Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

iMAM ALİ NAKi (AS)'DAN iBRETLi ÖYKÜLER (1 Kullanıcı)

EHL-İ BEYT

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Mar 2009
Mesajlar
731
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
45
1- TORBALARLA OLUŞTURULAN DAĞ!

Abbasi halifesi olan Mütevekkil, askeri gücüne dayanarak muhaliflerini korkutmak istiyordu.
Böyle bir düşünceye sahip olduğundan dolayı, bir ara, doksan bine ulaşan ordusunun fertlerine,
at torbalarını kırmızı toprakla doldurup geniş bir çölde onları üst üstte dökmelerini emretti.

Askerler, Mütevekkil’in emrini yerine getirdiklerinde üst üste dökülmüş yığınla topraklardan büyük bir dağ oluştu.
Mütevekkil tepenin üzerine çıkıp İmam Hadi (a.s)’ı kendi yanına çağırarak:
“Ordumu görmen için seni buraya çağırdım!” dedi.
Üstelik Mütevekkil, ordusuna, savaş elbiselerini giyip silahla donanmalarını da emretmişti.

Mütevekkil’in bu hareketten amacı, inkılâpçıları (hükümet aleyhine ayaklanmak isteyenleri),
özellikle Mütevekkil’in aleyhine kıyam emri verebilecek güce sahip olan İmam Hadi (a.s)’ı tehdit etmekti.

İmam Hadi (a.s) Mütevekkil’in bu hareketten amacının ne olduğunu bildiğinden dolayı ona şöyle buyurdu:
“Acaba sen de benim ordumu görmek istiyor musun?”

Mütevekkil: “Evet” dedi.


İmam (a.s) bu esnada bir dua okudu!

Aniden yerle gök ve doğuyla batı arası silahlı meleklerle dolmuş oldu.

Mütevekkil bu durumu görünce düşüp bayıldı.


Bihar’ul-Envar, c. 50, s. 144​
 

EHL-İ BEYT

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Mar 2009
Mesajlar
731
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
45
2-SEVGİNİN FAYDASI

Bir şahıs, Yusuf bin Yakub’u Abbasi halifesi olan Mütevekkil’e ispiyonladı.
Mütevekkil, onu cezalandırmak için ihzar etti.

Yusuf: “Eğer Allah Teala beni sağ-salim evime geri çevirir
ve Mütevekkil’den taraf bana bir zarar dokunmazsa
İmam Ali Naki’ye yüz eşrefi (18 nohut ağırlığında altın) vereceğim” diye adakta bulundu.

O sırada halife İmam (a.s)’ı Hicaz’dan Samerra’ya getirip kendi yanında tuttu.
İmam (a.s) da geçim açısından sıkıntı içerisinde idi.

Yusuf, Samerra’nın girişine yetişince kendi kendine şöyle dedi:
“Mütevekkil’in yanına gitmeden önce yüz eşrefiyi İmam’a vermem daha iyi olur.
Ama İmam’ın evini tanımıyorum, diğer taraftan da Mütevekkil onunla görüşmeyi yasaklamıştır, kimse onun evine gidemiyor.
"Burada ne geziyorsun." diyebilirler.”

Bu düşündeyken bineğimi serbest bırakmam ve böylece kimseden sormadan Allah’ın lütfuyla İbn’ur- Rıza’nın (İmam Hadi’nin) evine gitmem aklımdan geçti.
Bineği serbest bıraktım, pazar ve sokaklardan geçip bir evin önünde durdu.
Her ne yaptımsa hareket edip oradan geçmedi.
Bir adama: “Bu ev kimin evidir?” diye sordum.
"Rafiziler’in İmamı olan İbn’ur-Rıza’nın evidir." dedi!

Bu hadiseyi, İbn’ur- Rıza’nın azametinin bir nişanesi olarak telakki ettim.
Bu haldeyken evden bir zenci hizmetçi dışarı çıkıp:
“Yusuf bin Yakub sen misin?” diye sordu.
"Evet benim" dedim. Bineğinden in dedi.
Ben de binekten indim, beni eve aldı.

Ben kendi kendime:
"Bu, İbn’ur- Rıza’nın hakkaniyetinin ikinci delilidir." dedim.
Çünkü beni görmemişken tanıdı!

Köle daha sonra:
“Adadığın yüz eşrefiyi bana ver” dedi.

Ben yine kendi kendime:
"Bu da O Hazretin hakkaniyetinin üçüncü delili!" dedim.
Parayı (eşrefileri) hizmetçiye verdim o da alıp gitti, biraz sonra gelerek beni evin içine götürdü.
İçeriğe girince azametli bir şahsın yalnız başına oturmuş olduğunu gördüm.
Bana hitaben: “Ey Yusuf! İslam’ı seçmen için yeterli miktarda delil görmedin mi?” dedi.
Ben de: “Yeterli miktarda gördüm” dedim.

İbn’ur- Rıza bu sözüm üzerine şöyle buyurdu:
“Heyhat! Sen Müslüman olmayacaksın, ama senin oğlun İshak Müslüman ve Şii olacaktır.

Ey Yusuf! Halk zannediyor ki, sizin bize karşı olan sevgi ve dostluğunuzun faydası yoktur.
Allah’a ant olsun ki, onların zannettikleri gibi değildir.
Kimin bize karşı sevgisi olursa, ister Müslüman olsun ister gayri Müslüman faydasını mutlaka görecektir.

Huzurlu olarak Mütevekkil’in yanına git, hiç kaygı ve düşüncen olmasın.
Sen bu şehre vardığında Allah Teala, seni buraya getirmek için bir meleği görevlendirdi;
seni buraya getiren hayvan da ahirette cennete gidecektir.



Bihar’ul-Envar,c. 50,s. 154​
 

EHL-İ BEYT

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Mar 2009
Mesajlar
731
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
45
3-EĞLENCE VE ŞENLİK MECLİSİ BOZULDU

Mütevekkil (Abbasilerin vampir halifesi), halkın İmam Hadi (a.s)’a yönelmesinden rahatsız olup dehşete kapıldı.
Fitne peşinde olan bazı müfsitler İmam Hasdi (a.s)’ın evinde, halifenin aleyhine kıyam etmeleri için bir takım silah, yazı ve eşyaların toplanmış olduğunu Mütevekkile haber vermişlerdi.

Mütevekkil, haber vermeksizin Türklerden olan bir grup kimseleri, İmam Hadi (a.s)’ın evine gönderdi.
Memurlar İmam (a.s)’ın evine saldırdılar.
Evin her tarafını aradılarsa da bir şey bulamadılar.
Arama işi bittikten sonra İmam (a.s)’ı takip ettiler;
Hazreti, üzerine yünlü bir elbise atıp kapısı kapalı bir odada ibadet ve Kur’ân okumakla meşgul olduğu bir halde görünce
hemen İmam’ı yakalayıp Mütevekkil’in yanına götürerek şöyle dediler:

"Biz O’nun evinde bir şey bulamadık;
Onun kıbleye doğru oturup Kur’ân okuduğunu gördük.”

Abbasi halifesi Mütevekkil, eğlence meclisinin başında oturup şarap içmekle meşgul iken İmam (a.s) içeri girdi.
İmam’ı görünce Hazretin heybet ve azameti onu sardı,
elinde olmaksızın İmam’a saygı göstererek O’nu kendi kenarında oturttu,
elinde bulunan şarap bardağını da Hazrete ikram etti.

İmam (a.s):
“Allah’a and olsun ki, kesinlikle benim et ve kanıma şarap karışmamıştır,
beni bundan muaf et” dedi;
o da artık ısrar etmedi.

Mütevekkil daha sonra şöyle dedi:
O halde bize bir şiir oku, şiir okumanla bizim meclisimizi şenlendir.

İmam (a.s) cevaben: “Ben fazla şiir bilmiyorum” buyurdular.

Halife: “Kurtuluş yolu yoktur, okumalısın” dedi.

İmam (a.s) onun bu ısrarı üzerine şöyle bir şiir okudular:

Onlar (Güçlü ve kan dökücü yöneticiler) dağların doruklarında sabahladılar;
koruyordu onları güçlü kişiler, ama bir fayda etmedi.

İzzetten sonra kendi kalelerinden aşağı indirildiler;
karanlık ve dar çukurlara dolduruldular; indikleri yer ne de kötü idi!

Defnedildikten sonra da birisi şöyle feryat etti:
Nerede o taçlar ve ziynetler?
Nerede o perde ve tüller arkasında saklanan yüzler?

Kabir onlardan taraf fasih bir şekilde şöyle cevap verdi:
O yüzlerin üzerinde kurtlar (haşereler) savaşıyor.
Onlar bu dünyada uzun bir süre yiyip içtiler;
ama bugün o yiyip içmeden sonra kendileri başkalarına yiyecek oldular.


İmam (a.s)’ın sözleri Mütevekkil’in sert kalbini öyle etkiledi ki, elinde olmaksızın ağladı; öyle ki, gözlerinin yaşı sakalını ıslattı.
Mecliste bulunanlar da ağladılar.
Mütevekkil daha sonra şarap bardağını yere çaldı;
artık o eğlence meclisi bozulup başka bir havaya büründü.
Mütevekkil dört bin dinar İmam a.s)’a takdim ederek saygıyla O’nu evine uğurladı.



Bihar, c. 50, c. 211



A’yan’uş- Şia’da (c. 2, s. 38) şiirin devamı şöyle nakledilmektedir:

Nice yıllar sarfettiler, binalar yükseltip meskenler kurabilmek için;
ama sonunda evlerini de, ailelerini de bırakıp gittiler.
Nice hazineler toplayıp mallar yığdılar;
sonunda hepsini de düşmanlara dağıtıp göçtüler.


 

EHL-İ BEYT

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Mar 2009
Mesajlar
731
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
45
4-BEĞENİLMİŞ AKAİD (İNANÇ)

Hz. Abdulazim- i Haseni (r.a) şöyle diyor:

Mevlam İmam Ali Naki el-Hadi (a.s)’ın huzuruna vardım.
Gözü bana iliştiğinde şöyle buyurdular:
“Hoş geldin ey Ebu’l- Kasım (Hz. Abdulazim’in künyesi)!
Sen gerçekten bizim dostumuzsun.”

Arzettim ki:
“Ey Resulullah’ın oğlu!
Kendi dinimi (inancımı) size sunmak istiyorum;
eğer bu inancımı beğenmiş olursanız ölene dek o inanç üzere baki kalayım.”

İmam (a.s): “Anlat bakalım” diye buyurdular.

Arzettim ki:
“Ben inanıyorum ki, Allah Tebarek ve Teala birdir, eşi ve benzeri yoktur;
ibtal (nefy) ve teşbih (varlıklara benzetme) sınırından hariçtir;
cisim, suret (şekil), âraz ve cevher değildir;
aksine cisimleri mücessem eden, şekilleri şekillendiren, âraz ve cevherleri yaratan O’dur;
her şeyin rabbi, maliki, karar kılanı ve yoktan var edeni yine O’dur.
Şüphesiz Hz. Muhammed (s.a.a) O’nun kulu, elçisi ve peygamberlerinin sonuncusudur;
kıyamet gününe dek O’ndan sonra peygamber yoktur;
O’nun şeriatı bütün (semavi) şeriatların sonuncusudur;
O’nun şeriatından sonra bir şeriat yoktur.
Yine inanıyorum ki, O’ndan sonra İmam, halife ve veliyyi emr olan Emir’ul-Muminin Ali bin Ebu Talib (a.s)’dır;
sonra İmam Hasan (a.s)’dır; Sonra İmam Hüseyn (a.s)’dır; sonra Ali bin Hüseyn (a.s)’dır;
sonra Muhammed bin Ali (a.s)’dır; sonra Cafer bin Muhammed (a.s)’dır;
sonra Musa bin Cafer (a.s)’dır; sonra Ali bin Musa (a.s)’dır;
sonra Muhammed bin Ali (a.s)’dır; sonra sizsiniz ey mevlam.”

Bu esnada İmam (a.s) şöyle buyurdular:
“Benden sonra oğlum Hasandır;
O’ndan sonra gelecek İmam’a karşı halkın durumu nasıl olacaktır?”

Abdulazim diyor, arzettim ki:
“Ey mevlam! Halkın durumu nasıl olacaktır?”
Buyurdular ki:
“Oğlumdan sonra gelecek olan İmam görülmeyecektir;
zuhur edip yeryüzünü zulümle dolduğu gibi adaletle doldurana dek
O’nun özel ismini zikretmek câiz değildir.”


Hz. Abdulazim diyor ki, sonra şöyle arzettim:
“O’nun imametini de ikrar ederek diyorum ki;
Onların dostu Allah’ın dostudur,
O’nların düşmanı da Allah’ın düşmanıdır.

Yine diyorum ki;
Miraç haktır, kabirde soru-sual haktır, cennet haktır, cehennem haktır,
sırat (köprüsü) haktır, mizan (terazi) haktır;
kıyamet günü gelecektir, onun gelmesinde hiçbir şüphe yoktur;
(o gün) Allah Teala kabirdekileri haşredecektir.

Yine inanıyorum ki;
velayetten sonra farz olan ameller namaz, zekât, oruç, hac, cihad, iyiliğe emretmek ve kötülükten sakındırmaktır.”

Ali bin Muhammed (İmam Hadi -a.s-) buyurdular:
“Ey Ebe’l- Kasım (Hz. Abdulazim’in künyesi)!
Allah’a and olsun ki, Allah’ın kullarına beğendiği din işte budur;
bu itikat üzere sabit kal;
Allah Teala seni dünya ve ahirette güçlü ve değişmez söz ile sabit kılsın.”



Bihar, c. 3, s. 268; c. 36, s. 412; c. 69, s. 1
 

atris

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
10 Ocak 2009
Mesajlar
1,066
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
kardesım actıgın konuları cok begenıyorum allah razı olsun
 

EHL-İ BEYT

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Mar 2009
Mesajlar
731
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
45
kardesım actıgın konuları cok begenıyorum allah razı olsun

Selamünaleyküm kardeşim,
Konuları beğenmiş olmana sevindim, Allah razı olsun.
Konuların devamı gelecek inşallah.

Başınıza gelen çek olayını okudum; sizin adınıza üzüldüm;
Allah (cc) yardımcınız olsun; Nacizane sizin için dua ettim;
Rabbim dilediğin herşeyi gönlüne göre verir inşallah.
Herşeyin hayırlısı..

Allah'ın selamı üzerinize olsun.
Allah'a emanet olun kadeşim.
 

EHL-İ BEYT

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Mar 2009
Mesajlar
731
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
45
5-İMAM HADİ (A.S) YIRTICI HAYVANLAR ARASINDA

Ebu Haşim-i Caferi şöyle diyor:

Abbasi halifesi olan Mütevekkil zamanında, bir kadın ortaya çıkarak:
“Ben Hz. Fatıma (a.s)’ın kızı Zeyneb’im” diyerek bir iddiada bulundu.
(Bu entrikayla halktan para toplamaya çalışıyordu.)

Onu Mütevekkil’in yanına getirdiklerinde, Mütevekkil ona:
“Sen genç bir kızsın; oysa Resulullah (s.a.a)’in torunu olan Zeyneb (a.s)’ın zamanından yıllar geçmiştir” dedi.

Genç kadın cevaben şöyle dedi:
“Resulullah (s.a.a) elini başıma çekerek, her kırk yılda gençliğin bana dönmesi için dua etti.
Ben şimdiye kadar kendimi halka göstermedim.
Ama çok muhtaç olduğumdan dolayı halkın yanına giderek kendimi onlara tanıtmak zorunda kaldım.”

Mütevekkil, Ebu Talip, Abbas ve Kureyş’in büyüklerini çağırarak kadının durumunu onlara anlattı.
Onlardan bazıları bir rivayet naklederek:
“Hz. Ali (a.s)’ın kızı Zeynep (a.s) filan tarihte dünyadan göçmüştür” dediler.

Mütevekkil o kadına dönerek:
“Bu rivayet hakkında sen ne diyorsun?” diye sordu.

Kadın cevaben:
“Bu rivayet yalan ve uydurmadır.
Ben halktan saklanmıştım; kimse benim ölümüm veya hayatım hakkında herhangi bir şey bilmiyor” dedi.

Mütevekkil, davet ettiği kimselere:
“Bu rivayetten başka, bu kadının aleyhinde diğer bir deliliniz var mı?” diye sordu.

Davet edilenler: “Hayır, bizim başka bir delilimiz yoktur” dediler.
Mütevekkil:
“Bu kadını, yeterli bir delil olmaksızın iddiasından vazgeçirmeye zorlamayacağım” dedi.

Davet edilenler:
“Öyleyse İbn’ur- Rıza’yı (İmam Hadi’yi) ihzar ediniz.
Şayet onun yanında bizim delilimizden başka diğer bir delil olabilir” dediler.

Onların bu önerisi üzerine Mütevekkil, İmam Hadi (a.s)’ı ihzar edip söz konusu kadının mezkur iddiasını İmam (a.s)’a bildirdi.

İmam Hadi (a.s):
“O kadın yalan söylemiştir; çünkü Hz. Zeynep (a.s) filan yıl, filan ay ve filan günde dünyadan göçmüştür” buyurdular.

Mütevekkil: “Burada hazır bulunanlar da bunun gibi bir rivayet naklettiler.
Ben, yeterli bir delil olmadıkça onu bu iddiadan vazgeçirmeye mecbur kılmayacağıma dair yemin etmişim” dedi.

İmam Hadi (a.s):
“Senin onu mecbur kılmana gerek yok.
Onu ve ondan başkalarını sözlerinden vazgeçmeye mecbur kılacak delil ve hüccet vardır” buyurdular.

Mütevekkil: “O delil ve hüccet nedir?” dedi.
İmam Hadi (a.s):
“Hz. Fatıma (a.s)’ın evlatlarının bedenleri yırtıcı hayvanlara haramdır;
onları yemezler.

Eğer o kadın iddiasında sadık ise, onu yırtıcı hayvanların önüne bırak.
Eğer o Fatıma (a.s)’ın evlatlarından olursa, yırtıcı hayvanlar ona bir zarar dokundurmazlar” buyurdu.

Mütevekkil o kadına: “Ne diyorsun?” diye sordu.

Kadın: “O benim ölmemi istiyor. Burada İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin (a.s)’ın evlatlarından vardır.
Onlardan istediğini atabilirsin” dedi.

Ravi diyor ki: O kadın bu sözü söylediğinde Allah’a and olsun ki, birçoklarının rengi değişti.
Ehl-i Beyt düşmanlarından bazıları da:
“O başkasının atılmasını istiyor,
neden kendisi yırtıcı hayvanların yanına gitmiyor?” dediler.

Mütevekkil onların bu sözlerine meyillendi.
Çünkü kendisi İmam Hadi (a.s)’ı herhangi bir teşebbüste bulunmaksızın ortadan kaldırmak istiyordu.

Bundan dolayı şöyle dedi:
“Ey Ebu’l- Hasan, yırtıcı hayvanların yanına gidecek olan neden siz olmayasınız?”

İmam (a.s):
“Bu sizin isteğinize bağlıdır.
İstediğiniz takdirde giderim” buyurdu.

Mutevekkil: “Öyleyse bu işi yap” dedi.
İmam (a.s): “Yaparım” buyurdular.

Derken İmam (a.s)’ın yırtıcı hayvanların yanına inmesi için bir merdiven getirdiler.
Orada altı tane aslan bulunuyordu.
İmam (a.s) hemen onların yanına indi.
İçeri girip oturduğunda aslanlar ileri gelerek İmam (a.s)’ın önünde uzanıp başlarını ön ayaklarının üzerine bıraktılar.

İmam (a.s) elini teker-teker hepsinin başına çekti.
Onların başına el çektiğinde de eliyle bir kenara çekilmesine işaret ediyordu.

Nihayet hepsi bir kenara çekilip İmam (a.s)’ın karşısında durdular.

Bu esnada Mütevekkil’in veziri şöyle dedi:
“Yaptığın bu iş doğru değildir, bu iş senin zararına tamam olur.
O halde bu olay halk arasında yayılmadan önce hemen onu oradan dışarı çıkar.”

İşte bundan dolayı Mütevekkil şöyle dedi:
“Ey Ebu’l- Hasan, bizim kötü niyetimiz yoktu.
Sadece dediğin söze yakinimizin artmasını istedik. Şimdi yukarı çıkmanı istiyorum.”

İmam (a.s) kalkıp merdivene doğru hareket ettiğinde aslanlar İmam (a.s)’ın etrafını sarıp kendilerini İmam (a.s)’ın elbisesine sürüyorlardı.

İmam (a.s) ayağını merdivenin ilk basamağına bıraktığında, onlara dönerek eliyle geri dönmelerini işaret eder etmez onların hepsi geri döndüler.

İmam (a.s) yukarı çıktığında:
“Kim Hz. Fatıma (a.s)’ın evlatlarından olduğunu zannediyorsa,
aşağı inip benim oturduğum yerde otursun” buyurdular.

Bu sırada Mütevekkil o kadına hitap ederek:
“Şimdi senin sırandır, aslanların bulunduğu yere in” dedi.

Bu esnada kadın ağlayıp yalvarmaya başladı.
“Ben yalan söyledim; ben filan adamın kızıyım; fakirlik ve yoksulluktan dolayı böyle bir iddiada bulundum” dedi.

Mütevekkil: “Onu yırtıcı hayvanların önüne atın” diye emretti.
Ama Mütevekkil’in annesi onun affedilmesini istedi.
Mütevekkil de onu afetti.



Bihar, c. 50, s. 150

 

EHL-İ BEYT

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Mar 2009
Mesajlar
731
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
45
6-ZİNAKÂR BİR HIRİSTİYAN HAKKINDA İMAM HADİ (A.S)’IN FETVASI

Cafer bin Rızkullah şöyle diyor:
Bir gün, bir müslüman kadınla zina yapan Hıristiyan bir şahsı Mütevekkil’in yanına getirdiler.
Mütevekkil ona had (şer’i ceza) uygulamak istediğinde o adam şehadeteyni söyleyerek müslüman oldu.

Yahya bin Eksem (baş kadı):
“Onun müslüman olması, onun daha önceki çirkin işlerini temizlemektedir. Buna göre ona had uygulanmamalıdır” dedi.

Âlimlerden bazıları da: “Ona üç had uygulanmalıdır” dediler.

Bu görüş ihtilafı, Mütevekkil’in İmam Hadi (a.s)’a mektup yazarak meseleyi ondan sormasına sebep oldu.

İmam Hadi (a.s) Mütevekkil’in mektubunu okuduğunda cevaben:
“Ölünceye dek dövülmelidir” yazdılar.

Mütevekkil’in çevresindeki âlimler bu fetvaya karşı çıktılar.
Mütevekkil İmam (a.s)’a bir mektup daha yazarak bu fetvanın delilini sordu.

İmam (a.s) cevaben şöyle yazdı:

“Bismillahirrahmanirrahim.
“Felemma reev be’sena kalu âmenna billahi ve keferna bima kunna bihi müşrikin, felem yekun yenfa’uhum iymanuhum lemma reev be’sena...”

(Onlar bizim dayanılmaz azabımızı gördükleri zaman dediler ki:
“Bir olan Allah’a iman ettik ve O’na şirk koşmakta olduklarımız şeyleri de inkâr ettik.”
Ama bizim dayanılmaz azabımızı gördükleri zaman imanları kendilerine hiçbir yarar sağlamadı...)


( Mü’min / 84 -85 )


Mütevekkil İmam (a.s)’ın bu güçlü delilini görünce,
İmam Hadi (a.s)’ın fetvasına göre zina yapan hıristiyana haddin uygulanmasını emretti.



Bihar, c. 50, s. 171​
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt