Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

İçinden geçeni paylaş... (1 Kullanıcı)

SerkanMuhammedSAV

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
1 May 2012
Mesajlar
332
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
31
Allah'ın mukaddes evi Kâbe'nin tâmiri dolayısıyla herkeste olduğu gibi Hz. Muhammed'de de dinî duygu ve heyecanlar şüphesiz harekete geçmiştir. Bu sebeple O'nda bu yıllardan itibâren Rabbi ile başbaşa kalma arzusu görülür. Bir de buna toplum içinde işlenen haksızlıklar, zulümler, ahlâksızlıklar, din adına icrâ edilen sapıklık ve akılsızlıklar eklenecek olursa, Hz. Muhammed'in böylesi câhilî bir toplumdan kendisini uzak tutarak yalnız, sessiz, sakin bir mağarada bir süre uzlete çekilmesinin sebebi daha iyi anlaşılır. Artık otuz beş yaşından itibâren Hz. Peygamber, belli zamanlarda özellikle Ramazan ayı boyunca Mekke'den uzaklaşıyor, uzlet yeri olarak kendisine seçtiği Hıra dağındaki bir mağarada günlerini geçirerek Cenâb-ı Hakk'ın varlığını, birliğini, kudret ve azametini, O'nun gücü karşısında mahlûkatın aczini ve zayıflığını düşünüyor; Rab Teâlâ'nın insanlara sonsuz nimetlerini, buna karşı insanoğlunun nankörlüğünü, onların dinî, siyasî, ictimâı, ahlâkî vs. yönlerden içerisine düştükleri kötü durumları hatırlıyordu. İşte bu uzlet,günleri Hz. Peygamber'i rûhi, ahlâkî bir olgunluğa götürdüğü gibi tefekkür ve istidlâl melekelerini geliştirerek aklî ve ilmî bir yüceliğe de eriştirdi.
 

SerkanMuhammedSAV

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
1 May 2012
Mesajlar
332
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
31
Hz. Muhammed, bu ticarî muamelelerindeki dürüstlüğü, doğru sözlülüğü, ahde vefası, âdil ve âlicenâb davranışları, herkes hakkında iyimser davranıp elinden gelen iyilik ve yardımı yapması, yoksulun, muhtacın elinden tutması, yakınlarına ve akrabalarına karşı gösterdiği ilgi, ahlâkî olgunluk ve rûhî üstünlükleri ile derhal temâyüz etmiş, çevrede herkesin güvenip itibar ettiği, sayıp sevdiği bir kişi hâline gelmişti. Bu sebeple Mekkeliler kendisine "el-Emîn = güvenilir kişi" lâkabını vermişlerdi.
 

SerkanMuhammedSAV

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
1 May 2012
Mesajlar
332
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
31
Peygamber Efendimiz, ümmeti hakkında son derece şefkatli ve merhametli idi. ümmeti hakkında daima kolaylık tarafını seçerdi. Namazda iken bir çocuğun ağladığını işitse, ona acıyarak namazını hafifce kılar, çocuğun sesini durdurmak isterdi. Hele hakdan kaçınanların hallerine pak acı duyar, iyi halekavuşmalarına dua ederdi. O büyük peygamberin, o kutsal varlığın merhameti yalnız insanlara değil, hayvanlara, ağaçlara, ekinlere de şamil idi. Mu'te savaşında bulunacak olan Islam ordusuna hitaben şu anlamda öğütler vermişti: Yüce Allah'ın adına anarak onun ve sizin düşmanlarınızla savaşınız. Fakat gideceğiniz yerlerde dünyadan çekilmiş rahibler göreceksiniz.Onlara asla dokunmayınız. Kadınlar ile çocuklara şefkatle muamele ediniz hurma ağaçlarını kesmeyiniz, evlerini yıkmayınız."

Hicretin onuncu yılı idi, muhterem oğlu Hazret-i Ibrahim, henüz on altı aylık bir masum olduğu halde vefat etmiş, kızı Fatımetü'z-Zehra'dan başka evladı kalmamıştı. Bir gül goncası gibi açılmadan solan o masumun haline acıyarak ağlamış, mübarek gözlerinden şebnem gibi yaşlar dökülmüştü. Orada bulunan Ibni Avf: "Ya Resulallah! Sen de mi ağlıyorsun?" dedi. Hazret-i Peygamber Efendimiz: Gözümüz ağlar, kalbimiz mahzun olur. Fakat bizden Allah rızasına aykırı bir söz çıkmaz," diyerek ruhundaki yüksek duyguyu göstermiştir.Sonuç: O yüce Peygamberin kutsal vucudu, bütün kainat için bir Ilahi rahmet timsalidir. Bunun içindir ki, hakkında: ‘’Biz seni alemlere bir rahmet olarak gönderdik," ayet-i kerimesi nazil oldu.
 

SerkanMuhammedSAV

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
1 May 2012
Mesajlar
332
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
31
Peygamber Efendimizin mübarek akıl ve zekası, her türlü düşüncenin üstündedir. Onun pek yüksek aklı ve zekası yanında, en büyük dahilerin ve en parlak fikir adamlarının akıl ve dehaları pek sönük kalırdı. Bu gerçeğe, onun büyük hayatı pek güzel şahiddir. Arab Yarımadası'nın peygamberlik döneminden önceki durumu ile, peygamberlik döneminden sonraki durumunu düşünmek yeterlidir. Yüce Allah'ın o büyük ve son peygamberi kadar insanların ruh hallerini anlamış, insanları güzel bir siyasetle idare etmiş, insanları doğru yola getirip hallerini düzeltmeyi başarmış, bu konularda gereken esasları hazırlamış bir akıl ve hikmet sahibi gösterilemez.
 

SerkanMuhammedSAV

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
1 May 2012
Mesajlar
332
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
31
Hazret-i Peygamber, Yüce Allah'ın vahy ve ilhamı ile pek büyük gerçeklere ve ilme ulaşmıştı. Hiç kimse ilim ve irfan bakımından onun derecesine yetişmemiştir, yetişemez de... Semavi kitablardaki şeriatların hükümlerine, geçmiş ümmetlerin tarihine, her kavmin siyaset ve idare hallerine, harb fenlerine ve daha birçok yüksek ilimlere sahib bulunuyordu. Meydana getirdiği dini müessesenin büyüklüğü buna şahiddir. Kendisi hiç bir medrese ve hoca görmemiş, okuyup yazma öğrenememiş (bir ümmü) idi. Böyle olduğunu bütün kavmi ve kabilesi biliyordu. Işte onun bu üstün hali bir mucize idi. Artık onun, Allah'ın vahyine kavuştuğundan ve büyük bir peygamber olduğundan nasıl şüphe edilebilir?
 

SerkanMuhammedSAV

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
1 May 2012
Mesajlar
332
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
31
(Sen olmasaydın kâinatı yaratmazdım) kudsi hadisi, Marifetname’nin ön sözünde, Yusuf-i Nebhani hazretlerinin Envar-ı Muhammediyye kitabının 13. sayfasında ve İmam-ı Rabbani hazretlerinin Mektubat’ının 122. mektubunda vardır. Mektubat’ın farsça haşiyesinde, bu hadisin Deylemi’nin Firdevs’inde bulunduğu bildirilmektedir. Deylemi de, Buhari ve diğer muhaddisler gibi, meşhur ve muteber bir hadis âlimidir. Mektubat-ı Rabbani’nin 3. cildinde, (Sen olmasaydın Cenneti yaratmazdım) ve (O olmasaydı kâinatı yaratmaz, rububiyetimi izhar etmezdim) kudsi hadisleri de bildirilmektedir.

Miracda Allahü teâlâ, Resulullaha, (Senden başka her şeyi, senin için yarattım) buyurunca, Resulullah da, (Ben de, senden başka her şeyi, senin için terk ettim) dedi. (Mirat-i kâinat)
 

SerkanMuhammedSAV

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
1 May 2012
Mesajlar
332
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
31
Herkesin bir özentesi vardır mutlaka :) En Güzel Özenti Peygamberimiz S.A.Vi özenmekti :) çünkü Kalbi ile her sorunu çözmüştür Aklı ile değil Kalbi ile yaşardı :)
 

smyyes

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Eyl 2009
Mesajlar
3,791
Tepki puanı
5
Puanları
0
Yaş
32
Ya Settâr!’ Ört Bizi!

Kusurlarımızı örtüp açığa vurmayan Rabbimize hamdü senalar olsun.
O’nun Sevgili Resulü’ne, Ehl-i Beyt’ine, Sahabeler’ine ve onlara tâbi olanlara salât ve selâm…

Merhaba Dostlar;
‘Ya Settâr!’ Diyerek başladık…
Kabahat ve çirkinliklerimizin üzerini örtmesi için merhameti bol Rabbimize sığınarak.

Fâni kullar olarak, öyle çok kusur ve günahımız var ki…
Kendi nefislerimizin fenalığından, yine o merhametli Rabbimize sığınmamız gerekiyor.

Örterken, örtmeye çalışırken, daha da kötü bir şekilde ortalığa dökülüveren ayıplarımızdan. O’nun o kudreti sonsuz ilminden, bilmesinden bir türlü saklayamadığımız çirkinliklerimiz, -af buyurunuz- edepsizliklerimiz…

Kadınıyla-erkeğiyle bir türlü O’na layık olamayışımız.
O’nun Resul-i Ekrem’inin ve Keremli Sahabelerinin gittiği, ‘Sırat-ı Müstakîm’e tam boyun bükemeyişimiz. Hükümlerine tâ cân-u gönülden râm olamayışımız…

Kendi nefislerimizi ikna edemediğimiz için de başkalarını samimi-niyetimize bir türlü inandıramayışımız!...

Gerçi…
Şu çığırından çıkmış dünyada,
Fıtrata yabancı bir medeniyetin savurduğu insanlık,
İğrençleşmiş hayatların hüküm sürdüğü şehirlerle bütün bir yeryüzü…

Evet, şöyle bir düşündüğümüzde, içinde yaşadığımız şartların İslami bir hayata elverişsizliği ortada. Tam bir günah ve isyan ablukası içinde, zulmet bombardımanı altındayız.

Ancak, her ne olursa olsun, hiçbir hafifletici sebep bizim hata ve çirkinliklerimizi örtmeye yetmez. Belki farkında olmadan, kendimizi -hâşâ!- Rabbimizin yerine koyup affımıza kesin gözüyle bakmayalım. Bırakalım bu yanlış kulluk hesaplarını, nefsin avukatlığını yapmayalım.

‘Kul, kullukta gerektir.’ Demiş büyüklerimiz.
Her şartta Rabbimizin hükümlerine seve seve boyun bükelim.
Fıtratımızda var olan hayâ ve iffet libaslarına bürünelim.
Bütün insanlık yanlış yolda yürüse de biz Hak yolun kıymetini bilenlerden olalım.

Ne zararımız olur?
İslam sayesinde; iffetiyle, izzetiyle, insanca yaşayabilmek başlı başına bir ödül değil mi?...



SÜLEYMAN KARAKAŞ
 

SerkanMuhammedSAV

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
1 May 2012
Mesajlar
332
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
31
Ya Settâr!’ Ört Bizi!

Kusurlarımızı örtüp açığa vurmayan Rabbimize hamdü senalar olsun.
O’nun Sevgili Resulü’ne, Ehl-i Beyt’ine, Sahabeler’ine ve onlara tâbi olanlara salât ve selâm…

Merhaba Dostlar;
‘Ya Settâr!’ Diyerek başladık…
Kabahat ve çirkinliklerimizin üzerini örtmesi için merhameti bol Rabbimize sığınarak.

Fâni kullar olarak, öyle çok kusur ve günahımız var ki…
Kendi nefislerimizin fenalığından, yine o merhametli Rabbimize sığınmamız gerekiyor.

Örterken, örtmeye çalışırken, daha da kötü bir şekilde ortalığa dökülüveren ayıplarımızdan. O’nun o kudreti sonsuz ilminden, bilmesinden bir türlü saklayamadığımız çirkinliklerimiz, -af buyurunuz- edepsizliklerimiz…

Kadınıyla-erkeğiyle bir türlü O’na layık olamayışımız.
O’nun Resul-i Ekrem’inin ve Keremli Sahabelerinin gittiği, ‘Sırat-ı Müstakîm’e tam boyun bükemeyişimiz. Hükümlerine tâ cân-u gönülden râm olamayışımız…

Kendi nefislerimizi ikna edemediğimiz için de başkalarını samimi-niyetimize bir türlü inandıramayışımız!...

Gerçi…
Şu çığırından çıkmış dünyada,
Fıtrata yabancı bir medeniyetin savurduğu insanlık,
İğrençleşmiş hayatların hüküm sürdüğü şehirlerle bütün bir yeryüzü…

Evet, şöyle bir düşündüğümüzde, içinde yaşadığımız şartların İslami bir hayata elverişsizliği ortada. Tam bir günah ve isyan ablukası içinde, zulmet bombardımanı altındayız.

Ancak, her ne olursa olsun, hiçbir hafifletici sebep bizim hata ve çirkinliklerimizi örtmeye yetmez. Belki farkında olmadan, kendimizi -hâşâ!- Rabbimizin yerine koyup affımıza kesin gözüyle bakmayalım. Bırakalım bu yanlış kulluk hesaplarını, nefsin avukatlığını yapmayalım.

‘Kul, kullukta gerektir.’ Demiş büyüklerimiz.
Her şartta Rabbimizin hükümlerine seve seve boyun bükelim.
Fıtratımızda var olan hayâ ve iffet libaslarına bürünelim.
Bütün insanlık yanlış yolda yürüse de biz Hak yolun kıymetini bilenlerden olalım.

Ne zararımız olur?
İslam sayesinde; iffetiyle, izzetiyle, insanca yaşayabilmek başlı başına bir ödül değil mi?...



SÜLEYMAN KARAKAŞ

Çok Güzel Eline sağlık :)
 

smyyes

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Eyl 2009
Mesajlar
3,791
Tepki puanı
5
Puanları
0
Yaş
32
Peygamberimizin takunyası diye girdim neler çıktı...
takunyalibidocusu diye birşey...
ve kapalılara İslam'a ne laflar edilmiş.
çok okumamız lazım çook..bunlarla başa çıkmak için ilim gerek..
kötülemek ne kadar kolay onu niye taktığını bilip bilmeden
bir bilseler ,anlayabilseler seni başımızın üstünde niye taşıdığımızı
Allah'ım önce kendimizi sonra milleti sapıklıktan kurtaracak ilim ver bize.ilim..
 

SerkanMuhammedSAV

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
1 May 2012
Mesajlar
332
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
31
Kardeşim Onlar sahtedir :) ayrıca Kapalı Kızlar Yemin Ederim En Güzel açıklara bakmam bea Onlar güzel gelmiyor Kardeşim :)
 

SerkanMuhammedSAV

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
1 May 2012
Mesajlar
332
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
31
Erdemin en büyüğü, seninle ilişkilerini kesene iyilik etmen, senden esirgeyene vermen, sana kötülük edeni bağışlayıp, dost elini uzatmandır.
Hz. Muhammed
 

SerkanMuhammedSAV

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
1 May 2012
Mesajlar
332
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
31
Küçümseyen hiçe sayan olursa takma :) bil ki Onlarda İnsanlık belkide Hiçt ir, Onların amacı Allah rızası değil belkide Cennett ir
 

SerkanMuhammedSAV

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
1 May 2012
Mesajlar
332
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
31
"Birşey istediğin zaman yalnız Allah'tan iste. Yardım dilediğin zaman Allah'tan dile. Şunu iyi bil ki bütün yaratılmışlar elbirliği ile sana bir menfaat bahşetmek isteseler, Allah'ın sana yazdığından daha fazlasını bağışlayamazlar. Yine yaratılmışların tümü elbirliği ile sana bir zarar vermek isteseler, Allah'ın sana takdir ettiğinden fazlasını yapamazlar."

(Tirmizi, Sünen, fi sıfati'l-Kıyame, 60)
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt