Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

İslamda fesad ve ifsad kavramı (2 Kullanıcı)

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
70
İnsanın ürettiği fesat

İnsanın ürettiği fesattan en büyük payı putperestlik,
ikinci olarak münâfıklık,
üçüncü olarak da yahudi kesimi almaktadır.
(Bkz. 17/İsrâ, 4; 7/A'râf, 85; 2/Bakara, 11)
En yıkıcı fesat, insanın saltanat ve sahip olma uğruna sergilediği fesattır.
(Bkz. 27/Neml, 34)
Böyle olduğu içindir ki, insanlık tarihi boyunca medeniyet ve saltanatların çöküşüne de fesatlar sebep olmuştur. (Bkz. 28/Kasas, 4, 83; 89/Fecr, 12; 40/Mü'min, 26; 27/Neml, 14).

İsrâ suresi ayet, 4
Kitapta İsrailoğullarına şu hükmü verdik: "Muhakkak siz yer (yüzün) de iki defa bozgunculuk çıkaracaksınız ve oldukça 'kibirli bir yükselişle' muhakkak 'kibirlenip-yükseleceksiniz'.

A'râf suresi ayet, 85
Medyen (toplumunada) kardeşleri Şuayb'ı gönderdik. Şuayb onlara: Dedi ki: "Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka ilahınız yoktur. Size Rabbinizden apaçık bir belge (mucize) gelmiştir. Ölçüyü ve tartıyı tam tutun, insanların (hakları olan mallarını) eşyasını değerinden düşürüp-eksiltmeyin ve düzene (ıslaha) konulmasından sonra yeryüzünde bozgunculuk (fesad) çıkarmayın. Bu sizin için daha hayırlıdır, eğer inanıyorsanız."

Bakara suresi ayet, 11.
Kendilerine: "Yeryüzünde fesat çıkarmayın" denildiğinde: "Biz yalnızca ıslah edicileriz" derler.

Neml suresi ayet, 34
Dedi ki: "Gerçekten hükümdarlar, bir ülkeye girdikleri zaman, orasını bozguna uğratırlar ve halkından onur sahibi olanları hor ve aşağılık kılarlar; işte onlar, böyle yaparlar."

Kasas suresi ayet, 4,
Gerçek şu ki, Firavun yeryüzünde (Mısır'da) büyüklenmiş ve oranın halkını birtakın fırkalara ayırıp bölmüştü; onlardan bir bölümünü güçten düşürüyor, erkek çocuklarını boğazlayıp kadınlarını diri bırakıyordu. Çünkü o, bozgunculardandı.

Kasas suresi ayet 83;
İşte ahiret yurdu biz onu, yeryüzünde büyüklenmeyi ve bozgunculuk yapmak istemeyenlere (armağan) kılarız. (Güzel) Sonuç da takva sahiplerinindir.

Fecr suresi ayet, 12;
Böylece oralarda fesadı 'yaygınlaştırıp arttırmışlardı.'

Mü'min suresi ayet, 26;
Firavun dedi ki: "Bırakın beni, Musa'yı öldüreyim de o (gitsin) Rabbine yalvarıp-yakarsın. Çünkü ben, sizin dininizi değiştirmesinden ya da yeryüzünde fesat çıkarmasından korkuyorum

Neml suresi ayet, 14.
Vicdanları kabul ettiği halde, zulüm ve büyüklenme dolayısıyla bunları inkâr ettiler. Artık sen, bozguncuların nasıl bir sona uğratıldıklarına bir bak.

Bakara suresinin 11-12. ayetlerinde olduğu gibi fesad, daha ziyade, münâfıkların bir vasfı olarak zikredilmektedir. Ancak, fesad çıkarmanın, bozgunculuk yapmanın tasvip edilecek bir yanı olmadığı gibi, hiçbir kimse de, kendisinin böyle çirkin bir fiille vasıflanmasını istemez. Nitekim münâfıklar da , kendilerinin böyle bir özellikle vasıflanmalarını kabullenmemektedirler. Münâfıklar, kendilerinin müfsid değil; muslih olduklarını ileri sürmektedirler. (2/Bakara, 11-12) Bu ayette geçen fesad kelimesini, İbn Mes'ud ve sahabeden bazılarının "küfür ve ma'siyet işlemek" , İbn Abbas 'ın da, sadece "küfür" kelimeleri ile tefsir etmeleri bu fiilin son derece çirkin olduğunu ve her türlü kötülüğü içerisine alabileceğini göstermektedir. Genelde nefisleri, nesepleri, malı, aklı ve dini ifsâd etmek diye sıralanan bu kötülükler, fesâdın çerçevesi içerisinde mütalaa edilmektedir.

Bakara suresi ayet, 11
Kendilerine: "Yeryüzünde fesat çıkarmayın" denildiğinde: "Biz yalnızca ıslah edicileriz" derler.

Bakara suresi ayet 12
Haberiniz olsun; gerçekten, asıl fesatçılar bunlardır, ama şuurunda değildirler.

Kur'an-ı Kerim'de "yeryüzünde fesâd çıkarmayın" veya "ıslah edildikten sonra yeryüzünde fesâd çıkarmayın" anlamlarındaki ifadeler, bazı ayetlerde tekrar edilir. Selef ulemasına göre "yeryüzünde fesat çıkarma" ifadesi, Allah'a açıktan isyan etmek demektir. Müfessirler, bu ifadeyi, genel olarak, Allah'a şirk koşma, Allah'a isyan, yeryüzünün fesatla dolması, peygamberleri yalanlama, nübüvveti inkâr etme dolayısıyla Allah'ın emirlerini kabul etmeme, Allah'ın dini hakkında şüphe etme, kibirlenme ve büyüklük taslama, harp ve fitne çıkarma şeklinde yorumlamaktadırlar.
Ayetlerde mutlak olarak zikredilen fesad, ister inanç, isterse amelî konularda olsun, insana zarar veren ve onu maddî ve manevî helaka götüren her türlü davranıştır. Fesat çıkaranları (müfsidleri) Allah'ın sevmeyeceği (5/Mâide, 64; 28/Kassas, 77), onların işlerini düzeltmeyeceği (10/Yûnus, 81) gerçeği ortaya çıkmaktadır.

Mâide suresi ayet, 64;
Yahudiler: "Allah'ın eli sıkıdır" dediler. Onların elleri bağlandı ve söylediklerinden dolayı lanetlendiler. Hayır; O'nun iki eli açıktır, nasıl dilerse infak eder. Andolsun, Rabbinden sana indirilen, onlardan çoğunun tuğyanlarını ve küfürlerini artıracaktır. Biz de onların arasına kıyamet gününe kadar sürecek düşmanlık ve kin salıverdik. Onlar ne zaman savaş amacıyla bir ateş alevlendirdilerse Allah onu söndürmüştür. Yer yüzünde bozgunculuğa çaba harcarlar. Allah ise bozguncuları sevmez.

Kassas suresi ayet, 77
"Allah'ın sana verdiğiyle ahiret yurdunu ara, dünyadan da kendi payını (nasibini) unutma. Allah'ın sana ihsan ettiği gibi, sende ihsanda bulun ve yeryüzünde bozgunculuk arama. Çünkü Allah, bozgunculuk yapanları sevmez."

Yûnus suresi ayet, 81
Onlar atınca, Musa dedi ki: "Sizlerin (ortaya) getirdiğiniz büyüdür. Doğrusu Allah onu geçersiz kılacaktır. Şüphesiz Allah, bozgunculuk çıkaranların işini düzeltmez."


İnşaallah devam edecek
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
70
Allah'ı inkâr ve Allah yolundan alıkoymak, en büyük fesadlardandır,
Bu fesadın sonuçları da acıdır: "İnkâr (küfr) eden ve Allah'ın yolundan alıkoyanlara fesatlarına/bozgunculuklarına karşılık azap üstüne azap veririz." (16/Nahl, 88)

Peygamberleri ve getirdiklerini yalanlama da fesadın büyüklerindendir.
Kur'an'da, peygamberlerin getirip yerleştirmeye çalıştığı mesaja ve bu doğrultuda kurmaya çalıştığı İslamî düzene, birtakım sözde gerekçelerle karşı çıkan ve her türlü engelleme yollarını deneyen kimseler fesadçılar/bozguncular olarak adlandırılmakta ve bu olumsuz davranışlarının kendilerine bir yarar sağlamadığı; tam tersine helaklarına sebep olduğu vurgulanmaktadır.

Ankebut suresi ayet 36
Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı (gönderdik) Böylece dedi ki: "Ey kavmim, Allah'a kulluk edin ve ahiret gününü umud edir ve yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın."

Ankebut suresi ayet 37
Ancak onu yalanladılar, bunun üzerine onları amansız bir sarsıntı yakalayıverdi, böylelikle kendi yurtlarında diz üstü çökmüş olarak sabahladılar.

A'râf suresi ayet 103
Sonra bunların (peygamberlerin) ardından Musa'yı ayetlerimizle Firavun'a ve önde gelen-çevresine gönderdik; Onlar ona (ayetlerimize) haksızlık ettiler. İşte bozgunculuk çıkaranların nasıl bir sona uğradıklarına bir bak.

A'râf suresi ayet 109
Firavun kavminin önde gelenleri dediler ki: "Bu gerçekten bilgin bir büyücüdür";

A'râf suresi ayet 110
"Sizi topraklarnızdan sürüp-çıkarmak istiyor. Bu durumda ne buyuruyorsunuz?"

A'râf suresi ayet 127
Firavun kavminin önde gelenleri, dediler ki: "Musa ve kavmini bu toprakta (Mısır'da) bozgunculuk çıkarmaları, seni ve ilahlarını terketmeleri için mi (serbest) bırakacaksın?" (Firavun) Dedi ki: "Erkek çocuklarını öldüreceğiz, ve kadınlarını sağ bırakacağız. Hiç şüphesiz biz, onlara karşı kahir bir üstünlüğe sahibiz."

Neml suresi ayet 13
Ayetlerimiz onlara, gözler önünde sergilenmiş olarak gelince dediler ki: "Bu, apaçık olan bir büyüdür."

Neml suresi ayet 14;
Vicdanları kabul ettiği halde, zulüm ve büyüklenme dolayısıyla bunları inkâr ettiler. Artık sen, bozguncuların nasıl bir sona uğratıldıklarına bir bak.

Mü'min suresi ayet 26
Firavun dedi ki: "Bırakın beni, Musa'yı öldüreyim de o (gitsin) Rabbine yalvarıp-yakarsın. Çünkü ben, sizin dininizi değiştirmesinden ya da yeryüzünde fesat çıkarmasından korkuyorum."

Mü'min suresi ayet 27
Musa dedi ki: "Gerçekten ben, hesap gününe iman etmeyen her mütekebbirden, benim de Rabbim, sizin de Rabbinize sığınırım."


İnşaallah devam edecek
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
70
İnsan Hakları İhlâlleri Şeklindeki Fesat

Fesadın yaygın görünüşü, insan hakları ihlalleridir. Bunlar, kan dökücülük, sömürü ve tahakküm ilişkileri biçiminde kendini gösterir. "...Kim bir kimseyi, bir kimseye (cinâyete) veya yeryüzünde bozgunculuğa karşılık olmadan öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de onu diriltirse (ölümden bir hayat kurtarırsa), bütün insanları diriltmiş gibi olur. And olsun ki onlara belgelerle peygamberlerimiz geldi. Sonra buna rağmen onların pek çoğu, yeryüzünde taşkınlık edenler (müsrifûn) oldu." (5/Mâide, 32) Kadınları bırakıp erkekleri öldüren Firavun (7/A'raf, 127), kızlarını toprağa diri diri gömen Mekke câhiliyyesinin insanları (16/Nahl, 58-59; 81/Tekvir, 8-9), daha anne karnındayken kürtajla çocuklarının hayatlarına kıyan veya oğlan kız demeden tüm çocuklarının ebedî hayatlarını öldüren modern câhiliyyenin ortak tavrı yaşama hakkına tecavüzdür. Bu da, temel insan haklarının en başlarında gelen canın korunmasını ihlaldir ve fesadın en büyüklerindendir.
Yine malın korunmasını ihlal eden hırsızlık, ölçü ve tartıda eksiklik de fesattır. (Bkz. 12/Yûsuf, 70-73; 11/Hûd, 84-94; 7/A'râf, 85-93)

A'raf suresi ayet, 127
Firavun kavminin önde gelenleri, dediler ki: "Musa ve kavmini bu toprakta (Mısır'da) bozgunculuk çıkarmaları, seni ve ilahlarını terketmeleri için mi (serbest) bırakacaksın?" (Firavun) Dedi ki: "Erkek çocuklarını öldüreceğiz, ve kadınlarını sağ bırakacağız.(93) Hiç şüphesiz biz, onlara karşı kahir bir üstünlüğe sahibiz."

Nahl suresi ayet, 58
Onlardan birine dişi (çocuk) müjdelendiği zaman içi öfkeyle-taşarak yüzü simsiyah kesilir.
Nahl suresi ayet 59
Kendisine verilen müjdenin kötülüğünden dolayı topluluktan gizlenir; onu aşağılanarak tutacak mı, yoksa toprağa gömecek mi? Bak, verdikleri hüküm ne kötüdür?

Tekvir suresi ayet, 8
Ve 'diri olarak toprağa gömülen kızcağıza' sorulduğu zaman:
Tekvir suresi ayet 9,
"Hangi suçtan dolayı öldürüldü?"

Yûsuf suresi ayet, 70
Onların erzak yüklerini kendilerine hazırlayınca da, su kabını kardeşinin yükü içine bıraktı, sonra bir münadi (şöyle) seslendi: "Ey kafile, sizler gerçekten hırsızsınız."
Yûsuf suresi ayet, 71
Onlara doğru yönelerek "Neyi kaybettiniz?" dediler.
Yûsuf suresi ayet, 72
Dediler ki: "Hükümdarın su tasını kaybettik, kim onu (bulup) getirirse, (ona armağan olarak) bir deve yükü vardır. Ben de buna kefilim."
Yûsuf suresi ayet, 73;
Allah adına, hayret" dediler. "Siz de bilmişsiniz ki, biz (bu) yere bozgunculuk çıkarmak amacıyla gelmedik ve biz hırsız değiliz

Hûd suresi ayet, 84
Medyen (halkına da) kardeşleri Şuayb'ı (gönderdik) . Dedi ki: "Ey kavmim, Allah'a ibadet edin, sizin O'ndan başka ilahınız yoktur. Ölçüyü ve tartıyı eksik tutmayın; gerçekten ben, sizi bir 'bolluk ve refah (hayır) ' içinde görüyorum. Doğrusu ben, sizi çepeçevre kuşatacak olan bir günün azabından korkuyorum."
Hûd suresi ayet, 85
"Ey kavmim, ölçüyü ve tartıyı -adaleti gözeterek- tam tutun ve insanların eşyasını değerden düşürüp- eksiltmeyin ve yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın."
Hûd suresi ayet, 86
"Eğer mü'minseniz, Allah'ın bıraktığı (helal işlerden olan kazanç) sizin için daha hayırlıdır. Ben, sizin üzerinizde bir gözetleyici değilim."
Hûd suresi ayet 87
Dediler ki: "Ey Şuayb, senin namazın mı atalarımızın taptığı şeyleri bırakmamızı ya da mallarımız konusunda dilediğimiz gibi davranmaktan vaz geçmemizi emretmektedir. Çünkü sen, gerçekte yumuşak huylu, aklı başında (reşid bir adam) sın."
Hûd suresi ayet 88
Dedi ki: "Ey kavmim görüşünüz nedir-söyler misiniz? Ya ben Rabbimden apaçık bir belge üzerinde isem ve O da beni kendisinden güzel bir rızık ile rızıklandırmışsa? Ben, size yasakladığım şeylere (kendim sahiplenmek suretiyle) size aykırı düşmek istemiyorum. Benim istediğim, gücüm oranında yalnızca ıslah etmektir. Benim başarım ancak Allah iledir; O'na tevekkül ettim ve O'na içten yönelip dönerim."
Hûd suresi ayet 89
"Ey kavmim, bana karşı gelişiniz, sakın Nuh kavmini ya da Hûd kavminin veya Salih kavminin başlarına gelenlerin bir benzerini size de isabet ettirmesin. Üstelik Lût kavmi size pek uzak değil.
Hûd suresi ayet 90
"Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O'na tevbe edin. Gerçekten benim Rabbim, esirgeyendir, sevendir."
Hûd suresi ayet 91
"Ey Şuayb" dediler. "Senin söylediklerinin çoğunu biz 'kavrayıp anlamıyoruz'. Doğrusu biz seni içimizde zayıf da görüyoruz. Eğer yakın-çevren olmasaydı, gerçekten biz seni taşa tutar öldürürdük. Sen bize karşı güçlü ve üstün değilsin."
Hûd suresi ayet 92
Dedi ki: "Ey kavmim, sizce benim yakın-çevrem, Allah'tan daha mı üstündür ki, O'nu arkanızda unutuluvermiş (önemsiz) bir şey edindiniz. Şüphesiz benim Rabbim, yapmakta olduklarınızı sarıp-kuşatandır."
Hûd suresi ayet 93
"Ey kavmim, bütün yapabileceğinizi yapın; kuşku yok, ben de yapacağım. Kime aşağılatıcı azab gelecek ve yalancı kimdir, yakında bileceksiniz. Siz gözetleyip durun, ben de sizlerle birlikte gözetleyeceğim."
Hûd suresi ayet 94
Emrimiz geldiği zaman, tarafımızdan bir rahmetle Şuayb'ı ve onunla birlikte iman edenleri kurtardık; o zulme sapanları dayanılmaz bir ses sarıvredi de kendi yurtlarında dizüstü çökmüş olarak sabahladılar.

A'râf suresi ayet 85
Medyen (toplumunada) kardeşleri Şuayb'ı (gönderdik. Şuayb onlara: Dedi ki: "Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka ilahınız yoktur. Size Rabbinizden apaçık bir belge (mucize) gelmiştir. Ölçüyü ve tartıyı tam tutun, insanların (hakları olan mallarını) eşyasını değerinden düşürüp-eksiltmeyin ve düzene (ıslaha) konulmasından sonra yeryüzünde bozgunculuk (fesad) çıkarmayın. Bu sizin için daha hayırlıdır, eğer inanıyorsanız."
A'râf suresi ayet, 86
"O'na iman edenleri tehdit ederek, Allah'ın yolundan alıkoymak ve onda çarpıklık arayarak (böyle) her yolun (başını) kesip-oturmayın. Hatırlayın ki siz azınlıkta (ve güçsüz) iken O, sizi çoğalttı. Bozgunculuk çıkaranların nasıl bir sona uğradıklarına bir bakın."
A'râf suresi ayet, 87
"İçinizden bir grup, kendisiyle gönderildiğim şeye inanmışken diğer bir grup inanmadığına göre, artık Allah, aramızda hüküm verenlerin en hayırlısıdır."
A'râf suresi ayet, 88
Kavminin önde gelenlerinden büyüklük taslayanlar (müstekbirler) , dediler ki: "Ey Şuayb, seni ve seninle birlikte iman edenleri ya ülkemizden sürüp-çıkaracağız veya mutlaka bizim dinimize geri döneceksiniz." (Şuayb:
"Biz istemesek de mi?" dedi.

A'râf suresi ayet, 89
"Allah bizi ondan kurtardıktan sonra, bizim tekrar sizin dininize dönmemiz Allah'a karşı yalan yere iftira düzmemiz olur. Rabbimiz olan Allah'ın dilemesi dışında, ona geri dönmemiz bizim için olacak iş değildir. Rabbimiz, ilim bakımından her şeyi kuşatmıştır. Biz Allah'a tevekkül ettik. Rabbimiz, bizimle kavmimiz arasında 'Sen hak ile hüküm ver,' Sen 'hüküm verenlerin' en hayırlısısın."
A'râf suresi ayet, 90
Kavminin önde gelenlerinden küfre sapanlar, dediler ki: "Andolsun, Şuayb'a uyacak olursanız, kuşkusuz kayba uğrayanlardan olursunuz."
A'râf suresi ayet, 91
Bunun üzerine onları dayanılmaz bir sarsıntı tuttu da, kendi yurtlarında diz üstü çökmüş olarak sabahladılar.
A'râf suresi ayet, 92
Şuayb'ı yalanlamakta olanlar, sanki orda 'hiç refah içinde yaşamamışlar' gibi oldular; Şuayb'ı yalanlamakta olanlar, asıl büyük hüsrana uğrayanlar oldular.
A'râf suresi ayet, 93
O da onlardan yüz çevirdi ve (şöyle) dedi: "Ey kavmim andolsun, size Rabbimin risaletini tebliğ ettim ve size öğüt verdim. Şimdi ben, küfre sapan bir topluluğa karşı nasıl üzülebilirim?"
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
70
Bir toplumda bozgunculara engel olunamaması ve bozguncuların sayısının artması

Bir toplumda bozgunculara engel olunamaması ve bozguncuların sayısının artması, bu toplumu ayakta tutan sosyal düzenin bozulması, işlerin çığırından çıkması, toplumsal hayatta hiçbir şeyin yolunda gitmemesi ve kargaşa ortamının hâkim olması demektir. Özellikle zalim yöneticiler ve politik seçkinler, toplumlarında kötülüğü ve fesadı yaygınlaştırırlar. Bu fesatçılar, ister peygamber, isterse kendi topluluklarından çıkan şuurlu insanlar olsun, bütün ıslahçılara karşı çıkarlar, onlarla mücadele ederler. "Dünya hayatına dair konuşması senin hoşuna giden, pek azılı düşman iken, kalbinde olana (samimi olduğuna) Allah'ı şahit tutan, işbaşına geçince ortalığı fesada verip bozgunculuk yapmaya, "hars"ı (ürünü, ekini) ve nesli yok etmeye çabalayan insanlar vardır. Allah bozgunculuğu sevmez." (2/Bakara, 204-205) Bu ayetin metninde yer alan "hars" (ekin, ürün) kelimesi iki şekilde yorumlanır:
Hars, emek yoluyla sağlanan kazanç ve gelirdir. Çoğunlukla dünyevî malları, özellikle de hem toprağın işlenmesi yoluyla elde edilen ürünü, hem de bizzat işlenmiş tarlanın kendisini gösterir. Hars, bu bağlamda ürün olarak anlaşılırsa, bu mecazî olarak, genelde insan davranışlarına, özelde de toplumsal tavırlara uygulanabilir. Onun için hars, günümüzde kültür kelimesinin karşılığı olarak da kullanılmaktadır.
Bazı müfessirler ise, görüşlerini "kadınlarınız sizin hars'ınızdır" (2/Bakara, 223) ifadesine dayandırarak, bu ayette de "hars"ın eşleri anlattığını öne sürerler. Bu durumda "harsın ve neslin yok edilmesi", aile hayatının sarsıntıya uğraması ile ve sonuçta bütün bir toplumsal yapının çökmesi ile eşanlamlı olur.

Bakara suresi ayet, 204
insanlardan öylesi de vardır ki, dünya hayatına ilişkin sözleri senin hoşuna gider ve kalbindekine rağmen Allah'ı şahid getirir; oysa o azılı bir düşmandır.

Bu dünya hayatına bağlı insan tipi, herkese bir nasihatçı olduğunu göstermeye çalışır. Tekrar tekrar insanları ikna etmeye çalışarak şöyle der: "Benim iyilikten başka bir şey dilemediğime Allah şahittir. Ben şahsî çıkar için değil hak, doğruluk ve insanların kurtuluşu için çabalıyorum." Ama dünyaya bağlı bu tip adamın, tüm bu güzel sözleri yalandır ve iki yüzlülükten kaynaklanır.

O "Hakk'ın en büyük düşmanı"dır. Çünkü o, düşmanlığında, akıcı konuşmasına, ikna edici sözlerine ve Allah'a ettiği yeminlere rağmen Hak aleyhine her tür kötü, hilekâr girişimlerde bulunmaktan çekinmez.

Bakara suresi ayet 205
O, iş başına geçti mi (ya da sırtını çevrip gitti mi) yeryüzünde fesad çıkarmaya, ekini ve nesli helak etmeye çaba harcar. Allah ise, fesadı (bozgunculuğu ve kışkırtıcılığı) sevmez.

Bakara suresi ayet, 223
Kadınlarınız sizin tarlanızdır; tarlanıza dilediğiniz gibi varın. Kendiniz için (geleceğe hazırlık olarak güzel davranışlar) takdim edin. Allah'tan korkup-sakının ve bilin ki elbette O'na kavuşucusunuz. İman edenlere müjde ver.

Allah kadınları sadece erkeklerin hoşça vakit geçirmesi için yaratmamıştır. Kadınla erkek arasındaki ilişki, tarla ile çiftçi arasındaki ilişki kadar ciddidir. Çiftçi tarlasına sadece hoşlandığı için değil, onu ekmek ve ürün almak için de gider. Aynı şekilde bir erkek de karısına çocuk üretmek amacıyla yaklaşmalıdır. Allah'ın kanunu tarlanın ekilme metoduyla ilgilenmez; fakat, çiftçiden ekmek için başka yere değil, kendi tarlasına ve üretim için gitmesini ister.

Arapça kelimeler çok geniş anlamlıdır. Soyunuzun devam etmesi için çocuk yapmalısınız anlamına gelebilir. Aynı zamanda şu anlama da gelebilir: Çocuklarınızı doğru yolda eğitip yetiştirebilmek için birçok zorluğa katlanmalısınız. Bu ayette iki anlam da kastedilmiştir. Bu nedenle ikinci ayette müminler, bu vecibeleri yerine getirmediklerinde cezalandırılacakları konusunda uyarılıyorlar.
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
70
Fesâdın Görüntüleri

1- Tuğyân:
Hak ve adalet sınırını aşma (tuğyan) ve fesad/bozgunculuk, birbirini tamamlayan özelliklerdir. (Bkz. 89/Fecr, 9-14)

Fecr suresi ayet 9
Ve vadilerde kayaları oyup-biçen Semud'a?
Fecr suresi ayet 10
Ve kazıklar (ehramlar) sahibi Firavun'a?
Fecr suresi ayet 11
Ki onlar, şehirlerde azgınlaşmışlardı.
Fecr suresi ayet 12
Böylece oralarda fesadı 'yaygınlaştırıp-arttırmışlardı.'
Fecr suresi ayet 13
Bundan dolayı, Rabbin, onların üzerine bir azab kamçısı çarpıverdi.
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
70
Kendisi Bozgunculuk Çıkardığı Halde Sâlihlere Bozgunculuk İsnad Etmek:
"Musa'yı, Firavun ve erkânına gönderdik. Ayetlerimize karşı haksızlık ettiler. Fesatçıların/ bozguncuların sonunun nasıl olduğuna bir bak." (7/A'raf, 103) "Firavun, müfsidlerden (fesatçı/bozgunculardan) idi." (28/Kasas, 4) Kendileri fesatçı olan Firavun ve yandaşları, kendilerini ıslahatçı olarak görüyorlar, toplumu ıslah etmek isteyen Musa (a.s.)'ya fesatçı/bozguncu damgası vuruyorlar ve halkı onun aleyhine kışkırtıyorlardı: "Musa'yı ve milletini, yeryüzünde bozgunculuk yapsınlar, seni tanrılarınla başbaşa bıraksınlar diye mi koyveriyorsun?" (7/A'râf, 127) Firavun da şöyle demişti: "Bana izin verin de Musa'yı öldüreyim. O, Rabbine yalvaradursun. Onun, sizin dininizi değiştireceğinden veya yeryüzünde fesat çıkaracağından korkuyorum." (40/Mü'min, 26) Firavun ve yandaşları, kendi düzenlerini değiştirip yıkacak olan Hz. Musa'yı, bozgunculuk yapmakla suçluyorlardı. Firavun düzenine karşı çıkan ve sosyal ıslah programı öneren Hz. Musa, karşı çıktığı düzen tarafından bozgunculuk suçlamasıyla, vatan haini, bölücü olarak görülüyor, böyle gösterilmek isteniyordu. Her devirde kâfirlerin tavrının farklı olmadığı, küfrün tek millet olduğundan tek tip tavır sahnelediği, günümüz dünyasındaki çok belirgin benzerliklerle değerlendirilebilir.

Araf suresi ayet, 103) .
Sonra bunların (peygamberlerin) ardından Musa'yı ayetlerimizle Firavun'a ve önde gelen-çevresine gönderdik; Onlar ona (ayetlerimize) haksızlık ettiler. İşte bozgunculuk çıkaranların nasıl bir sona uğradıklarına bir bak

Daha önce geçen hikâyeler, hakikatte Allah'ın çağrısına mülâki olup sonra bunu reddeden bir topluluğun helâkinin artık onlar için kaçınılmaz olduğunu Mekke halkına anlatmak ve onları ikna etmek içindi. Daha sonra, Musa (a.s) , Firavun ve İsrailoğullarının kıssaları da gene bu amaçla zikredilmekte. Bunların yanında, diğer başka ayetler de hem Kureyş'in kâfirleri, hem inananları ve hem de Yahudileri için pek çok ibret alınan dersler vardır.
Bu ayetteki kıssada, Kureyşli kâfirlere, hak ile batıl arasındaki mücadelenin hemen daha başlarında sahip oldukları kuvvetlerinin, görünen büyüklüğüne bakarak kendilerini kandırmamaları salık verilmekte.Bütün bir mücadele tarihi de göstermektedir ki, mücadele, halkı için ve hatta tüm insanlık için doğru olanın yerleşmesi uğruna, herhangi bir maddî vesile peşinde koşmadan, kendinden çok büyük ve güçlü insanlar ya da devletler tarafından korunan, batıla karşı küçük bir grubun savaşımı ile başlar. Nihayetinde de bu mücadeleden bir zafer elde edilir. Hakkın peygamberinin tebliğine engel olmak için kâfirlerin yaptıkları planların, kötülüklerin nasıl neticede kendilerine geri döndüğünü, Kureyşlilerin görüp de ders almaları uyarısı yapılmakta. Allah, haklarındaki son kararı uygulamadan evvel, belki kendilerine bir çeki-düzen verirler diye kâfirlere uzunca bir mühlet verir. Ayrıca bir uyarıdan, açık bir işaretten ve olaydan hiç ders almayanlara ibret-i alem için bir ceza verir.
Muhaliflerin eziyet ve işkencelerinin hedefi haline gelmiş müminler için iki ders vardı alınması gereken. Birincisi; sayıca düşmandan az olmaları, güçsüz oluşları, kendilerinin mücadele azimlerini kırmamalı, onları yıldırmamalı, ayrıca "yardım" nerede kaldı diyerek kalblerinde en ufak bir burukluk hasıl olmamalıdır. İkincisi; Yahudiler, hakka inandıklarını ikrar etmelerinden sonra bundan cayarak takındıkları tavra karşı da dikkat etmeleri için uyarıldılar. Aksi halde aynı Yahudiler gibi onlar da lanetleneceklerdi. İsrailoğulları'nın geçmiş kıssaları onların da kendi menfaatleri için burada anılmaktadır. Onlar, bâtıla ibadet etmenin sonuçları konusunda uyarılmakta ve geçmiş peygamberlerin getirdiği hak dini katışıklardan ayıklayıp yeniden saflaştıran Hz. Peygambere de iman etmeleri tavsiye edilmektedir.

Reddederek ve birer büyüdür diyerek "Onlar da bizim ayetlerimize zulüm ettiler". Haksızlık, bir bakıma ayetlere karşı adilce yanaşmamaları ve hatta onları birer büyü olarak görmeleri ve hafife alıp gülüp geçmelerindendir. Apaçık deliller, bu ayetlerin Allah'tan olduğunu gösterirken ve hiçbir aklı başında insanın da "evet, bunlar büyü işi olabilir" demiş olmamasına rağmen bu ayetleri açıkça inkâr etmekten daha büyük bir zulüm var mıdır?
Üstelik, bizzat büyücü ve efsuncuların kendileri bunların meydana gelmesinin bir büyünün gücünün çok çok ötesinde olduğunu söylediklerinde, bunların hâlâ birer tılsım olduklarını söyleyip, gerçeği kabul etmemek zulümden başka bir şey değildi. Bu şekilde gerçekten ne kadar hikmetsiz ve bayağı kişiler olduklarını da göstermiş oluyorlardı.

Kasas suresi ayet , 4
Gerçek şu ki, Firavun yeryüzünde (Mısır'da) büyüklenmiş ve oranın halkını birtakın fırkalara ayırıp bölmüştü; onlardan bir bölümünü güçten düşürüyor, erkek çocuklarını boğazlayıp kadınlarını diri bırakıyordu. Çünkü o, bozgunculardandı.

Metinde geçen "Âlafilardi" kelimeleri kapsamlı bir şekilde şu anlama gelir. Firavun boyun eğmiş bir kul gibi davranacağı yerde, ülkede isyankar tavrı benimsedi ve teb'asına zorba ve mağrur bir yönetici gibi baskı yapmaya başladı.

Yani, "Teb'asını tümüne eşit haklar sunarak yönetmedi, aksine onları parçalara bölen bir siyaset izledi. Kimini yönetici sınıfa dahil etmek üzere hak ve imtiyazlara boğuyor, kimisini de ezmek ve sömürmek üzere köle haline getiriyordu."
Burada hiç kimse şu şüpheye kapılmamalıdır: İslâmî hükümet de müslümanlarla zimmî teb'a arasında ayırım yapar, onlara eşit haklar tanımaz; o veya bu şekilde bir tarafı kayırır... Böyle bir şüphe yersizdir; çünkü Firavun'un siyasetinin aksine, böyle bir ayırım, ırk, renk, dil ve sınıf esası üzerine değil, bilakis ideoloji ve hayat tarzı esası üzerine yapılmıştır. İslâmi sistemde müslümanlar ile zımmi'lerin yasal hakları konusunda kesinlikle bir ayırım sözkonusu değildir. Tek ayırım onların siyasal haklarıyla ilgilidir ve bu da şu basit sebebten ötürüdür: Bir ideoloji devletinde yönetici sınıf yalnızca devletin temel ideolojisine inananlardan oluşabilir. Bu ideolojiyi kabullenen herkes bu sınıfa girebilir. Reddedenlerse dışarda kalır. Dolayısıyla bu ayırımla, Fir'avnî ayırım arasında hiçbir benzerlik yoktur, zira Fir'avnî ayırıma göre ezilen sınıfın hiçbir üyesi, hiçbir şekilde (kesinlikle) yönetici sınıfına giremez; ezilen kavim temel insan (kul) haklarından yararlanamaz, siyasî ve ekonomik haklarından dem vuramaz. Hatta onlar yaşama ve hayatta kalma haklarından bile mahrumdur, her ne olursa olsun herhangi bir hakları güvencede değildir, buna mukabil tüm özel imtiyaz ve haklar, devletin yüksek kademeleri, hayatın nefis nimetleri, yönetici sınıfa ve bu sınıf içinde doğmuş bulunan herkese tahsis edilmiştir.

Kitab-ı Mukaddes bunu şöyle açıklar: "Şimdi Mısır'ın başına Hz. Yusuf'u tanımayan yeni bir kral geçti ve halkına şöyle dedi: Dikkat edin İsrailoğulları bizden daha fazla ve daha güçlü. Haydi onları zekice bir hileyle halledelim ki çoğalmasınlar ve bakarsınız öyle bir zaman gelir ki, bir savaşa maruz kalırız da onlar düşmanlarımızla birleşerek bize karşı savaşırlar. Bu yüzden onları ülkeden kovun." Bunun üzerine onlara ağır işleri yüklediler ki, onların altında ezilsinler. Ve onlar, Firavun için muhteşem şehirler inşa ettiler, Pithom ve Ramses ve Mısırlılar, İsrailoğulları'nı zorla köleleştirdiler. Ve onların hayatlarını, harç karma, tuğla yapımı, her türlü tarla hizmeti gibi zor işlerde çekilmez hale getirdiler. Ve Mısır'ın kralı İbrani ebelerle konuştu... Ve şöyle dedi: -İbrani kadınlara ebelik yaptığınızda çocuklara bakın, eğer oğlansa öldürün, kız ise bırakın yaşasın. (Çıkış: I: 8-16)
Bu gösterir ki, Hz. Yusuf'un (a.s) irtihalinden sonra Mısır'da kavmiyetçi bir devrim yapılmıştı. Ve Kıptîler yeni kavmiyetçi hükümete sahip olduklarında İsrailoğulları'na egemen olmak için her vasıtaya başvurmuşlardı. Onları yalnızca küçük düşürüp aşağılamak ve adi işlere koşmakla kalmıyorlar, oğullarını öldürmek, kızlarını yaşatmak suretiyle nüfuslarını azaltma siyaseti de güdüyorlardı. Böylece İsrail kadınları tedricî olarak Kıptilerin eline düşecek ve İsrailoğulları yerine Kıptî nesiller üretecekti. Talmud, Hz. Yusuf'un (a.s) irtihalinden 100 küsur sene sonra böyle bir devrimin vuku bulduğunu kaydeder. Talmud'a göre yeni hükümet, evvelemirde İsrailoğulları'nı verimli arazilerinden, evlerinden ve mülklerinden mahrum etti. Sonra devletle ilgili, iş ve görevlerinden uzaklaştırdı. Artık Kıptî liderler İsrailoğulları'nın ve onların Mısırlı dindaşlarının biraz palazlandığını ne zaman görseler onları zillete duçar ederek, küçük bir ücret vererek yahut beş kuruş vermeksizin en zor işlerde istihdam ederlerdi. "Mısır halkının bir bölümünü güç ve itibarından etti" ayetinin ve Bakara Suresi'nin, "sizi korkunç bir azaba duçar etmişlerdi." mealindeki 49. ayetinin açıklaması budur.
İlaveten, ne Kitab-ı mukaddes, ne de Kur'an-ı Kerim'de Fravun'a bir müneccim tarafından İsrailoğulları arasında bir çocuğun doğacağı ve kendisini iktidarından edeceği söylendiği, Firavun'unun bu tehlikeyi bertaraf etmek üzere, israiloğulları'nın evinde doğan erkek çocuklarının öldürülmesini emrettiği; yahud bizzat Firavun'un korkunç bir rüya gördüğü ve bu rüyanın, İsrailoğulları arasından kendisini iktidarından edecek bir oğlan çocuğunun doğacağı şeklinde yorumlandığı zikredilmez.

Arâf suresi ayet, 127
Firavun kavminin önde gelenleri, dediler ki: "Musa ve kavmini bu toprakta (Mısır'da) bozgunculuk çıkarmaları, seni ve ilahlarını terketmeleri için mi (serbest) bırakacaksın?" (Firavun) Dedi ki: "Erkek çocuklarını öldüreceğiz, ve kadınlarını sağ bırakacağız. Hiç şüphesiz biz, onlara karşı kahir bir üstünlüğe sahibiz."

Baskı ve zulmün iki dönemi vardı. İsrailoğulları ilk defa, Hazreti Musa'nın doğumundan önce II. Ramses'in yönetimi sırasında zulme uğradılar. Ayette anlatılan ikinci zulüm dönemi ise Hz. Musa'nın (a.s) Allah'ın elçisi olarak gönderilmesinden sonra, Mineftah'ın hükümdarlığı esnasında başladı. Maamafih bununla beraber bir nokta ortak idi ki: İsrailoğulları'nın yavaş yavaş soyları kuruyacak şekilde erkek çocukları öldürülüyor, kız çocukları hayatta bırakılıyor ve sağ kalanlar da diğer ırklar arasında kayboluyordu. 1896 senesinde yapılan arkeolojik kazılarda muhtemelen bu döneme ait bir levha bulundu. Mineftah'ın kahramanlık ve zaferlerinden bahseden sözkonusu levhanın üzerinde "İsrailliler imha edilmiştir ve onları yeniden türemeleri için geride hiçbir tohum bırakılmamıştır" diye bir cümle geçer.

Mü'min suresi ayet, 26
Firavun dedi ki: "Bırakın beni, Musa'yı öldüreyim de o (gitsin) Rabbine yalvarıp yakarsın. Çünkü ben, sizin dininizi değiştirmesinden ya da yeryüzünde fesat çıkarmasından korkuyorum."

Bu ayetten itibaren, İsrailoğulları tarihinin en önemli olayının açıklaması başlamaktadır. Fakat İsrailoğulları bu olayı unuttukları gibi, Kitab-ı Mukaddes ve Talmut'ta da sözkonusu olay zikredilmemiştir. Yine İsrailliyatta böyle bir olaydan bahsedilmiyor. Ancak Kur'an-ı Kerim, üzerindeki sis perdesini kaldırarak bu hadiseyi dünya tarihine aktarmıştır. Sözkonusu olay, Hz. Musa (a.s) ile Firavun'un mücadele ettikleri dönemde cereyan etmiştir. Bu kıssayı, tarafsız olan ve Kur'an'a karşı taassup içinde bulunmayan bir kimse okuduğu takdirde olayın hakka davet açısından çok önemli olduğunu kabul edecektir. Ayrıca Hz. Musa (a.s) gibi yüce bir şahsiyetin getirdiği mesajı kabul ederek, onun gösterdiği mucizelerin de tesiriyle, Firavun'un devlet erkanından bazı kimselerin pekala iman etmeleri doğal karşılanabilir. Nitekim sözkonusu mü'min, Firavun'un Hz. Musa'yı öldürmek istediğini görünce sırf Hz. Musa'yı korumak için, o ana kadar gizlediği imanını açığa vurmuştur. Fakat ilim ve araştırmacılığın objektif olması gerektiğini savunan oryantalistler, Kur'an'ın bu açık ifadelerini nedense anlamak istememişlerdir. Bu, onların Kur'an'a karşı gösterdikleri taassubun apaçık bir delilidir. Örneğin, İslâm Ansiklopedisi'ne Hz. Musa (a.s) hakkında makale yazan oryantalist, bu olay hakkında şunları söylüyor: "Kur'an'ın bu hikayesine göre, Firavun'un kavminden bir devlet adamı, Musa'yı savunmaya çalışır. Fakat bu husus sarih değildir. (VL/28) Acaba bu kıssa Haggay'da geçen Yetro'nun Musa'ya yumuşak davranması için Firavun'a rica etmesi olayıyla ilgili olabilir mi?"
Güya ilmin ve araştırmacılğın objektifliğinden bahsedenler, adeta Kur'an'ın her ifadesinde bir yanlışlık bulabilmek için yemin etmişlerdir. Öyle ki bir yanlışlık bulamazlarsa bile, en azından çeşitli şüpheler meydana getirmeye çalışmaktadırlar. Sözgelimi onlar, "Haggayda zikredilen Yetro'nun kıssası Hz. Musa'nın (a.s) doğumundan çok önceleri geçmiş olmasına rağmen, Hz. Peygamber (s.a) bu kıssayı öğrenerek Kur'an'a almıştır," iddiasıyla "Kur'an'da bu husus sarih değildir" diyerek şüpheler meydana getirmeye çalışıyorlar. İşte ilmin ve araştırmacılığın objektifliğinden dem vuran oryantalistlerin, İslâm, Kur'an ve Hz. Muhammed (s.a) sözkonusu olunca ortaya koydukları tavır bu şekilde oluyor.

Firavun bu sözleriyle, aslında Hz. Musa'yı öldürmek istediğini, ancak başkaları engel olduğu için öldüremediğini anlatmak istiyor. Oysa onun içindeki korku, Allah'ın elçisine el kaldırmasına engel olmaktaydı.

Yani, ben bunun bir devrim yapabileceğinden veya bozgunculuğa neden olacağı için tehlikeli olduğundan korkuyorum. Bu yüzden o, herhangi bir şey yapmadan önce, çıkaracağı bozgunculuğu önleyebilmek için onun öldürülmesi gerekir. Firavun'un öne sürdüğü bu neden, Hz. Musa'nın öldürülmesi için yeterli bir delil olarak görülmüştür.
Firavun'un korktuğu hususlardan birisi olan "dini değiştirmek" ifadesinin iyice anlaşılması gerekir. Çünkü Hz. Musa (a.s) , Firavun'un korktuğu bu husus dolayısıyla öldürülmeyi hak etmiştir. Buradaki "din" ifadesi ile yönetimin işleyiş biçimi kastedilmektedir. Yani, Firavun'un deyimiyle: "Ben onun, hükümdarınızı değiştireceğinden korkuyorum" deniliyor. (Ruhu'l-Meani, cilt: 24, sh: 56) Başka bir ifadeyle, "onların siyaset, kültür, medeniyet, ekonomi ve Mısır'da yürürlükte olan sistemleri" burada "din" olarak nitelenmiştir. Firavun, Musa'nın yaptığı davet sonucunda sözkonusu sistemin değişeceğinden korkuyordu. Fakat her sahtekar politikacı gibi Firavun da, aslında kendi iktidarının elinden gideceğini söylememiş ve tam tersine "Ey Kavmim! Musa'nın hareketi, sizlerin dinini yıkmaya yönelik olduğu için ben onu öldürmeyi istiyorum. Ama ben kendimi değil, sizleri düşünüyorum. Sizler benim iktidarımdan yoksun kaldığınız takdirde, çok kötü durumlara düşersiniz. İşte bu yüzden Musa'nın öldürülmesi gerekir. Nitekim o, bir vatan-millet düşmanıdır." demiştir.
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
70
İnsanları Bölme:
Kur'an'da insanları yapay ayrımlara tâbi tutup bölme, Firavunca bir fesad yöntemi olarak savunulmaktadır: "Firavun, memleketin başına geçti, halkını fırkalara (kastlara, yüksek ve aşağı sınıflara) ayırdı. İçlerinden bir topluluğu güçsüz bularak onların oğullarını boğazlıyor, kadınlarını sağ bırakıyordu. Çünkü o, müfsidlerden/fesad çıkaranlardan idi." (28/Kasas, 4) Firavun'un zayıf, güçsüz gördüğü grup, Mısır toplumunda en aşağı basamaklara itilen ve hemen hemen bütün insan haklarından yoksun bırakılan İsrailoğullarıydı. İnsanları, sınıflara bölmek, bazı ırklara ayrıcalık vermek, kendileri devletin rantını yiyip halkı sömürerek elit tabakayı (burjuva, sömürücü, kapitalist, bürokrat kesim, mutlu ve putlu azınlık) oluşturup, toplumu da halk tabakası, orta direk, batılı-doğulu, Türk-Kürt, zengin-fakir, irticacı-modern vb. ayrımlarla insanları sınıflara, yapay gruplara ayırarak bölen fesadçılar; mü'min-müşrik ayrımına bölücülük damgası vurarak sömürüye ve zulme dayanan kendi bölücülüklerini unutturmak istemektedirler.

Kasas suresi ayet , 4
Gerçek şu ki, Firavun yeryüzünde (Mısır'da) büyüklenmiş ve oranın halkını birtakın fırkalara ayırıp bölmüştü; onlardan bir bölümünü güçten düşürüyor, erkek çocuklarını boğazlayıp kadınlarını diri bırakıyordu. Çünkü o, bozgunculardandı.
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
70
Bilim Yoluyla Fesad:
Çağımız buhranlarının temel nedenlerinden biri, bilime karıştırılan yalanlar, insan itikadını ve yaşayışını saptıran nifaklardır. Gerçekte ilim, ilahî sanatı tetkik hikmeti olduğu halde; hiç bağdaşmaması gereken cehaletle (cahiliyye) bilim, zorlama yollarla, şeytanî hile ve uydurmalarla bağdaştırılmış ve fesat araçlarından biri olmuştur.


Ahlâk Yoluyla Fesad:

Çağlar boyu toplumlar içinde ahlakı fesada verip, toplumları çökerten münâfık ve müşriklerin devrimizdeki ulaştıkları durum, dört ayaklıları bile utandıracak boyutlara gelmiştir.


Ekonomi Yoluyla Fesad:
Dinimiz, insanların meşru ihtiyaçlarını karşılamak için belirli şartlarla helal dairesi içinde çalışmalarını ibadet kabul eder. Cimriliği haram kıldığı gibi, israfı da şeytanın kardeşliği olarak değerlendirir. Fesatçılar ise, israf ve tüketim hızlanması sloganlarıyla toplumları tüketim toplumu yaparak mahvetmektedir. Ülkeler, toplumlar, aileler, evlilik kurumları, iş bulma konuları... gibi yapılar, savurganlık ve kapitalist düzenin zulmü sebebiyle iflas etmiş durumdadır. Aç insanın, dini (dolayısıyla ahlakı ve tüm yaşama biçimi) de kolaylıkla yozlaşmış, insanlar karınlarını doyurmaktan ve bazıları da eşya sevgisinden ve yarışından başka şey düşünemez hale gelmiştir. Modernizmin, modanın, mal-eşya yarışının, lüksün ve reklâmın fesadı yaygınlaştırmadaki rolleri, tahmin edildiğinden de çok fazladır.


Politika Yoluyla Fesad:
İnsanların inanç yapısını bozan ve huzurunu ciddî biçimde kaçıran belki en önemli fesad yolu budur. Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyen, bu yüzden fâsık, zâlim ve kâfir olan tağutların zulmü her alanda karşımıza çıkmaktadır. Bu onlarca fesadın kaynağı olduğundan, müslümanların reddetmeleri ve mücadele etmeleri gereken fesadın başı sayılır.


Fikir Yoluyla Fesad:
Filozof, düşünür, yazar, öğretmen... sıfatları, fesadın cahil halk kesimlerince kabulünü kolaylaştırması açısından büyük ihanet özelliğindedir. Allah'a inanmayan, O’ndan hakkıyla korkmayan insanın hele ağzı laf yapıyor, kalemi yazabiliyorsa bunun fesadının şerrinden herhalde şeytan bile Allah'a sığınıyordur.


Teknoloji Yoluyla Fesad:
Uydular, casus uçaklar, bombalar, füzeler, cep telefonları, gizli kameralar, tele kulaklar...


Medya Yoluyla Fesad:
TV. kanalları ve boyalı basın... Örnek vermeye gerek var mı?


Ve En Büyük Fesad Yolu; Düzen:
Tüm kural, kurum ve kuruluşlarıyla doğurgan fesad. Diğer fesadlar, bu ananın gayr-ı meşrû çocukları. Tâğûtî düzenlerin tümü en büyük müfsiddir.


Fesad kavramını incelemiş olduk,
Allahım! Bize hakkı hak olarak göster ve ona uymayı nasip et; batılı da, batıl olarak göster ve ondan da sakınmayı nasip et. Amin
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt