Hicretin birinci yılına kadar, namaz için ezân okunmazdı. Müslümanlar az ve toplu bir halde bulundukları için böyle bir ihtiyaç da hissedilmemekteydi. Namaz vakti gelince(Essalâtü, Esselâtü). Ya'ni''Namaza, Namaza''diye çağırıp ve bununla yetinirlerdi. Hicretten sonra, müslümanlar çoğalmaya başladığından artık (Essalatü) diye çağrılması, maksadı temin etmiyor, şehrin her tarafından işitilmiyordu. Bundan sonra namaz vakitlerini bildirecek bir vasıtaya ihtiyaç vardı.Kimisi, çan çalarak bildirelim dedi. Resûlullah Efendimiz:
''O Nâsârâ'ya (Hıristiyanlara) mahsustur'' buyurdu. Bazıları boru çalsak dediler, Peygamber Efendimiz:
''O da Mûsevilere mahsustur''buyurdu. Abdullah bin Zeyd hazretleri, bir rüyâ görmüştü. Sıra ile üç gün tekerrür eden bu rüyâsını, üçüncü gün sabahı, Resûlullah Efendimizin huzurunda şöyle anlattı:
Yeşil bir şal ve peştemal bağlamış, eline çan almış bir kişi gördüm. Ona sordum:
-Elindeki çanı satar mısın?
-Ne yapacaksın?
-Namaz vakitlerini bildirmek için çalacağım. Bunun üzerine o zat:
-Ben sana daha hayırlısını tarif edeyim, deyip, Kıbleye karşı durdu ve yüksek sesle (Ezân)ın mübârek kelimelerini okudu.Biraz durduktan sonra, aynı kelimeleri tekrar ederek sonuna doğru(kad kâmetis'salâtü) cümlesini ilâve etti.Bunun üzerine Resûlullah Efendimiz emir buyurdular:
-''Rüyâ haktır. O kelimeleri Bilâl'e öğret, okusun!''
Hazret-i Bilâl de bu kelimeleri öğrenip, Mescid-i şerifin yanında bulunan yüksek bir dama çıkarak, ilk ezânı okudu. Hazret-i Ömer, ezân sesini işitince, koşa koşa, Resûlullah Efendimizin huzuruna geldi. Hazret-i Bilâl'in söylediği kelimeleri aynen rüyâsında gördüğünü arz etti. O gece Eshâb-ı kirâmdan bir kısmı da aynı rüyâyı görmüşlerdi
İşte o günden itibaren, her namaz vakti ezân okunması sünnet oldu.
Alıntıdır...B)B)B)B)
''O Nâsârâ'ya (Hıristiyanlara) mahsustur'' buyurdu. Bazıları boru çalsak dediler, Peygamber Efendimiz:
''O da Mûsevilere mahsustur''buyurdu. Abdullah bin Zeyd hazretleri, bir rüyâ görmüştü. Sıra ile üç gün tekerrür eden bu rüyâsını, üçüncü gün sabahı, Resûlullah Efendimizin huzurunda şöyle anlattı:
Yeşil bir şal ve peştemal bağlamış, eline çan almış bir kişi gördüm. Ona sordum:
-Elindeki çanı satar mısın?
-Ne yapacaksın?
-Namaz vakitlerini bildirmek için çalacağım. Bunun üzerine o zat:
-Ben sana daha hayırlısını tarif edeyim, deyip, Kıbleye karşı durdu ve yüksek sesle (Ezân)ın mübârek kelimelerini okudu.Biraz durduktan sonra, aynı kelimeleri tekrar ederek sonuna doğru(kad kâmetis'salâtü) cümlesini ilâve etti.Bunun üzerine Resûlullah Efendimiz emir buyurdular:
-''Rüyâ haktır. O kelimeleri Bilâl'e öğret, okusun!''
Hazret-i Bilâl de bu kelimeleri öğrenip, Mescid-i şerifin yanında bulunan yüksek bir dama çıkarak, ilk ezânı okudu. Hazret-i Ömer, ezân sesini işitince, koşa koşa, Resûlullah Efendimizin huzuruna geldi. Hazret-i Bilâl'in söylediği kelimeleri aynen rüyâsında gördüğünü arz etti. O gece Eshâb-ı kirâmdan bir kısmı da aynı rüyâyı görmüşlerdi
İşte o günden itibaren, her namaz vakti ezân okunması sünnet oldu.
Alıntıdır...B)B)B)B)