İKİ MELEK
İki melek

"Acayip bir görevle emrolundum" der ve görevini anlatır.
"Bir Yahudi şu anda son demlerini yaşıyor. Can vermek üzere. Canı balık istemiş fakat o istediği balık onun yaşadığı iklimde bulunmaz.

Diğer melek ona şöyle cevap verir: "Ben daha garip bir görevle emrolundum. Ölmek üzere bulunan bir Müslüman kırk senedir, zeytinyağı ile pişmiş bir yemek arzu ediyormuş. Komşusu da ona istediği bu zeytinyağlı yemeği pişirecekmiş. İşte ben; o zeytinyağlı yemeği pişirip, ölmek üzere olan Müslüman'a götürecek komşuya bir şekilde mani olup Müslüman'ın o yemekten yemeden ölmesine sebep olacağım.'
Bu iki meleğin konuşmalarını dinleyen üçüncü bir melek durumu izah edip, açıklar:
"Her ikinizin de aldığı görev acayip değil. Ölmek üzere bulunan o Yahudi, bir iyilik etmişti. Ahrette nasibi olmayacağından, yapmış olduğu o iyiliğin karşılığını dünyada görebilmesi için; canının istediği o balık kendisine ihsan ve ikram ediliyor. Böylece yapmış olduğu iyiliğin karşılığını dünyada iken bulacak. Ahrette ise bu bakımdan bir alacağı kalmayacaktır.
Diğer Müslüman'a gelince; o da, cezasını görmesi gereken bir günahı kaldığından, canının istediği zeytinyağlı yemek dökülecek ve bu musibet, bu üzüntü de azıcık kalan günahlarına kefaret olacaktır."
Kıssayı Cebrail (a.s) haber vermişlerdir. Musibetler müminler için ya derece terfii veya günahlarına kefarettir.
Kulun dua ile ya günahı affolunur ya hayrı çoğaltılır
Ya da işlenmiş amel ecri alır.