Nevin_1982
Kayıtlı Kullanıcı
EŞEK ÜZERİNE YÜKLENEN YÜKÜN
NE OLDUĞUNU BİLMEZ
NE OLDUĞUNU BİLMEZ
Her ne kadar idrak edemesek de yedi bitirdi bizi bu illet. Her nedense geneli itibariyle ilahi kelamı okurken İsrailoğulları'na yapılan göndermelerden, "Günümüz Müslüman'ı, gocunmazsa da hâlbuki Yüce Yaratıcı Kitapta İsrailoğulları'na göndermelerde bulunurken, bizleri uyarmaktadır:
"Ey iman edenler! Musa'ya eziyet edenler gibi olmayın..."(1) "
Ancak ne yazık ki, biz bugün bütün bu göndermelerin birebir muhatabı durumundayız. Gerçek anlamda ümmet olma vasfını yitirmiş, yeryüzünde ezilip horlanan, bölük pörçük koca bir insan yığını. Hiç şüphesiz bugün yaşadığımız bu zilletin temelinde bize yüklenen onurlu yükü taşıyamamış olmamız, bir başka ifadeyle "Eşekleşmemiz" yatmaktadır, tıpkı Tevrat'ın yükünü taşıyamayanların örneğinde olduğu gibi
"Ey iman edenler! Musa'ya eziyet edenler gibi olmayın..."(1) "
Ancak ne yazık ki, biz bugün bütün bu göndermelerin birebir muhatabı durumundayız. Gerçek anlamda ümmet olma vasfını yitirmiş, yeryüzünde ezilip horlanan, bölük pörçük koca bir insan yığını. Hiç şüphesiz bugün yaşadığımız bu zilletin temelinde bize yüklenen onurlu yükü taşıyamamış olmamız, bir başka ifadeyle "Eşekleşmemiz" yatmaktadır, tıpkı Tevrat'ın yükünü taşıyamayanların örneğinde olduğu gibi
"Kendilerine Tevrat yükletilip de sonra onu taşıyamayanların durumu sırtında koca kitap yükü taşıyan eşeğin durumu gibidir..."(2)
Evet, "Tevrat'ın yükü ile onurlandırılmışken bu yükü taşıyamayanların durumu"(3) böyledir. Peki, ya Kur'an'ın yükü ile onurlandırılmışken onu taşıyamayanların durumu nedir? Eşeğin sırtına kitap dolu koca bir sandık yükleseniz eşek sıradan bir yük olarak sırtında taşır. Bu yük dolayısıyla bu eşek için hiçbir anlam ifade etmez. Çünkü sandığın içinde olduğunu idrak edemez. Eşek olup bitenlerin ne anlama geldiğini bilemez, yalnızca sırtında ağırlığı hisseder ve herhangi bir anlam ve amaçtan yoksun bir biçimde yürür ya da öylece durur… Hal böyle olunca sırtına semer vuran da çok olur tabii, tıpkı bugün birilerinin bizim sırtımıza vurduğu gibi. Dolayısıyla bizi biz olmaktan çıkaran bu "Eşekleşme illeti"nin ana nedeni kendisini Kur'an'ın bağlıları sayan bizlerin gerçekte kitaptan kopuk yaşamasıdır. Bir başka ifadeyle "Emanete hıyanet!" ta kendisidir.
MÜSLÜMANLAR TEMSİLDE EKSİKLİK ÇEKİYOR
"Bütün bunlardan sonra kalpler katılaşmış duyarsız hale gelmiştir, taş gibi hatta taştan da katı olmuştur. Zira öyle taşlar vardır ki, içinden ırmaklar fışkırır, öyleleri de vardır ki, yarılır da içinden su çıkar, kimi taşlar ise Allah korkusuyla yerinden kopup aşağı yuvarlanır. Allah yaptıklarınızdan gafil değildir."(12) Taşlar, kayalar dahi bir iş ve oluş içerisinde yerini alırken, taşların, kayaların içinden ırmaklar fışkırırken biz yinede amelden yoksun bir iman anlayışında ısrarlıyız. Dolayısıyla bugün kendisini vahye nispet eden ancak gerçek anlamda vahyin bilgisine sahip olmayan, kuruntularının ve zanlarının esiri olmuş, deyim yerindeyse kanatları olmadığı halde kendisini kuş olarak niteleyen, gerçekte ise sıfatsız insanların yaşadığı sıkıntılara tanıklık ediyor dünya. "Onlardan bir kısmı da ümmidir, kitabı bilmezler; bildikleri sadece birtakım kuruntulardan ibarettir ve onlar yalnızca zannederler."(13) Bütün bunların yanı sıra şu bir gerçek ki, "Balık baştan kokar", dolayısıyla manevi–ahlaki yozlaşma toplum içerisinde daima yukarıdan aşağıya doğru sirayet eder. Buna bağlı olarak bir toplumun eşekleşmesi "toplum içinde düşünce ve hareket alanında önder olarak bilinen kimselerin ortaya koydukları sözde örnek tutum ve davranışlarla"(14) yakından ilişkilidir. Hal böyle olunca işin ucu bugün Müslüman kitlelere önderlik eden kişilere gelip dayanıyor. Acaba bugün Müslüman kitleleri yönlendirmeye çalışan şahsiyetler Müslümanlar tarafından gerçek anlamda ne kadar tanınmaktadır?
Söz konusu şahsiyetlere Müslüman kitleleri yönlendirme sorumluluğunu kim verdi?
Bu insanlar bugün işgal ettikleri makamlara nasıl geldiler?
İslam adına ortaya koydukları eylemler ve çektikleri çileler nelerdir? Yoksa söz konusu şahsiyetlerin eylemden anladıkları şey sahip oldukları imkânlar vesilesi ile ekranları ve kürsüleri parsellemekten, belde belde gezerek Müslüman kitlelere nutuk atmaktan ve şu an bizimde kolaylıkla yaptığımız gibi Allah'ın dini hakkında ileri geri kalem oynatmaktan mı ibaret?
Söz konusu şahsiyetlere Müslüman kitleleri yönlendirme sorumluluğunu kim verdi?
Bu insanlar bugün işgal ettikleri makamlara nasıl geldiler?
İslam adına ortaya koydukları eylemler ve çektikleri çileler nelerdir? Yoksa söz konusu şahsiyetlerin eylemden anladıkları şey sahip oldukları imkânlar vesilesi ile ekranları ve kürsüleri parsellemekten, belde belde gezerek Müslüman kitlelere nutuk atmaktan ve şu an bizimde kolaylıkla yaptığımız gibi Allah'ın dini hakkında ileri geri kalem oynatmaktan mı ibaret?
Bütün bu soruların tatminkâr birer cevabı olmalı. Bununla birlikte ne yazık ki, bugün Müslüman kitleleri yönlendirmeye çalışan vitrindeki şahsiyetler işin eylem boyutundan çok söylem boyutuyla ön plana çıkıyorlar. Bu nedenledir ki, uzun zamandır Müslüman kitlelerin içinden toplumu peşinden sürükleyecek çapta hareket adamları yetişmiyor. Kuşkusuz konuya daha değişik açılardan yaklaşmak ve çeşitli ayetler ışığında konuyla ilgili daha fazla sebep–sonuç ilişkisi sıralamak mümkün. Zira "Eşekleşme illeti" başlı başına bir inceleme ve araştırma konusu teşkil etmekte. Ancak bizim buradaki imkânımızın buna müsait olmamasıyla birlikte amacımız bugün yakalandığımız bu tehlikeli hastalığın sebep–sonuç ilişkileri hakkında temel bir bakış açısı oluşturabilmekti. Sonuç itibariyle bizler Allah'ın bize bahşettiği nimeti (kitabı) unutarak eşekleştik ve zillete düçar olduk. Unutulmamalıdır ki, yanlışlar ancak ve ancak başladıkları noktadan hareketle düzeltilebilirler. Dolayısıyla ilk işimiz yüce yaratıcının bize bahşettiği nimeti hatırlamak ve Rabb'imize olan ahdimize sadık kalmak doğrultusunda sağlam somut adımlar atmak olmalıdır. Aksi halde:
"...Eğer yüz çevirecek olursanız Allah sizden başka bir kavmi yerinize getirip sizinle değiştirir. Sonra onlar sizin emsaliniz de olmazlar."(15) Eşekleşmek değil Mü'minleşmek dileğiyle... Selam ve dua ile...
DİPNOTLAR:
1. Ahzab Suresi:33/69
2. Cuma Suresi;62/ 5
3. Muhammed Esed, Kur'an Mesajı, Meal-tefsir, İşaret yayınları Aralık 1999, 6. Baskı, shf. 1147, Cuma Suresi 5.Ayet
4. Zilzal Suresi;99/7-8
5. Karia Suresi;101/6-11
6. Ankebut Suresi;29/45
7. Bakara Suresi;2/40
8. Bakara Süresi;2/44
9. Bakara Suresi;2/ 59
10. Bakara Suresi;2/61
11. Hindistan'da kast dışı olanlara parya denir. Paryalar her türlü toplumsal haktan yoksundurlar.
12. Bakara Suresi;2/74
13. Bakara Suresi;2/78
14. Muhammed Esed , a.g.e shf. 505, İbrahim Suresi 21.Ayet ve 28.not
15. Muhammed Sures;47/38
Atilla Fikri Ergün
"...Eğer yüz çevirecek olursanız Allah sizden başka bir kavmi yerinize getirip sizinle değiştirir. Sonra onlar sizin emsaliniz de olmazlar."(15) Eşekleşmek değil Mü'minleşmek dileğiyle... Selam ve dua ile...
DİPNOTLAR:
1. Ahzab Suresi:33/69
2. Cuma Suresi;62/ 5
3. Muhammed Esed, Kur'an Mesajı, Meal-tefsir, İşaret yayınları Aralık 1999, 6. Baskı, shf. 1147, Cuma Suresi 5.Ayet
4. Zilzal Suresi;99/7-8
5. Karia Suresi;101/6-11
6. Ankebut Suresi;29/45
7. Bakara Suresi;2/40
8. Bakara Süresi;2/44
9. Bakara Suresi;2/ 59
10. Bakara Suresi;2/61
11. Hindistan'da kast dışı olanlara parya denir. Paryalar her türlü toplumsal haktan yoksundurlar.
12. Bakara Suresi;2/74
13. Bakara Suresi;2/78
14. Muhammed Esed , a.g.e shf. 505, İbrahim Suresi 21.Ayet ve 28.not
15. Muhammed Sures;47/38
Atilla Fikri Ergün