Bir İdamlık Tebessüm Kalsın Ölüm Başında Efendim !
Ehl- dünyanın zedelenmiş maneviyatından aldım idamımı Efendim.Sen'i unutmuşluğumla daldım bedbaht hayatın en icra uçlarına.Meşakkatli bir yola girdim.Yanlarımda çıkan yeşil ışıklara aldırmadım.Kapattım irademin gafletiyle..Sonunda yolların ışıksızlığında çürüdüm.
Şimdi infaz etti yokluğunun unutmuşluğunda yaşadığım hayat.Sureti meçhul acılar gebe oldum her zaman.Veyl bana ki;batılı kalbime zuhur etmiş nefsim tanımadı Yar'i.Bir adım ötede olan mutluluğuda zindan eyledi kendine..
Pişmanlığın kirliliğinden arınmaya çalışan ellerim kıyamda şimdi Ey Yar!Gözyaşlarımın acziyetinde boğuluyor gaflete uyanmış gözlerim.Son nefeslerimi adıyorum uğruna..
Ümmetin rotasından kaymış ben,
Dar-ı bekanın hesabını yapmadan dar-ı dünyaya dalmış ben,
Ben ki; hakettim idami Efendim!
Darağacına astım zamanı öldürmek için..Akrep ve yelkovanı susturmak istedim biraz..Husumetimi hesaba çekmek, Yar'in hasretine biraz daha yanmak için.Lakin zamanı durdurmak ne mümkün.Saatler doludizgin dakikalara düçardı.
Bak , zehirlenmiş enaniyetimi kopardım.Dağıldı tespih gibi şerha şerha..En çok ta Yusuf kuyularında görünmezliklere uçtular.İbrahimce bir baltamıydıki; vurdum hakkaniyetsizliğin,nankörlüğün zerrelerini kopardım koparılası tüm kirleri..Bir idamlık ömürde olsa arınmışmıyım basiretsizliğin kollarından Efendim..
Merhametinle fethetmne muhtaç şimdi şu yüreğim.Huzurundayım bak affın zerresine layık olamasamda.Hala bir umut var ölüm başında..Şu sözler dillenir titrek dilimde;
'Bir idamlık tebessüm kalsın ölüm başında Efendim! O tebessüm ki; Sen'i bulan gönlümün zaferinden bir zerre..
Masum bakışlar beni infaz edecek iplerde şimdi..Masumluğun huzuruna dalıyorum.Ki ben boynuma saplanacak iplerde buldum Yar'i..Ki benim idamımda intibah etti ruhum huzura...Boğazımda feyze dair tek,konuşmayacağıma dair son söz var şimdi meramımı alatan;
'Bir idamlık tebessüm kalsın ölüm başında Efendim!'Tebessüm ki; inşirah serinliğindeki bir zerre..
Bir idamcık ömrüm kalmış.
O ömür ki; hakkaniyeti gördüğüm,
O hakkaniyet ki; vefasına vurulduğum,
Şefkatinin ilk cemresine sığındığım,
Varlığına uyandığım,
Kokusuna yandığım,
Adını andığım...
Ve masada titrek bir mum..
Mumun ışıltısı loş duvarlara müphem bir parıltı verirken,yüzüme süreyyanın keskinliğini yansıtıyor.Keskinliğin aynasında geçmişimi görüyorum.Ve hicabi bir hüzne bürünüyorum..
Mumun tükenmişliğiyle eriyorum..Tükenen her damlasındaki pişmanlık akıyor içime..
Ve ağlıyorum...ağlıyorum...ağlıyorum...
Mevtin korkusuna değil,
Geçmişimin yüzsüzlüğünden hayamın ürkekliğiyle cemaline nasıl bakacağıma ağlıyorum Ey Yar !