selefilik akidesi ( TEVHİD DAVASI ) BU !
selefilik akidesi ( TEVHİD DAVASI ) BU !
selefi salih ( ehli hadis , ehli sunnet , fırkayı naciye )
“ Selef ” Kimdir ?
“ Selef “ kelimesi sözlükte; atalarından ve akrabalarından senden önce gelmiş olanlar, yaşça ve faziletçe senden üstün olanlar anlamındadır. (Bk. Firüzabadi-Kamusul Muhit/ İbn’i Manzur-Lisan’ül Arab)
Şer’î bir terim olarak ise “ selef ” ten kastettiğimiz şey, Allah ( subhanehu ve teala )’nın, kendilerinden razı olduğunu, onlarında Allah’tan razı olduklarını beyan ettiği, Muhacir’lerden ve Ensar’dan ilk önce gelenler ve onlara ihsan ile tabi olup uyan sonraki nesillerdir.
Daha açık bir ifade ile “ selef “, “insanların en hayırlıları benim asrımdakilerdir. Sonra, onlardan sonra gelenler, sonra da onlardan sonra gelenlerdir” sözü ile, Allah Rasulü (Aleyhissalatu vesselam ) ın hayır ve faziletlerine şahitlik ettiği ilk üç nesil, yani sahabe, sonra onların yolların uyan tabiin, sonra da onlara uyan etbau’t tabiin’dir.
“ Bizlerin “ selef “ sözü ile kastettiğimiz şey, rasuller ve nebilerden sonra yeryüzünde bulunmuş en hayırlı topluluktur. Onlar, ilk nesil olan, Allah Rasulü (Aleyhissalâtu vesselam) ın sahabesi,sonra ikinci asırda gelen tabiin, sonra üçüncü asırda gelen etbau’t tabiin’dir. Kendilerine “ selef ” adı verilenler, işte bu üç asırda yaşamış olanlardır. Ümmetin en hayırlıları da onlardır. Madem ki bu ümmet, bütün ümmetlerin en hayırlısıdır, öyle ise rasuller ve nebiler istisna edildiği taktirde onların, beşeriyetin en faziletlileri olduğu ortaya çıkacaktır.” ( İmam Muhammed Nasıruddin el-Elbani, Bk. El-havi 2/266 )
“ Selefîlik “ Nedir ?
“ Selef “ Nebiler ve Rasuller istisna edildiğinde, bütün insanlık tarihinin en hayırlı ve en faziletli nesilleri –sahabe, tabiin ve etbau’t tabiin- olunca, kendilerinden razı olunan ve hayırlarına şahitlik edilen hususlarda, iman ve akidede, ibadet ve ahlakda, sulük ve da’vette, hasılı, her bir bâbı ile dini, onların telakki ve anlayışları ile anlamaya, onların metod ve menhecleri ile tatbike gayret etmeye, yani onların yollarına ve mezheplerine intisab etmeye de “ selefîlik “ diyoruz.
“ Selefe “ intisab edip bağlandığımız zaman, bu, ben en hayırlı nesillere bağlanıyorum, demektir. Burada dikkat edilmesi gereken bir konu da şudur ki, bu intisab ve bağlılık, küllî ve yahut da cüz’î bir konuda hata içinde veya dalalette bulunması mümkün olan bir şahsa yada bir cemaate intisap ile eşdeğer bir şey değildir. ( İmam Muhammed Nasıruddin
el-Elbani Bk. el’havi 2/266 )
Selefî Da’vetinin Önderleri Kimlerdir?
( Başlıcalarıyla imamlarımız )
Selefî da’vet, Rasulullah ( sallallahu aleyhi vesellem) e indiği, onun da tatbik ederek, ashabına talim ettiği şekli ile, gerçek İslam da’veti olunca, bu mübarek da’vetin ilk önderi de, Nebi’ler ve Rasullerin imamı, tümüyle Adem oğullarının efendisi, sözleriyle, yaptıkları, terk ettikleri ve onayladıklarıyla mutlak olarak bağlayıcı ve hüccet olan, ona itaatin ve isyanın, Rab (azze ve celle) ye itaat ve isyanla eşdeğer tutulduğu, Allah’ a ve ahiret gününe iman edenlere, nizâ ettikleri konularda Allah’ın kitabı ile beraber hayatta iken kendisine, öldükten sonra da sünnetine başvurulması emredilmiş, çıkan anlaşmazlıklarda kendisi hakem tayin edilmedikçe, sonra da vereceği hüküm, gönüllerde hiçbir sıkıntı ve tereddüt duyulmaksızın tam bir teslimiyetle kabul edilmedikçe iman edilmiş sayılmayacak olan, Allah’ın elçisi, Abdullah oğlu Muhammed ( aleyhi efdalu’s-salâti vesselam) dir.
Ondan sonra bu ümmetin, - ve hatta nebiler ve rasuller dışında bütün insanlığın- en hayırlıları, sırası ile, Ebu Bekir es Sıdık, sonra Hattab oğlu Ömer el Faruk, sonra Affan oğlu Osman Zinnureyn, sonra da Ebu Talip oğlu Ali ( radıyallahuanhumecmain) dir.
Daha hayatta iken cennetle müjdelenmiş olanlar, Furkan gününe (bedir harbine) iştirak edenler, hiçbir ferdinin cehenneme girmeyeceğine itikat ettiğimiz, Nebi ( aleyhissalatuvesselam) a ağaç altında biat edenler, sonra sırasıyla muhacir ve ensarın tamamı, fetihten sonra Müslüman olanlar, hasılı, her bir ferdi ile Allah Rasulü ( aleyhisselatuvesselam)’a yetişmiş, ona iman etmiş ve bu imanlarında sabit olarak bu dünyadan göçmüş olan en hayırlı nesil, ilk selef, yani sahabelerdir. ( radıyallahu anhum ve erdahum ecmain).
Sahabeden sonra tabiinin başlıca imamları:
Saîd b. Müseyyeb (90 H.)
Urve b. Zübeyr (94 H.)
Kasım b. Muhammed (106 H.)
Harice b. Zeyd (100 H.)
Ebu Bekir Abdurrahman b. Haris b.Hişam( 94 H.)
Süleyman b. Yesar (100 H.)
Ubeydullah b. Abdillah b. Utbe b. Mes’ud (94)
Ali b. Hüseyin Zeynelabidin (93)
Muhammed b. Hanefiyye (80 H.)
Hasen el-Basri (110 H.)
Muhammed b. Sirin (110 H.)
Ömer b. Abdilaziz (101 H.)
Muhammed b. Şihab ez-Zühri (124 H.).
Tabiinin ardından etbau’t-tabiin başlıca imamları:
Hicret diyarının imamı Malik b. Enes (179 H.)
Abdurrahman b. Amr el Evzâî (157 H.)
Süfyan b. Saîd es-Sevri (161 H.)
Süfyan b. Uyeyne (198 H.)
İsmail b. Uleyye (193 H.)
Leys b. Sad (175 H.)
Sonra onlara tabi olan başlıca din ve sünnet imamları:
Abdullah b. Mübarek (181 H.)
Yahya b. Saîd el-Kattan (198 H.)
Muhammed b. İdris eş-Şafii (204 H.)
Abdurrahman b. Mehdi (198 H.).
Onların ardından gelen başlıca sünnet imamları:
Katıbeten ehl-i sünnetin imamı, imam Ahmed b.Muhammed b.Hanbel eş-Şeybani (241 H.)
Yahya b. Main (233 H.)
Ali ibnu’l Medînî (234 H.)
İshak b. İbrahim er-Rahuye (237 H.)
Muhammed b. Yahya ez-Zuhri (258-252 H.)
Ebu Ubeyd Kasım b. Sellam (224 H.).
Sonra onların başlıca öğrencileri:
Muhammed b. İsmail el Buhari (256 H.)
Ebu Zur’a er Razi (264 H.)
Ebu Hatim er Razi (275 H.)
Osman b. Saîd ed-Dârimi (280 H.)
Muhammed b. Nasr el-Mervezi (294 H.).
Sonraki nesillerden, onların izlerinde yürüyen başlıca imamlar:
Muhammed b. Cerir et-Taberi (310 H.)
Ebu Bekr b.Huzeyme (311 H.)
Ebu Muhammed el-Berbehâri (329 H.)
Ebu Bekr el-Acurrî (360 H.)
İbni Batta el-Ukberi (387 H.)
Ebu’l Kâsım el-Lâlekâi (416 H.)
Ebu Ömer ibn-i Abdilberr (463 H.)
Hâtib el-Bağdâdi (463 H.)
Ebu Muhammed el-Beğavi (516 H.)
Kavvâmu’s-Sünne el-İsbahani (535 H.)
İbn-i Kudame el Makdisi (620 H.)
Sonra onların yollarına uyup, menheclerini ihya eden, yeryüzünü ilim ve sünnet ile dolduran başlıca ehli sünnet alimleri:
Şeyhul İslam, Takıyyuddin Ahmed b. Abdulhalim ibn Teymiyye el Harrani (728H.)
İbn-i Kayyim el cevziyye (751 H.)
İbn-i Abdilhâdi (744 H.)
Zehebi (748H.)
İbn-i Kesir (774 H.)
İbn-i Recep el -Hanbeli (790 H.)
Şâtıbi (790 H.)
Muteahhir asırlarda, onların bıraktığı mirası devralıp tevhidin ve sünnetin bayraktarlağını yapan imamlar, alimler, ilim talebeleri:
Tevhid da’vetinin müceddidi, İmam Muhammed b. Abdilvahhab en-Necdi (1206 H.)
Evlâdı ve ahfâdı
Emir San’ânî (1182 H.)
Muhammed Ali eş-Şevkâni (1250 H.)
Sıddık Hasan Han el-Kannuci (1307 H.)
Onların ardından:
Abdurrahman es-Sa’di (1376 H.)
Ahmed Şakir (1377 H.)
Muallimi el-Yemani (1386 H.)
Mahmud şükrü el-Alûsi (1347 H.)
Muhammed b. İbrahim Alû’ş-Şeyh (1389 H.)
Muhammed Emin eş-Şankiti (1393 H.)
Bedîuddin es-Sindî (1416 H.)
Muhammed Eman el-Câmi’ (1416 H.)
Hammad el-Ensârî (1418 H.)
Onların ardından, bu asırda selefî da’vetin tartışmasız üç müceddid imamı:
İmam Abdulaziz b. Abdullah b. Baz (1420 H.)
İmam Muhammed Nâsıruddin el-Elbani (1420 H.)
İmam Muhammed b. Salih el-Useymin (1421 H.)
Onlara bir dördüncü sayılacaksa, yemen diyarından muhaddis Şeyh Mukbil b. Hadi el-Vadiî (1422 H.)
Onların ardından hayatta olanlardan, başlıca selefî meşaih:
Bu asırda cerh ve ta dilin sancaktarı, hizbîsi, kutbîsi, harekîsi, sevrîsi, cihadîsi ve tekfirisiyle, selefiliğe intisab ettiğini söyleyenlerin mihneti: Şeyh Rabî’ b. Hadî el-Medhalî
Şeyh Salih el-Fevzan
Şeyh Abdülaziz Aluş-Şeyh
Şeyh Abdulmuhsin el-Abbad
Şeyh Ahmet Necmî
Şeyh Zeyd el-Medhalî
Şeyh Muhammed b. Hadi el-Medhali
Şeyh Ubeyd el-Câbirî
Şeyh Salih es-Suheymî
Şeyh İbrahim er-Ruheylî
Şeyh Abdülmalik el-Cezâirî
Şeyh Selim el-Hilalî
Şeyh Ali Hasen el-Halebî
Şeyh Muhammed b. Abdulvahhab el-Vassâbi
Şeyh Yahya el-Hacûrî
ve onlar dışında bu da’veti omuzlamış meşayih ve ilim talebelerinin niceleri.
İşte dinde iktida ettiğimiz, akidemiz ve mehecimizi öğrendiğimiz imamlarımız, önderlerimiz, meşaih ve hocalarımız bunlardır. Dinde isnadımız, güneş gibi açık ve vadih olan bu altın silsiledir
KIRMIZI OLANLAR TEVHİD DAVASININ KONUDAN ALDIKLARI çok bilen değil hakikati bilen ol !