Biz her şeye, esirgeyen ve bağışlayan, çokça esirgeyen ve çokça bağışlayan,
hep esirgeyen ve hep bağışlayan RABBİN adıyla başlayan adamlarız anna.
büyücülerin, haramilerin, borsacıların, reklamcıların, korsanların, işgalcilerin, bankacıların elinden kurtulmamız da bundan.
sanayi devriminde bile, karanlık, rutubetli, çok bağırışlı, çok nefessiz, çok sabahsız, çok aşksız, çok çiçeksiz, çok neşesiz, çok kitapsız bir fabrikada hayatta kaldık sırf bu yüzden.
piyasaların hınçla dolu iniş çıkışlarına kalbimiz dayanıyor bir şekilde.
kalbimiz derken, ilk gençliğimiz, sakalımız, bir kasetin iki yüzüne de ardarda kaydedip dinlediğimiz şarkımız diyorum aslında.
işte böyle yaşıyoruz ve yaşamak da sana dair uzayıp giden bir özleme dönüşüyor.
insaf et anna!
.......
gitmek istemezsen bir şiir miktarı kadar otursak diyorum. şiir kalsın istersen, sadece otursak.
oturmasan da olur benimle,sadece ellerimi tut. ellerimi tutma dilersen sadece yüzüme bak.
yüzüme bak ama anna, yüzüme bak. gözlerime bak, gözlerimin içine bak.
gözlerim biraz karanlık. içinde cenkler, ayinler, kesik damarlar, kapıları yumruklayışlar,
cipralexler, turgutlar, edipler,sezailer, siyahlar, beyazlar, uykusuzluklar,
bitmeyen başağrıları, bildirilerin öfkesi, duvarlara uzun dalmışlıklar var.
gözlerim biraz yorgun. içinde bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler…
bekleyişler anna.
köylü çocukların parasız yatılı sonuçları mesela. nişanlısı askerde kızlar,
kızı ölüm orucundaki baba,babası tersanede oğul, oğlu şizofren anne.
Tarık Tufan