Resul Aydın
Kayıtlı Kullanıcı

Düşünce Özgürlügü

Islam'in dünya görüsü son zamanlarda iyice ihmal edilerek, temeli yabancilara uzanan düsünceler hakim kilinmaya çalisilmistir. Islam'in dünya görüsünün aynasi, en önemli sorunlardan olan düsünce ve inanç özgürlügüne getirmis oldugu yaklasimlardir. Uygar dünya uzayi fethetmekle insani fethetmis olmadi. Oysa ki evrendeki en önemli unsur insanogludur. Islam'in insanliga vermis oldugu üstün mesajlar, ona sagladigi genis haklar ne yazik ki hala çagdas insanlara verilmemis durumdadir ve hala insanlar dinlerinden, irklarindan, düsünce ve inançlarindan ötürü bogazlanmakta, kilik kiyafetleriyle ugrasilmakta her gün biraz daha baskilar artmakta, iskence ve izdiraplar dinmek bilmemektedir. Her vesileyle çarenin demokrasi oldugu vurgulanmaktaysa da bunun dertlere çare olmadigi apaçik görülmektedir.
Islam, yaratilisinin geregi insana tüm haklari vermistir. Insanlar arasinda mal-mülk, kabile, renk, cins ayrimi yoktur. Bunlar insani insan olarak degerlendirme-de ölçü olarak kabul edilmemistir. Insana verilen bu deger Kur'an'da ifadesini söyle bulmustur. "Ey insanlar! Biz sizi bir erkek ve bir disiden yarattik. Millet ve kabileler halinde topluluklar kildik ki birbirinizi taniyasiniz. Allah katinda en üstün olaniniz ondan en çok sakinaninizdir. "
Islam, Habesli bir köleyi ordularinin basina getirirken, ezilenleri, dislananari koruma mücadelesi verirken, dünya bu alanda düsünmeyi bile aklina getirmiyordu. Bati Dünyasi'ndaki insan haklari düsüncesinin geçmisine baktigimizda, tarihte üç olayin adeta insan haklarinin dönemeçleri kabul edil-digini görürsünüz.
Bunlardan birincisi, Ingiltere'de baskaldiran ingiliz baronlari-na haklar tanimak amaciyla Kral Yurtsuz John tarafindan 1215'te çikarilan ferman-dir. "Büyük Ferman" anlaminda "Magna C(h)arta" adi verilmistir. Insan haklarinin Avrupa'daki ilk sözlesmesi sayilan Magna Charta hürriyetin besigi sayilan Ingiltere'de 15 Haziran 1215'te istemeyerek te olsa Kral John tarafindan mühürlenip imzalandiktan sonra ilan edil-mistir. Oysa ki bu tarih Hz. Muhammed'-in Medine'de müslüman, yahudi ve müsriklerle anlasarak 47 (veya daha fazla) madde halinde imzaladiklari kar-deslik, yurttaslik ve yardimlasma muka-velesi olan Medine sözlesmesinden tam 593 yil sonradir.
Redhouse sözlügüne baktigimizda Magna Charta su sekilde tanimlanmistir. "Ingiliz derebeyleri ve Kral John tarafindan 1215'te çikarilan büyük ferman ki halkin sahsi masumiyetini ve sahsi haklarini taniyan ilk siyasi vesikadir, ingiliz demokrasisinin temelini teskil eder; sahsi hürriyeti müdafaa eden bir anayasa" (Redhouse, s.633)
Magna Charta ile insanlara bazi haklarin tanindigi inker edilemez. Ancak batililarin "insan haklarinin temelini" bu fermanla baslatma iddialari tamamen asilsizdir. Oysa ki yeryüzünde insan hak ve vecibeleri konusnuda ilk yazili belge Hz. Muhammed'in baskanliginda 4 büyük grubu temsil eden yetkilerin 622'de imzaladiklari Medine Sözlesmesi'dir.
Bati'da insan haklarinin ikinci dönemeci kabul edien "Fransiz insan ve Yurttas Haklari Beyannamesi"dir. Fransiz Ihti-lali'nin (1789) etkisiyle meydana getirilen Fransiz Halkinin Milli Meclis halinde toplanan mümessilleri tarafindan ilan edilen bu beyannameye ancak sinif çatismasi, kan, savas ve buhran sonucu ulasilabilmistir. Oysa ki miladi 622 yilinda Hz. Muhammed çatisma ve kan olmaksizin anlasma saglamisti.
Batinin üçüncü dönemeci ise BM insan Haklari Bildirgesi'dir. BM teskilatina üye olan devletlerce 10 Aralik 1948 tarihinde toplanan Paris Kongresi'nde kabul edilen, bütün insanlara taninan temel haklari belirten bu bildiri de ancak her iki dünya savasinin yarattigi dehset ve meydana getirdigi yikimdan ürkmenin bir sonucu olarak ortaya konulabilmistir. Oysa Islam'in getirdigi insan haklari ayni zamanda fitri haklar olup 15 asirdan bu yana Islam dünyasinin fiilen yasattigi ve uyguladigi haklardir. Halbuki Bati'da insan haklarinin modern anlamda dogusu katolik ve protestanlarin, azinlikta olduklari topluluklarda ve ülkelerde cezalandirilmalari nedeniyle Avrupa'da baslayan Rönesans sonrasi döneme denk düser.
Islam'da Düsünce
Düsünce özgürlügü denilince akla ilk gelen Islam'dir. Çünkü, özgürce düsünmeyi dünyaya ögreten din sadece Islam Dini'dir. Islam, güveni ve acimayi simgeledigi gibi bu adin ilk çagristirdigi anlamlardan biri de süphesiz özgürlüktür. Islam Tevhid inancini getirmistir. Tevhid inanci özgürlügün sembo-lüdür. Kulu, kullar karsisinda kul olmaktan kurtarip, sadece en büyük kudret sahibi olan Allah'a kulluk etmeyi gerektirir. Allah'a inan-an, yalniz O'na kulluk eden bir mü'min veya mü'minler toplulugu kulluksinirlari karsisinda birbirlerine karsi tam bagimsiz bir sekildi hareket ederler. Tevhid inancinin iyice yerlesmedigi toplumlarda ya da zedelendigi toplumlarda insanlar birbirlerine kulluk ederler. Esyaya, çikar iliskilerine, rantiyeye, silah gücüne taparlar. Bu tip insanlarin özgür oldugunu söylemek mümkün degildir. Tevhid inanciyla özgürlesen insan hem düsünce, hem de inanç açisindan özgürlesir. Baskalarini hosgörüsle karsilar. Farkli inanç sahiplerinesaygili olur. Çünkü Islam, düsünce inanci tam anlamiyla özgürlestirmistir.
Hayvanlarin hayatina yön veren sey taklitçiliktir. Insanda asil olan ise onlarin tam tersine düsünerek, konusarak, muhakeme ederek is yapmaktir. Bu yetenekleriyle insanlar diger bütün canlilari emirleri altina alirlar. Bu durum düsüncenin ve aklin önemini ve gücünü kavramamiza isik tutmaktadir. Insanogluna yeryüzünün musahhar kilinmasinin sebebi, akil, düsünme ve bilgi edinmedir. Bilginin temeli düsünme, düsünmenin temeli de akildir. Iste bu yüzden Islam akla ve düsünmeye büyük önem vermistir ki Kur'an'in "707" ayetinde düsünmekten bahsedilmektedir.
Islami düsünceyi iki kisimda mütalaa edebiliriz. : biri Islam Dini'nin temel hükümleri üzerinde düsünmektir. Bunlar da iman, ibadet ve ahlaka yönelik hükümlerdir. Bu gibi hükümler üzerinde düsünüp yeni bazi düsünceler üretmek sözkonusuolamaz .inanç, ibadet ve ahlak konularina akli sokmamak ve düsünce üretmemek bu ilkeleri oldugu gibi kabul etmek dinin tabiatindandir
. Din ancak bu ilkelerin korunmasiyla korunabilir. Önemli olan ise inanilacak seylerin tesbitinde ve kavranmasinda akli kullanmaktir. Inanç esaslari, ibadet ve ahlak ilkeleri sabit olunca, mü'minler akillarini sadece dünya islerinde kullanacak ve daha yogun bir sekilde düsünce üreteceklerdir. Aklin dünyamizla ilgili islerde kullanilmasi böylece düsünce üretilmesi Islam'in dünya hayatina verdigi önemi de vurgulamaktadir. Islam akli dünya islerinde kullanarak düsünme üretmenin kapisini bundan 15 asir önce açti. Hz. PeygamberS'in dünya islerinde ashabiyla istisare ettigi, Hz. Ömer'in bu konulardaki ictihadlari tarihin kaydettikleridir. Rey ekolü sahibi Ebu Hanife'nin bir rivayete göre 63000 olan ictihadi ve mezhebinin bir çok yerinde yayilmis olmasi akli ve düsünceyi aktüel hale getirmesindendir.
Islami düsüncenin sartlarindan ikincisi ise dini naslar disinda önceden hiçbir otoritenin hiçbir pesin fikrin kabullenilmemis olmasidir.
Otorite sahislar yerine otorite ilkeler kabul edilmelidir. Otorite yerine ilkelerin kabul edildigi toplumlarda özgürlükten söz edilebilir. dÜsünce ya da kendi aklini kullanma konusunda Kur'an-i Kerim'de 300'e yakina yerde insanlar kendi akillariyla düsünmeye çagrilmaktadirlar. bAzi ayetler özellikle babalari (atalari) körü körüne taklit etmekten sakindirmaktadir. (Bkz. Bakara 17; Maide 104; A'raf, 28; ...)
