Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

İçinden geçeni paylaş... (3 Kullanıcı)

ahmet_99

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Ağu 2007
Mesajlar
1,767
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif] Bizlere düşen, hakkıyla sabretmektir...
[/FONT]
hlpbj.jpg
 

Sedaa_*

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 May 2012
Mesajlar
2,150
Tepki puanı
6
Puanları
0
Yaş
23
Ebû Hüreyre radıyallahu anh şöyle dedi:​
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'i:​
"Şüphesiz ki benim ümmetim, kıyamet gününde, abdest izlerinden dolayı yüzleri nurlu, elleri ve ayakları parlak olarak çağırılacaktır. Yüzünün nûrunu artırmaya gücü yeten kimse bunu yapsın" buyururken işittim.​
Buhârî, Vudû' 3; Müslim, Tahâret 35​
 

kardelele

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Ocak 2009
Mesajlar
15,425
Tepki puanı
28
Puanları
0
Yaş
55
Konum
istanbul
Muaz b. Cebel'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- yine şöyle buyurmuştur:

"İşin (dînin) başı; İslâm'dır (kelime-i şehâdettir). Onu (ayakta tuta)n direği; namazdır ve onun en yüksek noktası (zirvesi); Allah yolunda savaştır."

(Tirmizî, sahih bir isnadla rivâyet etmiştir. Hadis no: 2616)


Rabbim;
bizleri huzur ve mutluluk içinde burada biraraya getirdiği gibi CENNET te de bir araya getirsin inşallah...
AMİNNN...

HAYIRLI GÜNLER DİLİYORUM.
ALLAHA EMANET OLUN.
SELAMETLE KALIN.
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Şişşşt, n’aber. Tanıdın mı beni? Benim ben, içindeki çocuk. Tanıştığımıza memnun oldum. Azcık bana kulak verirsen, seni de memnun edebilirim.

Beni her gün biraz daha fazla ihmal ettiğinin farkındasın sanırım. Çok üzüyor bu beni. Sanki ben hiç yokmuşum gibi işe gidiyorsun, yemek yiyorsun, arkadaşlarınla buluşuyorsun… Beni, içindeki çocuğu ancak canın sıkıldığında, depresyona girdiğinde ya da evde hasta yattığında hatırlıyorsun. Peki, beni gerçekten önemsiyor musun? Ne istediğim umurunda mı?

Önce annen ve baban beni parça parça unuttu, sonra da sen onların bıraktığı kısımlarımı unuttun. Ama hatırlaman gerek.

Dur sana kendimi biraz daha yakından tanıtayım. Ben senin hayallerinim, rüyalarınım, düşlerinim… Ben, parka gitmekten acayip zevk alan, dondurma diye tutturan, oyun oynamadan duramayan sen’im. Aynı zamanda sevildiğini hep bilmek, hep hissetmek isteyenim. Elimin tutulması, başımın okşanması en büyük besinim. Tabi bi de elma şekerim…

Yetişkin olman, kocaman dertlerle boğuşman, devasa holdingleri yönetmen hiç mi hiç umurumda değil. Bunlar neden beni unutmana bahane olsun? Yetişkinler neden bir çocuk gibi zevk alamasın yaşamaktan? Büyümek, niçin içerdeki çocuğun çenesini kapaması demek olsun?

İnan bana, büyüklerin dünyası, yaşamak için hiç de kolay bir yer değil. Hoşlanmadığın insanlarla yemek yerken karnımı nasıl da tıka basa doldurduğunda ne hissediyorum dersin? Hazım güçlüğü çekmen ve kilo alman bana verdiğin bu sıkıntıdan olmasın sakın!

Problemlerinin kaynağı hakkında bir fikrin var mı? İyi arkadaşlara ihtiyacın var. Övgülere ihtiyacın var. Beğenilmeye ihtiyacın var. Kabul! Ama benimle dost olabilirsen, başkalarından beklediğin olumlamalara çok daha az gereksinim duyacağını biliyor musun?

Duygularına, sezgilerine, içinden sana seslenen minik uyarılara kulak verdiğinde beni yatıştırmak ve doyurmak için dışarıdan bir şey bulup getirmene gerek kalmayacak. Kendine daha nazik davrandığında, dışarıdakilere nazik davranmak bu kadar güç gelmeyecek sana.

Daha iyi bir hayat için çalıştığını biliyorum. Bunun için benimle daha fazla vakit geçirmelisin. Bazı terapiler deniyorsun, seni benim farklı parçalarımla tanıştırıyorlar. Fakat ben, bütünümü bilmeni, beni her şeyimle fark etmeni istiyorum. Yeterince uzun süredir bekliyorum seni. Bir gecede değişmeni isteyecek değilim. Sabrederim.

Bir çocuk dünyaya getirecek olsan onun için nasıl da deli divane olursun, değil mi? Üşümesin, üzülmesin, aç kalmasın, hastalanmasın diye kendinden vazgeçersin. İşte ben de senin çocuğunum. Tek fark, ben senden doğmadım, sen benden doğdun… Yani aslında senden büyüğüm, senden akıllım, senden tecrübeliyim. Bilgeliğime ulaşmak için önce beni fark etmeli, beni bilmelisin.

Saklambacı severim ama bu sefer senden saklanmıyorum. Hadi bul beni, tut elimi!

Yaşlandığımız için oyun oynamaktan vazgeçmiyoruz; oyundan vazgeçtiğimiz için yaşlanıyoruz
 

Çeşm-i Bülbül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2009
Mesajlar
13,384
Tepki puanı
6
Puanları
0
Selamun aleyküm kardeşim, hayırlı sabahlar :)

İşte kardeşim, sen kendi dibine baktığın için aydınlığı göremiyordun en nihayetinde :) Bir baksan şöyle etrafına aydınlığı göreceksin de :) :)

ve aleykumusselam abim hayırlı günler :)

İnanamıyorum abiiii ben gidiyorum yaa :p

Öyle diyorsanız öyledir abim:)
 

tsunami

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eyl 2006
Mesajlar
4,691
Tepki puanı
15
Puanları
36
Yaş
39
Şişşşt, n’aber. Tanıdın mı beni? Benim ben, içindeki çocuk. Tanıştığımıza memnun oldum. Azcık bana kulak verirsen, seni de memnun edebilirim.

Beni her gün biraz daha fazla ihmal ettiğinin farkındasın sanırım. Çok üzüyor bu beni. Sanki ben hiç yokmuşum gibi işe gidiyorsun, yemek yiyorsun, arkadaşlarınla buluşuyorsun… Beni, içindeki çocuğu ancak canın sıkıldığında, depresyona girdiğinde ya da evde hasta yattığında hatırlıyorsun. Peki, beni gerçekten önemsiyor musun? Ne istediğim umurunda mı?

Önce annen ve baban beni parça parça unuttu, sonra da sen onların bıraktığı kısımlarımı unuttun. Ama hatırlaman gerek.

Dur sana kendimi biraz daha yakından tanıtayım. Ben senin hayallerinim, rüyalarınım, düşlerinim… Ben, parka gitmekten acayip zevk alan, dondurma diye tutturan, oyun oynamadan duramayan sen’im. Aynı zamanda sevildiğini hep bilmek, hep hissetmek isteyenim. Elimin tutulması, başımın okşanması en büyük besinim. Tabi bi de elma şekerim…

Yetişkin olman, kocaman dertlerle boğuşman, devasa holdingleri yönetmen hiç mi hiç umurumda değil. Bunlar neden beni unutmana bahane olsun? Yetişkinler neden bir çocuk gibi zevk alamasın yaşamaktan? Büyümek, niçin içerdeki çocuğun çenesini kapaması demek olsun?

İnan bana, büyüklerin dünyası, yaşamak için hiç de kolay bir yer değil. Hoşlanmadığın insanlarla yemek yerken karnımı nasıl da tıka basa doldurduğunda ne hissediyorum dersin? Hazım güçlüğü çekmen ve kilo alman bana verdiğin bu sıkıntıdan olmasın sakın!

Problemlerinin kaynağı hakkında bir fikrin var mı? İyi arkadaşlara ihtiyacın var. Övgülere ihtiyacın var. Beğenilmeye ihtiyacın var. Kabul! Ama benimle dost olabilirsen, başkalarından beklediğin olumlamalara çok daha az gereksinim duyacağını biliyor musun?

Duygularına, sezgilerine, içinden sana seslenen minik uyarılara kulak verdiğinde beni yatıştırmak ve doyurmak için dışarıdan bir şey bulup getirmene gerek kalmayacak. Kendine daha nazik davrandığında, dışarıdakilere nazik davranmak bu kadar güç gelmeyecek sana.

Daha iyi bir hayat için çalıştığını biliyorum. Bunun için benimle daha fazla vakit geçirmelisin. Bazı terapiler deniyorsun, seni benim farklı parçalarımla tanıştırıyorlar. Fakat ben, bütünümü bilmeni, beni her şeyimle fark etmeni istiyorum. Yeterince uzun süredir bekliyorum seni. Bir gecede değişmeni isteyecek değilim. Sabrederim.

Bir çocuk dünyaya getirecek olsan onun için nasıl da deli divane olursun, değil mi? Üşümesin, üzülmesin, aç kalmasın, hastalanmasın diye kendinden vazgeçersin. İşte ben de senin çocuğunum. Tek fark, ben senden doğmadım, sen benden doğdun… Yani aslında senden büyüğüm, senden akıllım, senden tecrübeliyim. Bilgeliğime ulaşmak için önce beni fark etmeli, beni bilmelisin.

Saklambacı severim ama bu sefer senden saklanmıyorum. Hadi bul beni, tut elimi!

Yaşlandığımız için oyun oynamaktan vazgeçmiyoruz; oyundan vazgeçtiğimiz için yaşlanıyoruz
Eline emegine saglik guzel paylasimin icin. Selametle dua ile...
 

tsunami

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eyl 2006
Mesajlar
4,691
Tepki puanı
15
Puanları
36
Yaş
39
‘Ney’in feryadı ile baslar Mesnevî’sine Mevlânâ; dogdugu topraklardan kopusunu, hayat dedigimiz bize ayrılan zaman dilimindeki seyahatini, bir diyardan digerine, bir sevdadan baska sevdalara gidisini anlatır ‘ney’in. En sade ve öz haliyle, insanın, hepimizin öyküsüdür ney’in hikayesi. Her birimizin baslı basina bir dünya oldugunun; her bir gönlün acılar, sevdalar, umutlar, asklar, dert ve dermanlarla yogrulmus seyahatinin ney’e yansıyan sedasıdır.

.. Bası ve sonu olan herseyin bitmesinin, gecip gitmesinin kacınılmaz oldugu bir dünyada, nüfus kâgıtlarımızdaki bilgilere ya da cüzdanımızın kalınlıgına bakılmaksızın yeri, ismi ve zamanı bilinmeyen bir istasyonda hayat treninden indirilecegimiz gercekligi ayrım yapmaksızın hepimizin karsısına cıkar. Kimimiz seyahatinin mektuplarını yazar, kimimiz nakseder; kimi seyahatler ise sabırla baslayıp sırla mühürlenir; kelimelerin kifayetsiz, namelerin caresiz kaldıgı seyahatler vardır. ‘Ney’inki böylesi bir seyahattir, namesi herhangi bir seyahate degil “seyahat”in kendisine ait bir feryattır; hayatının özünün, henüz isimlerle, sıfatlarla, mal-mülk-varlık-yokluk endisesi ile tozlanıp kirlenmemis, yeni dogmus bebegin heyecanla carpan yüregi gibi kayıtsız, hesapsız carpısının ifadesidir. Belki de tüm seyahatler en basta sahip olup elimizden kus gibi ucan bu saflıgı, ictenligi bulmaya dair bir arayıstan ibarettir.

Besyüz milyar yıldan daha yaslı bir dünyada, tarihi otuzbes bin yıla ancak uzanan insanın, yetmis yıllık hayatı Yunus’un bir göz acıp yummasından dahi kısa bir sürece tekabül eder. Sadece kendimizin sahip oldugu bu “seyahat an’ını” kosturmacalar, telaseler, endiseler, anlamsız mücadeleler icinde yitiririz cogu zaman. Binalar, caddeler, betonlar arasında .., Ask’tan baska hicbir söz söylemeyenMevlânâ’nın, Yunus’un yani gercek âsık’ların sohbeti; cömertligi ve berraklıgı ile kimseyi ayırmadan, secmeden, elemeden, herkesin üzerine aydınlığını salan günesin kara bulutların arasından cıkıvermesi kabilinden hayatımızı ask ve sevgiyle aydınlatır.

Âsık’ların dili birdir; ask dilini konusurlar, anlamak için ne tercüman, ne sözlük gerekir; ask’a talip olma istegi, talebin kabul edildiginin mesajıdır. Âsık’ın mekânı gönül evidir.. Tozların, masalların, mitolojilerin alımlı yollarından ziyade, gönül evimizde bizi hasretle bekleyen sevgilimize kavusma yolundaki seyahatimizin nameleridir buradaki sesler..
 

tsunami

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eyl 2006
Mesajlar
4,691
Tepki puanı
15
Puanları
36
Yaş
39
S.a ben ney ve kanun dinletisini cok severim.
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Sevdiğini Hissettirmek, Sevildiğini Hissetmek


Sevdiğini sadece kendi için sevmek, hiçbir şey talep etmemek, olduğu gibi kabullenmek bence sanılanın aksine bir nevi bencillik olmalı. Ruhuna sevmenin keyfini tattıran insan, karşısındakine sevildiğini hissettirmiyorsa, tek kişilik bir oyunun baş kahramanı olmaktan öte gitmez. Anne, baba ya da sevgili, hiç fark etmez. Sevmenin keyfini alıp ruhunu sakinleştiren ve sevdikleri içinde aynı durumun geçerli olduğunu düşünen insan. Oysa bilmez ki zaman insanları yorar ve yorulan insan için çoğu kez sevilmek, sevildiğini hissetmek hayati önem taşır. Kendi için seven insan her şeyin yolunda olduğunu düşünürken, yavaş yavaş kopmalar başlar, evladın annesinden sevgilinin sevdiğinden... İfade edilmemiş sevgi sözcükleri, gerek duyulmamış bir başını okşama, zamanla kapanmaz uçurumlar açar iki şaşkın bakış arasında. Oysa karşıdan beklendiğini bildiğin sıcak bir gülümseme, hiçbir özel güne amade olmayan sıkı bir kucaklama, belki küçük bir tenkit bile sevgiyle yapılmış, insanı insana bağlar, muhatap kılar.
Zaman herkeste aynı izler bırakmaz geçerken ve her zaman sevdiği müddetçe sevileceğini düşünen insan belki de hayatının en büyük yanılgısını yaşar. Sevmek, devamlılık için hiçbir zaman tek başına yeterli olmaz eğer gerçekten istenen devamlılıksa. Sevgi, tek başına kendine saklandıkça çoğalıp anlamını bulamaz. Çocuk güvende olduğunu hissetmek ister onay veren bir bakışla ve insan hissetmek ister sevildiğini...
 

Çeşm-i Bülbül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2009
Mesajlar
13,384
Tepki puanı
6
Puanları
0
Sebepsiz hüzün lütuftur derler.. - Serdar Tuncer

Peki ya sebepli - sebepsiz olan ?
 

Aşk-ı Hicab

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Şub 2009
Mesajlar
12,148
Tepki puanı
25
Puanları
38
Yaş
39
x1pN1mp8dKYgTEOo8Nl7CxhznDD0xOTg_APhwgXUPun8smmk9c6ljzHVsPpJ7VB3GLd78M2lPTy9yY24oh0dLGkPHy-abMbMsFDu8s49EL6N5T1nknXb9x_Ow


Hayırlı,

bereketli,

bol maneviyatlı

cuma'lar dilerim..
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt