Şuurlu ve dertli şâir, hikmet bilinsin ve ibret alınsın diye şu mısralarında ne güzel söylemiştir:
"Kur'an okunuyor, başlarını eğdiler, huşudan değil."
"Bu bir şekildir, samimiyet yok bunda, iyi bil!"
"Bak, şarkı ve çalgı başlayınca nasıl da coştular!"
"Bil ki, buna Allah için değil şeytan için koştular!"
"Def, düdük, çalgı ve neşeli nağmeler, birbiriyle özenle Örülmüş."
"iyi amma, çalgı ve şarkılar eşliğinde ibâdet, nerede görülmüştür?"
"Acaba Kitâbullâh kendilerine niçin ağır geliyor?"
"Çünkü her biri, onda emir ve nehîler olduğunu iyi biliyor."
"Biliyorlar ki Kuran nefse karşı geliyor."
"Kalbi canlandırıp aklı "biliyor."
"Semâ toplantısı ise nefsin hoşuna gidiyor. Şeytan da oraya "gel, gel" ediyor."
"Fakat câhil ve gafil adamlar dinler mi söz?"
"Tutuşmuş yanıyorlar, sanki içlerinde bir köz"
"Hepsi kendinden geçmiş, âdeta sarhoş olmuşlar."
"içki içmemişler, vecd ve istiğrakı bulmuşlar."
"talim ve insaf gözlüğünü bir güzelce tak: Bunlara, içkicilere oynayan kadınlara bak!"
"Sonra, fetva için vicdanına bir sor: Bunların hangisine "bu, daha günahtır diyor."
Ebu Bekir et-Tartûşî, sema'nın haram olduğuna dâir yazdığı eserinin baş tarafında şöyle buyurdu:
"Olanca hamd ü senamız, âlemlerin Rabbı olan yüce Allah'adır. Elbette güzel akibet, günah ve kötülüklerden sakınmasını bilen takva ehlinindi r. Zâlimlerden başkalarına düşmanlık göstermek ise doğru olmaz. Yüce Allah, bizlere hakkı hak olarak göstersinde hep hakka uyalım. Bâtılı da bâtıl olarak göstersin ki, dâima bâtıldan kaçmış olalım! Allah, cümle kullarım buna hidâyet buyursun! Bizden öncekilerin yaşayışları, gerçekten takva içinde geçmiştir. Şayet Allah'ın kullarından biri, nefsine uyup bir günah işlemiş olsa, bunu herkesten gizlerdi. Sonra bu kötülüğü bırakır, kendisini bağışlaması için yüce Allah'a yalvarırdı. Günâhını açığa vurmadığı gibi, günahta İsrar da etmezdi. Derken cehalet ve gaflet arttı, ilim ve marifet azaldı, insanlard an bâzıları, alenen günah işler oldu. Sonra durum, gittikçe daha da kötü oldu. iyilikler azalıp kötülükler çoğaldı.
Nihayet müslüman kardeşlerimizden bâzılarını şeytanlar yoldan çıkardı. Dînî şuurları ve akılları iyice zayıfladı. Kur'an'ı arkalarına atıp, oyun ve eğlenceye aşık oldular. Adeta kendileri ni buna kaptırdılar. Ken-dikendilerini aldatmak içinde, bunun kendileri ni Allah'a yaklaştıracak en iyi yol olduğunu iddiaya başladılar. Böyle inandılar, böyle telkinler de bulundula r. Böylece kendileri ne has bir yol tutup müslü-manların yolundan ayrıldılar, islâm fakîhlerine, büyük din mürşid-lerine açıkça muhalefet ettiler Bu ise, kat'iyyen iyi bir gidiş değildir.
Rabbimiz yüce Kitâbı'nda şöyle buyurur: "Kim, kendisine doğru yol belli olduktan sonra Allah'ın Elçisi'ne karşı gelir ve mü'minlerin yolundan başka bir yola uyarsa, onu döndüğü bu yolda bırakırız ve cehenneme sokarız. Ne kötü bir gidiş yeridir, orası!"(Nisa 115)
"Ben bu konudaki bu eserimi yazmakla, hak ve hakikati açıklamayı, bazı bâtılcılarm şüphesine cevap yermeyi, kitap ve Sünnet'ten bu husustaki delilleri göstermeyi istedim. Önce, bu hususta bizlerden daha yetkili bulunan âlimlerimizin sözlerini vermeyi uygun buluyorum . Tâ ki, bu hususta hakikatin ne olduğu iyice bilinmiş olsun."
Ehl-i sünnet imamlarından imam Mâlik, şarkı söylemeyi ve onu dinlemeyi nehyetmiştir. Ve demiştir ki: "Bir kimse, satın aldığı cariyenin şarkıcı olduğunu öğrense, bunu geri verme hakkına sahiptir."
Yine imâm Mâlik'e Medîne ehlinin şarkı hakkında ruhsat verdikleri söylenip bu hususta ne diyeceği sorulduğu zaman, o şu cevabı vermiştir: Evet Medîne ehlinden buna izin verenler vardır, fakat bu kimseler bize göre fâsıklardır."
Hanefî mezhebi imamı Ebû Hanîfe'ye gelince: "O bunu kerih görmüş ve günah saymıştır."
Küfe ehlinden imam Süfyân-i Sevrî'nin, Hammâd'm, ibrahim Nehaî'nin, Şa'bî'nin ve daha başkalarının mezhebi de böyledir. Bunların bu hususta aralannda hiçbir ihtilâf olmamıştır. Şarkının, musikinin menedilme si hakkında Basra ehli arasında da herhangi bir ihtilâf olduğu malumumuz değildir. Fakat bu hususta en şiddetli mezheb, Hanefî mezhebidir. Nitekim Hanefî mezhebi âlimleri, bütün çalgı âletlerinin dinlenilm esinin haram olduğunu söylemişlerdir. Onlara göre üflenerek çalman çalgı aletleri, def ve kudüm aynıdır. Çalgı ve şarkı düşkünlerinin şahitlikleri kabul edilmez, kendileri fâsık sayılır. Hattâ onlar bu konuda derler ki: "Çalgı âletleri eşliğinde şarkı dinlemek fâsıklık, bununla zevklenip hoşlanmak kâfirliktir, yâni nankörlüktür. Onlar bu hususta Peygamber imiz'e ref an bir hadis de rivayet ederlerse de, bu sözün Peygamberimiz'e refi ve nisbeti sahîh değildir."
Şafîîlere gelince: Bizzat imam Şafiî kendisi şöyle der: "Çalgı ve şarkı, mekruh olan bir eğlencedir, muhal ve bâtıla benzemekt edir. Bunu fazlaca irtikâb eden kimse; sefih sayılır ve şahitliği red edilir."
Şafiî mezhebi âlimleri de, mezhepler ine göre bunun haram olduğunu açıklamışlar, Şafîîlere göre helâl sayıldığı iddiasını da red ve inkâr eylemişlerdir. Nitekim Kâdî Ebü't-Tayyib el-Taberi, Şeyh Ebû îshak ve Îbnü's-Sebbâğ gibi zâtlar, bu kabil açıklamalarda bulunmuştur. Şeyh Ebî Ishâk, et-Tenbîh adlı eserinde şunu söyler: "Çalgı çalmak, şarkı söylemek gibi haram kılınmış bir menfaat üzerine ücret sahîh olmaz. Kesin haram kılınmış bulunan içkinin taşınması için sahîh olmadığı gibi." Evet o böyle söyler ve bunda herhangi bir ihtilâf olduğunu da zikretmez . El-Mühezzeb adlı kitap da şöyle der: "Haram kılınmış menfaatle r için ücret caiz olmaz. Çünkü bunun kazancı haramdır. Kendiliğinden ölmüş hayvanın (meytenin) ve kanın kazancı haram olduğu gibi."
Üstadın bu sözünü, birkaç madde hâlinde gözden geçirelim: Birincisi: Çalgı ve şarkının ücreti, mücerred (sırf) haram bir ücrettir.
ikincisi: Bunun üzerine ücret tahakkuk ettirilme si batıldır.
Üçüncüsü: Bundan elde edilen kazanç, meyte ve kandan elde edilen kazanç gibidir.
Dördüncüsü: Kişinin malını, çalgıcı ve şarkıcıya vermesi caiz değildir. Çünkü bu suretle malını harama harcamış olacaktır.
Beşincisi: Ney, flüt, kaval kabilinde n bir şey çalıp eğlendirmek haramdır. Çalgı âletlerinin en hafifi bunlar sayılır. Bunlar dahi haram olursa, ud, tanbur, tanbur gibi çalgı âletleri haram olmaz mı? ilmin kokusunu almış bir kimse için, bunun haramlığını red etmek mümkün mü? Bilindiği gibi bu zâten, fâsıklarm, içki içicilerin şiarı, alâmetidir.
İmam Ebû Zekeriya en-Nevevî de böyle demiştir: "insanları heyecanlandırıp coşturan ve aslında içkicilerin şiarı (alameti) bulunan çalgı aletleri ile çalıp söylemek haramdır. Yera (ney, flüt, kaval) denilen aletin kullanılmasında ise iki hüküm vardır, imam Beğavi, "sahih olan, haram olmasıdır" demiştir.
Ebu Amr Ibni Salâh, çalgı çalınarak ve defe vurularak icra edilen bir musukîyi dinlemeni n haram olduğundan icmâ bulunduğunu söylemiş ve Fetâvâ'smda şöyle demiştir:
"İyi bilinsin ki, çalgılı bir eğlencede; eğer def, zurna, (klarnet v.s.) şarkı bir araya gelmiş bulunursa, bunu dinlemek haramdır. Dört mezhep imamlarının ve diğer islâm âlimlerinin bunda ittifakı vardır.