız eğer kurana uygunsa onu alıp onunla amel ediniz. Yok eğer kurana uygun değilse onunla amel etmeyin ve onu reddedin” buyurmuşlardır. Buna göre hadisler ancak Kuranın temas ettiği konulara değindiği ve ek bir hüküm koymadığı zamanlar itibara alınır. Aksi halde hadisler itibara alınmaz manası çıkar.
Şimdi sened kritiği itibariyle sıhhatlerine, metinleri benzer olan rivayetlerden bir kaçını ele alarak değinelim.
a) Hadislerin Tahrici: 1- Halid b. Kerime ebu Caferden oda Rasulullatan (s.a.v) rivayet ettiğine göre: Rasulullah Yahudileri çağırıp onlara sordu. Yahudiler Rasulullahın sorusu üzerine konuşmaya başladılar taki Hz. İsa!ya yalan uydurdular bunun üzerine Rasulullah minbere çıkıp şöyle buyurdu. Benden sözler yayılacaktır. Size benden ulaşıp Kurana uygum olanları ben demişimdir. Size ulaşıp da Kurana muhalif olanı ise ben demedim.(Suyuti Miftah s.36)

Hadisin Ravisi üzerine: Hadisin ravisi Halid b. Ebi Kerime el-İsbehani kufede yaşadı. İbni Hacer onun sadık olmadığına hata ettiğini ve irsalda da bulunduğunu söylüyor. İbni Hacer Takri 1218) Zehebi: ahmed ve Ebu Davud onu sıka saymışlardır. Der.(Zehebi Mizan 1.639) Beyhaki: Halid meçhuldür. Ravilerden Ebu Cafer ise sahabi değildir. Hadis bu nedenle münkati dir. Der (Münkati: İsnat da tabiiye varmadan önceki bir ravinin kendisinden hadis naklettiği şahsı işitmeden ondan rivayetidir. Hadis Usulü Prof.Dr. Talat Koçyiğit s.76)

İmam-ı Şafii: hadisleri reddedenler bana Rasulullahın söylediği ifade edilen “Bana sizden ne gelirse onu kurana arz edin ona uyuyorsa ben dedim ona muhalif olanı ise ben demedim” hadisini delil getiriyorlar. Bende onlara şöyle dedim. Bu hadisi hadisine itibar edilecek bir kimse rivayet etmiş değildir. Bu hadis meçhul bir şahıs olan (Halid b. Ebi Kerime)den rivayet edilen münkati bir rivayettir. Biz böyle rivayetleri değerli kıymet ifade eden bir şey olarak kabul etmiyoruz.(Suyuti Miftahs.36)

İbni Ömerden rivayet edildiğine göre “Yahudilere Hz.Musa hakkında soruldu. Fazla ve eksik şeyler söylediler. Neticede küfre girdiler. Hristiyanla Hz. İsa hakkında sorulda (aynı şeyi yaptılar) (Rasulullah buyuruyor) Benden hadisler yayılacaktır. Size bir hadisim geldiğinde Allahın kitabını okuyun ve düşünün. Allahın kitabına uygun olanı ben demişimdir. Allahın kitabına uygun olmayanı ben dememişimdir.

Acluni hadisle ilgili şöyle der: şeyhimiz ibni Hacer bu Hadisin geldiği bütün senedlerin sözden hali olmadığını (tenkid edildiğini) belirtmiştir.

Sağani: benzeri bir hadisin metnini verdikten sonra mevzudur (uydurma) der. Heysemi: hadisi Taberaninin Kebirinde rivayet ettiğini orada Ebu Abdulmelik b. Abdi Rabbih olduğunu ve onun hadislerinin terk edildiğini söyler.(Heysemi Mecmeuz-Zevaid ve Menbeül Fevaid1-10)

2- Metinlerin Tahlili: sened itibariyle muteber kabul edilmeyen “sünnetin Kurana arzı” hadisleri metin itibariyle şu şekilde yorumlanmıştır.
Bir an hadislerin sened itibariyle sağlam olduğunu varsaysak bile hadisler den Sünnetin inkarı anlamı çıkmaz. Zira Rasulullahın benden ulaşıp Kurana uygun olanı ben demişimdir. Uygun olmayanı ben dememişimdir. cümlesi Kuranın genel prensibine uygun olan şeklinde anlaşılır. Çünkü Peygamberimizin Kuranın İtikad, ibadet, hudud ve benzeri prensiplerine aykırı hüküm ifade etmesi mümkün değildir. O halde hadis Kuranın prensip ve ruhuna aykırı hüküm anlamında ele alınır. Yani bu anlamda uydurulan hadisler den bahsediyor demektir.
İmamı Şafii bu rivayetlere cevap olarak şöyle der: Sünnetin hepsi Allahın kitabının tefsiridir. Allahın kitapta farz kıldıklarını kabul eden herkes, Rasulünün sünnetlerini de kabul eder. Çünkü Allah insanlara Peygamberine itaat etmeyi ve kendi görüşlerinden vazgeçip onun hükmüne dönmeyi farz kılmıştır. Allahın Rasulünün hükmünü kabul eden Allahın hükmünü kabul etmiş olur. Şu halde Allah ve Rasulünden kabul edilen şeylerin sebepleri her ne kadar farklı da olsa Allahın kitabının da ve Rasülünün sünnetinde olanları kabullenmede bunların her birini Allahın emri olarak kabullenmeyi neticelendirir.(Şafi Risale s.33)

İmamı Şafii çok zarif bir tarzda Rasulullanın beyanlarının niteliği ne olursa olsun kabul edilmesi gerektiğini ifade ederek bu tür rivayetlerin senedlerinin yanı başında metin itibariyle de mana ifade etmediğini belirtmiş oluyor. Çünkü sünnet beyan olduğuna ve Rasulullah da teşri yetkisine sahip olduğuna göre hadislerde Kuranda olan hükümlerin beyanı olabileceği gibi Kuranda olmayan ek hükümlerde olacaktır.

Şatıbi: Hadislerin Kurana arzı ile ilgili rivayetlere çok daha farklı bir boyut getiriyor. Ona göre bu rivayetleri zendika ve hariciler tarafından uydurulduğuna dair kanatları serdediyor. Şatıbi hadislerin metin itibariyle Rasulullahtan duyulmasının mümkün olmadığını hadisler üzerinde uzman olan kişilerin bu rivayetler deki lafızların Rasulullaha ait olmasının mümkün olmadığını söylediklerini de nakleder (Şatıbi Muvafakat 4.1920)

Şatıbinin diğer yorumu da şudur: Hadis Kurana uygun olduğunda ve muarız olmadığında itibar edilir( Şatıbi a.g.e.4.33)
“ Muarız olmadığında” ifadesi son derece manidardır zira burada sünnetin Kurana getireceği bütün beyan, tefsir, tevil ve ek hükümler kabul edilmiş olmaktadır.

Kurtubi: Hadislerin Kurana arzı ile ilgili hadisler için net ifadeler kullanır. Esasen tek olan ama değişik varyantları olan hadis için “ bu hadis batıl bir hadistir ve aslıda yoktur.” Der. (Kurtubi Tefsilu Kurtubi 1.VIII)
Özet olarak tahlillerden anlaşılan Hadislerin Kurana arzı hadisi sened itibariyle sahih olmadığı gibi, metin itibariyle de Hz. Peygamberin söylemeyeceği anlamlar yüküdür. Çünkü bu uydurma hadis temelinde Rasulullahın misyonunu, sünnetinin Kurana beyan olduğunu ve Peygamberin Kuranı beyan etmek için gönderildiği hakikatlarını inkar etmiş oluyor. Peygamber (s.a.v)’in ise böyle bir şey demeyeceği açıktır. Öğleyse Şatıbinin de söylediği gibi bu hadis bazı gurupların değişik menfaatler için uydurdukları bir hadistir ve Kuranın temeline de aykırıdır. Bu uydurma hadis Hz. Peygamberi ve onun sünnetini devreden çıkarmaya, Kuranı beyansız bırakmaya yönelik bir faaliyettir. Nitekim çağımızda da görülen “Kuran İslamı” iddiası böyle bir hareketin devamıdır.

Buraya kadar verdiğimiz bilgiler ışığında bu konunun hiç de hafife alınacak bir tarafı yoktur. Hadis inkarcılığı dün de vardı bu gün de, bize düşen akıllı bir mümin davranışı sergilemek ve bize dinimizin hangi konusu olursa olsun bir şeyler söyleyen, yazan insanları ve yazdıkları şeyleri iyi tahlil edip o konuyla ilgili iyice bilgi edinip, kasıt ve gayelerini anlamadan inanmamaktır
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt