Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Hesap günü gelmeden önce infak edin.. (1 Kullanıcı)

Aşk-ı Hicab

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Şub 2009
Mesajlar
12,148
Tepki puanı
25
Puanları
38
Yaş
40
infak_1024.jpg
 

Aşk-ı Hicab

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Şub 2009
Mesajlar
12,148
Tepki puanı
25
Puanları
38
Yaş
40
İnfak, seni servetin sahiplenmesini engeller, servete seni sahip kılar..
 

Aşk-ı Hicab

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Şub 2009
Mesajlar
12,148
Tepki puanı
25
Puanları
38
Yaş
40
Oda dolusu para benim olsa hayır yaparım, dağıtırım demek kolaydır.
Sahip olduğu cebindeki paranın ne kadarını dağıtıyor, ona bakmak lazımdır.
 

Aşk-ı Hicab

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Şub 2009
Mesajlar
12,148
Tepki puanı
25
Puanları
38
Yaş
40
İnfak, varlıkla oyalanan insanı varlığa Veren'e muhatap eder.
İnsanı Allah'la alışverişe davet eder. İnfak, var-yok arası koşturup duran, hüzün ve korku arasında gidip gelen insanı, yokları var eden, hüzün ve korkuları gideren Allah'ın ''aziz misafiri'' eder
.
İnfak, zaten yitip giden ömrün her anını, hızla tükenip eksilen canın her nefesini ''dünya tarlası''na sonsuzluğun paha biçilmez tohumları diye eker.
İnfak, seni servetin sahiplenmesini engeller, servete seni sahip kılar..

(Senai Demirci/ Canla Bağışla'dan alıntı)


Atını sırtında taşıyan süvari fotoğrafı, ne kadar garibimize giderse, eşya ile ters ilişkimiz de o kadar tuhaf görünüyor olmalı...''Verebilmeyi'' hem de ''sevdiklerinden ver(ebil)meyi'' öğütleyen Kur'an, ''hayr''a, bir anlamda ''gercek servet''e ancak o zaman erişebileceğimizi söylüyor..(Al-i İmran 92)
Sevdiğimiz şey, ''vazgeçilmez'' bildiğimizdir, ''oınsuz edemem'' dediğimizdir.

Bağımlısı olduğumuzdan bağlarımızı koparmamızı bekliyor Rabbimiz..

Demek istiyor ki, ''Vazgeçilmez'' sandığın o eşya değil, Ben'im; O eşyayı Benim sana verişim eşyanın kendisinden daha vazgeçilmezdir. Gözünü yerden kaldır, yukarıya bak... Sana bunları Veren, bunlardan fazlasını da verir..Senden bunları eksilten, sana yine verir..

(Senai Demirci/ Canla Bağışla'dan alıntı s : 81)

Eğer malımız zekatla eksiltilmeseydi, servetimiz infakla delinmeseydi, biriktirdikçe, yığdıkça, hırsımızın eline geçecekti..

Hırsımısı besleyen malımız, bizi kendisini çoğaltmakla, korumakla, elde tutmakla oyalayacaktı..

(Senai Demirci.. Aynı kitap =) )

Namaz ''iman etme''nin inanma bileşenini, infak ise güvenme bileşenini somutlaştırır..

''Bize verilen''i ''bizim olan'' sanmaya başlamışsak, O'nun verdiğini gasp etmişiz demektir..


(S.Demirci)

Allah (celle celaluhu) yolunda ne verdin ise,

... senin öz malın odur
...
 

Aşk-ı Hicab

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Şub 2009
Mesajlar
12,148
Tepki puanı
25
Puanları
38
Yaş
40
Dünya bir misafirhanedir..
Öyleyse seni keremiyle ağırlayan Ev Sahibi'nin izniyle ye, iç, şükret..
O'nu hoşnut edecek işler yap..
Hareketlerinle O'nun rızasını kazan..Sonra arkana bakma, çık git..
Senden ayrılan, sana ait olmayan şeylerle uğraşma..
Sana bağlanmayan eşyaya bağlanıp boğulma..
Elindekileri infak et, ebediyen el üstünde kal..


(Senai Demirci/ Canlaş Bağışla'dan Alıntı )
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Bugün, dünyada yaşanan savaş ve çekişmelerin temelinde mal mülkte çoğalma hırsı yatar. Ülkeler topraklarını, insanlarda gayrimenkullerini çoğaltmak için adeta yarışırlar. Bunun tek sebebi imandaki zafiyettir.

Ahiret inancı eksik olan insanlar, bu dünyadan hiç ayrılmayacakmışçasına dünya nimetleri için çalışıp ahiretten gafil bir şekilde yaşarlar. ‘Kadınlara, oğullara, kantar kantar yığılmış altın ve gümüşe, salma güzel atlara, hayvanlara ve ekinlere duyulan tutkulu şehvet insanlara 'süslü ve çekici' kılındı. Bunlar, dünya hayatının metaıdır. Asıl varılacak güzel yer Allah Katında olandır.’ (Ali İmran Suresi, 14) ‘Onlar, dünya hayatından (yalnızca) dışta olanı bilirler. Ahiretten ise gafil olanlardır.’ (Rum Suresi, 7)

Mülkün gerçek sahibi Allah’tır. ‘Göklerin ve yerin mülkünün Allah'a ait olduğunu bilmiyor musun? O, kimi dilerse azaplandırır, kimi dilerse bağışlar. Allah, herşeye güç yetirendir.’ (Maide Suresi, 40)Mülkün asıl sahibini bilen insan, sahip olduğu şeyleri kendisine bağışlayan Allah’a şükreder ve Rabbimizin bildirdiği gibi malının, "İhtiyaçtan artakalanı"nı(Bakara Suresi, 219)yoksullarla paylaşır.

Onların mallarında dilenip-isteyen (ve iffetinden dolayı istemeyip de) yoksul olan için de bir hak vardı.’ (Zariyat Suresi, 19)Allah ‘infak’ etmemiz gerektiğini bize pek çok ayette bildirmektedir. ‘Onlar ki, mallarını gece, gündüz; gizli ve açık infak ederler. ’ (Bakara Suresi, 274)Ancak Allah, ‘Kendinizin göz yummadan alamayacağınız bayağı şeyleri vermeye kalkışmayın’ (Bakara Suresi, 267) ayetiyle de neleri infak etmemiz gerektiğini bildirmiştir. Genelde insanlar yardım olarak kendilerinin kullanmadıkları, beğenmedikleri şeyleri verirler. Oysa: ‘Sevdiğiniz şeylerden infak edinceye kadar asla iyiliğe eremezsiniz.’ (Ali İmran Suresi, 92)ayetiyle bunun yanlış bir tavır olduğunu anlarız.

Kuran’daki bu sistem kuşkusuz dünyada yaşanan yoksulluğun ve ekonomik krizlerin çözümünü sağlayacak çok önemli bir adımdır. Günümüzde yaşanan açlık ve yoksulluk sorununun, sadece devletin ya da birkaç kurumun yardımıyla çözülmesini beklemek çok doğru bir hareket olmaz. Öncelikle insanların kenara mal yığıp biriktirme hırsından vazgeçmeleri ve Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiklerini, ihtiyacı olanlarla paylaşmaları gerekir. ‘İman etmiş kullarıma söyle: "Alış-verişin ve dostluğun olmadığı o gün gelmezden evvel, dosdoğru namazı kılsınlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak etsinler.’ (İbrahim Suresi, 31)

Bir insanın birden fazla evinin, arabasının olması ve geleceğini güvence altına almak için daha da fazlasını edinme arzusu şüphesiz şeytani bir düşüncenin ürünüdür. Genelde zengin insanlar ufak tefek yardımlarla vicdanlarını rahatlatır ve kendilerine kalan mallarına sımsıkı sarılarak onları artırmaya devam ederler. Anlaşılması güç olan şey etrafımızda yaşayan pek çok yardıma muhtaç insan varken bu insanların nasıl rahatça yastıklarına başlarını koyabildikleridir. Bu tavır bozukluğu sadece zengin insanlar için değil kenara paralarını ya da altınlarını yığanlar için de düşünülebilir. Günümüzde ‘yastık altı’ denilen sistem dinimiz açısından olduğu kadar ekonomi açısından da oldukça sakıncalı bir durumdur. Paranın piyasada dönememesinden doğan ekonomik durgunluk krize dahi sebep olabilmektedir.

Bu durumun yanlışlığı ‘Altını ve gümüşü biriktirip de Allah yolunda harcamayanlar... Onlara acı bir azabı müjdele.’ (Tevbe Suresi, 34)ayetiyle de görülmektedir.İnsanların kenara yığdıkları bu paraları kullanmamalarının temelinde gelecek korkusu vardır. Ama gözden kaçırdıkları önemli bir nokta vardır ki Allah, ‘kullarından rızkı dilediğine genişletip-yayar ve ona kısar da. (Sebe Suresi, 39) İnsan, ölüm anı gelip çattığı zaman, ne ev, ne araba, ne de sahip olduğu hiç bir şeyi yanında götüremez. ‘Tereddi edeceği (başaşağı düşüşe uğrayacağı) zaman, malı ona hiç yarar sağlamaz.’ (Leyl Suresi, 11)Tarihte yaşamış hiçbir zengin insana, öldüğü zaman malı fayda sağlamamıştır. Ölümle beraber herkes hayatını adadığı mallarını dünyada bırakıp sadece iyi ve kötü amelleriyle Allah’ın huzuruna çıkar. Ve işte o geri dönüşü olmayan anda Allah bizi, verdiği nimetlerden dolayı sorgulayacaktır. ‘Allah'ın, bol ihsanından kendilerine verdiği şeylerde cimrilik edenler, bunun kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır; bu, onlar için şerdir; kıyamet günü, cimrilik ettikleriyle tasmalandırılacaklardır. Göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Allah yaptıklarınızdan haberi olandır.’ (Al-i İmran Suresi, 180)

Hırsızlık, dolandırıcılık, fuhuş, uyuşturucu kaçakçılığı ve her türlü ahlaksızlığın yaşandığı bu dünyada tek çözüm, Kuran ahlakıyla yaşamaktır. Bu güzel ahlakla bezenmiş insanlar daha fazlasına sahip olma hırsından sıyrılıp elindekileri paylaşma arzusunda olurlar. Bu da insanlar arasındaki sıcaklığı ve samimiyeti artırır. Bencillikten ve kibirden arınıp sevgi ve merhametin güzelliğini yaşarlar. Tüm bu güzellikler hiç şüphesiz huzur ve güven dolu bir dünyaya açılan kapılardır. ‘iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerindeahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki olanlar da bunlardır.’ (Bakara Suresi, 177)

Altuğ Öztürk

 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,599
Tepki puanı
965
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
ALLAH YOLUNDA İNFAK VE TASADDUK ETMEK, HAYIRDA YARIŞMAK ALLAH İNDİNDE ÇOK SEVAPLI İŞLERDENDİR.


Allah’u Teala Kur’an-ı kerimde geçtiği gibi tercih bakımından öncelik sırasına göre eşyaların ve fiillerin değerlerini belirtmiştir:


“De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size Allah'tan, Resûlünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah, emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah fâsıklar topluluğunu hidayete erdirmez”(Tevbe 24)

Yukarıda zikredilen, ayette belirtildiği gibi Müslümanlar bir konuda tercih yaparken tercih yapmanın ölçüsü, insanın aklı değil Şari’in (kanun koyucunun) belirttiği ölçüdür. Zira insan bir şeyden belli şartlarda hoşlanırken, bu şartlar değiştiği zaman insanın tavrı da değişiklik arz edebilir. Dolayısıyla sabit değerlerin ölçüsü; değişken şeyler değil, hiç değişmeyen, zaman aşımına veya şartların değişimine uğramayan sabit şeyler olmalı. Buradaki değerlerden kasıt; yapılan fiillerin sonucunda doğan kıymetlerdir.

Sözünü ettiğimiz değerleri dört kategoriye ayırmak mümkündür:

1. Maddi değer: Kazanç amaçlı ticaret işleri gibi.
2. Ruhi değer: Namaz, oruç, zekat, hac ibadetleri gibi.
3. Ahlaki değer: Doğru söylemek, emanet ve vefalık gibi.
4. İnsani değer: Suda boğulanı kurtarmak, yoksul ve muhtaçlara yardım etmek gibi.

Yukarıda saydığımız değerlerin farklı sonuçları bulunmakla beraber hepsinin yegane ölçüsü ve kıstası şeri hükümlerdir. Tüccar bir kimse;yaptığı ticaretten maddi beklentisi olabilir, ancak yaptığı ticari işleri şer-i hükümlere göre yani helal-haram ölçüsüne göre yürütmekle yükümlü olduğunu hiçbir zaman unutmamalı. Buradaki mesele, kazanç veya götürü getiri meselesi değildir. Değerler meselesi tamamen sevap-ceza, mükafat-azap yani şer-i hükümlere bağlanma meselesidir. Müslüman bir kimsenin yaptığı fiillerinin ölçüsü menfaatçilik değildir. Bunun tek ölçüsü Allah’ın emir ve yasaklarıdır. Yaptığı bütün fiillerden gayesi ise, sonucunda doğan değer ne olursa olsun tek Allah’ın rızasını kazanmaktır, başka bir şey değildir.

Özetle; İslam davasını taşımaya, ana, babaya itaat etmeye, aç komşusunun yardımına yetişmeye, Allah yolunda cihad etmeye, eşi ve çocuklarının nafakasını temin etmeye, dürüst olmaya, ticaret yapmaya kalkıştığımızda fiillerin doğuracağı değerlere riayet ederek gayemizin sadece ve sadece Allah’ın rızasını kazanmak olduğunu ve bundan dolayı yüce Allah’ın ahirette büyük mükafat, mağfiret ve sevaplar vaad ettiğini unutmamalıyız. Allah’ın bize hazırladığı mükafatlar; hayırda birbirimizle yarışmada, hakkı ve sabrı tavsiye etmede, İslam davasını taşımada adeta harekete geçmemize teşvik edici bir faktör olmalıdır. Bu fiilleri yaptığımızda da Allah katında bize büyük sevaplar ve ecir yazıldığını hatırımızdan çıkarmamalıyız.

İşte İslam’ın emrettiği, yapılmasına teşvik ettiği hususlardan biri de tasadduk, yani infaktır. Arapça olan infak kelimesi Allah için, veya gerekli işlerin hazırlanması için harcanan mallardır. Ayet olarak sadece Kur’an-ı kerimde infak ile ilgili tam 31 ayet bulunmaktadır. Ayetlerde geçen infak kelimesi; “infak ederler, Allah’a ödünç verirler, tasadduk edenler, veya infak ederseniz” olarak zikredilmiştir. Bu ayetlerin bir kısmını incelediğimizde Şari’in infak edenleri; ihlaslı olanlar, takva sahipleri, ihsan edenlerle eşdeğer olarak zikrettiğini görürüz. Allah’u Teala şöyle buyurur:

“Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar.” (Bakara 3)

“Rabbinizin bağışına ve takvâ sahipleri için hazırlanmış olup genişliği gökler ve yer kadar olan cennete koşun! O takvâ sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar; öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever.” (Ali-imran133-134)

-Hz. Ömer şöyle anlatıyor: Resulullah bir gün bizlere sadaka vermemizi emretti. O sıralarda mal bakımından oldukça zengindim. Kendi kendimeEğer Ebu Bekri geçebilmem mukadder ise bu ancak bugün olabilir”dedim ve malımın yarısını getirdim. Resulullah “Aile efradına bir şey bıraktın mı?” diye sordu. “Evet, onlara da bir şeyler bıraktım” dedim. Ne kadar bıraktığımı sorduğunda da “Bunun kadar da onlara bıraktım” cevabını verdim. Biraz sonra da Ebu Bekir geldi. Resulullah ona da‘Ey Ebu Bekr! Sen aile efradına ne bıraktın?dedi. O daOnlara Allah’ı ve Onun Resulünü bıraktım’ dedi. Bunun üzerine Ebu Bekr’i hiçbir zaman geçemeyeceğimi anladım. Müntehabul Kenz:4/347

“Biz, her ümmete -(Kurban kesmeye uygun) hayvan cinsinden kendilerine rızık olarak verdiklerimiz üzerine Allah'ın adını ansınlar diye - kurban kesmeyi gerekli kıldık. İmdi, İlâhınız, bir tek İlâh'tır. Öyle ise, O'na teslim olun. (Ey Muhammed!) O ihlaslı ve mütevazi insanları müjdele! Onlar öyle kimseler ki, Allah anıldığı zaman kalpleri titrer; başlarına gelene sabrederler, namaz kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden (Allah için) harcarlar.” (Hac 34-35)

Korkuyla ve umutla Rablerine yalvarmak üzere (ibadet ettikleri için), vücutları yataklardan uzak kalır ve kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda harcarlar.” (Secde 16)

Bir başka açıdan baktığımızda Allah’u Teala infak edenleri çok güzel örneklerle açıklayarak yaptıkları işten dolayı kat kat ecirle kendilerini mükafatlandıracağını bildirmiştir:

Allah yolunda mallarını harcayanların örneği, yedi başak bitiren bir dane gibidir ki, her başakta yüz dane vardır. Allah dilediğine kat kat fazlasını verir. Allah'ın lütfu geniştir, O her şeyi bilir. Mallarını Allah yolunda harcayıp da arkasından başa kakmayan, fakirlerin gönlünü kırmayan kimseler var ya, onların Allah katında has mükâfatları vardır. Onlar için korku yoktur, üzüntü de çekmeyeceklerdir.(Bakara 261-262)

-Bir gün bir dilenci gelerek Hz. Ali’den bir şeyler istedi. O da Hasan veya Hüseyin’den birisine “Annene git, kendisine vermiş olduğum altı dirhemden birini al getir” dedi. Çocuk gidip biraz sonra gelerek “Annem onları un almak için sakladığını söylüyordedi. Hz. Ali “kendi elinde bulunanlardan çok, Allah’a dayanıp güvenmedikçe kişi gerçekten iman etmemiştir. Git o paraların hepsini al gel” dedi. Hz. Fatıma bu kez paraların hepsini yolladı. Hz. Ali de bunların hepsini dilenciye verdi. Bu olayın üzerinden henüz birkaç dakika geçmemişti ki bulundukları yere bir deve satıcısı uğradı. Hz. Ali ona devenin kaç para olduğunu sordu; yüz kırk dirhem olduğunu öğrenince de “Paranı sonra almak üzere onu bana satar mısın?”dedi. Satıcı da kabul ederek deveyi oraya bağlayıp gitti.

Biraz sonra birisi gelerek “Bu devenin sahibi kimdir?” diye sordu. Hz. Ali de onun kendisine ait olduğunu söyledi. Adam “Bunu bana satar mısın?” dedi. O’da “Satarım” dedi. Böylece Hz. Ali deveyi iki yüz dirheme sattı. Adam parayı vererek devesini aldı gitti. Hz. Ali de bunun yüz kırk dirhemini deveyi kendisinden aldığı kişiye ödedi ve bu şekilde altmış dirhem kar etmiş oldu. Hz. Ali bu parayı hanımı Hz. Fatıma’ya verdi. O’da “Bu nedir?” diye sordu. Hz. Ali şu karşılığı verdi: “Allah’u Teala’nın, Resulullah (sav) vasıtasıyla Kim (Allah’ın huzuruna) bir hayır ile gelirse, ona onun on misli verilir” (Enam/160)şeklinde vadettiği paradır” Kenzul Ummal: 3/311

“Allah'ın rızasını kazanmak ve ruhlarındaki cömertliği kuvvetlendirmek için mallarını hayra sarf edenlerin durumu, bir tepede kurulmuş güzel bir bahçeye benzer ki, üzerine bol yağmur yağmış da iki kat ürün vermiştir. Bol yağmur yağmasa bile bir çisenti düşer (de yine ürün verir). Allah, yaptıklarınızı görmektedir.” (Bakara 265)

Açıkça ayetlerde belirtildiği gibi Allah’u Teala zarar etmeyen, kat kat kar eden ve her şeyden önce Allah’ın rızasını kazandıracak fiillerin yapılmasını teşvik etmektedir. Akıllı bir kimse, Allah’ın gösterdiği adrese yatırım yapar.

“Müslüman erkekler ve müslüman kadınlar, mümin erkekler ve mümin kadınlar, taata devam eden erkekler ve taata devam eden kadınlar, doğru erkekler ve doğru kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, mütevazi erkekler ve mütevazi kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Allah'ı çok zikreden erkekler ve zikreden kadınlar var ya; işte Allah, bunlar için bir mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.” (Ahzab 35)

Ayette, Allah’ın vaad ettiği mağfireti/bağışlamayı şöyle canlandırmak mümkündür; Mahşer gününde herkes dünyada yaptığı bütün işlerin sonucunu sabırsızlıkla bekleyecektir. Herkesin yaptığı bütün amellerin toplandığı yerin ağzı kapalı çok büyük bir kazan olduğunu düşünelim. Herkes dünyada; öz evladını tanıdığı gibi kendi amellerini de bilecek ve kazanın açılmasından sonra yayılacak kokunun kötü bir şey olmasından endişe ederler. Fakat Allah’u Teala; yukarıdaki özellikleri sayılan kimselere yardım edip “Ben bu kazanın ağzını açtırırsam hoşunuza gitmeyen, çok kötü bir manzarayla karşılaşabilirsiniz” der ve dilerse onun günahlarını örter/affeder. Onun için Allah’ın hoşuna giden işleri yapmada gevşeklik göstermeyelim. Aksine büyük gayretimizi ve azami gücümüzü sarf edelim.

Buhari’de Ebu Hüreyre’den Resulullah’ın (sav) şöyle dediği rivayet edilir: “Kıyamette Allah yedi kişiyi gölgenin olmadığı günde kendi gölgesinde gölgelendirir. Adil yönetici,Allah’a ibadetetmekle yetişen genç, Allah’ı andığında gözyaşlarına boğulan kimse, camilere kalbi bağlı olan kimse, Allah için birbirlerini seven iki genç, zengin ve güzel bir kadın kendisini zinaya davet ettiği halde “Ben Allah’tan korkarım” diyen kimse, sol elinin sağ elinin ne yaptığını bilmemesi için gizlice Allah için infak eden kimsedir.”Kitabul Hudud: 6308.


İbni Mace süneninde Enes’ten şu hadis rivayet edilir: “Ateşin odunu yaktığı gibi haset (kıskançlık) de iyilikleri götürür. Suyun ateşi söndürdüğü gibi sadaka da günahları giderir. Namaz müminin aydınlığıdır. Oruç ise ateşe kalkandır. ”Kitabuz zühd: 4200

“Sadaka veren erkeklere ve sadaka veren kadınlara ve Allah'a güzel bir ödünç verenlere, verdiklerinin karşılığı kat kat ödenir ve onlara değerli bir mükâfat vardır.” (Hadid 18)

Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) harcamadıkça "iyi"ye eremezsiniz. Her ne harcarsanız, Allah onu hakkıyla bilir.(Ali İmran 92)

Ayette belirtilen infak ile ilgili mefhum; bakınız sahabelerde nasıl tezahür etti:
Ebu Talha hurmalıkları bakımından Medine’nin en zenginlerinden biriydi. Bahçe-lerinin içerisinde en çok sevdiği, mescidin tam kıble tarafında bulunan ve Beyreha adını verdiği bahçeydi. Resulullah ara sıra bu bahçeye uğrar ve içerisindeki tatlı sudan içerdi. “Sevdiklerinizden infak etmedikçe gerçek sevaba erişemezsiniz”ayeti indiğinde Ebu Talha, Resulullah’a gelerek “Ey Allah’ın Resulu! Allah’u Teala “Sevdiklerinizden infak etmedikçe gerçek sevaba erişemezsiniz”buyurmuştur. Mallarımın içerisinde en çok sevdiğim Beyreha’dır. Ben onu Allah rızası için ahiret azığı olmasını isterim! “Artık sen onu Allah’ın göstermiş olduğu herhangi bir yere verirsin” dedi. Bunun üzerine Resulullah “Bu yaptığın sana çok büyük bir kar getirecektir”dedi. Terğib 2/140

“Ne oluyor size ki, Allah yolunda harcamıyorsunuz? Halbuki göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. ” (Hadid10)

Resulullah şöyle dedi:Kişinin verdiği sadakadan dolayı onun malı asla zayi ve eksik olmaz”.Tirmizi:2247, Ahmed:17339.

Yapılan infakların, verilen sadakaların ecri ve sevabı insan öldükten sonra da devam edeceğine işaret eden Resulullah (sav)’ın şu hadisine kulak verelim:
“Öldükten sonra kişinin üç şeyde hariç dünya ile her türlü ilişkisi kesilir:Verilmeye devam eden sadakalar, yararlı ilim ve kendisine hayırlı dualarda bulunacak salih ve hayırlı bir evlat”. Tirmizi, Kitabul ahkam: 1297

Ey iman edenler! Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah'ı anmaktan alıkoymasın. Kim bunu yaparsa işte onlar ziyana uğrayanlardır. Herhangi birinize ölüm gelip de: Rabbim! Beni yakın bir süreye kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam! demesinden önce, size verdiğimiz rızıktan harcayın. Allah, eceli geldiğinde hiç kimseyi (ölümünü) ertelemez. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.(Münafikun 9-11)

wa Alhamdulillah
 

Aşk-ı Hicab

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Şub 2009
Mesajlar
12,148
Tepki puanı
25
Puanları
38
Yaş
40
Hayırlı katkılarınızdan dolayı Rabbim razı olsun..
 

Aşk-ı Hicab

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Şub 2009
Mesajlar
12,148
Tepki puanı
25
Puanları
38
Yaş
40
İnfak, varlıkla oyalanan insanı varlığa Veren'e muhatap eder.
İnsanı Allah'la alışverişe davet eder. İnfak, var-yok arası koşturup duran, hüzün ve korku arasında gidip gelen insanı, yokları var eden, hüzün ve korkuları gideren Allah'ın ''aziz misafiri'' eder.

İnfak, zaten yitip giden ömrün her anını, hızla tükenip eksilen canın her nefesini ''dünya tarlası''na sonsuzluğun paha biçilmez tohumları diye eker.

İnfak, seni servetin sahiplenmesini engeller, servete seni sahip kılar..
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt