Resul Aydın
Kayıtlı Kullanıcı
Otomatik kapılar
kuyulardan motorsuz su çeken aygıtlar demir kalay ve kurşun gibi metallerin hassas belirlenmiş yoğunlukları zamanın göreceliği
otomatik kontrol sistemleri… Bunların hiçbiri içinde bulunduğumuz yüzyılın keşifleri değildir; bunlar 6-7 yüzyıl öncesine ait buluşlardır.


Bilim ve teknoloji yaşadığımız yüzyılda dünya tarihini etkileyecek önemli gelişimlere ve değişimlere vesile oldu. Tüm ülkelerde
yaşam koşullarını köklü ve süratli bir şekilde etkileyen teknoloji artan dünya nüfusunun pek çok sorununa çözüm getirdi.

Dünyanın bugünkü medeniyet seviyesinde büyük payı olan bilim ve teknolojinin tarihi gelişimi de son derece hızlı oldu.
Peki
bilim ve teknolojinin önderliğini üstlendiği uygarlık ve kültür alanındaki bu değişimin tarihsel başlangıcı hangi dönemlerde başlamıştır?

Yukarıda saydığımız keşiflerin tamamı dokuzuncu yüzyıldan on dördüncü yüzyıla kadar uzanan dünya tarihinde dönemin en ileri uygarlığı olan “İslam Uygarlığı”nın ürünüdür.
Tüm yaşamlarını dolayısı ile bilime dair tüm çalışmalarının temelini Kuran ayetlerine dayandıran Müslümanlar o dönemde bile bilime sahip çıkmışlardır. Akıla ve bilgiye dayanan uygarlıkları dünyanın bugün sahip olduğu pek çok değere de kaynaklık etmiştir.
Kuran'da evrenin yaratılışı ve kainatın düzeni ile ilgili ayetlerin bildirilmesi bilgi sahibi olmaya büyük önem verilmesi doğada Allah'ın varlığının delillerinin görülmesi evrendeki her nesne ve varlığın birbirine olan uyum ve bağlılığı; söz konusu dönemde bilimin ilerlemesine yol göstermiştir.
Teknik ilimler tıp astronomi cebir ve kimya gibi birçok alanda önemli neticeler elde eden Müslüman bilim adamları medeniyet ve kültür sahasında kısa zamanda kendilerini tüm dünyaya kanıtlamışlardır. Buluşlarıyla uygarlığın ilk adımlarının atılmasına vesile olan Müslümanlar ilerlemenin yolunu açmışlardır.
İslam tarihinde bilim dallarını tek tek incelediğimizde hepsinin kaynağının Kuran-ı Kerim olduğunu bilimin maddi-manevi herşeyin Allah'ın yarattığı sistemin bir parçası olduğunu defalarca ispat ettiğini görmekteyiz.
Müslüman bilim adamları öncelikle Batı’da Roma ve Doğu’da başta Çin olmak üzere diğer devletlerde geliştirilen bilim ve teknolojiyi rehber almışlar ve önemli kaynakları tercüme etmişlerdir.
Bu bilgi birikiminin içinden imanî ve teknik anlamda yanlış ve tutarsız olan noktaları çıkartarak kendilerine fayda sağlayacak duruma getirmişlerdir. İlk adım niteliğindeki çalışmalarının ardından elde ettikleri bilgileri değerlendirip yorumlayarak bilim ve teknolojiye katkıda bulunmaya başlamışlardır.
Beşinci yüzyılın ikinci yarısında doğup gelişen İslamiyet deneye ve gözleme dayalı bilimin gelişmesinde önemli bir rol oynamıştır.
Emevi halifelerinden Muaviye bir milyon civarında kitabı barındıran "Darü'l-Hikme"yi (İlim Kültür Yuvası) kurar. Halife el-Hakim de 400 bin ciltlik bir kütüphane kurarak bilim adamlarını Kurtuba'da toplar.
8. Yüzyıl’ın sonlarına doğru Halife Harun-el-Raşid Aristoteles'in tüm kitaplarını
Galen ve Hipokrat gibi büyük bilim adamlarının birçok eserini Arapçaya çevirtir. Halife el Memun Bizans'a ve Hindistan'a elçiler göndererek çevirmeye değer kitap aratır ve Bizanslıları yendiği savaşta savaş tazminatı olarak sadece Eski Yunan yazmalarını ister.

Böylece İslam dünyası önceki dönemlerde yapılan tüm bilimsel çalışmaları toparlayarak kaybolmasını önler; daha sonra bu çalışmalar Arapçadan Batı dillerine çevrilir. Endülüs Devleti'nin kurulması ile Musevi, Hıristiyan ve İslam kültür geleneklerinin buluşması, İspanya'yı bilim ve kültür merkezi haline getirir.
İslam dünyasında yetişen bilim adamlarından Cabir Bin Hayyan, 'Kimyasal maddeleri, uçucu maddeler, uçucu olmayan maddeler, yanmayan maddeler ve madenler' olarak dört grupta toplar. Cabir Bin Hayyan’ın bu çalışması, modern kimyanın kurucusu olarak bilinen Lavoisier'e öncülük eder.
İbn-i Sina
Al Razi
İbn-i Sina
Al Razi
El-Kindi, Einstein'dan 1100 yıl önce 800 yılında
izafiyet teorisi ile uğraşır. El-Kindi, "Zaman cismin var olma süresidir" zamanla bilinebilen ve ölçülebilen hız ve yavaşlıkta hareketin sonucudur. Zaman mekan ve hareket birbirinden bağımsız değildir göğe doğru çıkan bir insan ağacı küçük görür inen insan ise büyük görür' der.

Tıp ve eczacılıkta İbn-i Sina ve Razi gibi alimler anatomi ve tedavi alanına pek çok yeni bilgi eklerken; tarih ve coğrafya bilimlerinde Idrisi Hamevi ve Taberi ve adını bu satırlara sığdıramayacağımız pek çok İslam âlimi bilimsel teorilerde önemli ilerlemeler kaydetmişlerdir.
Özellikle optik alanında, on birinci yüzyılda İbn-i Heysem, bu bilim dalını tek başına yeniden inşa etmiştir. Dokuzuncu yüzyılda yaşamış olan Sabit bin Kurra, astronomi alanındaki ilk büyük yeniliği gerçekleştirmiş; Batlamyusçu sisteme, dokuzuncu yıldızsız küreyi eklemiştir.