Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

İslam'da Müzik Meselesi (3 Kullanıcı)

Huyela

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2006
Mesajlar
2,345
Tepki puanı
1
Puanları
36
Yaş
41
Konum
İstanbul
Ben Şahşen Dursun Ali Erzincanlıyı dinledikten sonra bir toparlanıyorum bir kendime geliyorum Neden bunlar haram olsun ben onu anlamıyorum tamam cahiliye devrinde bunlar çalınıyomuş ama onlar putların karşısında ayin yapaken çalıyolardı biz öle bişey yapmıyoruz biz sadece ruhmuzu dinlendiriyoruz ben hayatımda ilk defa bu sitede duyuyorum İlahinin haram olduğunu Bir sürü cemaatle birlikte oldum toplantılara katıldık ama hiç böle birşey duymadım ?

Arkadaşım çok normal ilk defa duymanız. Bizde birçok şeyi ilk defa duyduk ama araştırdık.. ben sizinde araştırmanızı tavsiye ederim. Bir düşünün bin dörtyüz senedir hangi islam alimi talebelerine çalgılı ilahi dinletmiş. Hadi kardeşlerim çalgılarınızı alın gelin demiş. Eshabı kiram böylemi yaptı. Bizim için ölçü ehli sünnet alimlerinin kitablarıdır. Yoksa son yüz senedir yaygınlaştı diye bir şey caiz olmazki. Elbette şaşırıcaz. Gözümüzü açtık çalgı, müzik vs. bir sürü haram olan şeyler gördük. Sonra birisi bize bunların yanlış olduğunu söyleyince şaşırıyoruz. Kaynaklarına inerek senetleriyle birlikte araştırmanızı tavsiye ederim. Allahü teala doğruyu arayanın karşısına çıkarır.

Dua eder dua beklerim.

Birde bunlara bakın isterseniz.

http://forum.islamiyet.gen.tr/ilahiler-ve-ezgiler/59517-calgisiz-ilahiler.html
 

Huyela

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2006
Mesajlar
2,345
Tepki puanı
1
Puanları
36
Yaş
41
Konum
İstanbul
Hz. Mevlana da Ney çalardı o da bir çalgı aleti o zaman Bu iş nasıl oluyor ?

Haşa mevlana Celaleddin-i Rumi Hazretleri 'kuddise sirruh' ney filan çalmadı. Koskoca evliyayı kiramdan olan bir zat işi gücü yok eline ney alıp onumu çalıcak. Onlar Resulullah efendimizin 'aleyhisselam' sünnet-i seniyyesine tam riayet etmekle bu dereceye vardılar. Evet bugün kendilerine mevlevi diyen bazı kimseler ney çalıp kadın erkek karışık dans edebilirler, ama bunlar o zatında bunları yaptığı anlamına gelmez. Ortada bir yanlış anlaşılma var.

Sual: Mesnevi’de, (Dinle neyden…) deniyor. Buradaki ney’den maksat çalgı mıdır, yoksa bir benzetme mi yapılmıştır?
CEVAP
Ney çalgıdır; fakat buradaki ney çalgı değildir. Çalgının her çeşidi haramdır. Mevlana Cami hazretleri buyuruyor ki:

Mesnevinin birinci beytinde, (Dinle neyden, nasıl anlatıyor, ayrılıklardan şikayet ediyor) deniyor. Burada neyden maksat, İslam dininde yetişen kâmil, yüksek insan demektir. Bunlar, kendilerini ve her şeyi unutmuştur. Zihinleri her an, Allahü teâlânın rızasını aramaktadır. Ney, Farsça’da, yok demektir. Bunlar da, kendi varlıklarından yok olmuştur. Ney denilen çalgı, içi boş bir çubuk olup, bundan çıkan her ses, onu çalan kimseden hasıl olmaktadır. O büyükler de, kendi varlıklarından boşalıp, kendilerinden, Allahü teâlânın ahlakı, sıfatları ve kemalatı zahir olmaktadır. Neyin üçüncü manası, kamış, kalem demektir ki, bundan da, insan-ı kâmil kastedilmektedir. Kalemin hareketi ve yazması kendinden olmadığı gibi, kâmil insanın hareketleri ve sözleri de, hep Allahü teâlânın ilhamı iledir. (Mesnevi şerhi)

Bir din kardeşiniz olarak aşağıdaki linkede bakmanızı tavsiye ederim. Sakın yanlış anlamayın amacım katiyyen tartışmak değil.

http://forum.islamiyet.gen.tr/fikih-ve-akaid/60039-muzigi-dine-sokmak.html
 

Nur_u Secde

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Eki 2007
Mesajlar
5,266
Tepki puanı
3,644
Puanları
163
Yaş
47
bende ilk defa duydum.ama ben ilahi dinlemeyi çok seviyorum.dünya hayatından sıyrılıyorum huzur buluyorum.
 

bugrahancan61

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
120
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
Konum
Boztepe-Trabzon
Web Sitesi
www.teksen.org
Ya Haram diyorsunuz da Niye o zaman haram olan bir şey bana iyi gelsin ki ben apayrı bir dünya'ya giriyorum dünyalık işlere daldığım zamanlar bir ilahi dinleyince kendime geliyorum huzur buluyorum ama benim dinlediklerim de hehu hahu demiyorlar ben hafif fon müziğinde şiir dinleketen bahsediyorum bunlar bana Allah'ı ve Peygamberi hatırlatıyor davranışlarımı değiştiriyor ....
 

bugrahancan61

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
120
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
Konum
Boztepe-Trabzon
Web Sitesi
www.teksen.org
Hem bir de afedersin sen gidip gözlerinle mi gördün Mevlana hazretlerinin ney çalmadığını bu kadar insan yanlış mı biliyor ? BEn güvendiğim 3 tane din adamına sordum bu konuyu (Hepside fıkıh,Kelam ve Hadis alanında uzman Din adamları ) dediğim gibi içerisinde haramı öven müziklerin haram olduğunu söylediler....
 

hakaNet

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Ağu 2008
Mesajlar
301
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
Ya Haram diyorsunuz da Niye o zaman haram olan bir şey bana iyi gelsin ki ben apayrı bir dünya'ya giriyorum dünyalık işlere daldığım zamanlar bir ilahi dinleyince kendime geliyorum huzur buluyorum ama benim dinlediklerim de hehu hahu demiyorlar ben hafif fon müziğinde şiir dinleketen bahsediyorum bunlar bana Allah'ı ve Peygamberi hatırlatıyor davranışlarımı değiştiriyor ....

aynen banada öyle oluyor...bende duygulanıyorum mesela içime bi huzur doluyo ilahi dinleyince..dursun ali erzincanlının fln...Allah affetsin müzik çalgı dinlemek yasak ama bizde iyi sonuçlar doğuruyo..:s bilmem ki ne yapsak
 

Huyela

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2006
Mesajlar
2,345
Tepki puanı
1
Puanları
36
Yaş
41
Konum
İstanbul

Huyela

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2006
Mesajlar
2,345
Tepki puanı
1
Puanları
36
Yaş
41
Konum
İstanbul
aynen banada öyle oluyor...bende duygulanıyorum mesela içime bi huzur doluyo ilahi dinleyince..dursun ali erzincanlının fln...Allah affetsin müzik çalgı dinlemek yasak ama bizde iyi sonuçlar doğuruyo..:s bilmem ki ne yapsak

Sual: Ben müzik dinlediğim zaman sıkıntılarımdan kurtuluyorum. Bu durumda müzik dinlemek haram olmaktan çıkmaz mı?
CEVAP
(Ben içki içince veya uyuşturucu alınca çok rahatlıyorum) diyenlere de rastladık. Zaten rahatlamasa içki içmez, uyuşturucu kullanmaz. Bazı hırsızlar da hırsızlık yapmayınca rahatsız olurlar. Fahişe de zina etmeyince rahatlamaz. Haram işleyince rahatlamak dinde ölçü olmaz. Zaten kitaplarda müzik dinleyen zamanla morfinman gibi olur, dinlemese rahatsız olur. Morfin kullananlar da böyle uyuşturucu almayınca sağa sola saldırıyorlar, içince rahatlıyorlar. Haram olan müzik dinlemekle rahatlamak, nefsin rahatlamasıdır. Nefsin gıdası haramlardır. Haramlardan medet umulmaz. O rahatlamayı mubah yollarda aramalıdır.

Sual: Radyodan ilahi, mevlid ve Kur’an dinleyip ağlamak nefsten midir? Allah korkusundan ağlanmaz mı? Allah korkusunu veren müzik helal olmaz mı?
CEVAP
Güzel sesten, müzikten ağlamak nefsten olur. Kur’anın manasını anlayıp da, Allah korkusundan ağlamak başkadır. Yani Kur’an ve ilahi dinleyip her ağlamanın Allah korkusundan olduğu sanılmamalı. Müzik Allah korkusu vermez. Oradaki ağlamak Allah korkusundan değil, nefstendir.

Allahü teâlânın rızası, haram ettiği, yasak ettiği şeylerde olmaz, yani haramları işleyerek Allah’ın rızası kazanılmaz. Aksine, bu haramları terk ederek kazanılır.

Müzikle ilgili çeşitli sorular .:.: www.dinimizislam.com :.:.
 

Huyela

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2006
Mesajlar
2,345
Tepki puanı
1
Puanları
36
Yaş
41
Konum
İstanbul
Hem bir de afedersin sen gidip gözlerinle mi gördün Mevlana hazretlerinin ney çalmadığını bu kadar insan yanlış mı biliyor ? BEn güvendiğim 3 tane din adamına sordum bu konuyu (Hepside fıkıh,Kelam ve Hadis alanında uzman Din adamları ) dediğim gibi içerisinde haramı öven müziklerin haram olduğunu söylediler....


Mevlana Celaleddin Rumi
Adı Muhammed, lakabı Celaleddin olup, Anadolu’ya gelip yerleştiği için, Rûmî diye anılmıştır. Mevlana diye meşhur olmuştur. Mevlana, efendimiz demektir. 1207 yılında Belh şehrinde doğdu, 1273 yılında Konya’da vefat etti. Kadiri tarikatında idi.

Soyu baba tarafından Hazret-i Ebu Bekr-i Sıddîk’a, anne tarafından İbrahim Edhem hazretlerine ulaşmaktadır. Babası sultan-ül-Ulema Muhammed Behaeddini Veled büyük âlim ve Veli idi. Daha çocuk iken babasının kalbindeki feyizlere kavuştu. Beş yaşında iken kiramen katibin meleklerini, Evliyanın ruhlarını ve sokaktaki cinleri görürdü. (Nefehat)

Ney ve dümbelek çalmadı. Dönmedi, raks etmedi. Bunları, sonra gelen cahiller uydurdu.

Farsça olan Divanında 30 bin, Mesnevi’sinde 47 bin beyt vardır. Daha bir çok kıymetli eserleri de bulunmaktadır.

Nakşibendi tarikatının büyüklerinden Abdullah-i Dehlevi hazretleri, (Mevlana Celaleddin, Evliyanın büyüklerinden ve Ehl-i sünnet âlimlerinden idi) buyurdu. Yine buyurdu ki: (Üç kitabın eşi yoktur. Bunlar, Kur'an-ı kerim, Buhari’yi şerif ve Celaleddin-i Rumi’nin Mesnevi’sidir.) [Mekatib-i şerife m.107]

Yani, Evliyalık yolunun kemalatını bildiren kitapların en üstünü Mesnevi’dir. Evliyalık ve nübüvvet yollarının kemalatını ve inceliklerini bildirmekte ise, İmam-ı Rabbaninin Mektubat’ının eşi yoktur. (S. Ebediyye)

Onun, çeşitli din, mezhep, meşrep sahibi kimseleri kendisine hayran bırakan merhameti, insan sevgisi, tevâzuu, gönül okşayıcılığı gibi üstün vasıfları, mensup olduğu İslam dininin yüksek ahlak telakkîsinden bazı örnekleridir. Onda bunlardan başka İslam ahlakının diğer hususları da kemal derecede mevcuttur. Bunların hepsini saymak, İslamiyet’i tam olarak anlamak ve anlatmakla mümkün olur. Hazret-i Mevlana’yı yalnız bir mütefekkir, şair, hümanist gibi düşünmek ve öylece anlamaya çalışmak asıl varlığı bırakıp herhangi bir özelliği içinde sıkışıp kalmaya benzer. Bu ise, en azından Mevlana’yı çok eksik ve yarım anlamaya, hatta hiç anlamamaya sebep olabilir. Nitekim Hazret-i Mevlana’yı, sözlerini, yolunu anlamanın anahtarını kendisi şöyle dile getirmektedir:
Ben sağ olduğum müddetçe Kur’ânın kölesiyim.
Ben Muhammed muhtârın yolunun tozuyum.
Benim sözümden bundan başkasını kim naklederse;
Ben ondan da bîzârım, o sözlerden de bîzârım.

Tasavvuf deryasına dalmış bir Hak âşığıdır. İlmi, teşbihleri, sözleri ve nasihatleri bu deryadan saçılan hikmet damlalarıdır. O, bir tarikat kurucusu değildir. Yeni usûller ve ibadet şekilleri ihdâs etmemiştir. Ney, dümbelek, tambur gibi çeşitli çalgı âletleri çalınarak yapılan törenler ve âyinler, Hazret-i Mevlana’nın vefatından 3-4 asır sonra meydana çıkmıştır. Halbuki o, ney ve dümbelek çalmadı. Dönmedi, raks etmedi. Bunları sonra gelenler uydurdu. 24 binden ziyade beytiyle dünyaya nûr saçan Mesnevî’sine, her ülkede, birçok dillerde şerhler yapılmıştır. En kıymetlisi Mevlana Câmi’nin kitabı olup, bunun da şerhleri vardır. Türkçe şerhlerinden, Ankara vâlisi Âbidin Paşanın şerhi çok kıymetlidir. Âbidin Paşa bu şerhinde, ney’in, insan-ı kâmil olduğunu ispat etmektedir.

Mevlevîlik, cahillerin eline düştüğünden, bunlar ney’i çalgı sanarak, ney, dümbelek gibi şeyler çalmaya, dönmeye başlamışlar. İbadete, İslam dininin yasak ettiği çirkin şeyler karıştırmışlardır. Hazret-i Mevlana, bırakın ney çalmayı, oynayıp dönmeyi, yüksek sesle zikir bile yapmadı. Nitekim Mesnevî’sinde diyor ki:
Pes zî cân kün, vasl-ı Canan-râ taleb
Bî leb-ü gâm mîgû nâm-ı rab.

Manası şudur:
O halde, Canana kavuşmayı, cân-u gönülden iste
Dudağını oynatmadan, Rabbinin ismini kalbinden söyle.

Bugün, bu tasavvuf üstadının türbesine sonradan konan çalgı âletlerini görenler, işin gerçeğini bilmeyenler, bu mübarek zatın çalgı çaldığını, bu aletlerin onun olduğunu zannetmektedirler. O hakikat güneşini yakından tanıyanlar, bunlara elbette itibar etmez. Zaten bu büyükler, şüpheli şeylerden kaçtıkları gibi, mubahları bile sınırlı ve ölçülü kullanmışlardır.

Hikmet dolu sözlerinden bazıları şunlardır:

Sünnet-i seniyyeye harfiyen uymak lazımdır.

Helal kazanıp helalden yemelidir. Her hareketi Resulullah efendimize uydurmalıdır.

Tenhada, yalnız kalınca da günahtan sakınmalıdır.

Nefsi mağlup etmek için, onu terbiye etmeli. İstediği her şeyi vermemeli. En tesirlisi, oruç tutmak, az uyumak ve gece namaz kılmaktır.

Hakiki bir âlime teslim olmalıdır.

Gizli ve âşikâr Allahü teâlâdan korkun. Günahlardan sakının. Az yiyip, az uyuyun, az konuşun. Çok oruç tutun. Zamanlarınızı namaz kılarak değerlendirin. Şehveti terk edip, sefihlerle, cahillerle mücadele etmeyin. Onlarla oturup kalkmayın. Hep iyi insanlarla beraber olun. Ya hayır konuşun veya susun. İnsanların sıkıntılarına sabredin. Bilin ki, insanların en hayırlısı, insanlara en faydalı olandır.

Oğlu Sultan Veled'e nasihatlerinde şöyle buyurdu:
"Ey oğlum! Her zaman ilim, edep ve takva üzerine bulun. Her zaman din büyüklerinin eserlerini oku, Ehl-i sünnet vel-cemaat yolundan ayrılma. Fıkıh öğren, cahil sofulardan olma. Namazı her zaman cemaatle kıl. Şöhret isteme, zira şöhret âfettir. Makâm mevki düşkünü olma. Yazdığın şeylerde adını yazma. Mahkemelik işin olmasın. Kimseye kefil olma. Halkın işlediği işlere karışma. Devlet büyüklerinin çocuklarıyla arkadaşlık etme. Uzlete çekilip de yalnız kalma. Çok konuşma. Az söyle ve halkın kötülük ve eğrilerinden aslandan kaçar gibi kaç. Kadınlardan sakın. Zenginlerle oturup kalkma. Helal ye ve şüphelilerden kaç. Dünya malına kapılma. Dünya arzusu dinin yok olmasına sebep olur. Çok gülme, çok gülmek kalbin ölümüdür. Herkese şefkatli ol. Dışını süsleme. Dışın süsü; için, kalbin, ruhun harap olduğunu gösterir. Başkalarıyla mücadele etme ve hiç kimseden bir şey isteme. Kimseye hizmet buyurma. Ulemaya, evliyaya, mal ve canla hizmet et. Din büyüklerinin hâllerini, kerametlerini inkâr etme. İnkâr eden mahrum kalır.”

Talebelerine de buyurdu ki:
“Ey bizi sevenler! Sevgili Peygamberimizin gittiği Ehl-i sünnet yolundan yürüyüp, bu yolu ihyâ etmeli. Allahü teâlânın sevdiği ameller, ibadetler ile, helâl yollardan çoluk-çocuğunun ihtiyaçlarını kazanarak, râzı olunan kullar zümresine dâhil olmalı. Hep helâli istemelidir. Söylediklerimiz, dinlediklerimiz, düşündüklerimiz hep helâl olmalı. Her hareketimizi Peygamber efendimizin hâl ve hareketlerine uydurmalıyız. Herkes, bir sanata sahip olmalı ve din ilimlerini iyi öğrenmelidir. Bunu özellikle istiyorum. Bizim yolumuzda olanlara, kıyamet günü yardımcı olur, yüzlerinin ak olmasına çalışırız. Ancak, edebe riâyet etmeyenler ve Ehl-i sünnet yoluna muhalefet edenler, kıyamet günü bizi göremez.”

Mevlana Celaleddin Rumi .:.: www.dinimizislam.com :.:.
 

Huyela

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2006
Mesajlar
2,345
Tepki puanı
1
Puanları
36
Yaş
41
Konum
İstanbul
Cenabı hak cümlemizden razı olsun.

Dua eder, hususi dualarınızı beklerim.
 

Y.e.K.M

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Eki 2007
Mesajlar
116
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
27
Allah hepinizden razı olsun kardeşim...
 

belkısuzun

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Tem 2008
Mesajlar
62
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
kafam karıştı şimdi müzikli ilahi helalmi değilmi
 

Huyela

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2006
Mesajlar
2,345
Tepki puanı
1
Puanları
36
Yaş
41
Konum
İstanbul
kafam karıştı şimdi müzikli ilahi helalmi değilmi

Çalgı çalmak ve dinlemek haramdır.

Allahü tealayı , Resulullah efendimizi 'aleyhisselam' medh ve sena etmek ise ibadettir. İbadete haram karıştırmak ise çok çok tehlikelidir. Bu sebebden hiç caiz değildir.

Aşağıdaki linke bakmanızı tavsiye ederim.

Dua eder dua beklerim efendim.

http://forum.islamiyet.gen.tr/fikih-ve-akaid/60039-muzigi-dine-sokmak.html

http://forum.islamiyet.gen.tr/ilahiler-ve-ezgiler/59517-calgisiz-ilahiler.html
 

hira34

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Tem 2008
Mesajlar
41
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
49
Hem bir de afedersin sen gidip gözlerinle mi gördün Mevlana hazretlerinin ney çalmadığını bu kadar insan yanlış mı biliyor ? BEn güvendiğim 3 tane din adamına sordum bu konuyu (Hepside fıkıh,Kelam ve Hadis alanında uzman Din adamları ) dediğim gibi içerisinde haramı öven müziklerin haram olduğunu söylediler....

Kardeşim öncelikle selam ederim. Kusura bakmayın işlerimin yoğunluğu nedeni ile çoktandır katılamadım. Yazılanları topluca okudum. Anladığım şu ki en doğrusunu siz yapmışsınız ve üç tane din adamına sual sorarak aydınlanmaya çalışmışsınız. Huyela kardeşim tek bir kaynağa bağlı kalarak ki o kaynak da cımbızla seçilmiş hadisler dışında açıklama yapmıyor anladığım kadarıyla. Ben de bu konuyu din adamlarına soracağım ama ilk sayfada gördünüz mü bilmem bu konuda bende bulduğum ve akla mantığa uygun açıklamalar getiren çeşitli din alimlerinin bilgilerine yer vermiştim. Huyela kardeşim kendi fikrine uygun belli açıklamaları seçmiş ve sadece onlar üzerinden yorum yapıyor malesef. Herkesin aklı var kardeşim. Kalp gözünün açık olması dileğiyle. Saygılarımla Allah'a emanet olunuz.
 

Huyela

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2006
Mesajlar
2,345
Tepki puanı
1
Puanları
36
Yaş
41
Konum
İstanbul
Kardeşim öncelikle selam ederim. Kusura bakmayın işlerimin yoğunluğu nedeni ile çoktandır katılamadım. Yazılanları topluca okudum. Anladığım şu ki en doğrusunu siz yapmışsınız ve üç tane din adamına sual sorarak aydınlanmaya çalışmışsınız. Huyela kardeşim tek bir kaynağa bağlı kalarak ki o kaynak da cımbızla seçilmiş hadisler dışında açıklama yapmıyor anladığım kadarıyla. Ben de bu konuyu din adamlarına soracağım ama ilk sayfada gördünüz mü bilmem bu konuda bende bulduğum ve akla mantığa uygun açıklamalar getiren çeşitli din alimlerinin bilgilerine yer vermiştim. Huyela kardeşim kendi fikrine uygun belli açıklamaları seçmiş ve sadece onlar üzerinden yorum yapıyor malesef. Herkesin aklı var kardeşim. Kalp gözünün açık olması dileğiyle. Saygılarımla Allah'a emanet olunuz.

Bakın dikkat ettinizmi , biz delil getirdiğimiz zaman yadırganıyoruz, ve hemen 'çoğunluk öyle demiyorki, herkes yanlış sizmi doğrusunuz gibi sözler söyleniyor. Benim sizden ricam şu. Bana bir tane ehli sünnet alimi gösterin, Mevlana Celaledini rumi hazretleri ney çaldı, diye kitabına yazan ve kaynak gösteren. Göstermessiniz. Kendi mantığınıza uymayan şeyleri inkar etme hastalığından kurtulmanızı tavsiye ederim. İslamiyet nakil dinidir. Kimsenin aklına yatıp yatmamasının önemi yoktur. Bu kadar delil kaynak gösterdikten sonra inkar etmek , gerçekten bir müslimana yakışmaz ve büyük cesaret ister. Ne diyim...

Allahü teala bir kimseye nur vermesse o münevver olamaz....
 

hira34

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Tem 2008
Mesajlar
41
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
49
ÇALGI ÇALMA​

Herhangi bir müzik aleti ile ritimli ses çıkarma.

Kur'ân-ı Kerîm'de çalgı çalmayla ilgili ne lehte ne de aleyhte açık bir hüküm yoktur. Ancak müctehidler bu mevzuda, Kur'ân'ın bazı âyetleriyle peygamber (s.a.s.)'den rivayet edilen bir takım hadislere dayanarak ictihadda bulunmuşlar; neticede farklı farklı hükümler çıkarmışlardır. Ne var ki müctehidlerin vardıkları sonuçları bize ulaştıran ve halen elde mevcut kaynaklarda yer alan rivayetler arasında da çelişkiler vardır. Meselâ, bir rivayette çalgı çalmanın haram olduğunu ifade eden bir müctehidin diğer bir rivayette bunun aksini savunduğunu görebiliyoruz.

Müziğin ve çalgı çalmanın haram olduğunu söyleyenlerle, buna itiraz ederek aksini savunanların ileri sürdükleri deliller incelenecek olursa, her iki tarafın da sundukları delillerin kendi iddialarını ispatlayacak açıklıkta olmadığı görülecektir. Meselâ:

"İnsanlar arasında bilgisizce Allah yolundan sapıtmak ve sonra da onunla alay etmek için boş sözleri satın alanlar vardır. İşte alçaltıcı azap onlar içindir." (Lokman, 31/6) âyeti; çengiler, şarkıcılar ve şarkı-türkü söyleme hakkında nazil olmuştur, (el-Vâhidî, "Esbâbü'n-Nüzûl ", Mısır 1968, 197-198; İbnü'l-Cevzî, "Telbîsü İblîs", 257) diyen müzik aleyhtarlarına karşılık, aksini savunanlar, bu âyetin, Kureyşliler'i, Kur'ân'ı dinlemekten alıkoymak için İran'dan satın aldığı masalları onlara anlatan Nadr b. Hârise hakkında nazil olduğunu iddia etmektedirler (el-Vâhidî, a.g.e., 197). Gerçekten de söz konusu âyet Mekkî olup, henüz şarap içmenin ve domuz eti yemenin dahi yasaklanmamış olduğu bir dönemde indiği düşünülürse bunun çalgı âletlerini yahut musikiyi yasaklamak için geldiği söylenemez.

Musikî aleyhinde delil olarak gösterilen âyetlerin (en-Necm, 53/59, 60, 61; İsrâ, 17/64; el-Enfâl, 8/35; Kasas, 28/55; ve Furkan, 25/72) de aynı şekilde konu ile doğrudan alakaları yoktur.

Musikiyi ve çalgı âletlerinin çalınmasını caiz görenlerin delil olarak gösterdikleri (er-Rûm, 30/15; ez-Zümer, 39/18, Fâtır, 35/1; Lokman, 31/19 ve A'râf, 7/32) âyetleri de kezâ, iddialarını ispatlayabilecek özellikte değildir.

Bu konudaki hadislere gelince; her iki tarafın iddiaları doğrultusunda pek çok hadis vardır. Ancak bu hadislerin de bir kısmı ya hadis âlimlerince tenkid edilmiş veya muhâlif görüşte olanlar tarafından değişik şekillerde yorumlanmışlardır.

Nafi' şöyle anlatır: Bir gün Abdullah b. Ömer beni terkisine aldı. Yolda giderken bir çobanın çaldığı kaval sesini işitti. Bu sesi işitir işitmez parmaklarıyla kulaklarını tıkadı ve yoldan uzaklaştı. Bir müddet gittikten sonra bana "Kaval sesi hâlâ geliyor mu?" diye sordu. "Hayır" demem üzerine parmaklarını kulaklarından ayırdı. "Bir kere de Rasûlullah (s.a.s.) ile birlikte bulunuyordum. Böyle bir ses işitmişler ve aynen benim yaptığım gibi yapmışlardı." dedi. (Ebu Davud Edeb, 52).

Hadisi, Sünen'inde rivayet eden Ebu Davud, bunun münker (güvenilir bir râviye muhalif olarak rivayet edilen hadis) olduğunu söylemiştir. (Ebu Davud, aynı yer) Kaldı ki sahih kabul edilse bile kaval çalmanın veya onu dinlemenin haram oluşuna delil teşkil etmez. Öyle olsa, Rasûlullah (s.a.s.) kulaklarını tıkama yerine çobanı ikaz eder, onu bu işten men ederdi. İbn Ömer'e de dinleme izni vermezdi. (Bu konudaki diğer hadisler ve tenkidleri için bk: İbnü'l-Cevzî, a.g.e. 261 dipnotlar; eş-Şevkânî, Neylü'l-Evtâr, VIII, 96-106; Süleyman Uludağ, "İslâm Açısından Musikî ve Semâ", İstanbul 1976)

Müziğin ve çalgı çalmanın caiz olduğu görüşünde olanlar delil olarak şunları ileri sürerler:

"Nikahı def çalarak ilan ediniz. " (İbn Mâce, Nikah, 20)

"Nikahı ilân ediniz, mescidlerde kıyınız ve nikahta def çalınız. " (Tirmizî, Nikah).

"Nebî (s.a.s.) gizli yapılan ve def çalınarak: "Size geldik, size geldik. Bizi selâmlayın sizi selamlayalım." türküsü söylenmeyen nikahlardan hiç hoşlanmazlardı." (eş-Şevkânî, "Neylü'l-Evtâr", VI, 189).

Hz. Âişe'den: "Bir kere Rasûlullah (s.a.s.) yanıma gelmişti. Yanımda, Buas günü ile ilgili şiirleri def çalarak terennüm eden iki câriye bulunuyordu. Rasûlullah (s.a.s.) yatağına yatıp yüzünü öbür tarafa çevirdi, sonra Hz. Ebu Bekir içeri girdi. "Bu ne hal! Rasûlullah'ın huzurunda şeytan mizmarı (şeytan düdüğü sesi) ne gezer?" diye beni azarladı. Bunun üzerine Rasûlullah ona dönüp: "Bırak onları, her milletin bir bayramı var bu da bizim bayramımızdır. " buyurdu. Babam başka şeyle meşgul olunca cariyelere işaret ettim dışarı çıktılar." (Buhârî, İdeyn) Hadisleri İbnü'l-Cevzî, "Telbîsü İblîs" adlı eserinde genel olarak şu şekilde tenkid etmektedir:

"Hz. Âişe hadîsinde, câriyeler teğanni etmemiştir. Belki Buas günü ile ilgili şiir terennüm etmişlerdir. Bunun şarkı söylemek ile arasında çok fark vardır. Kaldı ki günümüzde yapılan teğannî. kızdan kadından, yanaktan, boydan-bostan ve nefsi şehevî arzularla coşturan ğına türüdür. Ensâr'ın mâsumane şiirleriyle kıyas edilemez" (İbnü'l-Cevşî, a.g.e., 265)

Mezhep imamlarının ve fıkıh âlimlerinin bu konudaki görüşleri:

İmâm-ı A'zam Ebu Hanife'ye göre eğlenmek için çalınan tüm çalgılar haramdır. (el-Merginânî, el-Hidâye, IV, 80)

el-Hidâye sahibi, Hanefi mezhebinin görüşlerini şöyle açıklar:

Düğün yemeğine davet edilen kimse düğüne gittiği zaman orada oyun ve çalgının bulunduğunu görse oturup yemeğini yemesinde bir sakınca yoktur. Ebu Hanife der ki: "Bir kere böyle bir şeye mübtelâ olmuştum, fakat sabrettim." Yani davet mahalli olan düğün yerinden ayrılmadım. Oyun ve çalgı bulunan yeri terketmemekten ibaret olan bu hüküm, davete icabet etmenin sünnet oluşundandır. Hadiste: "Davete icabet etmeyen Ebu'l-Kasım'a asi olmuştur. " buyurulmuştur. O halde düğünde çalgı ve oyun gibi bidatler vardır diye sünnet olan davete icabet terkedilemez. Bu, başkaları için örnek olma durumunda olmayan kimseler hakkında söz konusudur. Başkalarına örnek olanlar bu gibi şeyleri önleme gücüne sahip değillerse orada oturmaz çekip giderler. Çünkü gitmemelerinde dine kötülük etme ve müslümanlara günah kapısını açma gibi mahzurlar vardır. İmâm-ı A'zam'ın bahis konusu hareketinin, örnek olma durumuna gelmeden önceki dönemine ait olduğu nakledilir.

Çalgı ve oyun, düğün yapılan evin yemek yenen kısmında ise, örnek olmayan insanların bile orada oturmaları caiz değildir. Çünkü Kur'ân'da:

"Sana Kur'ân nazil olduktan sonra zâlim insan gruplarıyla oturma." (el-En'âm, 6/68) buyrulur.

Bu hüküm, çalgı ve oyunun olup olmadığını bilmeden düğüne gidenler için söz konusudur. Gitmeden evvel bunu bilenler düğüne gidemezler. (el-Merginânî, a.g.e., IV, 80)

İmâm Mâlik'in meazif (genellikle telli çalgılar) ve ûd gibi çalgı aletlerini mübah gördüğünü Keffâl ve Reyyânî naklederler. (Şevkânî, a.g.e., VIII, 105)

Medine uleması, çalgı aleti ile bile olsa, mûsikînin caiz olduğunu söylemişler, Şafiîlerle Zâhirîler de bu hususta onlara uymuşlardır. (Şevkânî, a.g.e., aynı yer)

İbnü'l Cevzî, İmam Mâlik'in: "Medinelilere hangi mûsikî türü hakkında ruhsat veriyorsun?" diye sorulduğunda "Hiçbir türüne müsaade etmiyorum bunu içimizden fâsık olanlar yapıyor" diye cevap verdiğini nakleder. (ibnü'l-Cevzî, a.g.e., 256)

Hanbeliler; ûd, davul ve saz gibi çalgı âletlerini caiz görmezler; bu tür aletlerin çalındığı düğüne gitmenin doğru olmadığına inanırlar. Fakat mücerred musikiyi, yani güzel sesle terennümü mübah görürler. (el-Fıkhu ala mezâhibi'l-erbaa, II, 44)

İbn Hazm, mûsikî'ye dair bağımsız bir eser yazmış ve mûsikîyi yasaklayan tüm hadisleri tenkid ederek bunlardan hiçbirinin sahih olmadığını ileri sürmüştür. Bu mezhebe göre mûsikînin her çeşidi helâldir. (Süleyman Uludağ, İslâm Açısından Mûsikî ve Semâ, İstanbul 1976, 187)

İmam Gazâlî, semâın (müzik dinleme) mübah olduğunu zikreder ve sesleri; canlılardan çıkan seslerle, cansızlardan çıkan sesler diye iki kısma ayırır; bunları dinlemenin caiz olduğunu söyler. Ancak içki ile çalınması mûtâd olan çalgıların haram olduğunu ifade eder. (Gazalî, İhya, Kahire 1967, I, 343-348).

ÇALGI ÇALMA[/QUOTE]

Huyela kardeşim artık kendimden alıntı yapıyorum:a12:, atlamış olabilirsin belki diye. Senin gönderdiğin hadisler yoktur demiyorum elbette ki, ama sen sadece bunlar doğrudur diye diretiyorsun ve ilahiyet profesörlerinin de ehli sünnet alimi olmadığını söyleyerek nereye varmaya çalıştığını anlamıyorum. Oysaki benim gönderdiğim linklerde de senin bahsettiğin hadisler mevcuttur. Hatta bu konuda daha ayrıntılı bilgiler de mevcuttur. Burada yapılması gereken tek şey sanırım konuyla ilgilenen bizim gibi insanların,
yeterli bilgisi olan ve bu işe hayatını adamış alimlere gerekli sualleri sorması olacaktır. Karşılıklı atışma gibi bir sohbet olsun istemem. Bu konuda yine de vermiş olduğun bilgiler için teşekkür ediyorum. En azından gerekli noktalarda sormak istediğim sorular senin sayende netleşti diyebilirim. Her ne kadar senin tek taraflı düşündüğünü düşünsemde. Bu da benim sana naçizane eleştirim diyebilirim. Saygılarımla. Allah'a emanet ol.
 

Huyela

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2006
Mesajlar
2,345
Tepki puanı
1
Puanları
36
Yaş
41
Konum
İstanbul
ÇALGI ÇALMA​

Huyela kardeşim artık kendimden alıntı yapıyorum:a12:, atlamış olabilirsin belki diye. Senin gönderdiğin hadisler yoktur demiyorum elbette ki, ama sen sadece bunlar doğrudur diye diretiyorsun ve ilahiyet profesörlerinin de ehli sünnet alimi olmadığını söyleyerek nereye varmaya çalıştığını anlamıyorum. Oysaki benim gönderdiğim linklerde de senin bahsettiğin hadisler mevcuttur. Hatta bu konuda daha ayrıntılı bilgiler de mevcuttur. Burada yapılması gereken tek şey sanırım konuyla ilgilenen bizim gibi insanların,
yeterli bilgisi olan ve bu işe hayatını adamış alimlere gerekli sualleri sorması olacaktır. Karşılıklı atışma gibi bir sohbet olsun istemem. Bu konuda yine de vermiş olduğun bilgiler için teşekkür ediyorum. En azından gerekli noktalarda sormak istediğim sorular senin sayende netleşti diyebilirim. Her ne kadar senin tek taraflı düşündüğünü düşünsemde. Bu da benim sana naçizane eleştirim diyebilirim. Saygılarımla. Allah'a emanet ol.

Şimdi öncelikle şunu belirtmek isterim. Ben sizin kalbinizi çeviremem ve inanın burada tartışmak için bulunmuyorum. Sadece delillerimizi sunduk. Dileyen inanır dileyen inanmaz herkes serbettir malum. Büyüklerimiz bize tartışmayı yasaklıyorlar. Bu sebebden bitimek istiyorum. Her ne kadar yukarıda bazı meshebsiz kimselerin ismi geçsede çalgının haram olduğunu sizde yukarda belirtmişsiniz ve caiz olur dediğiniz yerler hep düğün bayram vs. gibi zamanlar. Şunuda belirtiyim ben bütün ilahiyatçılar meshebsizdir demedim. Kendi uğraşarak kendisini geliştirirse ve bir ehli sünnet alimine tabi olursa illaki onlara bir sözümüz yok. Nitekim böylelerinide tanıyoruz. Kendim ilahiyat mezunu olduğum için öğretilen dersleri, öğretme metotlarını kitablarından barizce görüyorsunuz. Mesela Kitab, sünnet , akıl mantığıyla öğretirler. Yani kitaba bak , sünnete bak, ve akıl yürüt...

Peki ehli sünnetin delili nedir.
Kitab, sünnet , icma , kıyas. Şimdi bunlar icma ve kıyası kaldırdı. Sıra hadisi şeriflere geldi. Onlarıda kaldırmaya başlıyorlar yavaş yavaş. Durum böyle olunca bunu savunan birisine ehli sünnet diyemessiniz.

Eleştirin beni tabiki memnun olurum. Ama bakın ahir zamandayız ve tek taraflı düşünmem gerekiyor bir müsliman olarak. Bir şey ya haktır yada batıl. Halbuki yazdığım yazılarda bu yukarıda belirttiklerinizin hepsi ehli sünnet alimleri tarafından açıklanmış. Bilmiyorum size o linki vedimmi ama bu soruların hepsi ehli sünnet alimlerine sorulmuş ve doyurucu cevablar verilmiş.. Sizden tek isteğim şu linkteki yazıyı sonuna kadar okumanız. Göreceksinizki kafanıza ve kafamıza takılan ne varsa hepsi gayet güzel açıklanmış.

Çalgının dindeki yeri .:.: www.dinimizislam.com :.:.

Sizde Allahü teala emanet olunuz.
 

bugrahancan61

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
120
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
Konum
Boztepe-Trabzon
Web Sitesi
www.teksen.org
Al Kardeşim sana güzel bir cavap !
Her Kesin dediği Hadislere de inanma Ortada çok uydurma hadisler dönüyor kaynağını bizzat kendin aç bak benim çok yakın bir dostum var ki o kelam ,İslam, İman esasları, metafizik, yaratılış insan ve metafizik konularında uzman ayrıca hafız arapça eğitimi almış bir zat o da bana aynısını söledi Mehamet Paksu Hoca efendi de aynısını ! Gerisi size kalmış !

Değerli Kardeşimiz;

Musikî hususunda umumî ölçümüz şu ifadeler olmalıdır:

“Şeriatça bazı savtlar (dinî bakımdan bazı sesler) helâl, bazılar ıharam kılınmıştır. Evet, ulvî hüzünleri, RAbbanî aşkları iras eden (hatırlatan) sesler helâldir. Yetimane hüzünleri, nefsanî şehevâtı tahrik eden sesler haramdır. Şeriatın tayin etmediği kısım ise senin ruhuna, vicdanına yaptığı tesire göre hüküm alır.”1

Musikîde iki ses kullanılır: insan sesi ve âlet sesi. Bir eser icra edilirken ya tek başına insan sesi veya müzik âletleri kullanılır; çok kere de her ikisinden birden istifade edilir. Her üç halde de insanın hoşuna giden, onun zevk duyduğu ve tesirinde kaldığı ölçülü, belli bir makamda ses çıkarılır. Bu sesler mahiyetine, mevzuuna ve tesirine göre değerlendirilir. Ya insanın ruhuna tesir eder, onda ulvî, dinî, hamâsî hislerin canlanmasına sebep olur; ya da dinlediği bir musikî parçası, nefsine ve süflî hislere hitap ederek yüce hislerin körelmesine sebebiyet verir. Yukarıdaki ifadelerde de açıkça görüldüğü gibi, meşru olan, dinlenilmesinde bir mahzur bulunmayan ses, insana ulvî hüzünleri, yani dünyanın fâniliğini, ölümün her an gelebileceğini, insanın bir gün gelip toprak olacağını, Allah korkusunu hatırlatmalı veya ilâhî aşkı, Allah sevgisini, dünya üzerinde Cenab-ı Hakkın güzel sanat eserlerindeki yüce isimlerinin ve sıfatlarının tecellîlerini hatıra getirmeli. Bu hisleri tahrik eden her türlü sesi dinlemek helâl ve caizdir. Fakat yetimane hüzünleri; insana ümitsizlik veren, sevdiği kimselerden ve nimetlerden ayrılmanın ıztırabını hatırlatan, insanı bedbinliğe, karamsarlığa iten; insanın şehevanî hislerine hitap eden, dinlediği zaman nefsin hoşuna giden sesler ise haramdır, dinlemek caiz değildir.

Bu iki sınıfa girmeyen birtakım sesler de vardır ki, insandan insana değişir. Meselâ aynı musikî parçasını dinleyen iki kişiden birisi nefsânî bir his duyarken, diğeri ondan daha ulvî bir mânâ çıkarmaktadır. Meselâ “İncecikten bir kar yağar, tozar elif elif diye/Deli gönül abdal olmuş, gezer elif elif diye” parçasını bir musikî eşliğinde dinleyen iki kişiden birisi “elif”ten Allah’ı hatırlayıp, ilâhî aşkı düşünürken, öbürü zahirî mânâsına bakarak “elif”ten bir kadını hatırlar, mecâzî bir aşk düşünür.

Bir başka misâl: Yunus’un, “Aşkın aldı benden beni/ Bana Seni gerek Seni/Ben yanarım dünü gün/Bana Seni gerek Seni/Aşkın şarâbından içem/Mecnûn olup dağa düşem/Sensin dünü gün endîşem/Bana Seni gerek Seni” şiiri bugün hem ilâhî olarak, hem de türkü olarak söylenmektedir. Şimdi biri burada geçen “aşk”tan ilâhî aşkı düşünürken, diğeri zâhirî mânâsına bakarak mecâzî bir aşkı hatırlar.

İmam Gazalî Hazretleri ise musikîyi, haram, mekruh ve mubah olhmak üzere üç ana başlık altında inceleyerek şöyle der:

Dünya arzusu ve şehvet hisleri ile dolup taşan kimseler için yalnızca bu duyguları tahrik eden sesler haramdır.

Vakitlerinin çoğunu buna veren, meşguliyeti âdet haline getiren kimse için mekruhtur.

Allah sevgisi ile dolup taşan, duyduğu güzel ses kendisinde yalnızca güzel sıfatları tahrik eden kimse için müstehaptır.

İmam Gazalî daha sonra, musikîyi haram kılan şeyin kendisi değil, sonradan ârız olan bazı sebepler olduğunu ifade eder, bunu da şöyle tasnif eder:
Şarkı söyleyen kadın olur, dinleyen de kadın sesinin şehvetini tahrik edeceğinden korkarsa dinlemek haramdır. Burada haram hükmü müzikten değil, kadının sesinden gelmektedir.

Şarkı ve türkünün güftesi bozuk, İslâm inancına ve ahlâkına aykırı ise, bunu müzikli veya müziksiz söylemek ve dinlemek haramdır.
Gençliği icabı şehevî duyguların mahkûmu olan bir kimse aşırı derecede müziğe düşer, vaktinin çoğunu bu yolda geçirirse sefih olur.

1. İşaratü’l-İ’câz, s. 78; Sözler, s. 382, 687-688.
2. İhyâ, 2: 279-81.
Mehmed Paksu Helal – Haram
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet Editör
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt