Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Hızır (a.s.) (1 Kullanıcı)

eyüp1

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Kas 2007
Mesajlar
158
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Kur'ânı Kerîm'de, Hızır (a.s.)'in isminden açıkça bahsedilmez. Ancak Kehf Sûresi'nin 60-82. âyetlerinde yer alan Hz. Mûsâ ile ilgili kıssadan "Katımızdan kendisine bir rahmet verdiğimiz ve kendisine ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kul..." (18/65) diye sözü edilen şahsın Hızır (a.s.) olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü bizzat Peygamber Efendimizden gelen sahîh hadislerde bu şahsın Hızır olduğu açıkça belirtilmiştir (bk. Buhârî, ilm 16, 44, Tefsîru'l-Kur'ân, Tefsîru Sûrati'l-Kehf 2-4; Müslim, Fedâil 170-174).

Bu rivayetlere göre bir gün Hz. Mûsâ isrâil oğulları arasında vaaz ederken ona kendisinden daha hikmet ve ilim sahibi kimsenin olup olmadığı sorulmuştu. Hz. Musâ: "Hayır, yoktur!" diye cevap verince Cenâb-ı Hak bir vahiyle Hz. Mûsâ'yâ Mecme'u'l-Bahreyn'de (iki denizin kavuşum yerinde) kullarından salih bir kul olan el-Hadir (Hızır)'in kendisinden daha âlim olduğunu bildirdi. Bunun üzerine Hz. Mûsâ hizmetinde bulunan genç bir delikanlı ile Hızır'i bulmak üzere uzun bir yolculuğa çıktı. ikisi, iki denizin birleştiği yere ulaşınca, yolculukta yemek üzere azık olarak yanlarına aldıkları balıklarını unutmuşlardı ve Balık bir delikten kayıp denizi boylamıştı. Hz. Mûsâ oradan bir süre uzaklaştıktan sonra yemek için delikanlıdan balığı çıkarmasını istediği zaman balığın denize dalıp kaybolduğunu fârk ettiler. Hz. Mûsâ'nın Hızır'ı bulmasının alâmeti, bu balığın kaybolması olduğundan derhal oraya geri döndüler ve orada Hızır (a.s.)'i buldular. Bundan sonra Hz. Musa'nın Hızır ile, Kehf Sûresi 66-82. âyetlerinde anlatılan yolculuğu başladı.
Kehf Sûresi 66-82.
66. Mûsâ ona, “Sana öğretilen bilgilerden bana, doğruya iletici bir bilgi öğretmen için sana tabi olayım mı?” dedi.
67. Adam şöyle dedi: “Doğrusu sen benimle beraberliğe asla sabredemezsin.”
68. “İç yüzünü kavrayamadığın bir şeye nasıl sabredebilirsin?”
69. Mûsâ, “İnşaallah beni sabırlı bulacaksın. Hiçbir işte de sana karşı gelmeyeceğim” dedi.
70. O da şöyle dedi: “O halde eğer bana tabi olacaksan, ben sana söylemedikçe hiçbir şey hakkında bana soru sormayacaksın.”
71. Derken yola koyuldular. Nihayet, bir gemiye bindiklerinde (adam) gemiyi deldi. Mûsâ, “Sen onu içindekileri boğmak için mi deldin? Doğrusu, şaşılacak bir iş yaptın.” dedi.
72. Adam, “Sen benimle beraberliğe asla sabredemezsin, demedim mi?” dedi.
73. Mûsâ, “Unuttuğum için bana çıkışma ve bu işimde bana güçlük çıkarma!” dedi.8
74. Yine yola koyuldular. Nihayet bir erkek çocukla karşılaştıklarında adam (hemen) onu öldürdü. Mûsâ, “Bir cana karşılık olmaksızın suçsuz birini mi öldürdün? Andolsun çok kötü bir iş yaptın!” dedi.
75. Adam, “Sana, benimle beraberliğe asla sabredemezsin demedim mi?” dedi.
76. Mûsâ, “Eğer bundan sonra sana bir şey hakkında soru sorarsam, artık benimle arkadaşlık etme.9 Doğrusu, tarafımdan (dilenecek son) özre ulaştın (bu son özür dileyişim)” dedi.10
77. Yine yola koyuldular. Nihayet bir şehir halkına varıp onlardan yiyecek istediler. Halk onları konuk etmek istemedi. Derken orada yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar gördüler. Adam hemen o duvarı doğrulttu. Mûsâ, “İsteseydin bu iş için bir ücret alırdın” dedi.
78. Adam, “İşte bu birbirimizden ayrılmamız demektir” dedi. “Şimdi sana sabredemediğin şeylerin içyüzünü anlatacağım.”11
79. “O gemi, denizde çalışan bir takım yoksul kimselere ait idi. Onu yaralamak istedim, çünkü onların ilerisinde, her gemiyi zorla ele geçiren bir kral vardı.”
80. “Çocuğa gelince, anası babası mü’min insanlardı. Onları azgınlığa ve küfre sürüklemesinden korktuk.”
81. “Böylece, Rablerinin onlara, bu çocuğun yerine daha hayırlı ve daha merhametli bir çocuk vermesini diledik.”
82. “Duvar ise şehirdeki iki yetim çocuğa ait idi. Altında onlara ait bir define vardı. Babaları da iyi bir insandı. Rabbin, onların olgunluk çağına ulaşmalarını ve Rabbinden bir rahmet olarak definelerini çıkarmalarını istedi. Bunları ben kendi görüşüme göre yapmadım. İşte senin, sabredemediğin şeylerin içyüzü budur.”
 

imported_hilal_9

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Ara 2007
Mesajlar
1
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
56
selamümaleküm arkadaş hızır a.s ait bir el yazması veya dua emin değilim rüyamda okudum ama ne olduğunu uyanınca hatırlayamadım böyle bir dua yada el yazması varmı bildiğin.
 

tevhiteri

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Eki 2007
Mesajlar
364
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
65
Hazreti Musa Ululazim bir Peygamber olduğu halde,Cenabı Allah neden Hızır'a gönderdi?
Şimdi burada Hızır Aleyhisselam bir veli olduğu halde,Musa Aleyhisselamdan üstün gibi görünüyor.Bir de Hızır Aleyhisselam'dan bir şeyler öğrenmeye gitti.Çünkü,veren alandan üstündür durumu var.Bu halde,Hızır Aleyhisselamın Musa Aleyhisselamdan üstün olması gerekiyor.Halbuki Hızır Aleyhisselam veli,Musa Aleyhisselam Ululazim bir peygamber idi.
Bazıları,Cenabı Allah Musa Aleyhisselamı Hızır Aleyhisselama İlmi Ledün öğrenmesi için gönderdi diyorlar.Kavmi,Musa Aleyhisselama sordular.
Ey Musa,senden daha bilgin bir kimse var mıdır? Musa Aleyhisselam da yoktur dedi.O zaman vahy geldi. "Ya Musa sen Mecmeal Bahreyn" e git,Hızır'a mülaki ol.Ben ona Ledün ilmi öğrettim,sen de ledün ilmini ondan öğren." Bunun üzerine,Musa Aleyhisselam "Mecmeal Bahreyn" e gitti ve onu buldu.Bundan sonraki maceraları biliyorsunuz.
Aslında Musa Aleyhisselamın İlmi Ledünisi var idi.Çünkü,nübüvvet velayetten sonra gelir.Hatta,Muhiddini Arabi Hazretleri, "Sakın bir veliyi nebiden üstün tutmayın,veliliğin son mertebesi nübüvvetin başlangıcıdır" diyor.Bir veli yükselir,yükselir son menzile çıkar,son menzile çıktığı yerden nübüvvet başlar.Şimdi sız kıyaslayın velilikle,nübüvvetin farkını.
Nasıl kidiğer tarikatlar,esma ile tesbihi çeke çeke onların kalbi kendiliğinden zikretmeye başlar.Halbuki,kalbi zikir Melamilik'te ilk evvela telkin edilir.Nasıl diğer tarikatların bittiği yerde melamet başlıyorsa,velayetin bittiği yerde de nübüvvet başlar.
Fakat,şunu da inkar etmemek lazımdır.Musa Aleyhisselam Hızır Aleyhisselamdan bir şeyler öğrenmek için gitti,ihtiyacı olduğu için gitti.
Pir Efendimiz bunu şerhte açıklamış.Musa Aleyhisselamın üç müşkülü var idi.
1) Beni annem bir tahta parçasının üzerinde suya bıraktı,neden boğulmadım?
2) Bir kıpti öldürmüştüm,indi ilahiyede katil mi oldum?
3) Şuayip Aleyhisselamın kızlarının güttüğü koyunları ücretsiz sulamıştım.Bu olayda bir ecre,bir sevaba nail olabildim mi?
Bu üç müşkülün halli için Cenabı Allah Hızır'a göndermiştir.
Pir Efendimiz bir yerde "İlmi Ledün iki kısımdır" diyor.
1) Ledünnü İlmiye (İlm-i Tenzili)
2) Ledünnü Kevniye (İlm-i Tekvini)
Musa Aleyhisselamda olan Ledünnü İlmiye idi.Hızır da olan ilim ise Ledünnü Kevniye idi.Ledünnü Kevniye,keramet ilmi demektir.Musa Aleyhisselamın bu müşkülleri de,kerameti kevniye ile hallolunacak müşküller idi.Onun için,Cenabı Allah Musa'yı Hızır'a gönderdi.
Musa Aleyhisselam Hızır'a mülaki olduktan sonra,beraber bir gemiye biniyorlar.Hızır başlıyor gemiyi delmeye,Musa Aleyhisselam hemen müdahale diyor.Ne yapıyorsun ya Hızır,bu geminin içinde bu kadar insan var,bunlar boğulacak,yaptığın doğru bir iş midir? Ya Musa,seni annen bir tahta parçasında suya bıraktı.Suda seni muhafaza eden,bu halkı da muhafaza eder dedi.Hani annem beni bir tahta parçasında suya bıraktı,ben niçin boğulmadım diyordu ya.Böylece birinci müşkülü çözülmüş oldu.Gemi tamir edildikten sonra yola devam ettiler.Gemi karaya çıkınca,şehir içinde gezerlerken sokak çocukları oyun oynuyorlardı.Tuttu,çocuklardan birinin boynunu sıktı öldürdü.Musa Aleyhisselam yine müdahale etti,Ya Hızır,bu senin yaptığın katillik değil midir? Kabahatsiz çocuğu öldürdün dedi.O zaman Hızır Aleyhisselam,sen kıptiyi öldürdün,bu da senin kıptiyi öldürmen gibidir.Çocuğu ameliyat et,bak sait midir? şaki midir? Baktılar ki şaki.Şakiyi öldürmek katillik değildir.Tıpkı senin kıptiyi öldürdüğün gibi.Sanki Hızır'a Musa'nın kıptiyi öldürdüğünü daha önceden söylemişler.
Şehirde dolaşırken karınları acıkıyor,fakat hiç bir kimseden yiyecek bir şey bulamıyorlar.Ykılmaya yüz tutmuş bir duvarın yanına gelince duvarı doğrultuyor.Yine Hazreti Musa,Ya Hızır çok acayip hallerin var,hiç değilse şu duvarın sahibini bulaydık.Belki bize biraz yiyecek verirdi.Bu durum da,senin Şuayip Aleyhisselamın kızlarının güttüğü koyunları sulaman gibidir.Bundan ücret alınmaz,diyor.Bundan sonra,sen hiçbir şey bilmiyorsun demiyorum,öyle zannetme,senin bildiklerini ben bilmem,benim bildiklerimin bazısını da sen bilmezsin diyerek ayrılırlar.Burada,Peygamber Efendimizin bir hadisi şerifleri de kafamıza müşkül olarak takılıyor. (Ulemaü ümmeti keenbiyai beni israil) "Benim ümmetimin evliyaları beni İsrail Peygamberleri gibidir."
Beni İsrail Nebileri, "Kabe Kavseyn" e kadar yükselmişlerdir.Beni İsrail peygamberleri oraya kadar makam görmüşlerdir.Aynı makama kadar Peygamber Efendimizin evliyaları da çıkmışlardır.Bu makamları tahsil edip zevk eden mü'minler,Beni İsrail Enbiyaları gibidir.Ama bu makamları görmeyip zevkinden mahrum olan kimseler,ne kadar da ulema olsalar zahir ulemasıdır.Çünkü,bu Kabe Kavseyn makamının zevklerinden tatmamışlardır.Onun için onlar,Beni İsrail Nebileri gibi olamazlar.Onlar gibi olabilmeleri için hem şeriat ilmini,hem de tevhid ilmini tahsil edip,makamı Kabe Kavseyn'e kadar yükselmeleri icap eder ki,Beni İsrail Enbiyaları gibi olabilsinler.
Beyazid'i Bestami Hazretlerinin bir sözü vardır.
"Ben bir derya geçtim,enbiya kenarında kaldı" o,Hz.Peygamber Efendimizin ümmeti olduğundan,Hz.Muhammedin ayağıyla o Kabe Kavseyn'den "Ev Edna" yateberrüken geçtiğini ifade ediyor.Eğer,Beni İsrail Enbiyaları da Kabe Kavseyn'den Ev Edna'ya geçmek isterlerse,onların da Peygamber Efendimize ümmet olup,bilahare teberrüken o makama geçmeleri mümkündür.
"Benim ümmetimin evliyaları,Beni İsrail nebileri gibidir." denilmesi,makamatı tevhidi tahsil ettiklerinden dolayıdır.Fehmi Efendi'nin bir nutkunda vardır.
Makamı Kabe Kavseyn'e Nebiler hep ayak bastı
Ev Edna sırrına sadrı eminsin Ya Rasulallah
Kur'an-ı Kerimde ayeti kerime vardır. (Vela takrabü malel yetimi) "Yetim malına yaklaşmayın" yetim malından murat,Peygamber Efendimizin makamı mahsusudur.Bunun Kur'anı Kerimde "Makamı Mahmud" ve "Ev Edna" diye iki ismi geçiyor.Zahirde de yetimin malına tecavüz etmenin cezası,karnını ateşle doldurmaktır.Batında da yetim malından murat,Peygamber Efendimizin malıdır.Çünkü,Peygamber Efendimize ruhaniyeti,anadan,babadan gelmiş değildir.Bütün mevcudatın anası odur.Bütün mevcudat,onun ruhaniyetinden gelmiştir.Çünkü ruhaniyet yönüyle,o kimseye,ana ve baba olmadı.Onun da ana babası olmadı.Ancak,Cenabı Hakk'ın emriyle,tecellisiyle ruhaniyeti zuhura geldi.Bunu nutkunda Niyazi Efendi Hazretleri söylüyor.
Zuhuru kainatın madenisin Ya Rasulallah
Rumuzu küntü kenzin mahzenisin Ya Rasulallah
Bütün bu kainatta zuhur edenlere maden olmuşsun sen,o gizli hazinenin mahzeni hep sensin:Çünkü Peygamber Efendimiz evvela halkolunan beş isim söylüyor.Hepsi de evvel halkolundu diyor.Evvela "Benim Nurum" halk olundu,arkadan deniliyor ki,o karanlıkta olanlar görünsün için o nur tecelli edince,nasıl gece karanlıkta iken hiç bir şey görünmüyor,sabah olup güneş doğunca bu kainatta olan her şey görüntüye çıkıyorsa! Peygamber Efendimizin Nuruyla da görünmeyen şeylerin hepsi görüntüye çıkıyor.Arkasında diyor.Evvela "Benim Ruhum" halkolundu.Ruhun halkolmasıyla,bütün bu karanlıklarda bulunan cisimler hayat buldu.
Cisimlerin birbirlerinden ayrılmaları ve seçilmeleri için akıl lazımdır.İnsanlar da akıl olmazsa hiç bir şeyi seçemez ve ayırt edemezler.Bir kalabalık,bir kesret görürler ama ne olduğunu idrak edemezler.Onun için "Akıl" arkadan da "Kalem" yaratıldı diyor.Nasıl ki bu kadar harfler mevcud,fakat hiç bir harf kalemin içinde görülmüyor.Ama,kalemi eline aldığın zaman,kalem ne harfler çıkarıyor,ne hurufat döküyor...Onun için kalem de bir ruh gibidir.
Suretlerin ruhtan gelmeleri cisimleri meydana getirdi,bunların barınmaları için de bir yer icab eder.Onun için buyruluyor. "Bu arş" sonsuz bir boşluk demektir.Bu boşlukta insanlardan başka ay,güneş,yıldızlar ve gözle görülmeyen ne kadar cismani kürreler var.Bunlar hepsi arş denilen bu boşlukta yüzüp dönüyorlar.İşte Peygamber Efendimizin söylemiş olduğu beş varlık hep aynı noktaya çıkar.Onun için,bu hususta aşıklar,nice nutuklar söylemişler.Mesela,
Zuhuru kainatın madenisin Ya Rasulallah
Bu kainat senden zuhur etmiştir. (Rumuzu küntü kenzin mahzenisin) Bu sebeple bu kainat (Küntü kenzen mahfiyyen) "Ben bir gizli hazine idim bilinmekliğimi murat ettim,bu halkı halkeyledim" kudsi hadisinin mahzeninden çıkmıştır.
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
Kur'ânı Kerîm'de, Hızır (a.s.)'in isminden açıkça bahsedilmez. Ancak Kehf Sûresi'nin 60-82. âyetlerinde yer alan Hz. Mûsâ ile ilgili kıssadan "Katımızdan kendisine bir rahmet verdiğimiz ve kendisine ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kul..." (18/65) diye sözü edilen şahsın Hızır (a.s.) olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü bizzat Peygamber Efendimizden gelen sahîh hadislerde bu şahsın Hızır olduğu açıkça belirtilmiştir (bk. Buhârî, ilm 16, 44, Tefsîru'l-Kur'ân, Tefsîru Sûrati'l-Kehf 2-4; Müslim, Fedâil 170-174).

Bu rivayetlere göre bir gün Hz. Mûsâ isrâil oğulları arasında vaaz ederken ona kendisinden daha hikmet ve ilim sahibi kimsenin olup olmadığı sorulmuştu. Hz. Musâ: "Hayır, yoktur!" diye cevap verince Cenâb-ı Hak bir vahiyle Hz. Mûsâ'yâ Mecme'u'l-Bahreyn'de (iki denizin kavuşum yerinde) kullarından salih bir kul olan el-Hadir (Hızır)'in kendisinden daha âlim olduğunu bildirdi. Bunun üzerine Hz. Mûsâ hizmetinde bulunan genç bir delikanlı ile Hızır'i bulmak üzere uzun bir yolculuğa çıktı. ikisi, iki denizin birleştiği yere ulaşınca, yolculukta yemek üzere azık olarak yanlarına aldıkları balıklarını unutmuşlardı ve Balık bir delikten kayıp denizi boylamıştı. Hz. Mûsâ oradan bir süre uzaklaştıktan sonra yemek için delikanlıdan balığı çıkarmasını istediği zaman balığın denize dalıp kaybolduğunu fârk ettiler. Hz. Mûsâ'nın Hızır'ı bulmasının alâmeti, bu balığın kaybolması olduğundan derhal oraya geri döndüler ve orada Hızır (a.s.)'i buldular. Bundan sonra Hz. Musa'nın Hızır ile, Kehf Sûresi 66-82. âyetlerinde anlatılan yolculuğu başladı.
Kehf Sûresi 66-82.
66. Mûsâ ona, “Sana öğretilen bilgilerden bana, doğruya iletici bir bilgi öğretmen için sana tabi olayım mı?” dedi.
67. Adam şöyle dedi: “Doğrusu sen benimle beraberliğe asla sabredemezsin.”
68. “İç yüzünü kavrayamadığın bir şeye nasıl sabredebilirsin?”
69. Mûsâ, “İnşaallah beni sabırlı bulacaksın. Hiçbir işte de sana karşı gelmeyeceğim” dedi.
70. O da şöyle dedi: “O halde eğer bana tabi olacaksan, ben sana söylemedikçe hiçbir şey hakkında bana soru sormayacaksın.”
71. Derken yola koyuldular. Nihayet, bir gemiye bindiklerinde (adam) gemiyi deldi. Mûsâ, “Sen onu içindekileri boğmak için mi deldin? Doğrusu, şaşılacak bir iş yaptın.” dedi.
72. Adam, “Sen benimle beraberliğe asla sabredemezsin, demedim mi?” dedi.
73. Mûsâ, “Unuttuğum için bana çıkışma ve bu işimde bana güçlük çıkarma!” dedi.8
74. Yine yola koyuldular. Nihayet bir erkek çocukla karşılaştıklarında adam (hemen) onu öldürdü. Mûsâ, “Bir cana karşılık olmaksızın suçsuz birini mi öldürdün? Andolsun çok kötü bir iş yaptın!” dedi.
75. Adam, “Sana, benimle beraberliğe asla sabredemezsin demedim mi?” dedi.
76. Mûsâ, “Eğer bundan sonra sana bir şey hakkında soru sorarsam, artık benimle arkadaşlık etme.9 Doğrusu, tarafımdan (dilenecek son) özre ulaştın (bu son özür dileyişim)” dedi.10
77. Yine yola koyuldular. Nihayet bir şehir halkına varıp onlardan yiyecek istediler. Halk onları konuk etmek istemedi. Derken orada yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar gördüler. Adam hemen o duvarı doğrulttu. Mûsâ, “İsteseydin bu iş için bir ücret alırdın” dedi.
78. Adam, “İşte bu birbirimizden ayrılmamız demektir” dedi. “Şimdi sana sabredemediğin şeylerin içyüzünü anlatacağım.”11
79. “O gemi, denizde çalışan bir takım yoksul kimselere ait idi. Onu yaralamak istedim, çünkü onların ilerisinde, her gemiyi zorla ele geçiren bir kral vardı.”
80. “Çocuğa gelince, anası babası mü’min insanlardı. Onları azgınlığa ve küfre sürüklemesinden korktuk.”
81. “Böylece, Rablerinin onlara, bu çocuğun yerine daha hayırlı ve daha merhametli bir çocuk vermesini diledik.”
82. “Duvar ise şehirdeki iki yetim çocuğa ait idi. Altında onlara ait bir define vardı. Babaları da iyi bir insandı. Rabbin, onların olgunluk çağına ulaşmalarını ve Rabbinden bir rahmet olarak definelerini çıkarmalarını istedi. Bunları ben kendi görüşüme göre yapmadım. İşte senin, sabredemediğin şeylerin içyüzü budur.”

selamün aleyküm, güzel bir konudur.
''Cebrail delildir Ahmede bile bir Kamil Mürşide varmasan olmaz!''
Evet Hz.Muhammedin bile mürşüdi vardı, Hz.Cebrail (as)
Allaha yaklaşmak (altını çiziyorum)isteyenler için bir Kamil mürşide varmazsan olmaz, oysa cehennem yolu kolaydır, böylelerine hem nefis hem şeytan, hem de her türlü sapıklar mürşid olur:K
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt