Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Islâm Tasavvufla Yaşanir (2 Kullanıcı)

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0



Adem Aleyhisselâm’dan Resulullah (s.a.v) Efendimiz’e kadar gelen bütün Peygamber Efendilerimiz İslâm’ı tebliğe memur kılındılar. Çünkü İslâm, insanın Hazret-i Allah’a ulaşması için tek yoldur. Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde:
“Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol tayin ettik.” (Mâide: 48) buyuruyor.
Fahrüddin-i Râzi (r.aleyh) Hazretleri ve diğer bazı müfessirler bu Âyet-i kerime’ye: “Ey kullarım! Sizin her birinize iki şeyi vâcip ettim. Evvelâ şeriat, sonra tarikat.” mânâsını vermişlerdir.
Zâhiri ve bâtınî yolu birleştirmeden İslâmiyet’in yaşanamayacağı açıktır. İç âlemin, ruhi hayatın bozukluğu zâhiri amellerde fesad ve bozukluğa sebep olur. Kişinin nefsinin ortaya koyduğu gaflet ve boşluk Allah’ın (c.c) emirlerinde sadakatsizlik ve gevşeklik oluşturur. Kişinin tadili erkâna riayet etmeksizin namazı alelacele kılması, cimrilik yüzünden zekât vermemesi, Hacc’a gitmemesi, bazen kibir ve gururdan dolayı karşısındakine alenen zulmetmesi, öfkesinin şiddetinden dolayı hak ve hukuk gözetmeden muamele etmesi gibi pek çok şeyler bu boşluktan meydana gelir.
“Nefsini temizleyen kurtulmuştur.” (Şems: 9)
Âyet-i kerime’sinde buyurulduğu üzere tasavvufta gaye İslâm’ın emirlerine karşı gelen nefsin arzu ve isteklerini kırmak ve onu temizlemektir.
Kişinin nefsini ıslah etmeden zahiri emirlere bağlılığını devam ettirmesi çok zordur. İşte bundan dolayı nefsin ıslahını esas alan tasavvuf İslâm’ın şerî hükümlerinin, zâhiri amellerin tam ve kâmil bir şekilde edası için lüzumludur.
Bâtınî amellerin gerektiği usüllerde yapılması için gidilen yola tarikat denmiştir.
Resulullah (s.a.v) Efendimiz bir Hadis-i şerif’lerinde şöyle buyuruyor:
“İlim ikidir. Birisi dilde olup (ki bu zahiri ilimdir) Allah-u Teâlâ’nın kulları üzerine hüccetidir. Bir de kalpte olan (marifet ilmi) vardır. Asıl gayeye ulaşmak için faydalı olan da budur.” (Tirmizi)
Anlaşıldığı gibi zâhiri ahkâmın herkesçe açık olduğu bir de kalbi ve bâtını ilgilendiren gizli, az kişinin bildiği ilim olduğunu, bu ilmin iç alemi düzenleyen Hazret-i Allah ile kul arasındaki perdeleri kaldırıp asıl gayeye yani Hazret-i Allah’a ulaştıran ilim olduğu ve zahiri en güzel şekilde tamamladığı vurgulanmıştır.
Tasavvuf, Resulullah (s.a.v) Efendimiz ve Ashâb-ı kiram Hazerâtının yaşantısında aynen görülüyordu. Tefsir, Hadis, Fıkıh, Kelâm gibi zâhiri ilimler, tasavvuf ve bâtını ilgilendiren ilimlerden ayrı olmayıp bir bütün olarak yaşanmaktaydı. Daha sonraları İslâm âlimleri bu ilimleri bir bir ayırıp sistemleştirdiler.
İslâm’daki zâhiri ahkâmın ve amellerin delillerini büyük fakihler bütün güç ve azimlerini vererek açıklamışlardır. Evliyâullah da aynı şekilde tasavvuf ahkâmını, kalp ve bâtın inceliğini, iç âleme ait amel ve hükümleri bütün delilleriyle açıklamışlardır.
Ümmetin en büyük müçtehid mezhep imamlarından olan İmam-ı Âzam (r.aleyh) ve İmam-ı Şafii (r.aleyh) Efendilerimiz yaşadıkları zaman içindeki tasavvuf ehlinden olan İbrahim Ethem (k.s), Şeybân Raî (k.s) gibi zâtları tasdik etmişler ve her fırsatta onların üstünlüklerini dile getirmişlerdir. Onlara verilen bâtınî ilimden faydalanmışlardır.
İmam-ı Şafii (r.aleyh) Hazretleri, Şeybân Raî (k.s) isminde evliyâ-i kiramdan bir zâtın huzurunda, mektebe giden bir çocuk gibi diz çöker ve yapacağı işleri kendisinden sorardı.
Onun bu durumunu bazı âlimler hazmedemediler. “Senin gibi bir âlim nasıl olur da bir çobandan bilgi alır?” dediklerinde “Bu zât bizim bilmediklerimizi bilir.” cevabını verdi. (İhyâ-u Ulûmid-din)
İmam-ı Âzam (r.aleyh) Hazretleri, evliyâ-i kiram’dan İbrahim Ethem (k.s) Hazretleri için: “Seyyidimiz, efendimiz İbrahim” buyururlardı. Yakınları kendisine bu tazimin, bu hürmetin sebebini sorduklarında: “Biz ilmimizle nefsimizi düşünürüz. Onlar ise kendilerini unutup hikmetle Mevlâ’larını düşünürler.” cevabını vermiştir. (Marifetnâme)
Geçmişte olduğu gibi günümüzde de “Ben tasavvufu yaşamadan yalnızca şeriatı yaşayacağım”, “İslâm’ı yaşamak bir tasavvuf ehline bağlanmayı gerektirmez” gibi düşünenlerin İmam-ı Şafii (r.aleyh), İmam-ı Âzam (r.aleyh) gibi ümmetin en büyük müçtehid imamlarına bakarak kendi durumlarını düzeltmeleri gerekir.
Şeriat ile tasavvuf insanın cesedine göre ruhudur. Şeriatta emredilen amellerin dışını ve sûretini belirleyen hükümleri tasavvuf aynen nasıl emredildiyse kabul etmiş, bu emirlerin ruhunu oluşturan derûni mânâlarına, taşıdığı sırlara inmenin yollarını ortaya koymuştur.
Tasavvuf ehli, tasavvufun yaşanılmadıkça, tadılmadıkça anlaşılmayacağını anlatmışlardır. Bu yüzdendir ki Yunus Emre (k.s), Mevlâna (k.s), Hacı Bayram Veli (k.s) gibi ünlü tasavvuf büyükleri zâhiri âlimlere göre katı kalplerin yumuşamasında ve İslâm’ın benimsenmesinde daha etkili olmuşlardır. Bunun sebebi ise İslâm’ı tam anlamıyla tasavvufla bütünleştirerek yaşadıkları içindir.
Hakiki İslâm’ı yaşamak tasavvufla, tasavvufu yaşamak da Mürşid-i kâmil’i bulmakla mümkündür. Çünkü Resullah (s.a.v) Efendimiz Hadis-i şerif’lerinde:
“Alimler peygamberlerin vârisleridir.” (Buhari) buyurmuşlardır.
İslâmî ilimlerin inceliklerini en iyi bilen, tasavvufu en iyi yaşayan, Resulullah (s.a.v) Efendimiz’in nurunu taşıyan, Ümmet-i Muhammed’e öncülük edenler mürşid-i kâmillerdir.
 

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
"Şah-ı Nakşibendi Hazret'lerinin dediği gibi, "bizim yolumuz sohbet yoludur, toplulukta da rahmet vardır". Kalpleri bir olan yani kalpleri birbirine uygun olan kimselerin topluluğu Allah ve Resulüne sevgilidir. Allah ve Resulünün sevdiği bir topluluk dünyada da ahirette de sevilir."

Şöyle söyleyelim muhterem kardeşim..Nakşibendilik tarikatı ehli sünnetin ve selefi salihinin yolu olup, bid'at ve hurafelerden uzaktır.(En doğrusunu Allah U Alem bilir.)
Nakşibendi yolunda temel esas; Ehl-i Sünnet akidesine (inanç) sıkı sıkıya bağlı olmak, ruhsatı bırakıp azimetli olmak, Murakebeye devam etmek daima Hakk'a yönelik bulunmak, dünya pisliklerinden uzak kalmak, Allah'tan başka herşeyden kaçınmak, huzur alışkanlığı kazanmak, Allah'ı zikre gizli olarak devam etmek, zikir esnasında Kerim olan Allah'tan bir nefes bile gafil olmamak için nefes alışverişte kendini kontrol etmek, en büyük ahlakın sahibi olan Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ahlakı ile ahlaklanmak gibi şeylerdir.Bu yolun erkanı üçtür. Az yemek, az uyumak, az konuşmak...Az yemek az uyumaya; az uyumak az konuşmaya; az konuşmak ise, kalp zikri ile tam teveccühe yardımcı ve gıdadır.


Minhacu'l-Abidin kitabında, şöyle denilmektedir:
"Nakşibendi yolu, uzunluk ve kısalığı diğer yolların ve ayakla yürünen yolların mesafelerine benzemez. Bu yol ruh ayağı ile yürüyen bir yoldur. Tefekkürlerine çok önem verilen ve iman lezzetlerini esas kabul eden bir yoldur. İlahi nurlara mazhar olan bir mürid, bu yolda daha erken ermektedir. Kimi bir saat, kimi bir hafta, kimi bir yıl, kimi ise altmış yılda erer. Bazıları da yüzyıl ağlayıp, sızlanmaktadır. Fakat kalbinde hiç bir iz olmamıştır. Samimiyet ve ihlas her işin başında gelmektedir."

NAKŞİBENDİLER

Ebubekir sıddıkla alır yolun başını,​

Bu yolda derviş olan siler gönül pasını.​


Hak yolun dervişleri,bülbüldür gönülleri,​

Allah Allah çağırır onların zikirleri.​


Sadatı kiram önder bu yolda gönüllere,​

İbret alem bulursun güllerde bülbüllerde.​


Yücedir zikirleri, nakşinin sofileri,​

Rabıtayla bir olur onların gönülleri.​


Deli olsun gönüller, kalbe dolsun zikirler,​

Bak mevlaya gidiyor, yolcu olmuş nakşiler.​


Kalplerde nakşedilir yüce rabbimin adı,​

Üçyüz otuz üç hatım hatme hacenin tadı.​


Kalpler başlar gülmeye, rabbini zikretmeye,​

Dışarda kalma kardeş, sende otur hatmeye.​


Nakşiler gelip coşar, koşar mevlaya koşar,​

Hak dostu görmek için ovalar dağlar aşar.​


Nakşibendi yolumuz, huzur buldu gönlümüz,​

İnşallah ahirette bunda varır gönlümüz.​




Duayla kalınız..!​
 

nesrin_77

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Ağu 2007
Mesajlar
527
Tepki puanı
1
Puanları
16
Yaş
48
Konum
istanbul
Selam aleyküm.
Allah ( cc ) hepinizden razı olsun paylaşımlarınız için.
Cenabı hak cümlemize ihlas nasip eder inşallah.
Allah' a ( cc ) ısmarladık.
 

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
Selam aleyküm.
Allah ( cc ) hepinizden razı olsun paylaşımlarınız için.
Cenabı hak cümlemize ihlas nasip eder inşallah.
Allah' a ( cc ) ısmarladık.
Ve aleyna aleyküm Selam ve Rahmetullahi ve Berekatuhu ebeden daimen Kesira..Amin inşaAllah.Allah C.C. razı olsun.Dualarınıza bereket.Duayla kalınız.
 

ferahhfeza

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
10,922
Tepki puanı
8
Puanları
0
Yaş
47
Web Sitesi
ferahhfeza.blogcu.com
İlahi nurlara mazhar olan bir mürid, bu yolda daha erken ermektedir. Kimi bir saat, kimi bir hafta, kimi bir yıl, kimi ise altmış yılda erer. Bazıları da yüzyıl ağlayıp, sızlanmaktadır. Fakat kalbinde hiç bir iz olmamıştır. Samimiyet ve ihlas her işin başında gelmektedir."

ALLAH razı olsun kardeşim ..
selam ve dua ile ...
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt