S.A.
HUŞU İLE NAMAZ KILAN BÜYÜKLERİMİZDEN ÖRNEKLER
: "Büyüklerimizden Hatem-i Esam (r.h) huşu ile kılınan namazı şöyle tarif buyurdular:
Rasulullah (S.A.V) Efendimiz, namaz kılan birini gördü, o kimse rükû ve secdeleri ahkamına uygun yapmıyordu. Efendimiz (S.A.V) şöyle buyurdular:
Büyüklerimizden Zeyd bin Vehb (r.h) namaz kılarken rükû ve secdesine dikkat etmeyen bir kimseyi gördü ve ona, ne zamandan beri namaz kılıyorsun diye sordu? O da kırk senedir kıldığını söyledi. Bunun üzerine Zeyd bin Vehb (r.h) buyurdu.
Cüneyd-i Bağdadi (k.s) Hazretleri, dayısı ve üstadı. Sırr-ı Sakatinin terbiyesinde küçükden beri büyüdüğü, zahiri ilimleri de küçükten beri tahsil ettiği ve hiç namazını küçüklüğünden beri terk etmediği halde huzur-u batıniyeye muvaffak olup da kalbi uyanınca evvelki kıldığı namazları noksan sayarak otuz senelik namazını kaza ettiğini söylemiştir. Hatta namaz içinde gönlüne dünya endişesi (vesvese) gelirse o namazı kaza eder. Ahiret ve cennet hatırına gelirse huzur-u Hakdan uzaklaştığını düşünerek sehv secdesi yaparmış.
Cüneyd-i Bağdadi (k.s) Hazretleri kırk yıl yatsı abdestiyle sabah namazını kıldı. Namazda gece o kadar ayakta dururdu ki ayakları şişerdi. Bu kadar ibadet ve riyazet ile meşgul iken bir gün hatırından ? Diye geçirdi. Hatiften (gaibden) bir ses işitti ki
Cüneyd-i Bağdadi (k.s) bunu işitince feryad etti ? Hatiften bir ses Cüneyd (k.s) başını secdeye koydu üç gün üç gece başını secdeden kaldırmadı ağladı, günahına tevbe etti.
Sahabeden Ebu Talha bahçesinde namaz kılarken bahçenin güzelliğine temaşa etti, kaç rekat kıldığını şaşırdı. Resulullah (SAV)' ın huzuruna gelerek Ya Resulullah beni namazda meşgul eden bu bahçeyi sadaka olarak veriyorum nereye emir buyurursanız oraya sarfedilsin." dedi.
Müslim İbni Yesar (r.h) Basra camilerinin birinde namaz kılarken caminin bir direği arka tarafından çöktü. Bu büyük gürültüyü cami dışında duyanlar koşarak geldiler. Büyük bir direk yıkılmıştı. Müslim İbni Yesar ise hala huşu ile namaz kılmaktaydı. Namazını bitirince cemaat ona geçmiş olsun deyince, ne oldu diye sordu? Bu yıkılmış direği görmüyor musun, neredeyse üzerine düşecekmiş dediler. Ne zaman yıkıldı? Diye sordu. Cemaat ona hayretler içinde baka kaldılar.
Urve İbni Zübeyr (r.h) namaz kılarken ayağını zehirli bir haşere ısırdı. Yine de namazını bozmadı.
Hz.Ali (r.a)'ın şehit olmasına sebep olan ok, o namaz kılarken çıkarıldı da haberi bile olmadı.
Hz.Aişe (r.a) şöyle buyurdu: "Resulullah (SAV) bizimle konuşur ve gülerdi. Fakat namaz vakti gelince ne O bizi tanır, ne de biz O'nu tanırdık."
Cenabı Hak (cc) Hz. Musa (AS)'a vahyetti:"Ya Musa! Beni andığın zaman vücudun titresin,Beni anarken huşu ve itminan içinde bulun, beni andığın vakit dilin kalbinin ardında olsun (düşünerek zikreyle), münacat için huzuruma geldiğin vakit aciz bir kulun efendisinin huzurunda durduğu gibi dur, çarpan bir kalp ve doğru konuşan bir lisan ile bana yalvar." buyurdu.
İmam Gazali (r.h)'in naklettiği bu vasıflar sahabe-i kiramda mevcuttu. Sahabe-i güzin efendilerimiz namaz vakti gelince, renkleri sararır ve bir korku ve heyecanın içine girirlerdi. Çünkü onlar namazı bir miraç şuurunda kılıyorlardı. Namaza durdukları zaman renkleri değişir, titrerler, kalpleri hızla çarpar, büyük bir heyecan içinde olurlardı. Azap ayetlerini okudukları zaman namazda hüngür hüngür ağlayıp kendilerinden geçerlerdi. Göz yaşlarıyla secde mahallini ıslatırlardı.
Peygamber efendimiz (SAV) Teheccüt namazını kılarken kıyamda o kadar uzun dururlardı ki ayakları şişerdi. Secdede o kadar uzun dururlardı ki , bir gün Ayşe Validemiz vefat ettiğini zannetti, eliyle dokundu, sağ olduğunu görünce rahatladı. Kendisine " Ya Resulullah neden bu kadar çok ibadet ediyorsunuz, sizin geçmiş ve gelecek günahlarınız bağışlandı, siz Cenab-ı Hakkın en sevgili kulusunuz denildiğinde", Peygamber efendimiz (SAV) "Ben Rabbime şükreden bir kul olmayayım mı?" diye buyurdu.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) ‘ in Huşu ile İlgili Hadisi Şerifleri:
Peygamber efendimiz (SAV) namazda huşu ile ilgili şöyle buyurdular:
"Nice namaz kılanlar var ki, onların namazdan nasibi, yorgunluk ve zahmetten başka bir şey değildir."
Diğer bir hadisi şerifte Peygamber Efendimiz (SAV) şöyle buyurdu: "Çok kimseler vardır ki kıldığı namazın altı da, hatta onda biri de kendisi için yazılmaz. Ancak bilerek huzur ile kıldığı kısmı yazılır."
Huşu ile namaz kılınması hususunda Peygamber efendimiz (SAV) bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurdular:
"Sizden biriniz suratı asık olduğu halde namaza durmasın. Sizden biriniz gazaplı (sinirli) olduğu halde namaz kılmasın."
Hasan Basri (r.a.) huşu ile ilgili şöyle buyurdu: "Huzursuz kılınan namaz sevaptan ziyade ulubete (cezaya) sebep olur."
Süfyan-ı Sevri (r.h) huşu hakkında şöyle buyurdu: "Huşu ile kılınmayan namaz fasittir.
İmamı Gazali (r.h) Huşu Tarifi:
İmam-ı Gazali (r.h) huşu hakkında şöyle buyurdu: "Huşu imanın meyvesi, özü ve Allah'ü Teala'nın azametini ve kendi kusurunu idrakin neticesidir.
Huşunun hem batınen (kalple) hem de zahiren olması gerekir. Kalbinde huşu olan kimsenin azalarıda huşulu olur. Namazda sakalıyla oynayan bir kimse hakkında Peygamber Efendimiz(SAV) şöyle buyurdu:
"İşte şu adamın eğer kalbinde huşu olsaydı azalarında da huşu olurdu."
Yine huşu ile ilgili Peygamber efendimiz (SAV) şu veciz ve manası şumullu olan şu hadisi şerifi buyurdular:
"Veda eden kimse gibi namaz kıl."
Bu veciz hadisi şerifinde peygamberimiz (SAV), bizlere kıldığımız namazı son namazımız gibi, adeta biraz sonra öleceğiz şuuruyla kılmamızı tavsiye buyuruyor. Bu şuurla kılınan namaz elbette huşu ile kılınır.
Büyüklerimizden Kufe de kurra imamlardan biri olan Yahya İbni Visab (rh) namazı kıldıktan sonra adeta namazda imiş gibi bir saat dururdu. İbrahim-i Neha-i (r.h) namazdan sonra bir saat hasta gibi dururdu
HUŞU İLE NAMAZ KILAN BÜYÜKLERİMİZDEN ÖRNEKLER
: "Büyüklerimizden Hatem-i Esam (r.h) huşu ile kılınan namazı şöyle tarif buyurdular:
Rasulullah (S.A.V) Efendimiz, namaz kılan birini gördü, o kimse rükû ve secdeleri ahkamına uygun yapmıyordu. Efendimiz (S.A.V) şöyle buyurdular:
Büyüklerimizden Zeyd bin Vehb (r.h) namaz kılarken rükû ve secdesine dikkat etmeyen bir kimseyi gördü ve ona, ne zamandan beri namaz kılıyorsun diye sordu? O da kırk senedir kıldığını söyledi. Bunun üzerine Zeyd bin Vehb (r.h) buyurdu.
Cüneyd-i Bağdadi (k.s) Hazretleri, dayısı ve üstadı. Sırr-ı Sakatinin terbiyesinde küçükden beri büyüdüğü, zahiri ilimleri de küçükten beri tahsil ettiği ve hiç namazını küçüklüğünden beri terk etmediği halde huzur-u batıniyeye muvaffak olup da kalbi uyanınca evvelki kıldığı namazları noksan sayarak otuz senelik namazını kaza ettiğini söylemiştir. Hatta namaz içinde gönlüne dünya endişesi (vesvese) gelirse o namazı kaza eder. Ahiret ve cennet hatırına gelirse huzur-u Hakdan uzaklaştığını düşünerek sehv secdesi yaparmış.
Cüneyd-i Bağdadi (k.s) Hazretleri kırk yıl yatsı abdestiyle sabah namazını kıldı. Namazda gece o kadar ayakta dururdu ki ayakları şişerdi. Bu kadar ibadet ve riyazet ile meşgul iken bir gün hatırından ? Diye geçirdi. Hatiften (gaibden) bir ses işitti ki
Cüneyd-i Bağdadi (k.s) bunu işitince feryad etti ? Hatiften bir ses Cüneyd (k.s) başını secdeye koydu üç gün üç gece başını secdeden kaldırmadı ağladı, günahına tevbe etti.
Sahabeden Ebu Talha bahçesinde namaz kılarken bahçenin güzelliğine temaşa etti, kaç rekat kıldığını şaşırdı. Resulullah (SAV)' ın huzuruna gelerek Ya Resulullah beni namazda meşgul eden bu bahçeyi sadaka olarak veriyorum nereye emir buyurursanız oraya sarfedilsin." dedi.
Müslim İbni Yesar (r.h) Basra camilerinin birinde namaz kılarken caminin bir direği arka tarafından çöktü. Bu büyük gürültüyü cami dışında duyanlar koşarak geldiler. Büyük bir direk yıkılmıştı. Müslim İbni Yesar ise hala huşu ile namaz kılmaktaydı. Namazını bitirince cemaat ona geçmiş olsun deyince, ne oldu diye sordu? Bu yıkılmış direği görmüyor musun, neredeyse üzerine düşecekmiş dediler. Ne zaman yıkıldı? Diye sordu. Cemaat ona hayretler içinde baka kaldılar.
Urve İbni Zübeyr (r.h) namaz kılarken ayağını zehirli bir haşere ısırdı. Yine de namazını bozmadı.
Hz.Ali (r.a)'ın şehit olmasına sebep olan ok, o namaz kılarken çıkarıldı da haberi bile olmadı.
Hz.Aişe (r.a) şöyle buyurdu: "Resulullah (SAV) bizimle konuşur ve gülerdi. Fakat namaz vakti gelince ne O bizi tanır, ne de biz O'nu tanırdık."
Cenabı Hak (cc) Hz. Musa (AS)'a vahyetti:"Ya Musa! Beni andığın zaman vücudun titresin,Beni anarken huşu ve itminan içinde bulun, beni andığın vakit dilin kalbinin ardında olsun (düşünerek zikreyle), münacat için huzuruma geldiğin vakit aciz bir kulun efendisinin huzurunda durduğu gibi dur, çarpan bir kalp ve doğru konuşan bir lisan ile bana yalvar." buyurdu.
İmam Gazali (r.h)'in naklettiği bu vasıflar sahabe-i kiramda mevcuttu. Sahabe-i güzin efendilerimiz namaz vakti gelince, renkleri sararır ve bir korku ve heyecanın içine girirlerdi. Çünkü onlar namazı bir miraç şuurunda kılıyorlardı. Namaza durdukları zaman renkleri değişir, titrerler, kalpleri hızla çarpar, büyük bir heyecan içinde olurlardı. Azap ayetlerini okudukları zaman namazda hüngür hüngür ağlayıp kendilerinden geçerlerdi. Göz yaşlarıyla secde mahallini ıslatırlardı.
Peygamber efendimiz (SAV) Teheccüt namazını kılarken kıyamda o kadar uzun dururlardı ki ayakları şişerdi. Secdede o kadar uzun dururlardı ki , bir gün Ayşe Validemiz vefat ettiğini zannetti, eliyle dokundu, sağ olduğunu görünce rahatladı. Kendisine " Ya Resulullah neden bu kadar çok ibadet ediyorsunuz, sizin geçmiş ve gelecek günahlarınız bağışlandı, siz Cenab-ı Hakkın en sevgili kulusunuz denildiğinde", Peygamber efendimiz (SAV) "Ben Rabbime şükreden bir kul olmayayım mı?" diye buyurdu.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) ‘ in Huşu ile İlgili Hadisi Şerifleri:
Peygamber efendimiz (SAV) namazda huşu ile ilgili şöyle buyurdular:
"Nice namaz kılanlar var ki, onların namazdan nasibi, yorgunluk ve zahmetten başka bir şey değildir."
Diğer bir hadisi şerifte Peygamber Efendimiz (SAV) şöyle buyurdu: "Çok kimseler vardır ki kıldığı namazın altı da, hatta onda biri de kendisi için yazılmaz. Ancak bilerek huzur ile kıldığı kısmı yazılır."
Huşu ile namaz kılınması hususunda Peygamber efendimiz (SAV) bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurdular:
"Sizden biriniz suratı asık olduğu halde namaza durmasın. Sizden biriniz gazaplı (sinirli) olduğu halde namaz kılmasın."
Hasan Basri (r.a.) huşu ile ilgili şöyle buyurdu: "Huzursuz kılınan namaz sevaptan ziyade ulubete (cezaya) sebep olur."
Süfyan-ı Sevri (r.h) huşu hakkında şöyle buyurdu: "Huşu ile kılınmayan namaz fasittir.
İmamı Gazali (r.h) Huşu Tarifi:
İmam-ı Gazali (r.h) huşu hakkında şöyle buyurdu: "Huşu imanın meyvesi, özü ve Allah'ü Teala'nın azametini ve kendi kusurunu idrakin neticesidir.
Huşunun hem batınen (kalple) hem de zahiren olması gerekir. Kalbinde huşu olan kimsenin azalarıda huşulu olur. Namazda sakalıyla oynayan bir kimse hakkında Peygamber Efendimiz(SAV) şöyle buyurdu:
"İşte şu adamın eğer kalbinde huşu olsaydı azalarında da huşu olurdu."
Yine huşu ile ilgili Peygamber efendimiz (SAV) şu veciz ve manası şumullu olan şu hadisi şerifi buyurdular:
"Veda eden kimse gibi namaz kıl."
Bu veciz hadisi şerifinde peygamberimiz (SAV), bizlere kıldığımız namazı son namazımız gibi, adeta biraz sonra öleceğiz şuuruyla kılmamızı tavsiye buyuruyor. Bu şuurla kılınan namaz elbette huşu ile kılınır.
Büyüklerimizden Kufe de kurra imamlardan biri olan Yahya İbni Visab (rh) namazı kıldıktan sonra adeta namazda imiş gibi bir saat dururdu. İbrahim-i Neha-i (r.h) namazdan sonra bir saat hasta gibi dururdu