selamınaleyküm emegine sağlık kardeşim. Konu Beled suresi olunca ayetleri anlayabilmemiz amacıyla tefsir alimlerinin görüşlerini eklemek istedim..
BELED suresi.;
11. “Ama o, zor geçidi aşmaya girişemedi
Evet demek ki bu nankör insana göz verdik hakkı görsün diye, dil verdik hakkı anlatsın diye, ama şu nankör insana bir bakın ki o Akabe’yi aşamadı. Akabe’nin hakkından gelemedi, üstesinden gelemedi. Akabe’yi ikdiham edemedi. Akabe konusunda başarıya ulaşamadı.
12. “O zor geçidin ne olduğunu sen bilir misin
Akabe nedir bilir misin sen? Sen nerden bileceksin bunu! Öy-leyse dinle onu sana anlatayım demektir bunun mânâsı. Bu ifâdesiyle Allah, dinleyin anlatayım öyleyse size Akabe’nin ne demek olduğunu diyor. Yani Rabbimiz burada insanın düştüğü noktayı, arabayı kuma kaptırıp şarampole yuvarlandığı noktayı, bu yolun en tehlikeli yerini anlatacak. Akabe, zor geçit, sarp yokuş demektir. Akabe, kulluk yolunun en zorlu, en zahmetli yokuşudur. Akabe, Allah’ı, İslâm’ı, kitabı, sünneti, kulluğu bilmeyen insanın nefsine zor gelen İslâm yoludur. Kâfirlere, zâlimlere, müşriklere, nankörlere çok zor gelir İslâm yolu. Leyl sûresinde de anlatılacağı gibi, hüsnâyı yalanlayan, tevhidi reddeden, kulluk yapanlara Allah’ın kıyâmet gününde yaptıklarının karşılığını kat kat fazlasıyla vereceğine inanmayan, cenneti reddeden, öl-dükten sonra dirilmeye inanmayan insanlara kulluk yolunun çok zor geleceği anlatılacak. İşte burada da Rabbimiz bu nankör insanın kulluk yolundaki en zor geçidi, en sarp geçidi aşamadığını anlatacak. Yani Akabe’yi anlatacak ve sonra da bu Akabe’yi aşmanın yollarını gösterecek.
Neymiş Akabe? Neymiş o insanın yan çizdiği, kaçtığı, yüklenmek istemediği, başaramadığı zor geçit?
13-17. “O geçit, bir köle ve esir âzâd etmek, yahut açlık gününde, yakını olan bir öksüzü, yahut toprağa serilmiş bir yoksulu doyurmaktır. Sonra, inanıp birbirine sabır tavsiye edenlerden, merhametlilerden olmayı tavsiye edenlerden olmaktır.”
İşte o Akabe, o İslâm’da en zor geçit, kulluğun en zor bölümü, rakabeyi fekk’dir. Rakabe, boğaz, boyun demektir. Fekk de çözmek, gevşetmek, rahatlatmak demektir. Öyleyse rakabeyi fekk, boğazdaki bağı, boyundaki ipi çözmektir. Yani köleleri, köleleşmiş, köleleştirilmiş insanları hürleştirmek, boynu ipli insanların iplerini çözüp onları serbest hale getirmek demektir.
Kelimenin Türkçe’deki ifâdesi birkaç boyutludur: Adamın boynunda ip var ve biz bunu çözeceğiz. Peki ip ne? Boyun ne? Nasıl an-layacağız bunu? Adam esirdir, köledir ve boynunda esaret ipleri, esaret zincirleri vardır. Eskiden köle pazarları varmış. İnsanlar böyle boyunlarında iplerle buralara getirilir ve hayvanlar gibi satılırlarmış. Şu andaki amele pazarları, İşçi bulma kurumu, AET mi, yoksa İ.M.F gibi mi, bilmiyoruz. Onu götüren, karın tokluğuna götürür, çalıştırır ve beslermiş.
Allah Resûlü buyurur ki
“Kim bir köleyi âzâd ederse her bir âzâsına mukabil onun bir âzâsını Allah cehennemden âzâd edecektir. Eline el, beline bel, diline dil, hattâ fercine ferc.”
Sahâbeden bir zât bunu duyar duymaz en kıymetli kölesini çağırıp âzâd ediyor. Diyorlar ki, “Yahu bu bin dirhem eder, niye böyle kıymetli bir köleyi bir çırpıda âzâd ettin?” O der ki, “Ben kazanacağımı kazandım.”
Sûrenin bu bölümünde Rabbimiz köle azadından söz ediyor ve kulluğun, İslâm yolunun en zor geçitlerden birisi olduğunu anlatıyor. İnsanları hürleştirme, insanları başkalarına kulluk ve kölelikten âzâd edip Allah’a kulluğa kazandırma adına mal harcamanın önemin-den söz ediyor. Bu uğurda mal harcamanın nefislere zor geldiğini an-latıyor. Köle âzâdının önemine dikkat çekiyor.
Kölelik müessesesi tarihe karışalı yıllar oldu, diyorlar. Köle mi var sanki bu devirde? diyorlar. Yaşadığımız hayatta binlerce, belki milyonlarca köle vardır. Bunu görebilmek için Kur’an, Sünnet gözlüğüyle olayları ve toplumları değerlendirmek gerekir.