“Ebu Muhammed b. Abdullah Basri buyurdu ki; Kalbe gelen düşünceler Hak’tan, Melekten, Şeytandan ve Nefisten olmak üzere dört çeşittir. Bu düşünceleri alan kimse, Hak’tan geleni kalbin üstünden, Melekten geleni sağından, Şeytandan geleni solundan ve nefisten geleni kalbin alt kısmından duyarak alır.” (Sühreverdi, Avarif, s. 599, İstanbul, 1995)
Bu durum takva ile nefsini eritmiş, varlığını arındırmış, dıştan ve içten dosdoğru yola sahip olmuş ve böylece kalbi cilalı bir ayna olan kimse için geçerlidir. Böyle bir kalp, şeytan nereden gelirse gelsin onu görür. Kalp, kararıp üzerini günah kirleri kaplayınca şeytanı göremez!
“Kul, yüce Allah’tan gelen ilhamı tevhit ve melekten geleni marifet nuruyla kabul eder! Nefsi iman ve düşmanı olan şeytanı da İslam nuruyla kovar! Bazen kalbe gelen düşünce nefsin isteğinden kaynaklanır. Kul da onu kalpten sanır! Bazen de nefse bağlanması nedeniyle kalpte bir tür nifak olur.” (Sühreverdi, Avarif, s. 602, İstanbul, 1995)
Bu durum takva ile nefsini eritmiş, varlığını arındırmış, dıştan ve içten dosdoğru yola sahip olmuş ve böylece kalbi cilalı bir ayna olan kimse için geçerlidir. Böyle bir kalp, şeytan nereden gelirse gelsin onu görür. Kalp, kararıp üzerini günah kirleri kaplayınca şeytanı göremez!
“Kul, yüce Allah’tan gelen ilhamı tevhit ve melekten geleni marifet nuruyla kabul eder! Nefsi iman ve düşmanı olan şeytanı da İslam nuruyla kovar! Bazen kalbe gelen düşünce nefsin isteğinden kaynaklanır. Kul da onu kalpten sanır! Bazen de nefse bağlanması nedeniyle kalpte bir tür nifak olur.” (Sühreverdi, Avarif, s. 602, İstanbul, 1995)