Hıdırellez de dua etmek ve Gül ağacının altına asmak günah mı????
Hıdırellezde bir kağıda dileğini gül ağacına asmak caiz midir; bu günah mı, şirke girer mi?
Değerli kardeşimiz;
Dinimizde dilekler yalnızca Yüce Allah'tan dilenir. Çünkü dileğimizi yerine getirebilecek yegane kudret sahibi olan Yüce Allah'tır.
"De ki: Allah'ım sen mülkün sahibi, sen dilediğine mülkü verirsin, dilediğinden mülkü alırsın, dilediğini yükseltirsin, dilediğini alçaltırsın. İyilik senin elindedir, sen her şeye kadirsin. " (Âli İmran, 3/26)
Dileklerimizi öncelikle ve sadece Allah'tan dileriz. Çünkü her şey O'nun kudretindedir. O'nun izni ve haberi olmadan hiçbir şey meydana gelemez. Dileklerimizi arz ettiğimiz kulları ancak birer vasıta olarak görmeliyiz.
"O'nun katında izni olmadan şefâat edecek (dilekleri yerine getirebilecek) kimdir?" (Bakara, 2/255)
Ehl-i Sünnet itikadında tevessül, yani dualarımızda Allah katında makbul olduğu zannolunan kişilerin hürmetine Allah'tan istemek caizse de, bunda çok dikkatli olmak ve o kişide herhangi bir güç görmemek lazımdır. Dileğimizi, şahısların veya ölülerin yerine getirebileceğine inanmak bizi küfre ve şirke götürebilir.
Bu sebeple türbelere gidip dilekte bulunmak veya dileklerimizi dile getirirken Allah ile birlikte, şahısları zikretmek hususlarında dikkatli olmak gerekir. Ayrıca türbelere dilek mumları dikmek, dilek taşı yapıştırmak, mukaddes sanılan türbelere adak adamak, çaput bağlamak bâtıl ve bid'at olan ve İslâm ile ilgisi bulunmayan şeylerdir. Bunlara inanarak ve bel bağlayarak yapmak kişiyi küfre götürebilir. (Şamil İslam Ans., DİLEK md.)
Aynı şekide Hıdırellez'de de gül ağacına asılan dilek kağıtlarının bir manası yoktur. O günden veya gül ağacından medet ummak doğru değildir. Dinimiz bu gibi batıl inançları yasaklamıştır.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
--------------------------------------------------------------------------------
Hıdırellez ne demektir? Hıdırellez hakkında bir mü'minin görüşü ne yönde olmalıdır? Çok fazla batıl itikat var. Mesela para kesmek gibi; gazete sayfalarını para niyeti ile dua ederek kesiyorlar... Ya da gül dibine ev yapmak...
Değerli kardeşimiz;
Öncelikle batıl olan hiç bir uygulamayı dinimiz kabul etmez. Hıdırellez kutlamalarını batıl ve hurafelerle doldurmak doğru değildir. Bahsettiğiniz hurafe uygulamalara itibar etmemek, bu gibi hurafelerden uzak durmak gerekir.
Her sene bahar mevsimindeki yeşilliğin canlandığı mayıs ayının başlarında bir Hıdırellez bayramı kutlanmaktadır. Bu bayramda insanlar ateşler yakıp üzerinden atlayarak kısmet bulacaklarını düşünmekte, içine girecekleri bir eve sahip olacaklarını ümit etmekte, daha nice niyetlerinin bu bayram günündeki bazı âdetlerle gerçekleşeceğini beklemektedir...
Bunların gerçekle ilgisi ne kadardır? Daha doğrusu, Hıdırellez ne demektir? Bunun bir aslı olmalı, sonra bu hale getirilmiş bulunmalı diye düşünmekteyiz. Bu konuda bilgi verebilir misiniz?
Efendim, bazı konular halk örfünde kabuk bağlayıp özünden uzaklaşır duruma girebilmektedir. Zannederim mayıs ayının başında kutlanan Hıdırellez bayramında da böyle bir kabuk bağlama durumu söz konusudur. Olayın aslını şöyle ifade edebiliriz:
Hazret–i Musa aleyhisselam zamanında hükümdarın birinin temiz niyetli bir oğlu kendini dine verir, dinî hayat yaşayıp dinî hizmetlerle hayatını değerlendirmek ister. Babasının hükümdarlığı, makamı, mevkii onu tatmin etmez. Hükümdar oğlunun kendini dinî hizmetlere adaması, çevrenin irşadına yönelmesi Rabb'imizin de hoşuna gider. Ona kerametler ihsan eder. Bu sebeple bu genç irşat için gezerken uğradığı çorak araziler yeşillenmeye başlar. Kupkuru çöllerin yemyeşil hale gelişi, oradan hükümdarın oğlunun geçtiğini göstermiş olur.
Arapça'da yeşilin bir adı da (hazr) olduğundan, çorak yerlerin yeşillendiğini gören halk buradan Hızır geçmiştir diyerek Hızır ismini meşhurlaştırmaya başlarlar. Bir ara bu genç, zamanın peygamberi İlyas aleyhisselamla da buluşur. Böylece İlyas aleyhisselamla buluştuğu güne halk Hızır–İlyas buluşma günü olarak isim verirler. Sonraları bu isim yuvarlanarak Hıdırellez şekline dönüşür. Tıpkı hoca merhumun, oğlunuzun adını Eyyüb koyarsanız dikkat edin, sora söylene söylene ip kalır, sözündeki gibi, Hızır ile İlyas da Hıdırellez olup çıkar..
Hızır’ın aslında geçtiği yerleri yeşillendiren bir veli mi, yoksa ayrıca bir de peygamber mi olduğu konusunda çeşitli rivayetler vardır. Fakat gerçek olan odur ki, velilerin hayatını yaşamakta olan Hızır aleyhisselam, beş çeşit hayat derecesinin ikinci derecesinde yaşamaktadır. Bu derecedeki hayat bizim gibi maddi şartlarla bağlı değildir. Bir anda birçok yerlerde farklı görüntülerle bulunabilir.
Bu yüzden halk arasında da "Hızır aleyhisselam erişmiştir imdadına." diye de söylentiler yayılmaktadır..
Bazen Hızır makamına çıkıp da Hızır’dan ders alan velilerin de olduğu, bunların Hızır gibi darda kalanların imdadına koştuğu, bu yüzden de onların da Hızır'ın kendisi sanıldığı anlaşılmaktadır.
Bediüzzaman Hazretlerinin Mektubat’ında bu konudaki soru cevapta, "Hızır aleyhisselam hayattadır, ancak onun hayatı ikinci derecede hayat olduğundan birçok alimler hayatta olmadığını düşünmektedir." şeklinde bilgi vardır.
Hızır–İlyas buluşma günü olarak bildiğimiz altı mayıs Hıdırellez bayramına bu bilgi ve ilgi bakılırsa herhalde gerçeğe daha yakın bir bakışla bakılma ve kutlama söz konusu olur.
Bugüne ait ateş yakılıp üzerinden atlanılması, oyuncak evler yapıp gerçeğine kavuşulacağının düşünülmesi,.. gibi âdetler, halkın iyilik temennilerinden ibaret arzulardan sayılırlar. Kesinlik arz eden gerçekler olarak kabul edilmezler. Bunlardan medet umulmaz.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
-------------------------------------------------------------------------------------
Dilenen şey; arzu, istek, temenni, matlub isteme, arzu etme. Dileğin olmasını istemeye de dilemek denir. Dinî mânâda dilek: Yüce Allah'tan istenmesi câiz ve olması mümkün isteklerdir.
Dinimizde dilekler yalnızca Yüce Allah'tan dilenir. Çünkü dileğimizi yerine getirebilecek yegane kudret sahibi olan Yüce Allah'tır. "De ki: Allah'ım sen mülkün sahibi, sen dilediğine mülkü verirsin, dilediğinden mülkü alırsın, dilediğini yükseltirsin, dilediğini alçaltırsın. İyilik senin elindedir sen her şeye kadirsin. " (Âli İmran, 3/26)
Allah'tan dilediğimiz dilekler makul olmalıdır. Yani Allah'tan "Ey Allahım, bana bu dünyada ölümsüzlük ver" gibi mantık dışı şeyleri dilemek câiz değildir. Dileklerimiz mümkün olmalıdır, yani sünnetullah'a aykırı olmamalıdır. "Allahım benim için şu evi altına çevir." gibi bir dilekte bulunmak câiz değildir. Dileklerimiz meşru yani helâl ve mubah olmalıdır. Allah'u Teâlâ'dan "Allahım bana her gün bir şişe şarap ihsan eyle." diye haram bir şeyi dilemek de haramdır.
Dileklerimiz ve bu dileklerimizi dile getirdiğiniz dualarımızda hâlis niyetli olmalı, gönlümüzü Allah'a bağlamalı, dileğimizi tevazu işinde dile getirmeli ve dileğimizin kabulünde aceleci olmamalıyız. "Rabbini sabah akşam, içinden yalvararak ve korkarak (ancak duyabileceğin kadar hafif bir sesle) an; sakın gafillerden olma" (el,A'raf, 7/205).
Dileklerimizi öncelikle ve sadece Allah'tan dileriz. Çünkü herşey O'nun kudretindedir. O'nun izni ve haberi olmadan hiçbir şey meydana gelemez. Dileklerimizi arz ettiğimiz kulları ancak birer vasıta olarak görmeliyiz.
"O'nun katında izni olmadan şefâat edecek (dilekleri yerine getirebilecek) kimdir?" (el-Bakara, 2/255)
Ehl-i Sünnet itikadında tevessül, yani dualarımızda Allah katında makbul olduğu zannolunan kişilerin hürmetine Allah'tan istemek caizse de, bunda çok dikkatli olmak ve o kişide herhangi bir güç görmemek lazımdır. Dileğimizi, şahısların veya ölülerin yerine getirebileceğine inanmak bizi küfre ve şirke götürebilir. Bu sebeple türbelere gidip dilekte bulunmak veya dileklerimizi dile getirirken Allah ile birlikte, şahısları zikretmek hususlarında dikkatli olmak gerekir. Ayrıca türbelere dilek mumları dikmek, dilek taşı yapıştırmak, mukaddes sanılan türbelere adak adamak, çaput bağlamak bâtıl ve bid'at olan ve İslâm ile ilgisi bulunmayan şeylerdir. Bunlara inanarak ve bel bağlayarak yapmak kişiyi küfre götürebilir.
Habil NAZLIGÜL