Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Îsâ aleyhisselâm kıyâmete yakın tekrar dünyaya gelecektir (1 Kullanıcı)

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
نعىمة;607237' Alıntı:
kim olduğunu bu hadisten anlıyoruz : "Mikdâm İbnu Ma'dîkerib (radıyallahu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Haberiniz olsun, rahat koltuğunda otururken, kendisine benim bir hadisim ulaştığı zaman kişinin: "Bizimle sizin aranızda Allah'ın kitabı vardır. Onda nelere helâl denmişse onları helâl biliriz. Nelere de haram denmişse onları haram addederiz" diyeceği zaman yakındır. Bilin ki, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın haram kıldıkları da tıpkı Allah'ın haram ettikleri gibidir"

Ebu Dâvud, Sünne, 6, (4604); Tirmizî, İlm 60, (2666); İbnu Mace, Mukaddime 2, (12[/QUOTE .. senin verdiğin hadis çelişkili Sen de aralarında, Allah’ ın indirdiğiyle hükmet.

5-Maide Suresi 49 Maide Suresi 49. ayetten anladığımız üzere Peygamber sadece Kuran’la hüküm verir ve sonuç olarak Kuran’da tüm dini hükümler vardır..yani efendimiz kendisine vahyolunan dışında hiç bir şeyi helal yada haram kılamaz.çünkü kendi görüşüyle değil allahın indirdiğiyle hükmetmesi gerekir..verdiğin hedisin çelişkisini anlamdan yazmışsın

ee , hadilseden sahabeden çek dilini o zaman !!
burda sana aldanacak avanaklar yoooookkkk!!!
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
Kuranı kendi *** kafasıyla anlayanın hali : "Kuranı kendi rey/görüşüyle anlatan kafir olur"
(Kutubus'sitte)
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
sen aynı sapık iddialarını yazacaksan biz de aynı cevabları yazacağız
seni iyice yorana kadar sevaba gireceğiz, çelişki hadislerde değil senin kafandadır.
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
“Allah ve Resulü bir meselede hükmünü verdiği zaman, bir mümin erkeğin yahut bir mümin kadının artık işlerinde başka bir yolu seçme hakkı yoktur. Kim Allah’a ve Resulü’ne isyan ederse, apaçık bir sapıklığa düşmüştür.” (Ahsap 36) :"Sakın hâ Ashabımın aleyhinde bulunmayınız. Onlara saldırmayınız. Onları kim severse bana olan sevgisi dolayısıyla sever. Kim de kin beslerse, bana olan kini dolayısıyla böyle davranır. Kim onlara eziyet ederse, bana eziyet etmış olur .Kim bana eziyet ederse , Allaha eziyet etmiş olur, herkim ki Allaha eziyet ederse, kısa zamanda Allah (cc) onun cezasını verir. (El Muhtasar, s.29)
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
ben istediğim gibi, yorumlamıyorumki zaten allah en güzel tefsiri vermiş zaten ahsena tefsir diye mewallerini tefsirlerini bir çok farklı tefsir yorumcusundan okuyp öğrendiğim şeyler benim düşüncelerim

Sünneti inkar ediyorsun ! Hz. Ebu Hureyre (ra) Efendimize dil uzatıyorsun
be *****.
"öğrendiğim şeyler benim düşüncelerim" kendinde sakla
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
:"Sakın hâ Ashabımın aleyhinde bulunmayınız. Onlara saldırmayınız. Onları kim severse bana olan sevgisi dolayısıyla sever. Kim de kin beslerse, bana olan kini dolayısıyla böyle davranır. Kim onlara eziyet ederse, bana eziyet etmış olur .Kim bana eziyet ederse , Allaha eziyet etmiş olur, herkim ki Allaha eziyet ederse, kısa zamanda Allah (cc) onun cezasını verir. (El Muhtasar, s.29)
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
sünneti inkar ediyorum dedimmi nerden çıkardın bunu ben uydurma hadislere ve bunları uyduranlara karşıyım sünneti tam anlamak için ince eleyip sık dokuman gerek her duyduğunada bu sünnettir diye yapışmak olmaz kurana uygun olan davranışlarını anlamalıyız efendimizin .gerçekten sünneti uygulamak için bu yanlış bir şeymi

alttaki kaynakları gördün mü?
Hem de Hz.Ebu Hureyreye (ra) dil uzattğın zaman sen bittin....

Zikirin fazlası daha faziletilidir!

“Allah’ı ve peygamberlerini inkâr edenler ve (inanma hususunda) Allah ile peygamberlerini birbirinden ayırmak isteyip “Bir kısmına iman ederiz ama bir kısmına inanmayız” diyenler ve bunlar (iman ile küfür) arasında bir yol tutmak isteyenler yok mu; İşte gerçekten kâfirler bunlardır. Ve biz kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır. Allah’a ve peygamberlerine iman eden ve onlardan hiçbirini diğerlerinden ayırmayanlara (gelince) işte Allah onlara bir gün mükâfatlarını verecektir. Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.” (Nisa, 4/150153)

1) Tevhid ve şehadet cümlesi: “La ilahe illallah Muhammedün Resulullah”

2) İman, bu tevhit cümlesini kalp ile tasdik ve dil ile ikrar etmektir. Kurtuluş yolu ancak budur.

3) “Onu bütün dinlerin üzerine yüceltmek için Resulünü hidayet ve hak din ile gönderen O’dur.” (Tevbe 33)


4) “De ki; Allah’a ve Peygamberlere itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse muhakkak ki, Allah kafirleri sevmez.” (Ali İmran 32)


5) “De ki; Eğer Allah’ı seviyorsanız, bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.” (Ali İmran 31)


6) “Eğer onlar İslam’ın hak din olduğu hususunda seninle mücadele edecek olurlarsa onlara de ki: “Ben kendimi Allah’a teslim edip O’na yöneldim. Bana uyanlar da öyle yaptılar ve kitap verilenlere de, müşriklere de “İslam’ı kabul ettiniz mi?” diye sor. İslam’a girerlerse doğru yolu bulmuşlardır. Eğer yüz çevirirlerse senin üzerine düşen tebliğ etmektir.” (Ali İmran 20)

7) “Her kim İslam’dan başka bir din ararsa o din ondan kabul olunmaz. Ahirette ise o hüsrana uğrayanlardandır. İman edip peygamberin hak olduğuna şahitlik ettikten ve kendilerine apaçık deliller geldikten sonra inkara sapan topluluğu Allah nasıl hidayete erdirir? Allah zalimler grubunu doğru yola iletmez.” (Ali İmran 85–86)

8) “Doğru yol kendisine apaçık belli olduktan sonra kim peygambere muhalefet edip müminlerin yolundan başka bir yol tutarsa, Biz de onu kendi seçtiği yola sevk eder ve cehenneme sokarız. Gidilecek ne kötü bir yerdir orası!” (Nisa 115)

9) Sizden kim Allah’a ve Resulü’ne itaat eder ve güzel işler yaparsa, ona da mükafatını iki kat veririz...” (Ahzap 31)

10) “And olsun ki, Allah’ın rahmetini ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çokça zikredenler için, Allah’ın Resulü’nde size güzel bir numune vardır.” (Ahzap 21)

11) “Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, peygambere itaat edin ki amellerinizi boşa çıkarmış olmayın. İnkar eden ve halkı Allah yolundan alıkoyan, sonra da kafir olarak ölenleri Allah bağışlamaz.” (Muhammed 33–34)

12) “...Kim Allah’a ve Resulü’ne itaat ederse, Allah onu altından ırmaklar akan cennetlere koyar. Kim yüz çevirirse onu da pek acı bir azapla cezalandırır. (Fetih 17)

13) “Bütün dinlere üstün kılmak üzere Resulü’nü hidayet ve hak din ile gönderen O’dur. Buna şahit olarak Allah yeter.” (Fetih 28)

14) “Allah’ın çizdiği sınırlar yerine başka hükümler getirerek Allah’a ve Resulü’ne düşmanlık edenlere gelince: Kendilerinden öncekiler nasıl zillet ve rezalete düştü iseler, onlarda öylece zelil ve rezil olacaklardır. Çünkü biz apaçık ayetleri indirmişizdir. Bu ayetleri inkar edenlerin hakkı da hor ve hakir edici bir azaptır.”

(Mücadele 5)

15) “Ey iman edenler! Gizlice konuştuğunuzda sakın günah işlemek, müminlere düşmanlık etmek ve peygamberlere karşı gelmek üzere fısıldaşmayın. Aranızda iyilik ve takvayı konuşun. Huzurunda toplanacağınız Allah’tan da korkun.“ (Mücadele 9)

16) “Allah’ın çizdiği sınırlar yerine, başka hükümler getirerek Allah’a ve Resulü’ne düşmanlık edenler, en aşağılık kimseler arasındadırlar.“ (Mücadele 20)

17) “Allah’a ve ahiret gününe iman eden hiçbir topluluğun, Allah ve Resulü’ne düşmanlık edenlere sevgi beslediğini göremezsin.“ (Mücadele 22)

18) “...Peygamber size ne emretmişse alın, neyi yasaklamışsa ondan kaçının. Allah’tan korkun. Muhakkak ki Allah’ın azabı pek şiddetlidir.” (Haşır 7)

19) “Allah ve Resulü bir meselede hükmünü verdiği zaman, bir mümin erkeğin yahut bir mümin kadının artık işlerinde başka bir yolu seçme hakkı yoktur. Kim Allah’a ve Resulü’ne isyan ederse, apaçık bir sapıklığa düşmüştür.” (Ahsap 36)

20) “Ey Peygamber! Biz seni insanlar için bir şahit, bir müjdeci bir sakındırıcı, O’nun izniyle insanları Allah’ın yoluna çağrıcı ve nur saçan bir kandil olarak gönderdik.” (Ahzap 45–46)

21) “O peygamberler ki Allah’ın emirlerini tebliğ eder yalnız ondan korkar ve Allah’tan başka hiçbir kimseden korkmazlar. Hesap görücü olarak Allah kafidir. Muhammed hiçbirimizin babası değildir. O Allah’ın Resulü’dür ve peygamberin sonuncusudur. Allah ise her şeyi hakkıyla bilir.” (Ahzap 39–40)

22) “Peygamberlere itaat eden Allah’a itaat etmiş olur. Kim bundan yüz çevirirse, seni öylelerinin üzerine muhafız olarak göndermedik sen ancak doğru yolu gösterip tebliğ etmekle mükellefsin.” (Maide 14)

23) “Ey insanlar Peygamber Rabb’inizden size hakkı getirdi. Ona inanın; hakkınızda hayırlı olan budur. Eğer inkar ederseniz göklerde ve yerde olan her şey Allah’ındır. Allah ise her şeyi hakkıyla bilir her işi hikmetle yapar.” (Nisa 170)

24) “Ey insanlar! Size Rabb’inizden apaçık bir delil olan bir peygamber geldi ve size dünyanızı ve ahiretinizi aydınlatıcı apaçık bir nur olarak Kur’an indirdik.” (Nisa 174)

25) “Allah’a itaat edin Peygambere de itaat edin. Eğer yüz çevirirseniz Resulümüz üzerine düşen açıkça tebliğ etmekten ibarettir.” (Tegabür 12)

26) “İman edip yasak işler yapanların, Rableri tarafından hak olarak Muhammed’e indirilene inanların günahlarını Allah örtmüş ve hallerini düzeltmiştir. Bunun sebebi, inkar edenlerin batıla uymaları, inananların da Rablerinden gelen hakka uymuş olmalarıdır.” (Muhammed 2–3)

27) “Biz seni bütün insanlara ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik; fakat insanların çoğu bunu bilmezler.” (Sebe 28)

28) Ey iman edenler! Allah’a itaat edin. Peygambere ve sizden olan alimlere de itaat edin.” (Nisa: 59)

29) “Onlara: Allah’ın indirdiğine (Kur’an’a) ve Resul’e gelin (onlara başvuralım) denildiği zaman, münafıkların senden iyice uzaklaştıklarını görürsün.” (Nisa: 61)

30) “Kim Resul’e itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur. Yüz çevirene gelince, seni onların başına bekçi göndermedik.” (Nisa 80)

31) “Ey insanlar! Resul size Rabb’inizden gerçeği getirdi. (Bunda şüphe yoktur.) Şu halde kendi iyiliğinize olarak (O’na) iman edin.” (Nisa 170)

32) “(Yine o münafıklardan): O (Peygamber, her söyleneni dinleyen) bir kulaktır, diyerek peygamberi incitenler de vardır. De ki: O, sizin için bir hayır kulağıdır. Çünkü o Allah’a inanır, müminlere güvenir ve O, sizden iman edenler için de bir rahmettir. Allah’ın Resulüne eziyet edenler için mutlaka elim verici bir azap vardır.” (Tevbe: 61)

33) “O halde (Resulüm), öğüt ver. Çünkü sen ancak öğüt vericisin. Onların üzerinde bir zorba değilsin. Ancak yüz çevirip inkar edene gelince, işte öylesini Allah en büyük azap ile cezalandırır.” (Gaşiye 21–24)

34) “(Resulüm) Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik. Deki: Bana sadece, sizin ilahınızın ancak bir tek Allah olduğu vahyedildi. Hala Müslüman olmayacak mısınız? Eğer yüz çevirirlerse de ki: (Bana emrolunanı) hepinize açıkladım. Artık size vâdolunan şey (mahşerde toplanma zamanı) yakın mı uzak mı, bilmiyorum.” (Enbiya107–109)

35) “Muhakkak ki, sana biat edenler ancak Allah’a biat etmektedirler. Allah’ın eli onların ellerinin üzerindedir. Kim ahdini bozarsa, ancak kendi aleyhine bozmuş olur. Kim de Allah ile olan ahdine vefa gösterirse, Allah ona büyük bir mükafat verecektir.” (Fetih 10)

36) “Kendisi için doğru yol belli olduktan sonra, kim Peygambere karşı çıkar ve müminlerin yolundan başka bir yola giderse, onu o yönde bırakırız ve cehenneme sokarız. O ne kötü bir yerdir.” (Nisa 115)

37) “Allah ve melekleri, Peygambere çok salavat getirirler. Ey müminler siz de O’na salavat getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin. Allah ve Resulünü incitenlere Allah, dünyada ve ahirette lanet etmiş ve onlar için horlayıcı bir azap hazırlamıştır.“ (Ahzap 56 – 57)


38) “Müminler, ancak Allah’a ve Resulü’ne gönülden inanmış kimselerdir.” (Nur 62)

39) “Ey müminler! Peygamberi kendi aranız da birbirinizi çağırır gibi çağırmayın. İçinizden, birini siper edinerek sıvışıp gidenleri muhakkak ki Allah bilmektedir. Bu sebeple, O’nun emrine aykırı davrananlar, başlarına bir bela gelmesinden veya kendilerine çok elemli bir azap isabet etmesinden sakınsınlar.” (Nur 63)


40) “Ey iman edenler! Allah’ın ve Resulü’nün önüne geçmeyin. Allah’tan korkun. Şüphesiz ki Allah işitendir, bilendir.” (Hücurat 1)

41) “Ey iman edenler! Seslerinizi peygamberin sesinin üstüne yükseltmeyin. Birbirinize bağırdığınız gibi, Peygambere yüksek sesle bağırmayın; yoksa siz farkına varmadan amelleriniz boşa gidiverir.” (Hücurat 2)

42) “Hayır, Rabb’ime andolsun ki, aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp sonra da verdiği hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın (O’nu) tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar.” (Nisa 65)

"İnsanlara kendilerine ne indirdiğini açıkça anlatasın diye sana da Kuranı Kerimi inzal ettik” (Nahl ,44)
“De ki; Allah’a ve Peygamberlere itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse muhakkak ki, Allah kafirleri sevmez.” (Ali İmran 32)

“(Resulüm) Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik."(Enbiya107)
“And olsun ki, Allah’ın rahmetini ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çokça zikredenler için, Allah’ın Resulü’nde size güzel bir numune vardır.” (Ahzap 21)
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
kardeş bunlar israiliyattan dinimize giren asılsız şeylerdir isa tekrar dünyaya dönerse kuran kendini yalanlamış olur kuranda son peygamberin hz.muhammed olduğu ve kendisinden sonra başka peygamber gönderilmeyeceği ile ilgili ayetler var okumazmısınız bunları düşünüp öğüt almazmısınız..apaçık kuran varken bunları hangi ayetlere göre yorumlamışlar böyle saçmalıkmı olur ..o saçmalıklar uydurma hadisler sayesinde dine girmiştir ................................................................................Selam üzerimedir doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak kaldırılacağım gün.

19-Meryem Suresi 33

Meryem suresinde, Hz. İsa’nın ağzından nakledilen yukarıdaki sözlerde, Hz. İsa’nın üç önemli gününden bahsedilir. Görüldüğü gibi bu günler sayılırken Hz. İsa’nın kıyamette dünyaya yeniden geleceği şeklinde bir günden bahsedilmez. Eğer böyle bir gün olsaydı, elbette ki bu da yalanlarla dolu hadislere bırakılmadan, şüpheye yer bırakmayacak şekilde Kuran’da belirtilirdi.

Ne yazık ki Kuran’ın belirtmediği ve Kuran ile çelişen Hz. İsa’nın gelişi hikayesi, yüzlerce sahte İsa’nın çıkışına yol açmıştır. Sahte Mehdi enşasyonu gibi, sahte İsa enşasyonu da akıl hastanelerimizin önemli vakalarına baz teşkil etmiştir.
.............................Allah şunu demişti: Ey İsa, seni vefat ettireceğim, seni kendime yükselteceğim, seni inkar edenlerden ayıracağım...

3- Ali İmran Suresi 55 ............................................ Hz. İsa hakkında Kuran-ı Kerim’in verdiği bilgi içinde onun öldüğü fakat öldürülmediği bilinmektedir. Bunlara göre Hz. İsa ölmüştür, hayatta değildir ve dünyaya dönmeyecektir.


şuna bakın!
Sünneti inkar etmiyormuş. çözdüm ben seni
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
Aşağıdaki yazı Prof. İbrahim Canan’ın Kütüb–ü Sitte’ye yaptığı tercümeden özet yapılarak alınmıştır.
1. Ebu Hureyre (ra) anlatıyor: Resulullah (as) buyurdular ki: “Ademoğlundan doğduğu vakit, şeytanın dürtüp de ağlatmadığı kimse yoktur. Bundan sadece Meryem oğlu İsa hariçtir.” [Buhârî, Enbiya 44, Bed’ü’l–Halk 11; Tefsir, Âl–i İmran 2; Müslim, Fezâil 147, (2366)]

Hz. İsa aleyhisselâm, diğer peygamberler arasında farklı bir vaziyet arzeder. Bu sebeple onun hakkında doğduğu günden itibaren başlayan bir kısım münakaşalar günümüze kadar devam etmiştir. Hz. İsa, bakire olan Hz. Meryem’den doğmuştur. Normal olarak Cenâb–ı Hak, insanların yaratılışını erkek kadın birliğine bağlamıştır. Hz. İsa’nın, hiç erkek görmeyen bir kadından doğması, ister istemez birtakım kuşkulara sebep olmuş, bizzat Kur’ân’ın yer verdiği iftiralara, ayıplamalara maruz kalmıştır. Ancak, Hz. Meryem, bu iftiralara cevap vermeksizin, beşikteki çocuğa işaret etmiş, çocuk olan İsa: “Ben Allah’ın kuluyum. O bana kitap verdi ve beni peygamber yaptı. Bulunduğum her yerde beni mübarek kıldı. Yaşadığım müddetçe bana namaz ve zekatı emretti. Beni anneme itaatkâr kıldı. Beni bedbaht bir zorba yapmadı. Doğduğum gün de, öldüğüm gün de, diri olarak haşredileceğim gün de selâmet üzerimedir” (Meryem 30–33) diyerek konuşur. Burada kendisinin kul ve peygamber olduğunu söyleyerek, ilahlaştıracak olan Hıristiyanlara da, annesini itham eden Yahudilere de cevap var.

Kur’ânî âyet şöyle noktalanır: “İşte Meryem oğlu İsa budur. O’nun hakkında ihtilafa düştükleri sözün doğrusu da böyledir.” (Meryem 34)

Hz. İsa, Kur’ân–ı Kerîm’de Meryem oğlu İsa’dır. Her nerede zikri geçerse bu şekilde tesmiye edilir. Hz. İsa’nın babasız dünyaya geldiğine inanan Hıristiyanlar aşırı giderek, “Onun babası Allah’tır, dolayısıyla o da Allah’ın oğludur, Allah’ tır” gibi iftiralarda bulunarak Hak’tan ayrılmışlardı. Kur’ân–ı Kerîm böylelerine de cevaplar verir.

Bunlardan biri şudur: “Allah’ın evlad edinmesi olacak şey değildir. O her türlü noksandan münezzehtir. O, bir işi dilediği zaman ona ol’ der, o da oluverir” (Âl–i İmran 35)…

Netice itibariyle, Hz. İsa’ya inanan müminlerin sayısı on ikide kalmıştır. Bunlara Havarî denir. Kur’ân–ı Kerîm’e göre, onlar, Hz. İsa’nın: “Allah’ın dinine hizmette ve O’nu muhafazada içinizden kimler bana yardım edecek?” sorusuna, hep birlikte: “Allah’ın dinine bizler yardım edeceğiz, bizler Ensârulllah’ız (Allah’ın yardımcıları)...” diye cevap verdikleri için Havârilere Ensarullah da denmiştir.

Hz. İsa, insanları hak dine davet ettikçe, Yahudiler ona karşı kin ve düşmanlıkta ileri gittiler. Onun çalışmalarını engellemeye gayret ettiler. Sonunda onu da Hz. Zekeriya, Hz. Yahya ve daha nice peygamberler gibi öldürmeye karar verdiler. Bu maksadla içlerinden bir şahsı inanmış gibi aralarına soktular. Bu 13. şahıs onlara bunların faaliyetlerini, toplanma yer ve zamanlarını bildiriyordu. Öldürmeye azmettikleri zaman Cenâb–ı Hak Hz. İsa’ya şöyle vahyetti: “Ey İsa, seni ecelin geldiğinde öldürecek olan benim. Seni ben semaya yükselteceğim. Yahudilerin suikastlarından tertemiz kurtaracağım ve sana uyanları kıyamete kadar seni inkâr edenlere üstün kılacağım. Sonra dönüşünüz bana olacak ve ihtilafa düştüğünüz meselelerde hükmü ben vereceğim” (Âl–i İmran 55) Cenab–ı Hak, bu münafığı yani 13. kişiyi –ki ismi Taytanos’dur– Hz. İsa’ya benzeterek, Hz. İsa yerine Yahudilerin onu öldürmesini sağladı. Hz. İsa’yı da semaya yükseltti.

Hz. İsa’nın akıbeti hususunda Yahudi ve Hıristiyanlar ihtilaf etmişlerdir. Her ne kadar Yahudiler, “Biz öldürdük” deseler de şüphe içindeydiler. Hıristiyanlar da Hz. İsa’nın çarmıha gerildiğine inanırlar. Hatta Hz. İsa’nın Yahudilerin elinden kurtulmak için kaçıp gizlendiğini, çarmıha gerileceğinde çokça ağlayıp sızladığını da söylerler.

Gerçeği Kur’ân dile getirir: “Onlar İsa’yı inkar etmeleri, Meryem’e pek büyük bir iftirada bulunmaları ve Allah’ın Resûlü Meryem oğlu Mesîh İsa’yı biz öldürdük’ demeleri sebebiyle de lânete uğramışlardır. Onu ne öldürdüler, ne de astılar. Fakat başkası ona benzetildi de onu öldürdüler. Onların bu hususta hiçbir bilgileri yoktur. Kapıldıkları şey ancak bir zan ve tahminden ibarettir. Hakikatte ise Allah O’nu kendi huzuruna yükseltti. Allah’ın kudreti herkese galiptir ve O’nun her işi hikmet iledir” (Nisa 156–157)

İslâm itikadına göre, Hz. İsa, ruh ve cesediyle birlikte semaya yükseltilmiştir ve halen sağdır. Kıyamete yakın yeryüzüne inerek,

2. (5004)– Hz. Ebu Hureyre (ra) anlatıyor: Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Nefsim kudret elinde olan Zat–ı Zülcelal’e yemin ederim! Meryem oğlu İsa’nın, aranıza (bu şeriatle hükmedecek) adaletli bir hakim olarak ineceği, haçı kırıp, domuzları öldüreceği, cizyeyi (Ehl–i Kitap’tan) kaldıracağı vakit yakındır. O zaman, mal öylesine artar ki, kimse onu kabul etmez; tek bir secde, dünya ve içindekilerin tamamından daha hayırlı olur.”

Sonra Ebu Hureyre der ki: Dilerseniz şu ayeti okuyun. (Mealen): “Kitap ehlinden hiçbir kimse yoktur ki, ölümünden önce O’nun (İsa’nın) hak peygamber olduğuna iman etmesin. Kıyamet gününde ise İsa onlar aleyhine şahitlik edecektir” (Nisa 159). [Buhârî, Büyû 102, Mezalim 31, Enbiya 49; Müslim, İman 242, (155); Ebu Davud, Melahim 14, (4324); Tirmizî, Fiten 54, (2234).]

3. (5005)– Hz. Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor: Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Ümmetimden bir grup, hak için muzaffer şekilde mücadeleye kıyamet gününe kadar devam edecektir. O zaman İsa İbnu Meryem de iner. Bu Müslümanların reisi: “Gel bize namaz kıldır!” der. Fakat Hz. İsa aleyhisselam: “Hayır! der, Allah’ın bu ümmete bir ikramı olarak siz birbirinize emîrsiniz!” [Müslim, İman 247.]

AÇIKLAMA 1: Hadis, kıyamete kadar, yeryüzünde İslam’ın devam edeceğini, hem de açıktan açığa mücadele edecek bir güç ve kuvvete sahip olarak devam edeceğini ifade eder. Bu ifade İslam’a karşı olan güçlerin devam edeceğini de ifade eder. Ancak, İslam’ın kesin bir mağlubiyetle her tarafta sindirilmiş, gizlilik içinde, gayr–ı müessir, mahdud ferdler arasında devamı suretinde değil, muzafferâne, açıktan açığa mücadelesini yapabilen bir haşmet içerisinde devam edeceğini ihbar etmektedir. Bu ihbar–ı nebevî, mü’minlerin gelecek hakkında ye’si atmaları için yeterli bir müjdedir. Tarih boyu Müslümanlar çeşitli işkence, hakaret, muhaceret, mağlubiyet vs. zilletleri tatmışlarsa da, hiçbir zaman kesin bir yenilgiyle yok edilememişlerdir. Aleyhissalâtu vesselâm, bu halin kıyamete kadar devam edeceğini, yeryüzünün bazı bölgelerinde sindirilmiş olsalar bile, diğer bir kısım bölgelerinde tevhid bayrağının dalgalanacağını haber vermektedir.

4. İbnu Mes’ud (radıyallahu anh) anlatıyor: Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Dünyanın tek günlük ömrü bile kalmış olsa Allah o günü uzatıp, benden bir kimseyi o günde gönderecek.” İbnu Mes’ud: Resulullah yahut da şöyle buyurmuştu der: “...Ehl–i beytimden birisi, ki bu zatın ismi benim ismine uyar, babasının ismi de babamın ismine uyar. Bu zat, yeryüzünü, eskiden cevr ve zulümle dolu olmasının aksine adalet ve hakkaniyetle doldurur.” [Ebu Davud, Mehdî 1, (4282); Tirmizî, Fiten 52, (2231, 2232).]

5. Ümmü Seleme (radıyallahu anhâ) anlatıyor: Resululah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Mehdi benim zürriyetimden, kızım Fatıma’nın evladlarındandır.” [Ebu Davud, Mehdi 1, (4284).]

6. Ebu İshak anlatıyor: Hz. Ali (radıyallahu anh), oğlu Hasan (radıyallahu anh)’a baktı ve: “Bu oğlum, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)’ın tesmiye buyurduğu üzere Seyyid’dir. Bunun sulbünden peygamberinizin adını taşıyan biri çıkacak. Ahlakı yönüyle peygamberinize benzeyecek; yaratılışı yönüyle ona benzemeyecek” dedi ve sonra da yeryüzünü adaletle dolduracağına dair gelen kıssayı anlattı.” [Ebu Davud, Mehdî 1, (4290).]

AÇIKLAMA 2: Mehdi, ahirzamanda gelip, Müslümanların dinlerini tecdid edeceğine inanılan zata denir. Kelime olarak hidayet kökünden gelir. Allah’ın hidayetine ermiş manasını taşır, ancak hidayete erdirecek manasını da ifade eder. Mehdi üzerinde çok sayıda hadis gelmiştir. Alimler bunu mütevatir kabul eder. Ebu Davud şarihi Azimabadi’nin belirttiği üzere, Resulullah’tan beri, “Müslümanların kâffesi” ahirzamanda, Ehl–i Beyt’e mensup bir zatın çıkıp dini güçlendirebileceğine, adaleti hakim kılacağına, Müslümanların ona tabi olup İslam beldelerinde hakimiyet kuracağına, bu kimseye Mehdi deneceğine inanmıştır. Bu inanç meşhur olmuştur.

Müslüm KARABACAK
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
sünneti inkar ediyorum dedimmi nerden çıkardın bunu ben uydurma hadislere ve bunları uyduranlara karşıyım sünneti tam anlamak için ince eleyip sık dokuman gerek her duyduğunada bu sünnettir diye yapışmak olmaz kurana uygun olan davranışlarını anlamalıyız efendimizin .gerçekten sünneti uygulamak için bu yanlış bir şeymi...ebu hureyye hakkında bilmen gerken bir yazı oku bakalım.........EBU HUREYRE’YE GÜVENİLMEZSE TÜM HADİS KİTAPLARI GÜVENİLMEZ OLUR
Ebu Hureyre’nin Müslüman olmadan önceki hayatı hakkında kendi anlattıklarından başka bir şey bilinmez. Müslüman olduktan sonra fakirliğinden dolayı Ashabı Suffe’den olduğu bilinir. Müslim’in Fezailus Sahabe’deki 159. Bölüm’ünde Ebu Hureyre’nin sırf karın tokluğuna Peygamber’le beraber olduğu anlatılır. İbn Hazm sırf Baki bin Mahled’in müsnedinde Ebu Hureyre’ye ait 5374 hadis olduğunu söyler. Buhari bunlardan 446’sını kitabına almıştır.

Ebu Hureyre’nin anlattıklarından, en çok korktuğu kişinin Hz. Ömer olduğunu görüyoruz. Hz. Ömer’in Ebu Hureyre’yi hadis naklinden dolayı tehdit ettiği ve tartakladığı hadis kitaplarında anlatılır. Ebu Hureyre: “Size naklettiğim şu hadisleri Ömer zamanında anlatsaydım değneği ile beni döverdi.” der (Ez Zehebi – Tezkiretul-Huffaz). Ebu Hureyre’nin şöyle dediği geçer: “Ömer ölünceye kadar Allah’ın Resulu buyurdu diyemezdik.”(Müslim, Sahihi Müslim, 1. cilt, sayfa 34). Müslim’i eğer görebilseydik kendisine şöyle sorardık: Ey Müslim, sen Sahihi Müslim diye tüm hadislerinin doğru olduğunu iddia ettiğin bir kitap yazdın, cerh ve tadille kitabında hadis nakledenleri incelediğini söyledin. Ebu Hureyre’yi kendin de görmemene rağmen, onu gören ve halife olan Hz. Ömer’in onu yalancılıkla ithamını, Ebu Hureyre’nin şüpheli bir şahıs olması için neden yeterli görmedin? Demek ki senin sahih dediğin hadisler bu kadar sağlam temellere dayanıyor. Ne yazık ki Müslim de tüm sahabenin yıldızlar gibi olup, hangisine olursa olsun uyulabileceği şeklindeki asılsız inanca kanmış. Veya Ebu Hureyre ve diğerlerine gerçekte sıkı ölçüler uygulasa elinde hiçbir hadis kalmayacağını gördüğü için ve de özellikle Ebu Hureyre’den hatırı sayılır derecede çok hadis geldiği için, bu açık gerçekleri görmezlikten gelmiş. Ebu Hureyre’yi yalancılıkla suçlayan bir tek Hz. Ömer değildir. Hz. Aişe’nin de onu defalarca suçladığını Ebu Hureyre’ye sahip çıkan hadis kitaplarında bile görebiliriz. Hz. Aişe Ebu Hureyre’ye: “Sen Peygamber’den duymadığım hadisler rivayet ediyorsun!” dediğinde ona edepsizce bir cevap verir: “Ayna ve sürme seni Peygamber’le ilgilenmekten uzak tuttu.”(Zehebi, Siyeru Alemin Nubela 2. cilt, sayfa 435). Hz. Ali şöyle demiştir: “Yaşayanlar arasında Allah Resulu’na en fazla yalan isnad eden Ebu Hureyre’dir.”(İbni Ebul Hadid, Şerhu Nehcul Belağa, 1. cilt, sayfa 360). Yine Hz. Ali onun “Sevgili dostum bana haber verdi ki” diye Peygamber’den bahsettiğini duyunca: “Peygamber ne zaman senin sevgili dostun oldu?” demiştir. İbn Mesud gibi meşhur bir sahabe ise onun “Ölü yıkayan ve taşıyan kişi abdest alsın.” sözünü kabul etmeyerek hakkında ağır sözler söylemiş ve sonra şöyle demiştir: “Ey insanlar, ölülerinizden dolayı necasete (pisliğe) bulaşmazsınız.”
.ATIN KANDIRILMASI HZ. ÖMER’İN KÖTEĞİNDEN DAHA MI ÖNEMLİ?
Hadisçilerin hadis nakledilen kişilerin doğruluğunu tespit etmek hususunda ne kadar titiz oldukları şu hikayeyle anlatılır: “Meşhur bir hadisçi, kendisinden hadis naklettiği bir kişiyi görmek için onun bulunduğu yere seyahat etmiş. O yere vardığında, bu kişinin atına yiyecek verecekmiş gibi yapıp atı çağırdığını ve sonunda ata yiyecek vermediğini görmüş. Atı kandıran insanları da kandırabilir diye onun naklettiği hadisi almamış.” Bu hikayeyi dinleyen bizlerin
“Aman hadisçiler ne titizmiş!” deyip, onların yalancı hiç kimseden söz almadıklarını, böylece naklettikleri hadislerin ne kadar güvenilir olduğunu görmemizi umarlar. Buraya kadar birçok yerde hem sebebi, hem de sonucu ile hadislerin nasıl uydurmalarla karıştığını gösterdik. İleri sürülen bu mantık hiç şüphesiz geçersizdir. Yüzbinlerce hadisten hadislerini seçtiğini söyleyenlerin bu şundan, şu ondan, o öbüründen şeklinde giden hadislerin nakilcilerinin önemli kısmı hadis kitapları toplandığında vefat etmişti. Geri kalanların çoğu ise İslam coğrafyasının dört bir yanına dağılmıştı. Bunların hepsini ziyaret etmek ve doğru sözlü olduklarını tespit etmek özellikle o dönemin ulaşım şartları düşünülürse mümkün değildir. Ziyaret mümkün olsaydı bile, bu kısa ziyaretler bir insanın ne kadar doğru sözlü olduğunu tespit için elbette ki yetersizdir. Herhalde her hadisçi atını kandıran bir hadis nakilcisini tespit edecek kadar şanslı değildi! Bizim örneğimiz olan Ebu Hureyre’ye gelecek olursak; atını kandıran hadis nakilcisini kabul etmemekle hava atan hadisçiler, Hz. Ömer ve Hz. Ali gibi iki halifenin yalancılıkla itham ve dayaklarına, Peygamber’in hanımı Hz. Aişe’nin bu şahsın izahlarını reddine rağmen nasıl kendisini kabul ediyorlar? Hz. Ömer, Hz. Ali, Hz. Aişe’nin bu tavırları atın kandırılmasından daha mı az önemli?

Hz. Ömer’in Ebu Hureyre’yi atadığı valilikten hırsızlıkları nedeniyle geri çağırttığı anlatılır. Hz. Ömer Ebu Hureyre’ye hitaben: “Seni Bahreyn’e vali yaptığımda ayağında bir çift ayakkabı yoktu. Sonra duydum ki sen 1000 dinara, 600 dinara atlar satın almışsın. Sen Bahreyn’in en ücra köşesinden, insanlar vergilerini, Allah ve Müslümanlar için değil de, senin için versinler diye mi geldin?” der (Zehebi, Siyer). Ebu Hureyre’nin bizzat kendisinin aktardığı bir hadiste ise Hz. Ömer ona şöyle demiştir: “Ey Allah’ın ve Kitabının düşmanı! Allah’ın malını çaldın değil mi? Yoksa senin on bin dinarın nereden olacak?” (İbni Sa’d, Tabakat, 4. cilt, sayfa 59). Ne yazık ki Ebu Hureyre Hz. Ömer’in kendisine çıkışmalarını böyle anlatır, ama hadisçiler Hz. Ömer’in bu çıkışlarına rağmen Ebu Hureyre’yi birinci dereceden güvenilir kabul edip, en çok hadisi ondan naklederler. Bir de cerh ve tadil ilmiyle güvenilmeyen hiçbir kimseden hadis nakletmediklerini söylerler. Hz. Ömer’in “Allah’ın ve Kitabı’nın düşmanı” ilan ettiği şahsı en güvenilirler arasında kabul eden hadisçilerin, cerh ve tadil uygulamalarının ne kadar titizlikle yapıldığı görülmektedir.

EMEVİLER EBU HUREYRE’NİN ALTIN ÇAĞIYDI
Hz. Ömer’in ve daha sonra Hz. Ali’nin öldürülmelerinden sonra Emeviler dönemi Ebu Hureyre’nin altın çağı olmuştur. Emeviler Ebu Hureyre’ye el Akik’te bir köşk inşa edip arazi vermişlerdir. Muaviye dönemindeki bu ikramlara karşılık İbni Kesir’in el Bidaye ve’n Nihaye eserindeki şu hadisler Ebu Hureyre’nin nasıl karşılık verdiğini göstermektedir:

Ebu Hureyre rivayet eder ki: “Allah’ın Resulu Muaviye’ye bir ok verdi ve şöyle dedi: Bu oku al ve cennette beni onunla karşıla!”

Ebu Hureyre’den yine şu hadis rivayet edilmiştir: “Allah’ın Resulu şunu derken duydum: Allah vahyini üç kişiye emanet etti: Ben, Cebrail ve Muaviye”

Tüm bu delillere rağmen “Her sahabe doğrudur” yanlış inancının hadisçileri sürüklediği nokta ortadadır. Ebu Hureyre kimdir ki, Peygamber’in en yakınlarının bile nakletmediği en garip uydurmaları Peygamber’le az görüşmesine rağmen nakletmiştir. Örneğin şu garip hadis Ebu Hureyre’den gelen mantıksız hadislerin yüzlercesinden biridir:

Ebu Hureyre Peygamber’in kendisine şunu dediğini nakleder: “Ölüm meleği Musa’ya gönderildi. Musa’nın yanına gelince O ona vurdu. Melek Rabbinin yanına döndü ve şöyle dedi: Beni ölmek istemeyen birisine gönderdin. Allah Musa’nın kör ettiği meleğe gözlerini verdi ve şöyle dedi: “Git ve ona elini bir öküzün üzerine koymasını söyle. Elinin kapladığı yerdeki kıl sayısınca ona yıl olarak ömür verildi!” Melek: “Evet, Rabbim. Sonra ne olacak?” Allah: “Sonra, ölüm” dedi.”

Ne yazık ki Ebu Hureyre’yi kurtarma derdinde olanlar bir yandan böyle bir mantıksızlığı İslam’a fatura edip zarar veriyorlar, diğer taraftan Ebu Hureyre’yi kırmamak için Hz. Musa’yı Allah’ın takdirinden kaçan, meleğin gözüne tokat atıp kör eden bir insan olarak gösteriyorlar. Ebu Hureyre’ye bir çok sahabe (Peygamber’i gören Müslüman) muhalefet etmiştir. Örneğin Ebu Hureyre’nin “Av ve çoban köpekleri dışındaki köpekleri öldürün” hadisine tarla köpeklerini de eklemesi üzerine İbni Ömer, Ebu Hureyre’nin tarlaları olduğu için böyle bir yalanı uydurduğunu söylemiştir (Cemal Sait Aktaş, Hadis Kritiği Makalesi).

hmmm..sana sürprizim var...:)
Allahü Teala bizi Seyyidina Hz. Ebu Hureyre (ra) nur cemalini görenlerden eylesin ve şefaatına nail kılsın!
Sevgili Hazreti bu Hureyreye dil uzatanları da hakketikleri belasını versin!
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
Sahabenin Fazileti

Kur'ân-ı Kerîm'de ' Cenab-ı Hak onları şöyle anlatır;
"Siz, insanlar için çıkarılmış {gönderilmiş) en hayırlı bir ümmetsiniz; iyiliği emreder, fenalıktan men edersiniz ve Allah'a (cc) imanınızda devam edersiniz... " (Ali İmran, 110)
"Böylece sizi seçkin ve şerefli bir ümmet kıldık ki, bütün insanlar üzerinde adalet örneği ve Hak şahidleri olasınız. Peygamber de sizin üzerinize şahid olsun... " (Bakara, 143)
"Muhammed, Allah'ın (cc) Peygamberidir. O'nun beraberinde bulunanlar (Ashabı Kiram) kâfirlere karşı çok şiddetli, kendi aralarında gayet merhametlidirler..." (Fetih ,29)
Resul-i Ekrem (sav) Efendimiz de Ashabı çeşitli vesilelerle anlatmış, onların şeref ve mevkilerini işaret buyurmuştur.
"İnsanların en hayırlıları yaşadığım devirde yaşayanlar (Ashabı Kiram), sonra onları takip edenler (Tabiîn), sonra da onları takip edenler (Tebeu't- Tabiin)dir."
"Sakın Ashabıma sövmeyin, sakın Ashabıma sövmeyin, hâl Nefsim kudret elinde olan Allah'a (cc) yemin ederim ki, sizden biriniz Uhud dağı kadar altın sadaka vermiş olsa, onun sevabı sahâbîlerimden birinin iki avuç hurma sadakasına (karşılık olamaz), ulaşamaz, yarısına bile ulaşamaz" (A.g.e)
"Sakın hâ Ashabımın aleyhinde bulunmayınız. Onlara saldırmayınız. Onları kim severse bana olan sevgisi dolayısıyla sever. Kim de kin beslerse, bana olan kini dolayısıyla böyle davranır. Kim onlara eziyet ederse, bana eziyet etmış olur .Kim bana eziyet ederse , Allaha eziyet etmiş olur, herkim ki Allaha eziyet ederse, kısa zamanda Allah (cc) onun cezasını verir. (El Muhtasar, s.29)
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
Hadis yazan sahabeler

--------------------------------------------------------------------------------

Abdullah İbni Amr (ra)

Hadis yazan sahabelerin başlıcalarındandır. Yazdıkları, “ Sahifeyi Sadıka” ismiyle anılır. Abdullah İbni Amr aynı zamanda hadis imla ettiren sahabelerdendi. Hz. Abdullah Sahifeyi Sadıkaya Resulullah (sav) den bizzat eşittiği hadisleri yazmıştır. Burada bin kadar hadis yer aldığı rivayet edilmiştir. Bu rivayetler Ahmed b. Hanbeli “Müsnedinde “ yer alır (Kütübü’s-sitte cilt 1, sy 28) Sahifeyi Sadıka, Hz.Abdullahın vefatından sonra torunlarına intikal etti. Torunları vasıtasıyla rivayet edildi.

Ebu Hureyre (ra)

Hz. Ebu Hureyrenin, Resulullahtan işittiği hadisleri yazdığı sahifenin adı “Sahifeyi Sahihadır”. El Hasan İbni Amr İbni Ümeyye ed- Damiri şöyle anlatıyor : “ Ebu Hureyrenin yanında bir hadis rivayet ettim. Ancak o ‘böyle hadis yok’ diye inkar etti. Bunu kendisinden işittiğimi söyledim. O zaman ‘bunu benden işitmişsen bu bende yazılıdır.’ dedi. Ve elimden tutarak beni evine götürdü. Oarada bana Hz. Peygamberin hadislerinin yazılı bulunduğu pek çok kitab ‘Kütüben Kesiren’ gösterdi. Rivayet ettiğim hadisi burada buldu. Ve ‘ben sana demedim mi, eğer ben bir hadis rivayet ettiysem o, yanımda yazılı olarak mevcuttur” dedi. (Kütübü’s-sitte ,cilt 1, s.29)

Ebu Hureyrenin sahifesinin bir kısmı talebesi Hemmam b. Münebbih tarafından bize intikal etmiş “ Sahifetu Hemmam” adıyla şöhret bulmuştur.
Bu sahifeyi zamanımızda Profesör Muhammed Hamidullah bulmuş ve neşretmiştir. Hamidullaha göre bulunan bu risale , hadislerin Peygamberden yüzlerce yıl sonra yazılmaya başladığını , dolayısıyla mevcut hadis kitablarının güvenilir olmadığını iddia eden müsteşriklere mükemmel bir cevabtır. Professör Hamidullahın Kütübü’s-sittenin 1 ci cildinin 30 ve 31 sayfalarında yer alan konuyla ilgili yorumu şu şekildedir : “Hicretin birinci asrı ortasına ait olna bu mecmua, tarihi ehemmiyeti bakımından çok kıymetli bir vesikadır. Resuli Ekrem (sav)in hadislerinin yazılması Peygamber (sav) den iki veya üç yüz sene sonra başlamıştır iddiasında bulunanlar olmuş ve bu faraziye dayanarak İbni Hanbel, Buhari, Müslim ,Tirmizi vs. gibi şahsiyetlere (haşa) hilekarlık isnad edilmiştir. Delillerini ,Hz. Peygamber (sav) ve ashab zamanında hadislerin yazılmadığı iddiası üzerine dayamışlardır. Halbuki şimdi Resulullah (sav)in en yakın ashabından birinin telfi elimizde bulunuyor. Dikkatle mukayese edildiği karşılaştırıldığı zaman İbni Hanbel, Buhari, Tirmizi gibi sonradan gelen müelliflerin hadislerin umumi manası şöyle dursun, onların bir harfini , bir noktasını dahi değiştirmemiş olduklarını görüyoruz.
Sahifeyi Hemmamın Ebu Hureyreye atfen rivayet edilmiş her hadisi yalnız “ Sahihi Sitte” denilen muteber hadis kitablarında bulunmuyor, belki orada bulunan her hadisin manası (meali) Hz. Peygamberin (sav) diğer ashabı tarafından da rivayet edilmiş bulunuyor. Böylece Hz. Peygamber (sav)e atfedilen hadislerin hayali ve mesnedsiz olmadığının delillerini ortaya koymuş oluyor. Mesela elimizde bulunan bu mecmua 56 numaralı hadisin, Buharinin Sahihin de Enes tarafından da rivayet edilmiş olduğunu de görüyoruz.Ve 124 numaralı gösterilen hadisi Buhariden Abdullah İbni Ömer tarafından rivayet edilmiş buluyoruz. Ve bu mutabakatlar devam edip gidiyor”.

Hz. Ali (ra)

Buhari ve Müslimin sahihleri başta olmak üzere en muteber hadis kiatblarından gelen rivayete göre Hz. Alinin kılıcının kabzasında asmış olarak beraberinde taşıdığı bir yazılı tomardan bahsedilir. Bu sahifede ne var diye sorulduğunda “Diyet ,esirleri serbest bırakma , bir kafire mukabil bir Müslümanın öldürülemeyeceği vardır” cevabını verir.

Cabir b. Abdullah (ra)

Zehebi , Cabirin sahifesinde Menasıkı Haccdan bahsedildiğini yazar. Hz. Cabir , Mescidi Nebevide ders halkası kurup, talebelerine hadis rivayet etmiştir.

Enes b. Malik (ra)
Enes b. Malik , Resulullah (sav) den her duyduğunu yazmış ve Resulullaha arzetmiştir. (Bağdadi Takyidu İlm) . Hubeyre b. Abdurrahmanın anlattığına göre “halk Enese hadis hususunda fazla israr etmişti. Onlara bir kısım mecmualar getirerek, bunlar Resulullahdan işitip yazdıklarıdır. Yazdıktan sonra bunları Resulullaha okuyup arzettim”.

Semure İbni Cünabe (ra)
Bir kısım rivayetler Hz. Semurenin de bazı hadisleri bir kitab halinde topladığını yazar.
Abdullah İbni Abbas (ra)

İbni Abbas ,Peygamberin (sav) vefatında küçük bir yaşta idi. Ancak ilim ve hadis konusunda büyük bir aşk sahibi idi. Elinde levhalarla ilim meclislerini dolaşır ve hadisler yazardı. Hadis alabileceği zatları de tek tek ziyaret eder ve onlardan da yazardı. Vefat ettiği zaman bir deve yükü kitab bıraktığı tevatüren rivayet edilmiştir. Onun bu kitabları elden ele dolaşmıştır.
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
Hadisler rivayet eden başlıca sahabeler

--------------------------------------------------------------------------------

Hadisler rivayet eden başlıca sahabeler

Ebu Hureyre (ra)

5375 hadisle en fazla hadis rivayet eden sahabedir.

Abdullah İbni Ömer (ra)

2630 hadis rivayet etmiştir.

Hz. Aişe (ra)

2210 hadis rivayet etmiştir.

Enes b. Malik (ra)

2286 hadis rivayet etmiştir.

İbni Abbas (ra)

1660 hadis rivayet etmiştir.

Cabir b. Abdullah (ra)

1540 hadis rivayet etmiştir.

Ebu Said el-Hudri (ra)

1170 hadis rivayet etmiştir.

Sahabelerin bir kısmı hadisleri Peygamberimizin sağlığında yazmaya başlamış ve yazılı olarak muhafaza etmişlerdir. Ashabı Kiram o derece mükemmel bir hafızaya ve muhakeme yeteneğine sahibti ki, hadisler hafızalarında noktası ve virgülüne kadar mevcut idi.


Hadislerin tedvin Safhası

--------------------------------------------------------------------------------

Tedvin : birleştirip ,kitab haline koymak demektir. Hadislerin yazılması , Allah Resulünün (sav) döneminde başlamış bir faaliyettir. Bu yazılı vesikaların tedvin işlemi Emevi halifesi Ömer b. Abdulaziz bu maksatla devrin büyük bilginlerinden Ebu Bekr bin Hazmı hadisleri toplamaya yöneltti. Ve kendisine şöyle yazdı “Hz. Peygamberin (sav) senin eline geçen hadislerini yazıya geçir de bana getir. Çünkü alimler ölür gider de ilim kaybolur diye korkuyorum. (İslam Önderleri tarihi cilt: 1,s.67, ayrıca Kütübü’s-sitte ,cilt 1, s.115)

Ömer b. Abdülaziz bunun yanı sıra bütün ilim adamlarına başka işlerden kendilerini alarak bu işe versinler diye maaş verilmesini kararlaştırdı. (age, s.68)
Halifenin emriyle taşrada yazılan hadisler defterler halinde merkeze gönderilmekte , orada çoğaltarak tekrar İslam beldelerine yollanmaktaydı. Bu mühim hususu teşvik eden bir rivayet Zühriden gelmektedir : “Ömer b. Abdülaziz üzerinde hakimiyeti bulunan her bir yere bunlardan bir defter yolladı. (Kütübü’s-sitte cilt 1, s.116)

Hadislere Gösterilen hassasiyet ve Hadis Yazan Bazı Alimler

--------------------------------------------------------------------------------

Cenabı Hak, İslamın temel taşlarından olan hadisleri hafıza ve zeka bakımından benzersiz , ilim ve takva hususunda eşsiz bir nesille koruma altına almıştı. İmamı Buhari, Ahmed b. Hanbel, İmamı Şafii, Ebu Hatim er-Razi ,Mesudi bu büyük alimlerden yalnızca bir kaçıdır.
Bunlar o dönemin şartlarında büyük yollar kat ederek hadis yazmışlar, hadis nakli ile ilgili kişilerin ahval ve halini büyük titizlikle incelemiş ve ancak ondan sonra bu kimselerin rivayetlerini almışlardır. İmam Veki büyük bir hadis alimi idi.Ama babası devlet hazinecisi idi. Bundan dolayı kendisinden rivayet yapmak durumunda kalınca onu destekleyen bir başkasını muhakkak eklerdi. Bu tedbirli oluşun ve dürüstlüğün bir sınırı var mıdır? (Tehzib et-Tehzib ,cilt 11, s.130)

Bu hadisçiler toluluğu soy bakımından son derece temiz, sabır ehli, ilim yolunda güçlük ve eziyetlere katlanan ,hafızaları çok güçlü kısaca üstün yaratılışlı kimselerdi.
“İmamı Buhari Bağdata geldiğinde Bağdat alimleri onu denemek ,hafıza gücünü kontrol etmek için şöyle bir imtihan uyguladılar:
“Yüz tane hadisin söz dizisi ile (metin) ,senedini (rivayet edenlerin her biri ile olan bağ zincirini) karıştırarak bir hadisin senedini başka bir hadise, bir hadisi de başka bir hadisin senedine katarak yerlerini değiştirdiler. Ve her on hadisi de ona sorsun diye bir kişiye havale ettiler. İmamı Buhari toplantı yerine gelince her bir kişi onar hadis okudu ve İmamı Buharinin bunlar hakkındaki bilgisini sordu. O, bunları dinledi ve “ben bunları (böyle bir senedle gelen hadisleri )bilmiyorum dedi. İlim erbabı bu sırrı (sözdeki cevabı) anladılar. Biligisi olmadığı için sözdeki gizli cevabı anlamayanlar güldüler. Her bir kişi sırası geldikçe kendi paylarına düşen hadisleri okuduktan sonra İmamı Buhari teker teker hepsine dönerek dedi ki : “okuduğunuz on hadisin metni şudur, senedi şudur. Sonra ikincisine, üçüncüsüne döndü .Nihayet hepsinin okuduğu hadisin doğru şeklini okudu (tashih etti) ve hangi metnin senedi hangisi ise ,hangi senedin de metni hangisi ise eksiksiz okudu. Orada bulunanlar onun bilgi derinliğine , intikal suretine (hızlı hatırlamasına) ,hafıza gücüne şaşırıp kaldılar” (Fethul Bari Mukaddimesi)

İmamı Buhari ,hadis yazmak maksadıyla 14 yaşında seyahate başlamış, Buharadan Mısıra kadar ne kadar ülke ve bölge varsa hepsini dolaşmıştı. İmam Hatim er-Razi şöyle diyor : “Ben üç bin fersahtan (18 bin km ) fazla mesafeyi yaya kat ettim. Sonra da km saymayı bıraktım.”

Endülüslü hadis alimi İbni Hayyan Endülüs (İspanya) , Irak , Hicaz, Yemen yetkililerinin yanlarına giderek hadis toplamıştı. Bir bakıma Atlas Okyanusu kıyısındaki Tancadan başlayarak ,Süveyşe kadar bütün Afrika kıtasını , sonra Kızıl Denizi aşmış buraları adım adım dolaşmıştır.
Pek çok hadis aliminin seyahatnameleri üç kıtayı birden yani Asya, Afrika, Avrupa (İspanya) yı içine almaktadır. O devrin medeni dünyasında Uzak Batıdan (Endülüs) ,Uzakdoğuya (Horasan) kadar yolculuk yapmak ve şehir şehir dolaşmak basit işti. (İslam Önderleri Tarihi ,cilt 1, s. 115-116)

"Dini ve Milli Bütünlüğümüze yönelik tehditler" Pr.Dr. Haydar Baş
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
Hadis Yazılan Meclisler

--------------------------------------------------------------------------------

Hadis yazılan toplantılarda, büyük hadis alimlerinin meclislerinde bulunanların sayıları binleri aşıyordu. Bu meclislerde aynı zamanda büyük bir ciddiyet ,sükün mevcuttu.
Yezib b. Harun, Bağdatta hadis dersi verdiğinde bir keresinde yetmiş bin kişinin bulunduğu tahmin edilmişti. (age, cilt : 1,s.120)
İmam Asım b. Ali hadis yazdırması sebebiyle Bağdatın dışında hurma bahçelerinde yüksek bir çardak üzerinde otururdu. Halife Mutasımbillah bir keresinde güvendiği bir adamın bu derse katılan insanları ölçüp ,biçip miktarını belirlemesi için gönderdi. O da tahminen 124 bin kişi oluğunu belirledi.
Ahmed b. Cafer şöyle rivayet ediyor : Ebu Müslim Bağdata geldiğinde Rahabe-i Gassan denilen bir yerde hadis yazdırdı. Yedi yazdırıcı ayağa kalktı , her biri diğerine Ebu Müslimin rivayetini bağırarak ulaştırıyor, böylece o büyük kalabalığa ses iletilmiş oluyordu. Halk da ayakta okunan hadisleri yazmakla meşgüldü .Divitler sayıldı. Kırk binden fazla divit vardı. Yazmayan sadece dinlemekle yetinenler bu sayının dışındaydı.
Dönemin hadis otoritesi Feryabi, Bağdatta hadis yazdırdığında toplantıda yüksek sesle bağırarak hadis yazdıran üç yüz on altı kişi bulunuyordu. Tahminen orada bulunanlar otuz bin kişi idi.
Ferberinin rivayetine göre İmam rivayetine göre İmam Buharinin Cami el-Sahih isimli meşhur eserini ondan doksan bin kişi dinlemişti. (İslam Önderleri Tarihi ,cilt1, s.138)
Hadis toplamak için belde belde dolaşan hadisçiler hadis rivayet eden şahıslar daha önce izah ettiğimiz gibi inceden inceye araştırma yaptıktan sonra elde ettikleri bilgileri kitab haline sokmuşlardır. Ebu’l Atiye bu hususta şunları der :
“Hadis rivayet etmekte olduğu olduğu haberi kulağıma gelen bir adamdan hadislerini dinlemek üzere günlerce süren yolculuk yapardım. Adamın memlektine varınca ilk araştırdığım husus namazı olurdu. Eğer onun namazını kıldığını öğrenirsem orada ikamet eder, onu dinlerdim. Namazsız bulursam dinlemeden geri dönerdim. Namazına düşkün olmayan , dürüstlüğe de düşkün olmaz. Beni aldatabilir derdim.” (Kütübü’s-sitte)
Tabiinin meşhurlarından Said b. Müseyyib “tek hadis bir hadis almak için günler geceler boyu yürürdüm” demiştir. (age, s.140)
Bir şahsın rivayetinin sahih olabilmesi için ravide bütün İslam ulemasının bu hususta tartışmasız kabul ettiği temel şartlar mevcut olmalıdır ki bu şartlar 12 maddedir. Bu maddelerin dikkati çeken başlıcaları şunlardır :
1.Ravi müslüman olmalıdır. Gayrımüslümin rivayeti alınmaz.
2.Ravi doğru sözlü olmalıdır. Yalancı bilinen kimsenin rivayeti alınmaz.
3.Ravi meşhur olmalıdır. Yani kendisinden en az iki kişi daha hadis almış olmalıdır.
4.Ravi diyanet sahibi olmalıdır. Farzları yapmayan, haramları işleyen kimseden hadis alınmaz.
5.Ravinin itikadı düzgün olmalıdır .Sapık inanç sahiblerinden hadis alınmaz.
6.Ravinin mürüvvet denen insani yönü ,ahlaki durumu , örf ve edep kaidelerine riayetkarlığı aranır.
7.Hadis muhalefet olmamalı yani başka bir hadis ya da ayetin hükmüne ters düşmemelidir. (Kütübü’s-sitte ,cilt1, s.176)

Bütün bu misaller bize şu hakikatı göstermektedir. Peygamberimizin mübarek hadisleri bize hayatını hadis yazma ve toplama yolunda harcayan , kılı kırk yaran yüce bir zevat aracılığıyla , son derece sağlam bir şekilde ulaşmıştır. Bugün kulluk ve takvada ,ilim ve irfanda, sabır ve çalışkanlıkta bu zatların bir eşini bulmak mümkün değildir.. Allah bu üstün yaradılışlı insanların vasıtasıyla Resulullahın mübarek hadislerini ve İslamın temel taşlarından olan sünnet müessesini muhafaza etmiştir.


Hadislerin tasnif dönemi

--------------------------------------------------------------------------------

Tasnif: lugat manası olarak sınıflara ayırmak sınıflandırmak demektir. Hadislerin tasnif edildiği, yani sınıflara ayrıldığı dönem , sıhhati ve muhtevası dikkate alınmadan yazıya geçirilmiş hadislerin belli sınıflara ayrıldığı ,nizama sokulduğu ve bir sisteme oturtulduğu devredir.
1.Bu devrede bazı hadisler ravilerinin (yani rivayet edenlerin ) isimlerine göre tasnif edilmiştir.
2. Hadislerin içerdikleri konulara göre tasnif eden eserler de yazılmıştır. Bunlara genel olarak “Cami” denir.
3.Ahkama yönelik hadisleri fıkıh bablarına göre toplayan eserler de “Sünen” adını almışlardır.
Bu devrede yazılmış belli başlı eserler şunlardır:
İmam-ı Buhari (Sahih) : 9082 hadis mevcuttur.
İmam-ı Müslim (Sahih) : 7275 hadis mevcuttur.
Ebu Davud (Sünnen) : 5274 hadis mevcuttur.
Tirmizi (Sünnen) : 3951 hadis mevcuttur.
İbn-i Mace (Sünnen) : 4341 hadis mevcuttur.
Nesai (Sünnen) : 5724 hadis mevcuttur.
İmam-ı Malik (Muvatta) :1720 hadis mevcuttur.
Ahmed b. Hanbel (Müsned) : 3000 hadis mevcuttur.
Tasnif dönemin önemli eserleriden biri de Kütübü’s-sitte 6 meşhur hadis kitabından meydana gelmiş bir grup kitabtır. Buradaki toplam hadis sayısı de 35647 olarak vermek mümükndür. Kütübü-i Sitte meydana getirilirken sahih hadislerden müteşekkil olmasına dikkat edilmiştir. Tasnif döneminden sonra ,tenzib dönemi olarak adlandırılan bir dönem başlar ki zamanımıza kadar çok geniş bir zaman dilimini içine alır . Bu dönemde Asrı Saadeti takip eden yıllarda yazılmış eserler üzerinde çalışmalar yapılmış , ve fakat öz hep aynı kalmıştır. Zira hadis ve Sünnet müessesesi Peygamber ve Ashabı kiramdan sonra belli başlı ve etraflı bir ilim dalı halini almıştır. Orantalist müsteşriklerin “ hadisler Hz. Peygamberden yüzlerce yıl sonra yazılmaya başlamıştır ve günümüze hemen hiç bir hadis ulaşmamıştır” iddiası mesnetsiz, tutarsız ve saçma bir iddiadır. Zira hadisler Allah Resulunün sağlığında yazılmaya başlamış ,Peygamberimizden (sav) hemen sonra da Kuran derecesinde güvenilir yazılı kaynak ve vesikalar haline gelmiş ve sünnet ,köklü bir ilim dalı olmuştur.
Peygamberden (sav) bize tek bir hadisin dahi ulaşmadığı veya pek az sayıda hadisin uaşabildiği iddiası ise dayanaksız bir iddia , bir iftira ve karalama örneğidir. Zira Peygamberin (sav) 7124 bini aşkın sahabesinin mevcut olduğu düşünülürse ve bu sahabenin her birinin Ondan hadis işittiği ve bunu naklettiği farz edilirse bize ulaşacak olan hadis sayısı en az 124 bindir. Kaldı ki ashabı kiramın içinde öyleleri vardı ki değil bir, binlerce hadisi ezberlemiş ve yazmışlardır. Ebu Hureyre Hazretleri tek başına 5375 hadis rivayet etmiştir. Abdullah b.Ömer tek başına 2630 hadis rivayet etmiştir. Keza Peygamberimizin (sav) zevcesi Hz. Aişe (ra) 2210 hadis rivayet . Bunların yanı sıra sahabenin tamamı Peygamberimizden çok sayıda hadisi şerif rivayet etmiş ve yazıya geçirmiştir. Az evvel elimizde mevcut bulunan hadislerin sayısını zikretmiştik . Yalnızca Sahihi Buharide 9082 hadis vardır. İmam-ı Müslimin Sahihi’nde 7275 hadis mevcuttur. Kütübü’s-Sitte’ deki hadislerin toplam sayısı 35647’dir. Bütün bu rakamlar ,tarihi hakikatler ,müşahhas örnekler ortadaiken oryantalist ,müsteşrik ve misyonerlerin hiç bir tarihi vesikaya ,ilmi belgeye ve realiteye dayanmayan iddia ve iftiralarının İslamı çökertme arzusunun bir tezahüründen başka bir şey olmadığını aşikardır.

"Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehdiler" kitabından alıntıdır.
Pr.Dr.Haydar Baş
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
yazıda gvördüğn gibi iddiaların yazılı olduğu kaynaklar belirtilmiş bazı hadis kitaplarında bile geçiyor yaptıkları artık ne yaptıysa günahı da sevabıda hureyyenin ...peygamberimizin övdüğü ashabından biri gibiyse sorun yok ama yazılanlar gerçekren doğru i,se vay haline hureyye...........HAYIRLI GECELER

*****
sana özel bir hatırlatma/müjdeleme :


"Sakın Ashabıma sövmeyin, sakın Ashabıma sövmeyin, hâl Nefsim kudret elinde olan Allah'a (cc) yemin ederim ki, sizden biriniz Uhud dağı kadar altın sadaka vermiş olsa, onun sevabı sahâbîlerimden birinin iki avuç hurma sadakasına (karşılık olamaz), ulaşamaz, yarısına bile ulaşamaz" (A.g.e)
"Sakın hâ Ashabımın aleyhinde bulunmayınız. Onlara saldırmayınız. Onları kim severse bana olan sevgisi dolayısıyla sever. Kim de kin beslerse, bana olan kini dolayısıyla böyle davranır. Kim onlara eziyet ederse, bana eziyet etmış olur .Kim bana eziyet ederse , Allaha eziyet etmiş olur, herkim ki Allaha eziyet ederse, kısa zamanda Allah (cc) onun cezasını verir. (El Muhtasar, s.29)
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
ve Sahabeyi Kiram Efendimize olan aşkımızı, hayranlığımızı dile getiren güzel bir sevda destanı:


Müslüman O'na bir anlık bakış;
Yahut O'nun bir ân olsun, gördüğü...
İşte sahâbîlik!.. Ruhta bir nakış;
Hep o Nur'un ince ince ördüğü...
Dört köşeli ulvî şekil; sırayla,
Ebubekir, Ömer, Osman ve Ali...
Yanmış da her biri aynı çırayla,
Her birinin yine bambaşka hâli.
Dört camlı bir fener;merkezde o Nur;
Merhamet, adalet, edep ve hikmet...
En yüce insanda nasıl bulunur,
Bu dört faziletten gayri bir kıymet?...
Dörtler, yüceliği tamamlayanlar;
Camlarına göre verenler ışık...
O Nurla sonsuzu selamlayanlar;
O Nur sütununda renk renk sarmaşık.
Saf saf, kol kol bölük bölük sahâbî;
İlkler, müjdeliler, daha ne ve ne?..
Ateşle mühürlü hepsinin kalbi;
Hak'ta, aşkta, şevkte hepsi divâne,
Ümmet caddesinde, o gün bugündür,
Sahabîye nisbet, taşlar hep moloz.
'En üstün veliden daha üstündür,
Sahâbî atının burnundaki toz'.

Necip Fazıl KISAKÜREK
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
Ashaba Sövmedim Hureyye Hakkinda Bir Paylaşimda Bulundum..sonuçta efendimizi dünya gözüyle görmüş olan bir zat olmasından dolayı severim o şerefe nail olmuş bir insan sevilmezmi yaptıkları iyi kötü neyse kendi amelidir sonuçta

"Sakın hâ Ashabımın aleyhinde bulunmayınız. Onlara saldırmayınız. Onları kim severse bana olan sevgisi dolayısıyla sever. Kim de kin beslerse, bana olan kini dolayısıyla böyle davranır. Kim onlara eziyet ederse, bana eziyet etmış olur .Kim bana eziyet ederse , Allaha eziyet etmiş olur, herkim ki Allaha eziyet ederse, kısa zamanda Allah (cc) onun cezasını verir. (El Muhtasar, s.29)
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
... İnsanlardan çekinerek Allah’ın açığa vuracağı şeyi içinde saklıyordun. Oysa Allah kendisinden çekinmene daha çok layıktı.

33- Ahzab Suresi 37

Allah seni affetsin, doğru söyleyenler sana açıkça belli oluncaya ve yalancıları da öğreninceye kadar niye onlara beklemeden izin verdin? tevbe 43
: “Benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah içindir. Enam Suresi Ayet 162

"Sakın hâ Ashabımın aleyhinde bulunmayınız. Onlara saldırmayınız. Onları kim severse bana olan sevgisi dolayısıyla sever. Kim de kin beslerse, bana olan kini dolayısıyla böyle davranır. Kim onlara eziyet ederse, bana eziyet etmış olur .Kim bana eziyet ederse , Allaha eziyet etmiş olur, herkim ki Allaha eziyet ederse, kısa zamanda Allah (cc) onun cezasını verir." (El Muhtasar, s.29)
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt