Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Hz.Muhammed(s.a.v)'in örnek ahlakı (1 Kullanıcı)

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,590
Tepki puanı
954
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
HATİCE'NİN KOLYESİ

Bedir Savaşı sonunda ele geçirilen esirlerden biri de Ebu’l As'tır. Yani Peygamber (asm)’in damadı. Kızı Zeyneb'in kocası. Eşi Hz. Zeynep (r.anha), Ebu’l As'ın kurtuluş ücreti olarak, annesi Hz. Hatice (r.anha)'nin ona evlenirken taktığı altın kolyeyi gönderir.
Esirler için Mekke'den gönderilen kurtuluş ücretleri arasında yıllar önce vefat etmiş Hatice (r.anha)'nin kolyesini gören Hz. Muhammed (asv)'in gözleri yaşla dolar, arkadaşlarına:
"Eğer kabul ederseniz bu kolyeyi Zeyneb'e iade edeyim ve Ebu’l As'ı da karşılıksız olarak salıverelim.", der. Durumun duyarlılığının farkına varan arkadaşları:
"Hay hay ey Allah’ın Elçisi; siz nasıl isterseniz öyle olsun.”derler.
Hatice (r.anha)'nin kolyesi Zeynep (r.anha)’de kalır.
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,590
Tepki puanı
954
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
HEDİYEYİ HATİCE'NİN ARKADAŞINA

Hz. Hatice (r.anha) vefat edeli yıllar olmuştur. O, Mekke topraklarında yatmaktadır. Hz. Muhammed (asv) ise hicret ederek Medine'ye gelmiştir. Hatice (r.anha)'nin arkadaşlarından bir kadın da hicret edenler arasındadır. Hizmetçisi Malik oğlu Enes'in anlatımıyla Hz. Muhammed (asv)'e bir şey hediye edildiğinde çoğu kez, gelen hediyeyi o kadına yollamakta ve:
"Çünkü o Hatice'nin arkadaşı idi, Hatice'yi çok severdi." demektedir.
Hz. Muhammed (asv), Hatice (r.anha)'yi, ilk göz ağrısını hiç unutamamıştır.
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,590
Tepki puanı
954
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
HATİCE'NİN ARKADAŞI

Hz. Hatice (r.anha), O'nun (asm) otuz sekiz yıllık evlilik yaşamının yirmi beş yılını aynı yastığa baş koyarak geçirdikleri, yedi çocuğundan altısına analık etmiş olan ilk eşi, ilk göz ağrısıdır.
Hz. Hatice (r.anha)'nin vefatından kendi vefatına kadar her bahaneyle Hz. Hatice (r.anha)'ye duyduğu sevgiyi tekrar eder.
Hz. Ayşe (r.anha) ile evli olduğu zamandır. Yaşlı bir kadın evlerini ziyaret eder. Hz. Muhammed (asv) onu tanımıştır. Fakat yine de ismini sorar. Kadın
“Cessame (Çirkin şey)”, diye cevap verir. Hz. Muhammed (asv) düzeltir:
“Hayır! Sen Cessame değil, Hassane'sin! (Güzel şey).” Bunun dışında da, yaşlı kadına yaptığı iltifatların çokluğu Hz. Ayşe (r.anha)'nin dikkatini çeker ve kadın gittikten sonra sormaktan kendini alamaz.
“Ey Allah’ın Elçisi! Bu kadına ne çok iltifat ettiniz?”
Hz. Muhammed (asv), gözleri dolarak cevap verir:
“Bu kadıncağız Hatice'nin arkadaşı idi, onunla evli olduğumuz yıllarda bizi sık sık ziyaret ederdi.”
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,590
Tepki puanı
954
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
ÖNCE SÜRÜYÜ SAHİBİNE

Hayber'de Yahudilerle savaşılmaktadır. O bölgede ücretle çobanlık yapan bir zenci Müsluman olmaya karar verir. Hz. Muhammed (asv)'in yanına gelir ve isteğini söyler. Fakat Hz. Muhammed (asv) hemen kabul etmez.
"İlk önce sürüyü sahibine teslim etmen gerekir. Müslüman olman ve bizimle beraber savaşa katılmak istemen, üzerindeki emanetin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz." der.
Çoban kendine söyleneni yapar. Önce sürüyü tastamam sahibine iade eder, sonra yeni girdiği dinin gereğine koşar.
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,590
Tepki puanı
954
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
EBUBEKİR BENİ DOĞRULADI

Hz. Ebubekir (ra) ve Hz. Ömer (ra) tartışırlar. Hz. Ebubekir (ra)'in üzgün olduğunu görünce müdahale eder, arkadaşlarını karşısına toplar ve:
“Allah beni size peygamber olarak gönderdi. Siz bana yalancı dediniz, Ebubekir doğruladı. Siz bana düşmanlık ettiniz, o canıyla, malıyla siper oldu. O günler hatırına arkadaşıma bundan sonra kimse ilişmesin.” der.
O günden sonra herkes Hz. Ebubekir (ra)’i kırmamaya özen gösterir.
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,590
Tepki puanı
954
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
ANNE HAKKI

Bir arkadaşı O'na (asm) annesini şikâyet eder.
"Huyu ve ahlakı kötü." der. O (asm) cevap verir.
"Ama seni dokuz ay karnında taşırken kötü huylu değildi." Arkadaşı tatmin olmamıştır.
"Ey Allah’ın Elçisi! Gerçekten kötü huylu."
"Ama seni iki sene emzirirken kötü huylu değildi." Adam yine de ısrar eder. O (asm) da devam eder:
"Senin yüzünden uykusuz kalırken kötü huylu değildi." Arkadaşı dayanamaz.
"Ama ben de karşılığını ödedim."
“Ne yaptın?”
“Sırtımda taşıyarak hac yaptırdım.” Hz. Muhammed (asv)'in dudaklarında acı bir tebessüm belirir.
“Bir tek doğum sancısının bile karşılığını ödemiş olmadın.”
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,590
Tepki puanı
954
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
TAMAMIN GİRSİN

Ordu Tebük seferindedir. En eski arkadaşlarından Malik oğlu Avf, dinlenme sırasında küçük çadırında oturmakta olan Hz. Muhammed (asv)'in kapısına gelir. Selam vererek izin ister. İçeriden "Gir!" cevabı gelince de sorar;
"Her tarafım mı ey Allah'ın Elçisi?" Allah'ın Elçisi (asm) cevaplar;
"Evet, tamamın!"
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,590
Tepki puanı
954
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
CENNETTE GENÇ KIZ

Yaşlı bir kadın mescide, Hz. Muhammed (asv)'in yanına gelir ve
"Ey Allah'ın Elçisi! Benim için dua et de Allah beni cennetine koysun." der.
"Yaşlı kadınlar cennete giremez."
Kadın üzülür, ağlamaya başlar. Hz. Muhammed (asv)'in yüzünde bir tebessüm yayılır
"Üzülme, yani yaşlı değil bir genç kız olarak cennete gireceksin." der.
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,590
Tepki puanı
954
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
GÖZÜNDE AK OLAN

Hanım Müslümanlardan biri bir dileğini anlatmaktadır. Hz Muhammed (asv) bir söz arasında sorar:
"Sen şu gözünde ak olan kişinin eşisin, değil mi?" Hanım şaşırarak, cevaplar;
"Ey Allah'ın Elçisi! Benim kocamın gözünde ak yoktur."
"Her insanın gözünde ak olur."
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,590
Tepki puanı
954
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
BİLLURLAR KIRILMASIN

Bir yolculuk sırasında Enceşe isimli bir arkadaşı develerin önünde, daha hızlı yürümeleri için şarkı söyleyerek tempo tutmaktadır. Şarkı hızlanır, tempo yükselir ve develerin sürati de artar. Develerin üzerinde bulunan hanımlar için endişelenen Hz. Muhammed (asv) Enceşe'ye seslenir:
"Enceşe dikkat et! Billurlar kırılmasın!"
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,590
Tepki puanı
954
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
ZEYTİN ÇEKİRDEKLERİ

Hz. Ali (ra) ile beraber kahvaltı etmektedirler. Hz. Muhammed (asv) yüzünde bir gülümseme... Hissettirmeden, yediği zeytinlerin çekirdeklerini Hz. Ali (ra)'in önüne yığar... Sonunda Hz. Ali (ra)'ye önündeki zeytin çekirdeklerini göstererek;
"Ey Ali, ne kadar da çok zeytin yemişsin?.." der.
Hz. Ali (ra), görünümü son derece ciddi, cevap verir.
"Evet, ey Allah'ın Elçisi! Fakat siz de çekirdekleriyle beraber yemişsiniz. Baksanıza önünüzde hiç çekirdek yok."
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,590
Tepki puanı
954
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
DİŞİ DEVENİN YAVRUSU

Bir arkadaşı kendisinden bir binek devesi ister. O (asm);
"Olur, seni bir dişi deve yavrusuna bindirelim."der. Arkadaşı şaşırarak, itiraz eder.
"İyi ama ey Allah'ın Elçisi, ben dişi deve yavrusunu ne yapayım.Bir işime yaramaz ki."
"Bütün develer bir dişi devenin yavrusu değil midir?"
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,590
Tepki puanı
954
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
SANA BAHA BİÇİLMEZ

Zahir, çölde yaşayan Müslümanlardandır. Çölden Hz. Muhammed (asv)'in siparişlerini getirir ve Hz. Muhammed (asv) de onun şehirden yaptığı alışverişine yardımcı olur. Aralarındaki ilişkinin bu boyutuna dikkat çekerek:
"Zahir bizim çölümüzdür, biz de onun şehriyiz." der.
Fakat Zahir'in ciddi bir sorunu vardır. Doğuştan gelen bazı fizyonomik kusurları nedeniyle insanlar arasında görünmek istememekte, mecburen topluma karıştığı zamanlarda ise "Herkes bana bakıyor!" kompleksi ile ezilmekte, sıkıntı çekmektedir. Hz. Muhammed (asv) de Zahir'in bu sorununun farkındadır. Ve bir gün onu rahatlatmanın fırsatını da yakalar.
Zahir, Medine çarşısının en kalabalık olduğu bir saatte alışveriş yapmaktadır. Hz. Muhammed (asv) sessizce arkasından sokulur, elleriyle Zahir'in gözlerini yumarak bedenini kendisine çeker. Kendisine bu şakayı yapanın, kokusundan Hz. Muhammed (asv) olduğunu tanıyan Zahir ise, duyduğu mutluluktan adeta kendinden geçmiş olarak bütün vücuduyla Hz. Muhammed (asv)'e yaslanır. Peygamberlerinin o güne kadar hiç kimseye bu denli mesafesiz davranmadığını bilen Müslümanlar hayretten büyüyen gözlerle etrafına yığılırlar. Hz. Muhammed (asv) tebessümle seslenir:
"Bir kölem var. Satıyorum. Onu benden kim alır?"
Zahir bir yandan yaşadığı sürpriz iltifatın şokuyla, diğer yandan ise ömrü boyunca bütün bilincini doldurmuş olan o kompleksin etkisiyle, peygamberinin şakasına biraz acılık karışmış bir şakayla cevap verir.
"Yemin olsun ki ey Allah'ın Elçisi, beş para etmez bir köleyi satmaya çalışıyorsun."
İşte Hz. Muhammed (asv)'in beklediği fırsatta budur. "Herkes bana bakıyor" kompleksinin sahibine "herkes" in içinde öyle bir tedavi uygulayacaktır ki, o andan itibaren Zahir, hiç kimse karşısında en küçük bir sıkıntı hissetmeden, rahat ve başı dik olarak yaşayacaktır. Bu tam taşı gediğine koyma fırsatıdır. Hz. Muhammed (asv) o anda şakayı keser. Ciddileşir. Zahir'i göstererek ve kendilerini sarmış olan kalabalığa seslenerek:
"Hayır; andolsun ki Allah ve Allah'ın Elçisi katında senin değerine paha biçilmez!"der.
O gün Zahir'in, hayatının bayram günüdür.
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,590
Tepki puanı
954
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
PARAM YOK Kİ

Şakacı arkadaşlarından biri sık sık O'na (asm) hediye götürür. Bunlar genellikle yağ, bal cinsinden şeylerdir. Daha sonra hediyelerin satıcısı gelip malının parasını istediği zaman da fakir fakat şakacı arkadaşı Hz. Muhammed'e:
"Ey Allah'ın Elçisi! Yağın balın sahibi geldi, parasını istiyor." der
Hz. Muhammed (asm) bunun üzerine, şakaya uyarak, ciddi bir tavırla,
"İyi ama sen onu bize hediye getirmemiş miydin?" diyerek itiraz edince de, şakacı
"Param yok ki vereyim." der.
Bunun üzerine Hz. Muhammed (asv) gülerek alacaklının borcunu öder..
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,590
Tepki puanı
954
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
Mescitte Bevleden Şahsa Karşı Tutumu

Buhârî, Müslim, şu vak'ayı naklediyorlar:
"Bir gün Allah Resûlü mescitte oturuyorlardı. Bir bedevi içeriye girdi; ihtimal Efendimiz'e bir şeyler sorup öğrenecekti. Fakat bu adam gitti ve mescidin bir tarafına idrar etmeye durdu. Oradakiler, 'Dur, yapma!' diye müdahale etmek istediler. Allah Resûlü "Adamı bırakın ve idrarını kestirmeyin!" buyurdu. O bir bedevi idi. Kalkıp onu dövebilirlerdi. Ne var ki, bedeviye karşı böyle bir muamele de bedevice olurdu. Allah Resûlü'nün ashabı bedevi değildi. Sonra buyurdular ki: "Gidin bir kova su getirip idrarın üzerine dökünüz; su o pisliği alır götürür orası da temizlenir."

Evet, başlangıçta büyük çoğunluğu itibarıyla caminin içine bevledecek kadar bedevi ve vahşi bu insanlardan, o ideal cemaati çıkarmıştı. İşte Allah Resulü’nün (asm) tutumu, o bedeviyi İslama kazandırmıştı. Kim bilir belki de o bedevi, Tarık b. Ziyad, Şurahbil b. Hasene veya Ukbe'nin babasıydı...
İstiğna Dersi Alan Sahabi

İmam Buhârî, Sahih'inde anlatıyor:
"Hakîm b. Hizam, Allah Resûlü'ne (asm) geldi ve bir şey istedi. Allah Resûlü (asm) ona, istediğini verdi. Ancak Hakîm'in istemesi bitmedi. Aynı anda birkaç kere daha isteğini tekrar etti ve Allah Resûlü (asm) de, o ne istediyse verdi. Sonra da şöyle buyurdu:
'Bu dünya tatlıdır, şirindir, güzeldir, yemyeşildir. Çoğunuz bu cezbeye kapılıp gidebilirsiniz. Fakat istemeden size verilirse mübarek olur. İstediğinizden dolayı verilirse size yük olur ve minnet altında kalırsınız. Sakın istemeyiniz!'
Daha sonra bu zat dilenecek durumlara düştü ama, ne Hz. Ebû Bekir (ra), ne de Hz. Ömer (ra), değil sadaka ve zekât, ganimetten gelen "humus"tan dahi ona bir şey kabul ettiremediler. "Hayır!" diyor ve almamada diretiyordu."

Eğer Efendimiz (asm) bu zata istiğna konusundaki dersi, ona istediklerini vermeden evvel söylemiş olsaydı, belki farklı olumsuz hissiyatları devreye girecek ve bu dersten nasibini alamayacaktı. Ancak Efendimiz (asm) bütün olumsuzlukları bertaraf ettikten sonra, tam hakikat bir ders veriyor ve bu ders muhatabın bütün ruhuna ve kalbine nakşoluyordu.
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,590
Tepki puanı
954
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
Kadın Talebeler

Allah Resulü’nün (asm) terbiyeciliği çok farklı alanlarda değerlendirilebilecek bir konudur. O insanları manen eğitirken, maddeten de en medeni milletlere galebe çalacak bir şekilde donatmaktaydı. Sahabelerinin erkeklerini eğitirken, hanım sahabeleri de ihmal etmemekte, onlara özel eğitim vereceği bir gün tahsis etmekteydi. Ancak burada dikkat edilmesi gereken çok önemli bir husus vardır: Allah Resulü’nün (asm) kadınlara verdiği ehemmiyet, insanların kadınları insandan saymadıkları, alınır satılır bir eşya gibi gördükleri, doğan kızlarından utanıp diri diri gömdükleri bir dönemde olmaktadır.
Onun (asm) zamanında kadın öğretmenler de vardı. Nitekim Şifâ (Ümmü Süleyman b. Hayseme), Hz. Peygamber'in (asm) hanımlarından Hz. Hafsa'ya (r.anha) yazı öğretmiştir. Hz. Peygamber'in (asm) hanımları, ashabın kızlarının eğitim ve öğretimi ile ilgilenirlerdi. Onlar, evlerine gelen genç kızlara bildiklerini anlatırlardı. Bu kızlar da öğrendikleri bilgileri başkalarına aktarırlardı. Hz. Aişe ve Ümmü Seleme (r.anhüma) başta olmak üzere Hz. Peygamber'in (asm) hanımlarının ve daha başka kadınların eğitim ve öğretime büyük katkıları olmuştur. Öyle ki, Allah Resulü’nün (asm) eşlerinden teşekkül eden eğitim sistemine “Ezvac-ı Tahire Okulu” denilmiştir, yani “Hazreti Peygamberin Pak Eşlerinin Okulu.”
Hz. Âişe (r.anha), öğrenme konusunda utanmayan ensar kadınlarını övmüştür. Bu noktadan hareketle, kadınların öğrenmeye büyük ilgi gösterdiği sonucunu çıkarmak mümkündür. Sahâbîler de kendi kız çocuklarının eğitimiyle ilgilenmişlerdir. Söz gelimi Sa'd b. Ebû Vakkas, kızına yazı öğretmiştir. Hz. Peygamber'in (asm) eğitim konusunda hür-köle ayırımı gözetmediği de bilinmektedir. Hadis kaynaklarında onun şu sözü çok geçmektedir:

"Kim bir câriyeyi güzel bir şekilde eğitir, terbiye eder, sonra da azat eder ve evlendirirse onun için iki mükâfat vardır."

Şimdi de O’nun (asm) terbiye sisteminden geçen birkaç örnek nakletmek istiyoruz:
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,590
Tepki puanı
954
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
Çobanlıktan Âlimliğe...

Abdullah b. Mesud (ra) Ukbe b. Ebî Muayt'ın koyunlarını güden bir insandı. Allah Resûlü’nün (asm), terbiyesinden geçti ve bu koyun güden insandan öyle bir alim çıktı ki; denebilir ki Kûfe Mektebi, bu şanlı sahabinin eseridir. Düşünün ki, Alkameler, Nehaîler, Hammadlar, Sevrîler, Ebû Hanifeler hep bu mektebin talebeleridirler. Her biri kendi sahasında zirve olan bu büyükler, büyük ölçüde ilimlerini İbn Mesud kaynağından almışlardır. İbn Mesud ise, aslında bir deve çobanıydı. Ve işte Allah Resûlü (asm) bir deve çobanından böyle dâhiler yetiştiriyordu.
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,590
Tepki puanı
954
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
İslam’dan Önce Ömer, İslam’dan Sonra Ömer!..

İslâm'dan evvel Ömer, okkalı, gözü kara, sözünü esirgemez, azametli olmaya açık ve büyüklük yolunda bir insandı. Çocukluk döneminde, şununla bununla yarışması, takışması, hatta, develerin boynunu büküp altına alması, onda ne türlü kabiliyetlerin bulunduğunu göstermesi bakımından önemlidir.
İslâm'dan sonraki Ömer (ra) ise karıncaya basmayan, çekirgeyi öldürmeyen ince ruhlu ve hassas bir insandır. Şefkat ve hassasiyeti o kadar geniş ve şümullüdür ki:
"Fırat'tan geçerken bir koyun suya düşse ve boğulsa, Allah onun hesabını Ömer'den sorar." derdi.

İşte böyle bir terbiyeydi Hazreti Muhammed’in (asv) terbiyesi... Bediüzzaman, Hazreti Ömer’deki bu inkılabı şöyle veciz ifadelerle dile getirir:
“Bir nazar-ı peygamber, birden bire kalb eder,
Bir bedevî câhil, bir ârif-i münevver.
Eğer mizan istersen: İslâmdan evvel Ömer, İslâmdan sonra Ömer.
Birbiriyle kıyası: bir çekirdek, bir şecer.
Def’aten verdi semer, o nazar-ı Ahmedî, o himmet-i Peygamber.
Cezîretü’l Arabda, fahm olmuş fıtratları kalb etti elmaslara, birden bire serâser,
Barut gibi ahlâkı parlattırdı, oldular birer nur-u münevver.”
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,590
Tepki puanı
954
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
Peygamber Efendimizin (asm) öğretmenliği ve terbiye ediciliği de müstesnadır. Onun terbiyesi ile meydana gelen o Asr-ı saadetin emsalsiz fertlerinden günümüze kadar gelen ümmetin fertleri hep Efendimizin (asm) terbiyeciliğinin şahitlerindendir. Evet, bu icraatı yapan Allah'tır; bunu sarraf ve cevherci olan Hz. Muhammed'in (asv) eliyle yapmıştır. Bu itibarla, denebilir ki, tüm insanlığı, hakiki insanlığa ve insanî kemalâta yükselten veya yükseltme adına eşsiz bir din getiren Hz. Muhammed Mustafa'dır (asm).O’nun (asm) terbiye sistemi sadece nefis eksenli bir terbiye sistemi değildi. O (asm) ümmetini nefis, akıl, kalp ve bütün hissiyatıyla ele almış; çocuklarını diri diri toprağa gömen o vahşi kavimden, en medeni bir toplum meydana getirmişti. Bu durumu mümtaz sahabe Cafer İbn Ebî Talib'in, Necaşî karşısında söylediği sözler tam olarak özetlemektedir:
"Ey Melik, biz kan içer, leş yer, zina eder, hırsızlık yapar, adam öldürür ve yağmacılıkla iştigal ederdik... Kuvvetli olan, zayıfı ezer ve insanlık adına utandırıcı daha neler neler yapardık..."

Cafer İbn Ebî Talib böyle derken, Hz. Muhammed'den (asv) evvel insanlığın nasıl üst üste karanlıklar içinde bulunduğuna dikkati çekiyordu.
Şimdi genel bazı başlıklar halinde Efendimizin (asm) terbiye sistemi hakkında bilgiler ve örnekler verelim. Ancak bilinmelidir ki, burada nakledeceklerimiz, ancak denizden bir damla kadar değerlendirilmelidir.
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,590
Tepki puanı
954
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
Okuma Yazmaya Verdiği Önem

Bedir Savaşı’nda yakalanan esirlerden kurtuluş fidyesi vermeye gücü yetmeyip de okuma yazma bilen esirler vardır. Efendimiz (asm) bunlara ensardan onar çocuğa yazı öğretmek şartıyla serbest bırakılacaklarını söylemişti. Bu fikir, hem esirlere, hem de Ensar’a iki taraflı menfaati olan bir görüştü. Hemen eğitim için kolları sıvayan esirler ve ashab, kısa süre içinde okuma ve yazmayı öğrenmişti. Bu sayede Medine’de okuma yazma bilenlerin sayısı iyice artmıştı.[2] Bunların içerisinde vahiy katibi olan ve istikbalde Kur’an’ın mushaf haline getirilmesinde vazife alacak olan Zeyd bin Sabit Hazretleri de vardı. O dönemde bir çocuktu, ama Allah Resulü’nün (asm) harika terbiyesi onu hem vahiy katibi yapmış hem de Kur’an’ın günümüze mushaf olarak ulaşması vazifesinde görev ifa edecek bir eğitim almasını temin etmişti.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt