Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

....::İlmihal bilgileri::.... (1 Kullanıcı)

gecem

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Eyl 2006
Mesajlar
1,631
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: ....::İlmihal bilgileri::....

[big]İffetli olmak [/big]



İnsana en büyük zarar, kötü arkadaştan gelir. Kötü arkadaşlarla düşüp kalkan, kılavuzu karga olan nasıl her zaman temiz olabilir?
İyi insanlarla beraber olan kimse, bir müddet onlar gibi iyi iş yapmasa bile, onların yanında kötülük edemez.

Hadîs-i şerîfte, (İnsanın dini arkadaşının dini gibidir.) buyuruluyor. (Tirmizî)

______________________________________________________________________________


Şu hâlde yapılacak iş, arkadaşlık edilen kimselere dikkat etmek ve kötü
arkadaşlardan uzak durmaktır. Nâmûslu, iffetli yaşamak isteyene cenâb-ı Hakkın bunu nasip edeceği din kitaplarında yazılıdır. Bir hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:


[big](İffet talep edeni, Allahü teâlâ iffetli kılar.) &127[Hâkim][/big]

----------------------------------------------------------------------------------------------

İffetli olan, âile efradının da iffetli olmasını ister. Onları da kötülükten korur. Kendisi kötü olursa, birgün çoluk çocuğu da Allah saklasın kötü yollara düşebilir. Çocuklarının iffetsiz olmasını hangi ana-baba isteyebilir?



[big]Çocuklara iyi örnek olmak lâzımdır. Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:

(İffetli olursanız, kadınlarınız da iffetli olur. Ana-babanıza ihsân ederseniz, çocuklarınız da size ihsân eder!) [/big][Taberânî]

---------------------------------------------------------------------------------------------

([big]Kötülükten korunmak için, nikâhlı yaşamak ve iffetli olmak lâzımdır.)[[[/big]color=red]big] [İbni Asâkir][/big][/color]


Kötülükten Korunmak İçin



Kur'ân-ı kerîmde de namaz kılanın her kötülükten korunacağı bildiriliyor. Herkes ne ekerse onu biçer. Rüzgâr eken, fırtına biçebilir. İyilik eden de iyilik biçer. Hem Allahü teâlâ çok merhametlidir. Bir tohuma, bire on ve daha fazla mahsûl verir. İyilik yönünden bir adım atana çok şeyler ihsân eder. Günâhlarına pişman olup özür dileyenin günâhlarını affeder. Yeter ki insan hatâsını bilip özür veya af dilemesini bilsin! "Ben artık mahvoldum, Allah beni affetmez" diye düşünmek çok yanlış ve çok tehlikelidir.

Gayrı meşrû işler, dünyada insan için yüzkarasıdır. Âhırette ise, azâbı çok şiddetlidir. "Ben ölmem" veya "Cehennem ateşi bana zarar vermez." diyen varsa, dilediği kötülüğü işlesin!


Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:


(Dünya için, dünyada kalacağın kadar çalış! Âhıret için, orada sonsuz kalacağına göre çalış! Allahü teâlâya, muhtâc olduğun kadar itâ'at et! Cehenneme dayanabileceğin kadar günâh işle!) [Eyyühel veled]

Öleceğine inanan ve öldükten sonra başına gelecekleri düşünen, nasıl kötülük işleyebilir?
----------------------------------------------------------------------------------------------
[big]Gaybı Bilen Var mı?[/big]



Suâl: Ba'zıları, "Peygamber de beşer idi. Nasıl bizim gelecek hakkında bilgimiz yoksa, onun da gâibi bilmesi mümkün değildir" diyor. Allah peygamberlerine gelecekten ba'zı şeyleri bildirmemiş midir?

Cevap: Peygamber efendimiz de beşer yâni insan idi. Fakat "Seyyid-ül beşer" idi, insanların en üstünü idi. Önünde olanları gördüğü gibi, arkasında olanları da görürdü.


Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:

(Saflarınızı tamamlayın. Çünkü sizi elbette arkamdan da görüyorum.) [big][Müslim][/big]


(Rükü' ve secdeleri düzgün yapın, Allaha yemîn ederim ki, arkamda sizi rükü' ve secde yaparken görüyorum.) [Buhârî, Müslim]


Gözde görmeyi yaratan Allahü teâlâ, diğer uzuvlarda da görmeyi yaratmaya kâdirdir. (Buhârî)deki hadîs-i şerîfte, Peygamber efendimizin gündüz, aydınlıkta nasıl görürse, gece, karanlıkta da aynen gördüğü yazılıdır.


(Arkasındaki, karanlıktaki şeyleri görürdü.) demek, (Gaybı bilirdi.) demek değildir. Allahü teâlâ bildirmedikçe gaybı bilmezdi.


Birgün Resûlullahın devesi kayboldu. Münâfıklar bunu fırsat bilip (Hani göklerden, Cennetten, Cehennemden bahsediyordu. Kaybolan devesinin yerini bile bilmiyor.) dediler. Münâfıkların bu sözü Resûlullaha ulaşınca buyurdu ki: (Vallahi ben ancak Rabbimin bana bildirdiklerini bilirim. Başkasını bilmem. Şu anda Rabbim, bana devemin nerede olduğunu bildirdi. Devem, şu anda falanca yerdedir.) Tarif edilen yere gidip deveyi bir ağaca bağlı olarak buldular. (Mevâhib-i Ledünniyye)
---------------------------------------------------------------------------------------------

Kur'ân-ı kerîmde de gaybı ancak Allahü teâlânın bildiği, fakat dilediği peygamberlere de bildirdiğini beyân edilmektedir. (Cin 27)




Demek ki gaybı, Allahü teâlâ dilerse peygamberine de bildirir. Hattâ evliyâsına da bildirdiği birçok hadîs-i şerîfle açıklanmıştır.Evliyânın bu bilmesine kerâmet, enbiyânınkine de mu'cize deniyor.



birkac hadısten ornektırB)B)B)
 

gecem

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Eyl 2006
Mesajlar
1,631
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: ....::İlmihal bilgileri::....

[big]NAMAZ KILMAK [/big]

Doğru ve hal üzere namaz kılmak sadece evin erkeğinin görevi değildir. Aksine Kur’an'a göre Allah namazı kadın ve çocuklarına intikal ettirme görevini evin erkeğine vermiştir. Dolayısıyla da evin erkeği de yumuşak bir tonla eşini ve çocuklarını namaz alanına sokmalı, onları bu en iyi amele teşvik etmelidir.


“Ehline namaz kılmalarını emret, kendin de onda devamlı ol. Biz senden rızık istemiyoruz, sana rızık veren biziz. Sonuç Allah’a karşı gelmekten sakınanındır.”[1]


Kur’an-ı Kerim'de de okuduğumuz üzere Hz. İsmail’in özelliklerinden birisi de eş ve çocuklarını namaza davet etmesidir: “O ehline namazı emrederdi.”[2]

Hakeza Kur’an'da okuduğumuz üzere Hz. İbrahim (a.s) da Allah’tan kıyamete kadar kendisi ve nesli için namaz kılmayı istemiştir:

“Rabbim! Beni ve çocuklarımı namaz kılanlardan eyle.”[3]


Allah Resulü de bir çok rivayetlerde namazı göz nuru olarak anmıştır.”[4]

Altıncı İmam (a.s) şöyle buyurmuştur: “Marifetten sonra bu namaza denk hiçbir şey yoktur.”[5]

Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Sizlere namazı ve namazı korumayı tavsiye ediyorum. Şüphesiz namaz en hayırlı ameldir ve o dininizin direğidir.”[6]

Kur’an-ı Kerim namazı, insanı zahir ve batın pisliklerinden koruyucu bir etken olarak kabul etmektedir:

“Şüphesiz namaz fuhuş ve münkerden alıkoyar.”[7]


Neden kadın ve çocuklarımızı namaza çağırmayalım ve onların namaz kılması için gerekli ortamı sağlamayalım. Oysa bu durumda evin atmosferi fuhuş ve kötülüklerden temizlenecek, kendimiz ve onlar daha rahat bir şekilde yaşayacaklardır. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz kulun hesaba çekildiği ilk şey namazdır. Eğer namaz kabul görürse diğer amelleri de kabul görür.”

Namazı zayi etmek, namazı hafife almak ve bu büyük ibadeti terk etmek, insanın peygamberin şefaatinden mahrum kalmasına, kıyamette utanmasına, Hak Teala'nın rahmetinden kovulmasına ve cennete girmesine engel olunmasına sebep olur.

Kendimizin, eşimizin ve çocuklarımızın namazından gaflet etmeyelim. Kıyamet günü kadın ve çocuklarımızın Hak Teala nezdinde şikayette bulunmasına maruz kalmayalım. Onlar Hak Teala’nın huzurunda şöyle diyebilirler: Eğer bizi namaza davet etmiş olsaydı icabet ederdik.” Amel defterimizde namazın olmayışı ilk aşamada kocanın ve babanın suçudur, ikinci aşamada ise bizim suçumuzdur.

Allah’ım! “Onun namaza ilgisizliği bizleri namazdan gafil kıldı. O halde ondan intikamımız al, onu lanetine maruz kıl ve onun azabını bizim azabımızın iki katı karar kıl.”

Çocuklar ilginç fotoğrafçılardır. Onlar büyüklerinin bütün davranış, amel, ahlak, halet ve hareketlerini taklit ederler. Eğer namaz kılar, oruç tutar, Kur’an okur, güler yüzlü olur, muhabbet gösterir, vakar ve edeb içinde bulunurlarsa, bütün bunları taklit ederler, bir müddet sonra da bu hakikatler onların vücut iklimine işlemiş olur.

Hakeza İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Çocuklarınıza namazı öğretiniz ve buluğ çağına eriştiklerinde de namaz meselesini ciddiye almalarını sağlayınız.”

Namazları Ertelemek

Namaz, en kamil bir ibadet, en güzel bir kulluk merasimi ve alemlerin Rabbine karşı huşu ve tevazu izharında bulunmaktır.

Kur’ân ayetleri ve rivayetler de namaz hususunda çok önemli gerçekleri söz konusu etmiştir ki bu gerçeklerden bazılarına başlıklar şeklinde işaret etmek istiyorum.

Namaz insanı fuhuş ve kötülüklerden korur, namaz kılmak mümin topluluğun nişanelerindendir. Bütün peygamberler, namaz kılan kimselerdi. Peygamberler, ailelerini de namaz kılmaya davet etmişlerdir.

Bütün namazlara dikkat göstermek, farz olan görevlerdendir. Namaz kılmayan kimse, Allah’ın rahmetinden mahrumdur ve şefaatçilerin şefaati onu kapsamaz. Namaz dinin kanunlarındandır. Allah’ın hoşnutluğunun cilve mekanıdır ve Peygamberlerin aydınlık yoludur. Namaz, dini ikrar ettikten sonra İslam’ın başında yer almaktadır. Her şeyin bir şerafeti ve yüceliği vardır. Dinin şerafet ve yüceliği ise namazdır. Namaz, şeytanın saldırıları karşısında sağlam bir kaledir. Namaz, rahmetin iniş sebebidir. Allah nezdinde en sevimli amel namazdır. Namaz peygamberlerin en son vasiyetidir. Namaz Allah Resulü’nün göz nurudur. Namaz her takvalı insanı Allah’a yaklaştırandır. Namaz, marifetten sonra en yüce ameldir. Namaz ilmin sütunudur. Namazın şartlarına riayet ederek kılmak, bağışlanma sebebidir.

Kıyamette insanların sorguya çekildiği ilk şey namazdır. Allah’ın kulların amellerinden aldığı ilk şey namazdır. Kıyamette hesaba çekilen ilk amel namazdır. Namaz, insanı kibirden temizleme sebebidir. Namazın kabul olması, takvanın, istekli olmanın, sakınmanın ve haramlardan uzak durmanın ipoteğindedir. Vaktinde kılınan namazın üstünlüğü, ahiretin dünyaya üstünlüğü gibidir. Mümin için namazı erteleme karşısında vaktinde kıldığı namazın üstünlüğü, malından ve çocuklarından daha iyidir. Namaz kılmayan kimse kafirdir. Namaz kılmayan kimse, ölümden sonra Yahudilerin veya Hıristiyanların veya Mecusilerin safına katılır. Namazı önemsememek, Allah Resulü tarafından reddedilmeye sebep olur. Namazı terk etmek, namazı zayi etmek, namazı hafife almak, namazı ertelemek, namazı ilk vaktinden tehir etmek şüphesiz duanın icabetine engel olan etkenlerdir.

Büyük arif, yüce filozof ve takvalı alim, Molla Muhsin Feyz Kaşani çok önemli “Vafi” adlı kitabında, Takibat-i Nemaz babında, Masum’dan (a.s) şöyle rivayet etmektedir:

“Eğer namaz kılan kimse, farz namazını kıldıktan sonra şükür secdesine kapanır, Allah’ın kendisine bağışladığı nimetleri tek tek hatırlar ve şükrederse, Hak Teala meleklere şöyle hitap eder: “Ey melekler! Kulum farz namazını eda etti ve bana şükretmeye koyuldu, ona nasıl davranayım?” Melekler şöyle derler: “Onun ihtiyaçlarını gider.” Meleklere şöyle hitap edilir: “İhtiyaçlarını giderdim artık ne yapayım?” Melekler şöyle derler: “Ona ahirette kurtuluş nasip et.” Meleklere şöyle hitap edilir: “Ona kurtuluş verdim, artık ne yapayım?” Melekler şöyle der: “Ona rızk genişliği nasip et.” Meleklere şöyle hitap edilir: “Ona rızk genişliği verdim, artık ne yapayım?” Melekler şöyle der: “Ona salih bir evlat nasip et.” Meleklere şöyle hitap edilir: “Ona salih evlat nasip ettim.” Namaz kılan kimse, secdede Allah’a şükrettikçe Allah hitap eder, melekler de kendisine dua ederler. Nihayet melekler şöyle derler: “Ya Rab! Biz onun için hayırlı olan her şeyi senden istedik, sen de bağışta bulundun, artık isteyecek bir şey bilmiyoruz.” Meleklere şöyle hitap edilir: “Siz bilemezsiniz, ama ben biliyorum.” O bana şükretti, ben de onun şükrünü takdir edeceğim. Benim şükrü takdir etmem ise nimet kapılarını yüzüne açmamdır.”

İbadetler arasında kapsamlı bir ibadet diyebileceğimiz tek ibadet namazdır. Namaz kılan kimse namaz vesilesiyle Hak Teala’nın huzurunda tümüyle huzu, tevazu ve küçüklük izharında bulunmaktadır. Namaz vesilesiyle, Allah’ın birliğini ikrar etmektedir ve namaz vesilesiyle, Allah’ın dergahına şükrünü belirtmektedir. Araştırma ve marifete dayalı olarak Allah’ın varlığını itiraf etmektedir. Bu organlar insanların iradesiyle birleşerek zevk ve iştiyakla mescide, Kabe’ye, Peygamber ve İmamların haremine koşmaktadırlar.

Bu bölümde kapsamlı bir ibadet olan namaz hakkındaki rivayetleri nakletmek istiyoruz. Allah-u Teala’dan acizane bir şekilde, bütün şartlarına, özellikle de ihlas ve hulus özelliğine riayet ederek insanın ferdi azaba duçar olmasına engel olan ve en büyük ibadet sayılan namaz hakkında başarılı kılmasını diliyoruz.



Allah Resulü (s.a.a) namaz hakkında bir rivayette şöyle buyurmuştur: “Namaz dinin kanunlarındandır. Namazda aziz ve celil olan Rabbin rızayeti vardır ve namaz peygamberlerin yoludur.”[8]



Hakeza Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Övgüsü yüce olan Allah benim göz nurumu namazda karar kılmıştır. Aç kimseye yemeyi ve susuz kimseye suyu sevdirdiği gibi bana da namazı sevdirmiştir. Aç kimse yediğinde doyar, susuz kimse de su içtiğinde suya kanar ama ben asla namaza doymuyorum”[9]



Hakeza Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Namaz için ayağa kalkıp kıbleye yöneldiğinde, Fatiha suresini ve Kur’ân surelerinden mümkün olan bir sureyi okuyup rükuya gittiğinde, rüku, secde, teşehhüd ve selamını tamamladığında, gelecek namaza kadar seninle kıldığın namaz arasındaki bütün günahların bağışlanmış olur.”[10]


Müminlerin Emiri Ali (a.s) namaz hakkında birkaç rivayette şöyle buyurmuştur: “Namaz rahmet indirir.”[11]


Hakeza: “Namaz her takvalı kimse için Allah’a yakınlaştırıcıdır.”[12]


Hakeza: “Sizlere namazı ve namazı korumayı tavsiye ediyorum. Şüphesiz ki namaz en hayırlı ameldir ve namaz dininizin direğidir.”[13]


Hakeza: “Şüphesiz insan namazda olduğu müddetçe bedeni ve elbisesi ve etrafındaki her şey tesbih eder.”[14]



Hakeza: “Ey Kumeyl! Namaz kılman, oruç tutman ve sadaka vermen iş değildir. Şüphesiz iş, temiz bir kalple namaz kılmak, Allah katında hoşnutluk kazanan bir amel etmek ve düzgün bir huşu içerisinde olmaktır.” [15]



Kur’ân-ı Kerim’den sonra Kutub-i Erbea, Vesail’uş-Şia ve benzeri birçok muteber ve güvenilir Şii kaynakları, namazın dünyevi ve uhrevi eserlerini elde etmek için en kamil ve en iyi kaynak konumundadırlar.

Çok Önemli Bir Hadis

Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Namaz dinin direğidir ve namazda on haslet vardır: “Yüzün süslenişi, kalp nuru, beden rahatlığı, kabir dostu, rahmet indiren, göklerin kandili, terazinin ağırlığı, rabbin hoşnutluğu, cennetin pahası, ateşten koruyan bir perde. O halde kim namaz kılarsa şüphesiz dini ikame etmiştir. Kim de namazı terk ederse, şüphesiz dini tahrip etmiştir.”[16]



Gerçekten de çok ilginçtir, yüce olan Allah yerine getirilmesinin hiçbir zahmet ve meşakkati olmayan iki rekat namaz için ne kadar etkiler ve sonuçlar takdir etmiştir.

Nitekim Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Her namazın vakti geldiğinde bir melek insanların önünde şöyle nida eder: “Ey insanlar! Arkanızda yaktığınız ateşe doğru ayağa kalkın ve onu namazlarınızla söndürünüz.”[17]



[big]1- ŞÜKREDEN KUL [/big]


İmam Ali (a.s), Yahudi birisine Resulullah (s.a.a)’in her açıdan bütün peygamberlerden daha üstün olduğunu vasf ederken O Hazretin ibadetine değinerek şöyle buyurdular:

“Resulullah (s.a.a) namaza kalktığında, şiddetli bir şekilde ağladığından dolayı kaynayan tencereden duyulan ses gibi O Hazretin göğüs ve karnından ağlamak sesi duyuluyordu. Oysa Allah Teala onu azabından güvende kılmıştı. Bu ibadet ve ağlamasıyla Rabbine huşu etmek ve ona uyanlara imam ve örnek olmak istiyordu. O kadar namaz ve ibadet için ayakta durdu ki, ayakları şişti; yüzünün rengi sarardı. Gecelerin hepsini ibadetle geçiriyordu; öyle ki Allah-u Teala ayet nazil ederek şöyle buyurdu:


“Tâhâ! Biz sana bu Kur’ân’ı güçlük çekmen için indirmedik.”[18]



Birisi Resulullah’ın bu halini görünce: “Ya Resulellah! Allah-u Teala senin geçmiş ve son günahlarını affetmemiş midir; o halde neden bu kadar zahmet çekiyorsun?” dediğinde Resulullah (s.a.a): “Evet öyledir; ama Allah’ın şükreden kulu olmayayım mı?” diye buyurdular.”[19]



[big]2- İKİ REKAT İHLASLI NAMAZ [/big]


Resulullah (s.a.a) için iki iri deve getirdiklerinde Hazret ashabına şöyle buyurdu:

İçinizde dünya hakkında düşünmeksizin iki rekat namaz kılacak birisi var mıdır? Kim kılarsa ona bu iki deveden birini vereceğim.”

Resulullah (s.a.a) bu sözünü birkaç kez tekrarladı. Ashaptan hiç kimse cevap vermeyince Emir’ul-Müminin Hz. Ali (a.s) ayağa kalkarak: “Ya Resulellah! Ben buyurduğunuz şekilde iki rekat namaz kılmaya hazırım” dedi.

Resulullah (s.a.a): “Çok iyi, kıl” diye buyurdu.

Emir’ul-Müminin Ali (a.s) namaza başladı. Namazın selamını verdiğinde Cebrail yeryüzüne inerek şöyle dedi: Allah-u Teala buyuruyor ki: Bu develerden birini Ali’ye ver.”

Resulullah (s.a.a) buyurdu ki:

“Ben, namaz kılarken dünya işleriyle ilgili herhangi bir şeyi düşünmemeyi şart koşmuştum. Oysa Ali teşehhüt okurken: “Develerden hangisini alayım” diye düşündü.”

Cebrail: “Allah-u Teala buyuruyor ki: Ali’nin hedefi, semiz olan deveyi alıp onu keserek fakirlere vermekti, bundan dolayı düşüncesi Allah içindi, kendisi veya dünya için değildi” dedi.

Bu esnada Peygamber (s.a.a), Hz. Ali’ye teşekkür ve onu takdir etmek için her iki deveyi ona verdi.

Allah-u Teala da bir ayetin zımnında Hz. Ali’yi takdir etmek için şöyle buyurdu:

“İnne fî zalike lezikra limen kane lehu kalbun ev elka’s-sem’a ve huve şehid.”


Hiç şüphesiz bunda, kalbi olan ya da bir şahit olarak kulak veren kimse için elbette bir öğüt vardır.”[20]


Sonra Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdular:


“Kim iki rekat namaz kılar da dünya işleri hakkında bir şey düşünmemiş olursa, Allah-u Teala ondan razı olup günahlarını affeder.”[21]



[big]3- SAVAŞ MEYDANINDA NAMAZ [/big]

Aşura günü öğle namazı vakti, Ebu Semame-i Saydavi İmam Hüseyin (a.s)’a şöyle arz etti:

“Ya Eba Abdullah! Canım size feda olsun! Düşmanın ordusu size yaklaştı, Allah’a ant olsun ki, ben senin huzurunda öldürülmedikçe sen öldürülmeyeceksin; gönlüm, seninle öğle namazı kıldıktan sonra Rabbimi mülakat etmeyi (şahadet şerbetini içmeyi) istiyor.”

İmam Hüseyin (a.s) göğe doğru bakarak şöyle buyurdular:

“Bize namazı hatırlattın, Allah seni namaz kılanlardan etsin. Evet, namazın ilk vaktidir. Bu halktan, namaz kılmamız için savaşı durdurmalarını isteyin.”

Hasin bin Numeyr, İmam Hüseyin’in sözünü duyunca şöyle seslendi: “Sizin namazınız Allah katında kabul değildir.”

Habib bin Mezahir onun bu sözüne karşılık şöyle dedi: “Ey alçak! Resulullah’ın oğlunun namazının kabul olmayıp da senin namazının kabul olacağını mı zannediyorsun?!...”

Daha sonra Züheyr bin Kayn ve Said bin Abdullah, İmam Hüseyin (a.s)’ın namaz kılması için Hazreti korumak amacıyla O’nun önünde durdular; İmam (a.s) da az bir yareniyle namaz kıldılar. Said bin Abdullah, kendisini İmam’a taraf atılan oklara siper ediyordu, bedenine o kadar ok isabet etti ki, ayak üstünde duramayıp yere düşerek şöyle dedi:

“Allah’ım! Âd ve Semud kavmine lanet ettiğin gibi bu kavme de (Kufe halkına da) lanet et! Allah’ım! Benim selamımı Peygamberine ulaştır; O’nu bunca yaraların acısından haberdar et; çünkü bu işten hedefim, Peygamberinin oğluna yardım etmektir.”




Said, bu olaydan sonra şahadete erişti. Allah’ın rahmet ve rızvanı ona olsun. [22]


[big]
4- HAYATIN SON ANINDA EN ÖNEMLİ SÖZ [/big]



Ebu Besir şöyle diyor:

İmam sadık (a.s)’ın vefatından sonra, hanımı Hamide’ye tesliyet demek için O Hazretin evine gittim. Hanımı beni görünce ağladı, ben de ağladım.

Daha sonra şöyle dedi:

“Ey Ebu Besir! Eğer İmam (a.s)’ın ömrünün son anında kenarında olmuş olsaydın ilginç bir olayı görmüş olacaktın!”

“Hangi olayı?” dediğimde şöyle dedi: İmam Sadık (a.s)’ın ömrünün son anları idi, aniden mübarek gözlerini açarak buyurdular ki: “Hemen şimdi bütün akraba ve yakınlarımı buraya toplayın!”

Biz bütün akraba ve dostları İmam (a.s)’ın yanına topladık; öyle ki İmam (a.s)’ın akraba ve dostlarından hiç kimse geride kalmadı. Herkes toplanınca İmam (a.s) onlara bakarak şöyle buyurdular:



“Şüphesiz bizim şefaatimiz, namazı hafif sayanlara (ona önem vermeyenlere) ulaşmayacaktır.”[23]





[big]----------------------------------------------------------------------------------------------[/big]

[1] - Ta- Ha / 132

[2] - Meryem / 55

[3] - İbrahim / 40

[4] - Bihar, c. 77, s. 77

[5] - Bihar, c. 69, s. 406

[6] - Bihar, c. 82, s. 209

[7] - Ankebut / 45

[8] - el-Hisal, c. 2, s. 522, 11. hadis ve Mizan’ul-Hikmet, c. 7, s. 3092, es-Salat, 10528. hadis

[9] - Mekarim’ul-Ahlak, s. 461, el-Fesl’ul-Hamis ve Mizan’ul-Hikmet, c. 7, s. 3092, es-Salat, 10535. hadis

[10] - Emali’yi Saduk, s. 549, 22. hadis; Mizan’ul-Hikmet, c. 7, s. 3096; Salat, 10556. hadis

[11] - Gurer’ul-Hikem, s. 175, 3341. hadis ve Mizan’ul- Hikmet, c. 7, s. 3092, es-Selat, 10532. hadis

[12] - el-Hisal, c. 2, s. 620 ve Mizan’ul-Hikmet, c. 7, s. 3094, es-Selat, 10537. hadis

[13] - Emali-yi-Tusi, s. 522, 1157. hadis ve Mizan’ul- Hikmet, c. 7, s. 3094, es-Selat, 10543. hadis

[14] - İlel’uş-Şerayi’, c. 2, s. 336, 33. Bab, 2. hadis ve Mizan’ul-Hikmet, c. 7, s. 3104, es-Selat, 10585. hadis

[15] - Tuhaf’ul-Ukul, s. 174, Vasiyet’un li Kumeyl b. Ziyad ve Mizan’ul-Hikmet, c. 7, s. 3106, es-Selat, 10592. hadis

[16] - Mevaiz’ul-Adediyye, s. 371

[17] - Men la Yehzuruh’ul- Fakih, c. 1, s. 208, Bab-u Fezl’is-Salat, 624. Hadis

[18] - Tâha / 1-2

[19] - Bihar, c. 17, s. 257 ve 287

[20] - Kâf / 37

[21] - Bihar, c. 36, s. 191

[22] - Bihar, c. 45, s. 21

[23] - Vesail’uş-Şia, c. 3, s. 17

B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)
 

metfamu

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 Ocak 2007
Mesajlar
592
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: ....::İlmihal bilgileri::....

ALLAH RAZI OLSUN KARDEŞİM EMEĞİNE SAĞLIK
 

semos

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Kas 2006
Mesajlar
303
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: ....::İlmihal bilgileri::....

emeği geçen herkezden allah c.c. razı olsun inş. faideli yazılar sağolun. selametle
 

Ehrullah

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
1 Ağu 2007
Mesajlar
23
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: ....::İlmihal bilgileri::....

sELAMUN ALEYKÜM CİNLER, İNSANLAR GAYBI BİLEMEZLER GAYB ALLAHINDIR SELAM VE DUA İLEB)B)
 

theays

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Tem 2007
Mesajlar
65
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: ....::İlmihal bilgileri::....

SELAMIN ALEYKÜM ALLAH RAZI OLSUN ALLAH HER İŞTEĞİNİ HER DİLEĞİNİ HAYIRLISIYLA KABUL ETSİN İNŞAALLAH
 

umudadair

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Ara 2008
Mesajlar
1
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
s.a hocam emeğinize sağlık..yalnız benim aklıma bi soru takıldı peruk meselesiyle ilgili.malumunuzdur üniversiteye başörtülü olarak giremiyoz.saçımızın görünmesinide istemiyoruz.bunun için üniversiteye peruk yada şapkayla giriyoruz fakat şapka da dekanlar tarafından yasaklı listesine alındı.mecburen peruk takmak durumundayız.bu konudaki fikirlerinizi öğrenebilir miyim
 

hitam

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Ağu 2008
Mesajlar
23
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Aleykümselam;

Allah muhaffak kılsın, Fakat şu bir gerçektir Doğru bir tanedir, Yukarıda anlatılan konunun izahatinde de Peruk takmanın mümine bir kadın için fetvası verilmiştir. Peruk haram kılınmıştır, ilgili konu içeriğini teferruatlı bir şekilde paylaşılan yazıdan öğrenebilirsiniz... Haa siz derseniz ki günde kaç günah işliyorum kaç haramı umursuyoru ne olacak sanki düşünceniz çekirge bir sıçrar iki sıçrar üçünde yakalanır hesabına döner... Günahlar az görüldüğü taktirde büyür sonrada alışılmışlığa gelir, haliyle bir müslüman için feci faciyalara yol acabilir bu da Allah muhafaza...

Hakkınızda hayırlısı olsun ne diyelim..



benimde bir kızım var şimdiden kara kara düşünüyorum sonu ne olacak henüz 7. sınıfa gidiyor ama zaman çok hızlı geçiyor o günler geldiginde neler yaşayacagız çok endişeliyim bu konuda acizane derdimi paylaştım sizlerle
allaha emanet olun

ayrıca beni bu konuda yönlendirebilir misiniz

allah razı olsun
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt