Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

İki Yol İki Amaç. Nasıl Bir Dost ? (1 Kullanıcı)

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38

İki Yol İki Amaç. Nasıl Bir Dost ?

Her insan "yakın bir dost" arayışı içerisindedir. Mutluluklarını paylaşacak, zor anlarında kendisine destek olacak, çözümsüz kaldığı konularda çözüm yolları gösterecek, kendisini kayıtsız şartsız sevecek, sadakat gösterecek, koruyup kollayacak, hatalarına şefkatle yaklaşacak, sağlığında olduğu kadar hastalıklarında ya da yaşlılığında da kendisini yalnız bırakmayacak insanlar arar.

Ancak insanın böyle bir dost bulabilmesi için önünde iki farklı yol vardır. Bunların bir tanesi yalnız Allah rızasını gözeten müminlerin tercih ettiği Kuran ahlakının gerektirdiği Rahmani yoldur. Diğeri ise dünya menfaatini amaçlayan ve çıkara dayalı dostlukların yoludur. İki farklı durumun sebeplerini incelediğimiz bu yazımızda müminlerin arasındaki güçlü bağın ve iman etmeyen insanlar arasındaki dünyevi menfaatlere dayanan ilişkilerin açık farklarını ortaya koyacağız.

Ahlaka Önem Verilen Dostluk: "Gerçek dost" olabilmek için bir insanı, "sadece güzel ahlakı için sevebilmek" gereklidir. Bunlar, bir kişinin "Allah korkusu ve sevgisi, imanı, samimiyeti ve takvası"dır. Ancak bu değerler üzerine kurulan dostluklar kalıcıdır. Böyle yüksek bir ahlaka sahip kişilerin dostluğu sarsılmaz bir özellik kazanır.

Bitmeyen Bir Dostluk: Kuşkusuz her insanın ihtiyacını hissedip aradığı "gerçek dostluk" çok büyük bir nimettir. Gerçek bir dost, insanın iyi gününde de kötü gününde de yanında olan, kendisi için ne istiyorsa arkadaşları için de hiç tereddütsüz aynısını isteyen, onun mutlu olmasını, iyi olmasını en az kendisi kadar arzu eden insandır. Kıskançlık, çekememezlik, rekabet gibi düşüncelere kapılmadan karşısındaki insanı samimiyetle seven ve onun her zaman iyiliğini isteyen insandır. Kuran ahlakından kaynaklanan böyle sağlam bir dostluğu başka hiçbir şekilde elde etmek mümkün değildir.

Ahireti Hedefleyen Dostluk: Gerçek dost olmanın şartı, o kişinin dünyada ve ahirette mutlu olmasını hedeflemektir. Gerektiğinde dürüst ve açık konuşup, varsa ona imani yönden eksik olan yönlerini anlatmak, şefkatle bunları telafi etmesinin yollarını göstermek de önemli bir dostluk vasfıdır. Bu tür bir davranışı ancak gerçekten seven ve gerçekten dost olan bir insan yapar.

Saygı ve Sevgiye Dayanan Dostluk: Kuran ahlakının yaşandığı bir ortamda, Allah korkusu ve iman, insanların birbirlerine gerçek anlamda sevgi ve saygı duymalarını sağlayacak değerlerdir. İman edenlerin birbirlerine karşı duydukları sevgi, güven ve sadakat tamamen onların Allah yolunda gösterdikleri çabaya göre şekillenmektedir. Allah'ın rızasını kazanabilmek için sahip olduğu herşeyini hayır için kullanan, bu yolda 'dosdoğru' bir istikamet tutturan bir mümin, diğer Müslüman kardeşlerinin sevgisini kazanacak ve onlara en güzel şekilde örnek olacaktır. Aralarındaki güçlü sadakatleri, birbirlerine karşı olan sevgi, bağlılık ve güvenlerinin de artmasına neden olacaktır. Dolayısıyla dostluk ve yakınlık, kişilerin Allah korkuları, imanları ve güzel ahlakları üzerine kurulmuş ise, hastalık ya da yaşlılık nedeniyle oluşan fiziki değişiklikler bu dostluğa kesinlikle etki edemez. Aksine bu durumdaki bir mümine daha da fazla şefkat ve merhamet duyulur.

Dürüstlüğe Dayanan Dostluk: Samimiyet, insanın içiyle dışının bir olması, kalbinde ne hissediyor, ne yaşıyorsa dışarıya da bunu yansıtmasıdır. Son derece dürüst, açık ve net olması, gerçek düşüncelerini, duygularını hiç saklamadan, hiç hesap yapmadan, kendisini olduğundan farklı göstermeye çalışmadan, gerçek karakterini açıkça ortaya koymasıdır. Kuran ahlakına göre bir insan samimiyeti ölçüsünde değer kazanır; yakınları ve sevdikleri ona samimi olduğunu bildikleri için güven ve sevgi duyarlar.

"Sizin dostunuz (veliniz), ancak Allah, O'nun elçisi, rüku' ediciler olarak namaz kılan ve zekatı veren mü'minlerdir." (Maide Suresi, 55)

Yalnızlığa Mahkum Bir Dostluk: Kuran ahlakını kendilerine rehber edinmeyen insanlar, tüm isteklerine rağmen gerçek bir yakın dostu asla bulamazlar. Bu nedenle birçok insanın bu konudaki "Çok yalnızım", "Tek bir dostum bile yok", "Hepsi zor günümde yalnız bıraktılar, meğer hepsi de iyi gün dostuymuş" gibi yorumlarına sıkça rastlanır.

İtibara ve Makama Dayalı Dostluk: Bazı insanların zenginlik, güzellik, itibar, makam ya da sosyal statü gibi değerlere göre kurdukları dostluklar hiçbir zaman için uzun süreli olmaz. Çünkü dostluğun dayandığı bu değerlerde bir değişiklik olduğu anda, dostluk da biter. Örneğin bu ahlaka sahip bir insan, çok güzel ve gösterişli olduğu için arkadaş olduğu bir kişinin, bir anda bir kaza sonucu tanınmayacak kadar kusurlu ve aynı zamanda da bakıma muhtaç, aciz bir duruma gelmesiyle birlikte bu kişiye olan tüm ilgisini, yakınlığını kaybedebilir.

Rekabete Dayalı Dostluk: Rekabet gözüyle bakan, haset eden insanlar çoğu zaman sadece mecbur kaldıklarında başkalarına hatalarını söylerler. Çünkü genellikle başkalarının kendilerinden iyi olmasını istemez veya dostluklarının bozulacağını düşünerek yanlış yönlerini görseler bile "Çok iyisin", "Biz seni böyle, olduğun gibi seviyoruz" gibi sözler söyleyerek çoğu zaman samimiyetsiz yaklaşımlarda bulunurlar.

Çıkarlara Dayanan Bir Dostluk: Çıkarlarına göre yaşayan insanlar, kendileri de yaşamları süresince birtakım maddi manevi iniş ve çıkışlar yaşarlar. Güzelliklerini, gençliklerini, sağlıklarını, sahip oldukları malları, zenginliklerini yitirebilirler. Öncesinde gerçek dost zannettikleri insanların, yaşlılıklarında, düşkün hale geldiklerinde kendilerine değer vermediklerini görürler. İyi günlerinde çok candan, çok yakın davranan, birbirlerine ölümüne sadakat sözleri veren bu insanlar, birbirleriyle konuşmayacak ve hatta birbirlerini tanımazlıktan gelecek kadar uzak bir tavra bürünürler. Bir sorunları olduğunda bunu paylaşacakları, danışacakları, yardım isteyecekleri, güvenebilecekleri kimselerinin olmadığını görürler. "En yakınım" dedikleri insanların bile, menfaatlerini dostluktan öncelikli tuttuklarını anlarlar.

Güvensizliğin Hakim Olduğu Dostluk: Kuran ahlakına göre yaşamayan insanların, birbirlerinin kötü ahlak özelliklerini bilerek birbirlerine gerçek anlamda sevgi, saygı duyabilmeleri, güvenebilmeleri imkansızdır. Bir kişinin yalan söylediğini, ikiyüzlü ve yapmacık bir tavır içerisinde olduğunu bilip, çıkarları için başkalarını kullandığını görüp de ona içten bir sevgi ve saygı duymak mümkün değildir. İnsan, -her ne kadar dostum, yakınım dese de- bu kişinin başkalarına olduğu gibi, kendisine karşı da aynı yaklaşım içerisinde olacağını bilir.

O gün, zulmeden, ellerini (hınçla) ısırarak (şöyle) der: "Ah keşke, elçiyle birlikte bir yol edinmiş olsaydım,"

"Vah yazıklar bana, ne olurdu da filanı dost edinmeseydim."
"Çünkü o, gerçekten bana geldikten sonra beni zikirden (Kur'an'dan) saptırmış oldu. Şeytan da insanı 'yapayalnız ve yardımsız" bırakandır." (Furkan Suresi, 27-29)

Bu makale, İlmi Mercek Dergisi 19. sayı (Ocak 2006) 34. sayfada yayınlanmıştır.

93270140eb0.gif
97906724wb4.gif

 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
~*~

Selamün Aleyküm ve rahmetullahi ve berekatühü değerli kardeşim...
Rahman c.c razı ve memnun olsun sizden ebeden inşallah..Dostluk tasnifinin ve dostluğun gereklerinin çok güzel bir şekilde ele alındığı, değerli bir paylaşımdı.. Emeğinize sağlık kardeşim..Rahman c.c bizleri, rızası için dostluk kuranlardan ve yine rızası için dostluk kurulanlardan eylesin inşallah.. Ahirette şehitlerin ve sıddıkların dahi özeneceği, gıpta edeceği bir mertebe olan, ''Allah c.c için sevenler ve sevilenler zümresinden'' olmak duası ile..En Emin'e emanet olunuz kardeşim.Selam ve baki dua ile inşallah.

~*~
 

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38
~*~

Selamün Aleyküm ve rahmetullahi ve berekatühü değerli kardeşim...
Rahman c.c razı ve memnun olsun sizden ebeden inşallah..Dostluk tasnifinin ve dostluğun gereklerinin çok güzel bir şekilde ele alındığı, değerli bir paylaşımdı.. Emeğinize sağlık kardeşim..Rahman c.c bizleri, rızası için dostluk kuranlardan ve yine rızası için dostluk kurulanlardan eylesin inşallah.. Ahirette şehitlerin ve sıddıkların dahi özeneceği, gıpta edeceği bir mertebe olan, ''Allah c.c için sevenler ve sevilenler zümresinden'' olmak duası ile..En Emin'e emanet olunuz kardeşim.Selam ve baki dua ile inşallah.

~*~


Ve aleykümselam ve rahmetullahi ve berakatüh.
Amin kardeşim. Allah sizden razı olsun,
İnşaALLAH rabbim duanızı kabul ederde bu duanızda ki dilekle kurtuluruz kardeşim.
Sizde en emine emanet olunuz.
Selam ve baki dua ile kalın.


 

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38
İnsan, -her ne kadar dostum, yakınım dese de- bu kişinin başkalarına olduğu gibi,
kendisine karşı da aynı yaklaşım içerisinde olacağını bilir.​


O gün, zulmeden, ellerini (hınçla) ısırarak (şöyle) der: "Ah keşke, elçiyle birlikte bir yol edinmiş olsaydım,"

"Vah yazıklar bana, ne olurdu da filanı dost edinmeseydim."
"Çünkü o, gerçekten bana geldikten sonra beni zikirden (Kur'an'dan) saptırmış oldu. Şeytan da insanı 'yapayalnız ve yardımsız" bırakandır." (Furkan Suresi, 27-29)​
 

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38
Rabb’ini doğru ara, Bu yolda doğru ol..


İman sahibi, azık hazırlar. Kâfir ise yer içer, keyfine bakar. Ötesini düşünmez. İman sahibi, bir yolcu gibidir. Kendini öyle görür. Burada az zaman kalacağını bilir. Malını alır, azla yetinir.

Arta kalanı âhiret âlemine bırakır. Nefsine yeteri kadar burada harcar. Varlığını taşıta*cak kadar nefsini doyurur. Bütün emeli âhiret içindir. Bütün gücünü ve kuvvetini oraya verir. Dünya ve onun ehline önem vermez. Kalbi dünyadan kesilmiştir. Dünya ve ehli onun yanında önem taşımaz. Yanında tatlı bir dünyalık varsa fakirlere verir. Âhiret için azığın böyle yapılacağını bilir. Dünyada verdiği az şeyin, âhirette daha büyük ve daha iyi bir şeyle karşılık bulacağına inanır.

İrfan sahibi ve bilgi sahibi olan, bütün gücünü Hakk’a yakın olmaya harcar. Âhirete geçmeden önce Hak yakınlığını burada bulmayı arzular. Gayretini bu yolda harcar.
Hak yakınlığı bulunduğu an, kalp yolculuğu biter. Ondan öte yol yoktur. Sır âleminin yürüyüşü de sona erer.



Seni daima secde, kıyam ve rükû hâlinde görmekteyim. Bunlardan bir sürü de yorgunluk duyuyorsun; ama kalbin, bunlardan bir iz almıyor. Hakk’a yakın olmuyor. Yaptığın işler ona tesir etmiyor. Kalbin, şu kalıptan bir türlü çıkmıyor. Alışmış olduğu hiç bir âdeti terk etmiyor.

Rabb’ini doğru ara. Bu yolda doğru ol. Bu doğruluğun seni yorgunluktan kurtarır. Doğruluk gaganla vücut yumurtasını del, halka bağlılıktan kurtul. Dünyalık eşyalara karşı zühd elini çıkar; bütün arzularını kır. Kalbinle uçmaya koyul. Hak yakınlığı sahiline varıncaya kadar uçuşa devam et. O denizin sahiline yanaş. Geçmişin kur*tarıcısı sana gelir. Onun yanında yardım gemisi de bulunur. Elinden tutar. Rabb’ine götürür.

Bu dünya, bir denizdir. İmanın da bir gemidir. Gemi sağlam olursa burada boğulmaktan kurtulursun. Buna benzer Lokman Hekim’in bir sözü vardır. Oğluna öğüt verirken şöyle der: “Oğulcuğum! Dünya denizdir; iman da onun içinde gemi. Gemiyi yürüten, Allah’a kulluktur. Sahil, âhiret âleminin başlangıcıdır.”


Ey günahlarda ısrar edenler, yakında sizi körlük kaplayacak. Kulaklarınız duymayacak. Kötürüm olacak, yerinizden kalkamayacaksınız, isyankâr olduğunuzdan, kullar da sizin için acıma hissi duymayacak. Malınız telef olacak. Hırsızlar gelecek, her biri bir parça alıp götürecek. Fırtına esecek, âfet inecek, diğerlerini telef edecek, siz de perişan olacaksınız.

Akıllı olunuz. Rabb’inize dönünüz. Allah’a karşı olarak, malınızı çıkarmayınız. Allah’ı bırakıp mülke bel bağlamayınız. Hakk’ı bırakıp mülke dayanmayınız. Kalbinize Allah sevgisini koyunuz, mülk sevgisini çıkarınız. Malınız evinizde dursun; ceplerinizde ve çocuklarınızın elinde beklesin. Malınızı, vekilleriniz kimse onlar idare etsin, siz bir yanda bekleyiniz. Ölümü gözetleyiniz. Hırsınızı azaltınız, ümitlerinizi biraz kısınız.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt