Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

İlim çoktur fakat ömür (1 Kullanıcı)

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
İlim çoktur fakat ömür kısadır. O halde, önce dinde zaruri lazım olan ilimleri öğrenmelidir. Zira İslam âlimlerinin büyüklerinden olan İmam-ı Rabbani hazretleri; “Ehl-i sünnet İtikâdını ve fıkıh bilgilerini öğrenmeden önce, Gülistân kitabı ve hikâye kitapları okumamalıdır. Fıkıh kitapları yanında, Gülistân ve benzeri kitaplar lüzumsuzdur. Dinde lazım olanları, önce okumak, öğrenmek ve öğretmek lazımdır. Bunlardan fazlası ikinci derecede kalır” buyurmaktadır.

Şeyh Sadi Şirazi hazretlerinin Gülistân kitabını, kendimize lazım olan din bilgilerini öğrenmeden önce okumak lüzumsuz olursa, bid’at ehlinin ve din düşmanlarının kitaplarının ve yazılarının tiryâkilerine acaba ne denir. Yâ, din bilgilerini öğrenmeden, başka şeyler öğrenenler ve çocuklarına doğru din bilgisi öğretmeden, para, mal, mevki kazanmaları için uğraşanlara ne demelidir! İstikbâli temin etmek, acaba bunları kazanmak mıdır? Yoksa, Allahü teâlânın rızasını kazanmak mıdır?

İlim öğrenmek çok kıymetlidir. Bilenle bilmeyenin bir olmayacağı, Kur’an-ı kerimde bildirilmektedir. İlk nâzil olan âyet-i kerime, “Oku!” emri ile başlamaktadır. İlim, Allahü teâlânın sıfatlarındandır. İlmi teşvik eden, öven sayısız hadis-i şerifler mevcuttur. Peygamber efendimiz; (Bir saat ilim öğrenmek veya öğretmek, sabaha kadar ibadet etmekten daha sevaptır) buyurmaktadırlar.

Beşikten mezara kadar ilim öğrenmemizi emir ve tavsiye buyuran, yine Resulullah efendimizdir. Fakat insanın ömrü kısadır, ilmin ise sonu yoktur. İmam-ı Rabbani hazretleri, bir talebesini; “Vakit, keskin bir kılıç gibidir. Yarına çıkacağımız belli değildir. Mühim işleri bugün yapmalı, mühim olmayanları yarına bırakmalıdır. Aklı olan böyle yapar” buyurarak, öğrenilecek ve yapılacak işlerde, sıralamayı iyi yapmak ve vakti lüzumlu işlere harcamak konusunda ikâz etmişlerdir.

İbni Âbidin hazretleri de; “Din bilgilerinden kendine lazım olanları öğrenmek, farz-ı ayındır. Bundan fazlasını öğrenmek farz-ı kifâyedir” buyurmuşlardır.

Şeyh Abdülkuddus hazretleri, oğluna yazdığı bir mektupta; "Evladım, öncelikle vaktin kıymetini bil! Gece ve gündüz ilim öğrenmeye çalış! İlim öğrenmek, ibadet yapmak içindir. Kıyâmet günü, işten sorulacak, çok ilim öğrendin mi diye sorulmayacaktır. İş ve ibadet de, ihlâs elde etmek içindir. Her şeyi Allahü teâlânın rızası için yapmak olan ihlâs da, hakiki mâbud ve kayıtsız şartsız var olan Allahü teâlâyı sevmek içindir" buyurmuştur.

Ebu Abdullah-ı Rodbâri hazretleri de, bir sohbetinde, talebelerine hitaben; "Sadece ilim öğrenmek için evinden çıkan kimse, öğrendiği ilimden faydalanamaz. Öğrendikleri ile amel etmek isteyerek ilim öğrenen kimse, ilmi azalsa bile faydasını görür. İlim kendisiyle amel edilince kıymetlidir. Amel ise, ihlâs ile kıymetlenir" buyurmuştur.

İslam âlimlerinden Takıyyüddin Sübki hazretleri de şöyle buyurmaktadır:
“Kulun her hâlinde, kendine lazım olan bilgileri öğrenip ibadet yapması gerekir. Çünkü ömür çok kısadır. Ömrünün bir kısmı küçüklükte geçer. Bir kısmı büyüyünce, bedeni ihtiyaçlarını temin etmek, uyku, kendisine ârız olan hastalık, özür hâlleri, zaruri meşgaleler, insanlarla uğraşma ve geçim derdi gibi işlerle geçer. Bunlardan geriye, insan için çok az vakit kalır. İşte insan, ya bu kısacık ömrünü, kendine lazım olan bilgileri öğrenerek ibadet ve tâatle geçirerek Allahü teâlâya, Cennetine ve çeşit çeşit nimetlerine kavuşur, veya bu kısacık hayatı kendi aleyhine zâyi eder de, ebedi hüsrana uğrar veya ömrünü günah ve başkalarına düşmanlıkla geçirir. Böylece şeytanın yardımcılarından olur, onunla birlikte Cehennem ateşinde yanar. Herkes, yaşadığı kısa ömür içerisinde bu üç halden birinde bulunur.”

Ehl-i sünnet itikâdını, farzlardan ve haramlardan lazım olanları öğrenmek, kadın-erkek her Müslümana farz-ı ayındır. Bunları öğrenmemek suçtur, büyük günahtır. Bunları öğrenmeden, başka şeyleri öğrenmekle, ömür sermayesini tüketenler, ahirette hüsrana uğrayacaklardır. Allahü teâlânın bir kulunu sevmediğinin alameti, dinine ve dünyasına faydalı olmayan işlerle vakit geçirmesidir. Allahü teâlânın bir kulunu sevdiğinin alameti ise, onun, kendisine lazım olan fıkıh ilmi ve bu bilgilere uygun ibadet etmekle meşgul olmasıdır.

Ahmed Nâmıki Câmi hazretleri; "Üzerine farz olan ilimlerden bir meseleyi öğrenmek, insana, bütün dünyadaki kazançların hepsinden, yapacağı ve ele geçireceği altın ve gümüşlerinden daha iyidir ve üstündür" buyurmuştur.

İlim, elbette lazımdır. Fakat insana verilen ömür, sınırlıdır. Bunun için, mühim olanlara öncelik vermelidir. Emredilen ibadetler, bilgisizce yapılırsa, bunun bir faydası olmaz. Çünkü hazret-i Ali; "Allahü teâlâya ilimsiz ibadet eden kimse, değirmene bağlı merkep gibidir. Gün boyunca yürür, fakat hep aynı yerindedir" buyurmuştur.

İslamiyet üç kısımdır: İlim, amel ve ihlâs. Emirleri ve yasakları öğrenmek, öğrendiklerine tâbi olmak ve bunları yalnız Allah rızası için yapmak lazımdır.
 

sonnur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Tem 2006
Mesajlar
32
Tepki puanı
0
Puanları
0
Bir Allah Dostuna Sormuşlar Son Bir Saatik ömrünüz Kalsa Ne Yapardiniz Demişler.o Allah Dostu Da Ilim öğrenirdim Demiş.
 

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
Çocuk Çobanın İlmi...

Çocuk Çobanın İlmi...

Abdullah bin Mübarek, bir gün yolda gidiyordu. Önünde birkaç koyunla bir çoban çocuk gördü. Ona acıdı ve; 'Zavallı, çocuklukta çobanlık yaparsa, büyüdükte Allahü Teala'nın ibadet ve marifetine nasıl erişir?' dedi. Sonra kendi kendine;''Gideyim, ona Allahü Teala'yı tanımakta bir mesele öğreteyim'' deyip, çocuğun yanına geldi ve:

-Evladım, Allahü Teala'yı bilir misin? buyurdu.

Çocuk:

-''Kul nasıl sahibini bilmez'' dedi.

-Allahü Teala 'yı ne ile biliyorsun?

-Bu koyunlarımla.

-Bu koyunlarla, O'nu nasıl bilirsin?

-Bu birkaç koyun çobansız işe yaramaz. Bunlara su ve ot verecek, kurttan ve diğer tehlikelerden koruyucu birisi lazımdır. Bundan anladım ki, kainat, insanlar, cinler, hayvanlar ve canavarlar ve bu kanatlı kuşlar bir koruyucuya muhtaçtır. Bu binlerce çeşit mahlükatı korumaya kâdir olan, Allahü Teala'dan başkası değildir. İşte bu koyunlarla Allahü Teala'yı, böylece bildim

-Allahü Teala nasıl bilirsin?

-Hiç bir şeye benzetmeden bilirim.

-Böyle olduğunu nasıl bildin?

-Yine bu koyunlardan.

-Nasıl?

-Ben çobanım. Onların koruyucusuyum. Onlar benim korumam ve tasarrufumdadırlar. Onlara dikkatle bakıyorum. Ne onlar bana benzerler, ne de ben onlara benzerim. Buradan, bir çoban koyunlarına benzemezse, Allahü Teala'nın elbette kullarına benzemiyeceğini anladım. Abdullah bin Mübarek:

-İyi söyledin. İlimden bir şey öğrendin mi? buyurdu.

Çocuk:

-Ben bu sahralarda, nasıl ilim tahsil edebilirim, dedi.

-Peki başka ne öğrenmişsin?

-Üç ilim öğrendim. Gönül ilmi, dil ilmi ve beden ilmi.

-Bunlar nelerdir, ben bunları bilmiyorum.

-Gönül ilmi şudur ki, bana kalb verdi ve kendi mârifet ve muhabbeti yeri eyledi ki, bu kalb ile O'nu bileyim. O'nun sevdiklerine gönülde yer vereyim, sevmediklerine yer vermiyeyim ve böylelerinden uzak olayım. Dil ilmi şudur ki, bana dil verdi ve dili zikretmek, O'nun ismini söylemek yeri eyledi. Bununla O'nu hatırlatanları dile getirmeği, O'ndan bahsetmiyen sözden onu korumayı, böyle sözden uzak olmayı îmâ etti. Beden ilmi şudur ki, bana beden vermiştir ve onu kendine hizmet yeri eylemiştir. Böylece O'na hizmet olan her şeyi yaparım, hizmet olmayan şeyi ise bedenimden uzaklaştırırım.

Abdullah bin Mübarek, bunun üzerine:

-Ey çocuğum! Evvelki ve sonraki ilimler, senin bana bu öğrettiklerindir! dedikten sonra: Ey oğul, bana nasîhat ver, buyurdu.

-Ey efendi! alim olduğun yüzünden belli oluyor. Eğer ilmi Allah rızası için öğrendiysen, insanlardan istemeyi, beklemeyi kes. Yok, dünya için öğrenmişsen, Cennet'e kavuşamazsın, dedi.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt