.........
Maraş'ta ihtiyar bir Maraşlı'nın bana çizdiği şu tablo herşeyi göstermeye yeter:
- Hepsi de ''Hamd olsun, şapka giymeden ölüyoruz!'' diye boyunlarını ilmiğe uzattılar. Şafak sökerken dikkat ettim: Çıkan rüzgardan, hepsinin de sakalı aynı istikamette uçuşuyordu.
Aynı istikamette uçuşan sakallar değil, ruhlar... Kıydıkları da işte bu ruh...
Maraş'ta, ilgi çekiciliği, çarpıcılığı ve vicdan yakıcılığı bakımından ayrıca gösterilmeye değer levhalar vardır.
Şapkaya karşı malum yerlerdeki direnişlere benzer karşı duruşlardan sonra tam 63 kişi tevkif ediliyor. Bunlar, boyunlarına zincir takılarak birbirlerine bağlanıyor ve Adana'ya götürülüyor. Aralarından biri itilip kaklınca hepsinin boynunda aynı cendere acısı...
Adana'da tutukluları öyle bir yere tıkıyorlar ki- bir Maraşlı'nın tabiriyle- köpekler bile barınamaz. Pislik , kazurat ve teaffün yuvası bir yer... Maraşlı'lar, milli müdafaları zamanında memleketlerine geldiği vakit kendisine yapmadıkları ikram bırakmadıkları Kılıç Ali'ye baş vurup şöyle diyorlar:
- Biz memleketin belli başlı insanları olarak sizi Maraş'a geldiğiniz zaman başımıza tac ettik. Şimdi bizi bu pislik kuyusuna atmayı nasıl reva görüyorsunuz?
Cevap geliyor:
- Sizi yakında kurtaracağım! Sabırlı olunuz!
''Yakında ipte sallandırıp kurtulacaksınız!'' manasına, sinsilik ve alçaklıkta son haddi tutan bir cevap...
MaşaAllah Ali Efendi, (lakabı MaşaAllah- daima inşaAllah ve maşaAllah diye konuşurmuş) Abdülkadir ve Pekmezci Hacı Hüseyin idamlık...
Bunlara hükümden önce soruyorlar:
- Son ihtar! Şapka giyecek misiniz, giymeyecek misiniz?
Cevap, üçlü bir koro halindedir:
- Giyemeyeceğiz!
Üçü de sıcak bir yaz günü buzlu bir şerbet içercesine şehitlik şerbetini zevkle, saadetle içiyor.
MaşaAllah Ali Efendi'nin sehpada, boynunda ilmik, muazzam sözü:
- ''Benim adım MaşaAllah, şapka giymem İnşaAllah... Eşhedü.....''
Şapka kurbanları, mazlumluk ve şehitliğin en üst mertebesindedir...
Üstad Necip Fazıl Kısakürek; Son Devrin Din Mazlumları
--------------------
...İşte çekildi isyan bayrağı! "Gemileri yakmışız, isteyerek, mümkünü yok dönüşümüzün, çizgimize gelen gelsin!" Köy köy, dağ dağ ve şehir şehir yankı gelir bu kutsal çağrıya!...