Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

İslam Gençliği Nasıl Olmalı? (1 Kullanıcı)

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com

GENÇLİK NİMETİ

Gençlik, Yüce Allah’ın insanlara bahşettiği ömür nimetinin, çok iyi değerlendirilmesi gereken önemli bir dönemidir, bulunmaz bir fırsattır. Çünkü gençlik, çalışıp kazanma, evlenip âile kurma, insanlara yararlı olma ve Allah’a ibâdet etme bakımından hayatın en verimli çağıdır. Bunun için her insan, Allah’ın verdiği bütün nimetlerden ve özellikle de gençliğini nerede ve nasıl harcadığından sorguya çekilecektir. Nitekim Cenab-ı Allah, bu gerçeği Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle beyân buyurmuştur: “O gün, hepiniz bütün nimetlerden sorguya çekileceksiniz.”


Hz. Peygamber (s.a.v.)’de, gençliğin önemine dikkat çekerek, “İnsanoğlu, Kıyâmet gününde:

- Gençliğini nerede ve ne sûretle harcadığından,

- Yaptığı işleri ne maksatla yaptığından,

- Malını nereden ve nasıl kazandığından,


- Nerelere sarf ettiğinden,


- Vücudunu ve sıhhatini nerede ve ne suretle yıprattığından sorguya çekilmedikçe, yerinden ayrılamaz:” buyurmuştur.


Gençlik, milletlerin geleceği ve en önemli güç kaynağıdır. Bunun için her toplum, kendi geleceğini garanti altına almak, millî ve manevî değerlerini yükseltip geliştirmek maksadıyla bilgili, görgülü, çalışkan ve üretken nesiller yetiştirmeye önem vermektedirler. Çünkü, gençlerini iyi yetiştirmiş olan toplumlar, güçlü ve sağlıklı bir yapıya kavuşmuş olurlar. Eğer gençlik ihmal edilir, iyi eğitilmez, uyuşturucu, alkol, tembellik veya sapık akımların ağına düşmeye müsait bir ortamda kendi başına bırakılırsa, o zaman pek çok problem ve sıkıntılarla karşı karşıya kalınır ve o toplumun geleceği de tehlikeye girmiş olur.



İslam Dîni, çocukların ve gençlerin ilim, fikir ve sanat bakımından iyi yetiştirilmelerini, kendi başlarına düşünebilir ve bağımsız olarak iş yapabilir bir konuma getirilmelerini, sorunlarının hoşgörü ve anlayışla karşılanıp bunlara çözümler bulunmasını ve gençlerin yüksek bir ahlâka sahip olmalarının sağlanmasını istemektedir. Dinimiz, bunun sorumluluğunu da, başta ana baba olmak üzere, yetkililere ve topluma yüklemektedir.


Sonuç olarak çocuklarımız ve gençlerimiz, bizim ümitlerimiz ve yarınlarımızdır. Onları, ne kadar dinî ve millî değerlerimize göre yetiştirir, ailevî, ekonomik, kişisel sorunlarıyla yakından ilgilenir, özellikle ruh sağlıklarını bozucu her türlü etkiden koruyup, aile hayatını teşvik ederek sağlıklı bir hayat biçimine kavuşturursak, geleceğimizden o oranda emin oluruz.



“Hiçbir baba çocuğuna güzel terbiye ve edepten daha değerli bir miras bırakmış olamaz.” ve “İnsanlar içinde Allah’ın en çok sevdiği kimse, kötülükleri terk edip iyiliklere yönelmiş olan gençtir.” (Hz.Muhammed s.a.v)
 

<DAMLA>

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Eki 2007
Mesajlar
6,461
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
selamun aleykum ellerine yüreğine saglık gül tanem
rabbim razı olsun rabbimize emanetsin inşallah
<< B)B)B)>>
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
selamün aleyküm aliyecim.kanayan bir yarayı paylaşmışsın.evet gençlerimiz asi,umutsuz,kolay kolay beğemeyen,hırçın,vs...bunda tabiiki büyüklerin suçu var.ben görmedim çocuğum görsün,ben yaşamadım çocuğum yaşasın deyip maddiyatla çocuklarımızı yetiştirmeye başladık.ama en önemli şeyi unuttuk.onları maneviyatla doyurmayı.işte sorun burda.rabbim hayırlı evlatlar hayırlı gençler yetitirmemizi nasip etsin.allah razı olsun.rabbime emanet ol canım kardeşim.:H


Ve aleyküm selam ablacım.. Güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim..Allah c.c razı olsun..İnşallah acizane bu paylaşımla, gençlikle ilgili meseleleri gündeme getirmiş oluruz..Faydalı olabilmesini niyaz ediyorum Rabbimiz c.c'den..

Kalplerimizden arşa yükselen aciz dualarda buluşmak duasıyla inşallah..

Bayramınız mübarek olsun..Selam ve dua ile..B)
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
selamün aleyküm çok güzel bir konuya deyinmişsin kardeşim dilerim hak dinin üzerinde iman nuruyla nurlanmış bir genç nesil yetiştirmek cümlesine nasip olsun inş iman bir filizdir onu iyi yetiştirirsen bir fidan haline gelir bence paylaşımına teşekkürler selam ve dua ile


Ve aleyküm selam kardeşim..Allah c.c razı olsun bu güzel yorumunuz için.. Teşekkür ederim.. Kalbimizden dilediğimiz, kalbimizden dilimize naklettiğimiz, dilimizle ikrar ettiğimiz dualara, yine ''KALBİ''(mizle) aminler..


İslam'ın sancağını taşıyacak ve bayraktarlığını yapacak olan gençler, dini ilimlerde, bilimde ve çağın gereklerine hitap edecek, ihtiyaçlarına cevap verecek her türlü materyale, teorik veya pratik her sisteme İslami usullerle vakıf olmayı becerebilirse ve yine bunu İslami hizmet yolunda kullanmayı başarabilirse, her bakımdan donanımlı olarak, zengin ve sağlam maneviyatıyla birçok zorluğu başaracak, arzu edilen geleceğe ve özlenen ''Güzide Asr-ı Saadet'' dönemindeki şahsiyetli ve şerefli gençliğe ulaşabilecektir..

Yeter ki samimi çalışmalarımız olsun, Allah c.c yolunda olan cehd ve gayretlerimiz daimi ve tesirli olabilsin...

Yarınlar İslam'ın olsun..

Hayırlı bayramlar dilerim kardeşim..Selam ve dua ile..B)
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
İslam toplumunda tertemiz bir fıtratla -yani İslâmî hakikatleri kabul etmeye meyilli olarak- dünyaya geldiği kabul edilen yeni nesil, temiz fıtratı bozulmadan manevî değerlerle büyütülmeli, helal lokma ve İslâmî terbiye ile eğitilmeli ve böylece Kuran’ın ifadesiyle “göz nuru olacak bir nesil” yetiştirilmelidir
blume1122.gif


SELAMÜN ALEYKÜM ALİYE KARDEŞİM
EMEĞİNE VE YÜREĞİNE SAĞLIK
ALLAH RAZI OLSUN
"ALLAH'IM, NESLİMİZİ DİN'İ MÜBİN İSLAM'A
SIDK İLE MÜCEHHEZ EYLE"
(AMİN)


ALLAH'A EMANET OLUNUZ


Ve aleyküm selam değerli abim, Rabbimiz c.c sizden de razı olsun, okuduğunuz için ben teşekkür ederim. Güzel duanıza kalbi aminler..Rahman c.c katında bizlerden kabul etsin inşallah..

Rabbimize emanetsiniz..Bayramınız mübarek olsun..Selam ve baki dua ile inşallah..

 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
GENÇLERE


Rahman ve Rahim olan Allah(CC)'ın adıyla.

Hamd Allah(CC)'a,
salat ve selam,Efendimiz Hz.Muhammed(SAV)'e,
O'nun ailesine,arkadaşlarına ve O'nu dost edinenlere olsun.

Bismillahirrahmanirrahim;

"De ki;Size bir tek öğüt vereyim;Allah için ikişer ikişer ve teker teker kalkar,(Huzurunda divan) durursunuz,sonra düşünürsünüz.Arkadaşınızda delilikten eser yoktur.O ancak şiddetli bir azabın önünde sizi uyaran bir peygamberdir."

"De ki;Ben sizlerden bir ücret istemişsem,o sizin olsun. Benim ücretim yalnız Allah'a aittir.O herşeye şahittir."

"De ki;Hakikaten Rabbim hakkı fırlatır,O gizlileri hakkıyla bilendir."

"De ki;Hak geldi,artık batıl ne bir şey ortaya çıkarabilir, ne de geri getirebilir.(o tamamen yok olup gitmiştir.)"

"De ki;Eğer saparsam kendi aleyhime sapmış olurum.Eğer yolu bulursam bu da bana Rabbimin vahyettiği(bu Kur'an) sayesindedir.Şüphesiz O,işitendir,yakındır."

(SEBE Suresi:46-50 Ayetler)

Ey Gençler;

Bir fikir ancak kendisine olan inanç güçlü olduğu,
yolunda samimiyetle çalışıldığı,
bolca gayret sarfedildiği,
uğrunda hiç bir fedakarlıktan kaçınılmadığı zaman başarıya ulaşır.
Bu başarının dört temel ilkesi vardır.Bunlar:
İman-samimiyet-gayret-çalışma dır.
Bunların dördü de GENÇ lere ait özelliklerdir.

İmanın esası,canlı bir kalp,samimiyetin esası,temiz bir ruh,gayretin esası kuvvetli bir şuur,çalışmanın esası ise genç bir gayrettir.

Bu dördü birden yalnızca GENÇ lerde bulunur.Bu nedenle yeni ve eski tüm ümmetlerin kalkınmasının yemel direği gençlerdir.Her kalkınmanın SIRRI onlardadır.Her görüşün taşıyıp-yücelticileri onlardır.

"-Onlar Rablerine inanan gençlerdirler.Biz onların hidayetlerini artırdık."

(KEHF Suresi:13 Ayet)

Bütün bunlardan dolayıdır ki sizin göreviniz çoğalıyor, sorumluluğunuz büyüyor,ümmetin üzerinizdeki hakları arttıkça artıyor,boynunuzdaki emanet ağırlaşıyor,uzun uzun düşünmeniz,çok çok çalışmanız,zamanınızı dikkatle değerlendirmeniz,uyanık bir şekilde ileri atılmanız,ümmete gençliğinizden dolayı üzerinizde olan haklarını tam olarak ödemeniz gerekiyor.
Bazen toplumda gençler sakin ve hareketsiz olurlar.
Hayatını yaşamaya,gençliğinin tadını almaya çalışırlar.Millete ayırdığı zamandan çok kendi nefsine zaman ayırır,eğlenir,boş işlerle uğraşır,keyfinin çektiği,gönlünün arzuladığı şeylerle oyalanırlar.

Bazen de harekete geçer,ümmetin işlerinin başkalarının elinden çeker alır,düşmanlarının ele geçirdiği organizmayı kurtarmak için elinden gelen gayreti sarfeder, kaybedilmiş hakları ve gasbedilmiş değerleri yabancılardan geri alırlar.

Milletin kayıp hürriyetini ve yüksek değerlerini yeniden oluştururlar.Bu genç o zaman milleti için kendine ayırdığı zamandan çok daha fazlasını ayırır.Böyle taptığı takdirde o,zafer meydanlarında çok çabuk bir şekilde başarıya ulaşır.

Bu çabuk başarı Allah'ın ona İhsanıdır.İnşaAllah hepimiz ikinci tip gençlerden oluruz.Gözlerimiz açılır ve düşmanla karşı karşıya gelip gayretle savaşmak isteyen bu ümmetin hak ve hürriyetleri için harekete geçeriz.

Hazır olun ey insanlar.Zafer mü'min'ler için son derece yakındır.

Başarının en yücesi çalışıp gayret sarfedenler içindir.

HASAN EL-BENNA

EsselamuAleyküm Yeğenim

Çok yerinde ve faydalı bir konuyu gündemimize taşımışsınız.
Allah(CC) razı olsun..Çalışmanızı bereketli kılsın..ecrini-sevabını GENÇ ve Gayretli-çalışkan..İman yüklü Yeğenime her iki Cihan da da nasip etsin inşaAllah.


Selam ve dua ile Allah(CC)'a emanet olunuz..


Ve aleyküm selam ve rahmetullahi ve berekatühü güzel yürekli, çok değerli Talip amcam...Güzel yorumunuz, güzel düşünceleriniz ve değerli katkınız için Rabbimiz c.c sizden de ebeden razı olsun..Her iki cihanda da kıymetli hizmetlerinizin, cehdinizin mükafatını ziyadesiyle bahşeylesin inşallah, Amin..Şehit Hasan El Benna'nın tüm yazılarını severim Talip Amcamız, vesilenizle bu güzel yazıyı da okumuş oldum..Çok mutlu oldum şehidimizin bu güzel yazısını okuyunca..Bizlere rotamızı, istikametimizi hatırlatıyor, hangi çizgide durmamız gerektiğini, bizzat yaşadığı dönemin kendisine kazandırdığı tecrübeleri, bu olaylar üzerinden örnekler sunarak bizlere bildiriyor..Rabbimiz c.c ondan da razı olsun, şehadetini kabul eylesin..Bizlere de bu yazıdan nasihatlenmeyi nasip eylesin..Yazan ellerinize, güzel yüreğinize sağlık olsun Talip Amcam..B)

Bu vesileyle bir kez daha sizin ve kıymetli ailenizin bayramını en içten dileklerimle kutluyor, Rabbimiz c.c'den bizleri daha nice bayramlara birlikte eriştirmesini diliyorum..Ellerinizden öperim değerli Amcam..Rahman'a emanetsiniz..Selam ve baki dua ile inşallah..

 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
HZ. PEYGAMBER VE GENÇLİK

Doç. Dr. Bünyamin ERUL
A.Ü.İlahiyat Fakültesi Öğr. Üyesi


Gençlik, tanımı ve önemi


Gençlik kelimesi “Çocukluk ile yetişkinlik arasındaki dönem, genç olma
durumu”1 diye tanımlanmakta ve insanın ergenlik çağı ile orta yaş arasını
kapsamaktadır. Bebeklik, çocukluk, gençlik, yetişkinlik ve yaşlılık şeklindeki
dönemlere ayrılan insan hayatının baharını ifade eder. Fıkıhta sorumluluk,
ergenlik ile başladığından, genç, çocukluktan kurtulan, yetişkin ve sorumlu bir
“adam” demektir. Ergenliğe girme yaşı, kişiden kişiye, bölgeden bölgeye
değişmekteyse de, yaklaşık olarak 12-15 yaşlarda başlar. Gençliğin sona erişi ve
orta yaş ile ilgili de 25, 30 hatta 40 gibi farklı rakamlar verilmektedir. Buna göre –
kesin olmamakla birlikte- gençlik devresini 15-30 yaş arası dönem diye
sınırlandırabiliriz.
Gençlik, bireyin hem bedenen, hem de ruhen yetiştiği, geliştiği en önemli
dönemidir. Ergenlikle birlikte birey, sadece fizyolojik olarak değil, bilgi, kültür,
eğitim ve öğretim bakımından da gelişim ve oluşum devresine girmektedir.
Yaşadığı biyolojik değişimin etkileri, psikolojik ve sosyolojik alanlarda da görülür.
Dinçlik, zindelik, çeviklik, aktiflik, canlılık, heyecanlılık, delikanlılık, yiğitlik,
mertlik, duygusallık, hızlılık, acelecilik, acemilik, tecrübesizlik bu dönemin en
belirgin özelliklerindendir. Genellikle insanlar, tahsillerini, mesleki tecrübelerini,
geleceklerini bu dönemde elde ettikleri gibi, kimliklerini, kişiliklerini ve
karekterlerini de bu devrede kazanırlar. Bu bakımdan gençlik, hem bireyin, hem
de toplumların ümitleri ve gelecekleridir, yarınlarının teminatıdır.
Gençlik dönemini önemli kılan diğer bir faktör de, çocukuluktan kurtulan
bireyin biyolojik, psikolojik ve sosyolojik değişime paralel olarak yaşadığı çeşitli
sorunlardır. Aileden sosyal hayata geçişte yaşanan uyum problemleri, masum
çocukluktan sıyrılıp ergenliğe girildiğinde başlayan duygusal ve cinsel problemler,
çevreden olumlu ya da olumsuz etkilenişler, kazanılan iyi ya da kötü alışkanlıklar,
her an patlamaya hazır bir enerji birikimi, eğitim imkanları ve ekonomik sıkıntılar,
aslında hem fertlerin, hem de neticesi itibarıyla toplumların kaderini
belirlemektedir. Dolayısıyla hayatın en sorunlu devresi olan gençlikte, gençlere
verilebilecek ideal bir eğitim ve rehberlik, onları en iyiye, güzele ve hayra kanalize
etme, birey, aile ve toplum açısından hayati önem taşımaktadır. Bunun ihmali ya
da, gencin yanlışa veya yalnızlığa terki, hem bireyin, hem de toplumların
yitirilmesi demektir ki, acı ve acıklı örneklerini dindarından-dinsizine hemen her
birey ve toplumda görmekteyiz.
İşte bu yıl, Hz. Peygamber’in Kutlu Doğumu programlarında “Aile ve
Gençlik” konusu ele alınmıştır. Dolayısıyla sizlere yapacağımız konuşmamızda, bu
önemli konuyu O’nun öğretileri açısından ele almaya çalışacağız.
a. Kur’an’da Gençler
Yüce Kitabımız Kur’an’a baktığımızda, tarihin değişik safhalarında önemli
roller üstlenen bazı gençlerden ve peygamberlerden söz edildiğini görmekteyiz.
Allah Teala, onları örnek göstermekte ve onlar üzerinden bizlere bazı dersler
vermektedir. Onlardan bazılarına burada işaret etmemiz yerinde olacaktır:
1. Hz. Adem’in Oğulları: Hz. Adem’in iki oğlu birer kurban sunmuşlar ve
Allah sadece müttaki olanınkini kabul etmişti. Kurbanı kabul edilmeyince nefsine
yenik düşen oğul, kardeşini öldürmeye kalkışmış, ancak müttaki olan kardeş, ona
karşı elini dahi uzatmamıştı. Neticede onu öldürmüş ve cesedi nasıl gömeceğini de
bir kargadan öğrenmişti.2


_______________________________________________
1) Büyük Larousse, IX. 4490, Milliyet Yay. İstanbul.
2) 5. Maide 27-31.
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Hz. Adem’in oğullarından birincisi, olumlu, sorumlu, Allah’a ve başkalarına
saygılı, takvalı bir genç iken; ikincisi hırslı, kıskanç, nefsine esir olan, kan
dökmekten dahi çekinmeyen olumsuz bir tiplemeyi gözler önüne sermektedir.
2. Hz. İbrahim: Genç bir peygamber olarak Hz. İbrahim’in, Nemrut’un
ülkesinde putlara ve putperestliğe karşı verdiği mücadele, putları kırması,
yakalanarak mancılıkla ateşe atılması ve Allah tarafından kurtarılması tafsilatıyla
anlatılmakta ve Hz. İbrahim ve beraberindekiler “güzel bir örnek” olarak
sunulmaktadır.3
3. Hz. Yakub’un Oğulları: Babalarının Yusuf’a gösterdiği ilgi ve sevgiyi
kıskanan onbir üvey kardeşin, genç Yusuf’u öldürmek istemeleri, onu
çıkamayacağı bir kuyuya atmaları, sonra bir kervan tarafından bulunan Yusuf’un
köle olarak satılması, Mısır Azizi’nin malikhanesinde yetişmesi, Aziz’in eşi
tarafından taciz edildiği halde kendisini koruyabilmesi, zina etmektense hapis
yatmayı tercih etmesi, neticede hakikatin ortaya çıkmasından sonra Mısır’da
Maliye Bakanlığı’na getirildiği ve kendisinden kurtulmak isteyen kardeşlerini
affetmesi ve onlara yardım etmesi “kıssaların en güzeli” diye anılan Yusuf
Suresi’nde nefis bir şekilde anlatılır.
Burada Hz. Yusuf, masum ve mazlum oluşu, iffet ve sabrı, kadirşinaslığı,
hizmet ve başarıyı, hoşgörü ve affı temsil ederken; onbir kardeşler hırs ve
kıskançlığı, zulüm ve cehaleti, komplo ve ihaneti temsil etmektedir.
4. Hz. Musa: Firavun’un emri gereği bütün erkek çocukların öldürülmesine
rağmen, onun sarayında yetişen Hz. Musa’nın, kardeşi Harun’la birlikte Firavun’la
ve İsrail Oğulları’yla olan mücadelesinden, taraftarlarından birinin dövüştüğü
düşmanına karşı yardım istemesi üzerine attığı yumrukla düşmanın ölümüne
sebep olduğundan, daha sonra davarlarını sulayan Hz. Şuayb’ın iki kızına yaptığı
yardım sayesinde, -kızların babalarından talebi üzerine- yedi yıl onların yanında
çalıştığından ve buna mukabil onlardan biriyle evlendiğinden, genç uşağıyla
yaptığı esrarengiz bir yolculuğundan söz edilir.4
5. Hz. Meryem, İsa ve Havariler: Genç Meryem’in beşeri bir ilişki
olmaksızın, mucizevi bir şekilde nasıl anne olduğu ve oğlu İsa’yı doğurduğu,
suçlamalara karşı kendisini nasıl savunduğu, Hz. İsa’nın İsrail Oğulları’nı çeşitli
mucizelerle dine davet ettiği, kendisine sadece Havarilerin inanıp yardımcı
oldukları, İsrail Oğulları’nın ise buna karşı çıktıkları, O’nu çarmıha germek
istedikleri ve neticede Allah’ın O’nu kendine yükselttiği anlatılır.5
6. Lokman ve Oğlu: Bilge bir şahsiyet olan Lokman’ın genç oğluna yaptığı
tavsiyeler, aslında onun şahsında bütün gençliğe yapılmıştır. Allah’a şirk
koşmaması, ana-babaya iyi davranması, evladını şirke zorlamaları halinde buna
itaat etmemekle birlikte onlarla güzel geçinmesi, Allah’a yönelenlerin yoluna
girmesi, Allah’ın herşeyden haberdar olduğu ve bunları karşısına çıkaracağı,
namazı kılması, iyiyi emredip kötülükten vazgeçirmesi, başa gelenlere sabretmesi,
insanları küçük görüp yüz çevirmemesi, yeryüzünde böbürlenerek yürümemesi,
yürüyüşünde bile tabii olması ve sesini kısması onun tavsiyeleri arasındadır.6
7. Ashab-ı Kehf: Tefsirlerdeki bilgilere göre inananlara yaptığı zulmüyle
meşhur olan Roma İmparatoru Dekanus zamanında inançlarını koruyabilmek için
bir mağaraya gizlenen bu gençler, Allah’ın yardımıyla orada uzun yıllar
uyutulduktan sonra Roma İmparatorluğunda Hristiyanlığın yayıldığı I. Theodosius
zamanında uyanmışlardır.7 Onlar Rablerine inanmış birkaç gençti. Allah onların
hidayetlerini artırdı ve gönüllerini sağlamlaştırdı. Allah, sözünün hak olduğunu ve

-----------------------------------------------------------
3) 26. Şuara 69-83; 37. Saffat 83-113; 14. İbrahim 35-73; 60. Mumtahine 4-6.
4) 2. Bakara 49-74; 20. Taha 9-101; 28. Kasas 3-43; 18. Kehf 60-64.
5)19. Meryem 16-34; 3. Al-i İmran 42-59.
6) 31. Lokman 13-19.
7) Bkz: Konularına Göre Kur’an, Ömer Özsoy, İlhami Güler, s. 831, Ankara-1996.
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
kıyametin kopacağından şüphe edilemeyeceğini bilmeleri için, insanların onları
bulmalarını sağlamıştı.8
b. Bir genç Olarak Hz. Peygamber
Hz. Peygamber’in hayatına baktığımızda, O’nun çocukluğundan beri her
türlü kötülüklerden uzak duran, Mekke halkı tarafından sevilen, kendisine
güvenilen edebli ve erdemli bir şahsiyet olduğunu görürüz.
Abdurrazzak (ö. 211/826) ve İbn Hişam’ın (ö. 213-8/828-833) naklettikleri
gibi, “Allah Hz. Muhammed’in yükselişini ve risaletini istediği için, O’nu cahiliyye
pisliklerinden alıkoyuyor ve Rasulullah (s)’ın gençlik yılları böyle geçiyordu. O
kadar ki, toplum içinde O, mürüvvet, ahlak, neseb, komşuluk, ağırbaşlılık, doğru
sözlülük, güvenilirlik bakımından en üstün, kirleten fuhuş ve kötü ahlaktan
insanların en uzak ve münezzehi, gözde bir adam oldu. Öyle ki, Allah bu
güzellikleri O’nun şahsında topladığı için, kendi toplumu içinde O’nun yegane ismi
‘Emîn=Güvenilir’ idi.”9
Nitekim müslümanlara eziyetiyle bilinen Nadr b. el-Haris bile, bir defasında
Kureyş’e şöyle diyordu: “Muhammed, genç iken aranızda en hoşnud olduğunuz,
en doğru sözlü, en fazla güvenilir biri idi... Olgunlaşıp da, getirdiği (bu dini)yle
gelince siz O’na sihirbaz dediniz. Hayır vallahi O sihirbaz değildir...”10
1. Ficar Harbine ve Hılfu’l-Fudûl’a İştiraki
Hz. Peygamber yirmi yaşındayken amcalarıyla beraber Kureyş saflarında
Ficar Harbi’ne katılmıştır. O’nun, bu savaşta amcalarını düşman oklarına karşı
koruma dışında, komuta, idare, kahramanca çarpışma vb. aktif bir görev icra
etmediği söylenmektedir.11
Bu tek çarpışmanın dışında, Hz. Peygamber, nübüvvetten önceki dönemde,
başka herhangi bir savaşa veya kavgaya katılmadı. Bu husus, Hz. Muhammed’in
cahiliyye döneminde kavga ve kısır çekişmelerden uzak durduğunu ortaya
koyuyordu.12
Aynı yıl, amcalarından Zübeyr’in girişimleri sonucu, Mekke’nin ileri
gelenlerinin katılımı ile yapılan Hılfu’l-Fudûl denilen bir antlaşmaya iştirak etti.
Anlaşmayı imzalayanlar, mazlum ve hakkı yenen kişiyi destekleme kararı aldılar
ve hakkının geri alınması için ellerinden geleni yapacaklarına dair and içtiler. İster
Mekke’li olsun, ister dışarıdan gelen diğer insanlardan olsun, kimseye zulüm
yapılmasına izin vermeyeceklerini kararlaştırdılar.13
Abdurrahman b. Avf, Hz. Peygamber’in şöyle dediğini rivayet etmiştir:
“Henüz delikanlı iken, amcalarımla beraber, iyi insanların yapmış olduğu
anlaşmada hazır bulundum. Bana kızıl develer dahi verilse, bu antlaşmayı bozmak
istemezdim.”14
Hz. Peygamber’in bu toplantıya hangi sıfatla çağırıldığı hakkında herhangi
bir bilgi verilmemiştir. Ancak O’nun, sadece bu genç yaşta böyle bir toplantıya
katılmış olması bile, hem ahlakını, dürüstlüğünü ve hakşinaslığını, hem de Mekke
toplumundaki saygınlığını göstermesi bakımından çok önemlidir. Nitekim O,
peygamberliğinden sonra da, böyle bir anlaşmaya katıldığı için gurur duymakta,
böyle bir toplantıya İslam döneminde dahi davet edilse, mutlaka icabet edeceğini
ifade etmektedir.15
2. Ticaret Hayatı

------------------------------
8 18. Kehf 9-22.
9 Abdurrazzak, Musannef, V. 318, no: 9718; İbn Hişam, Sire, I. 183-4.
10 İbn Hişam, Sire, I. 299.
11 Bkz: İbn Sa’d, Tabakat, I. 128; İbn Hişam, a.g.e., I. 184-6 (O, Hz. Peygamber’in bu savaşta 14-15
yaşlarİnda olduðunu söyler); M. Hamidullah, İslam Peygamberi, I. 55-6.
12 Bkz: Mevdudi, Hz. Peygamber’in Hayatİ, II. 260.
13 Bkz: İbn Sa’d, a.g.e., I. 128-9; İbn Hişam, a.g.e., I. 133-4; M. Hamidullah, a.g.e., I. 56-9.
14 Ahmed, Musned, I. 190.
15 İbn Hişam, a.g.e., I. 134.
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Gençlik yıllarından beri tâcir olan amcası Ebu Talib’e ticarî hayatında
yardımcı olduğunu tahmin ettiğimiz Hz. Peygamber, amcasının yaşlandığı bu
yıllarda, kendisi de bazı ticari girişimlerde bulunmuştur. Kaynaklarımızdan O’nun
Sâib b. Abdullah adında bir Mekkeli ile ticari ortaklık yaptıklarını öğrenmekteyiz.
Nitekim Sâib, Mekke’nin fethinde Hz. Peygamber’in huzuruna getirildiğinde, O’nun
çok iyi bir ortak olduğunu, aralarında herhangi bir problem ve husumet
yaşanmadığını itiraf etmiştir.16
Bir başka ticari faaliyeti ise, Mekke’nin en zengin tacirlerinden dul bir
hanım olan Hatice hesabına onun kervanlarına katılmasıdır. Bazı rivayetler, Hz.
Peygamber’i, Hatice’ye Ebu Talib’in tavsiye ettiğini, onun da bunu seve seve kabul
ettiğini ifade ederken, bazıları da O’na bizzat Hatice’nin teklif götürdüğünü haber
vermektedir. Aynı rivayetler, O’nun yaptığı bu seferlerinde, Hatice’ye oldukça iyi
kâr getirdiğini, onun da Hz. Muhammed’e iki misli ücret ödediğini anlatmaktadır.17
Ayrıca, çeşitli kaynaklarımızda, O’nun bu dönemde ticaret amacıyla Hecer,
Muşakkar,18 Safâ,19 Cüreş20 gibi yerlere ve Tihâme’deki Hubâşe Panayırına21 gittiği
rivayet edilmiştir.22
3. Hatîce ile Evliliği
Şüphesiz Hatice’nin, O’nu eş olarak da tercih etmesinde, ticaret hayatında
ahlaklı, dürüst, güvenilir ve namuslu birisi olmasının rolü çok büyüktür. Hz.
Hatice’nin daha önce işittiği O’nun bu ahlakî yönünü, ticari hayatında da fazlasıyla
tecrübe etmiş olması, hayatlarını birleştirip evlenmelerini sağlamıştır.
Nitekim Cebrail ile ilk karşılaşmasının ardından yaşadığı korku ve endişeler
sonucu,23 başından geçen bu ilk tecrübenin verdiği telaş ve heyecanla yorganına
bürünen Hz Peygamber vefakâr eşine kendisine birşeyler olmasından korktuğunu
söyleyince, Hz. Hatice onu “Hayır, Allah seni asla utandırmaz! Çünkü sen akraba
ilişkilerini sürdürür, güçsüzü yüklenir, yoksulun ihtiyacını karşılar, misafiri ağırlar
ve mazlum hak sahibine yardım eder, doğru söylersin!” diyerek tesellî
etmekteydi. 24 O’nu en yakından tanıyan eşi Hz. Hatice’nin saydığı bu nitelikler,
Hz. Peygamber’in gençliğinden beri ne denli erdemli bir şahsiyet olduğunun da
ifadesidir.
Onların birbirlerini gayet iyi tanıyarak ve de kendi istekleriyle kurdukları bu
mutlu yuva, Hatice’nin vefatına kadar yirmi beş yıl sürecek ve onlara ikisi erkek,
altı çocuk vermiştir.
Gerek ticarî hayatı, gerekse evlilik hayatı, Hz. Peygamber’in Mekke
toplumundaki ağırlığını ve saygınlığını daha da artırmış oldu. İnsanları
değerlendirirken en önemli kriterleri, mal-mülk olan Mekke zenginleri O’nu bu
yönüyle de tanır hale geldiler. Ayrıca bu maddi refah, Hz. Peygamber’in dürüstlük,
güvenilirlik gibi vasıflarının yanısıra, kerem ve ihsan, cömertlik, muhtaçlara
yardım, fakir-fukarayı himaye, düşkünlere bakıp merhamet etme gibi
meziyetlerinin de ortaya çıkmasına imkan verdi. Yine O, rızık temini için uğraştığı,
geçim derdiyle yaşadığı sıkıntılı bir hayattan kurtulup, huzurlu bir aile hayatına
kavuşunca, ilerleyen yıllarda düşüncelerini manevî alanlarda yoğunlaştırmasına,
bir arayış ve tefekkür gayreti içerisine girmesine de imkan hazırlamış oldu.


----------------------------------------------------------------------------------------------------------
16 Ahmed, Musned, III. 425; Ebu Davud, Edeb 20, no: 4836, V, 170-1; İbn Mace, Ticarât 63, no: 2287,
II. 768.
17 Bkz: İbn Sa’d, Tabakat, I. 129-131; İbn Hişam, Sire., I. 187-9.
18 Ahmed, Musned, IV. 206.
19 Ahmed, Musned, III. 432.
20 Hâkim, Mustedrek, III. 182.
21 Abdurrazzak, Musannef, V. 320. no: 9718.
22 Bu konuda geniş bilgi için bkz: Erul Bünyamin, Hz. Peygamber’in Risalet Öncesi Hayatına Farklı
Bir Yaklaşım, Diyanet İlmi Dergi, Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) –Özel Sayı-, s. 45-55; Yüksel
Ahmet Turan, Bir Tacir Olarak hz. Peygamber, a.g. dergi, s. 137-142.
23 Bkz: 73 Müzzemmil 1-2; 74 Müddessir 1-2; 68 Kalem 1-2; İbn Sa’d, I. 194-5; Taberî, Tarih, II. 302
24 Buhârî, Bed’u’l-Vahy 3, I. 3; Muslim, İman 252, I. 139-142.
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
4. Kâbe Onarımı ve Hakemliği

Hz. Peygamber’in gençliği ile ilgili anlatılan hususlardan birisi de, Kabe’nin
yeniden inşası esnasında, amcası Abbas ile birlikte Kabe’ye taş taşımasıdır.25
Kureyş’liler Kabe’yi yeniden inşa ettiklerinde, Hacerulesved’i yerine kimin
yerleştireceği konusunda çıkan problemi en güzel bir şekilde çözmesi, onların da
bu çözümden oldukça hoşnud olması, Hz. Peygamber’in, İslam öncesi kişiliğini
gösteren bir hadisedir. Taşı yerine koyma şerefini, her kabilenin istemiş olması,
onları birbirine düşürmüş, durum birkaç gün sürüncemede kalmış, neredeyse
biribirleriyle savaşacak hale gelmişlerdi. Sonunda ortaklaşa aldıkları bir kararda,
ertesi günü kapıdan ilk önce girecek kimseyi hakem yapıp, vereceği karara saygı
duyacaklarını söylemişlerdi. Allah’ın bir takdiri olmalı ki, ertesi günü ilk girenin Hz.
Peygamber olduğunu görenler, “Bu emindir, razı olduk, bu Muhammed’dir”
diyerek sevinçlerini izhar ettiler. Durum kendisine anlatılınca O, bir örtü isteyip,
taşı onun üzerine koyduktan sonra, her kabileden bir kişiye örtüden tutturup
kaldırttıktan sonra, taşı kendi elleriyle yerine yerleştirmiştir.26
Bu olayda Kureyş’lilerin, henüz görür görmez O’nun güvenilirliğini ve hem
kendisinden, hem de vereceği hükümden razı olacaklarını dile getirmeleri, otuzbeş
yaşındaki Hz. Peygamber’in Kureyş nezdinde bıraktığı tutarlı, güvenilir bir şahsiyet
intibaının en büyük göstergesidir. O bu hakemliğiyle, sırf kabile taassubu
yüzünden, çıkmasına ramak kalan çatışmaları, muhtemel cinayetleri önlemekle
kalmamış, pratik zekasıyla da herkesi hoşnud etmeyi başarmıştır.
Hatta İbn Sa’d’ın bildirdiğine göre, cahiliyye döneminde bundan başka
çeşitli anlaşmazlıklarda da Peygamber (s)’in hakemliğine başvurulmaktaydı.27
Bütün bunlar, O’nun bi’set öncesinde, oldukça güvenilir, fevkalade zeki, saygın bir
şahsiyet olduğunu göstermektedir.
5. Dinî Hayatı
Merhum M. Hamidullah, Hz. Peygamber’in bu Kabe onarımında yaptığı
hakemliği ve Hacerulesved’i yerleştirmesini, O’ndaki dînî şuurun uyanışına bir
sebep olarak görmektedir.28 Maddî durumu fevkalade iyileşen Hz. Peygamber’in
bu yıllardan itibaren maneviyata yöneldiği anlaşılmaktadır.
O dönemde Mekke’de hakim olan putperestliğin yanısıra, Hristiyanlık ve
Yahudiliğe mensup az sayıda insanın bulunduğu da bir gerçektir. Bununla birlikte,
Hz. Peygamber’den önce, Varaka b. Nevfel, Ubeydullah b. Cahş, Osman b.
Huveyris, Zeyd b. Amr ve Kuss b. Sâide gibi bazıları da, putlardan uzak, tek tanrı
inancına sahip hanîf kimselerdi.29 Ve bu insanlar tevarüs ettikleri kadarıyla Hz.
İbrahim’in dinini yaşamaya çalışıyorlardı. Hz. Peygamber’in Kuss, Zeyd ve
Varaka’ya yetiştiğini, Ubeydullah’ın ise, müslüman olup, Habeşistan’a hicret
ettikten sonra Hristiyanlaştığını bilmekteyiz.30
Şu halde Derveze’nin dediği gibi, “Nebî (s)’yi bi’setinden önce, babalarının
inançlarından uzaklaşan ve kendilerini ne Yahudiliğe ve ne de Hristiyanlığa
kaptıran; hakikatı Allah’a tevhid içerisinde her türlü şaibe ve te’vilden uzak bir
şekilde Haniflik olan Hz. İbrahim’in dini üzere kulluk etmekte gören bu birkaç
muvahhidden saymakla ileri gidilmiş olunmaz.”31
c. Hz. Peygamber ve Gençlik
Hz. Peygamber’in hayatını ve sahabeyi düşündüğümüzde, her nedense hep
olgun ve yaşlı insanlar canlanır zihnimizde. Kırk yaşında risalet görevine başlayan

-------------------------------------------------------------------------------------------


25 Ahmed, Musned, III. 295, 310, 333, 380; Buhârî, Hac 42, II. 155-6; Menâkİbu’l-Ensâr 25, IV. 233-4;
Muslim, Hayz 76-8, I. 267-8.
26 Ahmed, Musned, III. 425; İbn Sa’d, Tabakat, I. 145-6; Abdurrazzak, Musannef, V. 318, no: 9718;
İbn Hişam, Sire., I. 197.
27 İbn Sa’d, Tabakat, I. 157.
28 M. Hamidullah, İslam Peygamberi, I. 73-9.
29 Bkz: İbn Hişam, a.g.e., I. 222-231.
30 Geniş bilgi için bkz: Çağatay Neşet, İslam Öncesi Arap Tarihi ve Cahiliye Çağı, s. 158-166.
31 Derveze İzzet, Asru’n-Nebî, s. 426.
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Hz. Peygamber’in etrafındaki ilk müslümanlara baktığımızda, onlardan çoğunun
gençler olduğunu görürüz.
Hz. Peygamber İslam’ı tebliğ ederken, toplumun yeniliğe açık, idealist ve
enerjik kesimini oluşturan gençlerden büyük ölçüde destek almıştır. Nitekim ilk
müslümanlardan birkaç kişi 50 yaş civarında, birkaç kişi 35 yaşın üzerinde, geri
kalan çoğunluk ise 30 yaşın altında bulunuyordu.
Mesela genç yaşta İslam’ı kabul edenlerden Hz. Ali 10, Abdullah b. Ömer
ve Ubeyde b. el-Cerrah 13, Ukbe b. Amir 14, Cabir b. Abdullah ve Zeyd b. Harise
15, Abdullah b. Mes’ud, Habbab b. Eret ve Zubeyr b. Avvam 16, Talha b.
Ubeydullah, Abdurrahman b. Avf, Erkam b. Ebi’l-Erkam, Sa’d b. Ebi Vakkas ve
Esma bint Ebi Bekr 17, Muaz b. Cebel ve Mus’ab b. Umeyr 18, Ebu Musa el-Eş’ari
19, Cafer b. Ebi Talip 22, Osman b. Huveyris, Osman b. Affan, Ebu Ubeyde, Ebu
Hureyre ve Hz. Ömer 25-31 yaşlarında idiler.32
Hz. Peygamber’in yanında bulunan, O’nunla birlikte savaşanlar da
gençlerdi.33 Bu yüzdendir ki Hz. Peygamber gençlere ayrı bir önem atfetmiştir.
Semure b. Cundeb’in naklettiğine göre, Hz. Peygamber ashabına,
müşriklerin gençlerini öldürmemeleri talimatını vermişti. Abdullah, babası Ahmed
b. Hanbel’e bunun tefsirini sorunca cevaben o: “Yaşlı neredeyse İslam’a girmez!
Genç ise İslam’a yaşlıdan daha yakındır.” diyor.34
Enes b. Malik’in anlattığına göre, Ensar’dan 70 genç vardı, kendilerine
“Kurrâ” denilirdi. Akşamları Medine’nin çeşitli bölgelerine dağılırlar, ders halkaları
oluştururlar (feyetedâresûne), oralardaki halka namaz kıldırırlar, sabah olunca da
Hz. Peygamber’in mescidine gelirlerdi. Hz. Peygamber (İslam’a davet için) onları
Bi’r-i Maûne’ye göndermişti. Ancak onlar tuzağa düşürüldü ve hepsi de şehid
oldular. Bunun üzerine Hz. Peygamber tam 15 gün Sabah namazlarında kunut
okuyup beddua etti.35
O’nun bütün gayret ve hedefi, inançlı, dindar, ahlaklı ve iffetli bir gençlik
oluşturabilmek idi.
Peygamberimiz, Allah’ın (arşının) gölgesinden başka hiçbir gölgenin
olmadığı o günde yedi sınıf insanın Allah’ın gölgesinde gölgeleneceğini haber
vermiştir. Bu hadiste ilk olarak “adaletli yönetici”, ikinci sırada da “Rabbine
ibadetle yetişen genç” zikredilmektedir.36
Başka rivayetlerde ise “Allah, gençliğini Allah’a itaatle geçiren genci
sever”; “Allah tevbe eden genci sever” buyurulmaktadır.37
“Kıyamet günü Adem oğlu şu beş şeyden sorgulanmadıkça Rabbinin
huzurunda (sorgudan) kurtulamayacaktır: Ömrünü nerede tükettiğinden,
gençliğini nerede geçirdiğinden, malını nereden kazanıp nereye harcadığından,
bildiğiyle ne denli amel ettiğinden.”38
“Yaşından dolayı bir ihtiyara ikramda bulunan genç için, Allah Teala ona
ikramda edecek kimseler hazırlar.”39
“Ey gençler topluluğu! Evlenmeye gücü yetenler derhal evlensin! Zira bu,
gözü haramda korur, ırzı muhafaza eder. Gücü yetmeyenler ise oruç tutsun!
Çünkü onun için o şehevi arzuyu gidericidir.”40
Bir gün gencin biri Rasulullah’a gelerek O’ndan zina etmek için izin istedi.
Hz. Peygamber ona, sırasıyla annesi, kızkardeşi, halası ve teyzesi için böyle birşey
yapılmasını isteyip istemediğini sordu. Genç herbiri için “hayır” cevabını verdi. Hz.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
32 Sarıçam İbrahim, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s. 304-5, Ankara-2001; Karagöz İsmail, Aile
ve Gençlik, s. 118-119, Ankara-2005.
33 A.g.e, V. 390.
34 Ahmed b. Hanbel, Musned, V. 13.
35 Ahmed b. Hanbel, Musned, III. 235.
36 Buhari, Ezan 36, I. 161.
37 Rivayetlerin kaynağı ve kritiği için bkz: Acluni, Keşfu’l-Hafa, I. 286, no: 748.
38 Tirmizi, Kıyame 1, no: 2418, IV. 612.
39 Tirmizi, Birr 75, no: 2022, IV. 372.
40 Buhari, Nikah 3, III. 117.
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
de “İnsanlar da böyle birşeyi istemez!” buyurdu, Sonra elini onun
göğsüne koyarak “Allahım! Onun günahını affet! Kalbini tertemiz et! Irzını
sağlamlaştır!” diye dua etti. 41
İşte Kur’anî öğretilerin yanısıra, Hz. Peygamber’in bu sıcak ve samimi
ilgisi, nebevî eğitim ve öğretimi sayesinde genç sahabîler, canlarını, mallarını,
ailelerini, varlarını-yoklarını Allah yolunda feda edecek kıvama gelmişlerdi.
Müslüman olur olmaz birçoklarının başta ailesi olmak üzere, Mekkelilerden
gördükleri baskılar, eza ve cefalar, korkunç işkenceler, açlık ve abluka yılları asla
yıldırmamıştır onları! Allah Rasulünden aldıkları inanç ve ahlakın gereği olarak
onlar, değil Mekke’den ayrılmayı, zamanı geldiğinde dünyadan ayrılmayı da göze
almışlardı.
d. Genç Sahabiler
1. Cafer b. Ebi Talip (ö. 8)
Hz. Cafer, peygamberimizin amcası Ebu Talib’in oğlu, Hz. Ali’nin abisidir.
Mekkelilerin baskıları sonucu Habeşistan’a hicret ettiklerinde Cafer b. Ebû Talib’in
Necaşî’ye hitaben söylediği şu sözler, bir genç olarak onun bilgi ve özgüvenini
ortaya koymaktadır:
“Ey Kral! Biz putlara tapan, ölü eti yiyen, her türlü fuhşiyatı yapan, akraba
ilişkilerini koparan, komşuya kötü davranan cahilî bir toplum idik. Bizden güçlü
olan, zayıf olanı yerdi. İşte Allah bize içimizden nesebini, doğruluğunu,
güvenilirliğini ve iffetini bildiğimiz bir Rasûl gönderinceye kadar bu haldeydik.
Oysa gönderilen bu Rasûl, bizi, Allah’ı birlemeye, O’na kulluk etmeye, O’ndan
gayrı babalarımızın taptığı taş ve putları terketmeye çağırdı. Bize doğru sözlülüğü,
emaneti yerine getirmeyi, akrabalarla ilişkileri devam ettirmeyi, iyi komşuluğu,
haramlardan ve kan dökmekten el çekmeyi emretti ve bizi fuhşiyattan, yalan
sözle şahitlikten, yetim malı yemekten, iffetli hanımlara iftira etmekten yasakladı.
Bize yalnızca bir Allah’a kulluk etmemizi ve O’na hiçbir şeyi şirk koşmamayı
emretti, namazı, zekatı ve orucu emretti. Daha başka İslam emirlerinden
saydıktan sonra devamla “biz de onu derhal tasdik ettik, ona inandık ve Allah’tan
getirdiğine uyduk. Yalnızca Allah’a kulluk ettik ve O’na hiçbir şeyi şirk koşmadık.
Onun bize haram kıldığını haram, helal kıldığını da helal kıldık...”42
Gerçekten de Hz. Cafer’in çok veciz bir şekilde ifade ettiği gibi, Hz.
Peygamber, asırlardır süregelen bir cahiliyye toplumunu, 23 yıllık risaleti
süresince asr-ı saâdet toplumuna çevirmeyi başarmıştır. Allah’ın hidayeti ve Hz.
Peygamberin tezkiyesi neticesinde cahiliyye döneminin zorba ve müşrik
insanlarının, çok kısa sürede gerçekleşen bu toplumsal değişimle, nasıl örnek bir
nesil olduklarına tarih şahittir. İşte bu sebeple olmalıdır ki, bazı usulcülerimiz,
“Rasûlullah (s)’ın nübüvvetini isbat için hiçbir mucize olmasa dahi, sadece onun
ashabı bile (bunun isbatına) yeter” demişlerdir.43 Yani, O’nun tezkiyesiyle oluşan
bu yeni ve medenî toplumun, bir Ashab-ı Kiram toplumunun vücuda gelmesi
âdetâ mûcizevî bir değişimdir ve yalnızca böyle bir neslin oluşumu bile onun
Peygamberliğini isbat eder.
2. Üsame b. Zeyd (ö. 54)
Üsame, peygamberimizin evlatlığı ve azadlısı olan Zeyd b. Harise’nin
oğludur. “Hıbbu Rasulillah” yani Allah Rasulünün mahbubu, ahbabı, sevdiği bir
gençtir.
Hz. Peygamber, vefatından kısa bir süre önce, Üsame’yi, aralarında Hz.
Ebû Bekir ve Ömer’in bulunduğu Mûte’ye gönderilen sahabe ordusunun
komutanlığına atamıştı. Bunun üzerine bazıları, bu atamadan dolayı Hz.



------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
41 Ahmed b. Hanbel, Musned, V. 257.
42 İbn Hişâm, I. 336 ; Ahmed, I. 203.
43 Karafî, Şihabuddin Ebu’l-Abbas Ahmed b. İdris, el-Furûk, Beyrut-t.y., Âlemu’l-Kütüb, (I-IV), IV.
170.
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Peygamber’i eleştirmeye, endişe ve hoşnudsuzluklarını dile getirmeye başladılar.
Onların eleştirilerini işiten Hz. Peygamber onlara bir hutbe îrad ederek, bazı
kimselerin, Üsame’nin (ö. 54) atanmasını eleştirdiklerini, onların daha önce de (H.
8 yılında yine Mûte seferinde tayin edilen komutanlardan biri olan ve şehid
düşen44) babası Zeyd’i (ö. 8) dile doladıklarını, oysa kendisinin ikisini de çok
sevdiğini ve bu iş için onları liyakatlı bulduğunu, ona hayırlısını tavsiye etmelerini
ve emrini uygulamalarını istemişti.45
Şüphesiz Hz. Peygamber genç bir mevâli olan Üsame’yi ileri gelen yüzlerce
sahabenin üzerine komutan tayin ederken İslam’ın öngördüğü yönetim
anlayışında sınıf ve yaş farkının değil, ehliyet ve liyakatın asıl olduğunu fiilî olarak
göstermek istemişti. Elbette Üsame’nin ordusu içinde, kendisinden daha tecrübeli
büyük sahâbîler de vardı. Ancak Hz. Peygamberin özellikle bir mevaliyi
komutanlığa ataması, hem yönetimde sınıf ve kabile faktörünün hiçbir öneminin
olmadığının müslüman kafalara yerleştirilmesi bakımından, hem de hangi
kesimden olursa olsun gençlere imkanlar tanınması, onların yetiştirilmesi
bakımlarından oldukça mühimdir. Bu tayinden dolayı ortaya atılan eleştiri
sahiplerinin kimler olduğunu bilmiyoruz.46 Ancak iyimser bir tahmin yürütecek
olursak, bunlardan bir kısmı tamamen Hz. Peygamberin vahy dışı ictihadî bir
tasarrufu olan bu atamaya, sırf genç ve tecrübesi az olan47 bir komutanla
girecekleri savaşta muhtemelen bazı olumsuz sonuçlara düçar olma endişesiyle
ta’netmiş olabilirler. Eleştirilerin bir kısmı ise henüz -Hz. Peygamber de tayin etseazadlı
bir kölenin oğlunun, çocuk denecek yaşta genç bir mevalinin emri altına
girmeyi içlerine sindirememiş İslam’a yeni girenlerden veya bedevilerden, ya da
sahip oldukları mizaçlarıyla, cahiliyye kültür ve taassubunun etkisinden hâlâ
kurtulamamış, İslamî öğretileri tam özümseyememiş bazı kimselerden gelmiş
olabilir. Zaten bu kesimlere mesaj vermek isteyen Hz. Peygamber ise, onların
ortaya attığı söylentilere aldırış etmemiş, emrini uygulamıştır. Buna mukabil
başta, Medine’de kalmasına ihtiyaç duyduğu Ömer için komutanı Üsame’den izin
isteme nezaketi gösteren Halife Hz. Ebû Bekir olmak üzere, gerek Hz.
Peygamberin atamasında ve gerekse vefatından sonra halifenin onaylayıp
göndermesinde Üsame’ye itaat eden pekçok sahâbî, hem İslam’ın, hem de
kendilerinin ne denli erdemli olduklarını burada bir kez daha isbatlamışlardır.
3. Mus’ab b. Umeyr (ö. 3)
Mekke’nin en zengin ve asil ailesine mensup olan Mus’ab, refah ve bolluk
içinde yetişmiş, kılık kıyafetiyle, nezaketiyle ve fiziki yapısı ile herkesin beğenisini
kazanmış, son derece zeki, akıllı, aynı zamanda güzel ve açık konuşmasıyla da
herkesin gıpta ettiği bir gençti. Mus’ab’ın erişemediği herhangi bir dünya nimeti
yoktu. Ancak manevi bir boşluk ruhi bir bunalım içerisindeydi. Neticede Erkam’ın
evinde bulunan Rasul-i Ekrem’in yanına geldi ve müslüman oldu.
Fakat ailesi onu bu yeni dinden vazgeçirmek için her çareye başvurmuştu.
Ama Mus’ab, ailesini de, servetini de, Mekke’yi de terkedip Habeşistan’a hicret
etti. I. Akabe bey’atında Medineliler, kendilerine İslamiyet’i öğretecek bir
öğretmen isteyince, Rasulullah derhal onu bu göreve tayin etti. Medine’de birçok
kişi İslam’a onun eliyle girdi, birçoğu İslam’ı ondan öğrendi.
Medine’nin muallimi Mus’ab, Uhud Savaşı’nda şehid düştüğünde,
üzerindeki şal ile başını örttüklerinde ayakları, ayakları örtüldüğündeyse başı açık


-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
44 Bkz: İbnu’l-Esir, Usdu’l-Ğâbe, II. 283.
45 Mamer, (Abdurrazzâk, XI. 234-5, no: 20413); İbn Ebî Şeybe, VII. 415, no: 36980; Şeybânî, Muvatta,
s. 333; İbn Sa’d, IV. 66-7; II. 249-250; Said b. Mansur, II. 368, no: 2890; Buhârî, Fedâilu’l-Ashâb 17,
IV. 213; Muslim, Fedail 63-4, II. 1884; Taberî, Tarih, III. 226.
46 İbn Hacer, Fethu’l-Bârî, VII. 759’da eleştirenlerden sadece Ayyaş b. Ebî Rabia el-Mahzûmî’nin
ismini vermektedir. Hakkİnda bilgi için bkz: İbnu’l-Esir, Usdu’l-Ğâbe, IV. 320-1, no: 4139.
47 Hz. Peygamber, Üsame’yi daha önce de, Cuhayne’nin bir kolu olan Huraka kabilesine göndermişti.
Bkz: Buhârî, Meğazi 45, V. 88; İbn Sa’d, II. 119.
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
kalmaktaydı. Nihayet peygamberimizin emriyle şal ile başı örtülmüş, ayaklarına
da izhır otu konulmuştu.48
4. Erkam b. Ebi’l-Erkam (ö. 55)
İslam’a ilk giren gençlerden biri olan Erkam’ın Safa Tepesi’nin yanındaki
evi, Hz. Peygamber ve diğer müslümanlar için adeta bir karargah olmuştu. Hz.
Peygamber’e sadakatle bağlanarak evini O’nun emrine verdi. Rasul-i Ekrem,
İslam tarihinde “Dâru’l-Erkâm” diye anılacak olan bu evi tebliğ faaliyeti için çok
elverişli bularak merkez haline getirdi. Allah Rasulü, ilk zamanlar insanları İslam’a
gizlice bu evde davet eder, onlara ibadetleri burada öğretirdi. Müslümanlar,
müşriklerin şerrinden korunmak için de bu evde gizlenirlerdi.49
Henüz 17-18 yaşındaki bir gencin, Kabe’nin hemen yanıbaşındaki evini
İslam davetine açabilmesi, onun ne denli cesur ve fedakar bir genç olduğunu da
göstermektedir.
5. Muaz b. Cebel (ö. 18)
M. 605 yılında Medine’de doğan Muaz aslen Hazrec Kabilesi’ndendir. II.
Akabe bey’atında müslüman oldu ve Hz. Peygamber’in yakın ilgisine mazhar oldu.
Mekke’nin fethinden sonra Rasulullah onu Mekke’de kendi yerine vekil tayin etti.
H. 9. senesinde Tebuk Seferi’nden döndükten sonra da onu Yemen’e vali olarak
atadı. Henüz 27 yaşında olan genç valiye, nasıl hükmedeceğine ve insanları nasıl
davet edeceğine dair gerekli tavsiyelerde bulundu. Bu, Muaz’ın Hz. Peygamber ile
son görüşmeleriydi.
6. Esma bint Ebî Bekr (ö. 73)
İlk müslüman olan genç bayanlardan birisi de Hz. Aişe’nin ablası Esma’dır.
Onun adı ilk defa, Hz. Peygamber’in hicret hazırlıklarını sürdürdüğü sırada
oynadığı rol dolayısıyla ön plana çıkmıştır. Hicret esnasında Hz. Peygamber ve
Ebu Bekr’in üç gün saklandıkları Sevr Mağarasına geceleri yemek taşıyan Esma,
kuşağını ikiye bölerek azık torbasının ağzını bağlamış ve bunun üzerine Allah
Rasulü: “Allah bu kuşağın karşılığında cennette sana iki kuşak versin” diye iltifat
etmiş, bundan dolayı da “Zâtu’n-Nitâkeyn” (İki kuşaklı) diye anılmıştır. O
günlerde Ebu Cehil’in de aralarında bulunduğu bir grup gelerek Esma’ya babasının
nerede olduğunu sormuş, “Bilmiyorum!” demesi üzerine Ebu Cehl ona bir tokat
vurmuş, bu sebeple de küpeleri yere düşmüştür.50
-------------
48 Bkz: Buhârî, Meğazi 17, 26, V. 30-31, 39.
49 Bkz: Önkal Ahmet, Erkam b. Ebü’l-Erkam, DİA, XI. 305.
50 Bkz: Yardım Ali, Esmâ bint Ebü Bekr, DİA, XI. 402-404.
51 Bkz: Süleyman en-Nedvî, Hz. Aişe, (Asr-ı Saâdet içerisinde), ter. Ömer Rıza Doğrul, İstanbul-1978,
III. 278-285’te bu sorular ile uyarılardandan birçoğunu nakletmiştir.

7. Berire (ö. 60-64)
İbn Abbas’ın anlattığına göre, Hz. Âişe, cariyesi Berîre’yi âzâd edince, o
köle olan kocası Muğis’ten ayrılmayı tercih etti. Eşini çok seven Muğis
ayrılmaması için Medine sokaklarında ağlaya ağlaya onun peşinden dolaşıyordu.
Nihâyet Muğis, Hz. Peygambere gelerek “Ey Allah’ın Rasûlü ne olur benim için
aracı oluver” demesi üzerine Hz. Peygamber “Ey Berire! Allah’tan kork, o senin
hem kocan, hem de çocuğunun babası, ne var ona geri dönsen?” diyerek onu
kocasına karşı teşvik etmeye başlamıştı. Bunları dinleyen Berire: “Ey Allah’ın
Rasûlü! Emir mi buyuruyorsun? diye sormuş, Hz. Peygamber ise “Ben yalnızca
aracılık yapıyorum” cevabını verince o, “Benim ona ihtiyacım yok!” demişti.56
Berire’nin Hz. Peygamberin talebinin, diğer bir ifâde ile ricâsının emir olup
olmadığını sorması, onun, Hz. Peygamberin emrine imtisâlin gerekliliğini
(bağlayıcılığını) bildiğini gösterir. O, “emir mi buyuruyorsun?” diye sorduğunda,
şâyet Hz. Peygamber “evet” deseydi, o nun aracılığını mutlaka kabûl edecekti.57
Rasûlullah’ın ricâsına rağmen, bunun ondan gelen ve uyması gereken
bağlayıcı bir emir olmadığını, ayrılmasının şer’î bir hakkı olduğunu, Hz.
52 Kendisinden hadis rivayet eden talebelerinin geniş bir listesi için bkz: Zehebî, Siyeru A’lâmi’n-
Nubelâ, II. 136-9.
-------------
53 Hatiboğlu Mehmed, Hazret-i Aişe’nin Hadis Tenkitçiliği, A.Ü.İ.F.D., XIX. 59-61, 72, yıl: 1973.
54 Hz. Aişe’ye mektupla soru sorulmasına misal olarak bkz: Mâlik, 20. Hac 51, I. 340-1; Ahmed,
Musned, VI. 87; Buhârî, el-Edebu’l-Mufred, s. 371, no: 1121, tertib: Kemal Yusuf el-Hût, Beyrut-
1985, II. baskı.
55 Nedvî, a.g.e., III. 425.
56 Abdurrazzâk, VII. 250 no: 13010; Buhârî, Talâk 16, VI. 171-2; Ebû Dâvûd, Talâk 19, no: 2231, II.
670-1; Dârimî, Talâk 15, s. 566; Ahmed, I. 215, 361,VI. 180.
57 Ibn Hacer, Fethu’l-Bârî, IX. 325.
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Peygamberin burada herhangi birisi gibi yaln
ızca bir aracı konumunda olduğunu
öğrenen Berire, kararından vazgeçmemiş ve ondan ayrılmayı yeğlemiştir.
Hz. Peygamber onun bu kararlılığını görünce amcası Abbas’a “Ey Abbâs!
Muğis’in Berire’ye olan şu sevgisiyle, Berire’nin ona olan bu buğzuna şaşırmıyor
musun?"58 diyerek hayretini ifade etmişse de, “Hz. Peygamber’in aracılığını kabul
etmemesinden dolayı Berire’yi, ne Rasûlûllah ve ne de müslümanlar
ayıplamışlardır.”59
Hz. Peygamber’in, her türlü soruya ve hak arayışına açık olduğunu çok iyi
bilen sahabe, kendi haklarını rahatlıkla arayabiliyorlar, ihtiyaç duydukları her
konuda gelip soru sorabiliyorlardı. Nitekim Hz. Aişe’nin naklettiği bir rivayete
göre, genç bir kız Rasulullah (s)’a gelerek “Ey Allah’ın Rasulü! Babam,
aralarındaki yakınlığı pekiştirmek için beni kardeşinin oğluna nikahladı (ne
dersin?)” diye sordu. Hz. Peygamber, bu hususuta kararı kıza bıraktı. Bunun
üzerine kız “(Ey Allah’ın Rasulü! Aslında) ben babamın yaptığını onayladım. Fakat
ben sadece hanımların evlenecekleri kimseler konusunda babalarının (mutlak bir)
yetkisi olmadığını bilmelerini istedim” dedi.60
e. Müslüman Genç Nasıl Olmalı?
1. İnanç
2. Bilinç
3. İbadet
4. İlim
5. Eğitim/Edeb
6. Ahlak
7. İffet
8. Sadakat
9. Emanet
10. Hakkaniyet
11. Basiret
12. Şahsiyet
13. Hizmet
14. Mes’uliyyet
15. Medeniyet
16. Kültür
17. Fedakarlık


----------------------
58 Buhârî, Ebû Dâvûd, Dârimi, aynı yerler.
59 Bkz: Ibn Âşûr, Makâsıd, s. 30; Ibnu'l-Kayyim, Zâd, V. 175.
60 Ahmed b. Hanbel, Musned, VI. 136.
 

asaint

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
1 Ara 2007
Mesajlar
145
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Konum
∂üηуα∂αη
Web Sitesi
www.asaint.tr
eski islam gencliği nerde
şimdi ise dünyada 3 F kuralı gencliği ciddi şekilde bozuyo işte bunlar:

F utbol
F antazi(zina)
F iesta(müzik)

en cok yatırım ve para buna harcanıyo

ama bunlarda bende fotbol oynayıp izliyom müzik dinliyorum

ama aşırı fanatizme karşıyım...
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
نعىمة;536110' Alıntı:
onları nasıl yetiştirdiğimizi Kıyamet Günü Allahü Teala bize sorar
Peygamber Sünnetini ,Din esaslarını öğretip öğretmediğimizi sorar
'cahil müslüman olmaktansa bırakın hristiyan olsunlar '!!!gibi laflar sarfedenler var (Allah belasını versin!) aramızda
aman dikkat edelim !
sanki hristiyanların azgın kafir olduklarını bilmiyoruz da !
bu kadar da aciz olmaz insan ,hem müslümanım der hem de bunu bilmez, biz de saf olalım duralım öylece ağzımız açık ..

Selamün Aleyküm,
Rabbimiz c.c bizlere Kur'an'ın yolunda olmayı ve bu yol üzere olan nesiller yetiştirmeyi nasip eylesin, amin.
Selam ve dua ile.
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
selamüz leyküm Allah razı olsun Allh cümlemizi islamı tam yaşayanlardan eylesin selamün aleyküm


Ve aleyküm selam kardeşim. Rabbimiz c.c sizden de razı olsun..Kalbi aminler duanıza..Rabbimiz c.c bizleri, İslam üzere sabit kılsın inşallah..Rabbimize emanet olun. Selam ve dua ile.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt