Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

İnsanları Allah'a (c.c) Yaklaştıran Yollar (1 Kullanıcı)

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,548
Tepki puanı
896
Puanları
113
Yaş
65
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com

“İnsanları Allah’a götüren yollar, mahlûkatın nefeslerinin adetleri kadardır.” Bu yollar ise gelmiş geçmiş bütün peygamberlerin açmış oldukları yollardır. Her peygamberin kendisinden sonraki peygamberlerle Risâlet görevi sona ermiştir. Rasûl-i Ekrem (s.a.v)’e gelinceye kadar her peygamber bir evvelkinin hükmünü nesh etmiştir. Böylece Efendimiz’e (s.a.v) gelinceye kadar bütün peygamberlerin yolları kapanmıştır. Kıyamete kadar Cenâb-ı Allah’a gidecek yegâne yol Rasûlullah (s.a.v)’in yoludur. Ve bu yol kıyamete kadar açık bir şekilde kalacaktır. Çünkü Cenâb-ı Hakk’ın emri böyle tahakkuk etmiştir.

Elhamdülillâhi Rabbi’l-âlemîn. Ve’s-salâtü ve’s-selâmü alâ rasûlinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammedin ve ashâbihî ve ezvâcihî ve evlâdihî ve etbâihî ve ehl-i beytihî ve ümmehâtihî ve ebîhi bi-adedi külli şey’in fi’d-dünyâ ve’l-âhireti ve kezâlik. Ve’l-hamdü lillâhi Rabbi’l-âlemîn.

Bizim bu yazımızda anlatmak istediğimiz; Allah’ın yakınlığına erdiren yollardır. Bu yolların kaynağı da Rasûl-i Ekrem (s.a.v)’dir. Allah’ın yakınlığına erdiren yolların kapıları tıpkı Cennet’in kapıları gibi sekizdir. Bu kapılar, Cennet’teki gibi yan yana olmayıp art ardadır. İlk kapı olan akıl kapısından giren, sevgi kapısına gelir. Bu şekilde art arda gidilerek bir önceki kapıya gelmeden bir sonrakine ulaşmak mümkün değildir.

Her kapı bir sonrakinin ön şartıdır. İşte Allah’ın yakınlığına erdiren yolların kapıları şunlardır:

1. Akıl kapısı,
2. Sevgi kapısı,
3. İman kapısı,
4. İlim kapısı,
5. İhsan kapısı,
6. İhlâs kapısı,
7. Tövbe kapısı,
8. Rıza kapısı.

Şimdi de bu kapıları sırasıyla açıklayalım:

1 - Akıl Kapısı

Akıl; çirkini-güzeli, eğriyi-doğruyu, hakkı-batılı bilerek, hakkı bulup onda sükûn eden melekeye denir. Zira Rasûl-i Ekrem Efendimiz hadis-i şeriflerinde aklı; “insana Allah’ı bulduran, ona îmanı öğreten ve Allah’a itâate sevk ettiren” bir meleke olarak tarif etmişlerdir.

2 - Sevgi Kapısı

Sevgi; herhangi bir şeye karşı aşırı ilgi duymaya denir. Sevgi ikiye ayrılır:

a) Hakk için olan sevgi,
b) Halk için olan sevgi.

Hakk için olan sevgi, güzel ahlâkın tebeyyünleri ile ortaya çıkan güzelliklerdir. Meselâ; hiç tanımadığı hâlde bir insana güzel ve kibarca davranıp onu misafir etmek, yedirip içirmek, ihtiyaçlarına gücü yettiğince yardımcı olmak, yapılan eziyetlere tahammül etmek insanı Allah’a îman etmeye kadar götürür. Halk için olan sevgide ise, belki nefsin hoşuna giden menfaatler olabilir; ama sonunda, nefsin menfaatlerinin neticesi olarak ortaya çıkan hareketler insanı Hz. Allah’ın gazabına ve Cehennem’e götürür.

3 - İman Kapısı

İman; bütün yaratılmışlar; put, tağut ve tapılan diğer mahlukları bir yana itip onları yaratan Hallâku’l-Âlemîn olan Allah’ı ve O’nun Resul’ünü tasdik etmektir. Bütün maddeleri; madenleri, taşları, toprakları, ağaçları, suları, güneşi, ayı yaratan sadece Hz. Allah’tır.

Cenabı-ı Hak, putperest insanların tapmış oldukları putların maddelerini (taş, toprak, güneş gibi) yaratmıştır. Bilahare insanlar Allah’ın yarattığı madenlere, taş ve topraklara kendi elleriyle şekil vererek put haline getirmişlerdir. Bu putları da kendilerine ilâh olarak ittihaz etmişlerdir. Böylece şirke düşmek suretiyle iman nimetinden mahrum kalmışlardır. Hâlbuki insana Allah katında değer kazandıran imandır. İmansız insanın Allah katında hiçbir kıymeti yoktur.

4 - İlim Kapısı

İlim; Hz. Allah’ı bilmek, O’nu tanımak, O’nun emirlerini yerine getirmek ve kişinin kendi nefsinin aczi yetini bilmesidir. İmam Mâlik (rh. a): “İlim çok rivayet etmek değildir; ancak ilim Allah (c.c)’nun kalbe bıraktığı bir nurdur (marifetullah nuru yani Allah’ı bilmektir.)” buyurmuştur.


5 - İhsan Kapısı

Amel; Cenâb-ı Hakk’ın emir ve nehiylerinin insanlar tarafından fiiliyata dökülmesine denir. Rasûl-i Ekrem (s.a.v) bir hadisi şeriflerinde: “İhsan, Allah’a onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” (3) buyuruyor. İşte Allah’ın gördüğünü düşünerek yapılan ibadet, ihsan makamıdır. Kulun Allah’a karşı olan yakınlığının arttığı bir makamdır. Bu makama ulaşabilmek için de Allah’ın rızasına, Efendimiz (s.a.v)’in sünnetine uygun hareket edip bu hareketleri devamlı yapmak gerekir.

6 - İhlas Kapısı

İhlâs odur ki; riyanın zıddıdır. Riyâ; gösteriş için amel yapmaya denir. İhlâs ise, sırf Allah için amel yapılmasıdır. İhlâs; Cenâb-ı Hakk’ın rızası için yapılan amellerdeki öze denir. İhlâsı bulabilmek için şevkle Rasûl-i Ekrem Efendimiz’in sünnetlerine yapışmak gerekir. Aksi takdirde ihlâsı bulmak mümkün değildir. Cüneyd-i Bağdadî (rha): “İhlâs Allah ile kula arasında bir sırdır. Melek bilmez ki yazsın, şeytan bilmez ki bozsun, heva bilmez ki eğsin.”

7 - Tövbe Kapısı

Bu makamda çok tövbe edip Cenâb-ı Hakk’tan af ve mağfiret dilemeli ki, Cenâb-ı Hakk kulunu affetsin. Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in hiç günahı olmadığı hâlde günde 100 defa Allah’a tövbe ve istiğfar yapardı.

Buradaki tövbe, kişinin bir günah işlemesinden dolayı yaptığı tövbe değildir. Zira Rasûl-i Ekrem (s.a.v)’in hiç bir günahı yoktu. Kişinin aczi yetinin ve kulluğunun Cenâb-ı Hak karşısında ne kadar zayıf ve biçare olduğunun ifadesidir. İşte burada o kul, yaptığı her amelin Cenâb-ı Allah’a lâyık olmadığını, Allah’ın şanı karşısında yaptığı bütün amellerin noksan kaldığını kabul eder. Nitekim Efendimiz (s.a.v) bir duasında: “Ey ibadet edilmeye lâyık olan Rabbim! Seni hakkıyla tanıyıp Sana kulluk edemedim.” (4) buyurmuştur. O ki Âlemlerin Habibi’dir. O böyle söylediği takdirde hiç bir kulun, hiç bir amelinin Allah’ın şanına lâyık olduğu söylenemez.

İşte bu tevbe kapısında kul, Allah Teâlâ karşısında devamlı aczi yetini kabul edip, boynunu büktükçe Cenâb-ı Hakk onu bir sonraki kapı olan rıza kapısına çeker.

8 - Rıza Kapısı

Rıza; imandan sonra bütün makamları içine alan en büyük bir makamdır. Kişi bu makamda bütün hareketlerini Cenâb-ı Hakk’ın rızasını kazanmak için yapar. Yarattığı bütün mahlûkata sırf O’nun için hizmet ederek Allah’ın hoşnutluğunu kazanmaya çalışır. Bu makamı elde edebilmek için bütün güzel ahlâklar yaşanmaya çalışılmalıdır. Bu makam için; kişi Resul-i Ekrem Efendimiz ’in günlük bütün sünnetlerini yaşamaya çalışarak, O’nun ahlâkıyla ahlaklanmalıdır.

Öyle olur ki; artık Cenâb-ı Hak ondan razı olur. Allah Teâlâ ondan razı olunca âyetleriyle de müjdeler. “Ey mutmain olmuş nefis! Sen Allah’tan, O da senden razı olarak Rabbine dön!” (5) âyeti onun ruhunda tecelli eder. Bu tecelliyle o kişi anlar ki, Rabbü’l-Âlemîn ondan razıdır. Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: “Allah bir kulu sevdi mi Hz. Cebrail (a.s.)’a: ‘Allah falanı seviyor, onu sen de sev!’ diye seslenir. Onu Cebrail de sever. Sonra o, sema ehline: ‘Allah falanı seviyor, onu siz de sevin!’ diye nida eder, derken, bütün sema ehli de onu sevmeye başlar. Sonra onun için arz halkı (insanlar) arasına hüsn-ü kabul konur.”(6) İman sahipleri, Allah sevdirdiği için o kişiye ellerinde olmayarak hürmet ve hizmet ederler. İşte böylece rıza makamı Cenâb-ı Hakk’ın hoşnutluğunu kazanmaktır.

Buraya kadar anlattıklarımız, kulun kendi ceht ve gayretiyledir. Yani kul çalıştığı ve gayret ettiği nispette bu kapıları geçer; ama bundan sonraki aşk kapısı tamamen Cenâb-ı Hakk’ın iktibasıyladır (seçmesiyledir). Bu kapıdan herkes giremez. Yani kul kendi cehd ve gayreti ile bu kapıdan giremez. Ancak Cenâb-ı Allah’ın seçip çektikleri girebilir. Onun içindir ki bu aşk kapısı yukarıdaki diğer sekiz kapıdan ayrıdır.


Şimdi de aşk kapısını izah edelim:

Aşk Kapısı

Aşk öyle bir şeydir ki; tarifi mümkün değildir. Aşk öyle bir ateştir ki; ne közü bellidir, ne rengi görünür, ne de dumanı vardır.

Cenâb-ı Hakk’ın seçip çekmesine “içtiba yolu” denir. İctibâ yolu, en yüksek, en yüce, en şerefli bir yoldur. Burada kuldan değil, Rabbü’l-Âlemîn’den talep vardır. İşte Allah’a en yakın kullar bu ictibâ yoluyla çekilen kullardır ki, bunların içinde “veysîler” de vardır. Bunların sayıları azdır; fakat çok yüce bir tabakadır. İctibâ yolunun sertâcı önce Rasûl-i Ekrem (s.a.v), ondan sonra Hz. Fâtımatü’z-Zehrâ (r.a)’dır. Daha sonra Sahâbîler, Sahâbîlerden sonra da Hz. Veysel Karânî (r.a)’dur. Ve daha sonra mezhep imamlarımız, tasavvuf pirleri ve velîlerdir. Hazret-i Abdülkâdir Geylânî (r.a) ise Sahâbîler hâriç, bütün velilerin ve pirlerin üstadıdır. Bütün pirler ve veliler, emirleri ondan alırlar. Kıyamete kadar böyle devam edecektir.

Aşkın öyle bir harareti vardır ki; kendinden başka içine düşen her şeyi yakar bitirir. Mesela; bir yerde çok kuvvetli bir ateş olsa, o ateşin içine ne atsan hepsini yakar. Ağaç, kumaş, kağıt, cam, maden ne olursa olsun hepsini eritir, kendine döndürür, kendi gibi ısı vermeye başlar.

İşte aşk, kendinden başka hiçbir şey bırakmaz. Yani, Hz. Allah’ın sevgisi bir gönülde varsa, ikinci bir sevgi oraya giremez, aşkullah onu yakar bitirir. Zaten kalpte iki sevgi olmaz. Hz. Allah kalpteki sevgiye ortak kabul etmez. Bu kalbe ne dünya, ne de ahiret nimetlerinin hiç birisi sokulamaz.

Aşk, sevgiyle başlar; ama insan kendi cüz’i iradesiyle sevgiye talip olur. Sevgi kapısından herkes girebilir. Aşk kapısından ise herkes giremeyip, sadece Cenâb-ı Hakk’ın içeri aldıkları girebilir. Aşk kapısından içeri giren, Cenâb-ı Hak’tan başka bir şey düşünemez. Herhangi bir mecliste, herhangi bir yerde Allah’tan bahsedilmeyince orası o kişiye en büyük işkence mahalli ve zindan olur. Oradan bir an önce kurtulmak ister.

Cenâb-ı Hakk’ın bu aşk nimetinden verdiği kimseler uzakta dahi olsalar birbirlerini deli gibi severler. Karşılaştıkları zaman hiç konuşmasalar bile, göz göze gelmeleri kâfidir. Çünkü Cenâb-ı Hak onların gönüllerine nazarlarıyla tecelli eder. Her an birbirlerine kavuşmak isterler.

Aslında Allah için olan sevginin menşei Rabbü’l-Âlemîn’den sonra Rasûl-i Kibriyâ’dır. Cenâb-ı Hakk’ın müminlere vermiş olduğu aşkın nuru, Rasûlullah (s.a.v) vasıtasıyla gelir. Rasûlullah olmadan bu iş muhaldir. Allah Teâlâ, mecazî aşkın kaynağına, Mekke-i Mükerreme’de gerçekleşen şu hadisede Rasûl-i Ekrem’in nurunu mehaz kılmıştır. İlâhî aşkın kaynağını da her şeyin yaratılmasına sebep olan Habîb-i Müctebâ olarak takdir etmiştir.

Efendimiz (s.a.v) daha dünyaya gelmeden babası Hz. Abdullah, Mekke sokaklarında dolaşırken çok zengin ve güzel bir kadın, Hz. Abdullah’ı çağırarak: “Benim yanıma gelip, bir zaman benimle beraber kalırsan, sana çok fazla para ve hediye vereceğim.” der; ama Hz. Abdullah: “Ben Allah’tan korkarım!” diyerek bu teklifi reddeder. Bilahare Hz. Amine Hatun’la evlenir ve taşıdığı Rasûl-i Ekrem’in nuru Hz. Âmine’ye intikal eder. Aradan bir zaman geçtikten sonra o kadınla tekrar karşılaşır. Kadın Hz. Abdullah’a iltifat etmeyip, konuşmaz bile… Bu durum Hz. Abdullah’ın hayretini mucip olur. Kadına der ki: “Yoksa sen de mi Allah’tan korkup bu kötü işleri bıraktın?” Kadın ise: “Hayır! Ben senin alnında büyük, parlak bir nur görüyordum. Benim iştiyakım o nura idi; ama şimdi sende o nuru göremiyorum. Göremediğim için de sana iltifat etmedim.” der.

İşte Rasûl-i Kibriya daha dünyaya teşrif etmeden taşıdığı nurundan dolayı mecazî bir aşkın mehazı (kaynağı) olmuştur. Ya ilâhî aşk? O daha başkadır.

Rasûlullah Efendimiz Uhud harbinde iken Hanım Sahabeler Medine’de kalmıştı. Medine’ye ise harpte Müslümanların mağlup duruma düştüğü, hatta Efendimiz (s.a.v)’in şehîd olduğu haberi ulaşmıştı. Ümmü Süleym (r.a) bu haberi alır almaz er meydanı Uhud’a koştu. Yolda diğer Sahâbîler ona önce çocuklarının, sonra kardeşinin, daha sonra da kocasının öldüğü haberini verdiler; fakat o bunların hiç birisine üzülmüyor hep Rasûlullah’ı soruyordu. Herkese: “Nerede Rasûlullah?” diyordu. Ta ki Efendimizi (s.a.v) görene kadar hiç bir şey onu teskin edemedi; ama Resul-i Kibriya’yı görünce ne kardeşini, ne evladını, ne de kocasını hiç düşünmedi. O’nu bu denli Allah’a bağlayan, Resul-i Ekrem Efendimiz ‘in sevgisi idi.

Zira böyle bir metaneti gösterebilmek için çok büyük bir ilâhî aşk gerekir. İşte o ilâhî aşkın Allah’tan sonra kaynağı Rasûl-i Ekrem Efendimizdir. Rasûlullah’tan sonra aşkın merkezi Hz. Fatıma’dır. Çünkü Hz. Fatıma nübüvvetten parçadır. Bütün insanlara aşk Resul-i Kibriya’dan sonra Hz. Fatıma’dan ve Rasûlullah (s.a.v)’in dünyadaki o zamanın halifesinden gelir ve insanlara dağılır.
 

yakais

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2012
Mesajlar
3,363
Tepki puanı
5
Puanları
0
Yaş
66
Yazı çok güzel elinize sağlık...Ama geçemedikten sonra bilmek neye yarar...

Hani bir söz buyurur büyüklerimiz... aciz kul şımarma ama haydi söyle...

Tüm kapılardan geçtik Elhamdulillah ...


Desene göreyim bende seni...
Ahhh keşke ama heyhat...


Biz aciz kul... ara ara da bul...
İnşallah Taksimiz kapımızın önünde...!

Haydi...Cennete...Cennete....
Ey yakais sen binemedin yaya kaldın...Koş...Koş...
 

yakais

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2012
Mesajlar
3,363
Tepki puanı
5
Puanları
0
Yaş
66
Neden söylemezler acaba anlamakta güçlük çekiyorum...Yol belli bakın ne güzel kayda alınıp söylenmiş...
Arkadaşım niçin doğru biz bunu geçtik demezler...?

Haydi bir ilki örnek yaşat...
Nasıl yani...
söyle...
Şimdimi?...
Evet şimdi...;
Tamam o zaman ...


Yok mu geçen...?
 

yakais

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2012
Mesajlar
3,363
Tepki puanı
5
Puanları
0
Yaş
66
Arkadaşlar anladım ben geçtim demek uygun olmuyor...Alışmışız gizlere ...
Ancak öyle bir geçilir ki bu kapılardan ...
Yeter ki dilesin ...
Geç buyursun ...
Allah C.C....


Geçilir Elhamdulillah...
 

melissa26

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,857
Tepki puanı
18
Puanları
36
Yaş
51
Kapıları yazarlar, güzel niye izin almak gerekiyormuş? izin değil niyet gerek, cesaret gerek, istek gerek, sabır gerek, umut gerek, çare gerek..... ve daha birçok şey gerek ama illa ki istemek gerek, aramak gerek , galiba ihtiyaç duymak gerek...
Rabbim seni istiyorum, yolunu göster, sana gelen yollları aç (farkındayım, gözüm aç)
Rabbim cemaline hasretim , ne olur seyredeyim? kuralları sildim, birbirini iterek geçtim , bu yolları bilmez idim, uçurumların yanından geçtim,
Ben de istiyorum anlatılsın! neden anlatılmaz ? sırdır başkası varmaz (tamam ama ya isteyen olursa? bu kapılar mı açılmaz?)
Zaten istediği gibi anlatılsa dahi adım atmayan için , adım atmak istemeyen için bir anlam ifade etmez ama bu yolda yürüyene bir işaret çıtlatmak fena olmaz.. dostlar bu kadar cimri mi yahu aldıgını bir gıdım vermez ? (garip edep)
Rabbim çok hoştu, Mevlana'nın anlattığı gibi Haktan aldıklarını , kullarına veriyordu (bu ne mana?) yani bu bilgi olsa bile ne fark ediyordu?
Nasihat olsa hoş olurdu, yolun dikeni zordu, be garip kaldırsan dikeni ne olurdu??? Bilmem Rabbim ne olurdu?
Bu yola talip çok olurdu (olsun) bir yere kaç müdür atarlar? (bana ne beni alsınlar ) makam falan istemem , kapıcı tayin etsinler,
hey Şems unutma sözünü tuttum, kaç tuvalet temizledim nefsimi azarladım , söyle daha ne yapayım?
Rabbim özür dilerim bana vereceklerin için yola çıkmadım, başka çarem yoktu, sana sıgınmakla mutlulugu yakaladım, bari ne olur, bir faydam olsun, kullarına ne yapayım???
Otur oturdugun yerde, daha arabanın kirasını bile yatırmadın ! Efendim ? kiralıkmıydı?
Rabbim , bagışla başımdan gecenleri hatırlayınca ne olur acı bana, canım yanıyor hala, arabanın üç kişiye vurması, kaçışı, hapisi, hastanesi
yaşamadım dahası duygularım sıfır noktası , acıdan artık acıyı hissedemez olmuştum ... zor olan evladın acısı , karıştı aklım ...
Aldın mı dersi? evet tabiki, sen şerde hayrı yaratırsın, harikaydı burası ..
Rabbim çok neşelisin ... bilmem ama öyle gibi , aslında sorun yok değil mi?
Ama , ama duygular olmasa ne anlamı olurdu hayatın? et kemik beden, ne anlamı kalırdı?
Sonsuzluk garip , ne önemi kalır diğerlerinin? Hiç, hiç tabiki....
Teşekkürler Rabbim ...
 

Reyhani_konyevi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Mar 2012
Mesajlar
834
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
Ebu Yezid-el Bestami(kaddesAllahusırrahulaziz) hazretleri rüya görür rüyasında hızır(aleyhisselam) kağıda yazı yazıyor sorar ne yazarsın ya hızır diye,hızır aleyhisselam cevap buyurur Allah dostlarını yazarım diyince beyazıd bestami hazretleri buyurur ki benim adım orada var mıdır? hızır(a.s) bakar ve yok der.beyazıd bestami hazretleri buyurur ki bari beni de en alta bu kağıttaki herkesi seven beyazıd yazsan diyince hızır aleyhisselam benim bunu yazmaya yetkim yok derken gayipten ses işitilir ya hızır O'nu en üste yaz..Allah dostlarını sevmekte inşaallahu teala insanı Allah.ın dostu yapar ömrü yeter ise..
 

yakais

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2012
Mesajlar
3,363
Tepki puanı
5
Puanları
0
Yaş
66
Gerçek Mürşidleri sevmek ....Allah C.C. nun sevdiklerini sevmek...Tabi ki ulaştırır...Allah C.C. na ...


En iyisi siz bu Taksiden istifade edin ...fırsat bu fırsat galiba ...
Bizden söylemesi...İhtiyacınız olan tek şey....
Allah C.C. nun sevmesini arz etmek...
Buda... Taksiye binmek için gayret ederseniz neden olmasın...
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,548
Tepki puanı
896
Puanları
113
Yaş
65
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
Âşık, bu belâlara muhatap ve müptela olmayı arzular.
Zira ancak böyle olursa aşk ehli olunabileceğine inanır.
Bişr(r.a.) diyor ki: "Gençliğimde Abadan'a gitmiştim.
Cüzzamlı deli ve kör bir adam ile karşılardım.
Sara'sı tutmuş, karıncalar vücuduna üşüşmüş etini yiyorlardı.
Başımı kaldırıp kucağıma aldım, ayıldığı vakit ...
"Benimle Rabbim arasına giren bu adam kimdir?
Rabbim beni parça parça yapsa, benim O'na ancak sevgim artar." dedi.
 

yakais

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2012
Mesajlar
3,363
Tepki puanı
5
Puanları
0
Yaş
66
Siz genede fırsatı kaçırmayın TAKSİ yolda ve hedefe gidiyor inşallah...
Yeter ki Allah C.C. dan ve Muhammed Mustafa A.S. dan gayrisine gönlünüzü kaptırmayın...

Bizden acizane arz o kadar ...
Haydi hayırlısı...İnşallah...
 

yakais

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2012
Mesajlar
3,363
Tepki puanı
5
Puanları
0
Yaş
66
Âşık, bu belâlara muhatap ve müptela olmayı arzular.
Zira ancak böyle olursa aşk ehli olunabileceğine inanır.
Bişr(r.a.) diyor ki: "Gençliğimde Abadan'a gitmiştim.
Cüzzamlı deli ve kör bir adam ile karşılardım.
Sara'sı tutmuş, karıncalar vücuduna üşüşmüş etini yiyorlardı.
Başımı kaldırıp kucağıma aldım, ayıldığı vakit ...
"Benimle Rabbim arasına giren bu adam kimdir?
Rabbim beni parça parça yapsa, benim O'na ancak sevgim artar." dedi.


Biz aciz şaşkın aşıklar bela ve musibetlere yaklaşmayız...
İşimiz ne bela ve musibet ile...?
Öyle aşk ehli olunur mu?
Abidler den konuşuyorsak o başka ...
Onlar önce aşık oluyorlar...
Sonra Allah C.C. nun sevgisini kazanıp biraz NAZ yapıyorlar...
Derbeder gözüküp...Gözyaşı,inleme vs 'lerine bakmayın sakın aldanmayın...yapmacık onlar...
Allah C.C. ey...KUL 'um dur ağlama yakanı paçanı yırtma...
Seni çok seviyorum desin istiyorlar...
Sakın kanmayın onlara...
Bir bilseniz onlardaki deryayı...
Şaşkınlıktan küçük dilinizi yutar dınız...
HIZIR olacaksın...
Gemiye zarar vereceksin...
Yararına yaptım diyeceksin kolay mı sandınız...?

Neyse ...
Biz TAKSİ'ye gidiyoruz...
Binemezsekte ...
Binenleri hayranlıkla izleyeceğiz...
 

melissa26

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,857
Tepki puanı
18
Puanları
36
Yaş
51
Bir naz, bir niyaz bu taksiye binsem biraz
Aşıkların derdini anladın mı biraz? (bilmem ?)
Ne derdi olacak? sevdiğinden duymak ... ne oldu kulum?
Sevinsem mi? , duymasam mı?Ne olur bir daha duysak, acaba doğru mu duydum?
Tekrarını isteme garip! niye sevenleri çoktur bilesin...(özür dilerim , ben nasıl bileyim?)
Hareketlerine dikkat et diyelim, başka alemdeyim ben nerdeyim?
 

Reyhani_konyevi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Mar 2012
Mesajlar
834
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
AŞIK OLDUM BEN ALLAH'IN ADINA
DOYAMADIM LEZZETİNE TADINA
YENİ GİRDİM ERENLER ARASINA
BANA ALLAH GEREK CİHAN KAR ETMEZ
BENİM GÖNLÜM ZİKİR İSTER EYLENMEZ


DERVİŞ OLDUM GEZDİM DAĞ İLE TAŞI
IRMAK OLDU AKTI GÖZÜMÜN YAŞI
TERK EYLEDİM ANA BABA KARDAŞI
BANA ALLAH GEREK CİHAN KAR ETMEZ
BENİM GÖNLÜM ZİKİR İSTER EYLENMEZ



ALLAH ALLAH DEYİP HER DEM YANARIM
ANDIKÇA ADINI KALMAZ KARARIM
BİR ONA DÜŞMÜŞÜM DAİM YANARIM
BANA ALLAH GEREK CİHAN KAR ETMEZ
BENİM GÖNLÜM ZİKİR İSTER EYLENMEZ

BİLMEZMİSİN SEN YUNUSUN HALİNİ
GECE GÜNDÜZ ZİKREDER CEMALİNİ
GÖREBİLSEM ALLAH'IN NİDARINI
BANA ALLAH GEREK CİHAN GEREKMEZ
BENİM GÖNLÜMZİKİR İSTER EYLENMEZ.[Yunus Emre k.s]

Yunus Emre gibi Arifi billahı şöyle azıcık anlayabilsek neler söylemiş mübarek gerçekten çok etkiler şiirleri beni..
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
33
Konum
.........
Bilmiyorum belki alakasiz olacak ama
hz kissasi cok etkiler beni hani hastalik butun vucudu sarar,ama kalbine ve diline gelince..
ey rabbim ne olur kalbme ve dilemi hastalik bulasmasin diyor..cuki heran seni zikreden bir dil sana seven bir kalb..
yani hastaligina sifayi sadece onu zikretmek icin,o hastalik kalbine ve dile bulasmasin diye dua etmistir..
oyle cok etkilidirki..iste Rabbime gercek ask sevgi bu olsa gerek..
 

imported_melek_6

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2012
Mesajlar
22
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
kardeşler bu insan aşkı ne oluyor o zaman... kalbe insan aşkı da giriyor....
 

nemire(MERHUM)

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Tem 2012
Mesajlar
679
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
74
kardeşler bu insan aşkı ne oluyor o zaman... kalbe insan aşkı da giriyor....


Selamun Aleykum

Muhterem kardeşim faniye aşık olunmaz çok sevilebilir ancak insan yaradanına aşık olur ve bir kalp te iki aşk olmaz.Zaten Rabbine aşık olan bir kulun başka bir aşk arayışıda olamaz,çünkü o öyle bir aşktır ki Aşk ehli olan her an yanmaktadır.bu aşk anlatılamaz ancak yaşayanlar bilir ve bunuda anlatabilecek kelimeler yoktur.Bu konuyu size anlatmak isterdim fakat inanınki çok uzun ve derin bir konudur onun için şimdilik bu kadarla bitirelim.

Selam ve selametle kalınız.Saygılarımla.
 

yakais

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2012
Mesajlar
3,363
Tepki puanı
5
Puanları
0
Yaş
66
Arkadaşlar...O aşkta lazım insana ...
Coşkulu Allah C.C. aşkına veya Muhammed Mustafa A.S. na kavuşa bilmek için...
İnsan Allah C.C. nun sevdiği ve seçtiği KUL o yüzden Allah C.C. nun her yarattığı oluşum gerekli ve faydalıdır...
Yeter ki helal yol üzere olsun..Yaşayın o aşkınızı da temiz olarak ...Hamd ve şükürle...
Faydalı olmasa hayat niçin var ve bu kadar sevilen oluyor?...
Dereceyi biz vereceğiz...Kontrollü ve helal ortamda...
İnsani sevgisiz ve insani aşksız ...hayatta iken Allah C.C. nu sevmenin değerini anlayamaz ...Biri geçici... biri kalıcı ...Biri bir anda en üst düzeyde kısa süre...
Diğeri daha az sürede aylarca...anlayana...
Perde kalkmaz ise anlamak tabi ki zor...Kalksın perde gör Allah C.C. nu sevmek nasıl olur...
O na C.C. aşık olmak nasıl olur...Bir saniye aşk ....yıllarca muhabbet...
Selamlar...Tabi ki fazla açmak yok konuyu...Dem artsın için özlemde şart...
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt