Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Hicret: İddiaları terketmeme yolculuğu (1 Kullanıcı)

nuresma

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Eki 2006
Mesajlar
2,975
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Konum
ankara
Müslümanlar iki asrı aşan bir süredir İslâm'dan "hicret" [göç] ettikleri içindir ki, tastamam göçmüş vaziyetteler. Medeniyet göçmüş, "medîne" yerle bir olmuştur artık.

Hicret, Medîne'ye göç demektir. Fakat eğer medîne göçmüşse, medeniyet de göçmüş, zaman ve mekân üzerindeki tarihî yürüyüşü sona ermiş demektir.

O halde, vakit, yeniden Hicret'e hicret etmek; Hicret Ruhu'nu, Hicret Bilinci'ni yeniden diriltmek; böylelikle yeni bir medîne inşâ etmek, yeni bir medeniyet silkinişi gerçekleştirmek vaktidir. Onun için bir hicret tasavvuruna ihtiyacımız var; hemen ve şimdi.

Müslümanların, içerden ve dışardan çepeçevre kuşatıldıkları, İslâm'la ve dünyayla ilişkilerinin sakatlandığı; zor/lu, "dondurucu", "ölümcül" bir kış mevsimi yaşadıkları; kapkaranlık, zifiri bir geceye mahkûm olarak pergellerini şaşırdıkları bir zaman diliminde, yeni bir bahar mevsiminin tohumlarını ekmelerini, meyvelerini yeşertmelerini, ürünlerini devşirmelerini mümkün kılabilecek bir hicret tasavvuruna her zamankinden daha fazla ihtiyaç hissettikleri artık gün gibi ortada.

Yeni bir hicret tasavvuru icat edebilirsek, yeni bir medeniyet tasavvurunun nasıl geliştirilebileceğinin ipuçlarını da yakalayabiliriz. Bunun yolu, Hz. Peygamber'in kişisel tarihini çok iyi kavramaktan geçiyor.

Hz. Peygamber'in kişisel tarihini bir bütün olarak anlamadan, Kur'ân'ı da, İslâm'ı da, dünyayı da, dünyanın sorunlarını da anlayamaz, kavrayamaz ve anlamlandıramayız; dolayısıyla İslâm'ın insanlığa nasıl bir hayat ve dünya tasavvuru sunduğunu; bu tasavvuru nasıl hayata geçirdiğini, bu tasavvura hangi hâl ve şartlarda, hangi zor/lu zamanlarda nasıl hayatiyet kazandırdığını da göremez ve kavrayamayız.

Hz. Peygamber'in kişisel tarihini, vahiy öncesi ve vahiyle birlikte başlayan süreç olmak üzere iki ana döneme ayırarak inceleyebiliriz.

Hicret, Hz. Peygamber'in kişisel tarihinin ve dolayısıyla vahyin hayata aktarılış pratiğinin dönüm noktalarından biridir. Ancak Hz. Peygamberin kişisel tarihinde "bedenleşen" ve Müslümanların yeni bir medeniyet tasavvuru icat etmelerini mümkün kılan uzun bir yolculuk olan hicretin üç sacayağının varolduğundan sözedebiliriz:

Birincisi, Hz. Peygamber'in dünyaya "hicret"i (=Hz. Peygamber'in doğuşu / çağın ruhunu ve sorunlarını kavrama süreci). İkincisi, vahiyle birlikte İnsanlığın İslâm'a hicreti (=İslâm'ın doğuşu / dâhilî temas süreci). Üçüncüsü de, Müslümanların Mekke'den Medîne'ye hicret etmeleriyle birlikte bir medîne (kendi "şehir"lerini / insan ve toplum tipini ve dünya tasavvurunu) inşâ etmeleri ve müslüman medeniyetinin hangi temeller üzerine inşâ edilebileceğinin ipuçlarını vermeleri (=İslâm medeniyetinin doğuşunu mümkün kılan temel tasavvurun icadı /hâricî temas süreci).

İslâm'ın nasıl bir "dünya" vadettiğinin kavranabilmesi için Hz. Peygamber'in kişisel tarihinin sadece vahiy-sonrası dönemine bakmak yeterli değildir; vahiy-öncesi döneme de bakmak kaçınılmazdır: Bu, sadece vahyin vadettiklerinin ve imkânlarının farkedilebilmesi için değil, şirk'in zaaflarının ve yolaçtığı şirret, şiddet ve zulmetin insanları ne tür derin ve sarsıcı zafiyetlere garkettiğinin farkedilebilmesi, görülebilmesi; dolayısıyla vahyin şirkten ayırt edilebilmesi ve ayıklanabilmesi için de şarttır.

İşte vahyin şirkten hangi bakımlardan esaslı farkılılıklar arz ettiğinin görülebilmesi, dolayısıyla şirkin zaaflarının ve ürettiği zafiyetlerin, zulmetlerin ortadan kaldırılabilmesi ve vahyin imkânlarının hem hayata geçirilebilmesi, hem de bu imkânların alanlarının genişletilebilmesi ve çoğaltılabilmesi için Hz. Peygamber'in kişisel tarihinin vahiy öncesi döneminin de kavranması zorunludur. Bu, müslümanların pergellerini şaşırıp şaşırmadıklarını, vahiyle şirki birbirine karıştırıp karıştırmadıklarını, hatta şirki vahyin yerine ikâme etme yanlışı içine düşüp düşmediklerini test edebilmeleri, fark edebilmeleri, kısacası istikballerini vahy üzere kurabilmeleri açısından da son derece önemlidir.

Hicret, Müslümanların içinde yaşadıkları toplumla temasa geçtikleri anda karşılaştıkları zorlukları, kuşatmayı, yok etme taarruzlarını göğüsleyebilmek için giriştikleri bir varoluş, direniş ve kendi kaderlerini ve geleceklerini kendi ellerine alma mücadelesinin nasıl verileceğinin ve nasıl hayata geçirileceğinin formülünü, usûlünü veren bir silkiniş eyleminin ve sürecinin adıdır: Medîne inşâ edilmelidir ki, o medine pratiğinden bir medeniyet tasavvuru çıkarabilmek mümkün olabilsin.

Hicret, varolmak, varolabilme iradesine sahip olabilmek demektir. Hicret, varlığını her dâim hissettirebilmek, dolayısıyla müslümanların müslümanca varolma kaygılarını yok etmeye kalkışanlara karşı muhkem ve sarsılmaz bir direnç, bir silkiniş, bir diriliş ruhu geliştirebilmek, bu ruhu her dâim canlı ve diri tutabilmek demektir.

Hicret, iddiaların terkedilmemesi, iddiaları terketmenin sonsuza dek terkedilmesi, dolayısıyla yeni bir fetih, yeni bir sıçrama, yepyeni bir ruh ve taptaze bir özgüvenle donanma yolculuğudur. O yüzden, istikbal her ân hicrete doğru olduğu zaman İstiklal sağlanabilir ve korunma altına alınabilir ancak: O halde, İstikbal hicrete bağlı, İstiklâl hicret'te gizlidir, diyorum.
ALINTI
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Selamün Aleyküm güzel kardeşim.
Beğeniyle okudum, çok güzel bir paylaşımdı. Emeğinize, gönlünüze sağlık..Allah c.c razı olsun, sevabınızı ziyadesiyle yazsın inşallah güzel kardeşim. Hayat boyunca tüm yöneliş ve gayretlerimiz Hak için olsun ve Hakk'a olsun inşallah..O'na yönelmeyen, O'nunla hayat bulmayan hiçbir çaba, hiçbir çalışma hicret değildir.. Hicret, her daim Rahman c.c ile olmak, ruhumuzla, kalbimizle, O'nun için eyleme geçen azalarımızla O'nun ve göndermiş olduğu Resulün yolundan gidebilmektir..Rahman c.c bizleri hakkıyla hicret edenlerden eylesin, hicretlerimizi makbul eylesin inşallah..Yolumuzda daim olmak duası ile..Size de hayırlı, nurlu ve bereketli akşamlar güzel kardeşim.Selametle kalın.B)B)
 

nuresma

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Eki 2006
Mesajlar
2,975
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Konum
ankara
Selamün Aleyküm güzel kardeşim.
Beğeniyle okudum, çok güzel bir paylaşımdı. Emeğinize, gönlünüze sağlık..Allah c.c razı olsun, sevabınızı ziyadesiyle yazsın inşallah güzel kardeşim. Hayat boyunca tüm yöneliş ve gayretlerimiz Hak için olsun ve Hakk'a olsun inşallah..O'na yönelmeyen, O'nunla hayat bulmayan hiçbir çaba, hiçbir çalışma hicret değildir.. Hicret, her daim Rahman c.c ile olmak, ruhumuzla, kalbimizle, O'nun için eyleme geçen azalarımızla O'nun ve göndermiş olduğu Resulün yolundan gidebilmektir..Rahman c.c bizleri hakkıyla hicret edenlerden eylesin, hicretlerimizi makbul eylesin inşallah..Yolumuzda daim olmak duası ile..Size de hayırlı, nurlu ve bereketli akşamlar güzel kardeşim.Selametle kalın.B)B)

ve aleykum selamu rahmetullah güzel kardeşim. beğenmenize sevindim, Allah razı olsun, amin bu kalbi dualara kardeşim. maşallah yorumunuz için de çok teşekkür ederim.
Hicret "göç" olmaktan öte, yer değiştirmekten öte bir faaliyet... her zamana yayılası bir özellik taşıyor. Rabbimiz hep O'na hicretini koruyanlardan kılsın bizleri inşaAllah.
selam ve dualarımla...Allah'a emanetsinizB)
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt