Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

İslam Gençliği Nasıl Olmalı? (1 Kullanıcı)

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Esselemu alaykum,elinize yüreğize sağlık çok önemli bir konu ve konun üzerine yapılmış hayırlı paylaşımlar Allah c.c. sizden razı olsun kardeşim.Rabbim yapmış olduğunuz hayırlarınızı kabul eylesin amin.Rabbime emanet olun,hayırlı günler...

ÖNCÜ NESİL
Resulun muştusu öncü nesil
Geliyor müminler haberdar olsun
Allahın hükmünü yeniden hakim
Kılacak dünyaya müjdeler olsun

Hakta sebat eden tavizden uzak
Bir nesil geliyor mübarek olsun
Bu neslin elinden beklenen şafak
Doğacak dünyaya müjdeler olsun

Tevhid sancağını dünyaya dikip
Canlansın yeniden yüce adalet
İnşallah islamı bir medeniyet
Kuracak dünyaya müjdeler olsun

Ahlakı rabbanı yolu rabbani
Rabbim nasib etsin bize furkanı
İnsanlık bekliyor ümidler onu
Gelecek dünyaya müjdeler olsun

Canını malını rabbine satıp
En öne geçirmiş yüce davayı
İnsanı saptıran bütün putları
Kılacak dünyaya müjdeler olsun


Ve aleyküm selam ve rahmetullahi ve berekatühü değerli kardeşim. Güzel dualarınıza kalbi aminler..Rabbimiz c.c sizin de hayırlı amellerinizi kabul eylesin, yapmaya niyet ettiğiniz hayırlı işlerinizde de muvaffak kılsın, gerçekleştirmenizi nasip eylesin inşallah..Çok güzel bir şiirdi..Beğeniyle okudum..Allah c.c, bizlere o günlerin mimarları olmayı nasip eylesin..Dizelerde geçen tüm vaadlerle müjdeleneceğimiz günlere en kısa zamanda ulaşmamız duasıyla..Rahman sizden ebeden razı olsun kardeşim.Allah'a emanet olun..Selam ve baki dua ile.
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Beni yine o pideciye göndersene, dedim. Tekrar gittiğimde Afganlı pideci dede vefat etmişti. Sonra öğrendim ki o sıradan bir pideci değilmiş; o bir Medine âşıkı, o bir Rasûlullah dostu, değerli bir ilim adamı ve gönül erbabı imiş. Annem beni aslında pide almaya değil, Medine âşıkı olan bir Hocaefendiden ders almaya göndermiş. Annelerimiz böyleydi. Bizi daima hayra yönlendirirlerdi. Bizi onlar böyle yetiştirdiler. Allah rahmet eylesin.

bu yazıya dikkat çekmek istiyorum
çünkü islam aileleri nasıl olursa islam gençligide öyle olacaktır,
inşallah daha inançlı ,daha biliçli islam aileleri oluruz ,
işte ozaman daha inançlı ,daha biliçli gençler yetişir


Allah c.c razı olsun değerli katkınız için kardeşim. Çok teşekkür ederim. Üzerinde düşünülmesi ve ibretlenilmesi duasıyla inşallah..Allah'a emanet olun.Selam ve baki dua ile.
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Gençlikteki Sancının Adı: Mânevi Boşluk


Genç bir toplumuz. 70 milyonluk nüfusumuzun 26 milyonu 18 yaşın altında, yarısı da 20 yaşın altında. Dörtte üçü 40 ve daha aşağı yaşlarda. 65 yaş ve daha üstündekilerin toplam nüfusa oranı ise sadece yüzde 4.8.
Genç bir toplumuz ve gençliğimiz problemli. "Suçlu çocuk - Suçlu gençlik" bir problem olarak Türkiye'nin gündeminde. İlk öğretimde esrar kullanma yaşı 10-11'e inmiş durumda. Bu yaşlarda en az bir kere sarhoş olanların oranı yüzde 13.1. Sigara, alkol, bally çocukların dünyasında. İntiharlar var, cinayetler var, çeteleşme var.
Türkiye'nin geleceğinden endişe etmek için her şey var.
Oysa böyle bir genç nüfus, her ülke için büyük bir potansiyel olabilir.
Haşr Suresi, ayet 18:
"Her insan, geleceğe ne gönderdiğine baksın."
İnfitar Suresi, ayet 5:
"Her insan geleceğe ne gönderdiğini, geride ne bıraktığını bilecek."
Bu ayetlerle Allah Teala insana, dünya hayatı - ebedi hayat uyarısı yaptığı gibi, nesiller açısından "geleceği inşa" uyarısı da yapıyor.
Geleceğin taşları bugünden konuyor. Geleceğin toplumu bugünden inşa ediliyor, gelecek bugünkü çocukların - gençlerin yüreklerinde saklı.
Ne ekersen onu biçeceksin.
Bir tuba ağacına da su verebilirsin, bir zakkuma da...
Bir Fatih de büyüyebilir çocuklarımızın yüreğinde, bir eşkıya da...
Genç nüfus, sağlıklı yetişmezse büyük risk, bir atom bombası, sağlıklı yetişirse büyük imkan, bir rahmet yağmuru...
İnsan, bir ülkenin en önemli sermayesi... İnsan sermayesi de, onun insanlığa katkısı ile ölçülüyor.
Belki tüm dünya gençliği problemli, Ünlü psikolog Jung'un dediği gibi "Çağımızın nevrozu kollektif bir ruh yitimi." halinde.
Değerli bilim adamıPsikiyatr Kemal Sayar'ın dediği gibi "Modern şehrin üzerinde melekler dolaşmıyor."
Ama biz, gençliğin yüreğini dokuyacak ışıklara sahip olduğumuz halde problemlerle boğuştuğumuz için bu gerçeklik bizi daha çok yakıyor. Tüm dünya gençliğine sağlıklı bir yürek kıvamı sunacak potansiyele sahipken, problemlerle boğuşmak kahredici bir vakıa.
İstanbul sokaklarında uygulanan MOBESE sistemi, sokakları tarıyor ve görüntülüyor. Aynı uygulama New York'ta da devreye konmuş. Sokaklarda, metroda her yerde bir göz. Terör, gasb, soygun, elhasıl artan suçluluk, çareyi, bir anlamda her insanın başına bir polis dikme noktasına sürükledi. İnsanın insana karşı güvenlik ihtiyacı her geçen gün artıyor.
Şöyle bir soru:
-Acaba tüm insanlar çalsaydı, tüm insanlar gücü yettiği oranda şiddet uygulasaydı, tüm insanlar yalan söyleseydi... tüm insanlar, Kur'an'ın meleklere atfen bildirdiği endişe içinde "kan dökücü ve fesat çıkarıcı" olsaydı... bu sokak gözlemcileri yeterli olur muydu? Ya o kameraların başındaki insanlar fesatçı, kan dökücü olsaydı... MOBESE'ye de bir MOBESE lazım olmaz mıydı?
Yüreği ihmal eden yaklaşımlar...
İmanı görmezden gelen çareler...
Allah'a bağlılığı gözardı eden laik yönelişler...
"Tanrısız, öte dünyasız ahlak" üretmeye çalışan seküler zihniyetler...
Ve işte geldiğimiz nokta:
Her insana bir gözlemci...
İnsanın insandan korkusu bu.
"İnsan insanın kurdu" çünkü... İlahi ölçülerden koptuğunda...
Türkiye'ye döndüğümüzde...
Neden "suçlu çocuklar" üretmeye başladı ülkemiz?
Onların doğarken kir düşmemiş yüreklerine ne oldu? Nasıl çalındı, yağmalandı? Biz ne veremedik, anneler - babalar, okullar, sokaklar, ekranlar, balya balya gazeteler...
Ya da ne verdik ki, böyle cam kırıkları üzerinde yürümeye başladılar. Elleri kirlendi, ayakları çamura battı, yüreklerinde kara lekeler oluştu?
"Kaybolan bir gençlik" sorunu çıktı ortaya, neden?
Belki adını bile koymakta zorlanacağız bu belalı sürecin...
Çünkü kendi reçetelerimize karşı savaş açmak gibi bir kısır misyon yüklendi üzerimize, toplum olarak...
Yüreğini kurtarmak gerekiyor çocuklarımızın, gençlerimizin?
Ne ile kurtarılacak?
Bunun çaresi fizik bünyeyi imar edecek doktorlarda değil. Kir yüklenmiş yüreği kardiyolog tedavi edemiyor, ya da ölçüleri darmadağın olmuş bir dimağa, beyin cerrahının - nörologun bistürisi şifa sunamıyor.
Bir başka iksir gerekli.
Bir başka kalb doktoru.
Bir başka beyin inşacısı...
"Din kenarda dursun, biz çocuğun beynini, kalbini dokuruz!"
Yok öyle bir şey.
İnsanoğlu'nun yürek ve beyin inşasında kullanacağı malzemeler ya Rahman'dan gelecek ya Şeytan'dan...
Güzelliğin kaynağı Rahman, çirkinliğin rehberi Şeytan...
Yalan kötü mü?
Cinayet kötü mü?
Hırsızlık kötü mü?
Uyuşturucu kötü mü?
Bir "değer üreticisi" lazım tüm bu değer yargılarını belirleyip insana sunacak...
Kim o?
Ben, sen, o değil. İnsana kalsa binlerce izafi cümle söyler, birinden ötekine darmadağın edilen... Üzeri çizilen...
Sonra sorumluluk kime karşı?
MOBESE'yi kuran güce karşı... MOBESE görmezse? Orada dilediğin cürmü işle...
Oysa "Allah'ı görüyormuş gibi, sen O'nu görmesen de O'nun seni gördüğü"nü yüreklere kazıyan bir bilinç yüklenmek var.
MOBESE'siz ama, Rabbin nazarları altında bir hayat...
Bu bilinçle örülmüş bir yürek, bir dimağ, bir kişilik.
Yüreği manen boşaltılandan erdem beklemek abes.
Yüreğine hiçbir nur konmayandan, ışık üretmesini beklemek boş.
Eğitim sisteminiz, neyi neden yetiştireceğine karar verememiş ise, ya da ona yüklediğiniz ideolojik misyonla, "Laik profan insan - Kutsalı elinden alınmış, Kutsalla bağı kopmuş, Kutsal'ı referans olmaktan çıkarılmış insan" yetiştirme görevi vermişseniz, rüzgar ekmeye başlamışsınız demektir ki, biçeceğiniz tek şey fırtınadır.
İşte çocuklar, öyle bir fırtınaya tutulmuş, öyle bir anaforun içine düşmüş savruluyor önümüzde...
Adını koymak:
Manevi Boşluk.
İşte budur Türkiye'de de, dünyada da, insanın başına musallat edilen bela.
Yürekleri boşaltılıyor insanın.
Kur'an diyor ki:
"Rahman olan Allah'ı anmayı görmezlikten gelene, yanından hiç ayrılmayacak bir şeytanı arkadaş veririz. Şüphesiz onlar bunları yoldan alıkorlar, bunlar da doğru yola eriştiklerini sanırlar."
"Sonunda bize gelince arkadaşına: "Keşke benimle senin aranda doğu ile batı arasındaki kadar uzaklık olsaydı, sen ne kötü bir arkadaşmışsın!" der, pişmanlığın bugün size bir faydası olmaz, zira haksızlık etmişsiniz, şimdi azabda birleşiniz." (Zuhruf, 36 -39)
Bu ayetleri dünya boyutunda da düşünmek mümkün, ebedi hayat boyutunda da... Allah'ı anmaktan uzak olanın dostu Şeytan olur. Şeytan - ki Allah onu insan düşmanı olarak niteliyor- bir insanın yanı başında fısıldamağa başladığında da, onun bilincini tutsak eder ve onu "Hayvandan daha aşağı"lara, hayvanın yapmayı tasarlayamayacağı vahşetlere sürüklemek için elinden geleni yapar.
Aile, okul, sokak, medya...
Çocuk kişiliği bu dörtgen içinde oluşuyor.
Bu dörtlü içinde aile, en büyük duyarlılık, en büyük sorumluluk sahibi olmalı. Eğer anne - baba çocuklarını bir can yangını halinde yüreklerinde hissedebilirlerse, okula da, sokağa da, medyaya da nizam verebilirler. Devletin, hükümetlerin, medyanın kafasını toparlamasını da, eğitim sisteminin ve çocuğa taşınan mesajların sağlıklı hale gelmesini de anne - baba hassasiyeti sağlayacaktır. Herkesin evinin kapısının önünü süpürmesinin en gerekli olduğu andır bu an... Çocuklarımızın soluduğu sokak havasını, okul havasını, medya dalgalarını temizlemek en hayati görev haline gelmiştir.
Okulların cezaevi, eğitim kadrolarının gardiyan, çocukların muhtemel suçlu, anne - babaların cezaevi ziyaretçisi haline gelmesini istemiyorsak... Hergün çocuklarımızın gözüne korkuyla, endişeyle bakmayı istemiyorsak, bir uyuşturucu tuzağına tutulmasına razı değilsek, ıskartaya çıkarılmış varlıklara dönüşmesinden endişe ediyorsak...
Devletin yüreğinin kapısını daha yüksek vuruşlarla çalmalıyız...
Bir çocukta bir Fatih de saklıdır, bir cani de...
Yonta yonta onun içindeki Fatih'i bulan, tarihe adını yazdıracak... Çürüte çürüte çocuğun bir caniye dönüşmesine imkan hazırlayan, utancı, ezikliği, mağlubiyeti, hüsranı, pişmanlığı paylaşacak...
Bir gün insana "Bak bugünlere gönderdiğine" diye seslenilecek. Bugün gördüklerimiz dünlerden gönderilenlerdir, onlar içine düştükleri çırpınışlarla bize "Yarına ne gönderdiğine bak!" diye sesleniyor.

Yazar: Ahmed TAŞGETİREN
Kaynak: Altınoluk.
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
PEYGEMBERİMİZ VE GENÇLİK

PEYGEMBERİMİZ VE GENÇLİK

Yazar: Dr. H. İbrahim KUTLAY






"Yedi gurup vardır ki, Allah’ın arşının gölgesinden başka hiçbir gölgenin bulunmayacağı gün (Kıyamet Günü) Allah, bu yedi gurubu arşının gölgesinde gölgelendirecektir:

- Birinci gurup: Adaletli Devlet Başkanı,

- İkinci gurup: Allah’a kulluk içinde yetişen genç..."1



Genç Sahabîler

Gençler enerjik, dinamik, aksiyoner, yiğit, korkusuz, açıksözlü, vefakâr, fedakâr ve şeffaf olma özellikleriyle dava adamı için gerekli fizikî ve psikolojik altyapısı hazır elemanlardır. Gençlerin bu fıtrî özellikleri, iman ve kullukla birleştiği zaman potansiyel bir güç oluşacak, asr-ı Saadet misali iman bir kez daha şahlanacaktır.

Kuran-ı Kerimdeki Ashab-ı Kehf kıssası "Onlar Rablerine iman eden gençlerdi. Biz de onların hidayetini artırdık" şeklinde başlamaktadır. Burada gençliğe dikkat çekilmekte, gencin imanlı olmasının önemine işaret edilmektedir. Zira gençler, konusunda ömürlerini batılda geçiren yaşlılardan daha çok hakka meyillidirler.

Bir "kolaylaştırıcı bir eğitimci" olarak gönderilen Peygamberimiz (s.a.v), Mescid-i Nebevî’de kurduğu "Sahabe" dediğimiz seçkin müslümanlardan meydana gelen halk okulu yanında, mescidin hemen yanı başında bulunan ve ilk yatılı okul olarak tarihe geçen Suffe’de kalan genç, yoksul ve bekâr talebelere özel ders veriyor, onları genç İslâm devletinin güzide elemanları olacak tarzda en güzel şekilde özel olarak yetiştiriyordu. Efendimiz (s.a.v), Medine dışında görevlendireceği vali ve diğer yöneticileri, elçi ve temsilcileri, irşad ve davet erbabını, rehber ve eğitimcileri, zekât memurlarını kendisinden manevî terbiye ve özel eğitim alan bu genç ve dinamik Suffe Ashabı arasından seçiyordu.

Peygamberimiz (s.a.v)’in ashabının büyük çoğunluğu gençlerden meydana gelmişti. Mekke’de O’nu ilk destekleyenler gençler olmuştu. Mekke’li gençlerin bu desteği Efendimiz’i memnun etmiş, bu durumu şu ifadeleriyle dile getirmişti:

"Gençlere hayırla muamele etmenizi tavsiye ediyorum. Çünkü onların kalpleri çok hassastır. Allah beni müsamahakâr Tevhid diniyle gönderdi. Yaşlılar bana karşı çıkarken, beni gençler destekledi."

İlk müslümanlardan Cennetle müjdelenen on kişinin tamamı gençlerden meydana gelmişti. Bedir ve Uhud ashabı genellikle genç mücahidlerden meydana gelmişti. Kırkıncı müslüman Hz. Ömer (r.a), İslâm’la şereflendiğinde 27 yaşındaydı. Sahabe arasında Hadis, Fıkıh ve Tefsir alanındaki derinlikleriyle temayüz eden Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Zübeyr, Abdullah b. Amr b. s (r.a) genç alimlerdi. Medine’li Ensar arasında kendilerine Kurra Hafızlar denilen 70 genç vardı.6

Efendimiz’in pek çok hadis-i şeriflerinde gençliğe verilen büyük önem vurgulanmaktadır. Meselâ: Cenabı Hakkın arşının gölgesinden başka hiçbir gölgenin bulunmadığı Kıyamet Gününde arşın gölgesinde gölgelendirilecek ve Cenab-ı Hakkın özel ikramına mazhar olacak yedi grup arasında "Allah’a kulluk içinde yetişen genç", Adaletli Devlet Başkanı’ndan hemen sonra ikinci sırada zikredilmektedir.

Bilâl, Ammar, Yasir, Habbab, Mus’ab (r.a) gibi çilekeş ve cefakâr gençler, iman mücadelesinde sergiledikleri azim ve kararlılıkla, gösterdikleri sabır ve tahammülle, gaddar zalimlere karşı şanlı direnişleriyle Allah yolunun şerefli mücahidleri olarak isimlerini tarihe altın harflerle yazdırmışlardır.

Her biri birer iman kahramanı olan genç sahabîlerden Mus’ab b.Umeyr (r.a): Mekke’de zulme ve küfre başkaldıran, kendisine yapılan eza ve cefaya aldırış etmeyen yiğit delikanlı.. Rasulullah’ın maneviyat halkasında talebe.. Habeşistan’da muhacir.. Akabe biatı ardından Medine’lileri irşadla görevlendirilen mükemmel bir mürşid.. Rânûna vadisinde ilk Cuma hatibi.. Medine’de başarılı bir eğitimci.. Bedir’de imansız kardeşiyle yüzyüze kılıç kılıca çarpışacak derecede gözünü budaktan esirgemeyen iman âşıkı, korkusuz bir mücahid.. Uhud’da İslâm ordusunun bayraktarı.. Kolları kesilse bile bayrağı yere düşürmemeye gayret eden kahraman.. ve nihayet Allah yolunda şehid.. hatta şehid edildiği zaman hem fizikî güzelliği, hem cihaddaki korkusuzluğu, hem de ahlakî duruşuyla Peygamberimiz (s.a.v)’e benzetilei bir manevî eğitime tabi tutulmuşlardı.

Değerli edib, şair ve gönül adamı Ali Ulvi Kurucu hocamızı, 9 Temmuz 2000 tarihinde bir grup öğretmenle birlikte Medine’deki evinde ziyaret ettiğimizde kendisine has tatlı üslûbuyla gençliğin eğitiminin önemini anla ihlas, ahlak, edeb ve fazilet abidesi Hz. Hasan ve Hz Hüseyin (r.a) müslüman gençliğe örnek gösterilmiş ve ümmete "Cennet gençlerinin efendileri" şeklinde takdim edilmiştir.

Gençliğin Değeri

Peygamberimiz (s.a.v)’in gençlere verdiği değer sebebiyle O’nun özel eğitiminden ve nebevî terbiyesinden geçen sahabe-i kiram da, gençlere apayrı bir değer verir, onlarla özel olarak ilgilenirlerdi. Peygamberimiz (s.a.v)’den sonra da Medine’de Mescid-i Nebevî’de kurulan ilim halkalarında gençler ders görürlerdi.

Suffe’de yetişen genç sahabîlerden Ebu Said el-Hudrî (r.a) Efendimiz’in tavsiyesine uyarak, hadis halkasına bir genç geldiği zaman onu memnuniyetle ve güler yüzle karşılar ve ona hitaben: "Ey Rasulullah’ın bize vasiyet ettiği genç adam!... Merhaba... hoş geldin.... Biz hadisleri sizin için ezberlemek ve size meclislerde yer açmakla emrolunduk"9, derdi.

Tarih boyunca ilim adamları gençliğin yetişmesine büyük önem vermişlerdir. Açılan medreselerde hayatlarını İslâmî ilimlere adayan ilim erbabınca gençler sistemli bir manevî eğitime tabi tutulmuşlardı.


Günümüz Gençliği

Gençliği potansiyel suçlu ve günahlara boğulmuş insanlar olarak görmek büyük bir yanlışlıktır. Bilakis genç adam, yaşlı insana göre henüz amel defterini pek fazla eskitmemiş, günahlarla pek fazla kirletmemiştir. Önünde harama, hayasızlığa, şerre ve teröre giden bütün yollar açık olmasına rağmen; nefsinin esiri olmayan, Hak yolu tutan ve bu yolda yürüyen genç tebrike ve takdire layıktır.

İmanlı genç, sadece kendisini değil, kötü yola düşmüş kültür erozyonuna uğramış genç arkadaşlarını kurtarmayı düşünür. İmanlı genç sadece kendi geleceğini değil, ülkesinin geleceğini düşünür. Bir gün "Gençliğini nerede eskittin?"13, sorusuna muhatap olacağına inanan imanlı genç; bu imtihana iyi hazırlanır.

Günümüz gençliği bugün bölücü, yıkıcı ve çıkarcı çeşitli ideolojik guruplarca kullanılmak istenmektedir. Bazı medya araçları ve bazı sanat çevreleri moda ve eğlence dünyasının çılgınlıklarıyla gençlik enerjisini lüzumsuz yere tüketmek, gençliği dejenere etmek, dinî inancına, öz kültürüne ve tarihine yabancı bir gençlik meydana getirmek istemektedirler. Bütün olumsuz şartlara rağmen helâl süt emmiş, mayası temiz gençlerimiz, -Allah’a hamd olsun- bu adi ve bayağı oyunlara gelmeyecek kadar uyanık ve şuurludurlar.


Okul-Aile işbirliği, halk ve yönetim beraberliği, maneviyat seferberliği gerçekleştiğinde gençlikte yaşanan problemler asgarîye inecektir. İman ve ahlak ortamı mikropların üremesine fırsat vermeyecek, sevgi ve rahmet toplumu bütün müesseseleri ve ilkeleriyle kurulduğunda gençlik rahat nefes alacaktır.

Müslüman genç -Allah’ın izniyle- iman, ibadet, cihad, ilim, takva, ihlas, ahlak, edeb ve fazilet yolunda yürümeye devam edecek, önüne açılan çukurlara, önüne konan sanal engellere aldırmayacaktır. Şuurlu genç iman ve namusunu, ahlak ve şahsiyetini hedef alan iç ve dış düşmanlara karşı ılımlı, dengeli, basiretli ve seviyeli bir mücadele sergileyecektir. Böylece arzulanan hedefe: Allah rızasına erişecektir.
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
~*~ iMANLI GENÇ ~*~


İmanlı genç, imanlı genç..
Ulvi olan davayı seç.
Davran mücahit yıldızım
Azminle sen ön safa geç..

Şahlan duyulsun gür sesin
Yer, gök, cihan hep titresin..
Binbir küfür, binbir ''izm''
Batsın hemen, hiç dönmesin.

Haykır ki, kopsun fırtına,
Coşsun Meriç, coşsun Tuna,
Üç kıta evvelde bizim..
Aşık zafer, zaten sana..

Ayrılma Kur'an'dan sakın.
Hamlenle coşsun her akın..
İmanlı genç göster azim..
Milletçe istikbal yakın..
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
İdeallerle Donanmış Genç Özlemi



İnsanın kişilik yapılanması, örnek aldığı modellerle kurduğu özdeşleşme ile çocukluk döneminde oluşmaya başlamaktadır. Gencin olgunlaşması, ruhsal açıdan gelişimi ve benlik bütünlüğüne kavuşması, gençlik dönemindeki çevre şartlarının yeterliliği ve aldığı eğitim ve öğretimin kendi kişisel gelişimine uygun olmasına bağlıdır. Genç, geleceği yaşayacaktır. Bugünden geleceğe adaydır. Bundan dolayı, kendisine sunulacak eğitim, geçmiş ile gelecek arasında köprü olma fonksiyonunu yerine getirmelidir.



Bugünkü gençler, bugün yaşadığımız kültür ve irfanı yarına taşıyacaklardır. Onların yüksek enerji ve ideallerle donanmış olması, geleceğimizin garantisidir. Ergenlik dönemi, ideal edinme dönemidir. Ergenin yaşadığı çelişkilerden biri de, bir yandan ideallere verdiği önem, diğer yandan anafora tutulmuşçasına nefsin isteklerinin ağır basmasıdır. İşte bu noktada gencin yüklendiği idealleri temsil edebilmesi, onun fedakârlığına bağlıdır. Çiçero’nun ifadesiyle, “Yarınlar yorgun ve bezgin kimselere değil, rahatını terk edebilen gayretli insanlara aittir.” “İleri görüşler, ileri sorumluluklar getirir.” diyen B. Shaw, fikirlerin derinliği ve temsil kabiliyetinin zorluğu nispetinde sorumlulukların da fazla olacağına işaret eder. Bu açıdan bakıldığında genç, taşıdığı sorumluluklarının bilincinde ise, hem “kültür taşıyıcısı” hem de “tarih yapıcısı” olarak gelecekte rol oynayabilecek demektir. Böylece büyük adamlar, büyük adam olmak isteyenlerin arasından çıkacaktır.

Gençlik döneminde edinilen ideallerin bir kısmının, günlük pratik hayatta karşılaşılan zorluklar sonucu zamanla yıprandığı görülebilmektedir. Bunu aşmanın yollarından biri, ideallerin yıpranamayacak kadar değerli ve çok olması gerektiğidir. Bir Arap şairinin bu konudaki mısraları bize ışık tutmaktadır:





“Bir hedef peşinde olduğun zaman

Yıldızlardan aşağısı ile kanaat etme; Zira sıradan işler uğruna ölmenin tadı,Önemli hedefler uğruna ölümün tadı gibidir.”İdeallerimiz ve hayallerimiz bizim kimliğimizdir. Goethe’nin şu sözleri bu anlamda isabetlidir: “İnsanların hayalleri içlerindeki yeteneklerinin temsilcileridir.” “Bizim arzularımız sadece başaracaklarımızın müjdecisidir.”İdealist genç, şahin gibi, kartal gibi yükseklerde uçmaya adaydır. Muhammed İkbâl, şahin ve kartalı Müslüman genci simgeleyen semboller olarak görmektedir. İdeali olmayan genç ise karga gibidir. Yükseklerde kartalların beğenmediğini, aşağılarda bulunan kargalar kapışır. Bir genç olarak bizim için önemli olan, hangi semâlarda uçmaya aday olduğumuzdur. Bir Rus atasözü, kartal-tavuk karşılaştırması yapar: “Her ne kadar kartal zaman zaman tavuklardan daha alçakta uçuyorsa da, tavuklar hiçbir zaman kartal yüksekliğinde uçamazlar.”İdealimiz, odaya ışık veren bir lamba olacağına, dünyayı aydınlatan bir güneş olmalıdır. Gencin, sahip olduğu enerjisini kullanması bakımından, lamba da, güneş de, birer ‘değer’ ifade ederler ama tercihimiz güneşten yanadır.Medeniyetlerin inkişaf ettiği zamanlarda, yeniden inkişâf etmesi için en ağır görev, yetişmekte olan gençlere düşmektedir. Çocukluk döneminde yaşadıkları saf ve temiz duygular, henüz yetişkinlerinki kadar yıpranmamıştır. Önünde yaşayacağı bir geleceği olsa bile, yetişkine göre kaybedeceği şeyler daha azdır. Genç psikolojisinde başat bir özellik olan özgürlük duygusu, yetişkinde görülebilen bağımlılıklardan kurtulmasını sağlar.Milletinin ve medeniyetinin istikbalini hayallerinde mücessem olarak temaşa eden büyük insanlar, ideallerini gerçekleştirecek gençlik özlemiyle yaşamışlardır. Âkif’te “Âsım’ın Nesli”, Necip Fazıl’da “Görünmeyen Genç”, “Anadolu Gençliği” gibi tanımlamalarla “zaman bendedir ve mekân bana emanettir” şuurunu taşıyan bir nesil, Sezai Karakoç’ta “Diriliş Nesli”... Hep aynı özlemin ifadeleridir. Milleti adına çektikleri çilelere rağmen, ideallerini istikbal adına yaşatmaya ve aktarmaya çalışan büyük insanlar, bugünün gençlerinden, bugünün yiğitlerinden bir “ses” beklemektedirler.Bugünün gençleri olarak bizler nelere talibiz? Gelecek adına bugünümüz nelerle yoğrulmaktadır? Ruhlarımızı diri tutacak değerlere ne kadar sahip çıkıyoruz? İçerisinde yaşadığımız toplumumuz bizlerde hangi idealleri görmek istiyor? Benimsediğimiz idealler, gerçekten tarihî ve kültürel derinliğe sahip mi?Yazımızı, bu soruların cevapları açısından kendimizi test etmek üzere, Sultan Veled Hazretleri’nin bir sözü ile noktalayalım: “Eğer sen, bir madendeki cevhere talip isen, sen de o madendensin!”


Ahmet ALBAYRAK
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Gençlerde bazı eksiklikler ve kusurlar görenler, bunun sorumlularının sadece gençler olmadığını bilmeli...
Gittikçe artış eğilimi gösteren intihar, yaralama, öldürme, cinayet, kapkaççılık, terör ve global savaş tehlikesi gibi modern çağla birlikte azgınlaşan insanın varlığını tehdit ve yok etmeye yönelik eylemlerin de dayatması ile birlikte din ve ahlak eğitimi, hem akademik hem de pratik anlamda yeniden insanlığın gündemine girmiştir. Özellikle gençler arasında İslamiyet'e ve manevi değerlere karşı büyük bir ilgi duyulmaya başlanılmıştır.
Dikkatinin kendine yöneldiği gençlik döneminde, ruh ve bedenden oluşan varlık yapısının farkına varan genç, içinde bulunduğu dünyanın sınırlılıklarına takılmadan kendini yerli yerine konumlandırabilmesi için, aşkın ve insanın varlık özüyle örtüşen evrensel değerler sistemine ihtiyaç duymaktadır. Fakat gençlik dönemindeki hakikat özlemi ve anlam arayışı, maddi değerlere ve haz kültürüne dayalı modern dünyada imkânsız gibidir.
Bu bağlamda İslam dini ve önderleri gençlere çok önem vermiş, yüce insani kemallere gençlik döneminde ulaşılabileceğini hatırlatarak, özel bir eğitim metodu sunmuştur.
İslam'ın vazgeçilemez temel esaslarından biri "Nesil güvenliğidir. Eşsiz bir hayat nizamı olan İslam, ortaya koyduğu "Akıl, din, can, mal ve nesil güvenliği" kuralı ile insanlık için asla vazgeçilemez olan bu beş temel unsurun korunmasını kesin bir dille emretmiş, bunun temini için kesin hükümler koymuştur.
Bilindiği üzere, insan hayatındaki hemen her türlü pozitif ve negatif davranışların kökleri, küçüklük ve gençlik dönemlerine kadar uzanır, oralarda gizlidir. Ailevî hayattan tutun da okul hayatına, çevre hayatına kadar. Bütün insanlar ilk yaratılışta İslam fıtratı üzere doğarlar; yetiştiricilerinin ellerinde muhtelif dinlerle yoğrulur, ama din farkı mahfuz, karakter değişimi diye bir şey söz konusu olmaz. Zira insanoğlu kendi mahiyetini değiştirmeye muktedir değildir. Efendimiz (s.a.a) de bu gerçeği: "Bir dağın yer değiştirdiğini duyarsanız inanınız; fakat bir insanın karakterini değiştirdiğini duyarsanız inanmayınız; çünkü karakter, yaratıldığı hal üzere olur." sözleriyle ifade buyurmuşlardır. Bu yüzden gençlik döneminde oluşan karekteristik özellikler islam-i bir şekil bulmalıdır.
İslam toplumunda tertemiz bir fıtratla -yani İslâmî hakikatleri kabul etmeye meyilli olarak- dünyaya geldiği kabul edilen yeni nesil, temiz fıtratı bozulmadan manevî değerlerle büyütülmeli, helal lokma ve İslâmî terbiye ile eğitilmeli ve böylece Kuran"ın ifadesiyle "göz nuru olacak bir nesil" yetiştirilmelidir.
Kuran-ı Kerim, Rahman'ın has kullarının; "Ey Rabbimiz! Eşlerimizden ve zürriyetimizden gözümüzün nuru olacak kimseleri bizlere ihsan eyle!" diye dua ettiklerini bildirmektedir. Gözlerimizin nuru ve sürûru, gönüllerimizi aydınlığı ve mutluluğu olacak genç nesil, dünya ve ahiret mutluluğuna vesile olan nesildir. Dualarında sık sık "Allah"ım!.. Eşlerimizi ve neslimizi bizim için bereketli eyle!" diye niyaz eden Peygamberimiz de (s.a.a.) de "Bereketli Nesil"in önemini ve değerini vurgulamaktadır.
"Yepyeni bereketli bir nesil" yetiştirme göreviyle yükümlü Efendimiz (s.a.a.), zulüm ve baskı asrı olan karanlık Orta Çağ"da, Cahiliyet Döneminde, dikenler ve ayrık otları arasında gerçekten gül gibi tertemiz pırıl pırıl bir nesil yetiştirmiştir.
Hz. Resulullah (s.a.v.) hayatını gençlere adamıştı. O, Rahmet Peygamberi olarak gençlere sonsuz sevgi, şefkat ve hoşgörü ile muamele ediyordu. O'nun getirdiği Yüce Dinin iman, cihad, takva, ihlâs, ilim, ubudiyet ve medeniyet anlayışı özellikle gençlerde derhal yankısını buluyordu. Gençler, İslâm'ı kabul etmeye yaşlılardan daha yakın idi.
Peygamberimizin bu görevi aynen eğiticiler içinde geçerlidir, mürebbiler nesilleri mahir birer usta gibi inşa etmeliler. Psikolojik ve sosyolojik zemine münasip bir yapılanmaya gitmeliler. Ayakları yerden kesilmiş his ve hevesleri birer fikir gibi algılayarak tatbik sahasına koymaya kalkışmamalılar. Bu arada belirtelim ki kuşaklar arası sıçramalara, yeni nesillerin öncekileri geçmesine, belki daha yerinde ifadesiyle -tıpkı bayrak devir teslimi gibi- onların yerlerine geçmelerine bilinçli bir şekilde müsaade etmeliler. Yaşça büyük olanlar, arkadan gelen daha kabiliyetli nesle geçiş hakkı tanımadan önce onları dengeli bir terbiyeden geçirmeli ki geçiş esnası ve sonrası saygıya ve o saygı üzerine kurulan manevî sisteme bir eksiklik gelmesin.
Gençlerde bazı eksiklikler ve kusurlar görenler, bunun sorumlularının sadece gençler olmadığını, bu konuda anne-baba, arkadaş, çevre, okul, sistem ve yönetimin olumsuz katkısı olabileceğini de göz önünde bulundurmalıdırlar. Kendi kusurlarını gençlere yükleyenler sadece kendilerini aldatmaktadırlar. Görevimiz; sevgili Peygamberimiz (s.a.a) gibi gençliğe kucak açmak, gençlerin maddî-manevî problemleriyle ilgilenmek, temel İslâmî prensiplerden taviz vermeden gençliğe destek olmak, gençlerin cesaretiyle yaşlıların deneyimini birleştirebilmektir.
Her insanın maddî-manevî kabiliyetleri kendine göredir, mutlak eşitlik asla söz konusu değildir. Dolayısıyla hiçbir insanın ideal burcu, diğer bir insanla aynı olamaz. Buna göre her fert, daha çocukluk döneminden başlamak üzere özellikle gençlik yıllarında özel bir eğitim, öğretim ve yönlendirmeye tabi tutulmalıdır. Gerçekte genç, idealize edildiği "hedef"e kendisini ulaştıracak altyapıyı yine gençlik Bu döneminde elde eder. Gençlerin eğitimini üstlenenlerin (anne-baba, öğretmen, âlim...) Ona: "Salih ameller, sağlam imandan doğar.", "Genç Adam! Muhtaç olduğun kudret, kalbindeki sağlam imanda mevcuttur." diyebilmek için o iman ve ameli bizzat yaşayarak ortaya koyması gerekmektedir.
Hz. Resulullah (s.a.a) "Ey gençler topluluğu" diye başlayan hadis-i şerifleriyle özellikle gençleri uyarıyordu. Gençler O'ndan aldıkları cihad aşkıyla Uhud Savaşı öncesinde Medine dışında savaşmak için can atıyorlardı. Resûl-i Ekrem"in (s.a.a) takdirine layık olan gençlik; Kitabımızda; "Rablerine iman eden genç adamlar" ifadesiyle takdir edilen Kehf Ashabı gibi imanlı, mücahid, ahlak ve fazilet sahibi, Hakkı haykırmaktan korkmayan cesur gençlik idi.
O"nun hadislerinde, "Allah"a kulluk içinde yetişen genç", Cenab-ı Hakkın arşının gölgesinden başka hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyamet günü'nde arşın gölgesinde gölgelendirilecek ve Allah"ın özel ikramına layık olacak yedi seçkin grup arasında adaletli devlet başkanı"ndan hemen sonra ikinci sırada zikredilmektedir.
Dinamizm, fedakârlık, çalışkanlık, cömertlik, ahlak, hizmet, hicret, davet, tebliğ, cesaret... Hadislerde buyrulan örnek Müslüman gencin özellikleridir.
Müslüman genç, öncelikle kendisini tüm ilim silahlarıyla kuşandırır. Elde ettiği ilmî seviyenin yeterli olduğu kanaatine varmamalı, ilim yolunda hırslı, açgözlü ve son derece gayretli olmalıdır. İlim adamının bu psikolojik özelliği, hadiste işadamının psikolojik özelliğiyle karşılaştırılarak anlatılmakta, adeta ilmî doyumsuzluk tavsiye edilmektedir: "İki açgözlü kişi vardır ki doymaz: Biri ilim taleb eden... Diğeri de mal ve servet talep eden." kendisini hem teknik, hem sosyal açıdan, hem tarihî hem de dinî açıdan iyi yetiştirir. Okulda istediği ölçüde alamadığı, bulamadığı ama mutlaka elde etmek zorunda olduğu ilmî ve manevî seviyeyi okul dışındaki özel çalışmalarda kitap, seminer, sohbet ve konferanslarda kazanmalıdır.
Müslüman gencin ikinci önemli özelliği de takvadır. O kendisini günahlardan uzak tutar, sürekli Allah"ın rızasını kazanmak için çalışır, riza-i ilahiye yakın ve şeytandan uzak olur. Onun tek bir hedefi vardır, Allah'a daha iyi bir kul olabilmek, bunun içinde tüm haramlardan sakınır ve tüm vacipleri de en güzel şekilde yerine getirir.
Müslüman genç uyanıktır, çabuk kandırılmaz, siyasetle ilgilenir ve Müslümanların sorunlarını kendisine dert edinerek, çözüm için çabalar.
Genç adam; maneviyatın doruklarındadır, Allah"ın sevgisi ve aşkına ulaşmak için en büyük eğlencesi rabbiyle münacattır. Geceleri herkes uyuduğu zaman o uyanır ve aşkının ispatı olan gözyaşlarıyla sevdiğiyle konuşur. Çünkü yüce Allah"ın Hz. Musa"ya buyurmuş olduğu bu hadisi kutsiyi iyice kavramıştır: "Ey Musa! beni sevdiğini söyleyen ve sonra sabahlara kadar uyuyan ne kadarda yalancıdır, seven sevdiğiyle olup onunla konuşmak istemez mi?"
Arzulanan genç nesil, ahlakî ve manevî değerleri ön plana almalıdır. Sevgi, saygı, rahmet, şefkat, adalet, iyilikseverlik gibi insanı insan yapan evrensel manevî değerleri ön plana almalıdır. Gönül kazanma ve yürek fethetme görevini en tatlı dille ve en güzel metotla yerine getirmelidir.
Genç nesil, günümüzün olumsuz şartlarında kendisinin manen erimesi şöyle dursun, manen erimeye ve dejenere olmaya yüz tutan, çaresizlik ve çözümsüzlük içinde kıvranan, intihar eğilimi veya psikolojik bunalım yaşayan genç arkadaşlarını kurtarma azim ve kararlığı taşımalıdır.
Müslüman gençliğin bir diğer özelliği de, her konuda en güçlü ve en üstün olmaya çalışmasıdır, güçlü mü"minin Allah nazarında daha hayırlı ve Allah"a daha sevimli olduğuna inanan imanlı genç, her konuda güçlü ve üstün olmaya çalışmalıdır.





Müslüman Gençliğe Öğütler







1- Beş vakit namazı vaktinde kılın, gece namazı da kılmaya çalışın.
2- Vacipleri yerine getirip, haramlardan uzak durun.
3- Pazartesi ve Perşembe günleri mümkün oldukça oruç tutmaya çalışın.
4- Çok fazla uyumayın ve kuranı kerimi çokça okuyun.
5- Sözünüzde durun ve anlaşmalarınıza önem verin.
6- Sade ve gösterişten uzak giyinin.
7- Yoksullara yardım edip, her gün sadaka vermeye çalışın.
8- Çok masraf edilmiş lüks toplantılara katılmayın, kendiniz de böyle toplantılar düzenlemeyin.
9- Çok konuşmayın, çok dua edin.
10- Kendinizi bilgi yönünden geliştirin, dini konuşmalara katılın.
11- Yaptığınız iyilikleri unutun ve geçmişte işlemiş olduğunuz günahları hatırlayın.
12- Spor yapmaya özen gösterin.
13- Bir İslam ülkesinin ihtiyaç duya bileceği tüm bilimleri öğrenin.
14- Her bakımdan dikkatli ve uyanık olun.
15- Kuran okumasını ve tecvid kurallarını öğrenin.
16- Aktüalite ile ilgilenin, güncel haberleri özellikle de Müslümanları ilgilendiren haberleri takip edin.
17. Maddi yönden yoksullara, manevi yönden de rabbani âlimlere bakın.
18- Her akşam yatmadan önce kendinizi hesaba çekin, gün boyu işlemiş olduğunuz günahlardan tövbe edin ve yaptığınız güzel işler içinde şükür edin.
19- Âlimlerle arkadaşlığı asla kesmeyin, sürekli onların sohbetinde bulunun.


 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
54
-Ey islam gençliği; birinci vazifen ÜMMETİN istikbalini ve MUCADELE ruhunu ilelebet muhafaza ve mudafaa etmektir.

Varlığını idame ettirebilmenin yegane temeli İLAH-İ KELİMETTULLAH olup bu sana
ruhlar aleminden bu yana bahşedilen en büyük hazinendir
Ahir zamanda dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek.tağuti ve mustekbir güçler olacaktır.
Bir gün ŞERİAT-I GARRAYI AHMEDİYE yi müdafaa mecburiyetine düşersen içinde bulunduğun bozuk
düzenin şeytani oluşum ve dayatmaları dahi seni yıldırmamalı.
,
yaşamış olduğun asır, zalim ve despot güçler tarafından kuşatılmış olabilir,
İslama ve vahyin öğretisine kast etmek isteyen amerika, israil ve onun uşaklığını yapan fir’avni rejimlerin
yardakçıları, dünya üzerinde emsali görülmemiş bir gücün mümessili olabilirler.
Nifak ve zülüm ile ümmetin bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün kutsal mabetlerine kirli eller uzatılmış, Tevhit
davasının icra edildiği Muhammedi mektepler kapatılmış , Ezan_ı Şerifler susturulmuş olabilir. hatta ümmetin
bütün Coğrafyası işgal edilmiş olabilir.Bütün bu yaşanan zulüm den daha acı ,daha can yakıcı bir duruma da
düşebilirsin.
Seninle aynı pınardan beslenmiş, aynı boyanın rengine bürünenler dahi bir gün RAHMANİ
mesaja gözlerini kapayabilir ,nefsinin kölesi olabilir hatta ve hatta ümmetten aldığı emaneti,namusu
başkasına peşkeş çekme bedbahtlığında da bulunabilirler.
EY İSLAMIN YİĞİT MUCAHİTLERİ , EY NURLU KERVANIN MUDAVİMLERİ Firavni ve
despot rejimlerin size eziyetten başka zarar veremeyecekleri Tüm bu ahval ve şerait içinde dahi sana
düşen; anaların gözyaşları ve şehitlerin kanı üzerine saltanat kuran bu zalimlere karşı ibrahimii kıyamlarda
bulunman ve SIRAT-I MUSTAKİM üzere yılmadan yıkılmadan durmak olacaktır.
BİLİNİZ Kİ ŞEHADET BİR ÖDÜLDÜR VE LAYIK OLANA VERİLİR...
EY ÜMMET- İ MUHAMMED (sav) in onurlu davasının yılmaz bekçisi olan mucahidim; tüm bela ve
musibetlere rağmen SABRIN AĞIR YÜKÜ BÜKSE DE BELİNİ , ilk vazifen;
EMR-İ BİL MAARUF NEHYİİ ANİL MUNKERi kendine şiar edinip her ne pahasına olursa olsun Rıza-i ilahi
uğruna en değerli varlığından geçmek olacaktır...
MUHTAC OLDUĞUN KUDRET SİNENDEKİ İMANDA GİZLİDİR….
(alıntı)
ALLAHCC razı olsun gönüldaş...BESMELE..SELAM...DUA...
 

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38

Esselamun aleyküm ve rahmetullahi ve berekatüh kıymetli kardeşim.
Allah cc iki alemde de sizden razı olsun, Duyarlı paylaşımınızdan ve gençliğe öğütlerinizden dolayı çok teşekkür ederim,
Yüce Rabbimiz ecrinizi ziyadesiyle versin İnşaAllah,

İlk insandan günümüz insanına kadar her anne-baba çocuklarını hayata hazırlama gayretindedir ve onu bir eğitime tabi tutar. İnsanın eğitimi ise belli bir yaşla sınırlı tutulacak kadar dar çerçeveli değildir; öyle ki dünyaya gözünü açıp kapayıncaya kadar eğitim devam eder.

İnsan yetiştirmede gözden uzak tutulmaması gereken ve hiç eskimeyen metod "öğüt'tür. "Nasihat, ders, vaaz, hatırlatma" kelimeleri ile de ifade edilebilen öğüt, insan yaratılışına uygun bir tarzdır. Yaratılışa uygun olduğunu da bir adı "öğüt" olan Kur'ân-ı Kerimden öğreniyoruz.

"İnsanları, Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütlerle davet et." (Nahl Süresi, 125.)

"Onlara öğüt ver ve kendilerini ıslâh etmeleri hususunda tesirli bir söz söyle." (Nisa Sûresi, 63.)



Günümüz Türkiye'sinde mazisinden koparılmış bir neslin canhıraş inleyişi kulaklarımızı tırmalıyorsa, bu durum, vahye savaş açmış Batı kaynaklı bir eğitimin meyvesinden başka bir şey değildir. "Bana öğüt verme, para ver" anlayışıdır ki, koca bir nesli özünden ve değerlerinden mahrum yaşatmıştır. "Öğüt" almayı zül telâkki eden anlayış, her türlü yolsuzlukların ayaklarımıza dolaşması neticesini üretmiştir.


Her şeyden önce İslâm âlimlerinin bu tarzı tercih et-melerinin sebebi, Kur'ân-ı Kerimi örnek almalarıdır. Hazret-i Lokman'ın oğluna öğüt veriş tarzı bu şekilde bir üslûbun gelişmesine sebep olmuştur.

Gerek Kur'ân'daki öğütlere, gerekse Kur'ân'ı taklit ederek yazılan öğütlere baktığımızda, bu öğütlere sadece erkeklerin değil, kadın-erkek ayrımı gözetmeden her yaştaki insanın ihtiyacının olduğu görülecektir. Zaten Kur'ân'ın muhatabı kadın-erkek bütün insanlıktır.


Allah’a emanet olun,
Selam ve baki dua ile kalın kardeşim.

deleterx2.gif



Düşmanlarım bana ne yapabilir ki ?
Ben cennetimi yüreğimde taşıyorum, nereye gitsem o benimle gelir.
Hapsedilmem halvet, sürgün edilmem hicret, öldürülmem şehadettir.
Değil mi ki, göğsümde Allah'ın Kitabı ve Rasulü'nün sünneti vardır!

 

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38

Esselamun aleyküm ve rahmetullahi ve berekatüh kıymetli kardeşim.
Allah razı olsun, emeklerinize sağlık, çok önemli bir konu bu,
Aklı ve gönlünü milli ve manevi değerlerle donatmadığımız gençliğimize birileri mutlaka bir şeyler aşılıyor,
Lakin bu bizim hayrımıza olmuyor, Gençlerimizi kurtlar sofrasında yalnız bırakıyoruz.
Onlara bir kimlik kazandıramıyoruz.
Böylece geleceğimizi baltalıyoruz.
Ayaklarımızın altındaki zemini kayganlaştırıyoruz.
Allah’a emanet olun,
Selam ve baki dua ile kalın kardeşim.

 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
54
SORULAR

"Ömrümüz her an insan haysiyetini inciten ve yaralayan haksızlıklara katlanmakla geçiyor ve biz gittikçe insan kılığından çıkıyoruz!” diye kıvranan haysiyet sahipleri nerde?..

Büyük Doğu Mimarı’nın, “zifiri karanlıkta ak sütün içindeki ak kılı farkedecek kadar gözü keskin” diye tasvir ettiği gençlik idealine mukabil, bir öküz keyfiyetini bir insan keyfiyetinden ayırıcı ölçülere bile malik olmayan iptidaî sürülerden ayrılanlar nerde?..

Ölü kurbağayı bile titreten ceryana mukabil, mânâda bilmem kaç bin voltluk tesire muhatabken kılı bile kıpırdamayanlardan ayrılan, İslâma muhatab anlayışın ruh ve fikrini insandan insana sirayet ettirecek büyük sohbet şebekesinin unsuru rolüne hazır insanlar nerde?..

Dünyanın öbür ucunda bile olsa bir mümin kardeşinin burnu kanarken bunun hıncını ve mesuliyetini kendi oluş hızı ile gösterecek iman öfkesine malik insanlar nerde?..

“Önce can, sonra canan!” anlayışı gibi, davranışlarında “önce ben, sonra dava!” şuursuzluğunu gösterenlere mukabil, “önce dava, sonra da dava!” diyen gerçek iman ehli şuurunu taşıyanlar nerde?..

Cemaatin, ruh, fikir ve aksiyonuyla vasıflandığını, ruh-fikir ve aksiyonun da cemaati temin ettiğini anlayanlar nerde?..

“Yol üstündeki kayayı kaldırmak gereken şartlarda, ot yolmak ve çalı çırpı temizlemek mi, yoksa onu dinamitle havaya uçurmak mı?” sorusuna kafa patlatanlar nerde?..

“Ben hakim olamadığım için herkes mahkûm; zındanımın bekçisi de!” idrakiyle yananlar nerde?..

“Biz de birşeyler yapıyoruz!” şeytanî teselliyle vakit geçirenlerden değil, “hepçilik” mânâsına bütüne bağlı yapıcı olan... Bu sese, “burdayım!” diye cevab verenler nerde?..

Onlar nerdeyse, kurtuluşumuz da orada!.. KARAR kılınacak nokta da burada!..
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt