Topyekün kâinat, ince kudret akışları ve hasas bir hesap içinde çalkalanırken âlemin en üstün varlığı ve ziyneti olan insanın hesapsız, gelişigüzel, nefsâniyetine mağlûb olarak hareket etmesine yol var mıdır?
Âyet-i kerîmelerde buyurulur:
...
“Bizim sizi boş yere, bir oyun ve eğlence olarak yarattığımızı ve sizin bize döndürülüp getirilmeyeceğinizi mi sandınız?” (el-Mü’minûn, 115)
“İnsanoğlu kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanır?” (el-Kıyâme, 36)
İnsanın masumluk devri, bülûğa ermesi ile nihayet bulur. Kulluğu lâyıkıyla gerçekleştirme gayreti içinde olan mü’minlere bu ikinci merhalede yeni bir mesuliyet devri başlar. Bu olgunlaşma devrinde akla ilâveten bir de gönül gözü ile tefekkür etmek gerekir ki, cihân ilâhî sırlarını, kudsî hikmetlerini, hakîkî renklerini, ancak îmânlı gönüllere açar.
Âyet-i kerîmelerde buyurulur:
“Onlar, üstlerindeki göğü nasıl yapmışız, süslemişizdir bir bakmazlar mı? Onda hiçbir çatlak da yoktur. Arzı (yeryüzünü nasıl) yaydık, ona sağlam dağlar attık, onda gönül açan her çiftten bitirdik?! (Bütün bunları) Allâh’a yönelen her kulun, gönül gözünü açmak için ve (ona) ibret vermek için (yaptık).” (Kâf, 6-8)
“Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün birbiri peşinden gelmesinde, insanlara fayda veren şeylerle yüklü olarak denizde yüzüp giden gemilerde, Allâh’ın gökten indirip de ölü haldeki toprağı canlandırdığı suda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârları ve yer ile gök arasında emre hazır bekleyen bulutları yönlendirmesinde düşünen bir toplum için (Allâh’ın varlığını ve birliğini ispatlayan) birçok deliller vardır.” (el-Bakara, 164)
Rabbine kul, Rasûlü’ne ümmet olabilmeyi saâdet bilenler, bu muhabbet râbıtasında saf tutarlar. Bu ulvî cephenin adı îmandır. Îman ki gönülde Hak nûrunun parlamasından muhabbetin yüreği doldurup taşırmasından ibâret kudsî bir duyuştur. Feyizli bir gönül ile kâinâta nazar edenler, öyle bir duyguya nâil olurlar ki, nazarlarında sanki üzerlerindeki semâ, muhteşem bir billur avize gibi ilâhî sırlardan göz kırpan bir derinlik sunmakta; yeryüzü ise her ağaç ve onların yaprakları ile niyaz ellerini açarak neşeli ürperişlerle Rabbine yalvarmakta…