aliye_aliye
Altın Üye
- Katılım
- 25 Eki 2006
- Mesajlar
- 16,828
- Tepki puanı
- 4
- Puanları
- 38
- Konum
- ~* پایتخت آن بهشت *~
- Web Sitesi
- www.fizikist.com
Bir mahalleden geçiyordu. Yolu üzerinde çocuklar kaydırak oynuyorlardı. Mevlâna'yı gören çocuklar, oyunlarını bırakarak, koştular, elini öptüler. Mevlâna da onların elini öptü, sevdi, okşadı, gönüllerini aldı. Yalnız bir çocuk vardı ki, oyununu bitirememişti. Uzaktan Mevlâna'yı seslendi:
— Mevlâna, ben de geliyorum,bekle beni.
Mevlâna bekledi. Taa çocuk oyununu bitirinceye dek. Nihayet o da geldi. Büyük insanla küçük insan karşılıklı el öptüler.
Mevlâna, insanı, küçüğüyle büyüğüyle sever, saygı gösterir, insana lâyık olduğu değeri verirdi. Bir gün hamama girmişti. Fakat girdiği ile çıktığı bir oldu. Sebebini sordular. Cevap verdi:
"Soyunup hamama girmiştim. Tellâk bana yer açmak için bir şahsı havuzun başından uzaklaştırdı. Ona karşı utancımdan o kadar terledim ki, dayanamayıp dışarı çıktım."
Yine bir gün hamamda zayıf vücudunu görmüş, yakınlarına dert yanmıştı:
— Bugün vücudumdan da çok utandım. Yıllarca ona en büyük eziyetleri yaptım. Onun istediği şeyleri veremedim, istediği şekilde rahat ettiremedim. O yükümü çok taşıdı, ben ise ona bir şey yapamıyorum..
O, renkleri ve dilleri, hattâ inanışları ayrı olan insanları bir tutuyor, "Değil mi insandır, mayaları birdir" diyerek, kötülüklerin âraz, yâni değişen görünüşler olduğunu söylüyordu:
— İnsanlar yaradılıştan iyidirler, kötülükler değişmez unsur değil, arazdır. Bunlar, iyinin delil ve rehberidir.
Yine diyordu ki:
— Bir insanın, başkalarında kusur görmesi, ayıplaması, gerçekte kendi kusurunu görmesi demektir. İnsanın önce kendisindeki kin, kıskançlık, hırs, zalimlik gibi kötü huyları görmesi, onlardan arınması lâzımdır. Ondan sonra başkalarını kınamalıdır.
Mevlâna, insanlara karşı duyduğu sevgiyi, bütün canlı varlıklara. hayvanlara karşı da duymuştur. Bir yıkıkta yavrulayan, fakat yavrularından ayrılmadığı için aç kalan bir köpeğe günlerce ekmek taşımış, Emîr Pervanenin evinden gümüş kaplarla gelen yemekleri, köpeklerin önüne dökmüş:
— İstek ve meyil bakımından onlar sizden daha muhtaç., diyerek, yemeklere kimsenin elini dokundurmamıştı.
Mevlâna en verimli çağında dahi evini, çocuklarını ihmal etmiyordu. Büyük oğlu Sultan Veled, Mevlânâ'nın olgun müridlerinden Beğtimuroğlu Şeyh Kerimüddin'in nezaretinde yetişiyor ve ikinci bir Mevlâna oluyordu. Mevlâna, Onun çok seviyor:
— Bana. yaratılış ve huy bakımından en fazla benzeyen şensin. Benim dünyaya gelişim, şenin dünyaya gelmen içindi. Çünkü benim bütün söylediğim sözler, benim sözümdür. Halbuki sen benim "hâl"imsin..
diyordu.
Dr. Mehmet ÖNDER