Dünya denilen bu misafirhanede acı ve sıkıntılar, sevinç ve mutluluklarla iç içe yaşar insan.
Acılar ve sıkıntılar insanı yaşamaktan bezdirirken bir güç onu çekip kurtarır. Onu hayata yeniden bağlar. Ona yaşama sevinci verir. Umut, bir kurtarıcı el olur ona.
Yaratıcımız, bin bir çeşit armağanla birlikte bizlere umut denilen bir duyguyu da sunmuş. Bu duyguyla hayata daha bir derin bağlamış insanı. Onunla hayatın sıkıntılarını, problemlerini göğüslemeyi öğretmiş.
Şair: Ruhunu her zaman umutla doldur,
Duygunu yaşatan umutla doldur.
“İnsanı yaşatan umuttur” inan,
Umut mutluluğa götüren yoldur
diyor.
Hepimiz umutla başlarız hayat yolculuğuna. Anne ve babamızın güzel umutlarıyla birlikte doğarız, büyürüz. Onların umutlarıyla bizim umutlarımız da birlikte büyür. Okula başlamak, bir başka okulu kazanmak. Hayal ettiğimiz bir yükseköğrenim kurumundan mezun olmak...
Umutlarımız, her dönemimizde ve her zaman bizimledir. O, bitmez tükenmez bir güç verir bizlere. En karanlık dönemimizde bir ışık olur. Hastalıklarımızda şifa pırıltısıdır o. En zayıf zamanlarımızda bize güç ve kuvvet verir.
Her doğan güne, yeni bir umutla “hayata merhaba!” deriz. Geleceğimiz için yeni bir adım atılmıştır artık. Yeni bir gün doğmuştur.
Yapmayı planladığımız işler; umduğumuz, beklediğimiz sonuç ve kazanımlar için umutla attığımız adımlardır.
Ne zaman ki umudumuz tükenmiştir, o zaman hayat bitmiştir bizim için. Artık yaşamanın anlamı da kalmamıştır. Bu nedenle ümitsizliğe düşmeyi inancımız haram kılmıştır. Çünkü; “Allah’tan umut kesilmez,” “her karanlık gecenin bir sabahı vardır,” “her kışın ardında bir bahar vardır.”
Kimi insanlar ümitsizliğin karanlığına yenilirler. Aydınlığa çıkamazlar, bunalıma düşerler, intiharı bile seçerler. Allah’ın emanet olarak verdiği cana kıyarak emanete ihanet ederler, zulmederler.
İnancımız, “bir insanı öldürmek, bütün insanlığı öldürmek; bir insanı diriltmek, bütün insanlığı diriltmek” gerçeğini hatırlatır her zaman. Bu inançla insanın kendi kendisine kıymasını da asla bağışlamaz. Ona aydınlığın yolunu gösterir. Umut kapılarını açar. Umutsuzluğu yasaklar.
Hayata dair ne umutlarımız var! Zenginlik, mutluluk, sağlık, iyi bir makam, çocuklarımızın başarılı olmaları... Allah rızasını kazanmak, cennetle ödüllendirilmek...
Umutlarımıza kavuşmanın da olmazsa olmaz şartı var: Çalışmak. Umutlarımızın gerçekleşmesi, mutluluğun kazanılması, güzel bir dünyanın oluşturulması için çalışmak.
Çalışmadan elbette hiçbir şey elde edilemez. Bize düşen görevimizi yerine getirdikten sonra yine hayırlı sonucu, başarıyı ve mutluluğu ummak.
Umutlarımızın, hayatımızda gerçekleşmesi bizi mutlu eder elbette. Yeni umutlarla yeni dönemler başlar her zaman, hayaller bitmez.
Hayatımız, umutlarımız ve hayallerimizle şekillenir.
Neyi umuyoruz, ne bekliyoruz? Hayatımızın düzenini ona göre kurmaya başlarız. Allah rızasını kazanmayı umut eden insanın hayatı elbette Müslüman’ca olacak, Müslüman’ca yaşayan insanın umutları da yine ona göre şekillenecektir.
Umutlarını, hayallerini yalnızca maddî kaygılarla belirleyen insan; insanî, İslâmî değerleri unuttuğu ölçüde kendisine mutsuz bir dünya hazırlar.
Maddî tutkuların, manevî açlığı gidermediği bir gerçek.
Şair, “insan hayal ettiği müddetçe yaşar” diyor.
Hayal edebilen, umudunu kaybetmeyen yaşar.
Hayallerimiz, umutlarımız tükenmesin.
Güzel umutlar, güzel hayaller, hayatımızı güzelleştirsin.
Rıfkı Kaymaz
Acılar ve sıkıntılar insanı yaşamaktan bezdirirken bir güç onu çekip kurtarır. Onu hayata yeniden bağlar. Ona yaşama sevinci verir. Umut, bir kurtarıcı el olur ona.
Yaratıcımız, bin bir çeşit armağanla birlikte bizlere umut denilen bir duyguyu da sunmuş. Bu duyguyla hayata daha bir derin bağlamış insanı. Onunla hayatın sıkıntılarını, problemlerini göğüslemeyi öğretmiş.
Şair: Ruhunu her zaman umutla doldur,
Duygunu yaşatan umutla doldur.
“İnsanı yaşatan umuttur” inan,
Umut mutluluğa götüren yoldur
diyor.
Hepimiz umutla başlarız hayat yolculuğuna. Anne ve babamızın güzel umutlarıyla birlikte doğarız, büyürüz. Onların umutlarıyla bizim umutlarımız da birlikte büyür. Okula başlamak, bir başka okulu kazanmak. Hayal ettiğimiz bir yükseköğrenim kurumundan mezun olmak...
Umutlarımız, her dönemimizde ve her zaman bizimledir. O, bitmez tükenmez bir güç verir bizlere. En karanlık dönemimizde bir ışık olur. Hastalıklarımızda şifa pırıltısıdır o. En zayıf zamanlarımızda bize güç ve kuvvet verir.
Her doğan güne, yeni bir umutla “hayata merhaba!” deriz. Geleceğimiz için yeni bir adım atılmıştır artık. Yeni bir gün doğmuştur.
Yapmayı planladığımız işler; umduğumuz, beklediğimiz sonuç ve kazanımlar için umutla attığımız adımlardır.
Ne zaman ki umudumuz tükenmiştir, o zaman hayat bitmiştir bizim için. Artık yaşamanın anlamı da kalmamıştır. Bu nedenle ümitsizliğe düşmeyi inancımız haram kılmıştır. Çünkü; “Allah’tan umut kesilmez,” “her karanlık gecenin bir sabahı vardır,” “her kışın ardında bir bahar vardır.”
Kimi insanlar ümitsizliğin karanlığına yenilirler. Aydınlığa çıkamazlar, bunalıma düşerler, intiharı bile seçerler. Allah’ın emanet olarak verdiği cana kıyarak emanete ihanet ederler, zulmederler.
İnancımız, “bir insanı öldürmek, bütün insanlığı öldürmek; bir insanı diriltmek, bütün insanlığı diriltmek” gerçeğini hatırlatır her zaman. Bu inançla insanın kendi kendisine kıymasını da asla bağışlamaz. Ona aydınlığın yolunu gösterir. Umut kapılarını açar. Umutsuzluğu yasaklar.
Hayata dair ne umutlarımız var! Zenginlik, mutluluk, sağlık, iyi bir makam, çocuklarımızın başarılı olmaları... Allah rızasını kazanmak, cennetle ödüllendirilmek...
Umutlarımıza kavuşmanın da olmazsa olmaz şartı var: Çalışmak. Umutlarımızın gerçekleşmesi, mutluluğun kazanılması, güzel bir dünyanın oluşturulması için çalışmak.
Çalışmadan elbette hiçbir şey elde edilemez. Bize düşen görevimizi yerine getirdikten sonra yine hayırlı sonucu, başarıyı ve mutluluğu ummak.
Umutlarımızın, hayatımızda gerçekleşmesi bizi mutlu eder elbette. Yeni umutlarla yeni dönemler başlar her zaman, hayaller bitmez.
Hayatımız, umutlarımız ve hayallerimizle şekillenir.
Neyi umuyoruz, ne bekliyoruz? Hayatımızın düzenini ona göre kurmaya başlarız. Allah rızasını kazanmayı umut eden insanın hayatı elbette Müslüman’ca olacak, Müslüman’ca yaşayan insanın umutları da yine ona göre şekillenecektir.
Umutlarını, hayallerini yalnızca maddî kaygılarla belirleyen insan; insanî, İslâmî değerleri unuttuğu ölçüde kendisine mutsuz bir dünya hazırlar.
Maddî tutkuların, manevî açlığı gidermediği bir gerçek.
Şair, “insan hayal ettiği müddetçe yaşar” diyor.
Hayal edebilen, umudunu kaybetmeyen yaşar.
Hayallerimiz, umutlarımız tükenmesin.
Güzel umutlar, güzel hayaller, hayatımızı güzelleştirsin.
Rıfkı Kaymaz