Gencin biri, iftiraya uğrar. Sonunda idama mahkum olur. İnfaz saatini beklerken, kendisine iftira edenlere, bu arada hükümdara ağzına gelen sözleri sarf eder, sövüp sayar. Bu acı acı bağırmalar, bir müddet devam eder. Hükümdar, saraydan bu feryatları duyar. Fakat ara uzak olduğu içine söylediğini anlayamaz.
İki vezirinin yanına giden hükümdar, bu gencin neler söylediğini sorar. Birinci vezir, (Hükümdarım bu genç, (Allah, affedenleri aziz eder) hadis-i şerifini söylüyor, “Affedenlerin yeri Cennet” diyor. Sizden af talebinde bulunuyordu) der. Bu söz, hükümdarın hoşuna gider. (Bu genci affettim, serbest bırakın) der. İkinci vezir, hemen atılır: (Haşmetli hükümdarımız, bu veziriniz, zat-ı alinize karşı, utanmadan yalan söylüyor. Genç, af istemiyor, size sövüp sayıyordu) der. Hükümdarın kaşları çatılıp: (Bre vezir, sen yersiz doğru söylemekle, iki kişinin ölümüne sebep olmak istiyorsun. Şu vezirin yalanı ise bir canı kurtarmıştır. Unutma ki, İş bitiren yalan, fitneye sebep olan doğrudan daha iyidir) der. Hükümdar, yersiz doğru söyleyen veziri azleder, yerinde yalan söyleyerek bir suçluyu kurtaran veziri de kendisine sadrazam yapar.
İki vezirinin yanına giden hükümdar, bu gencin neler söylediğini sorar. Birinci vezir, (Hükümdarım bu genç, (Allah, affedenleri aziz eder) hadis-i şerifini söylüyor, “Affedenlerin yeri Cennet” diyor. Sizden af talebinde bulunuyordu) der. Bu söz, hükümdarın hoşuna gider. (Bu genci affettim, serbest bırakın) der. İkinci vezir, hemen atılır: (Haşmetli hükümdarımız, bu veziriniz, zat-ı alinize karşı, utanmadan yalan söylüyor. Genç, af istemiyor, size sövüp sayıyordu) der. Hükümdarın kaşları çatılıp: (Bre vezir, sen yersiz doğru söylemekle, iki kişinin ölümüne sebep olmak istiyorsun. Şu vezirin yalanı ise bir canı kurtarmıştır. Unutma ki, İş bitiren yalan, fitneye sebep olan doğrudan daha iyidir) der. Hükümdar, yersiz doğru söyleyen veziri azleder, yerinde yalan söyleyerek bir suçluyu kurtaran veziri de kendisine sadrazam yapar.