mürmüdük
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 7 Tem 2009
- Mesajlar
- 6,952
- Tepki puanı
- 1
- Puanları
- 0
- Yaş
- 53
- Web Sitesi
- anadoluhaber.blogcu.com
İmam Fahruddin-i Razi de (Ö:606) Tefsir-i Kebir’inde, geniş izahları içerisinde yukarıdaki naklettiğimiz görüşleri de benzer bir biçimde serdetmiştir.
İbnü Cerir (Ö:312) ve diğerleri, Bera İbnü’l-Âzib’den şöyle ri vasiyyet ettiler:
“Bir adam Berâ’ya, ‘kendimi tek başıma müşriklerin üzerine atacağım ve beni öldürecekler, kendimi tehlikeye atmış olur muyum?’ diye sordu; O da ‘hayır’ dedi…”
Ebû İshâk el-Fezârî (Ö:186), bu hadisi, isnadıyla rivayet etti ve rivayet sahîhtir.
Zaten İbnü Cerir, yukarıdaki rivayetini Ebû İshâk yoluyla yapmıştı.
Fezârî, Evzâi’(Ö:158)’den rivayet etti; O da, Kasım b. Muhaymere’den işittiğini söyledi; “Kasım’a düşmana saldıran bir adamdan soruldu. O, ‘şayet on bin kişi üzerine saldırsa bu bir tehlike olmaz,’ dedi.”
İbnü Hacer el-Askalânî (Ö: 852) Fethü’l-Bârî’de şöyle dedi:
“Bir kimsenin, çok sayıda düşmana hamle etmesine gelince… Cumhûr, açıkça şunu demiştir: Bu iş, yüksek şecâatinden ve bu hamle ile düşmanı korkutacağı zannından doğuyor veya Müslümanları düşmana saldırmaya cesaretlendiriyorsa, veya doğru maksatlardan, benzeri bir maksadla yapılır ise, güzeldir…”
El-Mubarekfûri (Ö:1353) de bu nakli Cumhûr’dan yapmaktadır. Her ne kadar İbnü Hacer’in ismini anmasa da sözünü kelimesi kelimesine aktarmıştır.
Allâme Muhaddis Cüncuhi (Ö:1323), yukarıda söylenenlerden bir takımına benzer ifadeler kullandıktan sonra şöyle diyor:
Ehl-i ilmin seçtiği şudur: Kişi kendini (düşman üzerine) atsa ve bu atışında öldürüleceğini kesin bilse, eğer bunda makbul ve işe yarar dini bir menfaat celp edecekse, bu ona caizdir.
Allame Muhaddis Muhammed Zekeriyya el-Kandehlevî (Ö:1402) da El-Kevkebü’d-Dürrî’ye yazdığı Ta’lık’de de, İbnü Abidîn’ den, İmam Muhammed’den yaptığı nakli kaydetmiştir.
Benzer ifadeler, el-Fetâva’t-Tâtarhâniyye’de de vardır.
İbnü Âbidîn’den nakli, Muhammed Zekeriyya yapmıştı.
Allâme Şeyh Sinânüddin, Tebyînü’l-Mehârim’de, şöyle diyor:
“Ğazâlî, şöyle dedi: Şayet, (tek başına düşmana hamle yapacak kişi), kafirlere hücumu ile onlarda yaralama ve telef olmayacağını bilirse, bu, kendini düşman safına atan bir kör gibi ve ahmak gibidir. Bu haramdır ve ‘kendinizi tehlikeye atmayınız’ ayetinin umûmuna dâhildir. Onlara saldırı ancak, öldüreceğini ve nihayet öleceğini bildiği, veya cesaretini görmekle kâfirlerin kalplerinin (şiddetli korkup) kırılacağını, diğer Müslümanların (yaşamaya) çok az değer verdiklerine inandıklarını ve Müslümanların Allah yolunda şehîd olmayı sevdiklerini görüp iyice korktuklarını bildikleri zaman câiz olur.”
Hâsılı, düşmanda yaralama ve zâyiât meydana getirmek, onları korkutmak ve Müslümanları yürek-lendirmek niyyet ve zannı ile öleceğini kesin bilerek düşmana saldırmak Cumhûra ve Hanefî, Mâlikî ve Şâfii mezheblerine göre harâm değil câiz, hatta sevâb kazandıran Şer’an makbûl bir ameldir.
Öyleyse, kendilerinin kökünü kazımakta olan muhârip düşmana karşı yapacak bir şeyi kalmayan mağdûr ve mazlûm Müslümanların, girişmek zorunda kaldıkları işe ‘intihar’ ismini verenlerin, kendilerinin kimin adına öttüklerini, daha doğrusu öttürüldüklerini ve ma’nen nasıl bir gerçek ‘intihâr’ ettiklerini bir daha dü-şünmelidirler; bundan zararlı değil, kârlı çıkacaklardır. Hem de, bütün akıllı ve firâsetli mü’minle rin onları, ibretle ve dikkatle tahlil etmeleri ve icabını yapmaları la zımdır.
İbnü Cerir (Ö:312) ve diğerleri, Bera İbnü’l-Âzib’den şöyle ri vasiyyet ettiler:
“Bir adam Berâ’ya, ‘kendimi tek başıma müşriklerin üzerine atacağım ve beni öldürecekler, kendimi tehlikeye atmış olur muyum?’ diye sordu; O da ‘hayır’ dedi…”
Ebû İshâk el-Fezârî (Ö:186), bu hadisi, isnadıyla rivayet etti ve rivayet sahîhtir.
Zaten İbnü Cerir, yukarıdaki rivayetini Ebû İshâk yoluyla yapmıştı.
Fezârî, Evzâi’(Ö:158)’den rivayet etti; O da, Kasım b. Muhaymere’den işittiğini söyledi; “Kasım’a düşmana saldıran bir adamdan soruldu. O, ‘şayet on bin kişi üzerine saldırsa bu bir tehlike olmaz,’ dedi.”
İbnü Hacer el-Askalânî (Ö: 852) Fethü’l-Bârî’de şöyle dedi:
“Bir kimsenin, çok sayıda düşmana hamle etmesine gelince… Cumhûr, açıkça şunu demiştir: Bu iş, yüksek şecâatinden ve bu hamle ile düşmanı korkutacağı zannından doğuyor veya Müslümanları düşmana saldırmaya cesaretlendiriyorsa, veya doğru maksatlardan, benzeri bir maksadla yapılır ise, güzeldir…”
El-Mubarekfûri (Ö:1353) de bu nakli Cumhûr’dan yapmaktadır. Her ne kadar İbnü Hacer’in ismini anmasa da sözünü kelimesi kelimesine aktarmıştır.
Allâme Muhaddis Cüncuhi (Ö:1323), yukarıda söylenenlerden bir takımına benzer ifadeler kullandıktan sonra şöyle diyor:
Ehl-i ilmin seçtiği şudur: Kişi kendini (düşman üzerine) atsa ve bu atışında öldürüleceğini kesin bilse, eğer bunda makbul ve işe yarar dini bir menfaat celp edecekse, bu ona caizdir.
Allame Muhaddis Muhammed Zekeriyya el-Kandehlevî (Ö:1402) da El-Kevkebü’d-Dürrî’ye yazdığı Ta’lık’de de, İbnü Abidîn’ den, İmam Muhammed’den yaptığı nakli kaydetmiştir.
Benzer ifadeler, el-Fetâva’t-Tâtarhâniyye’de de vardır.
İbnü Âbidîn’den nakli, Muhammed Zekeriyya yapmıştı.
Allâme Şeyh Sinânüddin, Tebyînü’l-Mehârim’de, şöyle diyor:
“Ğazâlî, şöyle dedi: Şayet, (tek başına düşmana hamle yapacak kişi), kafirlere hücumu ile onlarda yaralama ve telef olmayacağını bilirse, bu, kendini düşman safına atan bir kör gibi ve ahmak gibidir. Bu haramdır ve ‘kendinizi tehlikeye atmayınız’ ayetinin umûmuna dâhildir. Onlara saldırı ancak, öldüreceğini ve nihayet öleceğini bildiği, veya cesaretini görmekle kâfirlerin kalplerinin (şiddetli korkup) kırılacağını, diğer Müslümanların (yaşamaya) çok az değer verdiklerine inandıklarını ve Müslümanların Allah yolunda şehîd olmayı sevdiklerini görüp iyice korktuklarını bildikleri zaman câiz olur.”
Hâsılı, düşmanda yaralama ve zâyiât meydana getirmek, onları korkutmak ve Müslümanları yürek-lendirmek niyyet ve zannı ile öleceğini kesin bilerek düşmana saldırmak Cumhûra ve Hanefî, Mâlikî ve Şâfii mezheblerine göre harâm değil câiz, hatta sevâb kazandıran Şer’an makbûl bir ameldir.
Öyleyse, kendilerinin kökünü kazımakta olan muhârip düşmana karşı yapacak bir şeyi kalmayan mağdûr ve mazlûm Müslümanların, girişmek zorunda kaldıkları işe ‘intihar’ ismini verenlerin, kendilerinin kimin adına öttüklerini, daha doğrusu öttürüldüklerini ve ma’nen nasıl bir gerçek ‘intihâr’ ettiklerini bir daha dü-şünmelidirler; bundan zararlı değil, kârlı çıkacaklardır. Hem de, bütün akıllı ve firâsetli mü’minle rin onları, ibretle ve dikkatle tahlil etmeleri ve icabını yapmaları la zımdır.