Hüzün, gam, keder, sıkıntı, üzülme demektir. Bir Müslümana gelen her sıkıntı, her üzüntü günahlarına kefaret olur.
Birkaç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Dünyada hüznü uzun olanın âhirette rahatı çok olacaktır.) [Müslim]
(Günahları çok olup da, onlara kefaret olacak amelleri olmayan kimsenin müptela olduğu hüzünler, günahlarına kefaret olur.) [İ. Ahmed]
(Dünyadaki musibetler, hastalıklar ve hüzünler [günahlara] karşılık olur.) [İ. Cerir]
(Cenaze namazını kıl, belki bu sana hüzün verir. Hüzünlüler Kıyamette, Allah’ın gölgeliklerinde bulunurlar ve hayra sahip olurlar.) [Hâkim]
(Bir mümine gelen yorgunluk, ağrı, kaygı, hüzün, gam, eza veya onun ayağına batan bir diken bile, günahlarına kefaret olur.) [İ. Hibban]
(Hüzünlü, gönlü kırık kimse, Allah’ın himâyesine girer, her türlü hayra mazhar olur.) [İbni Asakir]
(Kalb veya gözde olan hüzün rahmanîdir, ele ve dile çıkarsa şeytanîdir.) [Ebu Nuaym]
(Hüzünlü kimse, Kıyamette Arş’ın gölgesinde bulunacak ve her hayra mazhar olacaktır.) [Hâkim]
(Kıraati en güzel olan, Kur’anı hüzünlü okuyandır.) [Taberanî]
Peygamber efendimiz, “sallallahü aleyhi ve sellem”(Hüzünlü olmak, kalbin anahtarıdır) buyurunca, (Hüzün nasıl elde edilir?) diye soruldu,(Aç ve susuz kalmakla) diye cevap verdi. (Taberanî)
Demek ki, oruçlu olmak da hüzne sebep oluyor. Hüznü gerektirecek
işleri aramalıdır.