Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

HZ. İSA NEDEN TEKRAR GELECEK (8 Kullanıcı)

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
33,136
Tepki puanı
8,217
Puanları
163
Yaş
54
Konum
Alanya
Esselamüaleykum...

Esselamüaleykum...

Konu ile ilgili olarak; Risale-i Nur, Mektubat'da Hayat Tabakaları bahsi vardır...
Konuyu aynen aşağıya aktarıyorum...
.....
.....
.....
Merâtib-i hayat beştir.

Birinci tabaka-i hayat:
Bizim hayatımızdır ki, çok kayıtlarla mukayyettir.

İkinci tabaka-i hayat:
Hazret-i Hızır ve İlyas Aleyhimesselâmın hayatlarıdır ki, bir derece serbesttir. Yani, bir vakitte pek çok yerlerde bulunabilirler.
Bizim gibi beşeriyet levazımatıyla daimî mukayyet değillerdir.
Bazen, istedikleri vakit bizim gibi yerler, içerler; fakat bizim gibi mecbur değillerdir.
Tevatür derecesinde, ehl-i şuhud ve keşif olan evliyanın Hazret-i Hızır ile maceraları, bu tabaka-i hayatı tenvir ve ispat eder.
Hattâ makamat-ı velâyette bir makam vardır ki, "makam-ı Hızır" tabir edilir.
O makama gelen bir velî, Hızır'dan ders alır ve Hızır ile görüşür.
Fakat Bazen o makam sahibi, yanlış olarak ayn-ı Hızır telâkki olunur.

Üçüncü tabaka-i hayat:
Hazret-i İdris ve İsâ Aleyhimesselâmın tabaka-i hayatlarıdır ki, beşeriyet levazımatından tecerrüdle, melek hayatı gibi bir hayata girerek nuranî bir letâfet kesb eder.
Âdetâ beden-i misalî letâfetinde ve cesed-i necmî nuraniyetinde olan cism-i dünyevîleriyle semâvatta bulunurlar.
"Âhirzamanda Hazret-i İsâ Aleyhisselâm gelecek, şeriat-i Muhammediye (a.s.m.) ile amel edecek" * meâlindeki hadisin sırrı şudur ki:

Âhirzamanda, felsefe-i tabiiyenin verdiği cereyan-ı küfrîye ve inkâr-ı ulûhiyete karşı, İsevîlik dini tasaffi ederek ve hurafattan tecerrüd edip İslâmiyete inkılâp edeceği bir sırada, nasıl ki İsevîlik şahs-ı mânevîsi, vahy-i semâvî kılıcıyla o müthiş dinsizliğin şahs-ı mânevîsini öldürür.
Öyle de, Hazret-i İsâ Aleyhisselâm, İsevîlik şahs-ı mânevîsini temsil ederek, dinsizliğin şahs-ı mânevîsini temsil eden Deccalı öldürür; yani, inkâr-ı ulûhiyet fikrini öldürecek.

Dördüncü tabaka-i hayat:
Şüheda hayatıdır.
Nass-ı Kur'ân'la, şühedanın, ehl-i kuburun fevkinde bir tabaka-i hayatları vardır.
Evet, şüheda, hayat-ı dünyevîlerini tarik-i hakta feda ettikleri için, Cenâb-ı Hak, kemâl-i kereminden, onlara hayat-ı dünyeviyeye benzer, fakat kedersiz, zahmetsiz bir hayatı âlem-i berzahta onlara ihsan eder.
Onlar kendilerini ölmüş bilmiyorlar.
Yalnız kendilerinin daha iyi bir âleme gittiklerini biliyorlar, kemâl-i saadetle mütelezziz oluyorlar, ölümdeki firak acılığını hissetmiyorlar.
Ehl-i kuburun çendan ruhları bâkidir; fakat kendilerini ölmüş biliyorlar.
Berzahta aldıkları lezzet ve saadet, şühedanın lezzetine yetişmez.

Nasıl ki, iki adam bir rüyada cennet gibi bir güzel saraya girerler.
Birisi rüyada olduğunu bilir; aldığı keyif ve lezzet pek noksandır.
"Ben uyansam şu lezzet kaçacak" diye düşünür.
Diğeri rüyada olduğunu bilmiyor; hakikî lezzet ile hakikî saadete mazhar olur. İşte, âlem-i berzahtaki emvat ve şühedanın hayat-ı berzahiyeden istifadeleri öyle farklıdır.
Hadsiz vakıatla ve rivayatla, şühedanın bu tarz-ı hayata mazhariyetleri ve kendilerini sağ bildikleri sabit ve katîdir.
Hattâ, Seyyidü'ş-Şüheda olan Hazret-i Hamza Radıyallahu Anh, mükerrer vakıatla, kendine iltica eden adamları muhafaza etmesi ve dünyevî işlerini görmesi ve gördürmesi gibi çok vakıatla, bu tabaka-i hayat tenvir ve ispat edilmiş.
Hattâ, ben kendim, Ubeyd isminde bir yeğenim ve talebem vardı.
Benim yanımda ve benim yerime şehid olduktan sonra, üç aylık mesafede esarette bulunduğum zaman, mahall-i defnini bilmediğim halde, bence bir rüya-yı sadıkada, tahte'l-arz bir menzil suretindeki kabrine girmişim.
Onu şüheda tabaka-i hayatında gördüm.
O beni ölmüş biliyormuş; benim için çok ağladığını söyledi.
Kendisini hayatta biliyor.
Fakat Rus'un istilâsından çekindiği için, yeraltında kendine güzel bir menzil yapmış.
İşte bu cüz'î rüya, bazı şerâit ve emâratla, geçen hakikate bana şuhud derecesinde bir kanaat vermiştir.

Beşinci tabaka-i hayat:
Ehl-i kuburun hayat-ı ruhanîleridir.
Evet, mevt, tebdil-i mekândır, ıtlak-ı ruhtur, vazifeden terhistir; idam ve adem ve fenâ değildir.
Hadsiz vakıatla ervâh-ı evliyanın temessülleri ve ehl-i keşfe tezahürleri ve sair ehl-i kuburun yakazaten ve menâmen bizlerle münasebetleri ve vakıa mutabık olarak bizlere ihbaratları gibi çok delâil, o tabaka-i hayatı tenvir ve ispat eder. Zaten beka-i ruha dair Yirmi Dokuzuncu Söz, bu tabaka-i hayatı delâil-i katiye ile ispat etmiştir.

(Alıntı: Risale-i Nur/ 1. Mektup)
 

ahmetaygan

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
14 Ocak 2010
Mesajlar
1
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
26
Hz. İsa, diğer tüm peygamberler gibi Allah'ın insanları doğru yola çağırmakla görevlendirdiği seçkin bir kuludur. Ancak Hz. İsa'yı diğer peygamberlerden ayıran, Rabbimiz'in takdir etmiş olduğu bazı özellikler vardır. Bunlardan en önemlisi onun halen ölmemiş, Allah Katına yükseltilmiş ve yeryüzüne tekrar geri dönecek olmasıdır.

Birçok kimsenin sandığının aksine Hz. İsa çarmıha gerilip öldürülmemiş, başka bir sebeple de ölmemiştir. Kuran'da "onu asamadıkları ve öldüremedikleri" kesin bir şekilde bildirilir ve Allah'ın onu Kendi Katına yükselttiği haber verilir. Bunların yanı sıra, Kuran'da Hz. İsa hakkında öyle bilgiler verilir ki, bunlar tarihte henüz gerçekleşmemiştir ve bu olayların gerçekleşmesi ancak Hz. İsa'nın yeryüzüne geri dönmesi ile mümkün olacaktır. Kuran'da haber verilen olayların gerçekleşeceğinden ise hiçbir kuşku yoktur.

Ayrıca Peygamber Efendimiz (sav)'in pek çok sahih (güvenilir) hadisinde de, Hz. İsa'nın Allah Katında diri olduğu, yeniden yeryüzüne döneceği, ikinci kez geldiğinde Kuran ile hükmedeceği, Hıristiyan aleminin İslam'a yönelmesine vesile olacağı ve Hz. Mehdi ile birlikte İslam ahlakını yeryüzüne hakim kılacağı haber verilmiştir. Büyük İslam alimleri de Hz.İsa'nın ölmediği ve yeniden yeryüzüne geleceği konusunda hemfikirdirler.

Buna rağmen bazı insanlar Hz. İsa'nın geçmişte "bir şekilde" öldüğünü ve bir daha yeryüzüne geri dönmeyeceğini sanmaktadır. Bu inanç, Kuran'ı ve hadisleri tam bilmemekten kaynaklanan önemli bir yanılgıdır.

Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde Hz. İsa'nın gönderileceği dönem olan "ahir zaman"da tüm yeryüzünün barış, adalet, huzur ve refahla dolacağı haber verilmiştir.

"Ahir zaman" ifadesi anlam olarak son dönem, son zaman demektir. İslam'a göre ahir zaman kavramı kıyamete yakın bir zamanda, Kuran ahlakının üstün olacağı, insanlar arasında yaygın olarak yaşanacağı bir dönemi ifade eder. İnsanların hayalinde her zaman için daha güzele, daha iyiye yönelik bir özlem bulunmaktadır. Daha güzel bir manzara, daha güzel yiyecekler, toplumsal sorunların yaşanmadığı huzurla dolu bir hayat, bolluk, güzellik…

İşte ahir zaman da tüm bu "daha iyi", "daha güzel" kavramlarını içinde barındıran bir çağı ifade eder. Ahir zaman, sıkıntının yerini bolluğun ve bereketin, adaletsizliğin yerini adaletin, ahlaksızlığın yerini güzel ahlakın, kargaşanın yerini barış ve huzurun aldığı ve tüm inanan kulların yıllardır özlemini duyduğu, İslam ahlakının yaşandığı kutlu bir dönemdir.

Bu kitapta Hz. İsa'nın ölmediğinin, Allah Katına yükseldiğinin ve ahir zamanda yeryüzüne yeniden gönderileceğinin delillerini Kuran ayetleri, hadisler ve İslam alimlerinin yorumları ışığında inceleyeceğiz. Ancak daha önce bu konuyla doğrudan ilgili bazı temel bilgileri hatırlamakta fayda var.
bence bu ayetin kur anda geçmesini sadece allah bilie
 

Cileli54

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Ocak 2010
Mesajlar
329
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
70
Allah razi olsun,önemli gercek bilgileri aktarmanizdan dolayi.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt